Arşiv tarihçesi Giorgio Agamben — Nihilizmin Özü

summaryrefslogtreecommitdiff
diff options
context:
space:
mode:
Diffstat (limited to 'g/ga/giorgio-agamben-gi.muse')
-rw-r--r--g/ga/giorgio-agamben-gi.muse19
1 files changed, 14 insertions, 5 deletions
diff --git a/g/ga/giorgio-agamben-gi.muse b/g/ga/giorgio-agamben-gi.muse
index 57abc22..7051729 100644
--- a/g/ga/giorgio-agamben-gi.muse
+++ b/g/ga/giorgio-agamben-gi.muse
@@ -1,8 +1,17 @@
-<div>
-<p>&nbsp;</p>
+#title Gi
+#author Giorgio Agamben
+#source https://reznov.noblogs.org/nihilizmin-ozu/
+#lang tr
+#pubdate 2024-05-20T09:33:04
+#topics nihilizm, bireycilik, biricikçilik
+
+
+
+<br>
+
+“Nihilizmin özünü oluşturan “değerlerin değersizleştirilmesi” Nietzsche için birbirine karşıt iki anlam taşır. Bir tarafta, “tinin gücünün artmasına” ve yaşamsal gücün zenginleşmesine karşılık gelen nihilizm vardır, Nietzsche buna “aktif nihilizm” der. Diğer tarafta ise, “çöküşün” ve yaşamın yoksullaşmasının göstergesi olan nihilizm vardır, buna da “pasif nihilizm” der. Birbirine karşıt bu iki anlama, sanatta da benzer bir karşıtlık tekabül eder: Yaşam bolluğundan doğan bir sanat ve hayattan öç almak için yanıp tutuşan bir sanat. “Nietzsche Wagner’e Karşı”da şöyle der:
+
+“Estetik değerler söz konusu olduğunda, şöyle bir temel ayrıma başvuruyorum: Her örnekte kendime şunu soruyorum: ‘burada yaratıcı olan, açlık mı, bolluk mu?’ İlk bakışta, başka bir soru daha makul görünebilir: Yaratıcılığı harekete geçiren, sabitleme, ölümsüzleştirme, olma arzusu mudur, yoksa yıkma, değiştirme, gelecek, oluş arzusu mu? Fakat bu iki arzu türünün de, yakından incelendiklerinde, muğlak oldukları görülür. Yıkma, değiştirme ve oluş arzusu, içinde geleceği taşıyan taşkın bir enerjinin ifadesi olabilir (ben buna “Dionysosçu” arzu diyorum). Ama var olan her şey, bütün varoluş, onları öfkeden kudurttuğu ve tahrik ettiği için yıkan, yıkmaktan başka çaresi olmayan reddedilmişlerin ve mahrum kalmışların nefretinin ifadesi de olabilir. Bu duyguyu anlamak için anarşistlerimize yakından bakmanız yeterli. Ölümsüzleştirme arzusunu da iki türlü yorumlayabiliriz. Yüce gönüllülük ve sevgiyle harekete geçmiş bir arzu olabilir. Ama aynı zamanda, derin ıstırap çekenin, sürekli azap ve eza içinde kıvrananın, ıstırabının sadece ona özgü olan yanını yasa haline getirmek isteyenin zorbaca istenci de olabilir: Bu kişi, dokunduğu her şeyin üzerine kendi imgesini, ıstırabının imgesini nakşederek öcünü alır. Bu, en uç haliyle romantik kötümserliktir – ister Schopenhauer’in istenç felsefesi olun, isterse Wagner’in müziği, romantik kötümserlik kültürümüzün kaderindeki son büyük olaydır. Gelgelelim, bambaşka bir kötümserlik türü daha vardır ki ben ona geleceğin kötümserliği diyorum. Çünkü görüyorum, yaklaşıyor! Dionysosçu kötümserlik!”
-<p>&ldquo;Nihilizmin &ouml;z&uuml;n&uuml; oluşturan &ldquo;değerlerin değersizleştirilmesi&rdquo; Nietzsche i&ccedil;in birbirine karşıt iki anlam taşır. Bir tarafta, &ldquo;tinin g&uuml;c&uuml;n&uuml;n artmasına&rdquo; ve yaşamsal g&uuml;c&uuml;n zenginleşmesine karşılık gelen nihilizm vardır, Nietzsche buna &ldquo;aktif nihilizm&rdquo; der. Diğer tarafta ise, &ldquo;&ccedil;&ouml;k&uuml;ş&uuml;n&rdquo; ve yaşamın yoksullaşmasının g&ouml;stergesi olan nihilizm vardır, buna da &ldquo;pasif nihilizm&rdquo; der. Birbirine karşıt bu iki anlama, sanatta da benzer bir karşıtlık tekab&uuml;l eder: Yaşam bolluğundan doğan bir sanat ve hayattan &ouml;&ccedil; almak i&ccedil;in yanıp tutuşan bir sanat. &ldquo;Nietzsche Wagner&rsquo;e Karşı&rdquo;da ş&ouml;yle der:</p>
-<p>&ldquo;Estetik değerler s&ouml;z konusu olduğunda, ş&ouml;yle bir temel ayrıma başvuruyorum: Her &ouml;rnekte kendime şunu soruyorum: &lsquo;burada yaratıcı olan, a&ccedil;lık mı, bolluk mu?&rsquo; İlk bakışta, başka bir soru daha makul g&ouml;r&uuml;nebilir: Yaratıcılığı harekete ge&ccedil;iren, sabitleme, &ouml;l&uuml;ms&uuml;zleştirme, olma arzusu mudur, yoksa yıkma, değiştirme, gelecek, oluş arzusu mu? Fakat bu iki arzu t&uuml;r&uuml;n&uuml;n de, yakından incelendiklerinde, muğlak oldukları g&ouml;r&uuml;l&uuml;r. Yıkma, değiştirme ve oluş arzusu, i&ccedil;inde geleceği taşıyan taşkın bir enerjinin ifadesi olabilir (ben buna &ldquo;Dionysos&ccedil;u&rdquo; arzu diyorum). Ama var olan her şey, b&uuml;t&uuml;n varoluş, onları &ouml;fkeden kudurttuğu ve tahrik ettiği i&ccedil;in yıkan, yıkmaktan başka &ccedil;aresi olmayan reddedilmişlerin ve mahrum kalmışların nefretinin ifadesi de olabilir. Bu duyguyu anlamak i&ccedil;in anarşistlerimize yakından bakmanız yeterli. &Ouml;l&uuml;ms&uuml;zleştirme arzusunu da iki t&uuml;rl&uuml; yorumlayabiliriz. Y&uuml;ce g&ouml;n&uuml;ll&uuml;l&uuml;k ve sevgiyle harekete ge&ccedil;miş bir arzu olabilir. Ama aynı zamanda, derin ıstırap &ccedil;ekenin, s&uuml;rekli azap ve eza i&ccedil;inde kıvrananın, ıstırabının sadece ona &ouml;zg&uuml; olan yanını yasa haline getirmek isteyenin zorbaca istenci de olabilir: Bu kişi, dokunduğu her şeyin &uuml;zerine kendi imgesini, ıstırabının imgesini nakşederek &ouml;c&uuml;n&uuml; alır. Bu, en u&ccedil; haliyle romantik k&ouml;t&uuml;mserliktir &ndash; ister Schopenhauer&rsquo;in isten&ccedil; felsefesi olun, isterse Wagner&rsquo;in m&uuml;ziği, romantik k&ouml;t&uuml;mserlik k&uuml;lt&uuml;r&uuml;m&uuml;z&uuml;n kaderindeki son b&uuml;y&uuml;k olaydır. Gelgelelim, bambaşka bir k&ouml;t&uuml;mserlik t&uuml;r&uuml; daha vardır ki ben ona geleceğin k&ouml;t&uuml;mserliği diyorum. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; g&ouml;r&uuml;yorum, yaklaşıyor! Dionysos&ccedil;u k&ouml;t&uuml;mserlik!&rdquo;</p>
-</div>