Arşiv tarihçesi

summaryrefslogtreecommitdiff
path: root/h/hi
diff options
context:
space:
mode:
authorKara <kara@edu.wll.im>2024-05-20 09:35:29 +0000
committerKara <kara@edu.wll.im>2024-05-20 09:35:29 +0000
commit6606cfbccd7c3e3cae46f7937ae839839e191d6e (patch)
tree1e224b38dab8e46801b3035901b8e9fcd2b2dd43 /h/hi
parent17d79842ca83adec5973fcb578d2bdb70ca3a70f (diff)
Edit: /library/halil-ibrahim-turkdogan-hic-i-dusunurken #146
* 2024-05-20T09:26:08 metin eklendi -- kara
Diffstat (limited to 'h/hi')
-rw-r--r--h/hi/halil-ibrahim-turkdogan-hic-i-dusunurken.muse97
1 files changed, 59 insertions, 38 deletions
diff --git a/h/hi/halil-ibrahim-turkdogan-hic-i-dusunurken.muse b/h/hi/halil-ibrahim-turkdogan-hic-i-dusunurken.muse
index e31e8db..f8fe6ff 100644
--- a/h/hi/halil-ibrahim-turkdogan-hic-i-dusunurken.muse
+++ b/h/hi/halil-ibrahim-turkdogan-hic-i-dusunurken.muse
@@ -1,66 +1,87 @@
-<p>İnsan kendini boşlukta hisseder mi<br />
-boşluk kendini insanda hisseder mi<br />
-s&ouml;yle g&uuml;l&uuml;m sen beni Hİ&Ccedil;te g&ouml;rd&uuml;n m&uuml;?</p>
+#title Hiç’i Düşünürken
+#author Halil İbrahim Türkdoğan
+#source https://reznov.noblogs.org/hici-dusunurken/
+#lang en
+#pubdate 2024-05-20T09:24:45
+#topics nihilizm, biricikçilik, bireycilik
-<p>&ndash; T. D &ndash;</p>
-<p>Sana Hi&ccedil;&rsquo;in t&uuml;rk&uuml;s&uuml;n&uuml; s&ouml;yleyemem, sana Hi&ccedil;&rsquo;i koklatamam,<br />
-Seni Hi&ccedil;&rsquo;te g&ouml;remem, ben Hi&ccedil;&rsquo;te olmadığım s&uuml;rece.<br />
-Yaşamın sırrı Hi&ccedil;&rsquo;teyse eğer, Hi&ccedil; olmalısın g&uuml;l&uuml;m, &ouml;l&uuml;pte dirilmelisin,<br />
-&ccedil;&uuml;nk&uuml; &ouml;l&uuml;m sırra a&ccedil;an kapıdır.</p>
-<p><strong>1.</strong></p>
+İnsan kendini boşlukta hisseder mi
+<br>
+boşluk kendini insanda hisseder mi
+<br>
+söyle gülüm sen beni HİÇte gördün mü?
-<p>İnsan varoluş putlarını ardında bıraktığı an, Tek&rsquo;in seyrine başlar. O andan itibaren d&uuml;nyaya atılmışlığını, k&ouml;ks&uuml;zl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;, şekilsizliğini, adsızlığını anlayacak. Bu bilin&ccedil;le hareket eden Tek&rsquo;in yaşamı, sahici nitelik kazanır. Sahicilikte Tek, Hi&ccedil; ve Hi&ccedil;&rsquo;ten kopan Varlık&rsquo;la y&uuml;zleşecektir. Hi&ccedil;&rsquo;i ve Varlık&rsquo;ı bir arada kavrayacaktır. Burada duyacağı kaygı insan yaşamında daima var olacaktır. Kaygı, kriz ve bulantı gelip ge&ccedil;eci değil, s&uuml;rekli olandır. Ancak bulantı insana sahici yaşamın olduğunu anımsatır. Tek, buradan yola &ccedil;ıkarak yaşama karşı sorumluluk duyar ve onu d&uuml;zenleyerek karmaşadan kurtararır. Neticede kendisiyle birlikte t&uuml;m varolanları bu bilin&ccedil;le adlandırır. Sahi olan i&ccedil;inden geldiği hi&ccedil;liğine geri d&ouml;nerek yaşamı kurar. (Bu hi&ccedil; onun doğduğu yerdir.) Buradaki yapıcılık yıkıcılığın tersi değil; ikisi i&ccedil;i&ccedil;edir. İyi-K&ouml;t&uuml; &ouml;tesidir.</p>
+– T. D –
-<p><strong>2.</strong></p>
+Sana Hiç’in türküsünü söyleyemem, sana Hiç’i koklatamam,
+<br>
+Seni Hiç’te göremem, ben Hiç’te olmadığım sürece.
+<br>
+Yaşamın sırrı Hiç’teyse eğer, Hiç olmalısın gülüm, ölüpte dirilmelisin,
+<br>
+çünkü ölüm sırra açan kapıdır.
-<p>Genelin acısı bir d&uuml;ş&uuml;nce acısıdır; bir hayaletin acısı. Genel, aynı zamanda &raquo;sıradan insan&laquo;dır. Sıradanlık Man&rsquo;ın en a&ccedil;ık ifadesidir. Sıralar halinde y&uuml;r&uuml;yen ve d&uuml;ş&uuml;ncelerin egemenliğindeki genel, Ben&rsquo;in y&uuml;zkarasıdır. Sahi olan, genel &ouml;l&uuml;nce doğar. Genelin &ouml;l&uuml;m&uuml; sahi olanın doğuşudur -işte!</p>
+<strong>1.</strong>
-<p>Biricik, Man&rsquo;ın karşısında duran, karşıt olandır. Biricik, Hi&ccedil;&rsquo;e d&ouml;nen ve Hi&ccedil; ile yaratandır. Tek, ancak biricikliğinde yaratıcı hi&ccedil;liğine geri d&ouml;ner: Tek, biricikleşir, işte. Genel, Ben&rsquo;in biriciklik duygusunu kırmaya, zayıflatmaya y&ouml;nelir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; genel, biricik olandan korkar. Genel, korkuya d&uuml;şmanca davranır. Korku, geneli d&uuml;ş&uuml;nceden d&uuml;ş&uuml;nceye iter ve taştan taşa vurur: birinin egemenliğinden alıp bir diğerininkine s&uuml;r&uuml;kler. Oysa kendi meselemi kendim &uuml;stlenir ve biricikliğim &uuml;zerine kurarsam, o zaman meselem ge&ccedil;ici ve &ouml;l&uuml;ml&uuml; bir yaratıcının meselesidir. Dolayısıyla s&ouml;yleyebileceğim tek şey vardır ki, o da ancak şu s&ouml;zc&uuml;klerde ifade bulabilmektedir: Meselemi Hi&ccedil;&rsquo;e bıraktım. Meselesini Hi&ccedil;&rsquo;e bırakan kişi, bir akış olan zaman i&ccedil;inde Hi&ccedil; ile Varlık&rsquo;ın kesiştiği noktada vukuu bulan boş alanın k&acirc;hinidir (sahibidir).</p>
+İnsan varoluş putlarını ardında bıraktığı an, Tek’in seyrine başlar. O andan itibaren dünyaya atılmışlığını, köksüzlüğünü, şekilsizliğini, adsızlığını anlayacak. Bu bilinçle hareket eden Tek’in yaşamı, sahici nitelik kazanır. Sahicilikte Tek, Hiç ve Hiç’ten kopan Varlık’la yüzleşecektir. Hiç’i ve Varlık’ı bir arada kavrayacaktır. Burada duyacağı kaygı insan yaşamında daima var olacaktır. Kaygı, kriz ve bulantı gelip geçeci değil, sürekli olandır. Ancak bulantı insana sahici yaşamın olduğunu anımsatır. Tek, buradan yola çıkarak yaşama karşı sorumluluk duyar ve onu düzenleyerek karmaşadan kurtararır. Neticede kendisiyle birlikte tüm varolanları bu bilinçle adlandırır. Sahi olan içinden geldiği hiçliğine geri dönerek yaşamı kurar. (Bu hiç onun doğduğu yerdir.) Buradaki yapıcılık yıkıcılığın tersi değil; ikisi içiçedir. İyi-Kötü ötesidir.
-<p><strong>3. &raquo;Varoluş&ccedil;u zango&ccedil;&laquo;un ızdırabı</strong></p>
+<strong>2.</strong>
-<p>Man sadece toplumsal yaşamda vardır, toplum onun nasıl yaşaması gerektiğini &ouml;nceden belirler. Bu yaşam, genel olanın mekanıdır. Buna dolayısıyla &raquo;genel mekan&laquo; ya da &raquo;genel alan&laquo; diyebiliriz. Man aynı zamanda belirli olandır, onlar gibi; Man toplumun simgesidir, toplumun kendisidir. O, bir genel alan iken, aynı zamanda bir &raquo;onlar alanı&laquo;dır.</p>
+Genelin acısı bir düşünce acısıdır; bir hayaletin acısı. Genel, aynı zamanda »sıradan insan«dır. Sıradanlık Man’ın en açık ifadesidir. Sıralar halinde yürüyen ve düşüncelerin egemenliğindeki genel, Ben’in yüzkarasıdır. Sahi olan, genel ölünce doğar. Genelin ölümü sahi olanın doğuşudur -işte!
-<p>Tek, Varlık&rsquo;ın dayanılmaz ağırlığı altında Hamlet-sorusunu kasvetler i&ccedil;inde soracak: Niye Hi&ccedil; yok da, bir şey var? Tek&rsquo;in asıl sorusu -bu. Bu soruya korku, tasa ve cansıkıntısı eşlik ediyor. Tek&rsquo;e sonsuz bir u&ccedil;urum duygusu veren Hi&ccedil;-sorusu i&ccedil; sıkıntısının dışa yansımasıdır. O daima Tek&rsquo;ledir.</p>
+Biricik, Man’ın karşısında duran, karşıt olandır. Biricik, Hiç’e dönen ve Hiç ile yaratandır. Tek, ancak biricikliğinde yaratıcı hiçliğine geri döner: Tek, biricikleşir, işte. Genel, Ben’in biriciklik duygusunu kırmaya, zayıflatmaya yönelir, çünkü genel, biricik olandan korkar. Genel, korkuya düşmanca davranır. Korku, geneli düşünceden düşünceye iter ve taştan taşa vurur: birinin egemenliğinden alıp bir diğerininkine sürükler. Oysa kendi meselemi kendim üstlenir ve biricikliğim üzerine kurarsam, o zaman meselem geçici ve ölümlü bir yaratıcının meselesidir. Dolayısıyla söyleyebileceğim tek şey vardır ki, o da ancak şu sözcüklerde ifade bulabilmektedir: Meselemi Hiç’e bıraktım. Meselesini Hiç’e bırakan kişi, bir akış olan zaman içinde Hiç ile Varlık’ın kesiştiği noktada vukuu bulan boş alanın kâhinidir (sahibidir).
-<p>Issız, terkedilmiş ve tenha bir yerde olmanın duygusunu kim bilmez. Modern &ccedil;ağda korku filmleri izleyenler bu duyguyu daha iyi anlar. T&uuml;m evren tenha ve karanlıklarla &ccedil;evrilidir, Tek&rsquo;in attığı her adım u&ccedil;urumla sonu&ccedil;lanabilir. Ancak Man kendini işte bu Hi&ccedil;&rsquo;e bıraktığı an, &ccedil;ok şey kazanabilir: aldatmacalardan sıyrılmanın, tanrılardan arınmanın tek yolu Hi&ccedil;&rsquo;te olmaktır. Varlık&rsquo;a erişmek i&ccedil;in bu kasvet g&ouml;ze alınmaya değer. Varlık&rsquo;ın gizine erişmenin tenhalı, kasvetli yolu Tek&rsquo;in kendisidir. Yaşam Tek&rsquo;e iki olanak sunar: asıl olan ve tersi. Varoluş b&ouml;ylece belirlenmiş olarak karşımıza &ccedil;ıkar. D&uuml;nya-i&ccedil;inde-olmak bu iki se&ccedil;enekle sınırlıdır.</p>
+<strong>3. »Varoluşçu zangoç«un ızdırabı</strong>
-<p><strong>4.</strong></p>
+Man sadece toplumsal yaşamda vardır, toplum onun nasıl yaşaması gerektiğini önceden belirler. Bu yaşam, genel olanın mekanıdır. Buna dolayısıyla »genel mekan« ya da »genel alan« diyebiliriz. Man aynı zamanda belirli olandır, onlar gibi; Man toplumun simgesidir, toplumun kendisidir. O, bir genel alan iken, aynı zamanda bir »onlar alanı«dır.
-<p>Hi&ccedil;, korku yoluyla a&ccedil;ığa &ccedil;ıkar. HBu da Varlık&rsquo;a ulaşmanın yoludur. Korkuyla a&ccedil;ığa &ccedil;ıkan Hi&ccedil;, Tek&rsquo;in Varlık&rsquo;ıdır. Tek, Hi&ccedil;&rsquo;te &ouml;l&uuml;mle y&uuml;zleşir. Ve &ouml;l&uuml;m bilinciyle yaşama anlam y&uuml;kler. &Ouml;l&uuml;m, yaşamın tek anlamıdır. &Ouml;l&uuml;ms&uuml;z yaşam anlamsızdır. &Ouml;l&uuml;m, yaşamı var eder, Hi&ccedil;&rsquo;in, Varlık&rsquo;ı var ettiği gibi. &Ouml;l&uuml;m ve yaşam i&ccedil;i&ccedil;edir, Hi&ccedil; ile Varlık&rsquo;ın i&ccedil;i&ccedil;e olduğu gibi. Biri olmadan, diğeri olmuyor. &Ouml;l&uuml;m kendi başına yok, Varlık kendi başına yok. &Ouml;l&uuml;m varken Hi&ccedil; de var. &Ouml;l&uuml;m yaşamı var edense, onu d&uuml;zenleyendir. Varlık&rsquo;ı d&uuml;zenleyense Hi&ccedil;&rsquo;tir. Varlık kendi başına sa&ccedil;malıktır. &Ouml;l&uuml;m bu sa&ccedil;malığın yokluğudur. Var olmak, aynı zamanda Birlikte-var olmak&rsquo;tır. Biricik ile Biricik. İle&rsquo;siz Varlık, Man&rsquo;ın Varlık&rsquo;tan kopuşuna benzer. İle ya da de/da Biricik&rsquo;in d&uuml;nyayı diğerleriyle &raquo;paylaşmasıdır&laquo;: Her Biricik bir diğeriyle ancak birlikte var olandır. Bu paylaşma eşit değildir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; her Biricik kendidir. Kendi olan, onlar alanına girmez. Eşitlik, eşitsizlik egemenliği gibi, dayanılmaz ve &ccedil;ekilmez bir zorbadır. Varoluş korkuda kendi başına ve yalın olmakla birlikte, Man&rsquo;ın tahakk&uuml;m&uuml;nden kurtulur. Bu da Tek&rsquo;i kendi olmasına g&ouml;t&uuml;r&uuml;r. Korku varoluşa sonlu olduğunu a&ccedil;ığa vurur, &ccedil;&uuml;nk&uuml; varoluş kendini korkuda &ouml;l&uuml;ml&uuml; Varlık olarak anlar. B&ouml;ylece neden Man&rsquo;ın tahakk&uuml;m&uuml;nde olduğunu anlar ve kendini bir b&uuml;t&uuml;nl&uuml;k olarak kavrar.</p>
+Tek, Varlık’ın dayanılmaz ağırlığı altında Hamlet-sorusunu kasvetler içinde soracak: Niye Hiç yok da, bir şey var? Tek’in asıl sorusu -bu. Bu soruya korku, tasa ve cansıkıntısı eşlik ediyor. Tek’e sonsuz bir uçurum duygusu veren Hiç-sorusu iç sıkıntısının dışa yansımasıdır. O daima Tek’ledir.
-<p><strong>5.</strong></p>
+Issız, terkedilmiş ve tenha bir yerde olmanın duygusunu kim bilmez. Modern çağda korku filmleri izleyenler bu duyguyu daha iyi anlar. Tüm evren tenha ve karanlıklarla çevrilidir, Tek’in attığı her adım uçurumla sonuçlanabilir. Ancak Man kendini işte bu Hiç’e bıraktığı an, çok şey kazanabilir: aldatmacalardan sıyrılmanın, tanrılardan arınmanın tek yolu Hiç’te olmaktır. Varlık’a erişmek için bu kasvet göze alınmaya değer. Varlık’ın gizine erişmenin tenhalı, kasvetli yolu Tek’in kendisidir. Yaşam Tek’e iki olanak sunar: asıl olan ve tersi. Varoluş böylece belirlenmiş olarak karşımıza çıkar. Dünya-içinde-olmak bu iki seçenekle sınırlıdır.
-<p>D&uuml;nyaya giriş, d&uuml;nyadan &ccedil;ıkışı haber eder. Başlangı&ccedil;, sonun habercisidir. Hi&ccedil;, hem başlangı&ccedil; hem de sondur, ikisini birbirine bağlayansa Var olmak&rsquo;tır. Var olmanın putları Varlık&rsquo;ın &ouml;rt&uuml;s&uuml;d&uuml;r. Man &ouml;rt&uuml;d&uuml;r. D&uuml;nyaya giriş &uuml;cretsizdir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Varlık-tır. Varlık, kendindedir: Varlık Hi&ccedil;&rsquo;tir. Hi&ccedil;&rsquo;in &uuml;creti yoktur. Hi&ccedil; &uuml;cretsizdir. Hi&ccedil;&rsquo;in &uuml;creti hi&ccedil;tir. Hi&ccedil;, kendinin nedenidir -asıl olandır. &Uuml;cret, var olmanın bedelidir -Varlık&rsquo;ın değil. Bedel kendi karşılığını aramaktır. Bedel kendi eşini bulma &ccedil;abasıdır. Var olmanın dayanılmazlığı kendi eşini bulamayışıdır. Bu acı onun bedelidir -işte. Var olmak kendi kopyasını yarattığı an, kendini aynada g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; an Varlık&rsquo;tan tamamen uzaklaşıp, kendini tamamen yok edecek.</p>
+<strong>4.</strong>
-<p><strong>6. (Sartre)</strong></p>
+Hiç, korku yoluyla açığa çıkar. HBu da Varlık’a ulaşmanın yoludur. Korkuyla açığa çıkan Hiç, Tek’in Varlık’ıdır. Tek, Hiç’te ölümle yüzleşir. Ve ölüm bilinciyle yaşama anlam yükler. Ölüm, yaşamın tek anlamıdır. Ölümsüz yaşam anlamsızdır. Ölüm, yaşamı var eder, Hiç’in, Varlık’ı var ettiği gibi. Ölüm ve yaşam içiçedir, Hiç ile Varlık’ın içiçe olduğu gibi. Biri olmadan, diğeri olmuyor. Ölüm kendi başına yok, Varlık kendi başına yok. Ölüm varken Hiç de var. Ölüm yaşamı var edense, onu düzenleyendir. Varlık’ı düzenleyense Hiç’tir. Varlık kendi başına saçmalıktır. Ölüm bu saçmalığın yokluğudur. Var olmak, aynı zamanda Birlikte-var olmak’tır. Biricik ile Biricik. İle’siz Varlık, Man’ın Varlık’tan kopuşuna benzer. İle ya da de/da Biricik’in dünyayı diğerleriyle »paylaşmasıdır«: Her Biricik bir diğeriyle ancak birlikte var olandır. Bu paylaşma eşit değildir. Çünkü her Biricik kendidir. Kendi olan, onlar alanına girmez. Eşitlik, eşitsizlik egemenliği gibi, dayanılmaz ve çekilmez bir zorbadır. Varoluş korkuda kendi başına ve yalın olmakla birlikte, Man’ın tahakkümünden kurtulur. Bu da Tek’i kendi olmasına götürür. Korku varoluşa sonlu olduğunu açığa vurur, çünkü varoluş kendini korkuda ölümlü Varlık olarak anlar. Böylece neden Man’ın tahakkümünde olduğunu anlar ve kendini bir bütünlük olarak kavrar.
-<p>Varoluş bulaşıcıdır, her Tek&rsquo;in kaptığı bulaşıcı bir hastalık -salgın. Pekmez gibi yapışkan, estetiksel değeri sıfır, yapıştımı bir kez, bırakması m&uuml;mk&uuml;n değil, &ouml;l&uuml;me kadar beden, tin ve ruh onun k&ouml;lesidir. Tek&rsquo;in ayrılmazığı. K&ouml;şe bucak varoluştan ibaret, her şey var, her yer varoluşla kaplı. Gına! Ey varoluş! Nesin, kimsin sen? Ne istersin benden, ne ararsın? Sensiz olunmuyor, &ccedil;ek git. Bırak yakamı. &Ccedil;ek git, başımın belası! Var git, Varlık&rsquo;ın bulantısı. Sağım-solum varoluş, &ouml;n&uuml;m-arkam varoluş, i&ccedil;im-dışım varoluş. Yok mu senden kurtuluş? Her şey seninle yoğrulmuş, hayatın hamuru, &ccedil;ek git! Ey sa&ccedil;ma, nereden de musallat oldun! Niye varsın, niye Hi&ccedil; yok da sen varsın? Niye Hi&ccedil; değil de, bir şey var? Ey rastlantı, en b&uuml;y&uuml;k abuk-sabuk sensin; sa&ccedil;malığın k&ouml;keni sen, ne diye varsın? Ey boşluk, her şeyi yutmakla doyamayacak kadar bir ejderhasın sen, evren senin boşluğunu dolduramayacak kadar k&uuml;&ccedil;&uuml;k. Boşluğun ve doyumsuzluğun tek ilkesi sensin. Ey bulantı, yakaladın yine beni, her zamanki gibi boğacak kadar &ccedil;&ouml;kt&uuml;n yine gırtlağıma. Her eylemimde sen varsın. Sokakta, kafede, yatağımda, yazarken&hellip; Daha d&uuml;n seviştiğim kişiyle aramıza sen girdin. Dokunduğum et senin kokunu taşıyordu, &ccedil;ıplak bedenime &ccedil;amur gibi oturdun ve her zamanki gibi yine seninle birlikte hayvanlaştım. Seni en &ccedil;ok sevişirken duyumsuyorum, ka&ccedil;ınılması m&uuml;mk&uuml;n olmayan en b&uuml;y&uuml;k bulantı işte o an. Senin varlığın anlık değil, ebedi. Şu taş, şu toprak, şu ağa&ccedil;, şu kağıt senin eserin. Senin ifade edilemeyişin k&ouml;kl&uuml; bir acı. Sen s&ouml;zc&uuml;klerin &ouml;tesindesin, nedenin ve (sağlam) bir temelin yok senin. Biliyorum: senin d&uuml;nyan s&ouml;zc&uuml;klerin d&uuml;nyası değil. Sa&ccedil;ma olduğun kadar adsızsın. Bunu anladığımda başım d&ouml;n&uuml;yor, midem bulanıyor ve tekrarlıyorum: her seviştiğimde bu bulantı tinimi, bedenimi ve ruhumu aşıyor. Aşkın birlikte hayvanlaşmak olduğunu ve bundan daha farklı bir şey olamayacağını o an duyumsuyorum -işte. &Ccedil;amurda didişen domuzlar gibi seninle yoğruluyorum. Sa&ccedil;ma olduğun kadar da bir rastlantısın sen, benim gibi milyonlarca zavallı karıncayla birlikte atıldın evrenin boşluğuna; boşluk senin bir diğer adın. Seni rastlantı savıyla doldurmaya &ccedil;alışıyorum; oysa sen tam bir vakumsun. Dedim ya! Ve sen s&ouml;zc&uuml;klere sığmayacak kadar da m&uuml;kemmelsin, m&uuml;kemmel bir boşluk ve boşunasın. Evren varolanlar kalabalığıdır. Başım d&ouml;n&uuml;yor. Varlık&rsquo;ın &uuml;creti bulantıdır -işte.</p>
+<strong>5.</strong>
-<p><strong>7. (Stirner)</strong></p>
+Dünyaya giriş, dünyadan çıkışı haber eder. Başlangıç, sonun habercisidir. Hiç, hem başlangıç hem de sondur, ikisini birbirine bağlayansa Var olmak’tır. Var olmanın putları Varlık’ın örtüsüdür. Man örtüdür. Dünyaya giriş ücretsizdir. Çünkü Varlık-tır. Varlık, kendindedir: Varlık Hiç’tir. Hiç’in ücreti yoktur. Hiç ücretsizdir. Hiç’in ücreti hiçtir. Hiç, kendinin nedenidir -asıl olandır. Ücret, var olmanın bedelidir -Varlık’ın değil. Bedel kendi karşılığını aramaktır. Bedel kendi eşini bulma çabasıdır. Var olmanın dayanılmazlığı kendi eşini bulamayışıdır. Bu acı onun bedelidir -işte. Var olmak kendi kopyasını yarattığı an, kendini aynada gördüğü an Varlık’tan tamamen uzaklaşıp, kendini tamamen yok edecek.
-<p>D&uuml;nyaya gelmek bir şans meselesidir, bu şans herkesin y&uuml;z&uuml;ne g&uuml;lmez. &Ccedil;ok &ccedil;ekici, b&uuml;y&uuml;leyici, kazanmadan elde edilen bu şans neredeyse hoş bir mucize kadar caziptir. Bu şans benim m&uuml;lkiyetimdir. &raquo;Hi&ccedil;bir şey benden &uuml;st&uuml;n değildir&laquo;, &ccedil;&uuml;nk&uuml; her şey benim m&uuml;lkiyetimdir. En az şu kağıt kadar yer ve g&ouml;k de benim olandır. Şu kadın, şu erkek, herkes benim hazzımın nesnesidir. Ne yazik ki, t&uuml;m hazlar gibi her şey ge&ccedil;icidir. M&uuml;lkiyetimde olmayan tek şey &ouml;l&uuml;md&uuml;r. Bir boşluk olan şu evreni ancak kendimle doldururum, &ccedil;&uuml;nk&uuml; ben, Hi&ccedil;&rsquo;im derken boş olduğumu asla s&ouml;ylemedim -bunda ısrarlıyım. Benim Hi&ccedil;&rsquo;im g&ouml;zle g&ouml;r&uuml;nen, elle tutulan bir Varlık&rsquo;tır. &Uuml;stelik kırıcı olan bu Hi&ccedil;, vakumu dolduracak kadar da yapıcıdır. D&uuml;nya benim d&uuml;nyamdır, gerisi yalan. Hi&ccedil;bir amacım yok benim, neredeyse bir bitki kadar yalın ve yaşam doluyum. Ancak benim bir m&uuml;lkiyet d&uuml;şk&uuml;n&uuml; oldugumu sanmayın -bunu da ısrarla s&ouml;yl&uuml;yorum. Her d&uuml;şk&uuml;nl&uuml;k beni tiksindirir. Meselemi Hi&ccedil;&rsquo;e bıraktığım i&ccedil;in, hi&ccedil;bir tutku umurumda değil. Ben tutkuların k&ouml;lesi değil, efendisiyim. Beni var eden benim, &ccedil;&uuml;nk&uuml; benim nedenim benim. Kimse benden sorumlu değil ve kimseden de ben sorumlu değilim. Bununla &ouml;zg&uuml;r olduğumu s&ouml;ylemiyorum, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k k&ouml;lelerin bir arzu ve tutkusudur, ben &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n nesnesi olacak kadar nesneci değilim. &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;k benimle birlikte doğdu ama ben başkaları gibi &ouml;zg&uuml;r olmaya mahkum değilim. Ben &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kten de arındım. Ben Biricik&rsquo;im.</p>
+<strong>6. (Sartre)</strong>
-<p><strong>8. Değil</strong></p>
+Varoluş bulaşıcıdır, her Tek’in kaptığı bulaşıcı bir hastalık -salgın. Pekmez gibi yapışkan, estetiksel değeri sıfır, yapıştımı bir kez, bırakması mümkün değil, ölüme kadar beden, tin ve ruh onun kölesidir. Tek’in ayrılmazığı. Köşe bucak varoluştan ibaret, her şey var, her yer varoluşla kaplı. Gına! Ey varoluş! Nesin, kimsin sen? Ne istersin benden, ne ararsın? Sensiz olunmuyor, çek git. Bırak yakamı. Çek git, başımın belası! Var git, Varlık’ın bulantısı. Sağım-solum varoluş, önüm-arkam varoluş, içim-dışım varoluş. Yok mu senden kurtuluş? Her şey seninle yoğrulmuş, hayatın hamuru, çek git! Ey saçma, nereden de musallat oldun! Niye varsın, niye Hiç yok da sen varsın? Niye Hiç değil de, bir şey var? Ey rastlantı, en büyük abuk-sabuk sensin; saçmalığın kökeni sen, ne diye varsın? Ey boşluk, her şeyi yutmakla doyamayacak kadar bir ejderhasın sen, evren senin boşluğunu dolduramayacak kadar küçük. Boşluğun ve doyumsuzluğun tek ilkesi sensin. Ey bulantı, yakaladın yine beni, her zamanki gibi boğacak kadar çöktün yine gırtlağıma. Her eylemimde sen varsın. Sokakta, kafede, yatağımda, yazarken… Daha dün seviştiğim kişiyle aramıza sen girdin. Dokunduğum et senin kokunu taşıyordu, çıplak bedenime çamur gibi oturdun ve her zamanki gibi yine seninle birlikte hayvanlaştım. Seni en çok sevişirken duyumsuyorum, kaçınılması mümkün olmayan en büyük bulantı işte o an. Senin varlığın anlık değil, ebedi. Şu taş, şu toprak, şu ağaç, şu kağıt senin eserin. Senin ifade edilemeyişin köklü bir acı. Sen sözcüklerin ötesindesin, nedenin ve (sağlam) bir temelin yok senin. Biliyorum: senin dünyan sözcüklerin dünyası değil. Saçma olduğun kadar adsızsın. Bunu anladığımda başım dönüyor, midem bulanıyor ve tekrarlıyorum: her seviştiğimde bu bulantı tinimi, bedenimi ve ruhumu aşıyor. Aşkın birlikte hayvanlaşmak olduğunu ve bundan daha farklı bir şey olamayacağını o an duyumsuyorum -işte. Çamurda didişen domuzlar gibi seninle yoğruluyorum. Saçma olduğun kadar da bir rastlantısın sen, benim gibi milyonlarca zavallı karıncayla birlikte atıldın evrenin boşluğuna; boşluk senin bir diğer adın. Seni rastlantı savıyla doldurmaya çalışıyorum; oysa sen tam bir vakumsun. Dedim ya! Ve sen sözcüklere sığmayacak kadar da mükemmelsin, mükemmel bir boşluk ve boşunasın. Evren varolanlar kalabalığıdır. Başım dönüyor. Varlık’ın ücreti bulantıdır -işte.
-<p>Mir geht nichts &uuml;ber Mich!<br />
-Hi&ccedil;bir şey beni aşacak y&uuml;celikte değildir!<br />
-Hi&ccedil;bir şey, &ouml;n&uuml;nde, kendimi al&ccedil;altmamı gerektirecek bir y&uuml;celikte değildir!<br />
-Beni hi&ccedil;bir şey aşamaz!<br />
-Hi&ccedil;bir şey &ouml;zg&uuml;nl&uuml;ğ&uuml;m&uuml; aşamaz!<br />
-Hi&ccedil;bir şey benden &uuml;st&uuml;n değildir!</p>
+<strong>7. (Stirner)</strong>
-<p><strong>8.1 Değil nedir?</strong></p>
+Dünyaya gelmek bir şans meselesidir, bu şans herkesin yüzüne gülmez. Çok çekici, büyüleyici, kazanmadan elde edilen bu şans neredeyse hoş bir mucize kadar caziptir. Bu şans benim mülkiyetimdir. »Hiçbir şey benden üstün değildir«, çünkü her şey benim mülkiyetimdir. En az şu kağıt kadar yer ve gök de benim olandır. Şu kadın, şu erkek, herkes benim hazzımın nesnesidir. Ne yazik ki, tüm hazlar gibi her şey geçicidir. Mülkiyetimde olmayan tek şey ölümdür. Bir boşluk olan şu evreni ancak kendimle doldururum, çünkü ben, Hiç’im derken boş olduğumu asla söylemedim -bunda ısrarlıyım. Benim Hiç’im gözle görünen, elle tutulan bir Varlık’tır. Üstelik kırıcı olan bu Hiç, vakumu dolduracak kadar da yapıcıdır. Dünya benim dünyamdır, gerisi yalan. Hiçbir amacım yok benim, neredeyse bir bitki kadar yalın ve yaşam doluyum. Ancak benim bir mülkiyet düşkünü oldugumu sanmayın -bunu da ısrarla söylüyorum. Her düşkünlük beni tiksindirir. Meselemi Hiç’e bıraktığım için, hiçbir tutku umurumda değil. Ben tutkuların kölesi değil, efendisiyim. Beni var eden benim, çünkü benim nedenim benim. Kimse benden sorumlu değil ve kimseden de ben sorumlu değilim. Bununla özgür olduğumu söylemiyorum, özgürlük kölelerin bir arzu ve tutkusudur, ben özgürlüğün nesnesi olacak kadar nesneci değilim. Özgürlük benimle birlikte doğdu ama ben başkaları gibi özgür olmaya mahkum değilim. Ben özgürlükten de arındım. Ben Biricik’im.
-<p>Değil&rsquo;in bir şey olduğu ve olmadığı yargılama faaliyetiyle bilinir. Değil her zaman yargıyla bilinendir. Her zaman yargıyla bilinen Değil, sadece bir olumsuzluk belirtisidir. Değil, Hi&ccedil; &ouml;ncesi değil, sonrasıdır. Hi&ccedil;, Değil sonrası değil, &ouml;ncesidir. Hi&ccedil; ilkseldir, asıl olandır. Değil, Hi&ccedil;&rsquo;i yargılayabilir sadece. Hi&ccedil; yok demek gibi; Hi&ccedil; yok olandır gibi. Hi&ccedil; varolan değildir gibi. Hi&ccedil;bir şey benden &uuml;st&uuml;n değildir c&uuml;mlesi bir yargı s&ouml;z&uuml;d&uuml;r. Oysa meselemi Hi&ccedil;&rsquo;e bıraktım c&uuml;mlesi Hi&ccedil;&rsquo;e akar. Hi&ccedil; &ouml;nceldir, en &ouml;nce olandır. Hi&ccedil; var.</p>
+<strong>8. Değil</strong>
-<p>Dilde olmayan, dil &ouml;tesi Hi&ccedil;, yargılamaz -yargılanamaz. Yargı dilde vardır. Hi&ccedil;bir şey, Hi&ccedil;&rsquo;i ifade edemez, &ccedil;&uuml;nk&uuml; Hi&ccedil;, hi&ccedil;tir. Hi&ccedil;, değiller. Değilleyen Hi&ccedil;&rsquo;tir. Değilleyen Hi&ccedil;, değiller. Hi&ccedil;&rsquo;i ancak Hi&ccedil; ifade eder. Hi&ccedil;, ifade edilebilen değildir; Hi&ccedil;, ifade edilemeyendir. Hi&ccedil;, hi&ccedil;tir.</p>
+Mir geht nichts über Mich!
+<br>
+Hiçbir şey beni aşacak yücelikte değildir!
+<br>
+Hiçbir şey, önünde, kendimi alçaltmamı gerektirecek bir yücelikte değildir!
+<br>
+Beni hiçbir şey aşamaz!
+<br>
+Hiçbir şey özgünlüğümü aşamaz!
+<br>
+Hiçbir şey benden üstün değildir!
-<p><strong>9. Hi&ccedil;</strong></p>
+<strong>8.1 Değil nedir?</strong>
+
+Değil’in bir şey olduğu ve olmadığı yargılama faaliyetiyle bilinir. Değil her zaman yargıyla bilinendir. Her zaman yargıyla bilinen Değil, sadece bir olumsuzluk belirtisidir. Değil, Hiç öncesi değil, sonrasıdır. Hiç, Değil sonrası değil, öncesidir. Hiç ilkseldir, asıl olandır. Değil, Hiç’i yargılayabilir sadece. Hiç yok demek gibi; Hiç yok olandır gibi. Hiç varolan değildir gibi. Hiçbir şey benden üstün değildir cümlesi bir yargı sözüdür. Oysa meselemi Hiç’e bıraktım cümlesi Hiç’e akar. Hiç önceldir, en önce olandır. Hiç var.
+
+Dilde olmayan, dil ötesi Hiç, yargılamaz -yargılanamaz. Yargı dilde vardır. Hiçbir şey, Hiç’i ifade edemez, çünkü Hiç, hiçtir. Hiç, değiller. Değilleyen Hiç’tir. Değilleyen Hiç, değiller. Hiç’i ancak Hiç ifade eder. Hiç, ifade edilebilen değildir; Hiç, ifade edilemeyendir. Hiç, hiçtir.
+
+<strong>9. Hiç</strong>
+
+Tek’in ruh halini ifade edebilecek bir özellik var. Bu özelliğin adı var: Hiç. Tek, inlerken, iç sıkıntısı yaşarken, gönül darlığında kavrulurken, heves içinde ve heves dışında yoğrulurken, neşeden ve neşesizlikten kudururken, kasvet ve melâl içinde kıvranırken hep Hiç var. Hiç her yerde var, Hiç’siz bir var’dan sözedemeyiz. Hiç, olandır. Hiç, Tek’in ruhunun dışa yansıma biçimidir. Hiç, insan ruhunun kapsamıdır, Tek’in ruh halinin adıdır. İki dev kayayı birbirine bağlayan asırlık bir tahta köprüden uçurumu görmek, Hiç’i duymaktır -işte. Ve Hiç bu duyguyu yaşatandır -Hiç, bu duygudur.
+
+Hiç, şehvetimin adıdır, libidomun öteki adı. Acının doruğunda hiçleşen Ben’in inlemesidir Hiç. Kıvamını bulma efkârına kapıldığımda Hiç’i görürüm; O, neşemle acımın kesiştiği noktadır.. Hiç, realiteyi kucakladığı gibi, rüyaların sorumlusu da odur. Tek’in rüyadaki ruh hali Hiç’in sahici ruh halidir. Hiç, sanal realiteyle banal realitenin uzlaşımıdır aynı zamanda. Hiç, evrendir, çünkü asıl olan hissiyat odur..Gönül darlığından gönül ferahlığına kadar her his, Hiç’in bazen hafif bazen sert esen rüzgârıyla çalkalanan ölüm dürtüsünün habercisidir.
-<p>Tek&rsquo;in ruh halini ifade edebilecek bir &ouml;zellik var. Bu &ouml;zelliğin adı var: Hi&ccedil;. Tek, inlerken, i&ccedil; sıkıntısı yaşarken, g&ouml;n&uuml;l darlığında kavrulurken, heves i&ccedil;inde ve heves dışında yoğrulurken, neşeden ve neşesizlikten kudururken, kasvet ve mel&acirc;l i&ccedil;inde kıvranırken hep Hi&ccedil; var. Hi&ccedil; her yerde var, Hi&ccedil;&rsquo;siz bir var&rsquo;dan s&ouml;zedemeyiz. Hi&ccedil;, olandır. Hi&ccedil;, Tek&rsquo;in ruhunun dışa yansıma bi&ccedil;imidir. Hi&ccedil;, insan ruhunun kapsamıdır, Tek&rsquo;in ruh halinin adıdır. İki dev kayayı birbirine bağlayan asırlık bir tahta k&ouml;pr&uuml;den u&ccedil;urumu g&ouml;rmek, Hi&ccedil;&rsquo;i duymaktır -işte. Ve Hi&ccedil; bu duyguyu yaşatandır -Hi&ccedil;, bu duygudur.</p>
-<p>Hi&ccedil;, şehvetimin adıdır, libidomun &ouml;teki adı. Acının doruğunda hi&ccedil;leşen Ben&rsquo;in inlemesidir Hi&ccedil;. Kıvamını bulma efk&acirc;rına kapıldığımda Hi&ccedil;&rsquo;i g&ouml;r&uuml;r&uuml;m; O, neşemle acımın kesiştiği noktadır.. Hi&ccedil;, realiteyi kucakladığı gibi, r&uuml;yaların sorumlusu da odur. Tek&rsquo;in r&uuml;yadaki ruh hali Hi&ccedil;&rsquo;in sahici ruh halidir. Hi&ccedil;, sanal realiteyle banal realitenin uzlaşımıdır aynı zamanda. Hi&ccedil;, evrendir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; asıl olan hissiyat odur..G&ouml;n&uuml;l darlığından g&ouml;n&uuml;l ferahlığına kadar her his, Hi&ccedil;&rsquo;in bazen hafif bazen sert esen r&uuml;zg&acirc;rıyla &ccedil;alkalanan &ouml;l&uuml;m d&uuml;rt&uuml;s&uuml;n&uuml;n habercisidir.</p>