Arşiv tarihçesi

summaryrefslogtreecommitdiff
path: root/h
diff options
context:
space:
mode:
authorKara <kara@edu.wll.im>2024-05-20 11:21:38 +0000
committerKara <kara@edu.wll.im>2024-05-20 11:21:38 +0000
commit4f0baf55727abafca37b0a4fad1166bb8d3e17f0 (patch)
tree78f0c18f544a07c8efb7ab28d722d31d4d1513a6 /h
parent2635f73522494ab80619040b0f62447d9a7e063f (diff)
HTML: /library/halil-ibrahim-turkdogan-hallerim #164
* 2024-05-20T10:51:34 metin eklendi -- kara
Diffstat (limited to 'h')
-rw-r--r--h/hi/halil-ibrahim-turkdogan-hallerim.muse64
1 files changed, 64 insertions, 0 deletions
diff --git a/h/hi/halil-ibrahim-turkdogan-hallerim.muse b/h/hi/halil-ibrahim-turkdogan-hallerim.muse
new file mode 100644
index 0000000..1e3a353
--- /dev/null
+++ b/h/hi/halil-ibrahim-turkdogan-hallerim.muse
@@ -0,0 +1,64 @@
+<div>
+<p>&nbsp;</p>
+
+<p><strong>&Ouml;fkeli İniltiler ya da Horror Vacui</strong></p>
+
+<p>Hazmedemeyerek yaşamak yaşamı. Tasasas sa ooohaahaa ratataarataa anasta finas koras nianasto ııımmm. Sayıklamalarla cehennemden anlatıyor, ra ta ta taaa ratatat, dikenlerini bir, bir &ccedil;ıkarıp bana uzatıyor, u&ccedil;larındaki kanı yalamam i&ccedil;in. Ben, Ben değilim, Ben bir başkasıdır. Beklentiler, anlam arayışları, dizginsizlik, zevk ve eğlence su&ccedil; ve ceza, pişmanlık, acı ve kan. Ben bir cehennem sakiniyim diye fısıldıyor kulağıma, 19&rsquo;umdan sonra yazmamaya karar verdim, &ccedil;&uuml;nk&uuml; s&ouml;zc&uuml;klerim ger&ccedil;ekle &ccedil;arpışmak durumunda kaldı, bunu kaldıramadım. Cehennemi tattım ama &ouml;ncesinde d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;m cennette yalınlığın yalnızlığını tattım. Ger&ccedil;eği kucaklayacak bir &ouml;devim yoktur benim. Dedim ya: Ben, Ben değilim. Varoluş şiirsel değildir, varoluş kaba ve serttir, bana yakışmaz, beni i&ccedil;eremez. Ahl&acirc;k beynin zayıflığıdır, ahl&acirc;ksızca kendimi t&uuml;ketmeği yeğledim. Seks, alkol, sigara, ot, absent, sevişmemek. Bir temas i&ccedil;in cinselliğimi sattım, dokunulmamış etimi. Tanrının sevmediği yalan cennette &ouml;teki y&uuml;z&uuml;me şahit oldum hep.</p>
+
+<p>Ben, Ben değilim. Sıradan bir adamla seviştim, hastalığımda boğulmak i&ccedil;in: Kendim&rsquo;i g&ouml;r&uuml;nce delireceğimi biliyordum, hedefim Ben olmamaktı -işte. B&ouml;yle işte. Bir domuzda aradım varlık&rsquo;ın anlamını, bulduğumsa tiksinti, bulantı. Varoluş acınacak bir &ccedil;&ouml;p yığınıdır. Son s&ouml;z&uuml;m: Kan t&uuml;k&uuml;r&uuml;yorum.</p>
+
+<p>Ve konuşmadı Rimbaud bir daha.</p>
+
+<p>Afrika &ccedil;&ouml;llerine sığındı ve &ccedil;&ouml;lde kayboldu. &Ccedil;&ouml;l&uuml;n gerekliliği: Ya tanrılarla konuşursun ya da varoluş dilencisi olursun, her iki durumda da kayıpsındır. Musa yılanla konuştu, İbrahim Tanrıyla, İsa babasıyla konuştu. &Uuml;stelik İsa bir sperm değildi, doğrudan tindi, tinin kendisi. Evren tininin d&uuml;nyasal versiyonudur. Hegel&rsquo;in evren tininin Hıristiyan suratlısı. Yanlış bir cennettir Rimbaud&rsquo;un hezeyanı &ndash;sahi olanı g&ouml;r&uuml;p yaşayamamak. Hıristiyan Peygamber ve Azizler &ccedil;&ouml;lde tini tatmışlardı, tin olmuşlardı. Varlık tin&rsquo;dir. Tin&rsquo;dir. &Ccedil;&ouml;l: En b&uuml;y&uuml;k kayıp. &Ccedil;&ouml;l: D&uuml;nyanın kara lekesi. &Ccedil;&ouml;l: Ay&rsquo;ın karanlık y&uuml;z&uuml;. &Ccedil;&ouml;lde ya Azizsin ya da Azizin hizmet&ccedil;isi. Başka da olamazsın. &Ccedil;&ouml;lde &ccedil;&ouml;l olursun. Azizlerin ve hizmet&ccedil;ilerinin ana korkusu Horror vacui; &ccedil;&ouml;l&uuml; &ccedil;&ouml;lden kurtarmak adına onu doldurmak gerekir, &ccedil;&ouml;l dehşet sa&ccedil;an bir Hi&ccedil;&rsquo;tir, u&ccedil;suz bucaksız bir vakum, bu nedenle de ilahileştirilmesi, şefkatli anneye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lmesi gerekir: Tanrı, melekler, resuller, peygamberler, azizler. Ana rahmine nihai d&ouml;n&uuml;ş, hep birlikte. &Ccedil;&ouml;l cehennemdir, demek ki cennet de ancak tinde varolabilendir. D&uuml;ş&uuml;nen hayvan d&uuml;ş&uuml;nce yetisini sonuna kadar kullanmasını bilseydi, vakuma yenilmeyecekti.</p>
+
+<p>Ben d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;yorum, d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;yorum ben. Bu bir s&ouml;zc&uuml;k oyunu değildir. Ben, Ben olsaydım d&uuml;ş&uuml;nebilen olacaktım ama Ben bir başkasıdır, Ben, şu etten ve kemikten oluşmuş &ccedil;amur, d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;yorum, sadece d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;yorum. Ben d&uuml;ş&uuml;ncemin sahibi değilim. Ben &ccedil;alışmıyorum ve asla &ccedil;alışmayacağım! Başkaldırıyorum -&ouml;l&uuml;me! Ben İsa&rsquo;nın ne oğluyum ne de kayınpederi. Ve usumun k&ouml;lesi değilim. Usun karabaşları olan filozoflara sesleniyorum: Kalın d&uuml;nyanızda, kendinizi hapsettiğiniz us d&uuml;nyanızda! Kendinizi yargıladınız, ezelden beri ve her zaman i&ccedil;in. Metafiziğe sırt &ccedil;evirmekle felsefeyi &ouml;ld&uuml;rd&uuml;n&uuml;z. Metafizik sorar: &ldquo;Neden bir şey var da Hi&ccedil; yok?&rdquo; Akan sular durur. Pratik ahlak anlayışını d&uuml;zen Kant, işini pekiyi biliyordu, her birimizi sahiplendi ve her birimizi birer k&uuml;&ccedil;&uuml;k Tanrı yaptı: Kategorik buyruk! Herkesin buluştuğu mek&acirc;n. Başkaldıran herkes burada birleşir, Katoliğinden anarşistine kadar, &ccedil;&uuml;nk&uuml; her biri hak talep eder. D&uuml;ş&uuml;nen hayvan, ne &ccedil;abuk da ahlaksal hayvana d&ouml;n&uuml;şt&uuml;.</p>
+
+<p>Lanetliyorum t&uuml;m dinleri, putları, Tanrıları. Lanetliyorum kadınları, erkekleri, t&uuml;m varolanları. Lanetlemek i&ccedil;in doğdum ve en son kendimi lanetliyorum. Sırtımı kasırgaya yaslayarak loş duvarımı seyrediyorum, kırmam gereken son duvarı: Varoluş duvarını. Ardını g&ouml;rebilmekteyim. Tepenin doruğuna tırmanıyorum, arkamda başı ve sonu bilinmeyen insansal cinayetler, savaşlarda haykıran yaş topraklar, kellesi kesilmiş ya da koparılmış milyonlarca &ccedil;i&ccedil;ek &ccedil;eşitleri. Hi&ccedil;bir tatlı s&ouml;z kalmadı, ra atata tata ratata, figaraso, igara, misaras ina mis missato, karabasan misali &ccedil;iğneniyorum sert ve kaba adımlarla, beynimin ezilerek kafamdan dışarıya nasıl dağıldığını seyrediyorum, cesetler pazarındayım, tam ortasında, serbest pazarın en y&uuml;ksek ahlaki boyutu, satın alabileceğim cesetler, her t&uuml;rden, her cinsten, her yaştan, her renkten. Lanetliyorum t&uuml;m cesetleri, lanetliyorum kendimi ve kendi cesedimi. Siz Azizler, mezar s&uuml;slemekten başka ne işe yararsınız!</p>
+
+<p>Eskiden, &ouml;len sevgilisinin etini yiyen yamyamlar, sevgilileriyle Bir olmak i&ccedil;in bu doğal ibadeti uygularlardı. Bug&uuml;n reel serbest pazarda birbirlerini yiyen Azizler ebedi mutluluktan, dinsel ahlaktan, insanca yaşamaktan, eşit&ccedil;e haklardan, eşit&ccedil;e &ouml;zg&uuml;rl&uuml;klerden s&ouml;z ederler. Lanetliyorum &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;z&uuml; ve eşitliğinizi ve haklarınızı. Beni kendinize eşit edemezsiniz, kutsal kitaplarınızdaki ahlak cinayetleriniz sizin olsun, sizi aziz yamyamlığınızla baş başa bırakıyorum.</p>
+
+<p><strong>Kahkahalar ya da Elan Vital</strong></p>
+
+<p>Halledilmemiş bir soru var. Beni halden hale d&uuml;ş&uuml;ren, beni halsizleştiren, beni yalın halimden koparıp hallerin kucağına fırlatan. Genel insanın k&acirc;busu, metafizik&ccedil;inin baş m&uuml;ptelası, varoluş&ccedil;unun re&ccedil;eli: &ldquo;Neden bir şey var da Hi&ccedil; yok?&rdquo; Bir şey olması gerekir miydi, gereksizliğinden mi oluştu, rastlantı mı, planlı mı, kimin planı, kim kimdir, kimdir o kim, nedir o kimin ardındaki ya da neyin ardındaki ne? &Ouml;nce olmamak vardı sonra olmak ya da olmak hep vardı, olmamak hi&ccedil; yoktu. Shakespear sordu: Olmak ya da olmamak. Olmak&rsquo;taki sorun var olmakta ya da olmakta; olmaklıkta kaldı. Olmamak&rsquo;taki sorun ise felsefeyi k&ouml;k&uuml;nden sarstı, varoluşu kafası &uuml;zerine &ccedil;evirdi hatta cinnet ge&ccedil;iren bir aşk sarhoşu gibi insanlığın temelini kazıdı. Ve felsefede olmak&rsquo;a verilen değer, Hi&ccedil;&rsquo;e verilmedi hi&ccedil;bir zaman. Varlığın-unutmuşluğu (Seinsvergessenheit) Hi&ccedil;in-unutmuşluğunu (Nichtsvergessenheit) ebedi uykulara s&uuml;r&uuml;kledi.</p>
+
+<p>Karanlıklaştırılan Hi&ccedil;, olmak ve olmamak, var olmak ve olmak. Ve bir daha olmamak ve hen&uuml;z olmamak ve var olmamak. Olmak olmamaktan daha mı iyidir? Neden var şu insan, şu b&ouml;cek? &Ccedil;ok mu &ouml;nemliydi olması? Yoksa &ouml;nemsiz oluşu mu var etti onu? Olanın soruları. Ontolojik veba, vebaların vebası, m&uuml;ptelanın krali&ccedil;esi. Bu soru karşısında intihar etmek &ccedil;ok komik olurdu, &ccedil;&uuml;nk&uuml; insanın yanıtlayabileceği bir soru değil bu, sadece kusulabilinir. Ancak Tanrının intihar etmesini beklerdim, kusmasındansa. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ancak Tanrı&rsquo;da arardım bu yanıtı, o ki, Herşeye muktedir olandır. Ancak bu soruyu Tanrıya y&ouml;neltmek Tanrının intihar etmesini gereksizleştirir, zira bu soru Tanrıyı &ouml;ld&uuml;ren tek eylemdir. İlacı olmayan bir soru. Kendini din ilacıyla avutan dinli ve buna karşı olmakla kendini daha fazla aldatan dinsiz bir ebedi Hi&ccedil;lik uykusundadırlar. Uyanmaları imk&acirc;nsızdır. İkisinin sevişmesi evrensel bir ensest olurdu.</p>
+
+<p>Her metafizik&ccedil;inin s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n ger&ccedil;ek anlamıyla boğuştuğu bu soruya Bergson da yanıt arıyor ve elan vital ile &ldquo;&ccedil;&ouml;z&uuml;ml&uuml;yor&rdquo;. Horror vacui&rsquo;yi (boşluktan iğrenme/korkma) elan vital&rsquo;le (yaşamın canlılığı) doldurmak.</p>
+
+<p>&Ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; olmayan ve &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; olmadığını bilerek yanıtlamaya &ccedil;alıştığın soru negatif bir beyin jimnastiği olmamakla birlikte, beynine ve ruhuna kreatif bir alan sağlar ve başı ve sonu bilinmeyen bir tiyatro oyunu sergiler. Bu senin oyunundur. Bilmen gereken tek şey: Yaşamdan, yaşamından ne istiyorsun? İşte buna g&ouml;re oyunu kurar ve sahnelersin. Seyircisi olmayan bu oyunun tek oyuncusu da sensin. Camus, evet dedi abs&uuml;rde ve yarattığı ahlak &ccedil;er&ccedil;evesinde başkaldırıyla bir anlam kazandırdı varoluşa, varoluş eziyetinin sonsuz olduğunu bildiği halde. Sartre&rsquo;de &ouml;nce tiksinti uyandı varoluşa karşı. Her şeyden fazlasıyla mevcut, her şey fazlasıyla tiksinti verici, her şey re&ccedil;el. Ancak bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m bulmak gerekirdi, yaşama devam etmek i&ccedil;in. Nedir bu? Re&ccedil;eli ballandırmak, erotikleştirmek yani Varlık ile Hi&ccedil;&rsquo;i evlendirmek. Daha &ouml;nce Varlık&rsquo;ta bir (kara) delik oluşturan Hi&ccedil;, şimdi Varlık&rsquo;ın ayrılmaz eşidir artık. Varlık ve Hi&ccedil; el ele, bir ontolojik nik&acirc;h. Hamlet ile Ophelia nihayet aynı yastıkta yaşlanacaklar. Heidegger ise bu &ccedil;ifti varlık g&uuml;lleri eşliğinde doğduğu kasabanın kilisesinde zango&ccedil; ruhuyla nik&acirc;hını kıydıktan sonra Kara Ormana yollayacaktı -balayına. Romantik bir ontoerotizm el sallamakta geride seyredenlere. G&uuml;ler misin, ağlar mısın? İkisini de yaşayabilirsin hatta ikisini de bir anda yaşayabilirsin bu g&ouml;rkemli &ccedil;ift karşısında. Sorun nedir? Sorun nihilizmi aşmaktır! D&uuml;ş&uuml;nen, d&uuml;ş&uuml;nebilen ve bu metafizik sorusunu sorabilen insan yaşamı sorgulayarak anlamlandırmak ister, verili sistemlerle, mevcut geleneklerle yetinmez &ndash;haklı olarak, eğer intihar etmek istemiyorsa.</p>
+
+<p>(Başka y&ouml;n&uuml;yle</p>
+
+<p>Eğer erotik Ben yani Ben-libido d&uuml;nya ger&ccedil;ekliğine boyun eğmeyi reddederse ki, birey bu durumda toplum i&ccedil;in hi&ccedil;bir işe yaramaz, bu durumda toplumla ebedi bir &ccedil;atışmaya girer. Diğer taraftan aseks&uuml;el Ben ya da &uuml;st-ben, topluma boğun eğerek normal yaşayabilir.)</p>
+
+<p>Nihilizmin topyek&ucirc;n yıkıcı g&uuml;c&uuml; karşısında yaşama istencini v&uuml;cuda getirmek isteyen filozoflardan biri de Bergson&rsquo;dur.</p>
+
+<p>Yaşamak istenci, yaşamak enerjisi olan ve yaşama coşku ve heyecan katmak isteyen Bergson, varoluşu duyumsayarak yaşamanın ve duyumsayanın i&ccedil; dinamiğini ve yaşanılanın bir tekliğinin yani tekrarlanmazlığının g&uuml;c&uuml;n&uuml; vurgular, bu g&uuml;c&uuml;n us ile yeterince ifade edilemeyeceğini s&ouml;yler. Yaşayanın bir yaratıcı s&uuml;reci ve anları vardır ki, bilim ve us bunu ancak i&ccedil;eriği keyfince doldurulan kavramlarla ifade edebilir. Bilgi bireyin kendisinde deneyimlendik&ccedil;e elde edilir. Camus&rsquo;n&uuml;n hoş bir s&ouml;z&uuml; vardır, tam yerinde: Ormanın &ouml;zelliklerini bilimsel olarak a&ccedil;ıklamamıza karşın, kendimizi i&ccedil;ine attığımızda yaşadığımız duygular ifade edilemeyendir, gecenin karanlığında esen r&uuml;zg&acirc;r eşliğinde seslenen ağa&ccedil;lardan ve konuşan hayvanlardan korkarız. Sezgilerimiz, i&ccedil;g&uuml;d&uuml;lerimiz, d&uuml;rt&uuml;lerimiz us ile yeterince ifade edilemez. Peki, ama Hi&ccedil;&rsquo;i ne yapacağız? Onu bildik&ccedil;e yaşama coşkumuz olacak mı? Beni bir halden &ccedil;ıkarıp &ouml;teki bir hale s&uuml;r&uuml;kleyen ve &uuml;stelik hi&ccedil;bir halde hi&ccedil;bir şey haletmemi istemeyen Hi&ccedil;&rsquo;i ne yapacağım?</p>
+
+<p>Bir ontoerotizm sadece bir halimdir, oysa ben her an bir başka şeyim ve bir başka şey yaşamaktayım, &uuml;stelik duyumsayarak yaşadığımı d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum, duyumsadığımı bildiğim i&ccedil;in kendimi Hi&ccedil;&rsquo;ten fırlatılmış hissediyorum -varoluşun kalabalığına. Varoluşun kalabalığını Sisifos misali yaşamak istemiyorum, intihar etmek istemediğim gibi. Bir zango&ccedil; ruhu ise midemi bulandırır, evet, buna zango&ccedil;-bulantısı diyorum, bulantı hallerim pek fazla, işte bir ka&ccedil;ı daha: Din-bulantısı, insan-bulantısı, ahlak-bulantısı, us-bulantısı, cinsel-bulantı, gelenek-bulantısı, halk-bulantısı, kadın-bulantısı, erkek-bulantısı ve daha bir&ccedil;ok bulantı. Ve bir de t&uuml;m bu bulantılarımı kahkahalarımla bulandırdığım ve dağıttığım yaşama coşkum vardır ki, adına Hi&ccedil; diyebiliyorum. Hi&ccedil;, bir vakum ise eğer, kahkahalarım i&ccedil;inde yankı yapmaktan başka ne işe yarar, &uuml;stelik bunlar delirme kahkahalarıdır bazen, bazen de &ccedil;ıkmaz sokakta olmanın verdiği h&uuml;z&uuml;nl&uuml; kahkahalar, bazen de varoluştan aldığım i&ccedil;ten kahkahalardır, ciğerlerimin sesi. Bazen de Bergson&rsquo;un elan vitali ile sevişmektedir kahkahalarım. Hatta bir erkeğin bir kadını sevdiği gibidirler. Fakat Bergson&rsquo;un metafizik sorusuna getirdiği &ldquo;&ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;&rdquo; sorunun &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; olarak g&ouml;rm&uuml;yorum. Diğerleri gibi o da nihilizmi dolaylı aşma peşinde. O da Hi&ccedil;&rsquo;e tecav&uuml;z etmekten başka bir şey başaramamaktadır, kaldı ki Hi&ccedil;&rsquo;e karşı her eylem eylemciye anında geri d&ouml;nendir.</p>
+
+<p>Nefesim daralıyor, boğulmamak i&ccedil;in Hintli bir rahip gibi mağaraya sığınıyorum. Fakat benim adını anmayacağım post-modern mağaralarım var. Hi&ccedil;&rsquo;i d&uuml;ş&uuml;nmek, d&uuml;ş&uuml;nmemek demek değildir. Hayır, bu tam olmadı, başka s&ouml;zc&uuml;kle deniyorum: Hi&ccedil;&rsquo;i tasavvur etmek, tasavvur etmemek değildir. Evet, bu yerinde bir s&ouml;zc&uuml;k. Peki, ama ne demek bu? &Ouml;yle ki, Bergson bu t&uuml;mceyle Varlık &uuml;zerinde zafer kazanacak kadar coşkulanmaktadır. Her şey yalanlanabilir, usun kuralıdır bu. Her entite (varolan), bu en y&uuml;ce entite de olsa, yok edilişe dek d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lebilir, d&uuml;ş&uuml;ncede yok edilebilir. Eğer Hi&ccedil;&rsquo;i yok d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rsem, evet, Hi&ccedil;&rsquo;i yok d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rsem, yok edebilir miyim? Evet, ama yerine bir boş alan d&uuml;ş&uuml;nmek zorunda kalırım, onun sil&uuml;etini ya da bir boş yer. Demek ki Hi&ccedil;&rsquo;i d&uuml;ş&uuml;nmemekle yerine bir boşluk d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r&uuml;m, tam olarak: Bir boş yer. Ne yapmaktayım bununla? Paradoks yaratmaktan başka hi&ccedil;bir şey. Ama kanıtlamak istediğim bir şey var, o nedenle bu paradoksa gereksinimim var. Eğer varolmadığını d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m bir nesnenin kavramı (adı), tıpkı varolan gibi bir i&ccedil;erik taşıyorsa (az veya &ccedil;ok i&ccedil;erik, &ouml;nemi yok), bu i&ccedil;eriğe boş alan da desem, yadsımayı evet&rsquo;e d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rm&uuml;ş olurum, hayır&rsquo;ı evetlemiş olurum. Neticede Hi&ccedil;&rsquo;i Varlık&rsquo;la evlendirmiş olurum. Ancak bu birlik ebedi bir coşku i&ccedil;erisinde beraberliğini s&uuml;rd&uuml;recek kadar hayat doludur.</p>
+
+<p>Hayatım ve hayatımız neyle dolar? Neyle doldurulur? Yine hayatla. Bu hayat her ne olursa olsun. Hayattan başka ne var? Hi&ccedil;.</p>
+
+<p>Hi&ccedil;, pusuda bekler. Ansızın &ccedil;ıkar karşımıza. Bazen g&uuml;zel bir kadın gibi, &ccedil;ekici bir erkek gibi, bazen bir &ccedil;irkin ruh gibi ve bizi şeytan &ccedil;emberine kapatır. Bocalarız, tıkanırız, başımız d&ouml;ner, korkuya teslim oluruz, korkuyla en b&uuml;y&uuml;k m&uuml;cadelemizi veririz: Yaşam m&uuml;cadelesi. Son nefesimizde yine Hi&ccedil;&rsquo;le karşılaşırız.</p>
+
+<p>Hi&ccedil;&rsquo;in tek &ouml;zelliği var: &Ouml;zelliksiz olması.</p>
+
+<p>&nbsp;</p>
+
+<p><strong>Hi&ccedil;, hi&ccedil;tir,</strong></p>
+
+<p><strong>Hi&ccedil;, olmayandır</strong></p>
+
+<p><strong>Hi&ccedil;, hi&ccedil; olmayandır</strong></p>
+
+<p><strong>Varlık, her şeyi kapsayandır</strong></p>
+
+<p><strong>Hi&ccedil;&rsquo;te hi&ccedil;bir şey yok olamaz.</strong></p>
+
+<p><strong>Hi&ccedil;, hi&ccedil;bir şeydir</strong></p>
+
+<p><strong>Hi&ccedil;</strong></p>
+</div>
+