From e9b60c4fc02ee76bcda4c2f5f25edaf420be794f Mon Sep 17 00:00:00 2001 From: Alber Date: Tue, 30 Jan 2024 19:25:46 +0000 Subject: Edit: /library/ulus-baker-hasta-kimdir #43 * 2024-01-30T19:23:26 tttt -- alber --- u/ub/ulus-baker-hasta-kimdir.muse | 302 +++++++++++++++++++++----------------- 1 file changed, 164 insertions(+), 138 deletions(-) (limited to 'u/ub') diff --git a/u/ub/ulus-baker-hasta-kimdir.muse b/u/ub/ulus-baker-hasta-kimdir.muse index db254dc..6517129 100644 --- a/u/ub/ulus-baker-hasta-kimdir.muse +++ b/u/ub/ulus-baker-hasta-kimdir.muse @@ -1,138 +1,164 @@ - - - -Körotonomedya | ulus baker | Hasta kimdir? - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
- - - - - - - - - -
körotonomedya > türkçe > ulus baker
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
- - -

Hasta kimdir?

Ulus Baker

"hastalýk hayata bir bakýþ tarzýdýr." (g.d.)

- -

Michel Foucault'nun eserinin ülkemizde pek tanýndýðýný söyleyemeyiz, tanýnmasýna hizmet edebilecek tercümelerinin oldukça itici ve anlaþýlmaz olduklarým da itiraf etmeliyiz, son olarak onun "postmodem" bir düþünür olarak uzak tutulmasý gerektiði fikrine yalnýzca batýlýlaþmanýn karþýtý islami-muhafazakâr yazarlarýn alayla bakmalarý da yeterince manidar, böyle bir fikir ülkemizde genelde sol entellektüeller tarafýndan paylaþýlýyor ve Türkiye gibi bir ülkede yaþayabilmek için iktidarlara karþý verilmesi zorunlu olan mücadeleler boyunca en azýndan birkaç noktada iþe yarayabilecek olan bir düþünce ne yazýk ki birtakým kliþelere pek kolay teda ediliyor, oysa Foucault'nun büyük bir "doðruculukla" tasvir etmeyi baþardýðý "modern" denilen bütün bu kurumlan, önce modem askeri kýþla sistemini, ardýndan önce askeri sonra "sivil" hastaneyi, sonra zorunlu okulu, hapishaneyi ve bütün bu "disiplin" kurumlarýný ithal eden bu satýrlarý yazan kiþi deðil, Foucault'nun "postmodem" düþüncesini bu türden "disiplin" kurumlarýnýn baskýlan altýnda inlemekte olan koskoca bir nüfus için bir "lüks" olarak uzakta tutmaya çalýþmak olsa olsa þuna varýr: bugün artýk her bakýmdan "sorunlu" olduklarý besbelli olan bu kurumlara "içkin" olan bir eleþtiri de vardý; bu eleþtiri ta baþlangýçtan beri iþin içindeydi; ve biz kurumlarý pekala ithal etmiþken bu eleþtiriyi ithal etmemeyi makul görüyor haldeyiz...

- -

ülkemizde de bu kurumlar en az batýdaki benzerleri kadar sorun yaratýyorlar, bunu f-tipi cezaevleri meselesinde oldukça can-yakýcý bir þekilde hissettik, hiçkimse bugünlerde dokunulamaz tek kurum olarak orada duran askeriye dýþýnda eðitim sistemimizin, hastanelerimizin, ýslahevlerimizin ve benzeri kurumlarýmýzýn çalýþtýðýný, eðer yüzsüz bir bakan veya üst düzey bürokrat deðilse söyleyemiyor, bunun nedeni sadece bu kurumlarýn "kötü", "hastalýklý" ya da "mahkum edilmiþ" yaþantýlarýn dünyasý olmalarýndan gelmiyor, aksine oralarda sunulan "hizmetlerin", yani bu kurumlarýn kendi önlerine biçimsel olarak koymuþ olduklarý amaçlara eriþtirecek yollarýn ve yöntemlerin yeterince iþlemediklerinden yakýnýyor, reform talebiyle ortaya çýkmayan hiç bir kurum yok gibi. Foucault'nun ironik bir þekilde altýný çizdiði gibi, bütün bu "disipline dayalý" kurumlar sanki reform talepleriyle birlikte doðmuþlar: askeriyede reform, fabrika sisteminde reform, eðitimde reform, saðlýk sisteminde reform, cezaevlerinde reform, genel olarak hukuk sisteminde reform...

- -

aydýnlanma ve Fransýz devrimiyle tarihsel doðumlarýný yaþayan, Napolyon savaþtan aracýlýðýyla önce Avrupa'ya, kolonyal dönemde ise tüm dünyaya yayýlan bu kurumlarýn sadece "reformcularý" ilgilendirmeyen, doðrudan birilerinin hayatýný ve yaþantýlarýný etkileyen bir yönleri olduðu genellikle unutulmuþ gibi davranlýr. fabrika iþçi için bir sorundur, týpký hastanenin hasta için bir sorun oluþturduðu gibi; cezaevi mahkum için bir sorundur, týpký okulun öðrenci için bir sorun olduðu gibi... bu durum bize bir zamanlar "muhafazakar mistisizm" adýna Türkiye'ye rahatlýkla ithal edilmiþ bir filozofun, Henri Bergson'un nedense bu ithalatta bulunmayan çok derin bir düþünce ve uyansým hatýrlatýyor: sorunlar ve sorular, sorulduklan anda öyle bir devreye girerler ki, onlara bir cevap bulmak zorunluymuþ gibi gelir, bir öðretmenin soracaðý en saçma-sapan soruya muhakkak doðru ya da yanlýþ cevaplar olmalýdýr, öðrenci þöyle düþünecektir: soru verili olduðuna göre doðru bir cevabý var, onu söylemeyi baþarmalýyým... doðruluk-yanlýþlýk kriterleri nedense sorularýn kendisi için yoktur, cevaplarda bulunurlar, böylece gün geçmez ki bizim için hazýrlanmýþ ve medyada kotarýlmýþ (buna ajanda deniyor) birtakým sorulara ve sorunlara muhatap olmayalým: psikolojik, sosyal, ekonomik sorunlar... neticede bu sorunlarýn hangi anlamda þu ya da bu bireyi ilgilendiriyor olduðunu sormak bile anlamsýzlaþtýnyor.

- -

Sorunun öncelliði söz konusu kurumlardaki hayatý bir "yaþantý" ya da daha doðrusu bir "yaþam kesiti" kýlan þeydir, böylece bizim bir "aile hayatýmýz" vardýr, bir "iþ hayatýmýz" vardýr, maazallah cezaevine veya hastaneye düþersek bir "mahpus hayatýmýz", bir "hastalýk dönemimiz" olacaktýr, erkek vatandaþlar tam anlamýyla vatandaþ olabilmek için askere gideceklerdir... vesaire... vesaire... ve biz de bu kurumlann bizi bir þekilde "yaþatmak" için varolduklarýna inanmaya itiliriz: aile bakýmým yürüttüðü çocuðu ve diðer aile fertlerim yaþatýr, okul ulusal ve evrensel bilgiyi yaþatýr, askeriye vataný yaþatýr, fabrika nüfusu besler, hastane hastayý yaþatýr, hapishane ise baþka türlü yok edilmesi pekala mümkün olan mahkumu barýndýrarak dýþarýdaki toplumun bekasýný saðlar... sorun bu kurumlar oluþturulmadan, icad edilmeden ve genelleþtirilmeden önce insanlarýn yaþayýp yaþamadýktandýr.

- -

Her durumda, birtakým olgusal gerçekler var: aileden okula, okuldan "vatani hizmete", oradan fabrikaya ya da "iþ hayatýna", bazen hastaneye, bazen cezaevine devredilip duruyoruz ölene dek... bu devir teslim iþlevi, Gilles Deleuze'ün dikkat çektiði gibi hep bir "... artýk deðilsin" sözüyle gerçekleþiyor: okula baþladýðýnda sana "artýk ailende deðilsin" deniyor; böylece askerde veya fabrikada artýk ailende ya da okulda deðilsindir vesaire... Foucault'nun bu noktada sorduðu soru son derecede derindir: nasýl oluyor da her biri kendi kurallarýna, ritüellerine, amaçlarýna sahip olan bütün bu kurumlar hem birbirlerinden tümüyle farklý olduklarýný iddia ediyorlar, hem de birbirlerini o kadar andýrýyorlar?

- -

"...Artýk deðilsin" bu disipliner kurumlan birer kapatma-kuþatma-dýþlama mekaný haline dönüþtürüyor, kapatarak öðretme, kapatarak çalýþtýrma, kapatarak tedavi etme, kapatarak disipline etme, kapatarak cezalandýrma... ama sadece bastýrarak, kapatarak, kýsýtlayarak amaçlanan Foucault'nun deyiþiyle "uysal" vücutlar ve ruhlar üretilemez. bu kurumlarýn muhtemel bir sert direniþle karþýlaþmamalan için, bütün "reform" giriþimlerinin yanýnda bir de yalana, üçkaðýda ve nobranlýða da ihtiyaç vardýr, böylece sanýðý mahkum eden yargýç. mahkumun gönderildiði binanýn karþýsýna geçip "bu bir cezaevi deðil, biz cezalandýrmýyoruz, eðitiyoruz, tedavi ediyoruz, ýslah ediyoruz, böylece onu topluma kazandýracaðýz..." diyebilecektir; ayný þekilde bir doktor için aslýnda bir "fabrika-iþyeri" olan hastane hastayý bambaþka bir yaþantý biçimi çerçevesinde kapatýp kuþatacaktýr. hepimiz Ali okulu'nu, yani çoðu kiþinin okuma yazmayý okulda deðil askerde öðrendiðini biliriz, kapitalizmin ilerlemiþ dönemlerine tekabül eden fabrika sistemi ise (fordizm, taylorizm) bu ikiyüzlülüðün doruk noktasýný oluþturuyor: orada olup bitenin serbest bir pazarda özgür rýzasýyla emeðini satan kiþinin "hakkýný almasý" olduðuna inanmamak için geçen yüzyýldan beri çok derin teorik uyanlar, araþtýrmalar yapýlmasý gerekmiþti, ama yine de bu yönde doðal bir inanýþ var gibidir: ücretli emek süreci "kapatýlarak", gözetlenerek, denetlenerek, sürekli bir kontrol altýnda icra edilmektedir, fabrikanýn hapishaneden çok farklý olmamasýnýn, hastaneden tutun okula ve kýþlaya varýncaya kadar bütün "disiplin" kurumlannýn ondokuzuncu yüzyýl baþlanndan beri Bentham'ýn ünlü Panopticon'unu temel mimari biçim olarak kabul etmelerinin nedeni budur, felsefi antropolojiye karþý... kültür antropolojisi Avrupa'da onzekizinci yüzyýl sonlarýnda oluþmaya baþlýyor...

- - - - - -
- -
  arama     rss-feed    bize yazýn    harita metot    ENGLISH   
- - \ No newline at end of file +#title Hasta kimdir? +#author Ulus Baker +#date 1998 +#source https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96id=21,152,0,0,1,0.html +#lang tr +#pubdate 2024-01-30T19:22:34 +#topics post yapısalcılık, psikanaliz, spinozacılık, kültür + +Körotonomedya | ulus baker | Hasta kimdir? + + + + [[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96gundem.html][]] | [[http://www.birgun.net/politics_index.php?news_code=1284293626&year=2010&month=09&day=12][]] | + | + [[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96index.html][körotonomedya]] > [[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96tr.html][türkçe]] > ulus baker | + +| + | + + + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96gundem.html][gündem]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96lecume_des_jours.html][l'écume des jours]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96on_the_common.html][on the common]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96ulusun_ardindan.html][ulus'un ardından ]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96ulus_baker.html][ulus baker yazıları ]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96theoria.html][theoria]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96otonomi.html][otonomi]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96spinozism.html][spinozism]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96vertoviana.html][vertoviana]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96chiapas.html][chiapas]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96pdf.html][pdf arşivi]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96yakinliklar.html][yakınlıklar]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96hakkimizda.html][hakkımızda]] +
+
+ +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96yenilikler.html][yenilikler ]] + + +| | + + + +[[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96id=5,8,0,0,1,0.html][harita metot]] +
+
+ +| | + | + | + +| | +* Hasta kimdir? + +** Ulus Baker + +"hastalık hayata bir bakış tarzıdır." (g.d.) + +Michel Foucault'nun eserinin ülkemizde pek tanındığını söyleyemeyiz, tanınmasına hizmet edebilecek tercümelerinin oldukça itici ve anlaşılmaz olduklarım da itiraf etmeliyiz, son olarak onun "postmodem" bir düşünür olarak uzak tutulması gerektiği fikrine yalnızca batılılaşmanın karşıtı islami-muhafazakâr yazarların alayla bakmaları da yeterince manidar, böyle bir fikir ülkemizde genelde sol entellektüeller tarafından paylaşılıyor ve Türkiye gibi bir ülkede yaşayabilmek için iktidarlara karşı verilmesi zorunlu olan mücadeleler boyunca en azından birkaç noktada işe yarayabilecek olan bir düşünce ne yazık ki birtakım klişelere pek kolay teda ediliyor, oysa Foucault'nun büyük bir "doğruculukla" tasvir etmeyi başardığı "modern" denilen bütün bu kurumlan, önce modem askeri kışla sistemini, ardından önce askeri sonra "sivil" hastaneyi, sonra zorunlu okulu, hapishaneyi ve bütün bu "disiplin" kurumlarını ithal eden bu satırları yazan kişi değil, Foucault'nun "postmodem" düşüncesini bu türden "disiplin" kurumlarının baskılan altında inlemekte olan koskoca bir nüfus için bir "lüks" olarak uzakta tutmaya çalışmak olsa olsa şuna varır: bugün artık her bakımdan "sorunlu" oldukları besbelli olan bu kurumlara "içkin" olan bir eleştiri de vardı; bu eleştiri ta başlangıçtan beri işin içindeydi; ve biz kurumları pekala ithal etmişken bu eleştiriyi ithal etmemeyi makul görüyor haldeyiz... + +ülkemizde de bu kurumlar en az batıdaki benzerleri kadar sorun yaratıyorlar, bunu f-tipi cezaevleri meselesinde oldukça can-yakıcı bir şekilde hissettik, hiçkimse bugünlerde dokunulamaz tek kurum olarak orada duran askeriye dışında eğitim sistemimizin, hastanelerimizin, ıslahevlerimizin ve benzeri kurumlarımızın çalıştığını, eğer yüzsüz bir bakan veya üst düzey bürokrat değilse söyleyemiyor, bunun nedeni sadece bu kurumların "kötü", "hastalıklı" ya da "mahkum edilmiş" yaşantıların dünyası olmalarından gelmiyor, aksine oralarda sunulan "hizmetlerin", yani bu kurumların kendi önlerine biçimsel olarak koymuş oldukları amaçlara eriştirecek yolların ve yöntemlerin yeterince işlemediklerinden yakınıyor, reform talebiyle ortaya çıkmayan hiç bir kurum yok gibi. Foucault'nun ironik bir şekilde altını çizdiği gibi, bütün bu "disipline dayalı" kurumlar sanki reform talepleriyle birlikte doğmuşlar: askeriyede reform, fabrika sisteminde reform, eğitimde reform, sağlık sisteminde reform, cezaevlerinde reform, genel olarak hukuk sisteminde reform... + +aydınlanma ve Fransız devrimiyle tarihsel doğumlarını yaşayan, Napolyon savaştan aracılığıyla önce Avrupa'ya, kolonyal dönemde ise tüm dünyaya yayılan bu kurumların sadece "reformcuları" ilgilendirmeyen, doğrudan birilerinin hayatını ve yaşantılarını etkileyen bir yönleri olduğu genellikle unutulmuş gibi davranlır. fabrika işçi için bir sorundur, tıpkı hastanenin hasta için bir sorun oluşturduğu gibi; cezaevi mahkum için bir sorundur, tıpkı okulun öğrenci için bir sorun olduğu gibi... bu durum bize bir zamanlar "muhafazakar mistisizm" adına Türkiye'ye rahatlıkla ithal edilmiş bir filozofun, Henri Bergson'un nedense bu ithalatta bulunmayan çok derin bir düşünce ve uyansım hatırlatıyor: sorunlar ve sorular, sorulduklan anda öyle bir devreye girerler ki, onlara bir cevap bulmak zorunluymuş gibi gelir, bir öğretmenin soracağı en saçma-sapan soruya muhakkak doğru ya da yanlış cevaplar olmalıdır, öğrenci şöyle düşünecektir: soru verili olduğuna göre doğru bir cevabı var, onu söylemeyi başarmalıyım... doğruluk-yanlışlık kriterleri nedense soruların kendisi için yoktur, cevaplarda bulunurlar, böylece gün geçmez ki bizim için hazırlanmış ve medyada kotarılmış (buna ajanda deniyor) birtakım sorulara ve sorunlara muhatap olmayalım: psikolojik, sosyal, ekonomik sorunlar... neticede bu sorunların hangi anlamda şu ya da bu bireyi ilgilendiriyor olduğunu sormak bile anlamsızlaştınyor. + +Sorunun öncelliği söz konusu kurumlardaki hayatı bir "yaşantı" ya da daha doğrusu bir "yaşam kesiti" kılan şeydir, böylece bizim bir "aile hayatımız" vardır, bir "iş hayatımız" vardır, maazallah cezaevine veya hastaneye düşersek bir "mahpus hayatımız", bir "hastalık dönemimiz" olacaktır, erkek vatandaşlar tam anlamıyla vatandaş olabilmek için askere gideceklerdir... vesaire... vesaire... ve biz de bu kurumlann bizi bir şekilde "yaşatmak" için varolduklarına inanmaya itiliriz: aile bakımım yürüttüğü çocuğu ve diğer aile fertlerim yaşatır, okul ulusal ve evrensel bilgiyi yaşatır, askeriye vatanı yaşatır, fabrika nüfusu besler, hastane hastayı yaşatır, hapishane ise başka türlü yok edilmesi pekala mümkün olan mahkumu barındırarak dışarıdaki toplumun bekasını sağlar... sorun bu kurumlar oluşturulmadan, icad edilmeden ve genelleştirilmeden önce insanların yaşayıp yaşamadıktandır. + +Her durumda, birtakım olgusal gerçekler var: aileden okula, okuldan "vatani hizmete", oradan fabrikaya ya da "iş hayatına", bazen hastaneye, bazen cezaevine devredilip duruyoruz ölene dek... bu devir teslim işlevi, Gilles Deleuze'ün dikkat çektiği gibi hep bir "... artık değilsin" sözüyle gerçekleşiyor: okula başladığında sana "artık ailende değilsin" deniyor; böylece askerde veya fabrikada artık ailende ya da okulda değilsindir vesaire... Foucault'nun bu noktada sorduğu soru son derecede derindir: nasıl oluyor da her biri kendi kurallarına, ritüellerine, amaçlarına sahip olan bütün bu kurumlar hem birbirlerinden tümüyle farklı olduklarını iddia ediyorlar, hem de birbirlerini o kadar andırıyorlar? + +"...Artık değilsin" bu disipliner kurumlan birer kapatma-kuşatma-dışlama mekanı haline dönüştürüyor, kapatarak öğretme, kapatarak çalıştırma, kapatarak tedavi etme, kapatarak disipline etme, kapatarak cezalandırma... ama sadece bastırarak, kapatarak, kısıtlayarak amaçlanan Foucault'nun deyişiyle "uysal" vücutlar ve ruhlar üretilemez. bu kurumların muhtemel bir sert direnişle karşılaşmamalan için, bütün "reform" girişimlerinin yanında bir de yalana, üçkağıda ve nobranlığa da ihtiyaç vardır, böylece sanığı mahkum eden yargıç. mahkumun gönderildiği binanın karşısına geçip "bu bir cezaevi değil, biz cezalandırmıyoruz, eğitiyoruz, tedavi ediyoruz, ıslah ediyoruz, böylece onu topluma kazandıracağız..." diyebilecektir; aynı şekilde bir doktor için aslında bir "fabrika-işyeri" olan hastane hastayı bambaşka bir yaşantı biçimi çerçevesinde kapatıp kuşatacaktır. hepimiz Ali okulu'nu, yani çoğu kişinin okuma yazmayı okulda değil askerde öğrendiğini biliriz, kapitalizmin ilerlemiş dönemlerine tekabül eden fabrika sistemi ise (fordizm, taylorizm) bu ikiyüzlülüğün doruk noktasını oluşturuyor: orada olup bitenin serbest bir pazarda özgür rızasıyla emeğini satan kişinin "hakkını alması" olduğuna inanmamak için geçen yüzyıldan beri çok derin teorik uyanlar, araştırmalar yapılması gerekmişti, ama yine de bu yönde doğal bir inanış var gibidir: ücretli emek süreci "kapatılarak", gözetlenerek, denetlenerek, sürekli bir kontrol altında icra edilmektedir, fabrikanın hapishaneden çok farklı olmamasının, hastaneden tutun okula ve kışlaya varıncaya kadar bütün "disiplin" kurumlannın ondokuzuncu yüzyıl başlanndan beri Bentham'ın ünlü Panopticon'unu temel mimari biçim olarak kabul etmelerinin nedeni budur, felsefi antropolojiye karşı... kültür antropolojisi Avrupa'da onzekizinci yüzyıl sonlarında oluşmaya başlıyor... + +| + | + + + | + | + + | [[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96id=5,9,0,0,1,0.html][arama]] | | [[https://www.korotonomedya.net/kor/rss.php%EF%B9%96all.rss][rss-feed]] | | [[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96id=0,5,0,0,1,0.html][bize yazın]] | | [[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96id=5,8,0,0,1,0.html][harita metot]] | | [[https://www.korotonomedya.net/kor/index.php%EF%B9%96en.html][ENGLISH]] | + +| + +| + + + -- cgit v1.2.3