ÖnSöz

Bir gün duvarlar yıkılacaktır. Eski eserler ve kutsal kalıntılar toz haline getirilecektir. Anlaşılmaz çığlıklarımız, yıkılmış yapıların sokaklarında yankılanacaktır. Bir çiçek açacaktır; kabusun içinden. Parladıkça etrafı temizleyip yok edecektir.

Bu yazıya karşı yazılan herhangi bir eleştiri yazının gelişiminde yardımcı olacaktır

Betondan ve Çelikten Yırtıcı Hidra

Havada çürümüş cam kokusu var, ağzımızda metal tadı. Sentetik taş ve metalik koku burnumuzu kaşındırıyor. Gözetleyenlerin; gözlerinden çıkan çıt sesleri, sağır edici bir şekilde dikkatları dağıtıyor. Bin başlı yırtıcı aralarımzda dolaşıyor. Başlarını kestikçe katı ve yeşil kan akıtıyor. Kendi kanından beslendikçe daha da başı artıyor. Gel gör ki modern-peygamberler Yırtıcıdan uzaklaşmamız için "yol" göstererek bizi midesine götürüyor. Göl yanında susuz bırakıyor. Bu dünyamızın topraktan etini ve berrak kanını içen canavar gittikçe de her şeyi kendine bağlamaktadır. Bir hayat düşünülmez hale getirmiştir kendini kutsallaştıra kutsallaştıra. Ölümsüz bir varlığı nasıl öldürürsün? Kestikçe daha fazla kafası çıkan bir var/yokluktan nasıl kurtulabiliriz?

Hidranın kanıyla yıkanıyoruz her gün. Soluduğu nefesi soluyoruz, kulağımıza fısıldadığı yalanları takip ediyoruz. Sürekli derisini değiştirip aldatılıyoruz. Onun yemeğini biz hazırlıyoruz. Biz oluyoruz onun yemeği yeri geldiğinde. Sağır edici makine sesleri ve iktidar kokusundan nasıl kurtulabiliriz ki? Her gün tekrar tekrar doğan bu ölümsüzü nasıl durdurabiliriz ki?

Midesi dolmayan bir bedenin içinde kanser çıkarsa eninde sonunda bedenin her yerine sıçrar ve o varlık/yokluğu süründürür. Metastazdaki bireyler tamamen özerk ve göçebedir. Ne toplum ne de kural tanırlar. Canavarın içinden felç bırakırlar. Betondan etini parçalar, çelikten damarlarını sökerler. Dökülen ağaç cesetlerinden oluşmuş kanını yakarlar. Böyle bireyler var mı ki?

Dijital-Alan

Veri denizinde hızlıca yüzen bir göçebe istemeden algoritmaların arasına takılır. Normalde konuşmak ve bilgi yaymak için çıkarılmış bir sistem, artık hidranın bağışıklık sistemine dönüşmüştür. İsyan edip hidranı süründürebilecek yapıları kendi içine entegre etmiş, bağımlı hale getirmiştir. Odağını sürekli dağıttığın birey nasıl hidrayı vursun? Göçebe hareketin uygun olduğu bir yapıyı zorlana yerleşmiş yapıya dönüştürüp her adımı gözetim altında tutulmasını normal karşılanmasını sağlayan bir sistemi kullanmak ve güçlendirmeye devam etmek şahsi görüşümle aşırı korkunç geliyor.

Bireylerin aralarındaki iletişimi güçlendirip, bilgi paylaşımının daha kolay olabileceği bir sistem kurulabilirken; birbirimizden uzaklaştırıp bizi bir meta haline getiren bir sistem içindeyiz. Bağımlık haline gelen merkezcilleşmiş-siber-alanda eve saat kaçta geldiğimizden, gün içinde aldığımız nefes sayısına kadar kayıt alınıyor ve bunu kopyalan-makinelere besleyip bizim önümüze sunulan reklam şirketleri ile paylaşıyorlar. Siber-güvenlik meselesi sadece gizli mesaj yazmaktan değil; kendini metalaştırmaktan kurtarmaktır. Devlet işleri, hastaneye gitmek, sipariş verme, müzik dinleme, oyun oynama vb. bunlar için devletin izin verdiği programlar zorlanıyor üstümüze. Dijital-alanda tüketici şirketler ve metanın kendisi biziz. Kopyalan makinelerin verileri ile ne gün ne yapabileceğimize kadar hesaplanırken nasıl bu kadar rahat kalabiliyoruz anlamıyorum. 1984'deki gibi her adımımız izlenirken nasıl bu kadar rahat her şeyi hidrayla paylaşabiliyoruz. Küçük kulaklarını tinimize kadar sokan bu yırtıcı varlık/yoklukla nasıl işbirliği yapıyoruz.

Artık hiçbir şeyimiz kalmadı. Mülk ve meta haline geldik.

Kopyalayan makineler

Hidranın bağışıklık sisteminde antikorlar, verilerimiz gezer. İnanılmaz derece de bilgi vardır bu veri denizinde. Bunların hepsini toplayıp izin almadan bir noktada birleştirip bilinci, tini, us'u olmayan bir insansı yaratırılırmasına kopyalayan makineler diyorum. İnternette illaki siyasilerin türkü söylediği ya da 10 farklı vidyonun tıpatıp aynı olduğunu görmüşsünüzdür. Siber alanda görünen hiçbir şeyin doğruluğunun kalmadı bir döneme giriyoruz. Polislerin kopyalama-makinesi ile sahte kanıt oluşturabileceği, mahallenin tıpatıp aynısının yaratılıp orda insanlara saldırdığın bir vidyonun yapılabileceği bir devirdeyiz artık. İşin komik yanı bu teknoloji yeni alınan telefonda yüz okuyarak telefonu açma ya da internette birbizinize yazdığınız mesajlardan bu kadar gelişti. Çünkü hidra hapis odasında özgürlük hissi vermeyi seviyor. Bu kontrol mekanizmaları bizim hayatımıza en büyük düşmandır ve ne olursa olsun antikorları/kopyalayan-makineleri beslememiz lazım daha fazla. Bizi normaline alıştırdıkları gibi kendi özerkliğimizi kaybediyoruz. Hidra gün geçtikçe güçleniyor ve bizi kendi midesinde tutuyor.

Siber-göçebe haline gelmemiz gerekmektetir. Çok geç olmadan artık minimuma indirmemiz gerekiyor etkileşimimizi Hidrayla. Bekledikçe katladıkça katlanıyor. Bekledikçe kutsallaşıyor. Yabani halimizden uzaklaştırıyor bizi. Soğuk betondan sokaklarda tinimizi öldürüyor. Bedenimizi binlerce parçaya bölüyor.

Yüzsüz kitleler

Yüzsüz, kimliksizler hareket haline geçecektir eninde sonunda. Hidranın kurduğu düzeni, bir kanser gibi yayılıp süründürmeye çıkacaktır. Kalan her türlü geleneği ve hidranın getirdiği kuramları yakıp kavuracaktır. Bir ateş yakacak ki dijital devrim adındaki bağışıklık sistemi çökecektir. Dünyamızın etleri daha fazla yanmayacaktır. Dünyamızın kanları daha fazla dökülmücektir. Yüzü, kimliği olmayanlar nerede olacağı belli olmayancaktır. Ne liderleri ne de kahramanları olacaktır. Kendini kahraman etmeye çalışan entellektüel budalalara ve tanınmaya çalışan peygamberleri yakıp kavurcaklardır. Bunlar sen ben ya da o olmayacak. Göçebe hareket eden ordan-burdan vuran bireyler olacaktır. Ne bir adları ne de bir bayrakları olacaktır. Hidranın kendini tedavi edemiyeceği hızda yıkacaktır duvarları. Sökecektir bu sentetik kokuları ve çelikleri.

Havada neşe ve yıkımın kokusuyla dolacaktır. Metastaz geçirmiş bu neşe, kasveti fetiş haline getirmişleri boğacaktır. Neşe, hidraya karşı en büyük zehirdir. Topluma sağlıklı birey olmamanın getirdiği neşe yıkımda yardım edecektir.

İsyan Ateşi

Bizim görevimiz yıkımdır; korkunç, tam, evrensel, ve acımasız bir yıkım.

Sergey Naçayev[1]

Geçmişten gelen öğretileri dinselleştirerek hidrayı da güçlendiririz. Hidra zaman geçtikçe güçleniyor. Kasvet ve umutsuzluk/umutta onu güçlendiriyor. Pes etmiş birey, ölümünü ve hidranın kazandığını kabullenmiş bireydir. Tinini ve usunu tamamen hidraya birakmış bireydir. Hidraya her darbemizin bir öncekinden daha sert ve saldırgan olması gerekiyor. Spor salonunda ağırlık kaldırmak gibi her kaldırışımızda daha güçlenmeliyiz. Her hatamızı anlayarak komplomuzu gizlemeliyiz. Kimin ya da nerden çıktığını bilmememiz lazım komplonun.

İçimizdeki özerk isyancının yüzümüzü silmesine izin vermeliyiz. Ateşlerin içinde bir anka kuşu gibi yeniden doğup tımarhanenin duvarlarını yıkmalıyız. Böyle olamazsın şöyle olamazsın diyen aptal ideologları ve norm-kölelerini anlamsızlaştırıp hidranın içindeki kanserlerden olmalıyız. Kanser olamıyorsak bile midesini ekşitmeliyiz. Bekledikçe kaybediyoruz.

Biz değilsek kim? Şimdi değilse ne zaman?

[1] Devrimcinin Anahtar Kitabı: II.Bölüm 24.paragraf son cümle