Arşiv tarihçesi Otonom Yayıncılık Emekçileri — Antonio Negri Ve Bir Mücadelenin Soykütüğü

summaryrefslogtreecommitdiff
diff options
context:
space:
mode:
Diffstat (limited to 'o/oy/otonom-yayincilik-emekcileri-antonio-negri-ve-bir-mucadelenin-soykutugu.muse')
-rw-r--r--o/oy/otonom-yayincilik-emekcileri-antonio-negri-ve-bir-mucadelenin-soykutugu.muse54
1 files changed, 54 insertions, 0 deletions
diff --git a/o/oy/otonom-yayincilik-emekcileri-antonio-negri-ve-bir-mucadelenin-soykutugu.muse b/o/oy/otonom-yayincilik-emekcileri-antonio-negri-ve-bir-mucadelenin-soykutugu.muse
new file mode 100644
index 0000000..0d0a19a
--- /dev/null
+++ b/o/oy/otonom-yayincilik-emekcileri-antonio-negri-ve-bir-mucadelenin-soykutugu.muse
@@ -0,0 +1,54 @@
+<p>Antonio Negri&rsquo;nin Michael Hardt&rsquo;la beraber kaleme aldığı &ldquo;İmparatorluk&rdquo; kitabı ve takip eden ciltler &ccedil;ok&ccedil;a tartışıldı. Ama zannedildiğinin aksine &ldquo;imparatorluk&rdquo; yeni d&ouml;nem koşullarının ilham ettiği t&uuml;redi bir kavram değil, İtalyan devrimci m&uuml;cadelesinin ve Negri&rsquo;nin muhalif pozisyonunun yarattığı, tarihsel y&uuml;k&uuml; olan bir paradigmaydı. Negri&rsquo;nin &ldquo;Yaban Kuraldışılık&rdquo;, &ldquo;Yıkıcı Politika&rdquo;, &ldquo;Marx &Ouml;tesi Marx&rdquo; gibi bir&ccedil;ok eserini T&uuml;rk&ccedil;eye kazandıran Otonom Yayıncılık emek&ccedil;ilerinin yazısına bağlanıyoruz. 2006 Express&rsquo;inden naklen&hellip;</p>
+
+<p>T&uuml;rkiye&rsquo;de Nietzsche k&uuml;lliyatından &ouml;nce Nietzsche eleştirileri &ccedil;evrildi ve savunuldu. Aynı yazgıyı başka bir dizi d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r (Marx, Sartre, Freud vb.) ve d&uuml;ş&uuml;nce sistemi i&ccedil;in de s&ouml;ylemek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Antonio Negri&rsquo;nin adının duyulması da, Michael Hardt&rsquo;la kaleme aldığı son &ccedil;alışmalarından&nbsp;<em>İmparatorluk</em>&nbsp;kitabıyla başladı daha &ccedil;ok. Kitabın yurtdışında yarattığı tepkiler kısa s&uuml;rede T&uuml;rkiye&rsquo;deki politik, akademik ve entelekt&uuml;el &ccedil;evrelerin de ilgi odağı oldu.</p>
+
+<p>Kapitalizmin ge&ccedil;irdiği ontolojik d&ouml;n&uuml;ş&uuml;me uygun olarak yeni bir k&uuml;resel egemenlik bi&ccedil;iminin oluşumuna işaret eden İmparatorluk paradigması, ulus-devlete dayalı bir egemenlik bi&ccedil;imi olarak emperyalizm &ccedil;&ouml;z&uuml;mlemesine dayalı h&acirc;kim m&uuml;cadele perspektiflerinden radikal bir kopuşu da beraberinde getiriyordu. Bu a&ccedil;ıdan, Negri&rsquo;nin d&uuml;ş&uuml;ncesinin politik &ccedil;evreler tarafından alımlanması, Negri&rsquo;nin kapitalizmin iktidar işleyişinin krizine ge&ccedil;ici bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m olarak sorunsallaştırdığı modernizmin s&ouml;yleminin sınırlarına &ccedil;arparak salt olumsuzlamaya dayalı bir eleştirellik ve savunmacı bir tepkisellikle sınırlı kaldı. Bu sınır, Negri&rsquo;nin, arka planında yatan politik tarih, politik felsefe ve politik teori &uuml;zerinden konuşturulmasma engel oldu. Akademik ve entelekt&uuml;el &ccedil;evreler, daha doğrusu entelijensiya ise Negri&rsquo;yi, devrim temasını yeniden g&uuml;ncelleştirme &ccedil;abasından soyutlayarak tarihsizleştirdi, deyim yerindeyse, apolitik bir okumayla magazinleştirdi.</p>
+
+<p>Oysa Negri&rsquo;nin d&uuml;ş&uuml;nceleri, 1960&rsquo;lı yıllarda fabrika eksenli&nbsp;<em>Operaismo</em>&nbsp;hareketinden m&uuml;cadelenin artık fabrika merkezli olmaktan &ccedil;ıkarak b&uuml;t&uuml;n bir toplumun i&ccedil;ine yayıldığı&nbsp;<em>Autonomia</em>&nbsp;hareketine uzanan bir seyirde gelişti ve d&ouml;n&uuml;şt&uuml;. Dolayısıyla, hareketi besleyen ve &ouml;nc&uuml;l&uuml;k eden bir aydın fig&uuml;r&uuml;nden ziyade, hareketin dinamizminden beslenen bir entelekt&uuml;el iş&ccedil;i tanımı Negri&rsquo;ye daha uygun d&uuml;şer. Negri&rsquo;nin d&uuml;ş&uuml;ncesinin soyk&uuml;t&uuml;ğ&uuml;, toplumsal hareketlerin soyk&uuml;t&uuml;ğ&uuml;yle i&ccedil; i&ccedil;e ge&ccedil;miştir. Bir başka deyişle, Negri&rsquo;yi konuşturan tarihsel arka plan ve toplumsallık referans alınmadan yapılacak her atıf boşlukta kalacaktır.</p>
+
+<h4><strong>Emeğin otonomisi geleneği</strong></h4>
+
+<p>1960&rsquo;lı yıllar boyunca devam eden İtalya&rsquo;daki ilk m&uuml;cadele dalgası, iş&ccedil;ilerin işin reddi temelinde, &uuml;cretli emeğin sınıf &ccedil;ıkarlarının savunulması &uuml;zerine kurulu sendika ve parti bi&ccedil;imlerinin dışında ve karşısında konumlanan yeni politik &ouml;rg&uuml;tlenmelere y&ouml;nelişiyle şekillendi. Negri&rsquo;nin (Mario Tronti, Paolo Virno, Dalla Costa, Sergio Bologna ve diğerleriyle birlikte) i&ccedil;inde bulunduğu İtalyan iş&ccedil;iciliğini (ya da İngilizce konuşan d&uuml;nyadaki karşılığıyla Otonomist Marksizmi) diğer Marksizm geleneklerinden ayırt eden, emeğin sermayeden ve devletten ayrı, otonom g&uuml;c&uuml;ne yapılan vurgu, bu hareketin s&ouml;ylemini kuramlaştırma &ccedil;abasından ilham almıştı. Toplumsal dinamikleri siyasi olarak m&uuml;lks&uuml;zleştiren temsiliyete dayalı modern siyaset mekanizmalarının felce uğratılmasıyla, emeğin hayatı kolektif olarak &uuml;retebilme g&uuml;c&uuml;n&uuml; doğrudan politik bir g&uuml;&ccedil; olarak &ouml;rg&uuml;tleyebilmesinin koşullarının araştırılmasının &ouml;n&uuml; a&ccedil;ılmıştı.</p>
+
+<p>Sermaye karşısında etkin bir kurucu g&uuml;&ccedil; olarak emeğin otonomisi, Negri ve bu geleneğe katkı sunan yazarların d&uuml;ş&uuml;ncelerinde s&uuml;rekli bir tema olarak gelişti. 90&rsquo;lı yıllarda hareketin i&ccedil;inden gelen yazarların bu geleneğin birikimlerini, kapitalist &uuml;retim tarzındaki d&ouml;n&uuml;ş&uuml;mler &uuml;zerinden g&uuml;ncelleştirdiği&nbsp;<em>İtalya&rsquo;da Radikal D&uuml;ş&uuml;nce</em>&nbsp;derlemesi, hem bir d&ouml;nemin kapanışını, hem de bu d&ouml;nemin İtalya&rsquo;yla sınırlı olamayacak kadar k&uuml;resel ve radikal olan doğasını bir kez daha a&ccedil;ığa &ccedil;ıkarır.</p>
+
+<blockquote>
+<p>Hareketi besleyen ve &ouml;nc&uuml;l&uuml;k eden bir aydın fig&uuml;r&uuml;nden ziyade, hareketin dinamizminden beslenen bir entelekt&uuml;el iş&ccedil;i tanımı Negri&rsquo;ye daha uygun d&uuml;şer. Negri&rsquo;nin d&uuml;ş&uuml;ncesinin soyk&uuml;t&uuml;ğ&uuml;, toplumsal hareketlerin soyk&uuml;t&uuml;ğ&uuml;yle i&ccedil; i&ccedil;e ge&ccedil;miştir.</p>
+</blockquote>
+
+<p>Negri&rsquo;nin ilk denemelerinde, 1929 bunalımının Ekim devrimine karşı sermayenin yanıtı olduğu tespitinden hareketle kriz, antagonizma, Keynesci planlama ve planlamacı devletin (kapitalist veya sosyalist) doğası &uuml;zerinde durulur. &ldquo;Hukuk devleti&rdquo; ve &ldquo;emek devleti&rdquo; gibi burjuva nitelikli kavramsallaştırmalar yerinden edilir. Aynı yıllarda, ekonomik gelişmenin sermayenin iktidar sorunu ve projesi olduğu ortaya konulduktan sonra, &ldquo;planlamacı devlet&rdquo; yanılgısına dikkat &ccedil;ekilir ve emeği &ldquo;ekonomik gelişme&rdquo; ve bunun zorunluluklarına t&acirc;bi kılan her t&uuml;rl&uuml; girişim (sosyalist devlet, sendikal, reformist politikalar) eleştirilir. Negri&rsquo;nin İtalyan Kom&uuml;nist Partisi&rsquo;yle bağlarını koparması da aynı d&ouml;neme denk gelir. Zira bu s&uuml;re&ccedil;te İKP, &ouml;ğrenci-iş&ccedil;i eylemlerini &ldquo;sapkın&rdquo; olarak değerlendirir ve sendikalarla birlikte (&ldquo;tarihsel uzlaşı&rdquo; olarak adlandırılan) devletin demokratikleştirilmesi, istihdam ve işsizliği temel sorunlar olarak saptayarak iş ideolojisini yeniden &uuml;retir. Aynı d&ouml;nem, fabrika merkezli kitlesel &uuml;retime dayalı fordist &uuml;retimden işin giderek toplumsallaştığı post-fordist &uuml;retime ge&ccedil;işin işaretleriyle doludur. Negri, daha sonraki yazılarında bu d&ouml;nemi &ldquo;kitlesel iş&ccedil;i&rdquo;den &ldquo;toplumsal iş&ccedil;i&rdquo;ye ge&ccedil;iş olarak değerlendirecektir.</p>
+
+<p>Reformist cephenin &ldquo;&uuml;retken emek&rdquo; kavramı etrafında ileri s&uuml;rd&uuml;ğ&uuml; arg&uuml;manlara karşı, otonomi hareketi yeniden &uuml;retim ve dolaşım alanlarını da kapsayacak şekilde devrimci m&uuml;cadelenin (kadınlar, &ouml;ğrenciler, işsizler vb.) b&uuml;t&uuml;n topluma yayıldığına dikkat &ccedil;eker ve &uuml;cretli emeğin reddine dayalı sınıfın &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi otonom yapılar hayata ge&ccedil;irilir. Artık pratiğin teorileştirildiği bu aşama, aynı zamanda Negri&rsquo;nin Lenin ve sovyetler &uuml;zerine a&ccedil;ılımlarda bulunduğu yıllardır. Sovyetik &ouml;rg&uuml;tlenmelerin tasfiyesi, &uuml;cretli emeğin &ccedil;eşitli bi&ccedil;imlerde varlığını s&uuml;rd&uuml;rmesi, partinin devletleşmesi vb. sorunlar etrafında Lenin&rsquo;in parti, sınıf bileşimi, &ouml;nc&uuml;l&uuml;k &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;nceleri g&uuml;ndemleşir. Hegemonya kavramı temelinde sermayeye t&acirc;bi, durağan ve edilgen bir proletarya d&uuml;ş&uuml;ncesinin yerine, emek s&uuml;re&ccedil;lerinin niteliği, sınıfın ihtiya&ccedil; ve arzuları, siyasal ve toplumsal eylemliliğin kurumsal koşullarının karşılıklı etkileşimini ifade eden sınıf bileşimi kavramı, sınıfın &ouml;rg&uuml;tlenmesinin ve militanlığının dayandırıldığı temel olarak &ouml;ne &ccedil;ıkarılır.</p>
+
+<h4><strong>Kapitalizmin ve devletin &ouml;tesinde</strong></h4>
+
+<p>Aynı d&ouml;nemde, Padua &Uuml;niversitesi&rsquo;nden t&uuml;m şehre yayılan ve diğer b&ouml;lgeleri etkileyen isyan dalgası, aslında &lsquo;68&rsquo;in sadece bir r&uuml;zg&acirc;r olmadığının bir nevi kanıtıdır ve işin reddi temelinde anti-kapitalist m&uuml;cadelelerin boy verdiği bu yıllarda Negri, otonomi anlayışını daha net ifadelerle kavramlaştırır. &Ouml;nceki m&uuml;cadele dalgasını ayırt eden işin reddi s&ouml;ylemi, kapitalizmin değerlenme s&uuml;recinden bağımsız ve buna karşı olarak, emeğin kolektif ihtiya&ccedil;ları ve arzularına dayanan toplumsal değer ilişkilerine g&ouml;nderme yapan &ldquo;kendi emeğini değerli kılma&rdquo; s&ouml;ylemiyle birleşir.</p>
+
+<blockquote>
+<p>Otonomist Marksistler bir yandan reformist cepheye karşı militan bir sınıf m&uuml;cadelesini savunurken, diğer yandan da Kızıl Tugaylar ekseninde gelişen şiddetin temsili karakterini kıyasıya eleştirir. Ancak İtalya&rsquo;da devlet ter&ouml;r&uuml;n&uuml;n ilk adreslerinden biri yine Negri ve yoldaşları olacaktır.</p>
+</blockquote>
+
+<p>İtalyan devletinin baskıları dolayısıyla zamanının bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; &uuml;lke dışında ge&ccedil;irmek zorunda kalan Negri&rsquo;nin kom&uuml;nizm &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;ncelerini ifade ettiği&nbsp;<em>Marx &Ouml;tesi Marx</em>&nbsp;isimli &ccedil;alışması da bu d&ouml;neme tekab&uuml;l eder. &Eacute;cole Normale&rsquo;deki derslerden oluşan bu &ccedil;alışmada kom&uuml;nizmin kapitalist gelişimin nesnel yasalarının ka&ccedil;ınılmaz sonucu olarak ele alınması eleştirilir ve kom&uuml;nizm, kurucu bir &ouml;znellik ve kapitalist işten ve değer bi&ccedil;iminden &ouml;zg&uuml;rleşme olarak yeniden g&uuml;ndemleştirilir. Burada emek, sermayenin diyalektik işleyişinin &ccedil;elişkileri &uuml;zerinden değil, kendi g&uuml;c&uuml;n&uuml;n olumlamasıyla devinen antagonist bir &ouml;znellik olarak g&ouml;r&uuml;l&uuml;r. B&ouml;ylelikle kom&uuml;nizm, bir &ldquo;ge&ccedil;iş&rdquo; sorunu olmaktan &ccedil;ıkarılarak, kendi emeğini değerli kılmanın olanaklarını bug&uuml;nden yaratabilmenin politikliği olarak yeniden kurulur.</p>
+
+<p>Emeği kapitalizmin gelişiminin bir dinamiği olmaktan &ccedil;ıkaran otonomist anlayış, sermayenin emek &uuml;zerindeki tahakk&uuml;m&uuml;n&uuml;n g&uuml;vencesi olarak devleti de doğrudan karşısına alır. Otonomi hareketi ve genel olarak Otonomist Marksistler, devletin ele ge&ccedil;irilecek tarafsız bir mekanizma olarak algılanmasını, faşist nitelikli &ldquo;tekelci devlet kapitalizmi&rdquo;ne karşı yekpare bir sivil toplum d&uuml;ş&uuml;ncesinin savunulmasını ve akabinde emek m&uuml;cadelesinin dolaşım alanına indirgenerek talep siyasetine kapı aralanmasını şiddetle eleştirir ve bu m&uuml;cadele anlayışının salt bir devlet bi&ccedil;iminin eleştirisinden &ouml;teye gitmeyip kapitalist gelişme anlayışını farklı devlet bi&ccedil;imleriyle yeniden &uuml;rettiğini ileri s&uuml;rer.</p>
+
+<h4><strong>Marx &ndash; Spinoza terkibi</strong></h4>
+
+<p>Negri ve yoldaşlarının şiddeti kışkırtmakla su&ccedil;landığı 1977-79 arası d&ouml;nem, hareketin kendisinin bir yaşam bi&ccedil;imi haline gelmesiyle, şiddetin emeğin toplumsallığını yeniden kendine m&acirc;letmesi temelinde politikleştirilmesini savunduğu yıllardır. Otonomist Marksistler bir yandan reformist cepheye karşı militan bir sınıf m&uuml;cadelesini savunurken, diğer yandan da Kızıl Tugaylar ekseninde gelişen şiddetin temsili karakterini kıyasıya eleştirir. Ancak İtalya&rsquo;da devlet ter&ouml;r&uuml;n&uuml;n ilk adreslerinden biri yine Negri ve yoldaşları olacaktır.</p>
+
+<p>Cezaevinde ge&ccedil;en d&ouml;rt bu&ccedil;uk yıllık tutsaklığın ardından s&uuml;rg&uuml;n yıllarıyla devam edecek 80&rsquo;li yıllar, Negri&rsquo;nin, modernizmin temsiliyet ilişkilerini krize sokarak politikliğin toplumsallığa i&ccedil;kin olarak &ouml;rg&uuml;tlenişinin deneyimlerini yaratan İtalyan pratiğini, &ouml;zne ve bilin&ccedil; merkezli modern felsefe geleneğinin eleştirisi ve ilişkiselliğe dayalı i&ccedil;kin bir ontolojiyi g&uuml;ndeme getiren Fransız felsefesiyle buluşturduğu yıllardır. Bu a&ccedil;ıdan, bu d&ouml;nemin belki de en &ouml;nemli &ccedil;alışması, Negri&rsquo;nin y&uuml;z&uuml;n&uuml; bu eleştirinin bir ilk uğrağı olarak Spinoza&rsquo;ya d&ouml;nd&uuml;ğ&uuml;&nbsp;<em>Yaban Kuraldışılık</em>&nbsp;&ccedil;alışmasıdır.</p>
+
+<p>&#39;&#39;Negri&rsquo;nin d&uuml;ş&uuml;ncesinin sonraki gelişiminde, aslında Spinoza ve Marx&rsquo;ın birleştirilmesiyle &ccedil;okluk kavramı aynı zamanda bir sınıf kavramına d&ouml;n&uuml;şerek daha da merkezi hale gelecektir.&#39;&#39;</p>
+
+<p>&nbsp;</p>
+
+<p>Negri, bu &ccedil;alışmasıyla, emeğin tahakk&uuml;mc&uuml; bir iktidar olarak sermayeden bağımsız kurucu g&uuml;c&uuml;ne atıfla, Spinoza metafiziğinin kom&uuml;nalist fikirlerini tartışır. Tekilliklerin varlıklarını s&uuml;rd&uuml;rme &ccedil;abalarının kolektifliğine vurgu yapan ve bu y&ouml;n&uuml;yle &ndash;varolmak i&ccedil;in karşıtına ihtiya&ccedil; duyan diyalektik varlık anlayışından farklı olarak&ndash; i&ccedil;kin g&uuml;c&uuml;n olumlanmasını temel alan Spinoza&rsquo;nın &ccedil;okluk kavramı, toplumsala i&ccedil;kin bir politiklik olarak otonomi anlayışına sağlam bir ontolojik temel sunar. B&ouml;ylece Negri,&nbsp;<em>Marx &Ouml;tesi Marx</em>&rsquo;la başlayan diyalektik eleştirisini&nbsp;<em>Yaban Kuraldışılık</em>&rsquo;ta g&uuml;c&uuml;n olumlanmasını temel alan i&ccedil;kin bir ontoloji anlayışıyla daha da ileriye g&ouml;t&uuml;r&uuml;r. Negri&rsquo;nin d&uuml;ş&uuml;ncesinin sonraki gelişiminde, aslında Spinoza ve Marx&rsquo;ın birleştirilmesiyle &ccedil;okluk kavramı aynı zamanda bir sınıf kavramına d&ouml;n&uuml;şerek daha da merkezi hale gelecektir.</p>
+
+<p>Negri&rsquo;nin bu d&ouml;nem eserlerinde, Michel Foucault, Gilles Deleuze ve Felix Guattari gibi Fransız d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rlerinin etkisi yalnızca politik felsefede değil, m&uuml;cadele dalgalarının baskısıyla kapitalizmin iktidar işleyişinin i&ccedil;inden ge&ccedil;tiği yeniden yapılanmanın ve bu d&ouml;n&uuml;ş&uuml;mde ortaya &ccedil;ıkan yeni toplumsal &ouml;znelliklerin &ccedil;&ouml;z&uuml;mlenmesinde de kendini hissettirir. Negri ile Guattari&rsquo;nin yoldaşlıkları, bir kader ortaklığının &ouml;tesinde, kom&uuml;nizmin artık &ouml;ld&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n iddia edildiği yıllarda kom&uuml;nizme akt&uuml;el bir olanak işaret eden&nbsp;<em>Bizim Gibi Kom&uuml;nistler</em>&nbsp;kitabında kendini hissettirdiği &uuml;zere, ortak bir arzuya da dayanır. Bu kitapta &ouml;ne &ccedil;ıkan entegre d&uuml;nya kapitalizmi kavramı, kapitalizmin ontolojisindeki d&ouml;n&uuml;ş&uuml;me işaret etmesiyle birlikte, sonradan geliştirilecek olan İmparatorluk paradigmasına da bir temel oluşturur. İtalyan deneyiminin kazandırdığı kavramsal cephane, kapitalizmin iktidar işleyişindeki niteliksel d&ouml;n&uuml;ş&uuml;mle birlikte elden ge&ccedil;irilerek g&uuml;ncellenmektedir.</p>
+
+<p>21. y&uuml;zyıla bir siyasal manifesto &ouml;nerisi olarak sunulan&nbsp;<em>Yıkıcı Politika</em>&rsquo;da, toplumun i&ccedil;ine yayılmış ve merkezsizleşmiş bir &uuml;retim s&uuml;recinin &ccedil;&ouml;z&uuml;mlenmesiyle birlikte, &ouml;znelliğin antagonist &uuml;retiminin yeni boyutlarının araştırılmasına girişilir. İtalya&rsquo;daki m&uuml;cadelelerde ortaya &ccedil;ıkan yeni toplumsal &ouml;znelliklerin soyutlaması olarak toplumsal iş&ccedil;i, yeni y&uuml;zyılın antagonist fig&uuml;r&uuml; olarak &ouml;nerilir. Bu y&ouml;n&uuml;yle toplumsal iş&ccedil;i, bug&uuml;n Negri&rsquo;nin karşı-imparatorluğun kurucu g&uuml;c&uuml; olarak dillendirdiği &ccedil;okluğun &ouml;ncel bir kavramlaştırmasıdır da. Negri&rsquo;nin d&uuml;ş&uuml;ncesindeki bu s&uuml;reklilikler ve başkalaşımlar g&ouml;z &ouml;n&uuml;nde tutulduğunda,&nbsp;<em>İmparatorluk</em>&nbsp;ve&nbsp;<em>&Ccedil;okluk</em>&nbsp;kitaplarına kadar g&ouml;t&uuml;r&uuml;lebilecek olan bu d&ouml;nem, d&uuml;ş&uuml;nsel mimarinin yeni bir kuruluş s&uuml;recinin gereksindiği paradigma değişikliğine uygun olarak şekillenişiyle ayırt edilebilir.</p>
+
+<p>Deleuze, kavramları temsillerden ziyade yaratılar olarak sunarken son derece &ouml;nemli bir kopuş ger&ccedil;ekleştirmişti. Kavramlar, değişmez ger&ccedil;eklerden ziyade, etkin olmak, oluşumuzun i&ccedil;inde hayat bulmak ve anlam kazanmak durumundadır. Negri&rsquo;nin ge&ccedil;miş d&ouml;nemin s&ouml;yleminden k&ouml;kl&uuml; bir kopuşu i&ccedil;eren imparatorluk ve &ccedil;okluk paradigması, basit&ccedil;e bir entelekt&uuml;el t&uuml;retmenin &ouml;tesinde, emeğin &ouml;zg&uuml;rleşme s&ouml;yleminin yeniden kuruluşunun ihtiya&ccedil;ları a&ccedil;ısından değerlendirildiğinde anlam kazanacaktır. Bu paradigmanın soyk&uuml;t&uuml;ğ&uuml;, devrimci tarihin birikimlerinin bug&uuml;n&uuml;n ihtiya&ccedil;ları &uuml;zerinden yeniden g&uuml;ncelleşmesinin olanaklarını da i&ccedil;inde barındırmaktadır. Dileriz, bu topraklarda bu soyk&uuml;t&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n keşfinin ve tartışılmasının olanaklarının yaratılması konusundaki &ccedil;abalar, m&uuml;cadele pratiklerinin ve birikimlerinin kuruluşunda bir katkı olarak yerini bulur.</p>
+
+<p><em>Express, sayı 67, Aralık 2006</em></p>
+