Arşiv tarihçesi

summaryrefslogtreecommitdiff
diff options
context:
space:
mode:
authorKara <kara@edu.wll.im>2024-04-22 22:55:18 +0000
committerKara <kara@edu.wll.im>2024-04-22 22:55:18 +0000
commit7701d5d009215acab7995b4ad324bd357c59c914 (patch)
treea270ee7f86f4219264df7dc08e3bbef3ecaf5d5c
parent028ca67bcd08dc48105f408092154fc5470341bc (diff)
Edit: /library/alper-sapan-alper-sapan-derlemesi #119
* 2024-04-22T22:51:18 KONULAR EKLENMESI LAZIM -- kara * 2024-04-22T22:53:29 konular eklencek, format duzenlendi -- kara
-rw-r--r--a/as/alper-sapan-alper-sapan-derlemesi.muse51
1 files changed, 30 insertions, 21 deletions
diff --git a/a/as/alper-sapan-alper-sapan-derlemesi.muse b/a/as/alper-sapan-alper-sapan-derlemesi.muse
index 8956841..80f2249 100644
--- a/a/as/alper-sapan-alper-sapan-derlemesi.muse
+++ b/a/as/alper-sapan-alper-sapan-derlemesi.muse
@@ -1,42 +1,51 @@
-<p><strong>Radikal Olmaktan Korkmayın!</strong></p>
+#title Alper Sapan Derlemesi
+#author Alper Sapan
+#lang tr
+#pubdate 2024-04-22T22:51:11
-<p>Radikal olmaktan korkmayın. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kitleler radikal bi&ccedil;imde değişecekler. &Ouml;nceleri dini ve devleti el &uuml;st&uuml;nde tutan kişiler, sonraları onları d&uuml;şmanları olarak g&ouml;recekler. Hatta ge&ccedil;mişlerini &ccedil;alan yeni d&uuml;şmanlarına karşı nefretlerini esirgemeyecekler. &Ouml;yleyse neyin &ccedil;ekincesidir bu? Kitleler hi&ccedil;bir zaman kendilerini tam olarak hazır hissetmeyecekler, her zaman bir şeyler bahane edilip radikal olmak ertelenebilir. &mdash;- Yoksul yığınların zaten kaybedecek bir şeyleri yok. Yaratılan yapay aidiyetler artık &ccedil;atırdıyor ve iki farklı d&uuml;nya kendisini g&ouml;steriyor. Bir tarafta devlete karşı olan m&uuml;cadeleyi bile devletin sahiplendiği ve artık ama&ccedil;sız şiddet eylemlerinden başka yapacak bir şeyin kalmadığı, hissizleşmiş gri bir d&uuml;nya ve bir tarafta tamamen distopik, baskıcı, sans&uuml;rc&uuml;, totaliter karanlık bir d&uuml;nya var. Bu d&uuml;nyaların ikisinde de ortak nokta patlamaya hazır insanların olduğudur.</p>
-<p>Barut gibi bekleyen kitlelerin ateşi olmak, sert bir kıvılcım &ccedil;ıkartmaktan ge&ccedil;iyor. B&uuml;t&uuml;n d&uuml;ş&uuml;ncelerimizi &ccedil;ıplaklığıyla ortaya sermeliyiz, kitleleri karşımıza almak kaygısını g&uuml;tmenin l&uuml;zumu yok, onlar bizden &ccedil;ok daha radikaller.</p>
-<p>Dini kurumları, aileyi, arkadaşlar arasındaki iktidarı, uygarlığı ve her şeyi hedef g&ouml;stermekten &ccedil;ekinmemeliyiz. B&uuml;t&uuml;n tabuları alaşağı etmeliyiz. Anarşiye giden yol radikal olabilir ancak anarşi olması gereken, kapitalizm ise olumsuz bir radikaldir.</p>
+<strong>Radikal Olmaktan Korkmayın!</strong>
-<p>Benim kendi d&uuml;ş&uuml;ncelerime g&ouml;re, anarşist toplum değil, anarşi var olacaktır. S&ouml;z konusu anarşi, g&ouml;n&uuml;ll&uuml; bi&ccedil;imde &ouml;zy&ouml;netim temelinde &ouml;rg&uuml;tlenmiş ufak kom&uuml;nlerin birliği aynı zamanda bireylerin &ccedil;oğulluğudur.</p>
+Radikal olmaktan korkmayın. Çünkü kitleler radikal biçimde değişecekler. Önceleri dini ve devleti el üstünde tutan kişiler, sonraları onları düşmanları olarak görecekler. Hatta geçmişlerini çalan yeni düşmanlarına karşı nefretlerini esirgemeyecekler. Öyleyse neyin çekincesidir bu? Kitleler hiçbir zaman kendilerini tam olarak hazır hissetmeyecekler, her zaman bir şeyler bahane edilip radikal olmak ertelenebilir. —- Yoksul yığınların zaten kaybedecek bir şeyleri yok. Yaratılan yapay aidiyetler artık çatırdıyor ve iki farklı dünya kendisini gösteriyor. Bir tarafta devlete karşı olan mücadeleyi bile devletin sahiplendiği ve artık amaçsız şiddet eylemlerinden başka yapacak bir şeyin kalmadığı, hissizleşmiş gri bir dünya ve bir tarafta tamamen distopik, baskıcı, sansürcü, totaliter karanlık bir dünya var. Bu dünyaların ikisinde de ortak nokta patlamaya hazır insanların olduğudur.
-<p>Kapitalist ekonomide para bir metadır, ara&ccedil; değildir. Para metasını elde etmek i&ccedil;in &ccedil;alışır ve o metayı değerindeki başka bir meta ile takas ederiz. Aynı şekilde paranın da diğer metalar gibi değeri değişmekte. Parayı diğer metalardan ayrı tutan şey ise her şey ile takas edilebiliyor olmasıdır. Bir &ccedil;alışan parayı kazanırken de aynı şekilde emeğini metalaştırıp parayla takas etmektedir. Aslında b&uuml;t&uuml;n ama&ccedil;, hedeflenen bir metaya ulaşmak iken (gıda, giyim vb.) araya ikinci bir meta olarak parayı sokuyoruz. Eğer bireylerin birbirine g&uuml;veni olsaydı (Anarşi/Kom&uuml;nizm) veya para diğer metalar karşısında değersiz hale gelseydi (Ekonomik Kriz/Enflasyon) paraya zaten ihtiyacımız olmayacaktı.</p>
+Barut gibi bekleyen kitlelerin ateşi olmak, sert bir kıvılcım çıkartmaktan geçiyor. Bütün düşüncelerimizi çıplaklığıyla ortaya sermeliyiz, kitleleri karşımıza almak kaygısını gütmenin lüzumu yok, onlar bizden çok daha radikaller.
-<p>Bu durumda ş&ouml;yle bir &ouml;neri geliyor, herkes ihtiyacı kadarını t&uuml;ketsin ve herkes elinden geldiği işi yapsın.</p>
+Dini kurumları, aileyi, arkadaşlar arasındaki iktidarı, uygarlığı ve her şeyi hedef göstermekten çekinmemeliyiz. Bütün tabuları alaşağı etmeliyiz. Anarşiye giden yol radikal olabilir ancak anarşi olması gereken, kapitalizm ise olumsuz bir radikaldir.
-<p>Kom&uuml;nist ekonomik modelin yanı sıra ispanyol kolektivistleri ispanya devrimi esnasında saatlik iş fişi kullandılar. &Ccedil;alışma saati kadar fiş alıyor ve bu fişleri diğer metalarla takas ediyorlardı, sebebiyse parayı kaldıracak bir ortamın bulunmaması ve ideolojik yaklaşımlar. Yakın ge&ccedil;mişte ise arjantin ve ispanya&rsquo;da oluşan ekonomik krizler esnasında insanlar parayı kullanmayı bırakıp alternatifler &uuml;rettiler. Yine iş fişi mantığına dayanıyordu.</p>
+Benim kendi düşüncelerime göre, anarşist toplum değil, anarşi var olacaktır. Söz konusu anarşi, gönüllü biçimde özyönetim temelinde örgütlenmiş ufak komünlerin birliği aynı zamanda bireylerin çoğulluğudur.
-<p>Ben ise herhangi bir şekilde parayı, kolektivizmi yani paranın yerine ge&ccedil;ecek iş fişler vb. hi&ccedil;bir şeyi kabul etmiyorum. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; iş fişi ve para arasında g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m tek fark emek hiyerarşisinin ortadan kaldırılması (m&uuml;hendis ve iş&ccedil;i arasında fark yok) ancak para metasının şekil değiştirmiş bu hali yine de yetersizdir.</p>
+Kapitalist ekonomide para bir metadır, araç değildir. Para metasını elde etmek için çalışır ve o metayı değerindeki başka bir meta ile takas ederiz. Aynı şekilde paranın da diğer metalar gibi değeri değişmekte. Parayı diğer metalardan ayrı tutan şey ise her şey ile takas edilebiliyor olmasıdır. Bir çalışan parayı kazanırken de aynı şekilde emeğini metalaştırıp parayla takas etmektedir. Aslında bütün amaç, hedeflenen bir metaya ulaşmak iken (gıda, giyim vb.) araya ikinci bir meta olarak parayı sokuyoruz. Eğer bireylerin birbirine güveni olsaydı (Anarşi/Komünizm) veya para diğer metalar karşısında değersiz hale gelseydi (Ekonomik Kriz/Enflasyon) paraya zaten ihtiyacımız olmayacaktı.
-<p><strong>Bir iktidar olarak: Dil</strong></p>
+Bu durumda şöyle bir öneri geliyor, herkes ihtiyacı kadarını tüketsin ve herkes elinden geldiği işi yapsın.
-<p>Dil, insanı insan yapan en &ouml;nemli kurumdur. Doğuştan bilinmez, sonradan; aileden veya etraftaki bireylerden &ouml;ğrenilir. Toplumu, k&uuml;lt&uuml;r&uuml;, devleti her şeyiyle i&ccedil;inde barındırır. Sosyal ilişkileri bi&ccedil;imlendirir, d&uuml;ş&uuml;n&uuml;ş şeklini ve d&uuml;ş&uuml;nceyi etkiler. Dil olmadan, d&uuml;ş&uuml;nce anlamsızdır &ccedil;&uuml;nk&uuml; aktarılamaz. Nasıl aktarılacağı ise dilin sınırları dahilindedir. Anlayacağınız, dilimiz d&uuml;nyamızın sınırlarıdır demeye getiriyorum. Bu sınırları belirleyen ise yine toplumun d&uuml;ş&uuml;nceleridir. Dil ve d&uuml;ş&uuml;nce bu kadar i&ccedil; i&ccedil;eyken ve verdiğimiz m&uuml;cadelenin d&uuml;ş&uuml;ncelere etki etmesini beklerken, dile saldırıda bulunmamak mantıksız değil mi sizce? D&uuml;ş&uuml;ncenin değişmesi ancak dilin değişmemesi, d&uuml;ş&uuml;ncenin temelsiz olmasına veya kolayca dağılmasına sebep olmaktadır. D&uuml;ş&uuml;ncenin marjinelleştirilmesinin k&ouml;keni de biraz burada yatıyor.</p>
+Komünist ekonomik modelin yanı sıra ispanyol kolektivistleri ispanya devrimi esnasında saatlik iş fişi kullandılar. Çalışma saati kadar fiş alıyor ve bu fişleri diğer metalarla takas ediyorlardı, sebebiyse parayı kaldıracak bir ortamın bulunmaması ve ideolojik yaklaşımlar. Yakın geçmişte ise arjantin ve ispanya’da oluşan ekonomik krizler esnasında insanlar parayı kullanmayı bırakıp alternatifler ürettiler. Yine iş fişi mantığına dayanıyordu.
-<p>Dil politiktir. Burada politika ile kastedilen, iktidarın politikası dahilinde olmasıdır. Uygarlığın doğuşundan beri s&uuml;regelen iktidarlar dil &uuml;zerinde s&uuml;rekli m&uuml;dahalelerde bulundular. anarşi kelimesinin ter&ouml;r ile aynı anlama gelmesi, bir cinsiyet adı/kavramı olarak kadın kelimesinin bayan kelimesinden daha aşağı g&ouml;r&uuml;lmesi, ibne kelimesinin gay kelimesinden daha aşağı g&ouml;r&uuml;lmesi, ter&ouml;rizmin tanımının yetersizliği ve iktidar karşıtı her durumun ter&ouml;rizmle bağdaştırılabilmesi ve arttırılabilecek bir &ccedil;ok &ouml;rnekle iktidar dile s&uuml;rekli m&uuml;dahalede bulunmaktadır. Kelime yasaklamaları veya yeni kelimeler ekleyerek, iktidarlar toplum yaşantısına doğrudan m&uuml;dahale etmektedir.</p>
+Ben ise herhangi bir şekilde parayı, kolektivizmi yani paranın yerine geçecek iş fişler vb. hiçbir şeyi kabul etmiyorum. Çünkü iş fişi ve para arasında gördüğüm tek fark emek hiyerarşisinin ortadan kaldırılması (mühendis ve işçi arasında fark yok) ancak para metasının şekil değiştirmiş bu hali yine de yetersizdir.
-<p>Mesela hemen g&uuml;n&uuml;m&uuml;zden &ouml;rnek vereyim. Tayyip Erdoğan, CHP&rsquo;yi &mdash;cehepe&mdash; olarak değil, &mdash;cehape&mdash; olarak s&ouml;ylemekte. Politik dilin g&uuml;&ccedil;l&uuml; kullanımına bir &ouml;rnek. [Dilin politik olması ve politik dil farklı şeylerdir.] Toplum i&ccedil;inde Erdoğan yandaşları CEHAPE derken, tayyip karşıtları CEHEPE olarak s&ouml;ylemekte. Aynı şekilde PKK i&ccedil;inde bu durum ge&ccedil;erli. PEKEKE ve PEKAKA arasındaki farkı g&ouml;rebiliyor musunuz? Dil, toplumu kutuplara bile b&ouml;lebilecek g&uuml;&ccedil;te bir iktidardır.</p>
+<strong>Bir iktidar olarak: Dil</strong>
-<p>Dili yine b&ouml;yle ayrıcalıklı bir konuma getiren ise sosyal ilişkilerde bi&ccedil;imlendirici rol&uuml; oynamasıdır. Aşkım, sevgilim, bebeğim kelimeleri bireyler arası m&uuml;lkleştirmenin işaret&ccedil;isiyken, isim koymakta bir o kadar m&uuml;lkleştiricidir. Hayvana isim koyan veya &ouml;nerilen ismi onaylayan kişi m&uuml;lkiyetini topluma onaylatır. Aile, yeni doğan &ccedil;ocuğuna isim koyma veya ismi onaylama hakkına sahiptir. İsmi onaylayan kişi bakkal osman abi olamaz, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bebeğin onunla alakası bile yoktur. Ancak bebek, bakkal osman abinin bebeğiyse, ismi o koyar. M&uuml;lkiyetin en b&uuml;y&uuml;k temsilcisi olarak, isim ve bağlantılı olarak dil karşımızda.</p>
+Dil, insanı insan yapan en önemli kurumdur. Doğuştan bilinmez, sonradan; aileden veya etraftaki bireylerden öğrenilir. Toplumu, kültürü, devleti her şeyiyle içinde barındırır. Sosyal ilişkileri biçimlendirir, düşünüş şeklini ve düşünceyi etkiler. Dil olmadan, düşünce anlamsızdır çünkü aktarılamaz. Nasıl aktarılacağı ise dilin sınırları dahilindedir. Anlayacağınız, dilimiz dünyamızın sınırlarıdır demeye getiriyorum. Bu sınırları belirleyen ise yine toplumun düşünceleridir. Dil ve düşünce bu kadar iç içeyken ve verdiğimiz mücadelenin düşüncelere etki etmesini beklerken, dile saldırıda bulunmamak mantıksız değil mi sizce? Düşüncenin değişmesi ancak dilin değişmemesi, düşüncenin temelsiz olmasına veya kolayca dağılmasına sebep olmaktadır. Düşüncenin marjinelleştirilmesinin kökeni de biraz burada yatıyor.
-<p>Sosyal ilişkilerin bi&ccedil;imlendiricisi olmasına başka bir &ouml;rnek olarak, Japonca&rsquo;da &ldquo;senin ananın amını sikeyim&rdquo; gibi bir k&uuml;f&uuml;r bulunmamasıdır. Yine de s&ouml;ylemeye &ccedil;alışırsanız, &ldquo;benim annem yaşlı, neden b&ouml;yle bir şey yapmak istiyorsun ki?&rdquo; gibi bir cevapla karşılaşabilirsiniz.</p>
+Dil politiktir. Burada politika ile kastedilen, iktidarın politikası dahilinde olmasıdır. Uygarlığın doğuşundan beri süregelen iktidarlar dil üzerinde sürekli müdahalelerde bulundular. anarşi kelimesinin terör ile aynı anlama gelmesi, bir cinsiyet adı/kavramı olarak kadın kelimesinin bayan kelimesinden daha aşağı görülmesi, ibne kelimesinin gay kelimesinden daha aşağı görülmesi, terörizmin tanımının yetersizliği ve iktidar karşıtı her durumun terörizmle bağdaştırılabilmesi ve arttırılabilecek bir çok örnekle iktidar dile sürekli müdahalede bulunmaktadır. Kelime yasaklamaları veya yeni kelimeler ekleyerek, iktidarlar toplum yaşantısına doğrudan müdahale etmektedir.
-<p>K&uuml;f&uuml;rler ise toplumun neleri aşağı g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; en net g&ouml;steren kelimeler/kelime gruplarıdır. Şerefsiz, k&ouml;pek, ayı, orospu, hayvan, s&uuml;rt&uuml;k, kaltak, amına koymak, anasını sikmek, sik kafalı, g&ouml;tveren, kevaşe, kaşar, ibne, amcık ağızlı, orospu &ccedil;ocuğu, pi&ccedil; kurusu, ananın amına &ccedil;am dikeyim, putperest orospu &ccedil;ocuğu, alayınızı sikerim&hellip;</p>
+Mesela hemen günümüzden örnek vereyim. Tayyip Erdoğan, CHP’yi —cehepe— olarak değil, —cehape— olarak söylemekte. Politik dilin güçlü kullanımına bir örnek. [Dilin politik olması ve politik dil farklı şeylerdir.] Toplum içinde Erdoğan yandaşları CEHAPE derken, tayyip karşıtları CEHEPE olarak söylemekte. Aynı şekilde PKK içinde bu durum geçerli. PEKEKE ve PEKAKA arasındaki farkı görebiliyor musunuz? Dil, toplumu kutuplara bile bölebilecek güçte bir iktidardır.
-<p>Tek tek a&ccedil;ıklanmayacak kadar uzun bir liste ancak eleştirel g&ouml;zle okuduğunuzda sizde b&uuml;t&uuml;n o d&uuml;ş&uuml;nceleri, k&uuml;fr&uuml;n altında gizlenen iktidarı g&ouml;rebiliyorsunuz değil mi? Yazdığım hi&ccedil;bir k&uuml;fr&uuml; boş, k&uuml;f&uuml;r olsun diye yazmadım. Her bir k&uuml;f&uuml;r altındaki iktidarı g&ouml;steriyor.</p>
+Dili yine böyle ayrıcalıklı bir konuma getiren ise sosyal ilişkilerde biçimlendirici rolü oynamasıdır. Aşkım, sevgilim, bebeğim kelimeleri bireyler arası mülkleştirmenin işaretçisiyken, isim koymakta bir o kadar mülkleştiricidir. Hayvana isim koyan veya önerilen ismi onaylayan kişi mülkiyetini topluma onaylatır. Aile, yeni doğan çocuğuna isim koyma veya ismi onaylama hakkına sahiptir. İsmi onaylayan kişi bakkal osman abi olamaz, çünkü bebeğin onunla alakası bile yoktur. Ancak bebek, bakkal osman abinin bebeğiyse, ismi o koyar. Mülkiyetin en büyük temsilcisi olarak, isim ve bağlantılı olarak dil karşımızda.
-<p>Dil, sadece politik, cinsel veya sosyal bir iktidar veya iktidar aracı olmaktan &ouml;te başlı başına bir iktidardır. Her yerde; evde, işte, sokakta, okulda, odamızda, yanımızda, kafamızın i&ccedil;inde olan bir iktidar. Yok edilemez ancak ıslah edilebilir bir iktidar, sadece farkında olmak bile yeterli.</p>
+Sosyal ilişkilerin biçimlendiricisi olmasına başka bir örnek olarak, Japonca’da “senin ananın amını sikeyim” gibi bir küfür bulunmamasıdır. Yine de söylemeye çalışırsanız, “benim annem yaşlı, neden böyle bir şey yapmak istiyorsun ki?” gibi bir cevapla karşılaşabilirsiniz.
-<p><strong>İnsan &ndash; Ger&ccedil;eklik</strong></p>
+Küfürler ise toplumun neleri aşağı gördüğünü en net gösteren kelimeler/kelime gruplarıdır. Şerefsiz, köpek, ayı, orospu, hayvan, sürtük, kaltak, amına koymak, anasını sikmek, sik kafalı, götveren, kevaşe, kaşar, ibne, amcık ağızlı, orospu çocuğu, piç kurusu, ananın amına çam dikeyim, putperest orospu çocuğu, alayınızı sikerim…
+
+Tek tek açıklanmayacak kadar uzun bir liste ancak eleştirel gözle okuduğunuzda sizde bütün o düşünceleri, küfrün altında gizlenen iktidarı görebiliyorsunuz değil mi? Yazdığım hiçbir küfrü boş, küfür olsun diye yazmadım. Her bir küfür altındaki iktidarı gösteriyor.
+
+Dil, sadece politik, cinsel veya sosyal bir iktidar veya iktidar aracı olmaktan öte başlı başına bir iktidardır. Her yerde; evde, işte, sokakta, okulda, odamızda, yanımızda, kafamızın içinde olan bir iktidar. Yok edilemez ancak ıslah edilebilir bir iktidar, sadece farkında olmak bile yeterli.
+
+<strong>İnsan – Gerçeklik</strong>
+
+İnsan, işkenceci mazoşist karabasanına aşık gibi. Hatta bu onu bilimsel olarak güvenceye bile almış ve hiçliğe karşı soyutlamıştır. Hayalleri gerçek dışı olarak tanımlar, böylelikle kendi karabasanı, hayal kurmanın gerçek dışılığının hayali haline gelir. İnsan kendi kendisini gerçeklik kapanına düşürüp hapsetmiştir.
+
+Doğa kanunları, mantık, matematik, ekonomik zorunluluk ve toplumsal sorumluluklar gerçeklik kapanının sınırlarını oluştururlar. İnsan güçsüz olduğu hayalini sürdürdüğünden, güç, boyun eğmesi gereken dış mercilerden gelir: Tanrı, yaşam, devlet, ahlâk, ilerleme, refah, gelecek, üretkenlik. Bu talepler temelinde, tabii ki asla tam anlamıyla ulaşamayacağı “hayatın anlamı”nı icat eder. Sürekli suçluluk duyar, kendisini ve dünya üzerindeki gücünü unuttuğu, sonu gelmeyen mutsuz bir gerilimde kalır.
-<p>İnsan, işkenceci mazoşist karabasanına aşık gibi. Hatta bu onu bilimsel olarak g&uuml;venceye bile almış ve hi&ccedil;liğe karşı soyutlamıştır. Hayalleri ger&ccedil;ek dışı olarak tanımlar, b&ouml;ylelikle kendi karabasanı, hayal kurmanın ger&ccedil;ek dışılığının hayali haline gelir. İnsan kendi kendisini ger&ccedil;eklik kapanına d&uuml;ş&uuml;r&uuml;p hapsetmiştir.</p>
-<p>Doğa kanunları, mantık, matematik, ekonomik zorunluluk ve toplumsal sorumluluklar ger&ccedil;eklik kapanının sınırlarını oluştururlar. İnsan g&uuml;&ccedil;s&uuml;z olduğu hayalini s&uuml;rd&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;nden, g&uuml;&ccedil;, boyun eğmesi gereken dış mercilerden gelir: Tanrı, yaşam, devlet, ahl&acirc;k, ilerleme, refah, gelecek, &uuml;retkenlik. Bu talepler temelinde, tabii ki asla tam anlamıyla ulaşamayacağı &ldquo;hayatın anlamı&rdquo;nı icat eder. S&uuml;rekli su&ccedil;luluk duyar, kendisini ve d&uuml;nya &uuml;zerindeki g&uuml;c&uuml;n&uuml; unuttuğu, sonu gelmeyen mutsuz bir gerilimde kalır.</p>