Arşiv tarihçesi

summaryrefslogtreecommitdiff
path: root/o/og
diff options
context:
space:
mode:
authorAlber <alber@edu.wll.im>2024-03-18 10:58:52 +0000
committerAlber <alber@edu.wll.im>2024-03-18 10:58:52 +0000
commit963c21caa6efed17acab14a46481aa9a7fbd9c05 (patch)
treebd574fb9a43334437056081b9e76f490f9c1deff /o/og
parenta2132a34b15b0899daed55c0fe5f3946b6753fcf (diff)
Edit: /library/otto-gross-bilincdisinda-protesto-ve-ahlak #81
* 2024-03-18T10:58:48 çeviri babaoooooo -- alber
Diffstat (limited to 'o/og')
-rw-r--r--o/og/otto-gross-bilincdisinda-protesto-ve-ahlak.muse43
1 files changed, 27 insertions, 16 deletions
diff --git a/o/og/otto-gross-bilincdisinda-protesto-ve-ahlak.muse b/o/og/otto-gross-bilincdisinda-protesto-ve-ahlak.muse
index 9aa4e3b..a6f69e6 100644
--- a/o/og/otto-gross-bilincdisinda-protesto-ve-ahlak.muse
+++ b/o/og/otto-gross-bilincdisinda-protesto-ve-ahlak.muse
@@ -1,31 +1,42 @@
-<p>Bilin&ccedil;dışında Protesto ve Ahlak</p>
+#title Bilinçdışında Protesto ve Ahlak
+#author Otto Gross
+#date 1919
+#source https://theanarchistlibrary.org/library/otto-gross-protest-and-morality-in-the-unconscious
+#lang tr
+#pubdate 2024-03-18T10:58:32
+#topics Ataerkillik, psikanaliz,etik,uygarlık
-<p>Kutsal Yazılar&#39;a g&ouml;re, &quot;Bu nedenle kim Kayin&#39;i &ouml;ld&uuml;r&uuml;rse,&quot; &quot;ondan yedi kat &ouml;&ccedil; alınacaktır.&quot; Bu ayetin tek bir yorumu olabilir: Kayin, eyleminin sonucu olarak yedi kişiye bedeldir. Bununla birlikte, bu eylemin yalnızca yıkıcı y&ouml;n&uuml; vurgulanmakta ve failin kendisinin bile aklına gelmeyen bilin&ccedil;li motivasyonunun anlamsız-ilkel karakterine &ouml;zel bir vurgu yapılmaktadır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu eylem devrimci protestonun doğuşudur. Yunan geleneğinde olduğu gibi ebedi umut değil, ebedi hoşnutsuzluk tek iyi şey olarak al&ccedil;altılmış d&uuml;nyaya girmiştir. Ve karanlık bilin&ccedil;dışından esrarengiz bir aniden ortaya &ccedil;ıkan bu g&ouml;r&uuml;n&uuml;şte anlamsız, k&ouml;t&uuml; eylemin ardında, o unutulmaz ve ortadan kaldırılamaz iyinin ebedi anı, en derin ger&ccedil;eklik olarak kendini g&ouml;sterir.</p>
-<p>Bilin&ccedil;dışının psikolojisi şimdi bize, insan fıtratında &ouml;nceden oluşmuş ancak eğitimin ve her t&uuml;rl&uuml; otoriterliğin psişik baskısıyla bilin&ccedil;ten bastırılmış gizli değerler alanını, metodik olarak bilince geri getirilmektedir. Bu değerler, kabul edilmiş normlar ve bunların etkilerinin aksine, insanın potansiyelleri, doğuştan gelen &ouml;zellikleri ve fıtratının kendisi aracılığıyla asli belirlenmişliği ile aslına daha yakın bir imaj &uuml;retmemizi sağlar. Bilin&ccedil;dışının psikolojisi b&ouml;ylece bize, devrimci d&uuml;ş&uuml;ncenin başlangı&ccedil; noktası olan değerlerin değerinin sorgulanması i&ccedil;in ilk zemini sunar. Bilin&ccedil;dışı psikolojisinin bir sonucu olarak devrim talebi, bu yatkın değerlerin bastırılmasının en b&uuml;y&uuml;k insan potansiyelinin feda edilmesi anlamına geldiği g&ouml;sterildiği anda mutlak hale gelir.</p>
-<p>Bu nedenle psikanalitik ekol ve onun b&uuml;y&uuml;k kurucusu Sigmund Freud, bu durum ortaya &ccedil;ıkmadan hemen &ouml;nce durmuştur. Bilgiye giden bu kadar ileri yollarda hi&ccedil; kimse tek başına ve tek başına, kişinin kendi kişiliğiyle bu kadar yakından bağlantılı olan bir ilkenin değerini ve ge&ccedil;erliliğini &ccedil;evreleyen barikatları aşamaz. Klasik psikolojinin sınırları, t&uuml;m geleneksel otoritenin sorgulandığı ve mevcut d&uuml;zenin otoritesinde kendilerini g&uuml;vende hissedenlerin varoluş temellerini sarsan keşiflerin hemen &ouml;ncesinde &ccedil;izilmiştir. B&ouml;ylece, psikolojinin &ouml;nemli ifşa edici &ccedil;alışması, bilin&ccedil;dışında en derine bastırılmış psişik unsurları, doğuştan gelen &ouml;zellikleri kapsayan ve i&ccedil;eriği deneysel olarak d&uuml;rt&uuml;lerin ve duyguların kaotik bir sapkınlığı olarak g&ouml;sterilebilen seviyenin ifşa edilmesiyle sona ermiştir. Bilin&ccedil;dışındaki g&uuml;d&uuml;lerin bu &ccedil;irkinliği, mevcut otorite ilkesini, bireyin ezilmesini ve kabul edilen normları haklı &ccedil;ıkarıyor gibiydi. Sonu&ccedil; olarak, klasik psikanalizde psikoterapi kendini, a&ccedil;ığa &ccedil;ıkan d&uuml;rt&uuml;lerin olumsuz karakterini kasıtlı olarak kontrol etmek ve onları bilin&ccedil;dışının y&ouml;neten normlarına g&ouml;re d&uuml;zeltmek ve bastırmakla sınırlayabilirdi.</p>
+Bilinçdışında Protesto ve Ahlak
-<p>Ancak biz, tutarlı ve sınırlandırılmamış bir bilin&ccedil;dışı psikolojisinin en &ouml;nemli keşfi olarak bunun tam tersini ortaya koyduğunu savunuyoruz. Bize g&ouml;re, bilincin sınırları ardına hapsedilen ve t&uuml;m psişik olayları sabote eden d&uuml;rt&uuml;lerin ve duyguların korkun&ccedil; &ccedil;arpıtmaları ve bozulmaları, dış kısıtlamalar ve teşviklerle zaten bozulmuş ve yabancılaşmış bir ruhun normal sapmaları ve umutsuzluk n&ouml;betleridir. Kendi y&ouml;nelim g&uuml;c&uuml;n&uuml;n, doğuştan gelen değer sisteminin bastırılması, ruhun bu durumunun &ouml;n koşuludur. Her i&ccedil;sel &ccedil;ekişmenin ardında doğuştan gelen ve yabancı g&uuml;d&uuml;lerin uzlaşmazlığını g&ouml;r&uuml;r&uuml;z. T&uuml;m yatkınlıkların zorunlu olarak birleşik olduğu bizim i&ccedil;in aşikardır ve doğuştan gelen ve yatkın olanın bir uyum, &ouml;nceden oluşturulmuş uyumlu bir birlikte &ccedil;alışma olarak bariz ama&ccedil;lılığını kabul etmemek sa&ccedil;ma g&ouml;r&uuml;n&uuml;r. Doğuştan gelen d&uuml;rt&uuml;lerin yalnızca bireysel anlamda değil, aynı zamanda ve her şeyden &ouml;nce toplumsal bir ama&ccedil;lılık anlamında da ama&ccedil;lı olduğunu varsayıyoruz. Şu anda bilin&ccedil;dışı psikolojisinin y&ouml;ntemlerini kullanarak bastırılmış bir durumdan kurtarabilecek konumda olduğumuz bu egemen yatkın-sosyal ve doğuştan gelen-etik eğilim, Kropotkin&#39;in keşiflerinde zaten bize tanıtılmıştı: doğuştan gelen &quot;birbirine yardım etme i&ccedil;g&uuml;d&uuml;s&uuml;&quot;. Bu i&ccedil;g&uuml;d&uuml;n&uuml;n karşılaştırmalı biyolojik kanıtı sayesinde Kropotkin, hem genetik temelli hem de normatif bir disiplin olarak ger&ccedil;ek bir etiğin temelini oluşturmaya başlamıştır.</p>
+Kutsal Yazılar'a göre, "Bu nedenle kim Kayin'i öldürürse," "ondan yedi kat öç alınacaktır." Bu ayetin tek bir yorumu olabilir: Kayin, eyleminin sonucu olarak yedi kişiye bedeldir. Bununla birlikte, bu eylemin yalnızca yıkıcı yönü vurgulanmakta ve failin kendisinin bile aklına gelmeyen bilinçli motivasyonunun anlamsız-ilkel karakterine özel bir vurgu yapılmaktadır. Çünkü bu eylem devrimci protestonun doğuşudur. Yunan geleneğinde olduğu gibi ebedi umut değil, ebedi hoşnutsuzluk tek iyi şey olarak alçaltılmış dünyaya girmiştir. Ve karanlık bilinçdışından esrarengiz bir aniden ortaya çıkan bu görünüşte anlamsız, kötü eylemin ardında, o unutulmaz ve ortadan kaldırılamaz iyinin ebedi anı, en derin gerçeklik olarak kendini gösterir.
-<p>Artık bilin&ccedil;dışına, eğilimin temel değerlerine, en derine bastırılmış g&uuml;d&uuml;lere kadar n&uuml;fuz edebiliyoruz ve bunu, psikanalitik &ccedil;alışmanın &ouml;zel bir ilkesi haline gelen bastırılmış etik eğilimler hakkındaki yeni &ouml;nermelerimizin teknik bir kullanımı yoluyla yapabiliyoruz. Nevrozun temel semptomlarının yok edilemezliği, ya da daha iyi bir deyişle, yeniden tanımlanamazlığı olgusu, şimdiye kadar &ccedil;ok esrarengizdi, her bir semptomun, ne kadar korkutucu, iğren&ccedil; ya da grotesk olursa olsun, k&ouml;kl&uuml;, orijinal bir g&uuml;d&uuml;ye sıkı sıkıya bağlı olduğu ger&ccedil;eğine kadar izlenebilir - her zaman yeniden tanımlanamaz bir şekilde iyiye ait olacak bir g&uuml;d&uuml;, Ancak bu g&uuml;d&uuml;y&uuml; kendisine sabitlenmiş &ccedil;ağrışımlardan ayırarak ve &ouml;zg&uuml;r bir bilin&ccedil; eylemi i&ccedil;inde kendine &ouml;zg&uuml; işlevini yerine getirmesini sağlayarak, bu &ccedil;arpıtılmış, yanlış bi&ccedil;imlendirilmiş ve paradoksal g&uuml;d&uuml;n&uuml;n yaşam ve ifade yolunu a&ccedil;tığı &ouml;nceden sabitlenmiş belirti ortadan kalkacaktır. Bu şekilde, bir&ccedil;ok kadının mazoşist tutumunun &uuml;stesinden, altta yatan annelik arzusunun farkına varmaları sağlanarak gelinebilir; olumsuz y&ouml;nde &ccedil;arpıtılmış kendini soyutlamanın &uuml;stesinden, ahlaki a&ccedil;ıdan gerekli olan belirli bir savunma mekanizmasının a&ccedil;ığa &ccedil;ıkarılmasıyla gelinebilir vs. Kendine ve başkalarına y&ouml;nelik sayısız patolojik sabotaj vakası, devrimci protesto d&uuml;rt&uuml;s&uuml;n&uuml;n serbest bırakılması ve hem kişinin kendi psişik karakterini koruma i&ccedil;g&uuml;d&uuml;s&uuml;n&uuml;n hem de birbirine yardım etme i&ccedil;g&uuml;d&uuml;s&uuml;n&uuml;n durumsal-ahlaki projeksiyonu ile &ccedil;&ouml;z&uuml;lebilir.</p>
+Bilinçdışının psikolojisi şimdi bize, insan fıtratında önceden oluşmuş ancak eğitimin ve her türlü otoriterliğin psişik baskısıyla bilinçten bastırılmış gizli değerler alanını, metodik olarak bilince geri getirilmektedir. Bu değerler, kabul edilmiş normlar ve bunların etkilerinin aksine, insanın potansiyelleri, doğuştan gelen özellikleri ve fıtratının kendisi aracılığıyla asli belirlenmişliği ile aslına daha yakın bir imaj üretmemizi sağlar. Bilinçdışının psikolojisi böylece bize, devrimci düşüncenin başlangıç noktası olan değerlerin değerinin sorgulanması için ilk zemini sunar. Bilinçdışı psikolojisinin bir sonucu olarak devrim talebi, bu yatkın değerlerin bastırılmasının en büyük insan potansiyelinin feda edilmesi anlamına geldiği gösterildiği anda mutlak hale gelir.
-<p>Bilin&ccedil;dışı psikolojisinin y&ouml;ntemleri sayesinde neredeyse &ouml;l&ccedil;&uuml;lemeyecek kadar &ccedil;ok olumlu psişik g&uuml;c&uuml; serbest bırakabiliriz - bu daha &ouml;nce hi&ccedil;bir &ccedil;ağda mevcut olmayan bir olanaktır. Bu nedenle, katlanmak zorunda kalacağımız ve daha &ouml;nce gelişiminin bu aynı noktasında her k&uuml;lt&uuml;re felaket getirmiş olan krize kendimizi yeni bir umut ve sorumlulukla hazırlayabiliriz.</p>
+Bu nedenle psikanalitik ekol ve onun büyük kurucusu Sigmund Freud, bu durum ortaya çıkmadan hemen önce durmuştur. Bilgiye giden bu kadar ileri yollarda hiç kimse tek başına ve tek başına, kişinin kendi kişiliğiyle bu kadar yakından bağlantılı olan bir ilkenin değerini ve geçerliliğini çevreleyen barikatları aşamaz. Klasik psikolojinin sınırları, tüm geleneksel otoritenin sorgulandığı ve mevcut düzenin otoritesinde kendilerini güvende hissedenlerin varoluş temellerini sarsan keşiflerin hemen öncesinde çizilmiştir. Böylece, psikolojinin önemli ifşa edici çalışması, bilinçdışında en derine bastırılmış psişik unsurları, doğuştan gelen özellikleri kapsayan ve içeriği deneysel olarak dürtülerin ve duyguların kaotik bir sapkınlığı olarak gösterilebilen seviyenin ifşa edilmesiyle sona ermiştir. Bilinçdışındaki güdülerin bu çirkinliği, mevcut otorite ilkesini, bireyin ezilmesini ve kabul edilen normları haklı çıkarıyor gibiydi. Sonuç olarak, klasik psikanalizde psikoterapi kendini, açığa çıkan dürtülerin olumsuz karakterini kasıtlı olarak kontrol etmek ve onları bilinçdışının yöneten normlarına göre düzeltmek ve bastırmakla sınırlayabilirdi.
-<p>Gelişiminin belirli bir aşamasında, yani kent k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n&uuml;n tam olgunlaşmasıyla birlikte, her toplum &ccedil;&ouml;k&uuml;ş ya da değişim alternatifiyle karşı karşıya kalır. Bir toplumun k&uuml;lt&uuml;rel yaşamında kentin egemenliği ve bunun &ouml;nkoşulu olan uygar yaşam bi&ccedil;imi, topraktan ge&ccedil;inmenin emek &ouml;rg&uuml;tlenmesinin temel birimlerini ve bu &ouml;rg&uuml;tlenme i&ccedil;inde kişisel ilişkilerin temel bi&ccedil;imini belirlediği uzun bir d&ouml;nemin tamamen yerinden edilmesi anlamına gelir. Erkek-kadın-&ccedil;ocuklardan oluşan ekonomik birim, toprağı işlemenin getirdiği ortak g&ouml;revleri yerine getiriyordu ve ataerkillik tarıma uygun tipik temel &ouml;rg&uuml;tlenmeydi.</p>
+Ancak biz, tutarlı ve sınırlandırılmamış bir bilinçdışı psikolojisinin en önemli keşfi olarak bunun tam tersini ortaya koyduğunu savunuyoruz. Bize göre, bilincin sınırları ardına hapsedilen ve tüm psişik olayları sabote eden dürtülerin ve duyguların korkunç çarpıtmaları ve bozulmaları, dış kısıtlamalar ve teşviklerle zaten bozulmuş ve yabancılaşmış bir ruhun normal sapmaları ve umutsuzluk nöbetleridir. Kendi yönelim gücünün, doğuştan gelen değer sisteminin bastırılması, ruhun bu durumunun ön koşuludur. Her içsel çekişmenin ardında doğuştan gelen ve yabancı güdülerin uzlaşmazlığını görürüz. Tüm yatkınlıkların zorunlu olarak birleşik olduğu bizim için aşikardır ve doğuştan gelen ve yatkın olanın bir uyum, önceden oluşturulmuş uyumlu bir birlikte çalışma olarak bariz amaçlılığını kabul etmemek saçma görünür. Doğuştan gelen dürtülerin yalnızca bireysel anlamda değil, aynı zamanda ve her şeyden önce toplumsal bir amaçlılık anlamında da amaçlı olduğunu varsayıyoruz. Şu anda bilinçdışı psikolojisinin yöntemlerini kullanarak bastırılmış bir durumdan kurtarabilecek konumda olduğumuz bu egemen yatkın-sosyal ve doğuştan gelen-etik eğilim, Kropotkin'in keşiflerinde zaten bize tanıtılmıştı: doğuştan gelen "birbirine yardım etme içgüdüsü". Bu içgüdünün karşılaştırmalı biyolojik kanıtı sayesinde Kropotkin, hem genetik temelli hem de normatif bir disiplin olarak gerçek bir etiğin temelini oluşturmaya başlamıştır.
-<p>Kent yaşamına ge&ccedil;iş, bu varoluş bağını ve t&uuml;m &ouml;nemli şeylerin toprağa ve toprağın işlenmesine adaptasyonunu sona erdirir. Topraktan bu kurtuluşla birlikte, insan toprağa bağlı olmadan &ouml;nce var olana benzer yeni bir genişleyen canlılık uyanışı gelir.</p>
+Artık bilinçdışına, eğilimin temel değerlerine, en derine bastırılmış güdülere kadar nüfuz edebiliyoruz ve bunu, psikanalitik çalışmanın özel bir ilkesi haline gelen bastırılmış etik eğilimler hakkındaki yeni önermelerimizin teknik bir kullanımı yoluyla yapabiliyoruz. Nevrozun temel semptomlarının yok edilemezliği, ya da daha iyi bir deyişle, yeniden tanımlanamazlığı olgusu, şimdiye kadar çok esrarengizdi, her bir semptomun, ne kadar korkutucu, iğrenç ya da grotesk olursa olsun, köklü, orijinal bir güdüye sıkı sıkıya bağlı olduğu gerçeğine kadar izlenebilir - her zaman yeniden tanımlanamaz bir şekilde iyiye ait olacak bir güdü, Ancak bu güdüyü kendisine sabitlenmiş çağrışımlardan ayırarak ve özgür bir bilinç eylemi içinde kendine özgü işlevini yerine getirmesini sağlayarak, bu çarpıtılmış, yanlış biçimlendirilmiş ve paradoksal güdünün yaşam ve ifade yolunu açtığı önceden sabitlenmiş belirti ortadan kalkacaktır. Bu şekilde, birçok kadının mazoşist tutumunun üstesinden, altta yatan annelik arzusunun farkına varmaları sağlanarak gelinebilir; olumsuz yönde çarpıtılmış kendini soyutlamanın üstesinden, ahlaki açıdan gerekli olan belirli bir savunma mekanizmasının açığa çıkarılmasıyla gelinebilir vs. Kendine ve başkalarına yönelik sayısız patolojik sabotaj vakası, devrimci protesto dürtüsünün serbest bırakılması ve hem kişinin kendi psişik karakterini koruma içgüdüsünün hem de birbirine yardım etme içgüdüsünün durumsal-ahlaki projeksiyonu ile çözülebilir.
-<p>Kabaran i&ccedil;sel yaşamın bu yenilenmesi muazzam miktarda yaratıcı g&uuml;c&uuml; harekete ge&ccedil;irir ve bu yaklaşan karar zamanlarını kaotik olarak fışkıran yeniden oluşumun tipik y&uuml;ksek d&ouml;nemlerinden biri haline getirir.</p>
+Bilinçdışı psikolojisinin yöntemleri sayesinde neredeyse ölçülemeyecek kadar çok olumlu psişik gücü serbest bırakabiliriz - bu daha önce hiçbir çağda mevcut olmayan bir olanaktır. Bu nedenle, katlanmak zorunda kalacağımız ve daha önce gelişiminin bu aynı noktasında her kültüre felaket getirmiş olan krize kendimizi yeni bir umut ve sorumlulukla hazırlayabiliriz.
-<p>Bu gelişim d&uuml;zeyinde, istisnasız her k&uuml;lt&uuml;rde cinsel ahlakta bir kriz meydana gelir. Ahlak alanındaki geri d&ouml;n&uuml;ş&uuml; olmayan &ccedil;&ouml;z&uuml;lme s&uuml;reci, bu kurumun tamamen eskidiğini g&ouml;stermektedir. Tarımın egemen olduğu d&ouml;nemde tarımsal-ekonomik bir kurum olarak hala ge&ccedil;erliydi, ancak topraktan tamamen koptuğu andan itibaren ilkel insan i&ccedil;in olduğu kadar yeni d&ouml;nem insanı i&ccedil;in de yabancıdır.</p>
+Gelişiminin belirli bir aşamasında, yani kent kültürünün tam olgunlaşmasıyla birlikte, her toplum çöküş ya da değişim alternatifiyle karşı karşıya kalır. Bir toplumun kültürel yaşamında kentin egemenliği ve bunun önkoşulu olan uygar yaşam biçimi, topraktan geçinmenin emek örgütlenmesinin temel birimlerini ve bu örgütlenme içinde kişisel ilişkilerin temel biçimini belirlediği uzun bir dönemin tamamen yerinden edilmesi anlamına gelir. Erkek-kadın-çocuklardan oluşan ekonomik birim, toprağı işlemenin getirdiği ortak görevleri yerine getiriyordu ve ataerkillik tarıma uygun tipik temel örgütlenmeydi.
-<p>Topraktan kopan ataerkil aile, bu t&uuml;r doğal olmayan ilişkilerin dayanılmaz karakterini hafifleten tek şey olan g&ouml;reli uygunluğun ekonomik değerini kaybeder ve artık ekonomik olarak da baskıcı hale gelir ve bireye y&uuml;k olur. Elde tuttuğu tek iyi nitelik, her &ccedil;ocuk i&ccedil;in mali sorumluluğun sosyal g&uuml;vencesidir. Bireyin kendisini kısıtlayan ve &ccedil;arpıtan anlamsız baskıya karşı insani protestosu, i&ccedil; &ccedil;atışmanın stresini arttırmadan artık bastırılamaz. Yeni bir i&ccedil;sellik ile giderek daha temelsiz hale gelen gelenek arasındaki uyumsuzluk daha da artacaktır. B&ouml;yle zamanların karakteristiği olan &quot;ahlak&quot; ile aşırı telafi &ccedil;abaları, a&ccedil;ık&ccedil;a ve istisnasız olarak, eski normların yetersiz motiflerini değiştirmeye veya tamamlamaya ve ka&ccedil;ınılmaz ve boş bir propaganda yoluyla eski g&uuml;c&uuml; geri kazanmaya y&ouml;nelik boş girişimlerdir. Ahlak her zaman &ouml;zel hayata y&uuml;k olma, hatta zaman zaman ona tecav&uuml;z etme eğilimindedir. Bu da, bu t&uuml;r evrelerin k&uuml;lt&uuml;rel yaşamı i&ccedil;in kıyaslanamayacak kadar daha &ouml;nemli ve daha etkili olan taban tabana zıt bir olgunun, yani bir ilke olarak ahlaksızlığın gelişimini teşvik eder. Ahlaksızlık, b&ouml;ylesi kritik zamanlarda derinlerde yatan, gizli &ccedil;aresizliğin dışavurumudur; kendi i&ccedil;inde ve en başından beri son derece g&ouml;receli ve artık tamamen eskimiş olan mevcut ahlakın, etik değerler ve normlar kavramı ve olasılığı ile karıştırılmasından kaynaklanır. Hem ahlaksızlığın hem de ahlakın temelinde zamanın işaretlerinin yanlış okunması yatmaktadır. Zira &quot;ahlaki &ccedil;&uuml;r&uuml;me&quot;, eski normların yerine yenilerinin konması gerekliliğine işaret eder.</p>
+Kent yaşamına geçiş, bu varoluş bağını ve tüm önemli şeylerin toprağa ve toprağın işlenmesine adaptasyonunu sona erdirir. Topraktan bu kurtuluşla birlikte, insan toprağa bağlı olmadan önce var olana benzer yeni bir genişleyen canlılık uyanışı gelir.
-<p>B&ouml;ylece, gelişimimizin i&ccedil;inden ge&ccedil;mek zorunda olduğumuz bu aşaması belirlenmiş olur. Bu, her k&uuml;lt&uuml;re kriz ve felaket getirmiş olan aynı aşamadır. Daha &ouml;nce hi&ccedil;bir zaman bu anın kader meydan okuması yeterince karşılanmamıştı: tamamen yeni bir şey, yeni bir kurum ve yeni değerler, bu kez insan ruhuna daha sadık olacak ve hala devam eden ve &ccedil;ok &ouml;nemli bir sorunu &ccedil;&ouml;zmeye yardımcı olacak değerler yaratma ve &uuml;retken bir şekilde ger&ccedil;ekleştirme meydan okuması: kadınlara annelik g&ouml;revlerini &uuml;stlenebilecek ekonomik kabiliyet kazandırma sorunu. Ger&ccedil;ek sosyal ve etik sorun, toplum i&ccedil;in ilk ve en acil sorun yalnızca budur. Bu belirleyici zamanda bu soru inan&ccedil;la ve anlayışla sorulursa, yanıt kendiliğinden ortaya &ccedil;ıkacaktır: anneleri ekonomik olarak korumak ve &ccedil;ocukların yetiştirilmesini sağlamak toplumun y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;ğ&uuml;d&uuml;r. B&ouml;ylece, t&uuml;m &ouml;nemli reformların başlangı&ccedil;taki bi&ccedil;imlerin daha y&uuml;ksek bir d&uuml;zeyde ve d&uuml;zende tekrarlanması olduğu yasası ger&ccedil;ekleşmiş olacaktır. Topraktan kopuş, her t&uuml;rl&uuml; deneyim ve talebin yanı sıra d&uuml;nyanın, diğer insanların ve kişinin kendi benliğinin i&ccedil;sel kavranışını ve toplum, onun devam ettirici g&uuml;&ccedil;leri, kurumları ve değerleri &uuml;zerindeki talepleri ilkel zamanların &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;ne geri g&ouml;t&uuml;r&uuml;r, ancak farklılaşma d&uuml;zeyi, sonsuza dek katlanılan acıların ve devrimci protestonun muazzam &ouml;l&ccedil;&uuml;de artan g&uuml;c&uuml;n&uuml;n bir sonucu olarak &ouml;nemli &ouml;l&ccedil;&uuml;de y&uuml;kseltilmiştir.</p>
+Kabaran içsel yaşamın bu yenilenmesi muazzam miktarda yaratıcı gücü harekete geçirir ve bu yaklaşan karar zamanlarını kaotik olarak fışkıran yeniden oluşumun tipik yüksek dönemlerinden biri haline getirir.
+
+Bu gelişim düzeyinde, istisnasız her kültürde cinsel ahlakta bir kriz meydana gelir. Ahlak alanındaki geri dönüşü olmayan çözülme süreci, bu kurumun tamamen eskidiğini göstermektedir. Tarımın egemen olduğu dönemde tarımsal-ekonomik bir kurum olarak hala geçerliydi, ancak topraktan tamamen koptuğu andan itibaren ilkel insan için olduğu kadar yeni dönem insanı için de yabancıdır.
+
+Topraktan kopan ataerkil aile, bu tür doğal olmayan ilişkilerin dayanılmaz karakterini hafifleten tek şey olan göreli uygunluğun ekonomik değerini kaybeder ve artık ekonomik olarak da baskıcı hale gelir ve bireye yük olur. Elde tuttuğu tek iyi nitelik, her çocuk için mali sorumluluğun sosyal güvencesidir. Bireyin kendisini kısıtlayan ve çarpıtan anlamsız baskıya karşı insani protestosu, iç çatışmanın stresini arttırmadan artık bastırılamaz. Yeni bir içsellik ile giderek daha temelsiz hale gelen gelenek arasındaki uyumsuzluk daha da artacaktır. Böyle zamanların karakteristiği olan "ahlak" ile aşırı telafi çabaları, açıkça ve istisnasız olarak, eski normların yetersiz motiflerini değiştirmeye veya tamamlamaya ve kaçınılmaz ve boş bir propaganda yoluyla eski gücü geri kazanmaya yönelik boş girişimlerdir. Ahlak her zaman özel hayata yük olma, hatta zaman zaman ona tecavüz etme eğilimindedir. Bu da, bu tür evrelerin kültürel yaşamı için kıyaslanamayacak kadar daha önemli ve daha etkili olan taban tabana zıt bir olgunun, yani bir ilke olarak ahlaksızlığın gelişimini teşvik eder. Ahlaksızlık, böylesi kritik zamanlarda derinlerde yatan, gizli çaresizliğin dışavurumudur; kendi içinde ve en başından beri son derece göreceli ve artık tamamen eskimiş olan mevcut ahlakın, etik değerler ve normlar kavramı ve olasılığı ile karıştırılmasından kaynaklanır. Hem ahlaksızlığın hem de ahlakın temelinde zamanın işaretlerinin yanlış okunması yatmaktadır. Zira "ahlaki çürüme", eski normların yerine yenilerinin konması gerekliliğine işaret eder.
+
+Böylece, gelişimimizin içinden geçmek zorunda olduğumuz bu aşaması belirlenmiş olur. Bu, her kültüre kriz ve felaket getirmiş olan aynı aşamadır. Daha önce hiçbir zaman bu anın kader meydan okuması yeterince karşılanmamıştı: tamamen yeni bir şey, yeni bir kurum ve yeni değerler, bu kez insan ruhuna daha sadık olacak ve hala devam eden ve çok önemli bir sorunu çözmeye yardımcı olacak değerler yaratma ve üretken bir şekilde gerçekleştirme meydan okuması: kadınlara annelik görevlerini üstlenebilecek ekonomik kabiliyet kazandırma sorunu. Gerçek sosyal ve etik sorun, toplum için ilk ve en acil sorun yalnızca budur. Bu belirleyici zamanda bu soru inançla ve anlayışla sorulursa, yanıt kendiliğinden ortaya çıkacaktır: anneleri ekonomik olarak korumak ve çocukların yetiştirilmesini sağlamak toplumun yükümlülüğüdür. Böylece, tüm önemli reformların başlangıçtaki biçimlerin daha yüksek bir düzeyde ve düzende tekrarlanması olduğu yasası gerçekleşmiş olacaktır. Topraktan kopuş, her türlü deneyim ve talebin yanı sıra dünyanın, diğer insanların ve kişinin kendi benliğinin içsel kavranışını ve toplum, onun devam ettirici güçleri, kurumları ve değerleri üzerindeki talepleri ilkel zamanların özgürlüğüne geri götürür, ancak farklılaşma düzeyi, sonsuza dek katlanılan acıların ve devrimci protestonun muazzam ölçüde artan gücünün bir sonucu olarak önemli ölçüde yükseltilmiştir.
+
+Zamanın kendisi, ruh ve yıkım, arzu ve öfke olarak değişime ya da çöküşe doğru kaotik bir şekilde ilerleyen ölçülemez içsel gücü sağlar. Bu gücün en büyük kısmı kabul edilmiş normlarla içsel çatışma nedeniyle dağılır ve bilinçdışında bastırılır. Bastırılmış olanın bu alanında hazır duran ne varsa - doğuştan gelen, ebedi değerler ve bu geçiş döneminin yenileyici güçleri - bugün kararlı bir şekilde kullanıma hazır hale getirme konumundayız. Sonunda umudumuz ve diğer tüm zamanlara karşı sorumluluğumuz olarak ulaştığımız bu görev, durmaksızın çaba ve detaylara adanmış bir dikkat gerektirmektedir. Her şeyden önce, her bir insanın ruhuna giden yolu bulabilmemiz için eğitim sistemimizde buna birincil önem verilmelidir. Ve bu, hiçbir kısıtlama olmaksızın, tüm sonuçları kabul ederek ve bugün otorite, kurum, güç ve gelenek adına insanlığın kendini gerçekleştirmesinin önünde duran her şeye ve her şeye karşı mutlak ve uzlaşmaz bir karşıtlığın tam bilinciyle gerçekleştirilmelidir.
+
+<br>
-<p>Zamanın kendisi, ruh ve yıkım, arzu ve &ouml;fke olarak değişime ya da &ccedil;&ouml;k&uuml;şe doğru kaotik bir şekilde ilerleyen &ouml;l&ccedil;&uuml;lemez i&ccedil;sel g&uuml;c&uuml; sağlar. Bu g&uuml;c&uuml;n en b&uuml;y&uuml;k kısmı kabul edilmiş normlarla i&ccedil;sel &ccedil;atışma nedeniyle dağılır ve bilin&ccedil;dışında bastırılır. Bastırılmış olanın bu alanında hazır duran ne varsa - doğuştan gelen, ebedi değerler ve bu ge&ccedil;iş d&ouml;neminin yenileyici g&uuml;&ccedil;leri - bug&uuml;n kararlı bir şekilde kullanıma hazır hale getirme konumundayız. Sonunda umudumuz ve diğer t&uuml;m zamanlara karşı sorumluluğumuz olarak ulaştığımız bu g&ouml;rev, durmaksızın &ccedil;aba ve detaylara adanmış bir dikkat gerektirmektedir. Her şeyden &ouml;nce, her bir insanın ruhuna giden yolu bulabilmemiz i&ccedil;in eğitim sistemimizde buna birincil &ouml;nem verilmelidir. Ve bu, hi&ccedil;bir kısıtlama olmaksızın, t&uuml;m sonu&ccedil;ları kabul ederek ve bug&uuml;n otorite, kurum, g&uuml;&ccedil; ve gelenek adına insanlığın kendini ger&ccedil;ekleştirmesinin &ouml;n&uuml;nde duran her şeye ve her şeye karşı mutlak ve uzlaşmaz bir karşıtlığın tam bilinciyle ger&ccedil;ekleştirilmelidir.</p>
-<p><br />
-&nbsp;</p>