Silahlı Neşe31
mayı niceliksel alanda kabul eder, çünkü orada tüm yanıtları bilmektedir. Kurallar
üzerinde tekel sahibidir ve çözümleri kendisi üretir. Tam tersine, devrimci eylemin
neşesi bulaşıcıdır. Yağ damlası gibi yayılır. Oyun, gerçeklik üzerinde etkili olduğunda
anlamlı olur. Ama bu anlam, onu yukarıdan idare eden bir model halinde kristalize
olmaz. Bin farklı anlama bölünür ve hepsi üretken, hepsi istikrarsızdır. Oyunun içsel
bağlantıları saldırı eyleminde kendilerini ortaya koyarlar. Ama genel anlam hayatta
kalır, oyunun dışlananlar ve kendilerini ondan ayırmak isteyenler için taşıdığı anlam
hayatta kalır, ilk önce oynamaya karar verenler ve oyunun özgürleştirici sonuçlarını
‘gözleyenler’ oyunun kendisi için zaruridir.
Neşe cemaati bu şekilde yapılanır, iletişime geçmenin kendiliğinden yoludur, oyunun
en derin anlamının gerçekleşmesi için temeldir. Oyun toplumsal bir eylemdir.
Nadiren yalıtılmış bir gerçek olarak ortaya çıkar. Eğer çıkarsa, genellikle psikolojik
baskılamanın olumsuz unsurlarını içerir, olumlu bir yaratıcı mücadele anı olarak
oyunun kabullenilmesi değildir.
Oyunun kendisine verilen anlamın seçiminde gelişigüzelliği önleyen oyunun toplum-
sal anlamıdır. Toplumsal anlam yokluğunda birey başka herkes için anlaşılmaz olacak
kendi kurallarını ve anlamlarını dayatabilir. Oyun onların bireysel sorunlarının (iş,
yabancılaşma, sömürü sorunları) olumsuz etkilerinin geçici olarak askıya alınması
halini alır.
Toplumsal anlaşma içinde, oyun karşılıklı eylemler akışı ile zenginleşir. Karşılıklı
olarak doğrulanan özgürleşmiş hayal güçlerinden geldiği zaman yaratıcılık daha
büyüktür. Her yeni icat, her yeni olasılık kolektif olarak, önceden belirlenmiş mod -
eller olmadan yaşanabilir ve sırf yaratıcı bir an olarak bile, gerçekleşme sırasında bin
farklı güçlükle karşı karşıya gelse de yaşamsal etkisi vardır. Geleneksel devrimci
örgüt sonunda teknisyenlerini dayatmaya başlar. Kaçınılmaz bir şekilde teknokrasiye
doğru gider. Eylemin mekanik tarafına verilen büyük önem bu yolda onu kınar.
İktidarı yok etmeye yönelik eylemde neşe anı arayan devrimci bir yapı bu yıkımı
gerçekleştirmek için kullanılan araçları işte böyle düşünür, araçlar olarak. Bu araçları
Alfredo M. Bonanno 32
kullananlar onların kölesi olmamalıdır. Tıpkı onları kullanamayanların kullananların
kölesi olmaması gerektiği gibi.
En kötü diktatörlük türü, aracın diktatörlüğüdür.
Devrimcilerin en önemli silahları kararlılıkları, vicdanları, eylem kararlılıkları, birey-
sellikleridir. Silahların kendileri yalnızca araçtır, ve bu yüzden daima eleştirel değer-
lendirmeye maruz bırakılmalıdırlar. Silah eleştirisi geliştirmek gereklidir. Yarı otoma-
tik makineli tüfek ve onun askeri etkililiğinin kutsandığını sık sık görmüşüzdür.
Silahlı mücadele yalnızca silahlarla ilgili değildir. Bunlar tek başına devrimci boyutu
temsil edemez. Karmaşık bir gerçekliği tek bir şeye indirgemek tehlikelidir. Aslında,
oyun bu riski içerir. Yaşayan deneyimin yalnızca bir oyuncağa dönüşmesine sebep
olabilir, onu büyülü ve mutlak bir şeye dönüştürebilir. Pek çok devrimci savaşçı
örgütün sembolizminde makineli tüfeğin belirmesi tesadüf değildir.
Devrimci mücadelenin derin anlamı olarak neşeyi anlamak için bunun ötesine
geçmeliyiz, efsanevi ve efsaneleşmiş nesneler aracılığı ile mal gösterisinin yanılsama-
larından ve tuzaklarından kaçmalıyız.
Silahlı mücadele ile yüzyüze kaldığında sermaye nihai çabasını gösterir. Son sınırda
dahil olur. Kendinden çok emin olmadığı bir alanda eyleme geçmek için kamuoyunun
desteğine ihtiyaç duyar. BU yüzden modern propagandanın en rafine silahlarını kulla-
narak bir psikolojik savaş başlatır.
Temel olarak, bu zamanda kapitalin fiziksel olarak organize olma yolu onu, kendi
zamanlamasına ve saldırı yöntemine karar verebilen devrimci yapı karşısında
saldırıya açık kılar. O bu zayıflığın pek farkında değildir ve telafi etmek için önlemler
almaktadır. Polis yeterli değildir. Ordu bile değildir. Halkın kendisinin daimi
uyanıklığına ihtiyaç duyar. Hatta proleteryanın en mütevazi kısmının. Bu yüzden,
bunu yapmak için sınıf cephesini bölmelidir. Fakirler arasında silahlı organizasyonlar
tehlikesi mitini tatmalıdır; Devletin kutsallığı, ahlakı, kanunu, vesaire miti ile birlik-
Silahlı Neşe33
birlikte. Dolaylı yoldan bu örgütleri ve onların militanlarını bu rolleri üstlenmeye
iter. Bu ‘role’ bürününce, oyunun artık bir anlamı kalmaz. Herşey ‘ciddi’ olur, yanılsa-
ma olur; gösterinin hükümranlık alanına girer ve bir mala dönüşür. NEŞE bir ‘maske’
olur. Birey anonim olur, rolünü yaşar, artık görünüş ile gerçekliği birbirinden ayıra-
maz.
Mal tiyatrosunun büyülü çemberini kırmak için her tür rolü reddetmeliyiz ve buna
‘profesyonel’ devrimci rolü de dahildir.
Silahlı mücadele profesyonel birşey olma izni vermemelidir kendine, kapitalist üre -
timin dışsal tarafları ona tam da bu görev dağılımını dayatmak istemektedir.
‘Kendin yap.’ Oyunun global tarafını, onu rollere indirgeyerek parçalama. Yaşamdan
zevk alma hakkını savun. Sermayenin ölüm projesini engelle. O yaratıcılık ve oyun
dünyasına ancak oynayanı ‘oyuncu’ya, canlı yaratıcıyı ölü bir kişiye, canlı olduklarını
söyleyerek kendi kendilerini aldatanlara dönüştürerek girebilir.
‘Oyun dünyası’ merkezileşse artık oyundan bahsetmenin anlamı kalmaz. Serma-
yenin, ‘silahlı neşe’ savımızı ortaya koyduğumuzda devrimci öneriyi yine ele alması
olasılığını öngörmemiz gerekir. Ve bunun gerçekleşmesinin bir yolu, oyun
dünyasının dışarıdan idare edilmesidir. Oyuncuların rollerini ve oyuncak mitolojisini
belirleyerek.
Merkezileşme bağlarını (militer parti) kırarak, insan sermayenin, niceliksel pazarın
gösteri üretimi kanununa uyumlu fikirlerini karıştırma sonucunu elde eder. Neşe
tarafından koordine edilen eylem neşe için bir bilmecedir. Bu hiçbir şeydir. Belirli bir
hedefi olmayan, gerçeklikten yoksun birşey. Ve bu böyledir, çünkü sermayenin özü,
amaçları ve gerçekliği hayalidir, ama devrimin özü, amaçları ve gerçekliği somuttur.
Komünizm ihtiyacı kuralı, üretme ihtiyacı kuralının yerini alır. Toplumsal oyunda,
bu ihtiyacın ışığında, bireyin kararları anlamlılaşır. Geçmişin ölüm modellerinin
gerçek olmayan, hayali karakteri keşfedilir. Patronların yok edilmesi tüketim mal -
larının yok edilmesi demektir, ve tüketim mallarının yok edilmesi patronların yok
edilmesi demektir.
Alfredo M. Bonanno 34
X
‘Baykuş kanat açıyor.’ Kötü başlayan eylemler iyi sonuçlansın. Bunca zamandır
devrimciler tarafından ertelenen devrim, devrimcilerin sosyal barış arzularına karşın
gerçekleşsin.
Sermaye son sözü beyaz ceketlilere verecektir. Hapishaneler fazla uzun dayanmaya-
caktır. Yalnızca yüceltilmiş eski bir gericinin anılarında yaşayan bir geçmişin kaleleri
olarak, sosyal ortopediye dayalı ideoloji ile birlikte kaybolacaktır. Artık mahkum
olmayacaktır. Sermayenin yarattığı suçlulaştırma süreci rasyonalize edilecek, tımar-
haneler aracılığı ile işlenecektir.
Gerçekliğin tamamı gösteri olduğunda, gösteriyi reddetmek gerçekliğin dışında
olmak demektir. Mal kanununu reddeden herkes delidir. Mal tanrısının önünde
eğilmeyi reddetmek insanın akıl hastanesine yatırılması ile sonuçlanacaktır. Orada
tedavi radikal olacaktır. Artık engizisyon tarzı işkence ya da duvarlara sıçrayan kanlar
olmayacaktır; bu tür şeyler kamuoyunu altüst eder. Kendini üstün görenlerin müda-
hale etmesine, gerekçelere ve telafilere sebep olur, ve gösterinin ahengini bozar.
Hasta zihinler için tek radikal tedavi olarak görülen, kişiliğin tamamen yok edilmesi,
kimseyi altüst etmez. Sokaktaki adam kapitalist gösterinin ağırbaşlı atmosferi ile
sarıldığını hissettiği sürece, üzerine kapanacak tımarhane kapılarına karşı güvende
hisseder. Ona delilik dünyası başka bir yerdeymiş gibi gelir, hem de her fabrikanın
yanında, her okulun karşısında, her arazi parçasının arkasında, her sitenin ortasında
birer tımarhane bulunduğu halde.
Eleştirel kalın kafalılığımız içinde, beyaz ceketli devlet memurlarının yolunu hazırla-
mamaya özen göstermemeliyiz.
Baykuş kanat açıyor.
Atina atasözü
Silahlı Neşe35
Sermaye, kitlesel düzeyde dolaşıma çıkacak bir yorum kanununu programlamak -
tadır. Bu kanun temelinde, kamuoyu patronların düzenine saldıranları, yani devrim-
cileri, deli olarak görmeye alışacaktır. Böylece onların akıl hastanelerine kapatılması
gerekli olacaktır. Hapishaneler de Alman modeli uyarınca rasyonalize edilmektedir.
İlk önce kendilerini devrimciler için özel hapishanelere dönüştürecek, sonra model
hapishanelere, sonra beyin manipülasyonu için gerçek toplama kamplarına, ve sonun-
da akıl hastanelerine dönüşeceklerdir.
Sermayenin davranışı yalnızca sömürülenlerin mücadelelerine karşı kendini savun-
ma ihtiyacından doğmaz. Mal üretimi kanununun mantığından doğar.
Sermaye için akıl hastanesi global gösterinin işleyişinin kesintiye uğratıldığı yerdir.
Hapishane bunu yapmak için çılgınca çaba gösterir, ama başarılı olamaz, temel sosyal
ortopedi ideolojisi tarafından engellenmektedir.
Tam tersine, tımarhane ‘yeri’nin bir başlangıcı ya da sonu yoktur, tarihi yoktur,
gösterinin değişkenliğine sahip değildir. Orası, bir sessizlik yeridir.
Diğer ‘sessizlik’ yeri, mezarlık, yüksek sesle konuşma yeteneğine sahiptir. Ölü insan-
lar konuşur. Ve bizim ölülerimiz yüksek sesle konuşur. Bu ağır olabilir, çok ağır. İşte
bu yüzden kapital gittikçe daha az mezarlık olması için çaba gösterecektir. Ve tımar -
hanelerdeki ‘konukların’ sayısı buna uygun şekilde artacaktır. Bu alanda, ‘sosya-
lizmin anayurdunun’ anlatacak çok şeyi vardır.
Tımarhane, boş zamanın mükemmel sağaltıcı rasyonalizasyonudur, mal yapısını sars-
madan işin askıya alınması. Üretkenlik yoksunluğunu inkar etmeden üretkenlik
yoksunluğu. Deli adam çalışmak zorunda değildir ve çalışmayarak işin deliliğin
karşılığı olan bilgelik olduğunu doğrular.
Devlete karşı silahlı saldırı zamanının gelmediğini söylerken, bu tür saldırılar
gerçekleştiren yoldaşlar için akıl hastanelerinin kapılarını açıyoruz; devrim
zamanının gelmediğini söylerken deli ceketinin iplerini sıkıyoruz; bu eylemlerin
Alfredo M. Bonanno 36
nesnel olarak provokasyon olduğunu söylerken işkencecilerin beyaz ceketlerini giyi-
yoruz.
Rakiplerin sayısı önemsizken şarapnel etkiliydi. Bir düzine ölüye hoşgörü gösterilebi-
lir. Otuzbin, yüzbin, ikiyüzbin ölü tarihte bir dönüm noktasını belirler, mal gösterisi-
nin barış dolu ahengini bozacak öylesine kör edici aydınlığa sahip devrimci bir refe-
rans noktası. Dahası, sermaye daha sinsidir. Uyuşturucuların, mermilerin sahip
olmadığı bir tarafsızlığı vardır. Sağaltıcı olma gerekçesine sahiptirler.
Kapitalin delilik kanunu kendi yüzüne fırlatılsın. Toplum tek bir büyük akıl hastane-
sidir. Karşıt-duruşların koşulları altüst edilsin.
Bireyin tarafsızlaştırılması kapitalin maddeleşmiş bütünlüğü içinde daimi bir uygu -
lamadır. Fikirleri dümdüz etmek sağaltıcı bir süreçtir, bir ölüm makinesidir. Kapita-
lizmin gösteri biçimi içinde, bu dümdüz etme olmadan üretim gerçekleşemez. Ve
bütün bunların reddi, ölüm karşısında neşenin seçimi bir delilik işareti ise, bütün
bunların arkasında gizlenen tuzağı herkesin anlamasının zamanı gelmiştir.
Batının kültürel geleneğinin tüm aygıtı bir ölüm makinesidir, gerçekliğin inkarıdır,
her tür rezalet ve haksızlığı, sömürü ve soykırımı biriktirmiş, kurgusal olanın
hükümdarlığıdır. Bu mantığın reddi delilik olarak kınanıyorsa, o zaman delilik ile
delilik arasında ayrımı belirlemeliyiz. Neşe silahlanmaktadır. Saldırısı mal, halüsi -
nasyon, mekanizma, intikam, önder ve parti niceliğini altetmektedir. Mücadelesi kar
mantığını, pazar mimarisini, yaşam programlamayı, son arşivdeki son belgeyi
parçalamaktadır. Onun şiddetli patlaması bağımlı olanın düzenini, olumlu ve olum-
suz terminolojisini, mal yanılsaması kanununu altüst etmektedir.
Ama bütün bunlar kendini ilan edebilmelidir. Neşe dünyasından ölüm dünyasına
geçmek kolay değildir. Kurallar geçerliliğini yitirmiştir ve sonunda birbirlerini siler-
ler. Neşe dünyasında yanılsama sayılan şey ölüm dünyasında gerçekliktir ve tersi de
doğrudur. Fiziksel ölüm, ölüm dünyasında bir takıntı olan şey, yaşam olarak satılan
şeyden daha az ölümcüldür.
Silahlı Neşe37
Böylece kapitalin neşe mesajlarını bilmeceleştirme kapasitesi doğar. Niceliksel man-
tığın devrimcileri bile neşe deneyimlerini derinlemesine anlama kapasitesinden
yoksundurlar. Bazen tereddütle önemsiz yaklaşımlarda bulunurlar. Başka zamanlarda
sermayeninkinden pek de farklı olmayan bir kınamaya koyulurlar.
Ticari mal gösterisinde önemli olan mallardır. Bu birikmiş yığındaki aktif unsur iştir.
Üretim çerçevesinin içinde hiçbir şey aynı anda hem olumlu, hem olumsuz olamaz.
Çalışmamayı öne sürmek mümkündür, çalışmanın inkarı değil geçici olarak askıya
alınmasını. Aynı şekilde, malsızlığı, kişiselleştirilmiş nesneyi öne sürmek de müm-
kündür, ama ancak ‘boş zaman’ bağlamı içinde, yani hobi olarak, üretim döngüsünün
kabul ettiği zaman süreleri içinde üretilen bir şey olarak. Bu anlamda, bu kavram -
ların, çalışmama ve malsızlık kavramlarının genel üretim modelinin fonksiyonu
olduğu açıktır. Ancak neşenin anlamını ve onunla bağlantılı olarak ölümün
anlamını, birbirine karşı mücadele eden iki zıt dünyanın unsurları olarak açıklığa
kavuşturursak neşe eylemlerinin unsurlarını anlatabiliriz. Hepsini anlatabi -
leceğimizi söyleyerek kendimizi yanıltmadan. Doğrudan sermayeye saldırmak ile
bağlantılı olmayan açılardan olsa bile, neşe tecrübesi yaşamaya başlayan herhangi biri
saldırının önemini kavramaya daha gönüllüdür, en azından nicelik yanılsamasına
dayalı, modası geçmiş çatışma vizyonuna bağlı kalmış birinden daha fazla.
Böylece baykuş yine de kanat açıp uçabilir.
Alfredo M. Bonanno 38
Herkes ileri! Ve silahlarla ve yürekler, sözlerle
ve kalemle, hançerle ve silahla, istihza ve küfürle,
hırsızlıkla, zehir ve kundakçılıkla.
Haydi toplumla... savaşalım!...
Dejaque
XI
Bekleme, kuşkular, sosyal barış düşleri, küçük ödünler ve naiflikle işimiz bitsin artık.
Kapitalizm dükkanlarında bize satılan her tür mecazi süprüntü ile. Herşeyi, en ince
detayına kadar açıklayan büyük analizleri bir kenara bırakalım. Sağduyu ve korku
dolu dev ciltleri. Demokratik ve burjuvaca tartışma ve diyalog, münazara ve kongre,
mafyöz patronların aydınlanmış yetenekleri yanılsamalarını bir kenara bırakalım.
Burjuva iş etiğinin yüreklerimize kazıdığı bilgeliği bir kenara bırakalım. Bize feda-
karlık ve itaat öğretmiş yüzyılların Hıristiyanlığını bir kenara bırakalım. Rahipleri,
patronları, devrimci önderleri, daha az devrimci önderleri, hiç devrimci olmayan
önderleri bir kenara bırakalım. Sayıları, nicelik yanılsamalarını, pazar yasalarını bir
kenara bırakalım. Bir an zulmedilenlerin tarihinin yıkıntıları üzerinde oturalım ve
düşünelim.
Dünya bize ait değil. Onu bu haliyle sahiplenmek isteyecek kadar aptal bir efendisi
varsa, bırakın onun olsun. Binaların olması gereken yerdeki yıkıntıları, şehirlerin
olması gereken yerdeki mezarlıkları, ırmakların olması gereken yerdeki çamuru,
denizlerin olması gereken yerdeki pis kokulu tortuyu o saysın. Dünyadaki en büyük
sihirbaz gösterisi artık bizi büyülemiyor.
Burada, şu andaki mücadelemizden neşe toplumları doğacağından eminiz.
Ve ilk defa, yaşam ölümü altedecek.