Arşiv tarihçesi

summaryrefslogtreecommitdiff
path: root/b/bo
diff options
context:
space:
mode:
Diffstat (limited to 'b/bo')
-rw-r--r--b/bo/birartibir-org-1968-ve-mirasi-antonio-negri-anlatiyor.muse89
1 files changed, 89 insertions, 0 deletions
diff --git a/b/bo/birartibir-org-1968-ve-mirasi-antonio-negri-anlatiyor.muse b/b/bo/birartibir-org-1968-ve-mirasi-antonio-negri-anlatiyor.muse
new file mode 100644
index 0000000..9be9c80
--- /dev/null
+++ b/b/bo/birartibir-org-1968-ve-mirasi-antonio-negri-anlatiyor.muse
@@ -0,0 +1,89 @@
+<p>1959&rsquo;da hukuk felsefesi profes&ouml;r&uuml; olan Antonio Negri 1968&rsquo;le birlikte Sosyalist Parti&rsquo;den uzaklaşmış, Potere Operaio (İş&ccedil;i G&uuml;c&uuml;) &ccedil;evresine katılmıştı. 1973&rsquo;te Autonomia hareketine dahil oldu ve otonom iş&ccedil;i m&uuml;cadelesinin &ouml;nde gelen kuramcılarından biri haline geldi. 1977&rsquo;de, doğduğu Padova&rsquo;daki bir ayaklanmanın sorumlularından biri sayıldı, 1979&rsquo;da ise Kızıl Tugaylar&rsquo;ın eski başbakan Aldo Moro&rsquo;yu ka&ccedil;ırıp &ouml;ld&uuml;rmesi &uuml;zerine tutuklandı, bu asılsız su&ccedil;lama y&uuml;z&uuml;nden iki d&ouml;nem hapis yattı. 1960&rsquo;lı yıllardan beri hem d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r hem militan olarak y&uuml;r&uuml;tt&uuml;ğ&uuml; m&uuml;cadeleyi 2000&rsquo;li yıllarda art arda yayınladığı &ldquo;İmparatorluk&rdquo;, &ldquo;&Ccedil;okluk&rdquo; gibi kitaplarıyla sol d&uuml;ş&uuml;nceye yeni bir &ccedil;er&ccedil;eve sunarak s&uuml;rd&uuml;ren Antonio Negri&rsquo;nin &ldquo;68 ve mirası&rdquo; &uuml;zerine s&ouml;ylediklerine kulak kesiliyoruz. Express&rsquo;ten naklen&hellip;</p>
+
+<p><strong>1968&rsquo;de nerede, ne yapıyordunuz?</strong></p>
+
+<p><strong>Antonio Negri:</strong>&nbsp;1968&rsquo;de, hayatım Venedik&rsquo;le Padova arasında ge&ccedil;iyordu. Venedik&rsquo;te oturuyor, Padova&rsquo;da &uuml;niversitede kamu hukuku felsefesi dersi veriyordum. Ayrıca,&nbsp;<em>Potere Operaio</em>&nbsp;(İş&ccedil;i G&uuml;c&uuml;) grubunun militanlarındandım. Bu arada, &ldquo;68&rdquo;in İtalya&rsquo;da 1967&rsquo;de, hatta daha da &ouml;nce, 1965-66&rsquo;da Venedik ve Trente&rsquo;de &uuml;niversite işgalleriyle başladığını unutmamak l&acirc;zım. 1967&rsquo;de, Venedik yakınlarında, Valdagno&rsquo;da tekstil iş&ccedil;ileri ayaklandı. 1967&rsquo;de, aynı zamanda, oğlum doğdu. İş&ccedil;ilerle birlikte, Venedik&rsquo;te Mestre garını işgal etmiştik. Gar yangın yeriyken, karımın karnı burnunda k&ouml;pr&uuml;den bizi seyrettiğini hatırlıyorum.</p>
+
+<p><strong>Ayaklanmacıların &ccedil;oğundan daha yaşlıydınız, profes&ouml;rd&uuml;n&uuml;z; dolayısıyla, otoritenin temsilcisiydiniz&hellip;</strong></p>
+
+<p>1968&rsquo;de, 35 yaşındaydım. Benim duyduğum coşku ve neşe ş&uuml;phesiz gen&ccedil;lerinkinden daha farklıydı. İş&ccedil;i grevleri genellikle harika ş&ouml;lenlerle son bulurdu. Padova&rsquo;da fak&uuml;ltedeki bir şenliği hatırlıyorum. M&uuml;zikler &ccedil;alınıyor, yeniliyor i&ccedil;iliyor, danslar ediliyor, cigaralıklar t&uuml;tt&uuml;r&uuml;l&uuml;yor&hellip;</p>
+
+<p>Ders vermeye de devam ediyordum. 1967&rsquo;nin sonlarında, Padova &Uuml;niversitesi&rsquo;nde Keynesciliğin krizi &uuml;zerine bir seminer d&uuml;zenlemiştim. Birden &ouml;ğrenciler i&ccedil;eri girdi ve bizi kapı dışarı ettiler. İşte, hareketle ilişkim b&ouml;yle başladı! Hocalık konumumu sadece bir kere kullandım: Kızkardeşim biyoloji b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde &ouml;ğretim &uuml;yesiydi, &ouml;ğrenciler fak&uuml;lteye giriş-&ccedil;ıkışları engellediği i&ccedil;in, &nbsp;laboratuardaki 500 faresini besleyemiyordu. Ben de &ouml;ğrencilere&nbsp;<em>&ldquo;yoldaşlar, izin verin, laboratuara gitsin</em>&rdquo; dedim. Tek otorite kullanımım bu oldu.</p>
+
+<blockquote>
+<p>İtalya&rsquo;da, &ldquo;Mayıs &lsquo;68&rdquo; on yıl s&uuml;rd&uuml;, 1967&rsquo;den 1977&rsquo;ye, hatta 1979&rsquo;a kadar. Fransa&rsquo;da hareket &uuml;niversite i&ccedil;inde doğarken, İtalya&rsquo;da iş&ccedil;i m&uuml;cadeleleri ve direnişleri &ouml;ğrencilerinkine &ouml;nc&uuml;l&uuml;k etti. Tartışma alanı fabrikalardı, &uuml;niversitelerse fabrikalardaki deneyimlerin yansıdığı mek&acirc;nlardı. &nbsp;Bu &ccedil;ok &ouml;nemli bir fark.</p>
+</blockquote>
+
+<p><strong>Fransız &ldquo;Mayıs&rdquo;ıyla İtalyan &ldquo;Mayıs&rdquo;ının ortak noktası, &ouml;ğrenci hareketiyle iş&ccedil;i direnişinin buluşmasıydı. İki &uuml;lke arasında olayların yaşanışında ne gibi farklılıklar vardı?</strong></p>
+
+<p>Fransız Mayıs&rsquo;ı zaman ve mek&acirc;n bakımından &ccedil;ok sıkıştırılmıştı. İtalyan Mayıs&rsquo;ınınsa belli başlı bir sahnesi ve temel bir olayı yoktu. İtalya&rsquo;da, &ldquo;Mayıs 68&rdquo; on yıl s&uuml;rd&uuml;, 1967&rsquo;den 1977&rsquo;ye, hatta 1979&rsquo;a kadar. Asıl &ouml;nemlisi, İtalyan Mayıs&rsquo;ı esas olarak &ldquo;uvriyerizme&rdquo; dayanıyor. Fransa&rsquo;da hareket &uuml;niversite i&ccedil;inde doğarken, bizde iş&ccedil;i m&uuml;cadeleleri ve direnişleri &ouml;ğrencilerinkine &ouml;nc&uuml;l&uuml;k etti. Tartışma alanı fabrikalardı, &uuml;niversitelerse fabrikalardaki deneyimlerin yansıdığı mek&acirc;nlardı. Bu &ccedil;ok &ouml;nemli bir fark.</p>
+
+<p><strong>İş&ccedil;ilerin katıldığı &uuml;niversite işgalinden s&ouml;z ettiniz. Fransa&rsquo;daysa, Sorbonne &ouml;ğrencileri Renault iş&ccedil;ilerinin grevine destek vermişti. İtalyan iş&ccedil;iler fak&uuml;lteleri işgal ediyor, yani buraları tartışma mek&acirc;nı olarak g&ouml;r&uuml;yorlar&hellip;</strong></p>
+
+<p>Evet, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bir iş&ccedil;i alanının ele ge&ccedil;irilmesi &uuml;niversiteden ge&ccedil;iyordu: Fabrikalarda toplantı yapabileceğiniz yerler yoktu, zaten en ufak bir toplaşmada polis hemen dağıtıyordu. Dolayısıyla, kararlar &uuml;niversitelerde alındı. Ama dikkatinizi &ccedil;ekerim, iş&ccedil;i hareketinin bariz bir &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; vardı. Venedik&rsquo;te mimarlık fak&uuml;ltesi Porto Marghera&rsquo;daki kimyevi maddeler &uuml;reten fabrikaların iş&ccedil;ileri tarafından işgal edildi, ama iş&ccedil;i m&uuml;cadelesinin tamamının hizmetinde bir alan olarak g&ouml;r&uuml;l&uuml;yordu. İş&ccedil;i m&uuml;cadelesi toplumun demokratikleşmesi &ccedil;abasıyla somutlaştırılmalıydı. B&ouml;ylece, &ouml;ğretim&nbsp;<em>&ldquo;iş&ccedil;iler i&ccedil;in evler, şehirler inşa etmek ne demektir, nasıl olmalıdır?&rdquo;&nbsp;</em>gibi meselelerle ilgilenecekti. İtalyan Mayıs&rsquo;ı aynı zamanda &ccedil;ok daha &ldquo;patlayıcı&rdquo; da oldu.</p>
+
+<p><strong>Bir yazınızda ş&ouml;yle diyorsunuz:&nbsp;<em>&ldquo;68 fikriyatı aslında Fransa&rsquo;da olmadı. Orada fazla kısa &ouml;m&uuml;rl&uuml;yd&uuml;. Almanya&rsquo;da, hemen Frankfurt Okulu&rsquo;nun haleflerine ge&ccedil;ildi. İtalya&rsquo;daysa, en az iki ya da &uuml;&ccedil; &ccedil;ok &ouml;nemli d&uuml;ş&uuml;nce akımı ve hem olumlu hem olumsuz tarzda tecr&uuml;be ortaya &ccedil;ıktı. Bir yanda, Kızıl Tugaylar ve ter&ouml;rist k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;rg&uuml;tler; diğer yanda, başka hareketler i&ccedil;inde yer alan entelekt&uuml;eller ve emek&ccedil;iler, kadınlar ve &ouml;ğrenciler&hellip;&rdquo;</em>&nbsp;&ldquo;Tugay&rdquo; vakasını &ldquo;68 Mayıs&rdquo; fikriyatının başlıca akımlarından biri olarak mı g&ouml;r&uuml;yorsunuz?</strong></p>
+
+<p>Evet, başkaldırmacı bir d&uuml;ş&uuml;nce vardı. Bir kere, Kızıl Tugaylar&rsquo;ın ne olduğu konusunda anlaşmak l&acirc;zım. Ben kendi adıma, Kızıl Tugaylar&rsquo;ı hi&ccedil;bir zaman ter&ouml;rist bir &ouml;rg&uuml;t olarak g&ouml;rmedim. Kapitalizmin krizinin sonuna geldiğini, iş&ccedil;i sınıfı &uuml;zerinde, toplumun b&uuml;t&uuml;n&uuml; &uuml;zerinde siyasal ve entelekt&uuml;el bir hegemonya kurduğunu d&uuml;ş&uuml;nen insanlar tarafından kurulmuştu. D&uuml;nyada meydana gelen olaylarla bunun bağlantılarını kurmamız gerekir: 1971&rsquo;de, neoliberal saldırının başlangıcına imza atan dolar-altın bağının kopması; 1973&rsquo;te, Avrupa i&ccedil;in bir engelleme anlamına gelen petrol krizi; Vietnam&rsquo;da Amerikan emperyalizminin bozgunu&hellip; B&uuml;t&uuml;n bunlar, kapitalist tahakk&uuml;me son verebilecek bir iş&ccedil;i m&uuml;cadelesi fikrini temel alan İtalyan &lsquo;68&rsquo;inin taşıyıcıları oldu.</p>
+
+<blockquote>
+<p>&ldquo;&Ccedil;okluk&rdquo; sadece &ldquo;kitle&rdquo; değil, sadece &ldquo;sınıf&rdquo; da değil. Daha az maddi ve soyut; giderek daha entelekt&uuml;el ve yaratıcı bir emek kapasitesiyle tanımlanan bir tekil &ouml;zneler b&uuml;t&uuml;n&uuml;. &Ouml;te yandan, &ldquo;&ccedil;okluk&rdquo; iş&ccedil;i sınıfından daha geniş bir b&uuml;t&uuml;n. Aynı zamanda, kadın ve g&ouml;&ccedil;men, hareketli ve esnek&hellip;</p>
+</blockquote>
+
+<p><strong>Fransa&rsquo;da da aynı fikri savunanlar vardı ama, bu, tugay benzeri bir vakaya doğru evrilmedi.</strong></p>
+
+<p>Evet, ama İtalyan &lsquo;68&rsquo;i iş&ccedil;i ekstremizminin devamlılığı i&ccedil;indeydi. O d&ouml;nemde, bizde &ccedil;ok yeni bir toplumsal evrim yaşanıyordu. Anti-faşizm, h&uuml;k&uuml;metlerin soğuk savaş &ccedil;er&ccedil;evesinde dayattığı monarşik ve faşist rejimle kurumsal devamlılığın reddi, &ccedil;atışmanın hedefi haline geliyordu. Faşizmden &ccedil;ıkış, bir t&uuml;r premoderniteden &ccedil;ıkışa tekab&uuml;l ediyor. O zaman, &uuml;niversite iş&ccedil;ilerin &ccedil;ocuklarına kapılarını a&ccedil;ıyordu. Bu &ouml;ğrencilerin ve iş&ccedil;ilerin b&uuml;y&uuml;k bir kısmının İtalya&rsquo;nın g&uuml;neyinden gelen g&ouml;&ccedil;menler olduğunu g&ouml;z &ouml;n&uuml;nde bulundurmadan İtalyan Mayıs&rsquo;ını anlamak m&uuml;mk&uuml;n değil. Bu insanlar proletaryadan geliyorlardı ve k&ouml;yl&uuml; m&uuml;cadelesinin g&uuml;c&uuml;n&uuml; ve o zamana kadar ifade edilmemiş olan proleter şiddeti de beraberlerinde getiriyorlardı. İşte bu nedenle &ldquo;ter&ouml;rizm&rdquo; ve &ldquo;ekstremizm&rdquo; arasındaki fark &ccedil;ok temel. Kızıl Tugaylar ekstremist bir kuvvetti. Aptalca ve &ccedil;ılgınca bir adalet fikrine sahiptiler belki, ama yine de bu bir proleter adalet fikriydi.</p>
+
+<p><strong>Paris&rsquo;teki ayaklanmacılar&nbsp;<em>&ldquo;Bu daha başlangı&ccedil;, m&uuml;cadeleye devam&rdquo;</em>&nbsp;diye slogan atıyorlardı. O g&uuml;nden beri şu soru hep soruldu: &ldquo;68&rdquo;, o g&uuml;ne dek g&ouml;r&uuml;lmedik bir isyanın fitili miydi, yoksa kadim iş&ccedil;i m&uuml;cadelesinin nihai meydanlara &ccedil;ıkışı mı? Sosyolog Michel Crozier &lsquo;68 Mayıs&rsquo;ını &ldquo;son b&uuml;y&uuml;k g&ouml;steri&rdquo; olarak tanımlıyor. Siz ne d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorsunuz?</strong></p>
+
+<p>Teşhise katılıyorum, ama bundan &ccedil;ıkarılan sonu&ccedil;lara değil. &ldquo;68&rdquo;, evet, kadim iş&ccedil;i hareketinin sonuydu. Yeniden-inşa tamamlanmıştı ve &ccedil;alışanların olağan&uuml;st&uuml; bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&uuml;ne, adeta mutasyonuna tanık olduk. Bundan b&ouml;yle modernitenin değerleri h&uuml;k&uuml;ms&uuml;zd&uuml;. Bolşevik devrimiyle başlayan &ldquo;kısa y&uuml;zyıl&rdquo;ın sonuydu. 1968&rsquo;de, kom&uuml;nizmi başka t&uuml;rl&uuml; yeniden-icat etmeyi ama&ccedil;layan bir hareket doğdu. Dolayısıyla, &ldquo;68&rdquo; son b&uuml;y&uuml;k g&ouml;steri değil, bir zafer, &ccedil;&uuml;nk&uuml; &lsquo;68 her yere, emeğin biyopolitik unsuruna kadar, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k unsurunu soktu.</p>
+
+<p>Crozier 1973&rsquo;ten beri benim hasmım. Samuel Huntington gibi bir takım neoliberal fig&uuml;rlerle beraber o d&ouml;nemde imzaladıkları meşhur metinde mealen ş&ouml;yle diyorlardı:&nbsp;<em>&ldquo;68&rsquo;de, kitleler bizi korkuttu. Demokrasi artık onları durduramıyor. Demokrasinin sınırları olmalı.&rdquo;</em>&nbsp;Onlara g&ouml;re, cevap eski sistemi h&uuml;k&uuml;ms&uuml;z kılmaktan ibaret. Bir kapitalistin, d&uuml;nyayı disipline etmek i&ccedil;in kullandığı ara&ccedil;ların buharlaştığını kabullenmesinin kolay olduğunu mu sanıyorsunuz? O g&uuml;nden bu yana, kapitalizm yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmeyi bildi. Maalesef, iş&ccedil;i hareketi bunu yapamadı.</p>
+
+<blockquote>
+<p>Marksist dilde, meta i&ccedil;in &ldquo;&uuml;retim&rdquo;, hayat i&ccedil;inse &ldquo;yeniden-&uuml;retim&rdquo; kavramı kullanılır. Bence, bunun tersi daha doğru: Hayatlardan s&ouml;z ederken &ldquo;&uuml;retim&rdquo;, metadan s&ouml;z ederken &ldquo;yeniden-&uuml;retim&rdquo; demek. &lsquo;68&rsquo;de esas olan bu ge&ccedil;iş.</p>
+</blockquote>
+
+<p><strong>Solun anlayamadığı şey, diyorsunuz, &ldquo;cognitif&rdquo;, yani gayrımaddi ve iletişimsel bir emek bi&ccedil;iminin ortaya &ccedil;ıkışıydı. Bu, aynı zamanda, eski sanayi proletaryasından daha melez, yeni bir kolektif &ouml;znenin de ortaya &ccedil;ıkışı anlamına geliyor. &ldquo;&Ccedil;okluk&rdquo; adını verdiğiniz bu yeni &ouml;zg&uuml;rleşme &ouml;znesi 1968&rsquo;de mi doğdu?</strong></p>
+
+<p>Evet. &ldquo;&Ccedil;okluk&rdquo; sadece &ldquo;kitle&rdquo; değil, sadece &ldquo;sınıf&rdquo; da değil. Daha az maddi ve soyut; giderek daha entelekt&uuml;el ve yaratıcı bir emek kapasitesiyle tanımlanan bir tekil &ouml;zneler b&uuml;t&uuml;n&uuml;. &Ouml;te yandan, &ldquo;&ccedil;okluk&rdquo; iş&ccedil;i sınıfından daha geniş bir b&uuml;t&uuml;n. Aynı zamanda, kadın ve g&ouml;&ccedil;men, hareketli ve esnek&hellip; &ldquo;&Ccedil;okluk&rdquo;u oluşturan tekilliklerin her biri yaşama zevki ve &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k hazzıyla belirleniyor. &lsquo;68 Mayıs&rsquo;ı, eski fordist sisteme karşı, bedenleri ve arzuları &uuml;zerindeki devasa baskıya karşı iş&ccedil;ilerin isyanıyla harekete ge&ccedil;mişti. Kitlesel iş&ccedil;i, yerini toplumsal iş&ccedil;iye bırakıyor. &ldquo;Entelekt&uuml;el&rdquo; &uuml;retimden bahsederken &ldquo;hayatın&rdquo; &uuml;retiminden bahsettiğimizi unutmamak l&acirc;zım.</p>
+
+<p><strong><em>&ldquo;1968 bir devrim değil, hayatın &uuml;retiminin yeniden-icadıydı&rdquo;</em>&nbsp;diye yazıyorsunuz; ne kastediyorsunuz</strong></p>
+
+<p>Marksist dilde, meta i&ccedil;in &ldquo;&uuml;retim&rdquo;, hayat i&ccedil;inse &ldquo;yeniden-&uuml;retim&rdquo; kavramı kullanılır. Bence, bunun tersi daha doğru: Hayatlardan s&ouml;z ederken &ldquo;&uuml;retim&rdquo;, metadan s&ouml;z ederken &ldquo;yeniden-&uuml;retim&rdquo; demek. &lsquo;68&rsquo;de esas olan bu ge&ccedil;iş. &Uuml;retimin gittik&ccedil;e daha fazla &ldquo;gayrımaddi&rdquo; olduğunu s&ouml;ylemek, ger&ccedil;ekte gittik&ccedil;e daha fazla hayati hale geldiğini, bedensel unsurun giderek daha fazla &ouml;nemli olduğunu vurgulamak demek. &lsquo;68, bedenlerin devrimiydi, arzunun &ouml;zg&uuml;rleşmesinden ge&ccedil;en bir a&ccedil;ılma, serpilme talebiydi.</p>
+
+<p><strong>Bu, zihinlerde ve fiiliyatta kendini nasıl g&ouml;steriyor?</strong></p>
+
+<p>Gayet basit: İnsanlar tecridin ve yabancılaşmanın mutlak olduğu bant sisteminde &ccedil;alışmayı reddediyor.&nbsp;<em>&ldquo;Ben de bir bedenim, benim de zek&acirc;m var!&rdquo;</em>&nbsp;diyorlar. Erkekler&nbsp;<em>&ldquo;Benim gelirim kadınların &ouml;zg&uuml;rleşmesini engelleyen patriyarkal bir gelir. &Ouml;zg&uuml;r olmak i&ccedil;in kadınların da &ccedil;alışma imk&acirc;nına sahip olmaları gerekir&rdquo;</em>&nbsp;diyor. Feminist hareket bedeni yeniden-icat ediyor, topluluğun b&uuml;t&uuml;n kurumlarını ağa dahil ediyor. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu bir yenilikti: &ldquo;Kom&uuml;n&rdquo;, topluluk, bir şebeke artık. Bu sadece &uuml;retken değil, tekilliği koruyan son derece zengin, &ouml;zg&uuml;n bir iletişim bi&ccedil;imi de. Sohbetle, karşılıklı konuşmayla, s&ouml;zle, duygu alışverişiyle topluluğu, &ldquo;kom&uuml;n&rdquo;&uuml; zenginleştiriyoruz. Bug&uuml;n, başka bir zenginlik &uuml;retme bi&ccedil;imi tahayy&uuml;l edilemez. &ldquo;Reel sosyalizm&rdquo; bunu anlayamaz: İnsanları ve &uuml;retimi hiyerarşik bi&ccedil;imde &ouml;rg&uuml;tlemeniz artık m&uuml;mk&uuml;n değil. Hiyerarşiden ağa ge&ccedil;tik! 1968&rsquo;de, teorik planda bu ge&ccedil;işi anlamıştık. Ama siyasal alanda kaybettik.</p>
+
+<p><strong>Yani?</strong></p>
+
+<p>Bizi silahlı m&uuml;cadeleye y&ouml;nelten iş&ccedil;i ekstremizmi dalgasına kendimizi bıraktık. Benim gibi en ihtiyatlılar bile, bu dalgaya kendilerini teslim etti. Sadakat, sorumluluk ve angajman bizi silaha başvurmaya mecbur bırakmıştı. Bir toplumdan diğerine ge&ccedil;ildiğini anlıyorduk ve bunu y&ouml;nlendirebileceğimiz yanılsamasına kapılmıştık. Ama patronlar&nbsp;<em>&ldquo;Durun!&rdquo;</em>&nbsp;dedi:&nbsp;<em>&ldquo;Yeni &uuml;retim modelini, yeni toplumsal &ouml;rg&uuml;tlenme bi&ccedil;imini biz kuracağız!&rdquo;&nbsp;</em>Bizi hapishanelere attılar. Kırıp ge&ccedil;irdiler, yok ettiler bizi. Fransa&rsquo;da hi&ccedil;bir zaman bu kadar g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir bastırma hareketi olmadı.</p>
+
+<blockquote>
+<p>Yenilgiyi unutabilirim, başıma gelenleri unutabilirim, ama metamorfoz ge&ccedil;irdiğimi unutamam. 1960&rsquo;lı yıllar olağan&uuml;st&uuml;yd&uuml;. Kafamızda, bacaklarımızda varoldular! S&ouml;z konusu olan ger&ccedil;ek bir ihtida, bir kimliğin kayboluşu ve bir diğerine ge&ccedil;iş. Hatta daha da iyisi: Kimliksizliğe ge&ccedil;iş&hellip;</p>
+</blockquote>
+
+<p><strong>Sizce, sol &lsquo;68 Mayıs&rsquo;ından gerekli dersleri &ccedil;ıkarmadı mı?</strong></p>
+
+<p>Emeğin ve insanın &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&uuml;ne tanık olduk. &Uuml;retim bi&ccedil;imini baştan aşağı d&ouml;n&uuml;şt&uuml;ren ve bilişim teknolojisini tahakk&uuml;m aracı olarak kullanmayı beceren sermaye bunu gayet iyi anladı. Bu d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&uuml;n kendisini krize soktuğunu da anladı sermaye. İşte bu nedenle, polisiye tedbirler de dahil olmak &uuml;zere, her t&uuml;rl&uuml; araca başvurdu yenilenmesini teminat altına almak ve korumak i&ccedil;in. Denetim bi&ccedil;imleri artık giderek daha fazla finansal. Kumanda eden finans d&uuml;nyası.&nbsp;<em>&ldquo;Hakiki Marksistler Wall Street&rsquo;te&rdquo;</em>&nbsp;esprisi boşuna değil! Sol bu d&ouml;n&uuml;m noktasını kavrayamadı. Bunu sadece negatif a&ccedil;ıdan g&ouml;rd&uuml;: Kom&uuml;nizm bitti. Bug&uuml;n solun b&uuml;y&uuml;k krizi burada. Toplumumuzun yeni maddi temelini anlayamamış olmak değil sadece. Değişmeyi, yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmeyi, bug&uuml;nk&uuml; haliyle emeğin, yani entelekt&uuml;el ve ağa dayanan emeğin işleyişine uygun d&uuml;şmeyen eski bolşevik parti modelinden vazge&ccedil;meyi bilemedi. Ama solun en ağır hatası, bug&uuml;n Bush, Berlusconi, Sarkozy gibi adamlara yaslanmak durumunda kalan kapitalizmin g&uuml;&ccedil;s&uuml;zl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; anlayamamış olmasıdır. Sistem korkun&ccedil; derecede kırılganlaşmış durumda, &ccedil;&uuml;nk&uuml; finansal kapitalizm abs&uuml;rd bir tahakk&uuml;m bi&ccedil;imi; işte sol bunu anlayamadı.</p>
+
+<p><strong>Alternatif k&uuml;reselleşmeci hareket &ldquo;68&rdquo;e bağlı bu b&uuml;y&uuml;k d&ouml;n&uuml;ş&uuml;mleri sizce kavradı mı?</strong></p>
+
+<p>En azından kısmen anladı. Alternatif k&uuml;reselleşmeciler iktidarın artık ulus-devletlerin ellerinin arasında olmadığını g&ouml;rd&uuml;ler ve m&uuml;cadelelerini emperyal finansa karşı y&ouml;nelttiler. Ayrıca, m&uuml;cadeleleri k&uuml;resel &ouml;l&ccedil;ekte ve hareketli bi&ccedil;imlerde &ouml;rg&uuml;tleme zaruretinin bilincine vardılar. &Uuml;retim artık fabrika &uuml;retimi değil, d&uuml;nya &ouml;l&ccedil;eğinde belirleniyor. Eski tarz kom&uuml;nist partide, b&uuml;t&uuml;n bunlar imk&acirc;nsız olurdu. Bu nedenle, &ldquo;&ccedil;okluk&rdquo; ciddi bir reformizme, yani &uuml;retken ve barış&ccedil;ı gelişmenin ger&ccedil;ek &ouml;l&ccedil;&uuml;leri &uuml;zerinden tarihin devamlı d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&uuml;ne ulaşmamızı sağlayabilir.</p>
+
+<p><strong>Bug&uuml;n &lsquo;68 anmalarında size en &ccedil;arpıcı gelen ne?</strong></p>
+
+<p>Y&uuml;zeysellik. İş&ccedil;i sınıfının hi&ccedil;bir şekilde anılmaması. &lsquo;68 hep emeğin ve devrimin artık yok olduğu an olarak g&ouml;r&uuml;ld&uuml;. Bu &ccedil;ok yanlış. İdeolojik bir yaklaşım. Bu konsens&uuml;se karşı, &lsquo;68&rsquo;i hatırlayanlar umutsuzluğa kapılıyorlar. Eğer &lsquo;68 de durumları değiştiremediyse, artık bir şey m&uuml;mk&uuml;n değil diye d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;yor. Ama, &lsquo;68 sadece sondan bir &ouml;nceki Avrupa devrimiydi. Sondan bir &ouml;ncekiydi, &ccedil;&uuml;nk&uuml; son devrim hen&uuml;z olmadı, gelecek!</p>
+
+<p><strong>&ldquo;Hafızasızlığa &ouml;vg&uuml;&rdquo; adında bir makale yazmıştınız. &lsquo;68&rsquo;i unutma zamanının geldiğini mi d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorsunuz?</strong></p>
+
+<p>Bu m&uuml;mk&uuml;n değil. Yenilgiyi unutabilirim, başıma gelenleri unutabilirim, ama metamorfoz ge&ccedil;irdiğimi unutamam. Aziz Paul&rsquo;de de benim ilgimi &ccedil;eken bu: Varlığın ihtidası, m&uuml;htedi olması:&nbsp;<em>&ldquo;Yahudiydim. Hıristiyan oldum. Bir dini terk edip başka bir dine ge&ccedil;medim. Değişen benim varlığım.&rdquo;</em>&nbsp;Bu m&acirc;n&acirc;da &lsquo;68&rsquo;i unutamazsınız. 1960&rsquo;lı yıllar olağan&uuml;st&uuml;yd&uuml;. Kafamızda, bacaklarımızda varoldular! S&ouml;z konusu olan ger&ccedil;ek bir ihtida, bir kimliğin kayboluşu ve bir diğerine ge&ccedil;iş. Hatta daha da iyisi: Kimliksizliğe ge&ccedil;iş&hellip;</p>
+
+<p><strong>Sizin kendi ihtidanız, &ldquo;d&ouml;nme&rdquo;liğiniz somut olarak nasıl oldu?</strong></p>
+
+<p>Bilemiyorum. Bir yaşam bi&ccedil;imi se&ccedil;tim; &uuml;niversitedeki g&ouml;revimi kaybetmeme yol a&ccedil;an, beni hapishaneye g&ouml;t&uuml;ren, yazarak yaşamak zorunda bırakan bir hayat bi&ccedil;imi. Zor ve aynı zamanda &uuml;retken bir se&ccedil;imdi. Beni korudu. Hem yaşlı hem gencim. Şimdi, 1948&rsquo;den 2008&rsquo;e uzanan bir hik&acirc;ye yazmak istiyorum. 1948&rsquo;de 15 yaşındaydım, olgunluğa erişme &ccedil;ağı, ve o g&uuml;nden bug&uuml;ne nelerin değiştiğini anlamaya &ccedil;alışmak istiyorum. Bir nevi g&uuml;nl&uuml;k gibi d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum, k&uuml;&ccedil;&uuml;kken annemin beni tutmaya zorladığı g&uuml;nl&uuml;kler gibi. Altmış yıl &ouml;ncesinin d&uuml;nyasını hatırladığımda, her şey harikaydı diye ge&ccedil;iriyorum i&ccedil;imden. Artık eskisi gibi d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lemez. &lsquo;68 olmasaydı, 20. y&uuml;zyılın ikinci yarısı &ccedil;ok h&uuml;z&uuml;nl&uuml; olurdu. &lsquo;68 her şeyi değiştirdi, bizi değiştirdi. Bu nedenle, gen&ccedil;lerin &ldquo;hatırlamaya&rdquo; ihtiya&ccedil;ları yok. Onların DNA&rsquo;larında &lsquo;68. &lsquo;68 onların bedenlerinde.</p>
+
+<p>&Ccedil;eviren: Siren İdemen<br />
+<em>Express</em>, sayı 85, Haziran 2008</p>
+