Arşiv tarihçesi

summaryrefslogtreecommitdiff
path: root/t
diff options
context:
space:
mode:
Diffstat (limited to 't')
-rw-r--r--t/tk/theodore-kaczynski-sanayi-toplumu-ve-gelecegi.muse594
1 files changed, 594 insertions, 0 deletions
diff --git a/t/tk/theodore-kaczynski-sanayi-toplumu-ve-gelecegi.muse b/t/tk/theodore-kaczynski-sanayi-toplumu-ve-gelecegi.muse
new file mode 100644
index 0000000..3e4edae
--- /dev/null
+++ b/t/tk/theodore-kaczynski-sanayi-toplumu-ve-gelecegi.muse
@@ -0,0 +1,594 @@
+<p><strong>Giriş</strong></p>
+
+<p><strong>1.</strong> Sanayi Devrimi ve sonu&ccedil;ları insan soyu i&ccedil;in bir felaket oldu. Bu sonu&ccedil;lar, &ldquo;gelişmiş&rdquo; &uuml;lkelerde yaşayan bizlerin yaşamdan beklentilerimizi olduk&ccedil;a arttırırken toplumun denge&shy;sini bozdu, yaşamı anlamsızlaştırdı, insanları aşağılamalara maruz bıraktı, yaygın psikolojik acılara (&Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; D&uuml;nya&rsquo;da fiziksel acılara da) yol a&ccedil;tı ve doğal d&uuml;nyayı şiddetli zararlara uğrattı. Teknolojik ilerleyişin devamı durumu daha da k&ouml;t&uuml;leştirecek; insanları daha b&uuml;y&uuml;k aşağılamalara maruz bırakıp, doğal yaşamda daha fazla zarara sebep olacak; b&uuml;y&uuml;k olasılıkla daha fazla sosyal bozulmaya ve psikolojik acılara yol a&ccedil;acak; belki de &ldquo;gelişmiş&rdquo; &uuml;lkelerde bile fiziksel acıların artmasına neden olacak.</p>
+
+<p><strong>2.</strong> End&uuml;striyel-teknolojik sistem devam edebilir veya yıkılabilir. Eğer devam ederse, so&shy;nunda psikolojik ve fiziksel acılar daha d&uuml;ş&uuml;k seviyelere inebilir; ancak uzun ve acı dolu bir alışma d&ouml;neminden sonra ve insanlarla diğer pek &ccedil;ok yaşayan organizmayı işlenmiş birer &uuml;r&uuml;n ve &ccedil;ark dişlilerine indirgemek pahasına. &Uuml;stelik, sistem devam ederse, so&shy;nu&ccedil;ları ka&ccedil;ınılmaz olacak. Sistemi, insanların saygınlığını ve bağımsızlığını elinden al&shy;mayacak bir şekilde yenilemenin veya değiştirmenin bir yolu yok.</p>
+
+<p><strong>3.</strong> Eğer sistem &ccedil;&ouml;kerse, sonu&ccedil;ları yine &ccedil;ok acı verici olacak. Ancak, sistem b&uuml;y&uuml;d&uuml;k&ccedil;e &ccedil;&ouml;kmesinin sonu&ccedil;ları da daha dehşetli olacağından eğer &ccedil;&ouml;kecekse en kısa zamanda &ccedil;&ouml;kmesinde fayda var.</p>
+
+<p><strong>4.</strong> Biz, bu nedenle, end&uuml;striyel sisteme karşı bir devrimi savunuyoruz. Bu devrim, şiddetli veya şiddetsiz olabilir, hemen ger&ccedil;ekleşebilir veya birka&ccedil; on yıla yayılarak g&ouml;rece daha aşamalı olabilir. Bunların hi&ccedil;birini şimdiden bilemeyiz. Ancak, biz, end&uuml;striyel sistemden nefret edenlerin, bu &ccedil;eşit bir topluma karşı bir devrimi hazırlamak i&ccedil;in atmaları gereken adımların bir taslağını &ccedil;iziyoruz. Bu, POLİTİK bir devrim olmayacaktır. Amacı ise h&uuml;k&uuml;&shy;metleri değil, bug&uuml;nk&uuml; toplumun ekonomik ve teknolojik temelini yıkmak olacaktır.</p>
+
+<p><strong>5.</strong> Bu makalede, end&uuml;striyel-teknolojik sistemin doğurduğu olumsuz gelişmelerin yalnızca bazılarına değindik. Benzer diğer gelişmeleri yalnızca kısaca a&ccedil;ıkladık veya t&uuml;m&uuml;yle g&ouml;z ardı ettik. Bu, diğer gelişmeleri &ouml;nemsiz bulduğumuz anlamına gelmez. Ancak pratik ne&shy;denlerden dolayı tartışmamızı yalnızca yeterince toplumsal ilgi &ccedil;ekmeyen veya yeni bir şeyler s&ouml;yleyebileceğimiz alanlarla sınırlamak zorundayız. &Ouml;rneğin, iyi &ouml;rg&uuml;tlenmiş &ccedil;ev&shy;reci ve vahşi doğayı savunan hareketler bulunduğundan, olduk&ccedil;a &ouml;nemli olduğunu d&uuml;&shy;ş&uuml;nmemize rağmen &ccedil;evre kirliliği veya vahşi doğanın yıkımı hakkında &ccedil;ok az şey yazdık.</p>
+
+<p><strong>Modern Solculuğun Psikolojisi</strong></p>
+
+<p><strong>6.</strong> Aşağı yukarı herkes, &ccedil;ok sorunlu bir toplumda yaşadığımızı kabul edecektir. D&uuml;n&shy;yamızın i&ccedil;inde bulunduğu &ccedil;ılgınlığın en yaygın g&ouml;stergesi solculuk olduğu i&ccedil;in, solculuğun psikolojisi &uuml;zerine bir tartışma, g&uuml;n&uuml;m&uuml;z toplumunun sorunları konusunda genel bir tartışmaya bir giriş g&ouml;revi yapabilir.</p>
+
+<p><strong>7.</strong> Peki ama solculuk nedir? Yirminci y&uuml;zyılın ilk yarısında solculuk pratikte sosyalizmle &ouml;zdeşleştirilebilirdi. Bug&uuml;n ise bu hareket par&ccedil;alanmıştır ve kime tam anlamıyla solcu denilebileceği a&ccedil;ık değildir. Biz, bu makalede solcu dediğimizde, temelde sosyalistleri, kolektivistleri, &ldquo;politik a&ccedil;ıdan d&uuml;r&uuml;st&rdquo; tipleri, feministleri, gay ve &ouml;z&uuml;rl&uuml; hakları savunucu&shy;larını, hayvan hakları eylemcilerini ve benzerlerini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yoruz. Ancak bu hareketlerin herhangi biriyle ilgisi olan herkes solcu değildir. Bizim bu tartışmada hedeflediğimiz, bir hareketin ya da ideolojinin psikolojik a&ccedil;ıdan incelenmesi ya da bağlantılı tiplerin genel olarak incelenmesidir. Neyse, &ldquo;solculuk&rdquo; tan neyi kastettiğimiz, solcu psikolojisi &uuml;zerine tartışmamız ilerledik&ccedil;e daha a&ccedil;ık bir hal alacaktır. (Ayrıca 227-230. paragraflara bakınız).</p>
+
+<p><strong>8.</strong> Yine de, solculuk kavramımız a&ccedil;ık olmaktan &ccedil;ok uzak olsa da, bu duruma bir &ccedil;are buluna&shy;mayacak gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Yapmaya &ccedil;alıştığımız tek şey, &ccedil;ağdaş solculuğun temel d&uuml;rt&uuml;s&uuml;n&uuml; oluşturduğuna inandığımız iki psikolojik eğilimi kabaca ve yaklaşık olarak g&ouml;stermek. Hi&ccedil;bir şekilde solcu psikolojisi hakkındaki T&Uuml;M ger&ccedil;eği anlattığımızı iddia etmiyoruz. Ayrıca, tartışmamız yalnızca &ccedil;ağdaş solculuğu ele almak kastında. Tartışmamızın, 19. yy.daki ve 20. yy.ın başındaki solculara ne derece uyarlanabileceği soru&shy;sunu tartışmaya a&ccedil;ık bırakıyoruz.</p>
+
+<p><strong>9.</strong> &Ccedil;ağdaş solculuğun temelinde yatan iki eğilime &ldquo;aşağılık duygusu&rdquo; ve &ldquo;aşırı toplumsal&shy;laşma&rdquo; adını veriyoruz. Aşağılık duygusu, &ccedil;ağdaş solculuğun b&uuml;t&uuml;n&uuml;nde g&ouml;r&uuml;len bir &ouml;zel&shy;likse de, aşırı toplumsallaşma, &ccedil;ağdaş solculuğun yalnızca belli bir kesiminde g&ouml;r&uuml;len bir &ouml;zelliktir; ancak bu kesim olduk&ccedil;a etkilidir.</p>
+
+<p><strong>Aşağılık Duygusu</strong></p>
+
+<p><strong>10.</strong> &ldquo;Aşağılık duygusu&rdquo;ndan kastımız, yalnızca katı anlamda aşağılık duygusu değil, buna ilişkin &ouml;zelliklerin b&uuml;t&uuml;n bir yelpazesidir: Kendine az değer verme, g&uuml;&ccedil;s&uuml;zl&uuml;k duyguları, depresif eğilimler, yenilmişlik, su&ccedil;luluk, kendinden nefret etme vb. Bizce, &ccedil;ağdaş solcular (az ya da &ccedil;ok bastırılmış) b&ouml;yle duygulara meyildirler ve bu duygular &ccedil;ağdaş solun y&ouml;n&uuml;n&uuml; belirlemede etkilidir.</p>
+
+<p><strong>11.</strong> Biri, kendisi (veya bağlı bulunduğu grup) hakkında s&ouml;ylenen her şeyi k&ouml;t&uuml; anlarsa, onun aşağılık duygusuna sahip olduğuna veya kendisine az değer verdiğine kanat getiririz. Bu eğilim, hakkını savunduğu azınlığa ait olsun ya da olmasın, azınlık hakları savunucula&shy;rında g&ouml;r&uuml;l&uuml;r. Onlar, azınlıkları belirtmek i&ccedil;in s&ouml;ylenen kelimeler ve azınlıklarla ilgili olarak s&ouml;ylenen her şey konusunda olağan&uuml;st&uuml; hassastırlar. Afrikalılar i&ccedil;in kullanılan &ldquo;negro&rdquo;, Asyalılar i&ccedil;in kullanılan &ldquo;doğulu&rdquo;, &ouml;z&uuml;rl&uuml;ler i&ccedil;in kullanılan &ldquo;sakat&rdquo; veya kadınlar i&ccedil;in kullanılan &ldquo;pili&ccedil;&rdquo; terimleri k&ouml;kenlerinde hi&ccedil;bir k&ouml;t&uuml; &ccedil;ağırışım taşımıyorlardı. &ldquo;Karı&rdquo; ve &ldquo;pili&ccedil;&rdquo;, yalnızca &ldquo;herif&rdquo; veya &ldquo;z&uuml;ppe&rdquo;nin dişi karşılıklarıydı. Eylemciler, bu terimlere olumsuz anlamları kendileri yakıştırdılar. Bazı hayvan hakları savunucuları, &ldquo;evcil hayvan&rdquo; terimini reddedip, yerine &ldquo;dost hayvan&rdquo; denmesinde ısrar edecek kadar ileri git&shy;tiler. Solcu antropologlar, ilkel halklar &uuml;zerinde olumsuz olarak algılanabilecek herhangi bir şey s&ouml;ylemekten ka&ccedil;ınmak i&ccedil;in b&uuml;y&uuml;k &ccedil;aba sarf ediyorlar. &ldquo;İlkel&rdquo; s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n yerine &ldquo;okuma yazması olmayan&rdquo; s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n&uuml; yerleştirmek istiyorlar. Herhangi bir ilkel k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n bizimkinden daha aşağı olduğunu ima edebilecek herhangi bir şey konusunda neredeyse paranoyak gibi davranıyorlar. (Biz, ilkel k&uuml;lt&uuml;rlerin bizimkinden daha aşağıOLDUĞUNU s&ouml;ylemek istemiyoruz. Yalnızca solcu antropologların aşırı hassasiyetine dikkat &ccedil;ekiyoruz.)</p>
+
+<p><strong>12.</strong> &ldquo;Politik ahlaksızlık&rdquo; terminolojisine karşı en hassas insanlar, gettolarda yaşayan zen&shy;ciler, Asyalı g&ouml;&ccedil;menler, tacize uğrayan kadınlar ya da &ouml;z&uuml;rl&uuml;ler değil, bu &ldquo;baskı g&ouml;ren&rdquo; gruplardan birine bile ait olmayan, aksine toplumun ayrıcalıklı kesimlerinden gelen ey&shy;lemci azınlıktır. &ldquo;Politik d&uuml;r&uuml;stl&uuml;k&rdquo; en &ccedil;ok, y&uuml;ksek maaşlarıyla g&uuml;venleri, işleri olan ve &ccedil;oğunu &uuml;st sınıf ailelerinden gelen Heteroseks&uuml;el beyaz erkeklerin oluşturduğu &uuml;niversite profes&ouml;rleri tarafından savunulur.</p>
+
+<p><strong>13.</strong> &Ccedil;oğu solcuda, bir şekilde aşağı bir imaja sahip grupların problemleriyle yoğun bir &ouml;zdeşleşme vardır: &Ouml;rneğin, zayıf (kadınlar), yenilmiş (Kızılderililer), tiksindirici (homo&shy;seks&uuml;eller) imajları gibi. Solcuların kendileri de bu grupların aşağı olduğunu hisseder. Bunu asla kendilerine itiraf edemeseler de, onların problemleriyle &ouml;zdeşleşmeleri, kesin&shy;likle bu grupları aşağı g&ouml;rmelerindendir. (Kadınların, Kızılderililerin vb. aşağı OL&shy;DUĞUNU ileri s&uuml;rmek istemiyoruz; sadece solu psikolojisi hakkında bir noktaya a&ccedil;ıklık getiriyoruz.)</p>
+
+<p><strong>14.</strong> Feministler, kadınların da erkekler kadar g&uuml;&ccedil;l&uuml; ve yetenekli olduğunu ispatlamak i&ccedil;in umutsuzca hevesleniyorlar. A&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor ki, kadınların erkekler kadar yetenekli ve g&uuml;&ccedil;l&uuml; OLMAYABİLECEKLERİNDEN i&ccedil;in i&ccedil;in korkuyorlar.</p>
+
+<p><strong>15.</strong> Solcularda, g&uuml;&ccedil;l&uuml;, iyi ve başarılı imaja sahip her şeyden nefret etme eğilimi vardır. Amerika&rsquo;dan nefret ederler, Batı uygarlığından nefret ederler, beyaz erkeklerden nefret ederler, akılcılıktan nefret ederler. Solcuların, Batı&rsquo;dan vb. den nefret etmek i&ccedil;in &ouml;ne s&uuml;rd&uuml;kleri nedenler, ger&ccedil;ek nedenleriyle aynı değildir. Batı&rsquo;dan, savaş&ccedil;ı, emperyalist, cinsi&shy;yet&ccedil;i vb. olduğu i&ccedil;in nefret ettiklerini S&Ouml;YLERLER; ancak aynı hatalar sosyalist &uuml;lkelerde veya ilkel k&uuml;lt&uuml;rlerde ortaya &ccedil;ıktığında, bir solcu onlar i&ccedil;in bahaneler bulur veya en iyi koşulda, İSTEMEYEREK bunların varlığını kabul eder ve b&uuml;y&uuml;k bir ATEŞLİLİKLE bu hataların Batı&rsquo;da da bulunduğunu belirtir (ve genelde &ccedil;ok abartı). B&ouml;ylelikle, a&ccedil;ıktır ki, bu hatalar, bir solcunun Amerika ve Batı&rsquo;dan nefret etmek i&ccedil;in ger&ccedil;ek nedenleri değildir. O, g&uuml;&ccedil;l&uuml; ve başarılı olduğu i&ccedil;in Amerika ve Batı&rsquo;dan nefret etmektedir.</p>
+
+<p><strong>16.</strong> &ldquo;Kendinden emin olmak&rdquo;, &ldquo;kendine g&uuml;ven&rdquo;, &ldquo;&ouml;ncelik&rdquo;, &ldquo;girişim&rdquo;, &ldquo;iyimserlik&rdquo; vb. gibi kelimeler liberal ve solcu s&ouml;zc&uuml;k dağarcığında &ccedil;ok k&uuml;&ccedil;&uuml;k yer alır. Solcu, bireycilik karşıtı, kollektivist taraftarıdır. O, toplumun, herkesin problemini &ccedil;&ouml;zmesini, herkesin ihtiya&ccedil;larını karşılamasını, onlara bakmasını ister. Kendi problemlerini &ccedil;&ouml;zebilme ve kendi ihtiya&ccedil;larını karşılayabilme yetisine g&uuml;venebilen biri değildir. Solcu, rekabet kavra&shy;mına muhaliftir &ccedil;&uuml;nk&uuml; i&ccedil;ten i&ccedil;e kendini yenilmiş gibi hisseder.</p>
+
+<p><strong>17.</strong> &Ccedil;ağdaş solcu entelekt&uuml;ellere &ccedil;ekici gelen sanat şekilleri genelde sefalet, yenilgi ve umutsuzlu &uuml;zerinde odaklanmaya meyillidir, ya da sanki akılcı hesaplamalarla hi&ccedil;bir şey başarma &uuml;midi yokmuş ve yapılabilecek tek şey insanın kendisini o anki duygulara bı&shy;rakmasıymış gibi bir hava takınır.</p>
+
+<p><strong>18.</strong> &Ccedil;ağdaş solcu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rler, akıl, bilim ve nesnel ger&ccedil;ekliği reddedip her şeyin k&uuml;lt&uuml;rel olarak g&ouml;receli olduğunda ısrar etme eğilimindedirler. Bilimsel bilginin k&ouml;kenleri ve nesnel ger&ccedil;ekliğin nasıl tanımlanabildiği (eğer tanımlanabilirse) konusunda ciddi sorular sorulabileceği doğrudur. Ancak, &ccedil;ağdaş solcu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rlerin, bilginin kaynaklarını sistematik bir bi&ccedil;imde &ccedil;&ouml;z&uuml;mleyen, soğukkanlı birer mantık&ccedil;ı olmadığı da a&ccedil;ıktır. Onlar, ger&ccedil;ekliğe ve doğruya y&ouml;nelttikleri bu saldırıya g&ouml;n&uuml;lden bağlıdırlar.bu kavramlara, kendi psikolojik ihtiya&ccedil;larından &ouml;t&uuml;r&uuml; saldırırlar. Bir kere, onların saldırıları d&uuml;şmanlıklarının dışa vurumudur ve başarılı olduğu &ouml;l&ccedil;&uuml;de de, g&uuml;&ccedil; d&uuml;rt&uuml;lerini tatmin eder. Daha da &ouml;nemlisi solcu, bilimden ve akılcılıktan nefret eder; &ccedil;&uuml;nk&uuml; bunlar bazı inan&ccedil;ları doğru (başarılı, &uuml;st&uuml;n vb.) olarak, diğerlerini ise yanlış (başarısız, aşağı vb.) olarak sınıflandırırlar. Solcunun aşağılık duygusu o derece derindir ki, bazı şeylerin başarılı veya &uuml;st&uuml;n, di&shy;ğerlerinin ise başarısız veya aşağı olarak sınıflandırılmasına tahamm&uuml;l edemez. Bir&ccedil;ok solcunun akıl hastalığı kavramını ve IQ testlerin yararını reddetmesinin temelinde bu yatar. İnsanların yetenek ve davranışların genetik a&ccedil;ıklamaların solcular karşıdır; &ccedil;&uuml;nk&uuml; b&ouml;yle a&ccedil;ıklamalar, bazı insanları diğerlerin karşı &uuml;st&uuml;n veya aşağı g&ouml;sterir. Solcular bir bi&shy;reyin yeteneğinin veya yeteneksizliğinin faturasını topluma &ccedil;ıkarmayı yeğlerler. Yani, eğer bir insan &ldquo;aşağı&rdquo; ise, o kişi iyi yetiştirilmediğindendir, bu kendi hatası değil toplumun hata&shy;sıdır.</p>
+
+<p><strong>19.</strong> Solcu aşağılık duygusunun etkisiyle bir &ouml;v&uuml;ngen, egoist, palavracı, yalnızca acımasız bir rekabet&ccedil;i haline gelen bir kişi değildir. Bu tip insan kendisine olan g&uuml;venini daha tama&shy;mıyla kaybetmiş değildir. Bu insanın kendi g&uuml;c&uuml; ve değeri konusunda biraz ş&uuml;phesi olsa da, kendini hala g&uuml;&ccedil;l&uuml; olma yetisi olan birisi olarak g&ouml;r&uuml;r ve kendini g&uuml;&ccedil;l&uuml; biri yapma &ccedil;abaları bu hoş olmayan davranışlarına neden olur.(1) Ancak, bir solcu bu durumun &ccedil;ok &ouml;tesindedir. Onun aşağılık duygusu &ouml;ylesine k&ouml;kleşmiştir ki, kendisinin bir birey olarak g&uuml;&ccedil;l&uuml; ve değerli olduğunu d&uuml;ş&uuml;nemez bile. Sonra da solcu kolektivizmi. O, yalnızca kendisini &ouml;zdeşleştirdiği b&uuml;y&uuml;k bir &ouml;rg&uuml;tlenmenin ya da kitle hareketinin bir &uuml;yesi olarak g&uuml;&ccedil;l&uuml; hisseder.</p>
+
+<p><strong>20.</strong> Solcu taktiklerin mazoşist eğilimlerine dikkat edin. Solcular protestolarını ara&ccedil;ların &ouml;n&uuml;ne yatarak yaparlar ya da polisi veya ırk&ccedil;ıları kendilerine saldırmaları i&ccedil;in tahrik ederler. Bu taktikler &ccedil;oğunlukla etkili olabilir, ama pek &ccedil;ok solcu bunları bir sonuca varmak i&ccedil;in değil, mazoşist taktikleri TERCİH ETTİKLERİNDEN kullanır. Kendinden nefret etme, bir solcu &ouml;zelliğidir.</p>
+
+<p><strong>21.</strong> Solcular eylemliliklerinin şefkatten veya ahlaki prensiplerden kaynaklandığını iddia edebilirler; ahlaki prensipler aşırı toplumsallaşmış solcu tipinde ger&ccedil;ekten de bir yere sa&shy;hiptir. Ancak, şefkat ve ahlaki prensipler solcu eylemliliğin temel nedenleri olamaz. D&uuml;şmanlık solcu tavırda &ccedil;ok &ouml;nemli bir yer tutar; g&uuml;&ccedil; d&uuml;rt&uuml;s&uuml; de &ouml;yle. &Uuml;stelik, solcu tavrın &ouml;nemli bir par&ccedil;ası, solcuların yardım etmeye &ccedil;alıştıklarını iddia ettikleri insanlara yararlı olması i&ccedil;in mantıken hesaplanmamıştır. &Ouml;rneğin eğer olumlayıcı eylemin zenciler i&ccedil;in iyi olacağı d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;yorsa, d&uuml;şmanca veya dogmatik bir olumlayıcı eylemde ısrar etmek mantıklı mıdır? Olumlayıcı eylemin kendilerine karşı ayrımcılık yaptığını d&uuml;ş&uuml;nen beyazlara en azından s&ouml;zel ve sembolik jest anlamına gelebilecek diplomatik ve uzlaştırıcı bir yaklaşım a&ccedil;ık&ccedil;a daha verimli olacaktır. Ancak solcu eylemciler b&ouml;yle bir yaklaşıma girmezler; &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu onların duygusal gereksinimlerini karşılamayacaktır. Ama&ccedil;ları zencilere yardım etmek değil, tersine, ırklar arası sorunlar, onların kendi d&uuml;şmanlıklarını ve karşılanmamış g&uuml;&ccedil; ihtiya&ccedil;larını ifade etmek i&ccedil;in bir bahane teşkil ediyor. B&ouml;yle yaparak zencilere aslında zarar veriyorlar; &ccedil;&uuml;nk&uuml;, eylemcilerin beyaz &ccedil;oğunluğa karşı takındıkları d&uuml;şmanca tavır, ırklar arası nefreti yoğunlaştırıyor.</p>
+
+<p><strong>22.</strong> Eğer toplumumuzun hi&ccedil;bir sorunu olmasaydı bile, solcular, yaygara koparmak i&ccedil;in bir neden bulmak &uuml;zere sorun İCAT ETMEK zorunda kalacaklardı.</p>
+
+<p><strong>23.</strong> Bu anlattıklarımızın, solcu olarak g&ouml;r&uuml;len herkesin kesin bir tanımı olma iddiasında bulunmadığını vurguluyoruz. Bu, yalnızca solculuğun genel eğiliminin belirtilmesidir.</p>
+
+<p><strong>Aşırı Toplumsallaşma</strong></p>
+
+<p><strong>24.</strong> Psikologlar, &ldquo;sosyalleşme&rdquo; terimini, &ccedil;ocukların toplumun isteklerine g&ouml;re d&uuml;ş&uuml;nme ve davranmayı &ouml;ğrendikleri s&uuml;reci belirtmek i&ccedil;in kullanırlar. Bir insan, toplumunun ah&shy;laksal t&ouml;relerine inanıp uyarsa ve o toplumun işleyen bir par&ccedil;ası olarak i&ccedil;inde yer alırsa, onun iyi sosyalleşmiş olduğu s&ouml;ylenir. Pek &ccedil;ok solcunun aşırı toplumsallaşmış olduğunu s&ouml;ylemek mantıksız gibi gelebilir; &ccedil;&uuml;nk&uuml; solcular birer asi olarak g&ouml;r&uuml;l&uuml;rler. Yine de bu fikir savunulabilir; pek &ccedil;ok solcu g&ouml;r&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; kadar asi değildir.</p>
+
+<p>Toplumumuzun ahlaki t&ouml;releri &ouml;yle sert ki, kimse tamamıyla ahlaklı bir bi&ccedil;imde d&uuml;ş&uuml;&shy;nemiyor, hissedemiyor veya davranamıyor. &Ouml;rneğin aslında hi&ccedil; kimseden nefret et&shy;mememiz gerekirken, neredeyse herkes, herhangi bir zaman birinden nefret etmiştir (bun kendisine itiraf etmiş olsa da, olmasa da).</p>
+
+<p><strong>25.</strong> Bazı insanlar &ouml;ylesine aşırı toplumsallaşmışlardır ki, ahlaki bir bi&ccedil;imde d&uuml;ş&uuml;nme, hissetme ve davranma girişimi on&shy;lara ağır bir y&uuml;k olur. Bu insanlar da su&ccedil;luluk duygusunu azaltmak i&ccedil;in, aslında ahlaki bir temeli olmayan duygular ve hareketler i&ccedil;in ahlaki a&ccedil;ıklamalar bularak motifleri konusunda kendilerini s&uuml;rekli aldatmak zorunda kalırlar. &ldquo;Aşırı toplumsallaşmış&rdquo; terimini b&ouml;yle insanları tanımlamak i&ccedil;in kullanıyoruz.(2)</p>
+
+<p><strong>26.</strong> Aşırı toplumsallaşma, kendine az değer vermeye, g&uuml;&ccedil;s&uuml;zl&uuml;k, yenilmişlik ve su&ccedil;luluk duygusuna ve benzer şeylere yol a&ccedil;abilir. Toplumumuzun &ccedil;ocukları toplumsallaştırmada kullandığı en &ouml;nemli y&ouml;ntemlerden biri de, onları, toplumun beklentilerine karşı gelen bir davranış veya s&ouml;z i&ccedil;in utandırmaktır. Bu &ccedil;ok fazla yapılırsa, ya da &ccedil;ocuğun b&ouml;yle duy&shy;gulara karşı &ouml;zel bir hassasiyeti varsa, &ccedil;ocuk KENDİSİNDEN nefret etmeye başlar. &Uuml;s&shy;telik, aşırı toplumsallaşmış insanınkine g&ouml;re, toplumun beklentileriyle daha &ccedil;ok sınırlan&shy;mıştır. İnsanların &ccedil;oğunluğu &ouml;nemli oradan uygunsuz davranışta bulunur. Yalan s&ouml;ylerler, &ouml;nemsiz hırsızlıklar yaparlar, trafik kurallarını &ccedil;iğnerler, işlerini asarlar, birinden nefret ederler, acımasız s&ouml;zler s&ouml;ylerler ya da başka birini ge&ccedil;mek i&ccedil;in sinsi hileler yaparlar. Aşırı toplumsallaşmış bir insan, kabul edilmiş ahlaka karşı gelen duygu veya d&uuml;ş&uuml;nceleri su&ccedil;luluk duymadan yaşayamaz bile; &ldquo;temiz olmayan&rdquo; d&uuml;ş&uuml;nceleri d&uuml;ş&uuml;nemez. Toplumsallaşma yalnızca bir ahlak meselesi değildir; ahlak başlığı altında toplanamayacak pek &ccedil;ok davranış normuna da uymak &uuml;zere sosyalleşiriz. B&ouml;ylece aşırı toplumsallaşan insan psikolojik bir tasma ile bağlanır ve yaşamını, toplumun onun i&ccedil;in d&ouml;şediği raylar &uuml;zerinde koşarak ge&ccedil;irir. Bu, aşırı toplumsallaşmış pek &ccedil;ok insanda, ciddi bir sıkıntı haline gelebilecek &ccedil;ekince ve g&uuml;&ccedil;s&uuml;zl&uuml;k duygusuna yol a&ccedil;ar. Bizde, aşırı toplumsallaşma insanlığın, bireye yaptığı en b&uuml;y&uuml;k zul&uuml;md&uuml;r.</p>
+
+<p><strong>27.</strong> Biz &ccedil;ağdaş solun &ouml;nemli ve etkili bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n aşırı toplumsallaşmış olduğunu ve bu durumun &ccedil;ağdaş solculuğun y&ouml;n&uuml;n&uuml; belirlemede &ccedil;ok &ouml;nemli olduğunu iddia ediyoruz. Aşırı toplumsallaşmış tipte solcular genelde entellekt&uuml;eller veya orta sınıfın &uuml;st ta&shy;bakalarının &uuml;yeleri arasından &ccedil;ıkar. &Uuml;niversite entelekt&uuml;ellerinin(3) toplumumuzun en aşırı toplumsallaşmış b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; ve ayrıca sol kanat b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; oluşturduğuna dikkat edin.</p>
+
+<p><strong>28.</strong> Aşırı toplumsallaşmış tipte bir solcu, isyan ederek, psikolojik tasmasını &ccedil;ıkarmaya ve ba&shy;ğımsızlığını ilan etmeye &ccedil;alışır. Ancak, genelde toplumun en temel değerlerine isyan edecek denli g&uuml;&ccedil;l&uuml; değildir. Genel olarak konuşursak, bug&uuml;n&uuml;n solcularının ama&ccedil;ları, kabul edilen ahlaklar &ccedil;atışma i&ccedil;inde DEĞİLDİR. Tam tersine, sol, kabul edilmiş ahlaki bir prensibi alarak kendisininmiş gibi benimser ve sonra da toplumu bu prensibe uyma&shy;makla su&ccedil;lar. &Ouml;rnekler: Irklar arası eşitlik, cinslerin eşitliği, fakirlere yardım etmek, savaşa karşı barış, genel olarak şiddet karşıtlığı, ifade &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;, hayvanlara iyi davranmak. Daha da temelde, bireyin topluma hizmet etme g&ouml;revi ile toplumun bireye bakma g&ouml;revi. T&uuml;m bunlar, uzun zamandır toplumumuzun (ya da en azından orta ve &uuml;st sınıfların)(4) k&ouml;k&shy;leşmiş değerleridir. Bu değerleri iletişimsel medya ile eğitim sistemi tarafından bize sunulan materyallerin &ccedil;oğunda, a&ccedil;ık&ccedil;a veya ima edilerek ifade edilmişti veya koşul olarak &ouml;ne s&uuml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;. Solcular, &ouml;zellikle de aşırı toplumsallaşmış tiptekiler,, bu prensiplere başkaldırmazlar ancak topluma karşı d&uuml;şmanlıklarını, (bir derece haklılık payıyla) toplumun bu ilkelere g&ouml;re yaşamadığını iddia ederek haklı &ccedil;ıkarırlar.</p>
+
+<p><strong>29.</strong> Aşırı toplumsallaşmış bir solcunun, topluma başkaldırdığını iddia ederken, onun gele&shy;neksel tavırlarına nasıl da bağlı olduğunu g&ouml;steren bir &ouml;rnek verelim: pek &ccedil;ok solcu, olumlayıcı eylem i&ccedil;in uğraşır; zencileri iyi okullara sokmak i&ccedil;in, zenci okullarında daha gelişmiş bir eğitim ve b&ouml;yle okullara daha fazla para verilmesi i&ccedil;in; zencilerin &ldquo;alt sınıf&rdquo;larının yaşamlarını y&uuml;z karası olarak g&ouml;r&uuml;r. Onlar, zencileri sistemin i&ccedil;ine sokmak; orta sınıfın &uuml;st tabakalarındaki beyazlar gibi birer iş adamı, avukat, bilim adamı yapmak istiyorlar. Buna solcuların cevabı, yapmak istedikleri en son şeyin zencileri beyazların kopyası haline getirmek olduğudur; aksine, Afro-Amerikan k&uuml;lt&uuml;r&uuml; korumak istiyorlardır. Ancak bunun neresi Afro-Amerikan k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n&uuml; korumakla uyumlu? Zenci yemekleri yemek, zenci tarzı m&uuml;zikleri dinlemek, zenci tarzı giyinmek ve zenci tarzı bir kilise veya camiye gitmekten daha fazlasının bulabilmeniz &ccedil;ok zordur. Yani, kendisini yalnızca yapay yollarla ifade edebilir. T&uuml;m ESAS konularda, aşırı toplumsallaşmış solcuların &ccedil;oğu, bir zencinin orta sınıftan beyazlara uymasını istiyorlar. Onu teknik konularda &ccedil;alıştırmak; onu bir y&ouml;netici veya bilim adamı yapmak; zencilerin de beyazlar kadar iyi olduğunu g&ouml;stersin diye, yaşamını stat&uuml; merdivenlerinde harcatmak istiyorlar. Zenci babaları &ldquo;sorumlu&rdquo; hale getirmek istiyorlar, zenci &ccedil;etelerin şiddet kullanmamasını istiyorlar vb. Ancak bunlar, kesinlikle end&uuml;striyel teknolojik sistemin değerleridir. Bir insan; okula gittiği, saygın bir işte &ccedil;alıştığı, stat&uuml; merdivenini tırmandığı, &ldquo;sorumlu&rdquo; bir ebeveyn olduğu ve şiddet kullanmadığı vb. s&uuml;rece, sistem, onun hangi m&uuml;ziği dinlediği, neler giydiği veya hangi dine inandığıyla zerre kadar ilgilenmez. Yani, aşırı toplumsallaşmış bir solcu, ne kadar reddederse etsin, aslında, zencileri sisteme sokmak ve onlara bu sistemin değerlerini kabul ettirtmek istemektedir.</p>
+
+<p><strong>30.</strong> Elbette ki, aşırı toplumsallaşmış tipte bile olsa, solcuların, toplumun temel değerlerine ASLA başkaldırmadığını iddia etmiyoruz, tabii ki bazen başkaldırıyorlar. Bazı aşırı top&shy;lumsallaşmış solcular, fiziksel şiddet kullanarak, toplumun en &ouml;nemli değerlerinden birine başkaldıracak kadar ileri bile gittiler. Kendi ifadelerine g&ouml;re, şiddet onlar i&ccedil;in bir &ldquo;kurtuluş&rdquo; &ccedil;eşidi. Yani, şiddete başvurarak, i&ccedil;lerine yerleştirilen psikolojik baskılardan kurtulabiliyorlar. Aşırı toplumsallaşmış olduklarından, bu sınırlamalar onlar i&ccedil;in diğer in&shy;sanlardan daha hapsedici olmuştur, bu y&uuml;zden de onlardan kurtulmak isterler. Ama ge&shy;nelde isyanlarını orta yolun değerleriyle haklı &ccedil;ıkarırlar. Eğer şiddete başvurulursa, ırk&shy;&ccedil;ılığa karşı savaştıklarının falan s&ouml;ylerler.</p>
+
+<p><strong>31.</strong> Yukarıda, solculuk psikolojisine dair ortaya koyduğumuz temel ilkelere pek &ccedil;ok itirazın y&uuml;kselebileceğinin farkındayız. Ger&ccedil;ek durum karmaşık ve bunun ayrıntılı a&ccedil;ıkla&shy;ması, t&uuml;m gerekli veriler elde olsaydı bile, birka&ccedil; cilt gerektirirdi. Bizim iddiamız, yalnızca &ccedil;ağdaş solculuğun psikolojisindeki en &ouml;nemli iki eğilimi kabaca g&ouml;stermiş olduğumuzdur.</p>
+
+<p><strong>32.</strong> Solcuların problemleri, toplumumuzun bir b&uuml;t&uuml;n olarak sahip olduğu problemleri de g&ouml;sterir. Kendine az değer verme, depresif eğilimler ve yenilmişlik duygusu yalnızca solla sınırlı değil. Solda &ouml;zellikle g&ouml;ze &ccedil;arpıyor olsa da, bu sorunlar toplumumuzda olduk&ccedil;a yaygın. Ve bug&uuml;n&uuml;n toplumu da, bizi, &ouml;nceki b&uuml;t&uuml;n toplumlardan daha fazla toplumsal&shy;laştırmaya &ccedil;alışıyor. Nasıl yiyeceğimizi, nasıl spor yapacağımızı, nasıl sevişeceğimizi, &ccedil;o&shy;cuklarımızı nasıl yetiştireceğimizi vb. bile uzmanlardan &ouml;ğrenir hale geldik.</p>
+
+<p><strong>G&uuml;&ccedil; S&uuml;reci</strong></p>
+
+<p><strong>33.</strong> İnsanlar, bizim &ldquo;g&uuml;&ccedil; s&uuml;reci&rdquo; adının verdiğimiz bir ihtiya&ccedil; i&ccedil;indedirler (b&uuml;y&uuml;k olasılıkla biyolojiye bağlı olarak). Bu, g&uuml;&ccedil; ihtiyacıyla yakından ilgiliyse de, tam olarak aynı şey de&shy;ğildir. G&uuml;&ccedil; s&uuml;recinin d&ouml;rt &ouml;ğesi vardır. Bunların en a&ccedil;ık olan &uuml;&ccedil;&uuml;ne Ama&ccedil;, &Ccedil;aba ve Amaca Ulaşma adlarını veriyoruz. (Herkesin, ulaşmak i&ccedil;in &ccedil;aba gerektiren ama&ccedil;lara ve en azından ama&ccedil;larının bazılarına ulaşma başarısına ihtiyacı vardır). D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; &ouml;ğeyi ise ta&shy;nımlamak biraz zor; bu &ouml;ğe herkeste bulunmayabilir de. Buna Bağımsızlık diyoruz ve bunu daha sonra anlatacağız. (42-44. paragraflar)</p>
+
+<p><strong>34.</strong> Şimdi, istediği her şeye, yalnızca bir dilekle sahip olan birinin durumunu d&uuml;ş&uuml;nelim. B&ouml;yle bir insan g&uuml;ce sahiptir ama, ciddi psikolojik sorunlarla karşılaşacaktır. Bu kişi, &ouml;nce&shy;leri &ccedil;ok eğlenecektir, ancak zamanla kesinlikle sıkılacak ve morali bozulacaktır. So&shy;nunda, klinik bir bunak bile olabilir. Tarih, hali vaktinde yerinde aristokratların d&uuml;şk&uuml;n olma eğiliminde olduklarını g&ouml;steriyor. Bu, egemenliklerini yerleştirmek i&ccedil;in m&uuml;cadele vermek zorunda olan savaş&ccedil;ı aristokrasiler i&ccedil;in doğru değildir. Ancak, yorulmasına gerek kalmayan, durumu iyi olan ve g&uuml;venlikteki aristokratlar, g&uuml;&ccedil;leri olmasına rağmen, genelde sıkılırlar, hazcı olurlar ve moralleri bozulur. Bu da, g&uuml;c&uuml;n yeterli olmadığını g&ouml;steriyor. Bir insanın uğrunda g&uuml;c&uuml;n&uuml; deneyeceği ama&ccedil;ları olmalı.</p>
+
+<p><strong>35.</strong> Herkesin ama&ccedil;ları vardır; en azından yaşamak i&ccedil;in gereken fiziksel ihtiya&ccedil;ları kar&shy;şılamak gibi: yiyecek, su ve iklimin gerektirdiği giyim ile barınak. Ancak hali vakti yerinde bir aristokrat t&uuml;m bunları, &ccedil;aba harcamadan elde eder. Sonra da sıkıntı ve moral bo&shy;zukluğu başlar.</p>
+
+<p><strong>36.</strong> &Ouml;nemli ama&ccedil;ların elde edilmemesi, ama&ccedil;lar, fiziksel ihtiya&ccedil;lar olduğu takdirde, &ouml;l&uuml;mle sonu&ccedil;lanabilir, ve elde edilemese de yaşamın devam edebileceği ama&ccedil;ların elde edilmemesi de hayal kırıklığına yol a&ccedil;ar. Ama&ccedil;ların, yaşam boyunca s&uuml;rekli olarak elde edilememesi yenilmişlik, bunalım ve kendini değersiz g&ouml;rmeyle sonu&ccedil;lanır.</p>
+
+<p><strong>37.</strong> Yani, ciddi psikolojik problemlere yakalanmamak i&ccedil;in, bir insan, uğruna &ccedil;aba harca&shy;ması gereken ama&ccedil;lara gerek duyar ve bu ama&ccedil;lara ulaşmada en azından makul bir oranda başarıya sahip olmalıdır.</p>
+
+<p><strong>Yapay Etkinlikler</strong></p>
+
+<p><strong>38.</strong> Ancak, t&uuml;m hali vakti yerinde aristokratlar sıkılıp ahlaklarını bozmazlar. &Ouml;rneğin, imparator Hirohito, yozlaşmış bir d&uuml;şk&uuml;nl&uuml;ğe dalacağına, kendisini deniz biyolojisine adadı ve bu alanda hatırı sayılır kişilerden biri oldu. İnsanlar, fiziksel gereksinimlerini karşılamak i&ccedil;in &ccedil;abalamak zorunda kalmadıklarında, kendilerine yapay ama&ccedil;lar bulurlar. &Ccedil;oğu durumda da, bu ama&ccedil;lar i&ccedil;in, fiziksel gereksinimler i&ccedil;in sarf edecekleri kadar &ccedil;aba g&ouml;sterirler. Nitekim Roma İmparatorluğu&rsquo;ndaki aristokratlar edebiyat alanında g&ouml;steriş yapıyorlardı; birka&ccedil; y&uuml;zyıl &ouml;nce pek &ccedil;ok Avrupalı aristokrat, ete ihtiya&ccedil; duymadığı halde, avlanmak i&ccedil;in muazzam zaman ve enerji harcıyordu; diğer aristokratlar stat&uuml; uğruna, &ouml;zenle hazırlanmış zenginlik teşhirleri yaparak m&uuml;cadele ediyorlardı; ve Hirohito gibi birka&ccedil; aristokrat da kendini bilime adıyordu.</p>
+
+<p><strong>39.</strong> &ldquo;Yapay etkinlikler&rdquo; s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n&uuml;, şu t&uuml;r bir etkinliği anlatmak i&ccedil;in kullanıyoruz: İn&shy;sanların, yalnızca elde etmek yolunda &ccedil;aba g&ouml;stermek i&ccedil;in veya yalnızca amaca ulaşmaya &ccedil;alışmaktan edindikleri &ldquo;tatmin&rdquo; i&ccedil;in kendilerine buldukları yapay amaca y&ouml;nelik bir fa&shy;aliyet. Bu, yapay etkinlikleri ayırt etmek i&ccedil;in temel kuraldır. X amacına ulaşmak i&ccedil;in &ccedil;ok zamanını ve enerjisini adayan bir kişiyi d&uuml;ş&uuml;nerek, kendinize şu soruyu sorun: Eğer bu kişi, zamanının ve enerjisinin &ccedil;oğunu biyolojik gereksinimlerini karşılamaya harcamak zorunda kalsaydı ve bu &ccedil;aba da onun fiziksel ve zihinsel yeteneklerini değişik ve ilgin&ccedil; bir bi&ccedil;imde kullanmasını gerektirseydi, bu kişi X amacına ulaşmadığı i&ccedil;in kendini bir şeyden yoksun hisseder miydi? Eğer cevap hayırsa bu kişinin X amacına ulaşmaya &ccedil;abalaması bir yapay etkinliktir. Hirohito&rsquo;nun deniz biyolojisi konusundaki &ccedil;alışmaları a&ccedil;ık&ccedil;a bir yapay etkinlikti; &ccedil;&uuml;nk&uuml;, Hirohito, yaşamsal gereklilikleri elde etmek i&ccedil;in zamanını bilim dışı ilgin&ccedil; işlere harcamak zorunda kalsaydı, deniz hayvanlarının anatomileri ve yaşam d&ouml;ng&uuml;leri &uuml;st&uuml;ne her şeyi bilmediği i&ccedil;in kendisini bundan yoksun hissetmezdi; bu a&ccedil;ık. Ancak, aşk ve cinsellik arayışı bir yapay etkinlik değildir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; &ccedil;oğu kişi, yaşamı diğer y&ouml;nlerden tatmin edici olsa bile, karşı cinsin bir &uuml;yesiyle hi&ccedil;bir ilişkiye giremediğinde bunun eksikliğini hisseder. (ancak aşırı, yani kişinin gereksinim duyduğundan daha fazla cinsellik arayışı yapay bir etkinlik olabilir.)</p>
+
+<p><strong>40.</strong> &Ccedil;ağdaş end&uuml;striyel toplumda, kişinin fiziksel gereksinimini gidermesi i&ccedil;in asgari bir &ccedil;aba yeterlidir. &Ouml;nemsiz bir beceri edinmek i&ccedil;in asgari bir &ccedil;aba yeterlidir. &Ouml;nemsiz bir beceri edinmek &uuml;zere bir eğitim programından ge&ccedil;mek, sonra da işe zamanında gelip, işin gerektirdiği son derece m&uuml;tevazı &ccedil;abayı g&ouml;stermek yeter. T&uuml;m gereken, makul bir oranda akıl ve en &ccedil;ok da İTAAT. Kişi bunlara sahipse, toplum ona beşikten mezara dek bakar. (Evet, fiziksel gereksinimlerine karşılanmış g&ouml;z&uuml;yle bakamayan bir alt sınıf var ama biz burada orta sınıftan bahsediyoruz). Bu y&uuml;zden, &ccedil;ağdaş toplumun yapay etkinliklerle dolu olması şaşırtıcı değil. Bilimsel &ccedil;alışmalar; atletik başarılar; hayırsever işler; sanatsal ve edebi yaratılar; kariyer basamaklarında tırmanma; artık fiziksel tatmin veremeyecek kadar &ccedil;ok para ve mal m&uuml;lk edinimi ve beyaz olmayan azınlıklar i&ccedil;in &ccedil;alışan beyaz eylemcilerin durumunda olduğu gibi, eylemciyi kişisel olarak ilgilendirmeyen konulardaki eylemler; bunların hepsi yapay etkinliklere girer. Onlar her zaman YALNIZCA yapay etkinlik de&shy;ğildir; &ccedil;&uuml;nk&uuml;, &ccedil;oğu insan, bir ama&ccedil; sahibi olmaktan başka nedenlerle de kısmen motive olabilir. Ancak, bunları yapan insanların bir&ccedil;oğu i&ccedil;in, bu eylemler b&uuml;y&uuml;k oranda yapay etkinliklerdir. &Ouml;rneğin, bilim adamlarının &ccedil;oğu, yaptıkları işten edindikleri &ldquo;tatmin&rdquo;in, kazandıkları prestij ve paradan daha &ouml;nemli olduğunu kabul edeceklerdir.</p>
+
+<p><strong>41.</strong> &Ccedil;oğu insan i&ccedil;in, yapay etkinlikler, ger&ccedil;ek ama&ccedil;lara ulaşmaya &ccedil;alışmaktan daha az tatmin edicidir. (Ger&ccedil;ek ama&ccedil;lar, yani, insanların, g&uuml;&ccedil; s&uuml;re&ccedil;leri tamamlandığı takdirde ulaşmak isteyecekleri ama&ccedil;lar.) Bunun g&ouml;stergelerinden biri de, yapay etkinliklerle &ccedil;ok yakından ilgilenen insanların asla tatmin olmamaları, huzur bulmamalarıdır. B&ouml;ylece, pa&shy;rag&ouml;z s&uuml;rekli daha fazla server i&ccedil;in can atar. Bilim adamı, bir problemi bitirir bitirmez diğerine ge&ccedil;er. Uzun mesafe koşucusu kendisini s&uuml;rekli daha hızlı ve daha fazla koşmaya zorlar. Yapay etkinlikler peşindeki bir&ccedil;ok insan, bu etkinliklerin kendilerine biyolojik ihti&shy;ya&ccedil;larını gidermek gibi &ldquo;fani&rdquo; bir işten daha fazla tatmin getirdiğini s&ouml;ylese de bunun nedeni, toplumumuzda biyolojik ihtiya&ccedil;ları karşılama işinin sa&ccedil;malığa indirgenmiş ol&shy;masıdır. Daha da &ouml;nemlisi, toplumumuzda insanlar biyolojik ihtiya&ccedil;larını BAĞIMSIZ OLARAK değil, toplumsal bir makinenin par&ccedil;aları olarak karşılarlar. Ama tam aksine, yapay etkinliklerde bulunurken b&uuml;y&uuml;k oranda bağımsızdırlar.</p>
+
+<p><strong>Bağımsızlık</strong></p>
+
+<p><strong>42.</strong> Bağımsızlık, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinin bir par&ccedil;ası olarak her bireye gerekmeyebilir. Ancak, &ccedil;oğu insan, ama&ccedil;ları i&ccedil;in &ccedil;abalarken az &ccedil;ok, bağımsızlığa ihtiya&ccedil; duyar. &Ccedil;abaları kendi inisiya&shy;tiflerine bağlı ve kendi denetimleri altında olmalıdır. Ancak &ccedil;oğu insan bu inisiyatif ve denetimi tek başına kullanmak zorunda değildir; K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K bir grubun &uuml;yesi olmak yeterlidir. Yani, yarım d&uuml;zine insan, kendi aralarında bir ama&ccedil; belirleyip o amaca ulaşmak i&ccedil;in başarılı bir &ccedil;aba g&ouml;sterirlerse, bu onların g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiya&ccedil;larını doyuracaktır. Ancak, eğer insanlar, bağımsız inisiyatif ve kararlarına hi&ccedil; yer bırakılmayan katı emirlerin yukarından dayatıldığı bir durumda &ccedil;alışırlarsa, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiya&ccedil;ları doyurulmayacaktır. Aynı şey, kolektif kararlar alan bir grubun, gruptaki, bireylerin kararları etkilemeyeceği kadar kalabalık olması durumunda da ge&ccedil;erlidir.(5)</p>
+
+<p><strong>43.</strong> Bazı bireylerin bağımsızlığa pek az ihtiya&ccedil; duyuyormuş gibi g&ouml;z&uuml;kt&uuml;ğ&uuml; doğrudur. Ya g&uuml;&ccedil; d&uuml;rt&uuml;leri zayıftır ya da o d&uuml;rt&uuml;y&uuml; kendilerinin ait oldukları g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir &ouml;rg&uuml;tle &ouml;zdeş&shy;leştirerek tatmin ederler. Bir de t&uuml;m&uuml;yle fiziksel bir g&uuml;&ccedil; anlayışıyla tatmin olmuş g&ouml;z&uuml;ken, d&uuml;ş&uuml;nmeyen hayvan tipi insanlar vardır. (Astlarına k&ouml;r&uuml; k&ouml;r&uuml;ne itaat ederek, kullanmaktan olduk&ccedil;a mutlu olduğu d&ouml;v&uuml;ş h&uuml;nerlerini geliştirerek g&uuml;&ccedil; duygusu kazanan iyi, savaş&ccedil;ı asker.)</p>
+
+<p><strong>44.</strong> &Ccedil;oğu insan i&ccedil;in, kendine değer verme, &ouml;zg&uuml;ven ve g&uuml;&ccedil; duygusunu kazanma, g&uuml;&ccedil; s&uuml;reci &ndash;bir amaca sahip olma, BAĞIMSIZ bir &ccedil;aba g&ouml;sterme ve amaca ulaşma &ndash; yoluyla olur. Bir kişinin g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinden ge&ccedil;mek i&ccedil;in yeterli fırsatı olmazsa, bunun sonu&ccedil;ları (bireye ve g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinin nasıl bozulduğuna bağlı olarak) sıkıntı, ahlaki &ccedil;&ouml;k&uuml;nt&uuml;, kendine az değer verme, aşağılık duygusu, yenilmişlik, depresyon, endişe, su&ccedil;luluk, h&uuml;sran, d&uuml;şmanlık eşe ya da &ccedil;ocuğa y&ouml;nelik taciz, doymak bilmeyen bir d&uuml;şk&uuml;nl&uuml;k, anormal cinsel davranışlar, uyuma bozuklukları, yeme bozuklukları vs.dir.</p>
+
+<p><strong>Toplumsal Sorunların Kaynağı</strong></p>
+
+<p><strong>45.</strong> Yukarıda anlatılan belirtilerin herhangi biri herhangi bir toplumda ortaya &ccedil;ıkabilir, ancak, &ccedil;ağdaş end&uuml;striyel toplumda bunlar b&uuml;y&uuml;k oranda bulunmaktadır. Bug&uuml;n d&uuml;nyanın deliriyor gibi g&ouml;r&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; ilk s&ouml;yleyen biz değiliz. B&ouml;yle bir şey, insan toplu&shy;lukları i&ccedil;in normal değil. İlkel insanın daha az stres ve hayal kırıklığı &ccedil;ektiği ve &ccedil;ağdaş in&shy;sana oranla yaşam tarzından daha memnun olduğuna inanmak i&ccedil;in pek &ccedil;ok sebep var. İlkel toplumlarda yaşamın toz pembe olduğu doğru değil tabi. Avustralya yerlileri ara&shy;sında kadınların taciz edilmesi olduk&ccedil;a yaygındı, Amerikan Kızılderili kabilelerinin bazıla&shy;rında da transseks&uuml;ellik olduk&ccedil;a yaygındı. Ancak, GENEL OLARAK KONUŞURSAK, &ouml;nceki paragrafta bahsettiğimiz sorunlar, ilkel halklar arasında, &ccedil;ağdaş toplumlarda oldu&shy;ğundan &ccedil;ok daha az yaygındı.</p>
+
+<p><strong>46.</strong> Biz, &ccedil;ağdaş toplumun sosyal ve psikolojik sorunlarını şu ger&ccedil;eğe bağlıyoruz: Toplum insanların, insan soyunun evrimleştiği koşullardan tamamıyla farklı koşullarda yaşamasını ve daha &ouml;nceki koşullarda geliştirdikleriyle &ccedil;atışan davranış kalıplarına g&ouml;re davranmasını gerektiriyor. Şimdiye kadar yazdıklarımızdan anlaşılıyor ki, modern toplumun insanları maruz bıraktığı en &ouml;nemli anormal koşul, bizim g&uuml;&ccedil; s&uuml;recini doğru d&uuml;r&uuml;st yaşama şansı&shy;mızın olmamasıdır. Ancak bu tek anormal durum değildir. Ama toplumsal sorunların kaynağı olarak, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinin bozulmasına değinmeden &ouml;nce başka bazı kaynakları anlata&shy;cağız.</p>
+
+<p><strong>47.</strong> &Ccedil;ağdaş end&uuml;striyel toplumda varolan anormal koşullar arasında şunlar var: Aşırı n&uuml;fus yoğunluğu; insanın doğadan soyutlanması; toplumsal değişimin aşırı hızı ve aile gibi, kabile gibi doğal, k&uuml;&ccedil;&uuml;k-&ouml;l&ccedil;ekli toplulukların yıkılması.</p>
+
+<p><strong>48.</strong> Kalabalığın stres ve saldırganlığı arttırdığı &ccedil;ok iyi bilinir. Bug&uuml;n varolan kalabalık&shy;laşma derecesi ve insanın doğadan soyutlanması, teknolojik ilerlemenin sonu&ccedil;larıdır. End&uuml;stri &ouml;ncesi t&uuml;m toplumlar ağırlıklı olarak tarımsal toplumlardı. End&uuml;stri toplumu şehirleri ve şehirlerde yaşayan n&uuml;fus oranını b&uuml;y&uuml;k oranda arttırdı; modern tarımsal tekno&shy;loji de, d&uuml;nyanın daha &ouml;nce besleyemediği yoğunlukta bir n&uuml;fusun beslenmesini olanaklı kıldı. (Bir de, teknoloji kalabalıklaşmanın etkilerini k&ouml;t&uuml;leştiriyor; &ccedil;&uuml;nk&uuml;, in&shy;sanların ellerine gittik&ccedil;e artan b&ouml;l&uuml;c&uuml; bir g&uuml;&ccedil; vermekte. &Ouml;rneğin, &ccedil;eşitli g&uuml;r&uuml;lt&uuml; yapıcı ara&ccedil;lar: Elektrikli &ccedil;im bi&ccedil;icileri, radyolar, motosikletler vb. Eğer bu ara&ccedil;ların kullanımı sınırlanmazsa, huzur ve sessizlik isteyen insanlar, g&uuml;r&uuml;lt&uuml; y&uuml;z&uuml;nden hayal kırıklığına uğ&shy;rarlar. Eğer bunların kullanımı sınırlanırsa da, onları kullanan insanlar, d&uuml;zenlemelerden dolayı hayal kırıklığına uğrarlar. Ama eğer bu makineler hi&ccedil; icat edilmemiş olsaydı, hi&ccedil;bir &ccedil;atışma ve hi&ccedil;bir hayal kırıklığı olmayacaktı.)</p>
+
+<p><strong>49.</strong> İlkel toplumlarda, (genellikle yavaş değişen) doğal d&uuml;nya, istikrarlı bir &ccedil;er&ccedil;eve ve bu nedenle de, bir g&uuml;venlik duygusu sağlıyordu. Modern d&uuml;nyada ise, tam tersine, insan toplumu doğaya egemendir ve &ccedil;ağdaş toplum da, teknolojik değişim sayesinde b&uuml;y&uuml;k bir hızla değişiyor. Yani, istikrarlı bir &ccedil;er&ccedil;eve yok.</p>
+
+<p><strong>50.</strong> Muhafazakarlar aptaldır: Bir yandan geleneksel değerlerin yıkılmasından dolayı sızla&shy;nırken, diğer yandan da teknolojik ilerleme ve ekonomik gelişmeyi i&ccedil;tenlikle desteklerler. G&ouml;r&uuml;nen o ki, bir toplumun t&uuml;m diğer yapıları değişmediği s&uuml;rece, o toplumun ekonomi ve teknolojisinin değişmeyeceğini ve b&ouml;yle hızlı değişikliklerin de geleneksel değerleri ka&ccedil;ınılmaz olarak yıkacağını anlamıyorlar.</p>
+
+<p><strong>51.</strong> Geleneksel değerlerin &ccedil;&ouml;k&uuml;ş&uuml;, bir dereceye kadar k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ccedil;aplı sosyal grupları bir arada tutan bağların da yıkılışını g&ouml;steriyor. K&uuml;&ccedil;&uuml;k &ccedil;aplı sosyal grupların dağılışı, aynı zamanda, &ccedil;ağdaş koşulların bireyi yeni yerlere taşınıp, topluluğundan ayrılmaya itmesi ger&ccedil;eğiyle de k&ouml;r&uuml;klenmektedir. Bunun da &ouml;tesinde, teknolojik bir toplum, eğer etki bir bi&ccedil;imde işleye&shy;cekse, aile bağlarını ve yerel toplulukları zayıflatmak zorundadır. &Ccedil;ağdaş toplumda, bireyin bağlılığı &ouml;nce sisteme ancak ondan sonra k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli topluluğa olabilir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; eğer k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli topluluğun i&ccedil;indeki bağlar, sisteme bağlılıktan daha g&uuml;&ccedil;l&uuml; olsaydı, bu tip topluluklar, sistem pahasına, kendi &ccedil;ıkarlarını savunurlardı.</p>
+
+<p><strong>52.</strong> Bir iş i&ccedil;in, işe en uygun kişi yerine, kuzeni, arkadaşı veya dindaşını atayan bir kamu g&ouml;revlisi veya şirket yetkilisini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n. Bu kişi, kişisel bağlılığının, sisteme olan bağ&shy;lılığının &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;mesine izin vermiştir, ve bu, &ldquo;akraba kayırma&rdquo; veya &ldquo;ayrımcılık&rdquo;tır ki bunların ikisi de &ccedil;ağdaş toplumda korkun&ccedil; g&uuml;nahlardır. Kişisel ve yerel bağlılıkları, sis&shy;teme olan bağlılığa g&ouml;re ikincil hale getirmeyi başaramamış m&uuml;stakbel end&uuml;striyel top&shy;lumlar bu konuda son derece etkisizdirler. (Latin Amerika&rsquo;ya bakınız). Yani, ilerlemiş bir end&uuml;striyel toplum, ancak, g&uuml;&ccedil;ten d&uuml;ş&uuml;r&uuml;lm&uuml;ş, ehlileştirilmiş ve sistemin maşası haline getirilmiş k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli topluluklara tahamm&uuml;l edebilir.</p>
+
+<p><strong>53.</strong> Kalabalıklaşma, hızlı değişim ve toplulukların yıkımı, b&uuml;y&uuml;k oranda toplumsal so&shy;runların kaynağı olarak g&ouml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Ancak, biz, bunların bug&uuml;n g&ouml;r&uuml;len sorunların t&uuml;m&uuml; i&ccedil;in sebep oluşturacağına inanmıyoruz.</p>
+
+<p><strong>54.</strong> End&uuml;stri-&ouml;ncesi birka&ccedil; şehir de &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k ve kalabalıktı; ancak oralarda yaşayanların, g&uuml;n&uuml;m&uuml;z insanı kadar psikolojik sorunları varmış gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Bug&uuml;n Amerika&rsquo;da, kalabalık olmayan kırsal alanlar da vardır. Ancak g&ouml;r&uuml;yoruz ki, orada da şehirdekilerle benzer sorunlar var; ancak kırsal kesimde sorunlar daha az katı. Yani, kalabalıklaşma be&shy;lirleyici bir etkene benzemiyor.</p>
+
+<p><strong>55.</strong> 19. yy.da, Amerika&rsquo;nın genişleyen sınır u&ccedil;larında n&uuml;fusun hareketliliği, b&uuml;y&uuml;k aileleri ve k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ccedil;aplı grupları en az bug&uuml;nk&uuml; kadar yıkmıştır. Aslında bir &ccedil;ok &ccedil;ekirdek aile, b&ouml;yle bir izolasyon i&ccedil;inde, birka&ccedil; mil boyunca hi&ccedil;bir komşusu olmadan ve hi&ccedil;bir top&shy;luluğa ait olmadan yaşamayı se&ccedil;mişti ancak g&ouml;r&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; kadarıyla, bunun doğurduğu so&shy;runlar yoktu.</p>
+
+<p><strong>56.</strong> Dahası, Amerikan sınır boyu toplumunda değişiklikler &ccedil;ok hızlı ve derindi. Bir insan, k&uuml;t&uuml;klerden oluşmuş bir kul&uuml;bede doğabilir, kanun ve d&uuml;zenden uzak yaşayıp daha &ccedil;ok &ccedil;iğ etle beslenebilirdi; ancak, aynı insan yaşlandığında d&uuml;zenli bir işte &ccedil;alışıp, etkin kanuni uygulamaların bulunduğu d&uuml;zenli bir toplumda yaşıyor olabilirdi. Bu, &ccedil;ağdaş bireyin yaşa&shy;mındaki tipik değişmelerden daha derin bir değişiklikse de, psikolojik sorunlara yol a&ccedil;mış gibi g&ouml;r&uuml;nm&uuml;yor. Aslında, 19.yy. Amerikan toplumunun, bug&uuml;nk&uuml; toplumdan farklı olarak, iyimse ve kendinden emin bir havası vardı.(8)</p>
+
+<p><strong>57.</strong> Bize g&ouml;re, aradaki fark şudur: &Ccedil;ağdaş insan, (haklı olarak) değişikliğin ona DAYA&shy;TILDIĞINI hissederken, 19. yy. sınır &ouml;nc&uuml;s&uuml; ise (yine haklı olarak) değişikliği kendi se&ccedil;i&shy;miyle kendinsin yarattığını hissetmiştir. Yani bir &ouml;nc&uuml;, kendi se&ccedil;tiği toprağa yerleşti ve kendi &ccedil;abalarıyla bu toprağı &ccedil;iftlik haline getirdi. O g&uuml;nlerde vilayetler, &ccedil;ağdaş vilayetlerden &ccedil;ok daha bağımsız ve izole edilmişlerdi; t&uuml;m bir vilayetin i&ccedil;inde yalnızca birka&ccedil; y&uuml;z kişi yaşıyor olabilirdi. Yani, bir &ccedil;ift&ccedil;i yeni ve d&uuml;zenli bir toplumun oluşmasında g&ouml;receli olarak k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir grubun &uuml;yesi olarak yer alıyordu. Bu toplumun oluşumunun bir gelişim olup olmadığı tartışmaya a&ccedil;ıksa da, bu oluşum şu ya da bu şe&shy;kilde &ccedil;ift&ccedil;inin g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiyacını tatmin ediyordu.</p>
+
+<p><strong>58.</strong> Bug&uuml;n&uuml;n end&uuml;stri toplumlarında g&ouml;r&uuml;len kitlesel davranış sapkınlıkları olmadan hızlı değişime uğramış ve/veya yakın ilişkilerin olmadığı toplumlardan başka &ouml;rnekler de vermek m&uuml;mk&uuml;n. Biz, &ccedil;ağdaş toplumdaki sosyal ve psikolojik problemlerin en &ouml;nemli deneninin, insanların, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinden normal bir şekilde ge&ccedil;mek i&ccedil;in yeterli olanaklarının olmaması olduğunu iddia ediyoruz. &Ccedil;ağdaş toplumun, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinin bozulduğu tek toplum olduğunu s&ouml;ylemek istemiyoruz. B&uuml;y&uuml;k olasılıkla, uygar toplumların hepsi değilse de &ccedil;oğu g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine az yada &ccedil;ok m&uuml;dahale etmiştir. Ancak &ccedil;ağdaş end&uuml;striyel toplumda bu sorun &ouml;zellikle ciddi bir hala almıştır. Solculuk, en azından onun son zamanlardaki (20. yy.ın ortasından sonuna dek) hali, biraz da, g&uuml;&ccedil; s&uuml;reciyle ilintili olarak mahrumiyetin belirtisidir.</p>
+
+<p><strong>&Ccedil;ağdaş Toplumda G&uuml;&ccedil; S&uuml;recinin Bozulması</strong></p>
+
+<p><strong>59.</strong> İnsan d&uuml;rt&uuml;lerini &uuml;&ccedil; gruba ayırıyoruz: 1) Minimal d&uuml;zeyde &ccedil;abayla tatmin edilenler, 2) Ancak ciddi bir &ccedil;abayla tatmin edilebilen d&uuml;rt&uuml;ler, 3) Kişi ne kadar &ccedil;aba g&ouml;sterirse g&ouml;s&shy;tersin yeterince tatmin edilemeyenler. G&uuml;&ccedil; s&uuml;reci, 2. gruptaki d&uuml;rt&uuml;leri tatmin etme s&uuml;re&shy;cidir. 3. gruptaki d&uuml;rt&uuml;ler ne kadar &ccedil;ok olursa, o kadar &ccedil;ok hayal kırıklığı, kızgınlık ve sonu&ccedil;ta da yenilmişlik, depresyon vb. olur.</p>
+
+<p><strong>60.</strong> &Ccedil;ağdaş end&uuml;striyel toplumda, insan doğal olarak daha &ccedil;ok 1. ve 3. gruplara girmeye meyillidir, 2. grup ise gittik&ccedil;e daha &ccedil;ok yapay olarak yaratılmış d&uuml;rt&uuml;lerden oluşmaya meyillidir.</p>
+
+<p><strong>61.</strong> İlkel toplumlarda, fiziksel gereklilikler genelde 2. gruba girer: Elde edilebilirler, ama ancak ciddi bir &ccedil;aba pahasına. Ancak, &ccedil;ağdaş toplum, herkese fiziksel ihtiya&ccedil;larını yal&shy;nızca minimal bir &ccedil;aba(9) karşılığında garantilendiğinden, fiziksel ihtiya&ccedil;lar grup 1&rsquo;e so&shy;kulmuştur. (Bir iş sahibi olmak i&ccedil;in gereken &ccedil;abanın &ldquo;minimal&rdquo; olduğu konusunda karşı &ccedil;ıkışlar olabilir, ancak, genelde alt ile orta d&uuml;zeydeki işlerde gereken t&uuml;m &ccedil;aba yalnızca İTAATTİR. Size oturmanız ya da ayakta durmanı s&ouml;ylenen yerde oturur veya ayakta du&shy;rursunuz ve size s&ouml;ylenenleri, size s&ouml;ylenen şekilde yaparsınız. &Ccedil;ok seyrek olarak ciddi bir bi&ccedil;imde &ccedil;aba g&ouml;stermek zorunda kalırsınız, ve her şekilde, işinizde &ccedil;ok az bağımsızlığa sahipsinizdir, b&ouml;ylece g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiyaca yeterince hizmet edilmez.)</p>
+
+<p><strong>62.</strong> &Ccedil;ağdaş toplumda cinsellik, aşk ve stat&uuml; gibi sosyal ihtiya&ccedil;lar, bireyin konumuna bağlı olarak, genelde 2. gruptadırlar(10). Ancak, stat&uuml; i&ccedil;in olduk&ccedil;a g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir d&uuml;rt&uuml;ye sahip kişiler hari&ccedil;, sosyal d&uuml;rt&uuml;leri gidermek, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiyacı yeterince tatmin etmek i&ccedil;in yetersizdir.</p>
+
+<p><strong>63.</strong> B&ouml;ylece, 2. gruba giren bazı yapay ihtiya&ccedil;lar yaratıldı ve bu ihtiya&ccedil;lar şimdi de g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiyaca hizmet ediyor. Bir&ccedil;ok insana, b&uuml;y&uuml;kanne ve b&uuml;y&uuml;kbabalarının asla istemedikleri hatta hayal bile etmedikleri şeylere ihtiya&ccedil; duyduğunu d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;rmek i&ccedil;in reklam ve pazarlama teknikleri geliştirildi. Bu yapay ihtiya&ccedil;ları tatmin etmek ciddi bir &ccedil;aba gerektirdiğinden, bunlar 2. gruba giriyorlar. (Ancak 80-82. paragraflara bakınız.) &Ccedil;ağdaş insan, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiyacını b&uuml;y&uuml;k oranda reklamcılık ve pazarlama en&shy;d&uuml;strisi tarafından(11) yaratılan yapay gereksinimlerin peşinden koşmakla ve yapay etkin&shy;likler yoluyla tatmin etmek zorunda kalıyor.</p>
+
+<p><strong>64.</strong> &Ouml;yle g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor ki, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinin yapay şekilleri bir &ccedil;ok insan i&ccedil;in, belki de &ccedil;oğunluk i&ccedil;in yeterli değil. 20. yy.ın ikinci yarsının sosyal eleştirmenlerin yazılarında tekrar tekrar g&ouml;r&uuml;nen bir konu da, &ccedil;ağdaş toplumda, bir &ccedil;ok insana acı veren bir ama&ccedil;sızlık duygusudur. (bu ama&ccedil;sızlık &ldquo;anomic&rdquo; veya &ldquo;orta sınıf boşluğu&rdquo; gibi başka adlarla da anılır.) bizce, &ldquo;kişilik bunalımı&rdquo; aslında bir ama&ccedil; duygusu arayışıdır, &ccedil;oğunlukla da uygun bir yapay etkinliğe bağlanma arayışıdır. Varoluş&ccedil;uluk da, b&uuml;y&uuml;k oranda, &ccedil;ağdaş toplumun ama&ccedil;sızlığına bir tepkidir.(12) &Ccedil;ağdaş toplumda, &ldquo;tatmin&rdquo; arayışı &ccedil;ok yaygındır. Ancak, bizce, insanların &ccedil;oğunluğu i&ccedil;in, temel amacı tatmin olan bir etkinlik (yani, yapay bir et&shy;kinlik) b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle tatmin getirmez. Yani, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiyacı b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle tatmin etmez. (bkz. 41. paragraf) Bu ihtiya&ccedil;, yalnızca fiziksel ihtiya&ccedil;lar; cinsellik, aşk, stat&uuml;, intikam vb. gibi dış ama&ccedil;lara y&ouml;nelik etkinliklerle tatmin edilir.</p>
+
+<p><strong>65.</strong> &Uuml;stelik, ama&ccedil;lara para kazanmak, stat&uuml; merdiveninde tırmanmak veya başka bir bi&shy;&ccedil;imde sistemin bir par&ccedil;ası olarak g&ouml;rev yapmak yoluyla ulaşılmaya &ccedil;alışıldığında, &ccedil;oğu insan amacına BAĞIMSIZ bir bi&ccedil;imde ulaşmaya &ccedil;alışacak bir konumda olmuyor. &Ccedil;oğu iş&ccedil;i bir başkasının emrinde &ccedil;alışır ve 61. paragrafta belirttiğimiz gibi, g&uuml;nlerini, kendilerine s&ouml;ylenen şekilde yaparak harcamak zorundadırlar. Kendi işinde &ccedil;alışan insanlar bile &ccedil;ok az bağımsızdırlar. K&uuml;&ccedil;&uuml;k iş sahibi kişilerin ve girişimcilerin kronik bir kifayeti de, gereğinden fazla yasal d&uuml;zenlemenin ellerini kollarını bağladığıdır. Bu d&uuml;zenle&shy;melerden bazıları kuşkusuz gereksiz, ancak genelde bu d&uuml;zenlemeler gerekli ve aşırı karmaşık toplumumuzun ka&ccedil;ınılmaz birer par&ccedil;asıdır. Bug&uuml;n, k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ccedil;aplı işletmelerin &ccedil;oğu &ouml;zel pazarlama sistemiyle &ccedil;alışıyor. Birka&ccedil; yıl &ouml;nce, Wall Street Journal&rsquo;da, bu y&ouml;ntemle &ccedil;alışan şirketlerin, &ouml;zel pazarlamacılık i&ccedil;in başvuran kilerden, yaratıcılık ve girişkenlik sahibi olanları ELEMEK &uuml;zere d&uuml;zenlenmiş bir kişilik testinden ge&ccedil;mesini istediğini yazıyordu; bunun nedeni ise, bu t&uuml;r kişilerin &ouml;zel pazarlama sistemin itaatkar bir şekilde boyun eğecek kadar uysal olmamalarıydı. Bu da, k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ccedil;aplı işlerden, bağımsızlığa en &ccedil;ok ihtiyacı olan kişilerin &ccedil;oğunu dışlıyor.</p>
+
+<p><strong>66.</strong> Bug&uuml;n, insanlar kendileri i&ccedil;in yaptıklarına g&ouml;re değil, sistemin ONLAR İ&Ccedil;İN veya ONLARA yaptıklarına g&ouml;re yaşıyorlar. Ve kendileri i&ccedil;in yaptıklarını da, her ge&ccedil;en g&uuml;n daha &ccedil;ok sistemin ortaya koyduğu kanallar aracılığıyla yapıyorlar. Eğer bir başarı şansı olacaksa, fırsatlar sistemin sağladıkları olmalı, bunlardan kurallar ve d&uuml;zenlemelere(13) uygun olarak yararlanılmalı ve uzmanları &ouml;ğ&uuml;tlediği tekniklere uyulmalıdır.</p>
+
+<p><strong>67.</strong> B&ouml;ylece, toplumumuzda, ger&ccedil;ek ama&ccedil;ların ve bu ama&ccedil;lara ulaşmaya &ccedil;alışırken olması gereken bağımsızlığın eksikliği nedeniyle g&uuml;&ccedil; s&uuml;reci bozulmaktadır. Bu s&uuml;re&ccedil; bir de 3. gruba giren insan d&uuml;rt&uuml;leri y&uuml;z&uuml;nden bozulmaktadır: Kişi ne kadar &ccedil;aba g&ouml;sterirse g&ouml;s&shy;tersin yeterince tatmin edilemeyen d&uuml;rt&uuml;ler. Bu d&uuml;rt&uuml;lerden biri de g&uuml;venlik ihtiyacıdır. Yaşamlarımız başka insanların verdiği kararlara bağlı; bu kararlar &uuml;zerinde hi&ccedil;bir kont&shy;rol&uuml;m&uuml;z olmadığı gibi genelde kararları veren kişileri bile tanımıyoruz. (&ldquo;G&ouml;receli olarak az sayıda kişinin &ndash;belki 50 ya da 100- &ouml;nemli kararları verdiği bir d&uuml;nyada yaşıyoruz&rdquo; &ndash; Philip B. Heymann, Harward Hukuk Fak&uuml;ltesi, alıntı yapan Anthony Lewis, New York Times, 21 Nisan). Yaşamlarımız, bir n&uuml;kleer santraldeki g&uuml;venlik &ouml;nlemlerinin doğru bir bi&ccedil;imde d&uuml;zenlenip d&uuml;zenlenmediğine, yiyeceğimize ne kadar kimyasal madde veya hava&shy;mıza ne kadar kirlilik karıştırılmasına izin verildiğine, doktorumuzun ne kadar becerikli (veya beceriksiz) olduğuna bağlı; işimizi kaybedip kaybetmememiz devlet ekonomistlerinin veya şirket y&ouml;neticilerinin verdiği kararlara bağlı vb. Bireylerin &ccedil;oğu, kendisini bu tehditlere karşı, &ccedil;ok sınırlı bir d&uuml;zeyin &uuml;st&uuml;nde savunabilecek konumda değil. Bu y&uuml;zden, bireyin g&uuml;venlik arayışı hayal kırıklığıyla sonu&ccedil;lanır, bu da bir g&uuml;&ccedil;s&uuml;zl&uuml;k duygusuna yol a&ccedil;ar.</p>
+
+<p><strong>68.</strong> İlkel insanın, fiziksel a&ccedil;ıdan &ccedil;ağdaş insana oranla daha az g&uuml;venlikte olduğu, bunun &ouml;mr&uuml;n&uuml;n daha kısa olmasından da belli olduğu, yani &ccedil;ağdaş insanın, insanlar i&ccedil;in normal olandan daha fazla değil, daha az g&uuml;venliksizlik duygusundan muzdarip olduğu s&ouml;y&shy;lenebilir. Ancak psikolojik g&uuml;venlik, fiziksel g&uuml;venlikle b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle &ouml;rt&uuml;şmez. Bizi g&uuml;ven&shy;likte HİSSETTİREN şey, kendimize bakma yetimize olan g&uuml;venimiz kadar nesnel bir g&uuml;venlik değildir. Vahşi bir hayvan ya da a&ccedil;lık tarafından tehdit edilen ilkel insan, kendini korumak i&ccedil;in d&ouml;v&uuml;şebilir veya yiyecek aramak i&ccedil;in yola d&uuml;şebilir. Bu &ccedil;abaları g&ouml;sterirken başarılı olacağından emin değildir. &Ccedil;ağdaş insan ise, aksine, karşısında savunmasız olduğu bir&ccedil;ok şey tarafından tehdit edilmektedir: N&uuml;kleer kazalar, yiyeceklerdeki kanserojen maddeler, &ccedil;evre kirliliği, savaş, artan vergiler, &ouml;zel yaşamın b&uuml;y&uuml;k kuruluşlar tarafından istila edilmesi, yaşam şeklini bozabilecek &uuml;lke &ccedil;apındaki toplumsal veya ekonomik olgular.</p>
+
+<p><strong>69.</strong> İlkel insanın kendisini tehdit eden bazı şeylere karşı g&uuml;&ccedil;s&uuml;z olduğu doğrudur; &ouml;rneğin, hastalık. Ancak, o, hastalık riskini metince kabul edebilir. Bu, eşyanın doğasının bir par&ccedil;asıdır, hayali, ger&ccedil;ek dışı bir iblisin su&ccedil;u olmadığı s&uuml;rece kimsenin su&ccedil;u değildir. Ancak &ccedil;ağdaş insana y&ouml;nelen tehditler genelde İNSAN YAPIMIDIR. Bunlar, talihin birer sonucu değildir ancak insana, bir birey olarak kararlarını etkilemeyeceği kişiler tara&shy;fından DAYATILIR. Sonu&ccedil; olarak, bu kişi de kendini hayal kırıklığına uğramış, aşağı&shy;lanmış ve kızgın hisseder.</p>
+
+<p><strong>70.</strong> Yani, ilkel insanın g&uuml;venliği b&uuml;y&uuml;k oranda kendi ellerindeyken (ya birey olarak ya da K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K bir grubun bir &uuml;yesi olarak) &ccedil;ağdaş insanın g&uuml;venliği, kişisel olarak etkileyemeye&shy;ceği kadar uzak ya da b&uuml;y&uuml;k kişilerin veya kuruluşların ellerindedir. B&ouml;ylece, &ccedil;ağdaş insanın g&uuml;venlik d&uuml;rt&uuml;s&uuml; 1. ve 3. gruplara giriyor; bazı alanlarda (yiyecek, barınak vb.) g&uuml;venliği yalnızca &ouml;nemsiz bir &ccedil;abayla sağlanırken diğer alanlarda g&uuml;venlik SAĞLA&shy;NAMIYOR. (Yukarıda anlatılanlar ger&ccedil;ek durumu &ccedil;ok basitleştirse de, &ccedil;ağdaş insanın koşullarının ilkel insanınkilerden nasıl ayrıldığını kabaca, genel olarak g&ouml;steriyor.)</p>
+
+<p><strong>71.</strong> İnsanların, &ccedil;ağdaş yaşamda karşılanamayan, bu nedenle de 3. gruba giren bir &ccedil;ok ge&shy;&ccedil;ici d&uuml;rt&uuml; veya g&uuml;d&uuml;leri vardır. İnsan kızabilir ancak &ccedil;ağdaş toplum d&ouml;v&uuml;şmeye izin ve&shy;remez. &Ccedil;oğu durumda s&ouml;zl&uuml; saldırıya bile izin vermez. Bir yere giderken kişinin acelesi olabilir ya da canı yavaş gitmek isteyebilir ancak trafik akışına uygun olarak gitmekten ve trafik işaretlerine uymaktan başka se&ccedil;eneği genelde yoktur. Bir kişi, işini farklı bir bi&ccedil;imde yapmak isteyebilir ama &ccedil;oğunlukla yalnızca patronunun koyduğu kurallara g&ouml;re &ccedil;alışabilir. Başka bir &ccedil;ok şekilde de, &ccedil;ağdaş insanın eli kolu, d&uuml;rt&uuml;lerinin &ccedil;oğunu engelleyen, b&ouml;ylece de g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine m&uuml;dahale eden bir kurallar ve d&uuml;zenlemeler ağıyla (a&ccedil;ık&ccedil;a ya da gizlice) bağlanmıştır. Bu d&uuml;zenlemelerin &ccedil;oğundan vazge&ccedil;ilemez &ccedil;&uuml;nk&uuml; bunlar, end&uuml;striyel toplumun işlemesi i&ccedil;in gereklidir.</p>
+
+<p><strong>72.</strong> &Ccedil;ağdaş toplum bazı a&ccedil;ılardan &ccedil;ok serbesttir. Sistemin işleyişiyle ilgisi olmayan konu&shy;larda genelde istediğimizi yapabiliriz. İstediğimiz dine inanabiliriz (bu din sistem tehdit edecek davranışları cesaretlendirmediği s&uuml;rece). İstediğimiz kişiyle yatabiliriz (&ldquo;g&uuml;venli seks&rdquo; yaptığımız s&uuml;rece &Ouml;NEMSİZ olduğu s&uuml;rece istediğimiz her şeyi yapabiliriz. Ama t&uuml;m &Ouml;NEMLİ konularda sistem davranışlarımızı d&uuml;zenlemeye gittik&ccedil;e daha fazla dikkat ediyor.</p>
+
+<p><strong>73.</strong> Davranışlar yalnızca a&ccedil;ık kurallarla ve devlet tarafından d&uuml;zenlenmez. Kontrol sık sık dolaylı baskı veya psikolojik baskı veya manip&uuml;lasyon yoluyla ve devletin dışındaki kuru&shy;luşlar tarafından veya b&uuml;t&uuml;n olarak sistem tarafından uygulanır. B&uuml;y&uuml;k kuruluşların &ccedil;oğu toplumsal tavır veya davranışları maniple etmek i&ccedil;in bir &ccedil;eşit propaganda(14) kullanırlar. Propaganda yalnızca reklamlarla sınırlı değildir; bazen de onu yapan insanlar tarafından bile bilin&ccedil;li olarak yapılmaz. &Ouml;rneğin, bir eğlence programının i&ccedil;eriği, g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir propa&shy;ganda bi&ccedil;imidir. Dolaylı baskıya bir &ouml;rnek: Bize her g&uuml;n işe gitmek ve patronumuzun emirlerine uymak zorunda olduğumuzu s&ouml;yleyen bir yasa yoktur. Yasal olarak, ilkel in&shy;sanlar gibi gidip ormanda yaşamamızı veya kendi işimizi kurmamızı engelleyen hi&ccedil;bir şey yoktur. Ama pratikte, &ccedil;ok az vahşi orman kaldı ve ekonomide de k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ccedil;aplı işlere &ccedil;ok sınırlı bir yer var. Bundan dolayı, &ccedil;oğumuz ancak başka birinin yanında &ccedil;alışarak yaşayabi&shy;liriz.</p>
+
+<p><strong>74.</strong> Bizce, &ccedil;ağdaş insanın uzun &ouml;m&uuml;rl&uuml;l&uuml;k ve ileri yaşlara dek fiziki din&ccedil;liği ve cinsel &ccedil;eki&shy;ciliği koruma takıntıları, g&uuml;&ccedil; s&uuml;reciyle ilintili olarak bir mahrumiyetten kaynaklanan bir tatminsizlik belirtisidir. &ldquo;Orta yaş krizi&rdquo; de b&ouml;yle bir belirtidir. Aynı şekilde, &ccedil;ağdaş top&shy;lumda olduk&ccedil;a yaygın olan ancak ilkel toplumlarda hi&ccedil; duyulmamış olan &ccedil;ocuk sahibi olmaya karşı ilgisizlik de.</p>
+
+<p><strong>75.</strong> İlkel toplumlarda yaşam bir evreler zinciridir. Bir evrenin ihtiya&ccedil;ları ve ama&ccedil;ları ta&shy;mamlandığında, diğer evreye ge&ccedil;mek i&ccedil;in bir isteksizlik g&ouml;r&uuml;lmez. Gen&ccedil; bir erkek, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinden bir avcı olarak ge&ccedil;er, spor olsun veya uğraş olsun diye değil; yemek i&ccedil;in ge&shy;rekli olan eti elde etmek i&ccedil;in avlanır. (Gen&ccedil; kadınlarda bu s&uuml;re&ccedil; daha karmaşıktır, top&shy;lumsal g&uuml;ce daha b&uuml;y&uuml;k &ouml;nem verilir, bunu burada tartışmayacağız). Bu evre başarıyla tamamlandığında, gen&ccedil; adam bir aile kurmanın sorumluluklarına ge&ccedil;mek i&ccedil;in isteksizlik g&ouml;stermez. (&Ccedil;ağdaş insanların bazıları ise, tam tersine, bir t&uuml;r tatmin aradıklarından &ccedil;ocuk sahibi olmayı a&ccedil;ık&ccedil;a ertelerler. Bizce, onların ihtiyacı olan tatmin g&uuml;&ccedil; s&uuml;reciyle ilgili yeterince deneyim &ndash; yapay etkinliklerin yapay ama&ccedil;ları yerine ger&ccedil;ek ama&ccedil;ları olan bir deneyim). Yine, &ccedil;ocuklarını başarıyla yetiştirip, onların fiziksel gereksinimlerini gidererek g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinden ge&ccedil;en ilkel insan, g&ouml;revini yerine getirdiğini hisseder ve yaşlılığı (eğer o kadar yaşarsa) ve &ouml;l&uuml;m&uuml; karşılamaya hazırlanır. &Ccedil;ağdaş insanların bir &ccedil;oğu ise, fiziksel kondisyonlarını, g&ouml;r&uuml;n&uuml;mlerini ve sağlıklarını korumak i&ccedil;in harcadıkları &ccedil;abadan da belli olduğu &uuml;zere, fiziksel bozulma ve &ouml;l&uuml;m olasılığından rahatsız oluyorlar. Biz, bunun, bu insanların fiziksel g&uuml;&ccedil;lerini hi&ccedil;bir zaman pratik olarak kullanmadıkları ve g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinden v&uuml;cutlarını ciddi bir şekilde kullanarak ge&ccedil;medikleri ger&ccedil;eğinden kaynaklanan tat&shy;minsizliğe bağlı olduğunu iddia ediyoruz. Yaşın getirdiği bozulmadan korkan, v&uuml;cudunu g&uuml;nl&uuml;k, pratik ama&ccedil;lar i&ccedil;in kullanan ilkel insan değil, arabasından evine y&uuml;r&uuml;menin &ouml;te&shy;sinde pratikte hi&ccedil; kullanmayan &ccedil;ağdaş insandır. Yaşamı boyunca g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ge&shy;reksinimi tatmin edilen kişi, o yaşamın sonunu kabullenmeye en iyi hazırlanmış kişidir.</p>
+
+<p><strong>76.</strong> Bu b&ouml;l&uuml;mdeki tartışmaya cevap olarak birisi &ldquo;toplum, insanlara, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinden ge&ccedil;meleri i&ccedil;in fırsat vermenin bir yolunu bulmalıdır&rdquo; diyecektir. Oysa insanlar i&ccedil;in fırsatın değeri, bu fırsatı toplumun onlara verdiği ger&ccedil;eğiyle zaten biter. Onların ihtiyacı olan, kendi fırsatlarını yaratmaktır. Sistem onlara fırsatlarını VERDİĞİ s&uuml;rece, onları tasmayla bağlı tutar. Bağımsızlıklarını elde etmek i&ccedil;in bu tasmadan kurtulmalıdırlar.</p>
+
+<p><strong>Bazı İnsanlar Nasıl Uyum Sağlar</strong></p>
+
+<p><strong>77.</strong> End&uuml;striyel-teknolojik toplumdaki herkes psikolojik problemlerden muzdarip değildir. Hatta bazı insanlar, toplumun mevcut yapısından gayet memnun olduklarını id&shy;dia ederler. Şimdi de, insanların, &ccedil;ağdaş topluma olan tepkileri konusunda neden bu de&shy;rece farklı olduğunu tartışacağız.</p>
+
+<p><strong>78.</strong> &ouml;ncelikle, g&uuml;&ccedil; d&uuml;rt&uuml;s&uuml;n&uuml;n oranında tartışmasız farklılıklar var. Zayıf bir g&uuml;&ccedil; d&uuml;rt&uuml;s&uuml; olan bireyler, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinden ge&ccedil;meye veya g&uuml;&ccedil; s&uuml;recindeki bağımsızlığa g&ouml;rece daha az ihtiya&ccedil; duyabilirler. Bunlar, eski G&uuml;ney&rsquo;de, plantasyon zencileri olmaktan mutluluk duya&shy;bilecek uysal tiplerdir. (Eski G&uuml;ney&rsquo;in &ldquo;plantasyon zencileri&rdquo;ni k&uuml;&ccedil;&uuml;msemiyoruz. K&ouml;&shy;lelerin &ccedil;oğu, k&ouml;lelikten memnun DEĞİLDİ. K&ouml;leliklerinden memnun OLANLARI ise ger&ccedil;ekten k&uuml;&ccedil;&uuml;ms&uuml;yoruz.)</p>
+
+<p><strong>79.</strong> Bazı insanların bazı istisnai d&uuml;rt&uuml;leri olabilir ve bunları doyurmaya &ccedil;alışarak g&uuml;&ccedil; s&uuml;re&shy;cine olan gereksinimlerini tatmin edebilirler. &Ouml;rneğin, sosyal stat&uuml; i&ccedil;in olağandışı g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir d&uuml;rt&uuml;s&uuml; olanlar, hi&ccedil; sıkılmadan, t&uuml;m yaşamlarını stat&uuml; merdivenini tırmanarak ge&ccedil;ire&shy;bilirler.</p>
+
+<p><strong>80.</strong> İnsanlar, reklam ve pazarlama tekniklerine karşı değişik hassasiyetlere sahiptirler. Bazıları &ouml;yle hassastır ki, &ccedil;ok fazla para kazansalar bile pazarlama end&uuml;strisinin onların g&ouml;z&uuml;n&uuml;n &ouml;n&uuml;nde salladığı parlak, yeni oyuncaklara duydukları şiddetli arzularını doyura&shy;mazlar. Bu y&uuml;zden, gelirleri b&uuml;y&uuml;k olsa da kendilerini para a&ccedil;ısından hep darda ve arzuları engellenmiş hissederler.</p>
+
+<p><strong>81.</strong> Bazı insanlar reklam ve pazarlama tekniklerine karşı &ccedil;ok az hassastırlar. Bunlar parayla ilgilenmeyen insanlardır. Maddi kazanımlar onların g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiya&ccedil;larına hizmet etmez.</p>
+
+<p><strong>82.</strong> Reklam ve pazarlama tekniklerine karşı ortalama hassasiyeti olanlar mal ve hizmetlere olan arzularını doyurabilecek yeterince para kazanabilirler ama ancak ciddi bir &ccedil;aba paha&shy;sına (fazla mesai yaparak, ikinci bir işte &ccedil;alışarak, terfi ederek vb.). b&ouml;ylece maddi kaza&shy;nımlar, onların g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiya&ccedil;larına hizmet eder. Ancak bu, ihtiya&ccedil;ları b&uuml;t&uuml;&shy;n&uuml;yle doyuruluyor anlamına gelmez. G&uuml;&ccedil; s&uuml;reci boyunca pek az bir bağımsızlıkları olabilir (işleri emirlere uymaktan oluşabilir) ve bazı d&uuml;rt&uuml;leri engellenebilir. (&Ouml;rneğin; g&uuml;venlik, saldırganlık) (80-82. paragraflarda aşırı basitleştirmekten dolayı hatalıyız, &ccedil;&uuml;nk&uuml; maddi kazanım isteğinin yalnızca reklamcılık ve pazarlama end&uuml;strisin bir yaratısı ol&shy;duğunu var saydık. Tabii ki bu kadar basit değil.(11)</p>
+
+<p><strong>83.</strong> Bazı kişiler, g&uuml;&ccedil; ihtiya&ccedil;larını kısmen, kendilerini g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir &ouml;rg&uuml;tlenmeyle veya kitle hareketleriyle &ouml;zdeşleştirerek tatmin ederler. Ama&ccedil; ve g&uuml;&ccedil; yoksunu bir birey, bir harekete veya organizasyona katılır, onun ama&ccedil;larını kendi ama&ccedil;ları olarak benimser ve bu ama&ccedil;lar uğruna &ccedil;alışır. Bu ama&ccedil;ların bazılarına ulaşıldığında, kendi kişisel &ccedil;abaları bu ama&ccedil;lara ulaşılmasında &ouml;nemsiz bir rol oynasa da, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinden ge&ccedil;miş gibi hisseder (hareket veya organizasyonla olan &ouml;zdeşleşmesi sayesinde). Bu olgu faşistler, Naziler ve kom&uuml;&shy;nistler tarafından s&ouml;m&uuml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Bizim toplumumuz da, daha kabaca olmakla birlikte, bunu kullanır. &Ouml;rnek: Manuel Noriega ABD&rsquo;yi tahrik ediyordu. (Ama&ccedil;: Noriega&rsquo;yı ceza&shy;landırmak). ABD Panama&rsquo;yı işgal etti (&Ccedil;aba) ve Noriega&rsquo;yı cezalandırdı (Amaca ulaşma). B&ouml;ylece ABD g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinden ge&ccedil;ti; b&ouml;ylece bir &ccedil;ok Amerikalı da, ABD&rsquo;yle olan &ouml;zdeş&shy;leşmelerinden &ouml;t&uuml;r&uuml; vekaleten bu s&uuml;re&ccedil;ten ge&ccedil;miş oldu. İşte Panama işgalinin toplum tarafından g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; onay; insanlara bir g&uuml;&ccedil; duygusu verdi.(15) Aynı olguyu ordularda, şirketlerde, politik partilerde, insancıl kuruluşlarda, dini veya ideolojik hareketlerde de g&ouml;r&uuml;yoruz. &Ouml;zellikle, solcu hareketler, g&uuml;&ccedil; ihtiya&ccedil;larını tatmin etme yolu arayan kişileri &ccedil;ekmeye &ccedil;alışırlar. Ancak &ccedil;oğu kişi i&ccedil;in b&uuml;y&uuml;k bit &ouml;rg&uuml;tlenme veya kitle hareketiyle &ouml;z&shy;deşleşme g&uuml;&ccedil; ihtiyacını t&uuml;m&uuml;yle tatmin etmez.</p>
+
+<p><strong>84.</strong> İnsanların g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiya&ccedil;larını tatmin ettikleri bir diğer yol da yapay etkin&shy;liklerdir. 38.-40. paragraflarda da anlattığımız gibi, yapay etkinlik, bireyin amaca ulaşma ihtiyacından değil de, amaca ulaşmaya &ccedil;alışırken edindiği tatmin i&ccedil;in &ccedil;aba sarf ettiği şeydir. &Ouml;rneğin, devasa kaslar geliştirmenin, k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir topu bir deliğe sokmanın ya da bir s&uuml;r&uuml; seri pul edinmenin hi&ccedil;bir pratik motifi yoktur. Yine de toplumumuzdaki pek &ccedil;ok insan kendilerini tutkuyla v&uuml;cut geliştirmeye, golf veya pul koleksiyonculuğuna adar. Bazı insanlar diğerinden daha dışa d&ouml;n&uuml;kt&uuml;r, bu y&uuml;zden de yapay bir etkinliğe, &ccedil;evresindeki insanlar &ouml;nem verdiği i&ccedil;in ya da toplum onlara &ouml;nemli olduğunu s&ouml;ylediği i&ccedil;in hemen &ouml;nem atfederler. Bu y&uuml;zden, bazı insanlar spor, bri&ccedil; veya satran&ccedil;, garip bilimsel işler gibi &ouml;nemsiz etkinlikler konusunda &ccedil;ok ciddiyken, daha iyi g&ouml;rebilen diğerleriyse bunları, ger&ccedil;ekten oldukları gibi yapay birer etkinlik olarak g&ouml;r&uuml;r ve g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiya&ccedil;larını bu şekilde tatmin etmek i&ccedil;in bunlara &ouml;nem vermezler. Geriye bir tek, pek &ccedil;ok koşulda, insanın yaşamak i&ccedil;in para kazanmasının da bir yapay etkinlik olduğunu s&ouml;ylemek kalıyor. B&Uuml;T&Uuml;N&Uuml;YLE bir yapay etkinlik değil, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu eylemin bir b&ouml;l&uuml;m&uuml; fiziksel gereksi&shy;nimleri karşılamak ve (bazıları i&ccedil;in) sosyal stat&uuml; kazanmak ve reklamların onlara istettiği l&uuml;ks şeyleri elde etmek amacıyla yapılır. Ancak bir &ccedil;ok insan, ihtiya&ccedil; duydukları para ve stat&uuml; i&ccedil;in gerekenden daha fazla &ccedil;aba harcar ve bu fazladan &ccedil;aba da bir yapay etkinliği oluşturur. Bu fazladan &ccedil;aba, kendisine eşlik eden duygusal ilgiyle birlikte sistemin s&uuml;rekli gelişimi ve m&uuml;kemmelleşmesine hizmet eden potansiyel g&uuml;&ccedil;lerden biridir ve bireysel &ouml;z&shy;g&uuml;rl&uuml;k a&ccedil;ısından olumsuz sonu&ccedil;ları vardır (bkz. 131. paragraf). &Ouml;zellikle, yaratıcı bilim adamların ve m&uuml;hendislerin &ccedil;oğu i&ccedil;in, iş, b&uuml;y&uuml;k oranda bir yapay etkinlik gibidir. Bu konu &ouml;yle &ouml;nemli ki, biraz yer ayıracağımız ayrı bir tartışmayı hak ediyor (bkz. 87-92. pa&shy;ragraflar)</p>
+
+<p><strong>85.</strong> Bu b&ouml;l&uuml;mde, &ccedil;ağdaş toplumda ne kadar insanın g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiya&ccedil;larını az ya da &ccedil;ok tatmin ettiklerini anlattık. Ancak, biz, insanların &ccedil;oğu i&ccedil;in g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ih&shy;tiyacın b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle tatmin edilmediği d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yoruz. &Ouml;ncelikle, stat&uuml; i&ccedil;in doymak bilmeyen bir d&uuml;rt&uuml;s&uuml; olanlar veya yapay bir etkinliğe sımsıkı &ldquo;m&uuml;ptela&rdquo; olanlar ya da g&uuml;&ccedil; ihtiya&ccedil;ları a&ccedil;ısından kendilerini bir hareket veya organizasyonla yeterince &ouml;zdeşleştirenler birer istisnadırlar. Diğerleri, yapay etkinliklerle ya da bir organizasyonla &ouml;zdeşleşmekle b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle tatmin olamazlar (bkz. 41-64. paragraflar). İkinci olarak, sistem tarafından, a&ccedil;ık kurallar ya da toplumsallaşma yoluyla &ccedil;ok fazla kontrol uygulanıyor; bu da bazı ama&ccedil;lara ulaşamamaya ve &ccedil;ok fazla g&uuml;d&uuml;y&uuml; engelleme gerekliliğine bağlı olarak bir bağımsızlık eksikliği ve hayal kırıklığına yol a&ccedil;ıyor.</p>
+
+<p><strong>86.</strong> Ancak insanların &ccedil;oğu, end&uuml;striyel-teknolojik toplumdan &ccedil;ok memnun olsaydı bile, biz (FC), hala bu t&uuml;r bir topluma karşı &ccedil;ıkardık, &ccedil;&uuml;nk&uuml; (diğer nedenlerle birlikte) b&ouml;yle bir toplumu, insanların ger&ccedil;ek ama&ccedil;lar i&ccedil;in uğraşmak yerine, g&uuml;&ccedil; s&uuml;reci ihtiya&ccedil;larını yapay etkinlikler veya bir organizasyon ile &ouml;zdeşleşmek yoluyla tatmin etmek zorunda kaldıkları bir toplum olarak g&ouml;r&uuml;yoruz.</p>
+
+<p><strong>Bilim Adamlarının Motifleri</strong></p>
+
+<p><strong>87.</strong> Bilim ve teknoloji, yapay etkinliklerin en &ouml;nemli &ouml;rneklerini oluşturur. Bazı bilim adamları &ldquo;merak&rdquo; ya da &ldquo;insanlığa faydalı&rdquo; olma isteğiyle motive olduklarını iddia ederler. Ancak bunların, bilim adamlarının &ccedil;oğu i&ccedil;in temel motifler olmadığını anlamak kolaydır. &ldquo;Merak&rdquo;a gelince, bu kavram a&ccedil;ık&ccedil;a abs&uuml;rdd&uuml;r. &Ccedil;oğu bilim adamı, herhangi normal bir meraka konusu olamayacak, son derece uzmanlık isteyen sorunlar &uuml;zerinde &ccedil;alışır. &Ouml;r&shy;neğin, bir astronom, bir matematik&ccedil;i ya da bir b&ouml;cekbilimci, İzopropytrimethylmetan&rsquo;ın kimyasal &ouml;zelliklerini merak eder mi? Tabii ki hayır. B&ouml;yle bir konuyu ancak bir kimyager merak eder, onun bunu merak etmesinin tek nedeniyse kimyanın onun yapay etkinliği olmasıdır. Kimyager yeni bir b&ouml;cek t&uuml;r&uuml;n&uuml;n uygun sınıflandırılmasını merak eder mi? Hayır. Bu sorun yalnızca bir b&ouml;cekbilimciyi ilgilendirir, o da bununla yalnızca, b&ouml;cekbilim kendi yapay etkinliği olduğundan ilgilenir. Eğer kimyager ve b&ouml;cekbilimci fiziksel gereksi&shy;nimlerini karşılamak i&ccedil;in ciddi &ccedil;abalar g&ouml;stermek zorunda kalsalardı ve eğer bu &ccedil;aba on&shy;ların yeteneklerini ilgin&ccedil; ancak bilimsel olmayan bir şekilde kullanmalarına izin verseydi, o zaman, onlar İzopropytrimethymetan&rsquo;ı ve b&ouml;ceklerin sınıflandırılmasını umursamaya&shy;cakları. Mezuniyet sonrası eğitim fonlarının darlığının kimyageri bir sigorta komisyoncusu olmaya zorladığın varsayalım. Bu durumda o, sigortayla ilgili konularla &ccedil;ok ilgili olacak ancak İzopropytrimethymetan&rsquo;la ilgilenmeyecekti. Bilim adamlarının işlerine harcadıkları zaman ve &ccedil;abaların yalnızca meraka harcanması hi&ccedil;bir koşulda normal değil. Bilim adamlarının motifleri i&ccedil;in &ldquo;merak&rdquo; a&ccedil;ıklaması hi&ccedil; tutmuyor.</p>
+
+<p><strong>88.</strong> &ldquo;İnsanlığın yararı&rdquo; a&ccedil;ıklaması da diğerinden daha iyi değil. Bazı bilimsel &ccedil;alışmaların, insanlığın iyiliği ile akla yakın hi&ccedil;bir ilgisi yoktur. &Ouml;rneğin, arkeoloji ve karşılaştırmalı dilbilimi &ccedil;alışmalarının &ccedil;oğu b&ouml;yledir. Bilimin diğer bazı alanları ise tehlikeli bazı olanaklar taşır. Yine de, bu alanlardaki bilim adamları da, aşıyı bulan veya hava kirliliğini araştıranlar kadar hırslıdır. N&uuml;kleer terminaller yapmaya a&ccedil;ık&ccedil;a duygusal olarak bağlanan Dr. Edward Teller&rsquo;ın durumunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n. Bu bağ, insanlığın yararına hizmet etme iste&shy;ğinden mi kaynaklanıyor? Eğer &ouml;yleyse, Dr. Teller neden diğer &ldquo;insancıl&rdquo; konularda da bu kadar duyarlı olmadı? Eğer insancıl biri ise, neden hidrojen bombasının yapılmasına yardım etti? Diğer pek &ccedil;ok bilimsel ilerlemeyle birlikte n&uuml;kleer santrallerin insanlığın ger&ccedil;ekten yararına olup olmadığı tartışmaya a&ccedil;ıktır. Ucuz elektrik, zararı, kaza riskini karşılar mı? Dr. Teller, sorunun yalnızca bir yanını g&ouml;rd&uuml;. Onun n&uuml;kleer g&uuml;&ccedil;le olan bağı a&ccedil;ık&ccedil;a &ldquo;insanlığa hizmet&rdquo; isteğinden değil, ancak işinden ve onu pratik olarak işlerken g&ouml;rmekten edindiği kişisel tatminden kaynaklanıyordu.</p>
+
+<p><strong>89.</strong> Aynı şey, bilim adamlarının geneli i&ccedil;in ge&ccedil;erlidir. Bazı istisnaların m&uuml;mk&uuml;n olmasıyla birlikte genel olarak, motifi ne merak ne de insanlığa hizmet değil, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinden ge&ccedil;&shy;meye olan ihtiya&ccedil;larıdır: Ama&ccedil; sahibi olma (&ccedil;&ouml;z&uuml;lecek bir bilimsel problem), &ccedil;abalamak (araştırma) ve amaca ulaşma a(sorunun &ccedil;&ouml;z&uuml;lmesi). Bilim, yapay bir etkinliktir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bilim adamları temelde &ccedil;alışmalarından edindikleri tatmin i&ccedil;in &ccedil;alışırlar.</p>
+
+<p><strong>90.</strong> Tabii bu kadar basit değil. Bir &ccedil;ok bilim adamı i&ccedil;in diğer motifler de rol oynuyor. Para ve stat&uuml; gibi. Bazı bilim adamları, stat&uuml;lerden doymak bilmeyen tipte kişiler olabilir (bkz. 79. paragraf( ve bu da, &ccedil;alışmaları i&ccedil;in motivasyonun &ouml;nemli bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; oluşturur. Hi&ccedil; kuşkusuz, bilim adamlarının &ccedil;oğunluğu, genel toplumun &ccedil;oğunluğu gibi reklam ve pazarlamacılık tekniklerine karşı az ya da &ccedil;ok hassastır ve mal ve hizmetlere olan arzularını giderme ihtiyacı duyarlar. Yani, bilim B&Uuml;T&Uuml;N&Uuml;YLE bir yapay etkinlik değildir. Ama b&uuml;y&uuml;k oranda yapay bir etkinliktir.</p>
+
+<p><strong>91.</strong> Ayrıca bilim ve teknoloji g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir kitle hareketi oluşturur ve pek &ccedil;ok bilim adamı, g&uuml;&ccedil; ihtiya&ccedil;larını bu kitle hareketiyle &ouml;zdeşleşerek giderir (bkz. 83. paragraf).</p>
+
+<p><strong>92.</strong> B&ouml;ylece bilim, insan soyunun ger&ccedil;ek iyiliğine ya da diğer t&uuml;m standartlara aldırmadan, yalnızca bilim adamlarının ve araştırma i&ccedil;in fonları sağlayan h&uuml;k&uuml;met g&ouml;revlilerini ve şirket yetkililerini psikolojik ihtiya&ccedil;larına hizmet ederek k&ouml;r&uuml; k&ouml;r&uuml;ne ilerliyor.</p>
+
+<p><strong>&Ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n Doğası</strong></p>
+
+<p><strong>93.</strong> End&uuml;striyel-teknolojik toplumun, bireyin &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k alanını s&uuml;rekli daraltmayacak bir bi&ccedil;imde yeniden d&uuml;zenlenemeyeceğini anlatacağız. Ancak, &ldquo;&ouml;zg&uuml;rl&uuml;k&rdquo; pek &ccedil;ok şekilde anlaşılabileceği i&ccedil;in, &ouml;nce ne t&uuml;r bir &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kten bahsettiğimizi anlatmalıyız.</p>
+
+<p><strong>94.</strong> &ldquo;&Ouml;zg&uuml;rl&uuml;k&rdquo;ten şunu kastediyoruz: G&uuml;&ccedil; s&uuml;recini, yapay etkinliklerin yapay hedefleriyle değil, ger&ccedil;ek ama&ccedil;larla ve hi&ccedil; kimsenin, &ouml;zellikle de hi&ccedil;bir b&uuml;y&uuml;k kuruluşun m&uuml;dahalesi, manip&uuml;lasyon veya denetlemesi olmadan yaşayabilme fırsatı. &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;k, kişinin (ya bir birey olarak ya da K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K bir grubun &uuml;yesi olarak) &ouml;l&uuml;m kalım meselelerini kontrol edebilmesidir; yiyecek, giyecek, barınak ve &ccedil;evresinden gelebilecek her t&uuml;rl&uuml; tehlikeye karşı savunma. &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;k, g&uuml;&ccedil; sahibi olmak demektir; diğer insanları kontrol etmek i&ccedil;in değil, ancak kendi yaşamının koşullarını kontrol etmeye yarayan g&uuml;&ccedil;. Biri (&ouml;zellikle de b&uuml;y&uuml;k bir kuruluş) kişinin &uuml;zerinde bir g&uuml;ce sahipse, bu g&uuml;&ccedil; ne kadar iyi niyetli, hoşg&ouml;r&uuml;l&uuml; ve m&uuml;saadeci olursa olsun kişi &ouml;zg&uuml;r değildir. &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;, tam bir kabullenişle karıştırmamak &ouml;nemlidir. (bkz. 72. paragraf)</p>
+
+<p><strong>95.</strong> Anayasa tarafından garanti altına alınan bazı haklarımız olduğu i&ccedil;in &ouml;zg&uuml;r bir top&shy;lumda yaşadığımız s&ouml;yleniyor. Ancak, bu haklar g&ouml;r&uuml;nd&uuml;kleri kadar &ouml;nemli değildir. Bir toplumda varolan kişisel &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n derecesi, o toplumdaki kanunlar veya y&ouml;netim bi&ccedil;i&shy;minden &ccedil;ok, toplumun ekonomik ve teknolojik yapısına bağlıdır.(16) New England&rsquo;daki Kızılderililerin &ccedil;oğu monarşiyle y&ouml;netiliyordu ve İtalyan R&ouml;nesans&rsquo;ı sırasındaki şehirlerin &ccedil;oğu da diktat&ouml;rlerin kontrol&uuml; altındaydı. Ancak, bu toplumların tarihini okurken insan, onlarda bizim toplumumuzdakinden daha fazla kişisel &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğe izin verildiği izlenimini ediniyor. Bu, kısmen y&ouml;neticinin iradesini dayatacak etkin mekanizmaların yokluğundan kaynaklanıyor: &Ccedil;ağdaş, iyi &ouml;rg&uuml;tlenmiş polis g&uuml;&ccedil;leri; hızlı, uzun mesafe iletişimleri, denetleme kameraları, sıradan vatandaşların yaşamları hakkında bilgi dosyaları yoktu. Bu nedenle de, kontrolden ka&ccedil;mak g&ouml;rece daha kolaydı.</p>
+
+<p><strong>96.</strong> Anayasal haklarımıza gelince, &ouml;rneğin, basın &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n. Elbette bu hakka &ccedil;atmak istemiyoruz; bu, politik g&uuml;c&uuml;n yoğunlaşmasını kısıtlamak ve politik g&uuml;c&uuml; olanları, yanlışlarını halka teşhir etmek yoluyla yola getirmek i&ccedil;in &ouml;nemli bir ara&ccedil;. Ancak, basın &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;, sıradan vatandaşın bir birey olarak &ccedil;ok az işine yarar. Medya, &ccedil;oğunlukla sis&shy;temle b&uuml;t&uuml;nleşmiş b&uuml;y&uuml;k kuruluşların kontrol&uuml;ndedir. Birazcık parası olan herkes bir şey bastırabilir veya bunu internette veya başka bir yolla dağıtabilir, ama onun s&ouml;yleyecekleri medyanın b&uuml;y&uuml;k miktardaki materyallerinin arasında kaybolacak, bu nedenle de hi&ccedil;bir etkisi olmayacaktır. Bu y&uuml;zden toplumda kelimelerle bir etki yaratmak, &ccedil;oğu birey veya k&uuml;&ccedil;&uuml;k gruplar i&ccedil;in olanaksızdır. &Ouml;rneğin bizi (FC) ele alın. Eğer hi&ccedil;bir şiddet eyleminde bulunmasaydık ve bu yazılarımızı bir yayıncıya teslim etmiş olsaydık, b&uuml;y&uuml;k olasılıkla kabul edilmeyecekti. Eğer kabul edilmiş ve yayınlanmış dahi olsa, b&uuml;y&uuml;k olasılıkla fazla okuyucu &ccedil;ekmeyecekti &ccedil;&uuml;nk&uuml; medyanın koyduğu eğlence programlarını seyretmek, ciddi bir makale okumaktan daha eğlencelidir. Bu yazılar &ccedil;ok okuyucu bulsaydı bile, bu okuyu&shy;cuların &ccedil;oğu okuduklarını hemen unutacaklardı, &ccedil;&uuml;nk&uuml; akılları medyanın onları maruz bıraktığı yığınlarca materyal doldurulacaktı. Mesajımızı, topluma kalıcı bir etki bıraka&shy;bilme şansıyla sunabilmek i&ccedil;in insanları &ouml;ld&uuml;rmek zorunda kaldık.</p>
+
+<p><strong>97.</strong> Anayasal haklar bir dereceye kadar yararlı olsa da, burjuva &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k anlayışı olarak tabir edilebilecek şeyi garantilemekten pek fazlasına hizmet etmez. Burjuva anlayışına g&ouml;re, &ldquo;&ouml;zg&uuml;r&rdquo; bir insan, sosyal bir makinenin &ouml;nemli bir par&ccedil;asıdır ve yalnızca tembih&shy;lenmiş ve sınırlanmış bir dizi &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğe sahiptir; bu &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kler bireyin ihtiya&ccedil;larından &ccedil;ok sosyal makinenin ihtiya&ccedil;larına hizmet etmek &uuml;zere tasarlanmıştır. Bu y&uuml;zden, burjuva&shy;zinin tanımladığı &ldquo;&ouml;zg&uuml;r&rdquo; insan ekonomik &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğe sahiptir &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu b&uuml;y&uuml;me ve ilerlemeyi teşvik eder, basın &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;ne sahiptir &ccedil;&uuml;nk&uuml; toplumsal eleştiri, politik li&shy;derlerin yanlış davranışlarını engeller; adil bir mahkemeye hakkı vardır &ccedil;&uuml;nk&uuml; g&uuml;&ccedil;l&uuml;lerin kaprislerine bağlı mahkumiyetler sistem i&ccedil;in k&ouml;t&uuml; olur. Bu a&ccedil;ık&ccedil;a Simon Bolivar&rsquo;ın tav&shy;rıydı. Ona g&ouml;re, insanlar &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; yalnızca ilerlemeyi (burjuvanın d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; ilerlemeyi) kolaylaştırmak i&ccedil;in kullandıkları s&uuml;rece hak ederdi. Diğer burjuva d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rler de, &ouml;z&shy;g&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; benzer bir a&ccedil;ıdan, yalnızca kolektif sonu&ccedil;lara ulaşan bir ara&ccedil; olarak g&ouml;rd&uuml;ler. Chester C. Tan, &ldquo;20. yy.da Politik D&uuml;ş&uuml;nce&rdquo;, syf. 202&rsquo;de Kom&uuml;ntang lideri Hu Han-min&rsquo;in felsefesini ş&ouml;yle a&ccedil;ıklıyor: &ldquo;Bir bireye haklar verilir &ccedil;&uuml;nk&uuml; o, toplumun bir &uuml;yesidir ve topluluk yaşamı b&ouml;yle haklar gerektirir. Hu, topluluktan t&uuml;m halkı kastediyordu.&rdquo; Syf. 259&rsquo;da da Tan, Carsum Chang&rsquo;a g&ouml;re (Chang Chun-mai, &Ccedil;in Devlet Sosyalist Partisi li&shy;deri) &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n, kullanılması gerektiğini belirtir. Ancak başkalarının tembihlediği şekilde kullanacaksa kişinin ne bi&ccedil;im bir &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; vardır? FC&rsquo;nin &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k anlayışı Bolivar, Hu, Chang ve diğer burjuva teorisyenlerinkiyle aynı değildir. Bu t&uuml;r teorisyenlerin sorunu, gelişmeyi ve sosyal teorilerin uygulanmasını yapay etkinlikleri haline getirmiş olmalarıdır. Sonu&ccedil; olarak, bu teoriler, dayatıldıkları toplumda yaşayan şanssız insanların ihtiya&ccedil;larına hizmet etmekten &ccedil;ok, teorisyenlerin ihtiya&ccedil;larına hizmet etmek i&ccedil;in tasarlanmıştır.</p>
+
+<p><strong>98.</strong> Bu b&ouml;l&uuml;mle ilgili değinilecek bir nokta daha kaldı: Bir insan sırf yeterince &ouml;zg&uuml;r oldu&shy;ğunu S&Ouml;YL&Uuml;YOR diye, onun yeterince &ouml;zg&uuml;r olduğu sanılmamalı. &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;k kısmen insanların farkında olmadığı psikolojik kontrollerle sınırlanır; &uuml;stelik insanların &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kten ne anladıklarını oluşturan d&uuml;ş&uuml;nceler, kişilerin kendi ihtiya&ccedil;larından &ccedil;ok, toplumsal yasalar tarafından y&ouml;nlendirilir. &Ouml;rneğin, aşırı toplumsallaşmış t&uuml;rden bir&ccedil;ok solcu, b&uuml;y&uuml;k olasılıkla kendileri de dahil &ccedil;oğu insanın fazla değil az toplumsallaşmış oldu&shy;ğunu s&ouml;yleyecektir, buna rağmen, aşırı toplumsallaşmış bir solcu bu y&uuml;ksek d&uuml;zeydeki toplumsallaşması y&uuml;z&uuml;nden ağır bir psikolojik bedel &ouml;der.</p>
+
+<p><strong>Tarihin Bazı İlkeleri</strong></p>
+
+<p><strong>99.</strong> Tarihin iki bileşenden oluşan bir toplam olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n: Sezilebilir bir yolda ilerle&shy;meyen, &ouml;nceden sezilemeyen olaylardan oluşan d&uuml;zensiz bir bileşen ve uzun vadeli tarihi bir akıştan oluşan d&uuml;zenli bir bileşen. Biz burada uzun erimli akımlarla ilgileneceğiz.</p>
+
+<p><strong>100. Birinci İlke :</strong> Eğer uzun vadeli bir tarihi akışta K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K bir değişiklik yapılırsa, o değişikliğin etkisi neredeyse her zaman ge&ccedil;ici olacaktır. Akış, orijinal durumuna d&ouml;ne&shy;cektir. (&Ouml;rnek: Bir toplumdaki politik &ccedil;&ouml;k&uuml;nt&uuml;n&uuml;n temizlenmesi i&ccedil;in d&uuml;zenlenen bir reform hareketi genelde kısa vadelidir; er ge&ccedil; reformcular rahatlar ve &ccedil;&ouml;k&uuml;nt&uuml; yine top&shy;luma sızar. S&ouml;z konusu toplumdaki politik &ccedil;&ouml;k&uuml;nt&uuml; genelde sabit kalır veya toplumun evrilişine bağlı olarak yavaş&ccedil;a değişir. Normalde, politik bir temizleme ancak yaygın sosyal değişimlere eşlik ettiğinde kalıcı olacaktır; toplumda K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K bir değişim yeterli olmayacaktır). Eğer, uzun vadeli bir tarihi akışta k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir değişikli kalıcı gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;&shy;yorsa, bunun nedeni değişikliğin, akışın zaten i&ccedil;inde bulunduğu y&ouml;nde etki etmesidir, yani akış değişmemiş yalnızca bir adım ilerlemiştir.</p>
+
+<p><strong>101.</strong> İlk ilke neredeyse aynı şeyin farklı kelimelerle tekrarlanışıydı. Eğer bir akış k&uuml;&ccedil;&uuml;k değişikliklere g&ouml;re istikrarlı olmasaydı, belirli bir y&ouml;n izlemek yerine rasgele bir y&ouml;nde ilerlerdi; yani, uzun vadeli bir akış bile olmazdı.</p>
+
+<p><strong>102. İkinci İlke :</strong> Eğer uzun vadeli bir tarihi akışı etkileyebilecek denli b&uuml;y&uuml;k bir değişikli yapılırsa, bu t&uuml;m toplumu değiştirir. Başka bir deyişle, bir toplum t&uuml;m par&ccedil;aların birbi&shy;riyle bağlantılı olduğu bir sistemdir ve bunun &ouml;nemli hi&ccedil;bir par&ccedil;asını diğer par&ccedil;alarını da değiştirmeden değiştiremezsiniz.</p>
+
+<p><strong>103. &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; İlke :</strong> Uzun vadeli tarihi bir akışı kalıcı olarak değiştirebilecek derecede b&uuml;y&uuml;k bir değişiklik yapılırsa, bunun, toplum a&ccedil;ısından bir b&uuml;t&uuml;n olarak ileride getireceği sonu&ccedil;lar &ouml;nceden bilinemez. (&Ccedil;eşitli başka toplumlar da aynı değişiklikten ge&ccedil;mediği ve aynı sonu&ccedil;ları yaşamadığı s&uuml;rece; eğer b&ouml;yle bir şey olmuşsa, kişi, aynı değişiklikten ge&ccedil;en diğer bir toplumun da benzer sonu&ccedil;lara varabilme olasılığının bulunduğunu, ampirik bir temele dayanarak &ouml;ng&ouml;rebilir.)</p>
+
+<p><strong>104. D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; İlke :</strong> Yeni bir toplum kağıt &uuml;st&uuml;nde tasarlanamaz. Yani, ilerideki bir top&shy;lumu &ouml;nceden planlayıp, o toplumun tasarladığınız gibi işlemesini bekleyemezsiniz.</p>
+
+<p><strong>105.</strong> &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; ve d&ouml;rd&uuml;nc&uuml; ilkeler insan toplumlarının karmaşıklığından kaynaklanır. İnsan davranışındaki bir değişiklik toplumun ekonomisini ve fiziksel &ccedil;evresini etkiler; ekonomi &ccedil;evreyi etkiler veya bunun tersi olur, ekonomi ve &ccedil;evredeki değişiklikler de insan davranı&shy;şını karmaşık ve tahmin edilemez şekillerde etkiler vb. Etki-tepki ağı a&ccedil;ıklanmak ve anla&shy;şılmak i&ccedil;in &ccedil;ok fazla karmaşıktır.</p>
+
+<p><strong>106. Beşinci İlke :</strong> İnsanlar, toplumlarının şeklini bilin&ccedil;li ve akılcı olarak se&ccedil;mezler. Top&shy;lumlar, akılcı insan kontrol&uuml; altında olmayan sosyal evrim s&uuml;re&ccedil;leri yoluyla gelişir.</p>
+
+<p><strong>107.</strong> Beşinci ilke, diğer d&ouml;rd&uuml;n&uuml;n bir sonucudur.</p>
+
+<p><strong>108. A&ccedil;ıklamak gerekirse:</strong> Birinci &ouml;rneğe g&ouml;re, genel olarak konuşursak, bir sosyal reform girişimi ya toplumun zaten geliştiği yolda etki eder (b&ouml;ylece de, sadece her koşulda olacak bir değişikliği hızlandırır) ya da yalnızca ge&ccedil;ici bir etki g&ouml;sterir, b&ouml;ylece de toplum kısa s&uuml;rede eski haline d&ouml;ner. Toplumun herhangi &ouml;nemli bir niteliğinin gelişiminde kalıcı bir değişim ger&ccedil;ekleştirmek i&ccedil;in reform yetersizdir, devrim gereklidir. (Bir devrim, ille de si&shy;lahlı bir başkaldırıyı veya bir devletin yıkılmasını i&ccedil;ermez.) İkinci kurala g&ouml;re, bir devrim asla toplumun yalnızca bir y&ouml;n&uuml;n&uuml; değiştirmez, t&uuml;m toplumu değiştirir; &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; ilkeye g&ouml;reyse, devrimcilerin asla beklemediği veya istemediği değişiklikler ortaya &ccedil;ıkar. D&ouml;r&shy;d&uuml;nc&uuml; ilkeye g&ouml;re, devrimciler veya &uuml;topyacılar yeni bir toplum t&uuml;r&uuml; oluştururlarsa, bu asla planlana şekilde işlemez.</p>
+
+<p><strong>109.</strong> Amerikan Devrimi aykırı bir &ouml;rnek değildir. Amerikan &ldquo;Devrimi&rdquo; bizim kelimeden anladığımız anlamda bir devrim değildi, ancak olduk&ccedil;a uzun erimli politik reformların izle&shy;diği bir bağımsızlık savaşıydı. Kurucular, Amerikan toplumunun gelişme y&ouml;n&uuml;n&uuml; de&shy;ğiştirmediler, zaten b&ouml;yle bir niyetleri de yoktu. Onlar yalnızca, Amerikan toplumunu, gelişimini geciktiren İngiliz y&ouml;netiminden kurtardı. Onların politik reformu hi&ccedil;bir temel akışı değiştirmedi yalnızca Amerikan politik k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n&uuml;, doğal gelişim y&ouml;n&uuml;ne itti. Amerikan toplumunun da bir dalı olduğu İngiliz toplumu, uzun s&uuml;redir temsili de&shy;mokrasi yolunda ilerliyordu. Bağımsızlık Savaşı&rsquo;ndan &ouml;nce de Amerikalılar, koloni mec&shy;lislerinde &ouml;nemli bir d&uuml;zeyde temsili demokrasi uyguluyorlardı. Anayasa tarafından oluştu&shy;rulan politik sistem, İngiliz sistemi ve koloni meclislerine dayanıyordu. B&uuml;y&uuml;k deği&shy;şikliklere tabi. Kurucuların &ccedil;ok &ouml;nemli bir adım attığı ş&uuml;phe g&ouml;t&uuml;rmez. Ancak bu İngi&shy;lizce konuşanların zaten gittiği yolda atılmış bir adımdı. Bunun kanıtı da şu ki, İngiltere ve halkını &ccedil;oğunlukla İngiliz k&ouml;kenlilerin oluş&shy;turduğu kolonileri, &ouml;zellikle ABD&rsquo;ninkine benzeyen temsili demokrasi sistemine ulaştılar. Eğer kurucular cesaretlerini kaybedip Bağımsızlık Bildirgesi&rsquo;ni imzalamayı reddetselerdi, bug&uuml;nk&uuml; yaşam tarzımız &ccedil;ok da farklı olmayacaktı. Belki İngiltere ile daha sıkı bağlarımız olacaktı ve belki de bir kongre ve başkan yerine bir parlamento ve başbakanımız olacaktı. &Ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir fark değil bu. Bu nedenle, Amerikan Devrimi, bizim ilkelerimize aykırı bir &ouml;rnek değil, aksine ilkelerimize iyi bir &ouml;rnek oluşturuyor.</p>
+
+<p><strong>110.</strong> Yine de, bu ilkeleri uygularken kişi sağ duyusunu kullanmalı. Bu ilkeler, yorum ser&shy;bestliğine izin verebilecek, kesin olmayan bir dille anlatılmıştır ve bunların istisnaları da bulunabilir. Bu y&uuml;zden, bu ilkeleri &ccedil;iğnenemez yasalar olarak değil, birer tasarı ya da d&uuml;&shy;ş&uuml;nmek i&ccedil;in birer rehber, toplumun geleceği hakkındaki saf&ccedil;a d&uuml;ş&uuml;ncelere karşı kısmi birer &ccedil;&ouml;z&uuml;m olarak sunuyoruz. İlkeler s&uuml;rekli olarak akılda tutulmalı ve kişi, onlarla &ccedil;atışan bir sonuca vardığında, d&uuml;ş&uuml;nme tarzını tekrar g&ouml;zden ge&ccedil;irmelidir ve ancak &ccedil;ok iyi, somut nedenleri olduğunda vardığı sonucu elinde tutmalıdır.</p>
+
+<p><strong>End&uuml;striyel-Teknolojik Toplum Reforme Edilemez</strong></p>
+
+<p><strong>111.</strong> Yukarıda anlatılan ilkeler, end&uuml;striyel sistemi, s&uuml;rekli &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k alanımızı daraltmasını engelleyecek bir bi&ccedil;imde reforme etmenin ne kadar umutsuzca zor olduğunu g&ouml;stermeye yeter. En azından End&uuml;stri Devrimi&rsquo;nden beri, teknolojinin, bireysel &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k ve bağım&shy;sızlık pahasına gittik&ccedil;e g&uuml;&ccedil;lenme yolunda bir eğilimi vardır. Bundan dolayı, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; teknolojiden korumaz &uuml;zere tasarlanan herhangi bir değişiklik, toplumumuzun gelişi&shy;mindeki ana y&ouml;ne aykırı olur. Bunun sonucu olarak, b&ouml;yle bir değişiklik ge&ccedil;ici olurdu &ndash;kısa zamanda tarihin akışı i&ccedil;inde silinirdi- ya da, kalıcı olacak kadar b&uuml;y&uuml;k olursa, t&uuml;m toplumumuzun doğasını değiştirirdi. Bu, birinci ve ikinci ilkelere g&ouml;re ortaya &ccedil;ıkıyor. Dahası, toplum &ouml;nceden tahmin edilmeyecek bir şekilde değişeceğinden (&uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; ilke) b&uuml;y&uuml;k bir risk olacaktı. &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;k lehine kalıcı farklılıklar yapacak kadar b&uuml;y&uuml;k de&shy;ğişikliklere başlanamazdı, &ccedil;&uuml;nk&uuml; kısa bir zamanda bunların sistemi &ccedil;&ouml;kerteceği anlaşılırdı. Bu y&uuml;zden, reform yolundaki bir girişim etkili olamayacak kadar &uuml;rkek olurdu. Kalıcı bir farklılık yaratabilecek değişikliklere başlansaydı bile, yıkıcı etkileri anlaşıldığı zaman, bu değişiklikler ancak t&uuml;m sistemde k&ouml;kten, tehlikeli ve tahmin edilemeyen bir değişikliğe hazırlıklı kişiler tarafından yapılabilir. Yani reformistler tarafından değil, devrimciler tara&shy;fından.</p>
+
+<p><strong>112.</strong> Teknolojinin varsayılan yararlarını feda etmeden &ouml;zg&uuml;rl&uuml;klerini kurtarmak derdinde olan insanlar, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kle teknolojiyi uzlaştıracak yeni bir toplum t&uuml;r&uuml; i&ccedil;in saf&ccedil;a planlar &ouml;nereceklerdir. Bu t&uuml;r &ouml;nerilerde bulunan insanların, bu yeni t&uuml;r toplumun nasıl kurulaca&shy;ğına dair pratik hi&ccedil;bir &ouml;neri ortaya atmamaları ger&ccedil;eği bir yana, d&ouml;rd&uuml;nc&uuml; ilkeden de anlaşılacağı gibi bu yeni toplum kurulabilse bile, ya &ccedil;&ouml;kerdi ya da beklenenden &ccedil;ok farklı sonu&ccedil;lar verirdi.</p>
+
+<p><strong>113.</strong> Yani, son derece genel anlamda bile, toplumu, moderne teknolojiyle &ouml;zg&uuml;rl&uuml; bağ&shy;daştıracak bir bi&ccedil;imde değiştirecek bir yolun bulunması olanaksız g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. &Ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki birka&ccedil; b&ouml;l&uuml;mde &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kle teknolojik ilerlemenin uzlaşmaz olduğu so&shy;nucuna varmamızın nedenlerini daha ayrıntılı olarak a&ccedil;ıklayacağız.</p>
+
+<p><strong>End&uuml;striyel Toplumda &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n Kısıtlanması Ka&ccedil;ınılmazdır</strong></p>
+
+<p><strong>114.</strong> 65-67, 70-73. paragraflarda anlatıldığı gibi &ccedil;ağdaş insanın eli kolu bir kurallar ve d&uuml;&shy;zenlemeler ağıyla bağlanmıştır ve kaderi de, kararlarını etkileyemeyeceği kadar uzak kişilerin eylemlerine bağlıdır. Bu ne tesad&uuml;f ne de mağrur b&uuml;rokratların keyiflerinin bir sonucu. Bu durum, teknolojik a&ccedil;ıdan ilerlemiş toplumlarda gerekli ve ka&ccedil;ınılmazdır. Sistem, işleyebilmek i&ccedil;in insan davranışlarını sıkı sıkıya d&uuml;zenlemez ZORUNDADIR. Alt d&uuml;zey b&uuml;rokratlara herhangi ciddi bir takdir hakkı verildiğinde, bu hem sistemi &ccedil;&ouml;kertecek hem de b&uuml;rokratların, birey olarak bu takdir hakkını kullanmada g&ouml;sterdikleri farklılıklardan &ouml;t&uuml;r&uuml; haksızlık su&ccedil;lamalarına yol a&ccedil;acaktır. &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z &uuml;zerindeki sı&shy;nırlamaların bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n kalkabileceği doğrudur ama GENELDE end&uuml;striyel-teknolojik toplumun işlemesi i&ccedil;in yaşamlarımızın b&uuml;y&uuml;k kuruluşlar tarafından denetlenmesi gereklidir. Sonu&ccedil; olarak, ortalama insanda bir g&uuml;&ccedil;s&uuml;zl&uuml;k duygusu oluşuyor. Ancak, yasal d&uuml;zenlemelerin yerini, gittik&ccedil;e artan oranlarda, sistemin yapmamızı talep ettiklerini bize istetecek psikolojik ara&ccedil;lar alabilir. (Propaganda,(14) eğitimteknikleri, &ldquo;akıl sağlığı&rdquo; programları vb.)</p>
+
+<p><strong>115.</strong> Sistem, insanları, insan davranış kalıplarına &ccedil;ok uzak bir bi&ccedil;imde davranmaya zorlamaktadır. &Ouml;rneğin, sistemin bilim adamlarına, matematik&ccedil;ilere ve m&uuml;hendislere ihtiyacı vardır. Onlarsız işleyemez. Bu y&uuml;zden, &ccedil;ocuklara bu alanda y&uuml;kselmeleri i&ccedil;in ağır baskılar uygulanıyor. Bir yetişkin insanın zamanının b&uuml;y&uuml;k bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; kendi işine vermiş olarak bir masa başında oturarak ge&ccedil;irmesi doğal değildir. Normal bir yetişkin, zamanını ger&ccedil;ek d&uuml;nyayla etkin bir ilişki kurarak ge&ccedil;irmek ister. İlkel insanlar arasında &ccedil;ocukların yapmak &uuml;zere eğitildikleri şeyler, doğal insan g&uuml;d&uuml;leriyle bir uyum i&ccedil;indedir. &Ouml;rneğin, Amerikan yerlilerinde, erkek &ccedil;ocuklar, etkin dış uğraşlar i&ccedil;in eğitiliyordu. Ama, toplumumuzda, &ccedil;ocuklar teknik konuları &ouml;ğrenmeye itiliyor ve &ccedil;oğu bunu g&ouml;n&uuml;ls&uuml;zce yapıyor.</p>
+
+<p><strong>117.</strong> Teknolojik a&ccedil;ıdan gelişmiş t&uuml;m toplumlarda, bireyin kaderi, kişisel olarak &ccedil;ok fazla etkileyemediği kararlara bağlı OLMALIDIR. Teknolojik bir toplum k&uuml;&ccedil;&uuml;k, bağımsız topluluklara b&ouml;l&uuml;nemez; &ccedil;&uuml;nk&uuml; &uuml;retim &ccedil;ok sayıda insanın işbirliğine dayanır. Bir karar, diyelim ki 1000000 insanı etkiliyorsa, o zaman bu etkilenen 1000000 insanın her birinin bu kararda sadece 1/1000000 kadar bir payı vardır. Pratikte ger&ccedil;ekleşen şey ise, genelde, kararların kamu g&ouml;revlileri veya şirket y&ouml;neticileri veya teknik uzmanlar tarafından verilmesidir ancak t&uuml;m toplum oy verdiğinde bile oy veren insan sayısı, bir bireyin &ouml;nemli olması i&ccedil;in &ccedil;ok fazladır.(17) Bu y&uuml;zden bireylerin &ccedil;oğu hayatlarını etkileyen &ouml;nemli kararları etkilemekten acizdir. Bunu, teknolojik a&ccedil;ıdan gelişmiş bir toplumda &ccedil;&ouml;zmek i&ccedil;in uygun bir yol yoktur. Sistem, bu sorunu, insanların kendileri i&ccedil;in hazırlanmış kararları İSTEMESİNİ sağlayacak propagandayı yaparak &ldquo;&ccedil;&ouml;zmeye&rdquo; &ccedil;alışıyor ama bu &ldquo;&ccedil;&ouml;z&uuml;m&rdquo; insanları daha iyi hissettirseydi bile al&ccedil;altıcı olacaktı.</p>
+
+<p><strong>118.</strong> Muhafazakarlar ve diğerleri daha fazla &ldquo;yerel bağımsızlık&rdquo; taraftarıdır. Yerel topluluklar bir zamanlar ger&ccedil;ekten bağımsızdılar ancak b&ouml;yle bir bağımsızlık, yerel topluluklar tuzağa d&uuml;ş&uuml;p, kamu hizmetleri, bilgisayar ağları, karayolları, medya ve &ccedil;ağdaş sağlık sistemi gibi geniş &ccedil;aplı sistemlere bağlandığında olanaksızlaştı. Diğer yandan bağımsızlığa karşı işleyen diğer bir ger&ccedil;ek ise, bir yerde uygulanan teknolojinin &ccedil;ok uzak yerleri de etkileyebilmesidir. Yani, bir nehir kolunda bir kimyasal maddenin kullanımı y&uuml;zlerce mil &ouml;tedeki suyu da kirletir ve sera etkisi t&uuml;m d&uuml;nyayı etkiler.</p>
+
+<p><strong>119.</strong> Sistem, insani ihtiya&ccedil;ları doyurmak i&ccedil;in varolmaz ve varolmaz. Aksine, sistemin ihtiya&ccedil;larına uymak &uuml;zere d&uuml;zenlenmesi gereken, insan davranışıdır. Bunun sistemi y&ouml;netiyor gibi g&ouml;z&uuml;ken politik ya da sosyal ideolojiyle hi&ccedil;bir ilgisi yoktur. Bu teknolojinin su&ccedil;udur &ccedil;&uuml;nk&uuml; sistem, ideoloji tarafından değil teknik gereklilikler tarafından y&ouml;nlendirilir.(18) Elbette sistem bir&ccedil;ok insani ihtiyacı karşılıyor ancak genelde, bunu yapmak sistemin yararına olduğu s&uuml;rece yapıyor. Asıl &ouml;nemli olan insanın ihtiya&ccedil;ları değil, sistemin ihtiya&ccedil;larıdır. &Ouml;rneğin, sistem insanlara gıda sağlıyor &ccedil;&uuml;nk&uuml; herkes a&ccedil;lıktan &ouml;lseydi sistem işleyemezdi; insanların psikolojik ihtiya&ccedil;larıyla ilgilenmek, GEREKLİ olduğu zaman ilgileniyor &ccedil;&uuml;nk&uuml; &ccedil;ok sayıda melankolik ya da asi olursa sistem işleyemez. Ancak sistem, gayet iyi, somut ve pratik nedenlerden &ouml;t&uuml;r&uuml; davranışlarını, sistemin ihti&shy;ya&ccedil;larına g&ouml;re d&uuml;zenlemeleri i&ccedil;in insanlara s&uuml;rekli bir baskı uygulamak zorundadır. &Ccedil;ok fazla atık mı birikiyor? H&uuml;k&uuml;met, medya, eğitim sistemi, &ccedil;evreciler, herkes bizi atıkların doğaya d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&uuml; &uuml;zerine bir yığın propagandaya boğar. Daha fazla teknik personele mi ihtiya&ccedil; var? &Ccedil;ocuklara, koro halinde bilim &uuml;zerine eğitim g&ouml;rmeleri tembihlenir. Hi&ccedil; kimse durup da, yetişkinleri, zamanının &ccedil;oğunu genelde &ccedil;oğunun nefret ettiği konularda &ccedil;alışmaya zorlamanın insanlık dışı olup olmadığını sormuyor. Kalifiye iş&ccedil;iler, teknik ilerle&shy;meler nedeniyle işten &ccedil;ıkarılıp &ldquo;yeniden eğitim&rdquo;den ge&ccedil;irilince, kimse b&ouml;yle itilip kakılmaların onlar i&ccedil;in aşağılayıcı olup olmadığını sormaz. Herkesin, teknik gerekliliklere boyun eğmek zorunda olduğuna kesin g&ouml;z&uuml;yle bakılıyor, bunun da iyi bir nedeni var: Eğer insani ihtiya&ccedil;lar, teknik gerekliliklerden daha &ouml;ncelikli bir hale getirilseydi, ekonomik sorunlar, işsizlik, kıtlık ve daha da k&ouml;t&uuml;leri ortaya &ccedil;ıkabilirdi. Toplumumuzda &ldquo;akıl sağlığı&rdquo; kavramı b&uuml;y&uuml;k oranda bireyin sistemin ihtiya&ccedil;larına uygun olarak davranma ve bunu stres belirtileri g&ouml;stermeden yapma d&uuml;zeyine g&ouml;re tanımlanır.</p>
+
+<p><strong>120.</strong> Sistem i&ccedil;inde bir ama&ccedil; duygusu ve bağımsızlık i&ccedil;in yer a&ccedil;ma &ccedil;abaları bir şakadan daha ileri gitmez. &Ouml;rneğin, bir şirkette, t&uuml;m &ccedil;alışanlara bir katoloğun bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; oluş&shy;turma g&ouml;revi yerine, her bir &ccedil;alışana t&uuml;m bir katalog oluşturma g&ouml;revi verildi; bunun da &ccedil;alışanlara bir ama&ccedil; ve başarı hissi vermesi bekleniyordu. Bazı şirketler de &ccedil;alışanlarına daha fazla bağımsızlık vermeyi denediler ama pratik nedenlerden &ouml;t&uuml;r&uuml; bu ancak &ccedil;ok sı&shy;nırlı bir oranda ger&ccedil;ekleştirilebilir ve hi&ccedil;bir koşulda &ccedil;alışanlara asıl ama&ccedil;lara y&ouml;nelik ba&shy;ğımsızlıklar verilemez &ndash;&ccedil;alışanların &ldquo;bağımsız&rdquo; &ccedil;abaları, asla kişisel olarak se&ccedil;tikleri ama&ccedil;lara y&ouml;nelik olamaz, ancak işverenin ama&ccedil;larına y&ouml;nelik olabilir, şirketin devamı ve b&uuml;y&uuml;mesi gibi. &Ccedil;alışanların aksi şekilde davranmasına izin veren herhangi bir şirket ba&shy;tardı. Benzer şekilde, sosyalist sistemdeki herhangi bir girişimde, iş&ccedil;iler &ccedil;abalarını girişimin ama&ccedil;larına y&ouml;neltmelidir, yoksa girişim, sistemin bir par&ccedil;ası olma amacına hizmet edemeyecektir. Yine, tamamıyla teknik nedenlerden &ouml;t&uuml;r&uuml;, bireylerin &ccedil;oğunun veya k&uuml;&ccedil;&uuml;k grupların, end&uuml;striyel toplumda fazla bağımsızlık sahibi olabilmeleri m&uuml;mk&uuml;n değildir. K&uuml;&ccedil;&uuml;k &ccedil;aplı iş sahipleri bile genelde yalnızca sınırlı bağımsızlığa sahiptirler. Ka&shy;nunların yanı sıra, ekonomik sisteme uymak ve onun gerekliliklerine alışmak zorunda olması k&uuml;&ccedil;&uuml;k iş sahibini sınırlar. &Ouml;rneğin, biri yeni bir teknoloji geliştirdiği zaman, k&uuml;&ccedil;&uuml;k iş sahibi onu, rekabete katılabilmek i&ccedil;in, istese de istemese de kullanmak zorundadır.</p>
+
+<p><strong>Teknolojinin &ldquo;K&ouml;t&uuml;&rdquo; Tarafları &ldquo;İyi&rdquo; Taraflarından Ayrılmaz</strong></p>
+
+<p><strong>121.</strong> End&uuml;striyel toplumun &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k lehine yeniden d&uuml;zenlenmesinin olanaksızlığının diğer bir nedeni ise, &ccedil;ağdaş teknolojinin, t&uuml;m par&ccedil;aların diğerine bağlı olduğu bir b&uuml;t&uuml;n&shy;l&uuml;kl&uuml; sistem olmasıdır. Teknolojinin &ldquo;k&ouml;t&uuml;&rdquo; taraflarını atıp sadece &ldquo;iyi&rdquo; taraflarını bıraka&shy;mazsınız. &Ouml;rneğin, &ccedil;ağdaş tıbbı ele alalım. Tıp bilimindeki ilerlemeler, kimya, fizik, bi&shy;yoloji, bilgisayar bilimi ve diğer alanlardaki ilerlemelere bağlıdır. İleri d&uuml;zey tıbbi tedaviler, yalnızca teknolojik a&ccedil;ıdan gelişkin, ekonomik a&ccedil;ıdan zengin bir toplumda bulu&shy;nabilen pahalı ve ileri teknoloji &uuml;r&uuml;n&uuml; bir donanım gerektirir. Şurası a&ccedil;ık ki, t&uuml;m teknolojik sistem ve ona uygun her şey olmaksızın tıpta pek bir ilerleme kaydedilemez.</p>
+
+<p><strong>122.</strong> Tıpta ilerleme, teknolojik sistemin diğer par&ccedil;aları olmadan da sağlanabilseydi bile, bir takım k&ouml;t&uuml;l&uuml;kleri de beraberinde getirecekti. &Ouml;rneğin, şeker hastalığının tedavisinin bulunduğunu varsayalım. O zaman, şeker hastalığına genetik bir eğilimi olan insanlar da diğerleri gibi yaşayabilecek ve &uuml;reyebilecekti. Şeker hastalığına karşı doğal se&ccedil;im azalacak ve bu t&uuml;r genler t&uuml;m topluma yayılacaktı. (Bu şu anda bile olabilir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; şeker hastalığı tedavi edilemese de ins&uuml;lin kullanımıyla kontrol altında tutulabiliyor.) Toplumun genetik yapısının bozulmasıyla başka bazı hastalıklara karşı hassasiyet de değişecektir. Tek &ccedil;&ouml;z&uuml;m bir t&uuml;r &ouml;jenik programı (&Ouml;jenik; İnsan ırkının soya &ccedil;ekim yoluyla ıslahına &ccedil;alışan bilim dalıdır. &Ccedil;.n.) veya yaygın genetik m&uuml;hendisliği olacaktır, b&ouml;ylece insan artık doğanın ya da şansın ya da tanrının (dini veya felsefi g&ouml;r&uuml;şlerinize bağlı olarak) bir yaratısı değil, işlenmiş bir &uuml;r&uuml;n olacaktır.</p>
+
+<p><strong>123.</strong> Eğer b&uuml;y&uuml;k devlet babanın hayatınıza ŞU ANDA fazla karıştığını d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorsanız yanılıyorsunuz, siz asıl devlet, &ccedil;ocuklarınızın genetik yapısını d&uuml;zenlemeye başladığında g&ouml;r&uuml;n olacakları. Bu t&uuml;r bir d&uuml;zenleme, ka&ccedil;ınılmaz olarak genetik m&uuml;hendisliğinin baş&shy;langıcını getirir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; kontrols&uuml;z genetik m&uuml;hendisliğinin sonu&ccedil;ları bir felaket olabilir.(19)</p>
+
+<p><strong>124.</strong> Bu t&uuml;r endişeler verilen genel yanıt, &ldquo;tıbbi ahlak&rdquo; &uuml;zerinde konuşmaktır. Ancak bir ahlak kuralı, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; tıbbi ilerleme karşısında korumaya yaramaz; ancak işleri daha da beter duruma sokar. Genetik m&uuml;hendisliğinde uygulanan bir ahlak kuralı, insanların ge&shy;netik yapılarının d&uuml;zenlenmesi i&ccedil;in bir ara&ccedil; olurdu. Birileri, b&uuml;y&uuml;k olasılıkla da &ccedil;oğunlukla orta sınıfın &uuml;st katmanı) şu ve şu genetik m&uuml;hendisliği uygulamalarının &ldquo;ahlaki&rdquo; olduğuna ve diğerlerinin de olmadığına karar veriri, b&ouml;ylece, kendi değerlerini, n&uuml;fusun b&uuml;y&uuml;k b&ouml;l&uuml;&shy;m&uuml;n&uuml;n genetik yapılarına empoze ederler. Eğer bir ahlak kuralı t&uuml;m&uuml;yle demokratik bir d&uuml;zeyde se&ccedil;ilmiş olsaydı bile bu sefer de, &ccedil;oğunluk, genetik m&uuml;hendisliğinin &ldquo;ahlaki&rdquo; kullanımı konusunda belki de farklı fikirleri olan azınlıklara kendi değerlerini dayatıyor olurdu. &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; ger&shy;&ccedil;ekten koruyacak tek ahlak kuralı, T&Uuml;M genetik m&uuml;hendisliğini yasaklayan bir ahlak ku&shy;ralı olabilirdi ve bu t&uuml;r bir kuralın, teknolojik bir toplumda asla uygulanmayacağından emin olabilirsiniz. Genetik m&uuml;hendisliğine k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir rol bi&ccedil;en hi&ccedil;bir kural uzun s&uuml;re kala&shy;mazdı &ccedil;&uuml;nk&uuml; biyoteknolojinin yoğun g&uuml;c&uuml; karşı konulamaz olurdu; &ouml;zellikle de, uygu&shy;lamaların bir&ccedil;oğu toplumun b&uuml;y&uuml;k b&ouml;l&uuml;m&uuml;ne kesinlikle iyi g&ouml;r&uuml;neceği i&ccedil;in. (Fiziksel ve akli hastalıkları ortadan kaldırmak; insanlara bug&uuml;n&uuml;n d&uuml;nyasında ge&ccedil;inip gidebilmek i&ccedil;in gerekli becerileri kazandırmak.)ka&ccedil;ınılmaz olarak, genetik m&uuml;hendisliği yaygın olarak kullanılacak ama yalnızca end&uuml;striyel-teknolojik sistemin ihtiya&ccedil;larına uyan bi&ccedil;imlerde.(20)</p>
+
+<p><strong>Teknoloji, &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;k &Ouml;zleminden Daha Etkin Bir Sosyal G&uuml;&ccedil;t&uuml;r</strong></p>
+
+<p><strong>125.</strong> Teknolojiyle &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k arasında KALICI bir uzlaşma olması olanaksızdır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; teknoloji, &ccedil;ok daha etkin bir g&uuml;&ccedil;t&uuml;r ve TEKRAR TEKRAR varılan uzlaşmalar yoluyla s&uuml;rekli &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğe geri adım attırır. Başlangı&ccedil;ta aynı miktarda toprağa sahip olan, ancak biri diğerinden daha g&uuml;&ccedil;l&uuml; olan iki komşunun durumunu d&uuml;ş&uuml;nelim. G&uuml;&ccedil;l&uuml; olan, diğerinin toprağından bir par&ccedil;a ister. Zayıf olan reddeder. G&uuml;&ccedil;l&uuml; olan, &ldquo;Tama, hadi uz&shy;laşalım. Bana istediğim toprağın yarısını ver&rdquo; der. Zayıf olanın teslim olmaktan başka pek &ccedil;aresi yoktur. Bir s&uuml;re sonra g&uuml;&ccedil;l&uuml; komşu, diğer bir toprak par&ccedil;ası ister, tekrar bir uz&shy;laşma olur ve bu b&ouml;yle devam eder. Uzun bir uzlaşmalar zincirinden sonra, g&uuml;&ccedil;l&uuml; olan zayıf olanın toprağını alır. Teknoloji ile &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k arasındaki &ccedil;atışmada da bu b&ouml;yle olur.</p>
+
+<p><strong>126.</strong> Teknolojinin neden olduğu &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k &ouml;zleminden daha etkin bir sosyal g&uuml;&ccedil; olduğunu a&ccedil;ıklayalım.</p>
+
+<p><strong>127.</strong> &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; tehdit etmiyor g&ouml;z&uuml;ken teknolojik bir ilerleme, sıklıkla, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; son&shy;radan &ccedil;ok ciddi olarak tehdit eder. &Ouml;rneğin motorize ulaşımı d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n. Y&uuml;r&uuml;yen bir insan daha &ouml;nce istediği yere, trafik d&uuml;zenlemelerine takılmadan istediği hızla gidebilirdi ve teknolojik destek sistemlerine de bağlı değildi. Motorlu ara&ccedil;lar ortaya &ccedil;ıktığında insanın &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; arttırıyor gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yorlardı. Y&uuml;r&uuml;yen insanın &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; elinden almı&shy;yorlardı, kimse istemediği halde araba almak zorunda değildi ve araba almayı se&ccedil;en bir insan, y&uuml;r&uuml;yen bir insandan &ccedil;ok daha hızlı ve &ccedil;ok daha uzun mesafede yol alabiliyordu. Ancak, motorize ulaşım kısa s&uuml;rede toplumu &ouml;yle bir değiştirdi ki, insanın hareket &ouml;z&shy;g&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; b&uuml;y&uuml;k oradan kısıtlandı. Araba sayısı arttık&ccedil;a, kullanımını yaygın bir bi&ccedil;imde denetlemek gerekli oldu. Kişi, n&uuml;fusun yoğun olduğu alanlarda, arabasıyla istediği yere istediği hızda gidemiyor, hareketleri trafik akışı ve &ccedil;eşitli trafik kurallarına g&ouml;re d&uuml;&shy;zenleniyor. Kişi &ccedil;eşitli zorunluluklarla bağlanmış durumda: Ehliyet i&ccedil;in gerekli şeyler, s&uuml;&shy;r&uuml;c&uuml; testi, kayıt yenileme, sigorta, g&uuml;venlik i&ccedil;in gerekli donanımlar, aylık taksitler. &Uuml;stelik, motorlu ulaşımın kullanımı artık se&ccedil;ime bağlı değil. Motorlu ulaşımın ortaya &ccedil;ıkışı, şehirle&shy;rimizin d&uuml;zenini &ouml;yle değiştirdi ki, insanların b&uuml;y&uuml;k &ccedil;oğunluğu, işyerlerine, alışveriş merkezlerine ve eğlence yerlerine y&uuml;r&uuml;yebilecekleri uzaklıkta yaşamıyorlar, bu y&uuml;zden de ulaşım i&ccedil;in arabalarına bağlı olmak ZORUNDADIRLAR. Ya da toplu taşıma ara&ccedil;larını kullanmak zorundadırlar ki bu durumda da hareketlerini, araba s&uuml;rerken olduğundan daha az kontrol edebiliyorlar. G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde bir yayanın &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; bile b&uuml;y&uuml;k oranda sı&shy;nırlıdır. Bir yaya, şehirde, temelde oto trafiğine hizmet eden trafik ışıklarını beklemek i&ccedil;in s&uuml;rekli durup beklemek zorundadır. Kırsal kesimde ise, motorlu ara&ccedil; trafiği, kara yolunda y&uuml;r&uuml;meyi tehlikeli ve zevksiz bir hale getiriyor. (Motorlu ulaşım konusunda dile ge&shy;tirdiğimiz noktanın &ouml;nemine dikkat edin: Yeni bir teknolojik ara&ccedil; bireyin kendi se&ccedil;imine g&ouml;re ister kabul edeceği, ister etmeyeceği bir se&ccedil;enek olarak sunulduğunda bu, o aracın hep bir se&ccedil;enek olarak KALACAĞI anlamına gelmez. &Ccedil;oğu durumda, yeni teknoloji toplumu &ouml;yle bir değiştirir ki, insanlar sonunda kendilerini bu yeni aracı kullanmak ZORUNDA kalmış olarak bulurlar.)</p>
+
+<p><strong>128.</strong> Teknolojik ilerleme BİR B&Uuml;T&Uuml;N OLARAK s&uuml;rekli &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k alanımızı kısıtlarken, her yeni teknik ilerleme TEK BAŞINA istenebilir gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;r. Elektrik, ev i&ccedil;i su tesisatı, hızlı ve uzun mesafeli iletişim&hellip; Bunların herhangi birine ya da &ccedil;ağdaş toplumda kay&shy;dedilen sayısız diğer teknik gelişmelere nasıl karşı &ccedil;ıkılabilir? Telefonun ortaya &ccedil;ıkışına karşı koymak sa&ccedil;ma olurdu &ouml;rneğin. Telefonun &ccedil;ok yararı vardı ve hi&ccedil; zararı yoktu. Ancak, 59-76. paragraflarda anlattığımız gibi, t&uuml;m bu teknik ilerlemeler, hep birlikte, orta&shy;lama insanın kaderinin, kendi elinde ya da komşularının veya arkadaşların elinde değil; artık kendisinin birey olarak etkilemeye g&uuml;c&uuml;n&uuml;n yetmeyeceği politikacıların, şirket yetkili&shy;lerinin ve uzak, adı bilinmeyen teknisyen ve b&uuml;rokratların elinde olduğu bir d&uuml;nya yarattı.(21) Aynı s&uuml;re&ccedil;, gelecekte de s&uuml;recek. &Ouml;rneğin, genetik m&uuml;hendisliğini ele alalım. Kalıtımsal bir hastalığı ortadan kaldıran bir genetik tekniğinin ortaya &ccedil;ıkışına &ccedil;ok az insan karşı koyar. Bu, g&ouml;r&uuml;n&uuml;şte hi&ccedil;bir zarar vermez, hatta bir&ccedil;ok acıyı da engeller. Yine de, hep birlikte &ccedil;ok sayıdaki genetik ilerleme, insanı, şansın (ya da tanrının, ya da dini inan&ccedil;la&shy;rımıza bağlı olarak her neyinse) &ouml;zg&uuml;r bir yaratısı olmaktan &ccedil;ıkarıp, fabrikasyon bir &uuml;r&uuml;n haline getirecektir.</p>
+
+<p><strong>129.</strong> Teknolojinin b&ouml;ylesine g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir sosyal g&uuml;&ccedil; olmasının diğer bir nedeni ise, teknolojik ilerlemenin, bir toplumda daima aynı y&ouml;nde ilerlemesidir; bu ilerleme tersine &ccedil;evrilemez. Teknik bir yenilik bir kere ortaya &ccedil;ıktı mı, insanlar genelde ona bağımlı hale gelirler, yani, daha gelişmiş bir yenilik onun yerini alıncaya kadar, bir daha asla onsuz olamazlar. Yeni bir teknolojik araca yalnızca bireyler bağlanmaz, dahası sistem de t&uuml;m&uuml;yle bağlanır. (Bilgi&shy;sayarların ortadan kaldırılması durumunda sistemin ne hale geleceğini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n bir.) B&ouml;yle sistem de yalnızca bir y&ouml;nde ilerler; daha fazla teknolojikleşme y&ouml;n&uuml;nde. Teknoloji tekrar tekrar &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; bir adım gerilemeye zorlar ama kendisi asla geri adım atamaz &ndash; t&uuml;m teknoloji sistem yıkılmadık&ccedil;a.</p>
+
+<p><strong>130.</strong> Teknoloji b&uuml;y&uuml;k bir hızla ilerlerken, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; de pek &ccedil;ok a&ccedil;ıdan aynı anda tehdit ediyor. (N&uuml;fusun yoğunlaşması, kurallar ve d&uuml;zenlemeler, bireylerin b&uuml;y&uuml;k kuruluşlara gittik&ccedil;e artan bağımlılığı, propaganda ve diğer psikolojik teknikler, genetik m&uuml;hendisliği, g&ouml;zetleme aletleri ve bilgisayar yoluyla &ouml;zel yaşamın istila edilmesi vb.) &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğe y&ouml;nelen bu tehditlerden herhangi BİRİNİN bile geri alınması uzun ve zır bir sosyal m&uuml;ca&shy;dele gerektirir. &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; korumak isteyenler, yeni saldırılarla ve bu saldırıların ge&shy;liştirilmesindeki hızla boğulurlar, bu nedenle de kayıtsızlaşıp karşı koymaya son verirler. Bu tehditlerin her biriyle ayrı ayrı savaşmak boşuna olur. Başarı ancak t&uuml;m teknolojik sistemle bir b&uuml;t&uuml;n olarak savaşarak umulabilir ama bu, reform değil, devrimdir.</p>
+
+<p><strong>131.</strong> Teknisyenler (Bu terimi, eğitim gerektiren bir uzmanlık işi yapan herkesi kastedecek bi&ccedil;imde geniş anlamıyla kullanıyoruz.) işleriyle (yapay etkinlikleri) &ouml;yle &ccedil;ok ilgilenirler ki, işleri ile &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kleri &ccedil;atışınca, neredeyse hep işleri lehine karar verirler. Bu, bilim adamla&shy;rında a&ccedil;ıksa da başka yerlerde de g&ouml;zlenebilir: Eğitimciler, h&uuml;manist gruplar, koruma grupları, onları bu &ouml;vg&uuml;ye değer sona ulaştıracak propagandayı ve diğer psikolojik ara&ccedil;ları kullanmaktan &ccedil;ekinmezler. Kanun uygulayıcılar, genelde, ş&uuml;phelilerin, &ccedil;oğunlukla da t&uuml;m&uuml;yle masum kişilerin, anayasal hakları y&uuml;z&uuml;nden zor duruma d&uuml;şerler ve bu hakları kısıtlamak ve ihlal etmek i&ccedil;in yasal olarak (bazen de yasa dışı olarak) yapabildikleri ne varsa yaparlar. Eğitimcilerin, devlet g&ouml;revlilerinin ve hukuk&ccedil;uların &ccedil;oğu, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k, &ouml;zel yaşam ve anayasal haklara inansa da, bunlar işleriyle &ccedil;atıştığında, genelde işlerinin daha &ouml;nemli olduğunu hissederler.</p>
+
+<p><strong>132.</strong> İnsanların, bir &ouml;d&uuml;le ulaşmak i&ccedil;in &ccedil;alıştıklarında, bir cezayı veya olumsuz bir sonucu engellemeye uğraştıkları zamankinden daha iyi &ccedil;alıştıkları bilinir. Bilim adamları ve diğer teknisyenler genelde işlerinden kazandıkları &ouml;d&uuml;lle motive olurlar. &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n, teknoloji tarafından işgal edilmesine karşı &ccedil;ıkanlar ise, olumsuz bir sonucu engellemeye &ccedil;alışıyorlar, sonu&ccedil; olarak bu cesaret kırıcı işi s&uuml;rekli ve iyi yapan &ccedil;ok az insan var. Reformistler, &ouml;z&shy;g&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n teknoloji tarafından işgaline somut bir engel oluşturabilecek gibi g&ouml;z&uuml;ken, parlak bir başarı kazansalardı, &ccedil;oğu rahatlayıp ilgilerini daha kabul g&ouml;ren alanlara y&ouml;&shy;neltme eğilimi taşıyacaktı. Ancak bilim adamları laboratuarlarında &ccedil;alışmaya devam edi&shy;yorlar ve teknoloji de, t&uuml;m engellere rağmen bireyleri gittik&ccedil;e daha &ccedil;ok kontrol etmenin ve onları sisteme gittik&ccedil;e daha bağımlı kılmanın yolların bulacak.</p>
+
+<p><strong>133.</strong> Ne kanunlar, kurumlar, gelenekler ne de ahlaki kurallar, hi&ccedil;bir toplumsal d&uuml;zenleme teknolojiye karşı kalıcı bir koruma oluşturmaz. Tarih, t&uuml;m toplumsal d&uuml;zenlemelerin ge&shy;&ccedil;ici olduğunu g&ouml;steriyor; hepsi ya değişiyor ya da sonunda yok olup gidiyor. Ama tek&shy;nolojik ilerlemeler bir toplum i&ccedil;inde kalıcıdır. &Ouml;rneğin, genetik m&uuml;hendisliğinin insanlara uygulanmasını ya da &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k ve insan onurunu tehdit edebilecek bir şekilde kul&shy;lanılmasını engelleyebilecek sosyal d&uuml;zenlemelere varmanın m&uuml;mk&uuml;n olduğunu var sayalım. Yine de, teknoloji bekliyor olacaktı. Er ya da ge&ccedil; bu d&uuml;zenleme yok olacaktı. Toplumumuzdaki değişim hızını d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rsek, b&uuml;y&uuml;k olasılıkla da kısa zamanda. O zaman, genetik m&uuml;hendisliği bizim &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k alanımızı işgal etmeye başlayacak ve bu işgal de geri d&ouml;n&uuml;lemez olacaktı (teknolojik uygarlığın yıkılması durumu hari&ccedil;). Toplumsal d&uuml;&shy;zenlemeler yoluyla kalıcı bir şey elde etmek yanılgısı, şu andaki &ccedil;evre d&uuml;zenlemelerinin durumuna bakarak giderilebilir. Birka&ccedil; yıl &ouml;nce, &ccedil;evre kirliliğinin en k&ouml;t&uuml; t&uuml;rlerinin en azından BİRAZINI engelleyen sağlam enerjiler var gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yordu. Politika r&uuml;z&shy;garındaki bir değişimle bu engeller de yıkılmaya başladı.</p>
+
+<p><strong>134.</strong> Yukarıdaki nedenlerden &ouml;t&uuml;r&uuml;, teknoloji, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k &ouml;zleminden daha etkin bir sosyal g&uuml;&ccedil;t&uuml;r. Ancak bu ifade, &ouml;nemli bir sınırlama gerektiriyor. &Ouml;yle g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor ki, &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki birka&ccedil; yon yılda end&uuml;striyel-teknolojik sistem, ekonomik ve &ccedil;evre sorunları, &ouml;zellikle de insan davranışına (yabancılaşma, başkaldırı, d&uuml;şmanlık, &ccedil;eşitli sosyal ve psikolojik zorluklar) bağlı olarak şiddetli zorluklar yaşayacak. Umarız sistemin yaşayacağı bu zorluklar onun yıkılmasına ya da en azından g&uuml;&ccedil;s&uuml;z d&uuml;şmesine neden olur ki, sisteme karşı bir devrim m&uuml;mk&uuml;n olabilsin. B&ouml;yle bir devrim ortaya &ccedil;ıkar ve başarılı olursa, o zaman &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k &ouml;zleminin teknolojiden daha g&uuml;&ccedil;l&uuml; olduğu kanıtlanmış olacak.</p>
+
+<p><strong>135.</strong> 125. paragrafta, bir dizi uzlaşma zoruyla elinden t&uuml;m toprağını alan g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir kom&shy;şunun a&ccedil; bıraktığı g&uuml;&ccedil;s&uuml;z bir komşu &ouml;rneğini kullanmıştık. Ancak şimdi g&uuml;&ccedil;l&uuml; komşunun hasta olduğunu, b&ouml;ylece de kendisini savunamayacak duruma d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;n&uuml; varsayalım. G&uuml;&ccedil;s&uuml;z komşu, g&uuml;&ccedil;l&uuml;y&uuml; kendisinden aldığı toprağı geri vermeye zorlayabilir ya da onu &ouml;ld&uuml;rebilir. Eğer onun yaşamasına izin verip, yalnızca kendisinden aldığı toprağı geri vermeye zorlarsa aptallık etmiş olur; &ccedil;&uuml;nk&uuml; g&uuml;&ccedil;l&uuml; olan iyileşince yine t&uuml;m toprağı alacaktır. G&uuml;&ccedil;s&uuml;z olan adam i&ccedil;in tek akıllıca se&ccedil;enek, şansı varken g&uuml;&ccedil;l&uuml;y&uuml; &ouml;ld&uuml;rmektir. Aynı şekilde, biz de end&uuml;striyel sistem g&uuml;&ccedil;s&uuml;zken onu yok etmeliyiz. Eğer onunla uzlaşıp, g&uuml;&ccedil;s&uuml;zl&uuml;ğ&uuml;nden sıyrılmasına izin verirsek, o, sonunda t&uuml;m &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z&uuml; silip s&uuml;p&uuml;re&shy;cektir.</p>
+
+<p><strong>Daha Basit Toplumsal Sorunların Dahi &Ccedil;&ouml;z&uuml;lemez Olduğu G&ouml;r&uuml;ld&uuml;</strong></p>
+
+<p><strong>136.</strong> Eğer biri hala sistemi, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; teknolojiden koruyacak şekilde d&uuml;zeltmenin m&uuml;mk&uuml;n olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorsa, ona toplumumuzun &ccedil;ok daha basit ve kolay sorunları &ccedil;&ouml;zmede dahi nasıl beceriksiz ve &ccedil;oğunlukla da başarısız olduğunu hatırlamasını tavsiye ederiz. Her şey bir yana, sistem &ccedil;evre kirliliği ve politik yozlaşmayı, uyuşturucu ticaretini ya da aile i&ccedil;i şiddeti durdurmakta bile başarısız olmuştur.</p>
+
+<p><strong>137.</strong> &Ccedil;evre sorunlarımızı ele alın &ouml;rneğin. Burada değerlerin &ccedil;atıştığı a&ccedil;ıktır: Ekonomik tedbirlere karşılık torunlarımız i&ccedil;in doğal kaynaklarımızın bir kısmının korunması.(22) Ancak bu konuda g&uuml;&ccedil; sahibi kilerden duyduğumuz tek şey sadece şaşırtıcı ve sa&ccedil;ma sapan konuşmalar oluyor. A&ccedil;ık, istikrarlı bir hareket planına benzer bir şey yok. Biz de, torunla&shy;rımızın yaşamak zorunda kalacağı &ccedil;evre sorunlarını &uuml;st &uuml;ste yığmaya devam ediyoruz. &Ccedil;evre sorunlarını &ccedil;&ouml;z&uuml;me ulaştırma &ccedil;abaları zaman zaman &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml;n el değiştirdiği farklı gruplar arasındaki m&uuml;cadeleler ve &ouml;d&uuml;nlerden oluşur. M&uuml;cadele &ccedil;izgisi, toplumdaki akımlarla beraber değişir. Bu tutum akla uygun ya da problemin &ccedil;&ouml;z&uuml;lmesinde başarılı ve doğru zamanda bir sonuca ulaşacak gibi değildir. B&uuml;y&uuml;k sosyal problemler, zaten eğer &ldquo;&ccedil;&ouml;z&uuml;l&uuml;rse&rdquo; nadiren mantıklı, kapsamlı bir plan sayesinde &ccedil;&ouml;z&uuml;lebilirler. Genelde kısa vadeli &ccedil;ıkar peşinde koşan,(23) rekabet halindeki &ccedil;eşitli grupların ge&ccedil;ici bir uzlaşmaya vardığı (genelde şans eseri olarak) bir s&uuml;re&ccedil; i&ccedil;inde kendi kendileri &ccedil;&ouml;z&uuml;me ulaşır. Aslında, 100-106. paragraflarda form&uuml;le ettiğimiz ilkeler mantıklı, uzun vadeli bir sosyal planlamanın ASLA başarılı olmayacağına dair kanıt g&ouml;stermektedir.</p>
+
+<p><strong>138.</strong> Bu nedenle şurası a&ccedil;ıktır ki, insan ırkı en iyi halde bile nispeten kolay sosyal problemleri &ccedil;&ouml;zmekte bile &ccedil;ok kısıtlı bir kapasiteye sahiptir. &Ouml;yleyse daha zor ve karışık olan &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; teknoloji ile uzlaştırma problemini nasıl &ccedil;&ouml;zecektir? Teknoloji belli maddi avantajlar sunar, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k ise farklı insanlara farklı şeyler &ccedil;ağrıştıran soyut bir kavramdır ve eksikliği kolayca propaganda ve etkileyici bir konuşma ile gizlenir.</p>
+
+<p><strong>139.</strong> Şu &ouml;nemli farka dikkat edin: &Ccedil;evre problemlerimizin (&ouml;rneğin) bir g&uuml;n mantıklı, kapsamlı bir plan doğrulusunda &ccedil;&ouml;z&uuml;mlenmesi olasıdır, ama bu ger&ccedil;ekleşirse nedeni sa&shy;dece sistem i&ccedil;in bu problemleri &ccedil;&ouml;zmenin uzun vadede &ccedil;ıkar sağlamasıdır. Ama &ouml;z&shy;g&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; ya da k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;zerk toplulukları korumak sistemin &ccedil;ıkarına DEĞİLDİR. Tam tersine insan davranışlarını m&uuml;mk&uuml;n olan en geniş &ouml;l&ccedil;&uuml;de kontrol altına almak sistemin &ccedil;ıkarınadır.(24) Bu nedenle uygulamalar en sonunda sistemi &ccedil;evre sorunlarına mantıklı ve ihtiyatlı yaklaşmaya zorlarken, aynı zamanda da insan davranışlarını daha da bir ya&shy;kından d&uuml;zenlenmesini sağlar. (Tercihen &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğe tecav&uuml;z&uuml; gizleyecek dolaylı y&ouml;ntem&shy;lerle.) Bu sadece bizim fikrimiz değildir. &Uuml;nl&uuml; sosyal bilimciler (&Ouml;rn. James Q. Wilson) insanları &ldquo;sosyalleştirmenin&rdquo; &ouml;nemini daha etkin bir bi&ccedil;imde belirtmiştir.</p>
+
+<p><strong>Devrim Reformdan Daha Kolaydır</strong></p>
+
+<p><strong>140.</strong> Sistemde, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; teknolojiyle uzlaştıracak bir reform yapılamayacağına umarız okuyucuyu inandırmışızdır. Tek yol end&uuml;striyel-teknolojik sistemi tamamen yıkmaktır. Bu da devrim anlamına gelir, ille de silahlı bir ayaklanma değil, ama toplumun doğasında kesinlikle radikal ve esaslı bir değişim demektir.</p>
+
+<p><strong>141.</strong> Bir devrim, reformun getirdiğinden &ccedil;ok daha fazla değişiklik i&ccedil;erdiğinden, insanlar devrimi ger&ccedil;ekleştirmenin daha zor olduğunu d&uuml;ş&uuml;nme eğilimindedirler. Aslında, belli koşullar altında devrim, reformdan &ccedil;ok daha kolaydır. Bunun nedeni de devrimci bir hare&shy;ketin, bir reform hareketinin sağlayamayacağı g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir esin kaynağı olmasıdır. Bir reform hareketi sadece belli bir sosyal problemi &ccedil;&ouml;zmeyi vaat eder. Devrimci bir hareket bir defada t&uuml;m problemleri &ccedil;&ouml;zmeyi ve tamamen yeni bir d&uuml;nya yaratmayı hedefler; in&shy;sanların uğruna b&uuml;y&uuml;k risklere gireceği ve fedakarlıklar yapacağı t&uuml;rden bir ideal sağlar. Bu nedenlerden dolayı, teknolojinin herhangi bir dalının, &ouml;rneğin genetik m&uuml;hendisliği gibi ilerlemesine ya da uygulanmasına etkili ve kalıcı kısıtlamalar koymak yerine; t&uuml;m teknolojik sistemi yıkmak &ccedil;ok daha kolay olacaktır. Az sayıda insan kendisini samimi bir istekle genetik m&uuml;hendisliğine kısıtlamalar koymaya adar, ama uygun koşullar altında pek &ccedil;ok kişi end&uuml;striyel-teknolojik sisteme karşı olacak bir devrime kendini istekle adayabilir. Paragraf 132&rsquo;de belirttiğimiz gibi teknolojinin belirli bazı y&ouml;nlerini kısıtlamaya &ccedil;alışan re&shy;formcular olumsuz bir akıbeti &ouml;nlemek i&ccedil;in &ccedil;alışıyor olurlar. Ama devrimciler, kudretli bir &ouml;d&uuml;l i&ccedil;in &ccedil;alışırlar &ndash;devrimci g&ouml;r&uuml;şlerin ger&ccedil;ekleşmesi- ve b&ouml;ylece reformculardan daha &ccedil;ok ve daha azimli &ccedil;alışırlar.</p>
+
+<p><strong>142.</strong> Reform, daima, değişikliklerin &ccedil;ok ileri gitmesi durumunda, k&ouml;t&uuml; sonu&ccedil;lar do&shy;ğuracağı korkusuyla sınırlanır. Ama devrimci ateş toplumu bir kere sardı mı insanlar artık devrimleri i&ccedil;in sonsuz zorluğa katlanmaya razı olurlar. Bu Fransız ve Rus Devrimlerinde a&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Bu durumlarda n&uuml;fusun sadece azınlığı devrime ger&ccedil;ekten bağlı olabilir, ama bu azınlık toplumda etkin bir g&uuml;&ccedil; haline gelmeye yetecek sayıda ve aktiftir. 180-205. paragraflarda devrim konusuna daha fazla değineceğiz.</p>
+
+<p><strong>İnsan Davranışının Kontrol&uuml;</strong></p>
+
+<p><strong>143.</strong> Uygarlığın başından beri, &ouml;rg&uuml;tl&uuml; toplumlar, sosyal organizmanın işlemesi i&ccedil;in in&shy;sanlara baskı uygulamak zorunda kalmışlardır. Baskı &ccedil;eşitleri toplumdan topluma b&uuml;y&uuml;k değişiklik g&ouml;sterir. Baskıların bazıları fizikseldir (k&ouml;t&uuml; beslenme, fazla &ccedil;alışma, &ccedil;evre kir&shy;liliği), bazıları psikolojiktir (g&uuml;r&uuml;lt&uuml;, kalabalık, insan davranışlarını toplumun ihtiya&ccedil; duyduğu bi&ccedil;ime girmeye zorlamak). Ge&ccedil;mişte, insan doğası hemen hemen sabitti, ya da belli sınırlar i&ccedil;erisinde değişiklik g&ouml;stermişti. Sonu&ccedil; olarak, toplumlar insanları sadece belli sınırlara kadar zorlayabildiler. İnsanın tahamm&uuml;l sınırı aşıldığında, işler k&ouml;t&uuml;ye gitmeye başladı: İsyan veya su&ccedil; veya yozlaşma veya işten ka&ccedil;ma veya depresyon ve diğer zihinsel problemler veya artan bir &ouml;l&uuml;m oranı veya doğum oranının d&uuml;şmesi veya başka bir şey; &ouml;yle ki ya toplum par&ccedil;alandı ya da işleyişi etkisiz hale geldi ve başka bir etkili toplum &ccedil;eşidi yerine geldi (&ccedil;abuk ya da yavaş; fetih, yıpratma ya da evrim yoluyla).</p>
+
+<p><strong>144.</strong> Bu nedenle insan doğası, ge&ccedil;mişte toplumların gelişmesine belli sınırlar koymuştur. İnsanlar ancak belli bir noktaya kadar zorlanabilirdi. Ama bug&uuml;n bu durum değişiyor olabilir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; modern teknoloji insanları değiştirebilmenin yollarını geliştiriyor.</p>
+
+<p><strong>145.</strong> İnsanları korkun&ccedil; derecede mutsuz edecek koşullara maruz bırakan, sonra da bu mutsuzluklarını gidermek i&ccedil;in onlara uyuşturucu veren bir toplum d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n. Bu bir bi&shy;limkurgu mu? Mevcut toplumumuz i&ccedil;inde bu belli bir dereceye kadar zaten yapılmaktadır. Klinik depresyon vakalarının son 10-20 yılda b&uuml;y&uuml;k hızla arttığı bilinen bir ger&ccedil;ektir. 59. ve 76. paragraflarda a&ccedil;ıklandığı gibi bu durumun, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinin bozulması y&uuml;z&uuml;nden olduğuna inanıyoruz. Yanılıyor olsak bile artan depresyon oranı kesinlikle bug&uuml;n toplumumuzda var olan BAZI koşulların sonucudur. İnsanları depresyona iten koşulları kaldırmak yerine, modern toplum onlara anti-depresan (uyuşturucu) ila&ccedil;lar vermektedir. Aslında, anti-depresanlar, bireyin i&ccedil; d&uuml;nyasını; normalde tahamm&uuml;l etmeye&shy;ceği sosyal koşulları kabullenmesini sağlayacak bi&ccedil;imde değiştiren ara&ccedil;lardır. (Evet, dep&shy;resyonun &ccedil;oğunlukla genetik bir sebepten kaynaklandığını biliyoruz. Burada &ccedil;evrenin baskın rol oynadığı vakaları kastediyoruz.)</p>
+
+<p><strong>146.</strong> Aklı etkileyen (uyuşturucu) ila&ccedil;lar modern toplumun insan davranışını kontrol etmek i&ccedil;in geliştirdiği yeni y&ouml;ntemlerden sadece bir tanesidir. Diğer bazı y&ouml;ntemlere g&ouml;z atalım.</p>
+
+<p><strong>147.</strong> En başından, g&ouml;zetim teknikleri bulunur. Pek &ccedil;ok mağazada ve başka bir &ccedil;ok yerde gizli kameralar kullanılmaktadır, bilgisayarlar bireyler hakkında &ccedil;ok miktarda bilgi topla&shy;makta ve bunları işleme tabi tutmakta kullanılmaktadır. Bu kadar fazla bilgi fiziksel bas&shy;kının etkisini arttırır. (&Ouml;rn. Yasal zorlama)(26) Ayrıca kitle iletişiminde medyanın etkili ara&ccedil;lar sağladığı propaganda metotları vardır. Se&ccedil;imleri kazanmak, &uuml;r&uuml;nleri satmak ve halkın d&uuml;ş&uuml;ncelerini etkilemek i&ccedil;in etkili teknikler geliştirilmiştir. Eğlence end&uuml;strisi sis&shy;temin &ouml;nemli bir psikolojik aracı olarak hizmet verir, hatta fazla seks ve şiddeti cezalandı&shy;rırken bile. Eğlence modern insana &ouml;nemli bir ka&ccedil;ış aracı sağlar. İnsan, televizyona, vide&shy;oya vs. g&ouml;m&uuml;lm&uuml;şken; stresi, endişeyi, hayal kırıklığını, tatminsizlik duygusunu unutabilir. Pek &ccedil;ok ilkel kişi, &ccedil;alışmak zorunda olmadığında, hi&ccedil;bir şey yapmadan saatlerce otur&shy;maktan olduk&ccedil;a memnun kalır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; kendisi ve d&uuml;nyası ile barışıktır. Ama &ccedil;oğu modern insan s&uuml;rekli olarak meşgul kalmalı ya da eğlenmelidir, yoksa &ldquo;sıkılır&rdquo;. &Ouml;rneğin, huzursuz ve asabi olur.</p>
+
+<p><strong>148.</strong> Diğer metotlar &uuml;sttekilerden daha etkilidir. Eğitim artık bir &ccedil;ocuğa derslerini bileme&shy;diği zaman tokat atmak ve de bildiği zaman başını okşamaktan oluşan basit bir olay de&shy;ğildir. &Ccedil;ocuğun gelişimini kontrol eden bilimsel bir teknik haline gelmektedir. &Ouml;rneğin, Slyvan &Ouml;ğrenme Merkezleri &ccedil;ocukları &ccedil;alışmaya teşvik etmekte b&uuml;y&uuml;k başarı g&ouml;stermiştir, pek &ccedil;ok sıradan okulda da psikoloji teknikleri az &ccedil;ok başarı ile uy&shy;gulanmaktadır. Ebeveynlere &ouml;ğretilen &ldquo;ebeveynleşme&rdquo; teknikleri; &ccedil;ocukların sistemin temel değerlerini kabul etmesini ve sistemin arzu ettiği şekilde davranmasını sağlamayı ama&ccedil;lar. &ldquo;Akıl sağlığı&rdquo; programları, &ldquo;m&uuml;dahale&rdquo; teknikleri, psikoterapi vs. g&ouml;r&uuml;n&uuml;şte bi&shy;reylerin &ccedil;ıkarı i&ccedil;in d&uuml;zenlenmiştir, ama ger&ccedil;ekte bireylerin sistemin ihtiya&ccedil; duyduğu gibi d&uuml;ş&uuml;nmesi ve hareket etmesini sağlayan metotlardır. (Burada bir &ccedil;elişki yoktur; tutumu ve davranışlarıyla sistemle &ccedil;elişkiye d&uuml;şen bir birey kendisine oranla yenmesi ya da ka&ccedil;&shy;ması &ccedil;ok zor olan bir g&uuml;&ccedil; ile karşı karşıyadır, bu sebeple stres, hayal kırıklığı ve yenilgi duygularına kapılmaya eğilimlidir. Sistemin istediği gibi d&uuml;ş&uuml;nmek ve davranmak onun i&ccedil;in &ccedil;ok kolay olur. Bu anlamda sistem bireyin beynini yıkayıp onu uygun biri yapmakla bireyin menfaati doğrultusunda hareket etmektedir.) A&ccedil;ık ve yoğun şekillerde &ccedil;ocuğun taciz edilmesi, hi&ccedil;bir k&uuml;lt&uuml;rde onaylanmaz. Bir &ccedil;ocuğa sa&ccedil;ma bir sebepten ya da sebepsiz yere zarar vermek herkesi dehşete d&uuml;ş&uuml;recek bir şeydir. Ama bir &ccedil;ok psikolog taciz kavra&shy;mını daha geniş anlamda yorumlamaktadır. Mantıklı ve uygun bir disiplin sistemi i&ccedil;inde tokatlamanın sonu&ccedil;ta bireyin toplumda var olan sisteme ayak uydurmasını sağlayıp sağlamadığına bağlıdır. Ger&ccedil;ekte &ldquo;taciz&rdquo; s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml; sisteme g&ouml;re uygunsuz davranışlar doğrudan herhangi bir &ccedil;ocuk yetiştirme metodunu kapsayacak şekilde yorumlanmaya yatkın bir s&ouml;zc&uuml;kt&uuml;r. Bu nedenle &ldquo;&ccedil;ocukların taciz edilmesini&rdquo; engellemek i&ccedil;in yapılan programlar g&ouml;ze batan, anlamsız şiddeti &ouml;nledikten sonra sistem adına insan davranışını kontrol etmeye y&ouml;nelirler.</p>
+
+<p><strong>149.</strong> İnsan davranışını kontrol edecek psikolojik tekniklerin etkinliğini arttırmak i&ccedil;in ya&shy;pılan araştırmalar muhtemelen devam edecektir. Ama insanları teknolojinin yarattığı t&uuml;rden bir topluma uydurmak i&ccedil;in sadece psikolojik tekniklerin yeterli olmayacağını d&uuml;ş&uuml;&shy;n&uuml;yoruz. Muhtemelen biyolojik metotlar da kullanılmak zorunda kalınılacaktır. Bu bağlamda (uyuşturucu) ila&ccedil;ların kullanımından zaten bahsetmiştik. N&ouml;roloji, insan aklını değiştirecek başka yollar bulabilir. İnsan genetik m&uuml;hendisliği, zaten &ldquo;gen terapisi&rdquo; şek&shy;linde oluşmaya başladı ve bu metotların sonunda, v&uuml;cutta aklın &ccedil;alışmasını etkileyen kı&shy;sımları değiştirmek i&ccedil;in kullanılacağını d&uuml;ş&uuml;nmemek i&ccedil;in bir sebep yok.</p>
+
+<p><strong>150.</strong> 134. paragrafta değindiğimiz gibi end&uuml;striyel sistemin, kısmen insan davranışındaki problemler, kısmen de ekonomik ve &ccedil;evre problemleri y&uuml;z&uuml;nden yoğun bir sıkıntı d&ouml;ne&shy;mine girdiği g&ouml;r&uuml;lmektedir, sistemin ekonomik ve &ccedil;evre sorunlarının &ouml;nemli bir b&ouml;&shy;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n sebebi insanların davranış şeklidir. Yabancılaşma, kendine g&uuml;vensizlik, depresyon, d&uuml;şmanlık, ayaklanma, &ccedil;alışmayan &ccedil;ocuklar, gen&ccedil;lik &ccedil;eteleri, yasa dışı ila&ccedil; kulla&shy;nımı, tecav&uuml;z, &ccedil;ocukların taciz edilmesi, diğer su&ccedil;lar, g&uuml;vensiz seks, gen&ccedil; yaşta hami&shy;lelik, n&uuml;fus artışı, politik yozlaşma, ırk d&uuml;şmanlığı, etnik &ccedil;atışma, ideolojik m&uuml;cadele, po&shy;litik aşırılık, ter&ouml;rizm, sabotaj, h&uuml;k&uuml;met dışı gruplar, nefret grupları. T&uuml;m bunlar sistemi tehdit eder. Bu nedenle sistem insan davranışlarını kontrol etmek i&ccedil;in her t&uuml;rl&uuml; pratik metodu kullanmak ZORUNDA kalacaktır.</p>
+
+<p><strong>151.</strong> Bug&uuml;n tanık olduğumuz sosyal bozulma kesinlikle sadece bir şans eseri değildir. Yalnızca sistemin insanlara zorla uyguladığı koşullar y&uuml;z&uuml;nden olabilir. (Bu koşulların en &ouml;nemlisinin g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinin bozulması olduğunu tartışmıştık.) Eğer sistem kendisini ayakta tutmak i&ccedil;in insan davranışı &uuml;zerinde yeterli kontrol uygulamayı başarırsa, insanlık tari&shy;hinde yeni bir d&ouml;n&uuml;m noktasına gelinecektir. &Ouml;nceden insanın tahamm&uuml;l sınırının top&shy;lumların gelişmesini kısıtlaması gibi (bunu 143-144. paragraflarda da a&ccedil;ıklamıştık) en&shy;d&uuml;striyel-teknolojik toplum da ya psikolojik ya biyolojik ya da her iki metot sayesinde insa&shy;noğlunu değiştirerek bu kısıtlama g&uuml;c&uuml;ne sahip olacaktır. Gelecekte toplumsal sis&shy;temler, insanların ihtiya&ccedil;larına g&ouml;re d&uuml;zenlenmeyecektir. Bunun yerine, insanlar sistemin ihtiya&ccedil;larına uydurulacaktır.(27)</p>
+
+<p><strong>152.</strong> Genel olarak, insan davranışı &uuml;zerindeki teknolojik kontrol, b&uuml;y&uuml;k ihtimalle totaliter bir maksat ya da insan &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; kısıtlayacak bilin&ccedil;li bir istek(28) i&ccedil;ermeyecektir. İnsan aklını kontrol altına alacak her yeni adın toplumun karşı karşıya olduğu bir probleme mantıklı bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m olarak ele alınacaktır; alkolizmi tedavi etmek, su&ccedil; oranını d&uuml;ş&uuml;rmek ya da gen&ccedil; insanları bilim ve m&uuml;hendislik &ouml;ğrenmeye teşvik etmek gibi. Bir &ccedil;ok durumda insancıl bir gerek&ccedil;e de olacaktır. &Ouml;rneğin, bir psikiyatrist depresyondaki bir hastasına bir anti-depresyon re&ccedil;etesi yazarsa, ona bir iyilik etmiş olur. İhtiyacı olan birine ila&ccedil; vermemek insanlık dışıdır. Aileler &ccedil;ocuklarını derslerinde azimli olmaya y&ouml;nelsinler diye Slyvan &Ouml;ğrenme Merkezlerine g&ouml;nderirken, bunu &ccedil;ocukların iyiliğini d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;nden yapar. Bazı aileler iş sahibi olmak i&ccedil;in uzmanlık eğitimi gerekmemesini ve &ccedil;ocuklarının bir bilgisayar uzmanı olmak &uuml;zere beyninin yıkanmamasını diliyor olabilir. Ama ne yapabilirler? Toplumu değiştiremezler ve eğer &ccedil;ocukları belli bazı &ouml;zel&shy;liklere sahip olmazsa ileride işsiz kalabilir. B&ouml;ylece onu Slyvan&rsquo;a g&ouml;nderirler.</p>
+
+<p><strong>153.</strong> Bu nedenle insan davranışı &uuml;zerinde kontrol, otoritenin kararı ile değil, sosyal evrim s&uuml;reci ile başlayacaktır. (Ancak, bu olduk&ccedil;a HIZLI bir evrim olacaktır.) Bu, karşısında direnilemeyecek bir s&uuml;re&ccedil; olacaktır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; her aşama, tek başına ele alındığında yararlı g&ouml;r&uuml;lecektir, ya da en azından ilerlemenin oluşmasında yer alan k&ouml;t&uuml;l&uuml;k yararlı g&ouml;r&uuml;ne&shy;cektir, ya da en azından ilerlemenin yapılmadığı bir durumda doğacak sonu&ccedil;tan daha az zararlı g&ouml;r&uuml;necektir (bkz. Paragraf 127). &Ouml;rneğin propaganda, &ccedil;ocuklara y&ouml;nelik taciz ya da ırk d&uuml;şmanlığını azaltmak gibi bir &ccedil;ok iyi ama&ccedil; i&ccedil;in kullanılmaktadır(14). Cinsel eğitim elbette &ccedil;ok yararlıdır, ne var ki, cinsel eğitimin etkisi (başarılı olduğu &ouml;l&ccedil;&uuml;ye kadar) cinsel davranışların bi&ccedil;imlenişini aileden alıp okul sistemi tarafından temsil edilen devletin eline bırakacaktır.</p>
+
+<p><strong>154.</strong> Bir &ccedil;ocuğun b&uuml;y&uuml;y&uuml;nce su&ccedil;lu olma olasılığını attıran bir biyolojik &ouml;zelliğin keşfedildi&shy;ğini ve bir gen terapisinin de bu &ouml;zelliği yok edebileceğini farz edin.(29) Elbette ki &ccedil;ocukları bu &ouml;zelliğe sahip pek &ccedil;ok aile onlara bu terapiyi uygulatacaktır. Aksine dav&shy;ranmak insanlık dışı olur, &ccedil;&uuml;nk&uuml; eğer &ccedil;ocuk b&uuml;y&uuml;d&uuml;ğ&uuml;nde bir su&ccedil;lu olacaksa b&uuml;y&uuml;k olası&shy;lıkla k&ouml;t&uuml; bir yaşamı olacaktır. Ama &ccedil;oğu ilkel toplumda, &ccedil;ocuk yetiştirme de y&uuml;ksek teknolojik metotları yahut sert cezalandırma sistemleri olmamasına rağmen, bizim toplu&shy;mumuza oranla d&uuml;ş&uuml;k bir su&ccedil; oranı vardır. Modern insanın, ilkel insandan doğuştan daha yırtıcı olduğunu d&uuml;ş&uuml;nmemiz i&ccedil;in bir sebep olmadığına g&ouml;re toplumumuzdaki y&uuml;ksek su&ccedil; oranının nedeni, pek &ccedil;ok kişinin adapte olamadığı ya da olmayacağı modern koşulların insanlar &uuml;zerinde yaptığı baskı olmalıdır. Bu y&uuml;zden potansiyel su&ccedil; eğilimlerini yok etmek i&ccedil;in yapılan bir tedavi, bir bakıma insanların sisteme uyum sağlamları i&ccedil;in yeniden oluştu&shy;rulması demektir.</p>
+
+<p><strong>155.</strong> Toplumumuz sisteme uygun olmayan herhangi bir d&uuml;ş&uuml;nce ya da davranış bi&ccedil;imine &ldquo;hastalık&rdquo; olarak bakma eğilimindedir ve bu akla yakın bir tutumdur, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bir birey sis&shy;teme uyum sağlayamazsa bu durum sisteme olduğu kadar bireye de sorun &ccedil;ıkarır. Bu nedenle bir bireyin sisteme uyumunu sağlamak bir &ldquo;hastalığa &ccedil;are&rdquo; bulmak gibi g&ouml;r&uuml;l&uuml;r.</p>
+
+<p><strong>156.</strong> 127. paragrafta belirttiğimiz gibi teknolojik bir buluşun kullanımı BAŞLANGI&Ccedil;TA isteğe bağlı olsa da, bu mutlaka isteğe bağlı KALACAK demek değildir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; yeni tekno&shy;loji, toplumu &ouml;yle değiştirir ki birey i&ccedil;in o teknolojiyi kullanmadan hareket etmek zor ya da imkansız hale gelir. Bu insan davranışı teknolojisi i&ccedil;in de ge&ccedil;erlidir. &Ccedil;oğu &ccedil;o&shy;cuğun &ccedil;alışmaya sevk edilmesi i&ccedil;in programlara kayıt edildiği bir d&uuml;nyada, bir ebeveyn &ccedil;ocuğunu b&ouml;yle bir programa sokmaya neredeyse zorunludur, &ccedil;&uuml;nk&uuml; aksi takdirde &ccedil;ocuğu b&uuml;y&uuml;y&uuml;nce kara cahil ve dolayısıyla işsiz olabilir. Ya da hi&ccedil;bir yan etkisi olmadan, toplumumuzdaki &ccedil;oğu insanın muzdarip olduğu psikolojik stresi b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de azaltacak bir biyolojik tedavinin bulunduğunu farz edin. Eğer &ccedil;ok sayıda insan bu tedaviyi g&ouml;rmeyi tercih ederse, toplumdaki genel stres seviyesi d&uuml;şecektir, b&ouml;ylece stres yaratan baskıları &ccedil;oğaltmak sistem i&ccedil;in m&uuml;mk&uuml;n olacaktır. Aslında, buna benzer bir şey zaten ger&ccedil;ekleş&shy;miştir; insanların streslerini azaltmalarını (ya da en azından ge&ccedil;ici olarak stresten ka&ccedil;mala&shy;rını) sağlayan, toplumumuzun en &ouml;nemli psikolojik ara&ccedil;larından biri sayesinde yani kitle eğlencesi ile (bkz. Paragraf 147). Kitle eğlence aracını kullanmamız &ldquo;isteğimize bağlıdır&rdquo;. Hi&ccedil;bir yasa bizi televizyon izlemeye, radyo dinlemeye, dergi okumaya zorlamaz, yine de kitle eğlencesi, &ccedil;oğumuzun bağımlı hale geldiği bir ka&ccedil;ış ve stres atma aracıdır. Herkes televizyonun k&ouml;t&uuml;l&uuml;ğ&uuml;nden bahseder, ama yine hemen hemen herkes izlemeye devam eder. Birka&ccedil; kişi televizyon alışkanlığına sahip değildir, ama kitle eğlencesinin Hİ&Ccedil;BİR şeklini kullanmadan yaşayan biri nadir bulunur. (Aslında insanlık tarihinde kısa zaman &ouml;ncesine kadar &ccedil;oğu kişi yerel topluluğun yarattığı eğlencenin dışında bir şeye ih&shy;tiya&ccedil; duymadan gayet iyi idare etmiştir.) Eğer eğlence end&uuml;strisi olmasaydı, sistem şu anda bize uyguladığı stres-&uuml;reten baskıyı asla uygulayamazdı.</p>
+
+<p><strong>157.</strong> End&uuml;stri toplumunun s&uuml;receğini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rsek, teknolojinin en sonunda insan dav&shy;ranışı &uuml;zerinde tam bir kontrole benzer bir şey elde edeceği muhtemeldir. Hi&ccedil; ş&uuml;phe yok ki, insanın d&uuml;ş&uuml;n&uuml;ş&uuml; ve davranışı &ccedil;oğunlukla biyolojik bir temele dayanır. Deney yapan kişilerce g&ouml;sterildiği gibi a&ccedil;lık, memnuniyet, kızgınlık ve &ouml;fke gibi duygular, beynin uygun kısımlarının elektriksel uyarılması ile a&ccedil;ılıp kapanabilirler. Anılar, beynin belli kısımlarının tahrip edilmesi ile yok edilebilir ya da elektriksel uyarma ile &ouml;ne &ccedil;ıkarılabilirler. İla&ccedil;lar ile hal&uuml;sinasyonlar yaratılabilir ya da ruh halleri değiştirilebilir. Cisimsiz bir insan ruhu olabilir ya da olmayabilir, ama eğer varsa insan davranışının biyolojik mekanizmalarından daha g&uuml;&ccedil;s&uuml;z olduğu kesindir. Durum b&ouml;yle olmasaydı, araştırmacılar insan duygu ve davranışını ila&ccedil; ve elektrikli akımlar ile bu kadar kolay y&ouml;nlendiremezdi.</p>
+
+<p><strong>158.</strong> Herkesin yetkililerce kontrol edilebilmesi i&ccedil;in kafalarına elektrot yerleştirilmesinin herhalde imkanı yoktur. Ama insan d&uuml;ş&uuml;nce ve duyguların biyolojik m&uuml;dahaleye b&ouml;y&shy;lesine a&ccedil;ık olduğu ger&ccedil;eği g&ouml;steriyor ki insan davranışını kontrol etme problemi aslında teknik bir problemdir, bir n&ouml;ron (sinir h&uuml;cresi), hormon ve kompleks molek&uuml;l problemi; bilimsel saldırıya a&ccedil;ık t&uuml;rden bir problem. Toplumumuzun teknik problemleri &ccedil;&ouml;zmedeki başarısına bakarsak, insan davranışını kontrol etmede b&uuml;y&uuml;k ilerlemeler yapılacağı pek muhtemeldir.</p>
+
+<p><strong>159.</strong> Halkın direnişi, insan davranışı &uuml;zerinde teknolojik kontrol&uuml;n başlamasını &ouml;nleyebilir mi? B&ouml;ylesi bir kontrol&uuml; birden bire başlatmak i&ccedil;in bir atılım yapılırsa, elbette &ouml;nler. Ama bu teknolojik kontrol uzun bir k&uuml;&ccedil;&uuml;k ilerlemeler dizisi şeklinde olacağından, mantıklı ve etkili bir halk direnişi olmayacaktır. (bkz. 127, 132, 153. paragraflar)</p>
+
+<p><strong>160.</strong> T&uuml;m bunların bir bilimkurgu olduğunu d&uuml;ş&uuml;nenlere, d&uuml;n&uuml;n bilimkurgusunun bu&shy;g&uuml;n&uuml;n ger&ccedil;eği olduğunu hatırlatırız. Sanayi Devrimi, insanın &ccedil;evresinde ve yaşam bi&ccedil;i&shy;minde k&ouml;kl&uuml; değişikliklere yol a&ccedil;mıştır ve teknolojinin insan aklı ile v&uuml;cuduna giderek daha &ccedil;ok uygulandığı d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;rse, insanın kendisin de, &ccedil;evresi ve yaşam bi&ccedil;imi kadar k&ouml;kl&uuml; bir değişikliğe uğraması muhtemeldir.</p>
+
+<p><strong>İnsan Soyu D&ouml;n&uuml;m Noktasında</strong></p>
+
+<p><strong>161.</strong> Ancak hikayemizi bir yana bırakalım. İnsan davranışını kontrol etmek &uuml;zere laboratu&shy;arda psikolojik ya da biyolojik teknikler geliştirmek başkadır, bu teknikleri bir&shy;leştirip işleyen bir sosyal sisteme entegre etmek daha başkadır, bu teknikleri birleştirip iş&shy;leyen bir sosyal sisteme entegre etmek daha başkadır. İkincisini başarmak daha zordur. &Ouml;rneğin, eğitim psikolojisi teknikleri geliştirildikleri &ldquo;laboratuar okullarda&rdquo; gayet iyi sonu&ccedil; vermektedir, ancak bu demek değildir ki bizim eğitim sistemimize de onları aynı başarıyla uygulamak kolay olacaktır. &Ccedil;oğu okulumuzun birbirine benzediğini hepimiz bi&shy;liriz. &Ouml;ğretmenler, &ccedil;ocukların elinden bı&ccedil;ak ve silahları almakla o kadar meşguller ki on&shy;ları bilgisayar uzmanı yapmak i&ccedil;in son tekniklere maruz bırakmaya hi&ccedil; zamanları yok. Bu y&uuml;zden insan davranışlarıyla ilgili t&uuml;m bilimsel ilerlemeye rağmen sistem şimdiye dek in&shy;sanları kontrol etmekte &ouml;nemli &ouml;l&ccedil;&uuml;de başarılı olamamıştır. Davranışları tamamen sistemin kontrol&uuml; altında olan insanlar &ldquo;burjuva&rdquo; denilen kesimdendir. Ancak şu ya da bu şekilde sisteme başkaldıran gittik&ccedil;e artan bir insan topluluğu vardır: Gen&ccedil;lik &ccedil;eteleri, mezhep &uuml;yeleri, şeytana tapanlar, Naziler, radikal &ccedil;evre&shy;ciler, &ccedil;eşitli milis kuvvetleri vs.</p>
+
+<p><strong>162.</strong> Sistem sık sık varlığını tehdit eden belli başlı bazı problemlerle umutsuz bir m&uuml;cade&shy;leye girişir; bunların i&ccedil;inde insan davranış problemleri en &ouml;nemlisidir. Eğer sistem insan davranışı &uuml;zerinden kısa zamanda yeterli bir kontrol sağlarsa, b&uuml;y&uuml;k olasılıkla varlığını s&uuml;rd&uuml;r&uuml;r. Aksi takdirde yok olur. Kanımızca bu konu gelecek 40 ile 100 yıl i&ccedil;inde &ccedil;&ouml;z&uuml;me ulaşacaktır.</p>
+
+<p><strong>163.</strong> Farz edin ki sistem gelecek 40 ile 100 yıl i&ccedil;inde doğacak olan krizi atlattı. O zaman kadar, bu sorunların &ccedil;&ouml;z&uuml;lmesi ya da en azından kontrol altına alınması gerekecektir, &ouml;zellikle başı &ccedil;eken problem de insanları &ldquo;toplumsallaştırmak&rdquo;tır, yani atalarından miras kalmış davranışları istemi tehdit edemeyecek duruma gelene dev insanları uysallaştırmak. Bu başarıldıktan sonra, teknolojinin ilerlemesine karşı başka bir engel &ccedil;ıkmayacak gibidir, ve b&uuml;y&uuml;k olasılıkla mantıksal sonuna doğru ilerleyecektir, bu da insanlar ve diğer t&uuml;m &ouml;nemli bir kontrol anlamına gelmektedir. Sistem tek ve b&ouml;l&uuml;nmez bir kuruluş haline gele&shy;bilir ya da az &ccedil;ok b&ouml;l&uuml;nerek, tıpkı bug&uuml;n devletin, kurumların ve diğer b&uuml;y&uuml;k kuruluşların birbiriyle rekabet ve işbirliği ettikleri gibi hem rekabet hem de işbirliği ilişkisi i&ccedil;inde bir arada varolan kuruluşlardan meydana gelebilir. İnsan &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de yok olmuş olacaktır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; g&ouml;zetleme ve fiziksel baskı ara&ccedil;larının yanı sıra, insanları y&ouml;netmek i&ccedil;in gelişmiş bir psikolojik ve biyolojik ara&ccedil;lar silsilesi ve s&uuml;per-teknoloji ile silahlanmış b&uuml;y&uuml;k kuruluşlar karşısında bireyler ve k&uuml;&ccedil;&uuml;k gruplar aciz kalacaktır. Sadece az sayıda insan ger&ccedil;ek g&uuml;ce sahip olacaktır, ancak bu insanların &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; bile &ccedil;ok kısıtlı olacaktır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; onların da davranışları d&uuml;zenlenecektir; tıpkı bug&uuml;n politikacılarımızın ve şirket y&ouml;neticile&shy;rinin, belli dar sınırlar i&ccedil;inde davrandıkları s&uuml;rece g&uuml;&ccedil;lerinin koruyabildikleri gibi.</p>
+
+<p><strong>164.</strong> Sistemin krizi atlattıktan sonra insanları ve doğayı kontrol etmek i&ccedil;in yeni yeni tek&shy;nikler geliştirmeyi bırakacağını ve sistemin ayakta kalması i&ccedil;in daha fazla kontrol&uuml;n artık gerekli olmayacağını d&uuml;ş&uuml;nmeyin. Tam tersine, zor zamanlar bir kere atlatıldıktan sonra sistem insanlar ve doğa &uuml;zerindeki kontrol&uuml;n&uuml; daha da hızla arttıracaktır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; şu anda varolan t&uuml;rden engellerle artık karşılaşmayacaktır. Varlığını s&uuml;rd&uuml;rmek, kontrol&uuml; geniş&shy;letmek i&ccedil;in tek esas neden değildir. 87. ve 90. paragraflarda a&ccedil;ıkladığımız gibi teknisyenler ve bilim adamları &ccedil;oğunlukla yapay bir faaliyet i&ccedil;inde &ccedil;alışacaklardır; yani g&uuml;ce olan ihtiya&ccedil;larını teknik problemler &ccedil;&ouml;zere tatmin edeceklerdir. Ve bunu hi&ccedil; azalmayan bir coşkuyla yap&shy;maya devam edeceklerdi, &ccedil;&ouml;zecekleri en ilgin&ccedil; ve zor problemler de insan v&uuml;cudunu ve aklını anlamakla ve gelişimine m&uuml;dahale etmekle ilgili olanlar olacaktır, &ldquo;insanlığın iyiliği&rdquo; i&ccedil;in elbette.</p>
+
+<p><strong>165.</strong> Ancak diğer taraftan, gelecek yılların stresinin sisteme fazla geleceğini farz edelim. Eğer sistem yıkılırsa bir &ldquo;kaos d&ouml;nemi&rdquo;, tarihin ge&ccedil;mişte &ccedil;eşitli devirlerde kaydettiği t&uuml;rden bir &ldquo;sorunlar d&ouml;nemi&rdquo; yaşanabilir. B&ouml;yle bir sorunlar d&ouml;neminden nelerin doğaca&shy;ğını tahmin etmek imkansızdır, ama ne olursa olsun insan ırkına yeni bir şans verilmiş olur. En b&uuml;y&uuml;k tehlike yıkımdan bir iki yıl sonra end&uuml;stri toplumunun kendini to&shy;parlamaya başlamasıdır. Mutlaka bir &ccedil;ok kişi (&ouml;zellikle de g&uuml;ce a&ccedil; tipler) fabrikaların ye&shy;niden &ccedil;alışmasını isteyecektir.</p>
+
+<p><strong>166.</strong> B&ouml;ylece, end&uuml;striyel sistemden nefret edenler i&ccedil;in iki &ouml;nemli g&ouml;rev vardır. İlk olarak, bir devrimin m&uuml;mk&uuml;n olabilmesi i&ccedil;in sistemin yıkılması ya da yeterince zayıflaması olasılı&shy;ğını arttırmak &uuml;zere sistem i&ccedil;indeki sosyal sıkıntıları &ccedil;oğaltmak i&ccedil;in &ccedil;alışmalıyız. İkinci olarak, sistem yeterince g&uuml;&ccedil;ten d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;nde teknolojiye ve end&uuml;stri sistemine karşı bir ideoloji geliştirmek ve onu yaymak gerekmektedir. B&ouml;yle bir ideoloji, end&uuml;striyel sistem yıkıldığı zaman kalıntılarının tamir edilemez &ouml;l&ccedil;&uuml;de hasar g&ouml;receğini ve b&ouml;ylece sistemin bir daha yapılanamayacağını g&uuml;venceye almaya yardım edecektir. Fabrikalar yıkılmalı, bilimsel kitaplar yakılmalıdır, vs.</p>
+
+<p><strong>167.</strong> End&uuml;striyel toplum, b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle devrimci bir eylem sonucu yıkılmayacaktır. Zaten, kendi i&ccedil;indeki gelişme sorunları, &ccedil;ok ciddi zorluklara yol a&ccedil;madan devrimci bir saldırıya a&ccedil;ık da olmayacak. Yani eğer sistem yıkılırsa bu ya kendiliğinden olacak, ya da dev&shy;rimcilerin yardımcı olacağı yarı spontane bir s&uuml;re&ccedil; yoluyla olacak. Eğer yıkım ani olursa, &ccedil;ok insan &ouml;lecek, &ccedil;&uuml;nk&uuml; d&uuml;nyanın n&uuml;fusu &ouml;ylesine arttı ki, bu n&uuml;fusun ileri teknoloji ol&shy;madan beslenmesi olanaksız. Yıkım yavaş yavaş olsa ve b&ouml;ylece n&uuml;fus, doğum oranının azalması ve &ouml;l&uuml;m oranının artması yoluyla azalsa bile end&uuml;strisizleşme s&uuml;reci pek &ccedil;ok acıya neden olacak. Teknolojinin, yumuşak, d&uuml;zenli bir şekilde yok edileceğini d&uuml;ş&uuml;nmek &ouml;zellikle de teknoloji severler her adımda inatla karşı koyacağından, saflık olur. T&uuml;m bunlardan &ouml;t&uuml;r&uuml;, sistemin yıkılması i&ccedil;in &ccedil;alışmak acımasızlık mıdır? Belki evet, belki hayır. İlk olarak, devrimciler sistemi zaten sonunda kendi kendine yıkılabilecek kadar so&shy;runlu hale gelmedik&ccedil;e yıkamayacaklar ve sistem b&uuml;y&uuml;d&uuml;k&ccedil;e, &ccedil;&ouml;k&uuml;ş&uuml;n&uuml;n sonu&ccedil;ları da o denli felaket olacak; bu y&uuml;zden devrimciler &ccedil;&ouml;k&uuml;ş&uuml;n başlangıcını &ccedil;abuklaştırarak bu fe&shy;laketin derecesini azaltmış olacaklar.</p>
+
+<p><strong>168.</strong> İkinci olarak, kişi &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n ve onurun kaybıyla, m&uuml;cadele ve &ouml;l&uuml;m&uuml; dengelemelidir. &Ccedil;oğumuz i&ccedil;in, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k ve onur, uzun bir yaşamdan ya da fiziksel acıların engellenmesinden daha &ouml;nemlidir. &Uuml;stelik, hepimiz bir g&uuml;n &ouml;leceğiz ve yaşam ya da başka bir neden i&ccedil;in &ouml;lmek, uzun ama boş ve ama&ccedil;sız bir yaşamdan daha iyi olabilir.</p>
+
+<p><strong>169.</strong> &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; olarak, sistemin devamının, &ccedil;&ouml;k&uuml;ş&uuml;nden daha az acıya neden olacağı hi&ccedil; de kesin değildir. Sistem &ccedil;oktan t&uuml;m d&uuml;nyada yoğun acılara neden oldu; hala da neden ol&shy;maya devam ediyor. Y&uuml;zlerce yıldır insanlara birbirleriyle ve &ccedil;evreleriyle doyurucu bir ilişki sağlayan eski k&uuml;lt&uuml;rler, end&uuml;striyel toplumla ilişkileri sonucu yok oldular; sonu&ccedil; ise, koca bir ekonomik, &ccedil;evresel, sosyal ve psikolojik sorunlar b&uuml;t&uuml;n&uuml; oldu. End&uuml;striyel top&shy;lumun devreye girmesin etkilerinden biri de, d&uuml;nyanın &ccedil;oğunda, geleneksel n&uuml;fus kontro&shy;l&uuml;n&uuml;n devreden &ccedil;ıkması oldu. İşte t&uuml;m y&ouml;nleriyle n&uuml;fus patlaması ortadadır. Bir de, talihli olduğu varsayılan Batı &uuml;lkelerindeki psikolojik acılar var (bkz. 44-45. paragraflar). Kimse, ozon tabakasındaki deliğim, sera etkisinin ve hen&uuml;z bilinemeyen diğer &ccedil;evre sorunlarının sonunda ne olacağını bilmiyor. Ve, n&uuml;kleer kullanımının artışından da g&ouml;r&uuml;leceği gibi, yeni teknoloji diktat&ouml;rlerin veya sorumsuz &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; D&uuml;nya &uuml;lkelerinin elinden kur&shy;tarılamıyor. Irak ya da Kuzey Kore&rsquo;nin genetik m&uuml;hendisliği ile neler yapabileceğini tar&shy;tışmak ister misiniz?</p>
+
+<p><strong>170.</strong> &ldquo;Aaaa!&rdquo; diyecek teknoloji severler, &ldquo;bilim hepsini halledecek! Kıtlığı yenecek, psi&shy;kolojik sorunları ortadan kaldıracağız, herkesi mutlu ve sağlıklı yapacağız!&rdquo; Tabii, ne demezsiniz. Bunu 200 sene &ouml;nce de s&ouml;yl&uuml;yorlardı. End&uuml;stri Devrimi g&uuml;ya fakirliği yok edecek, herkesi mutlu edecekti vb. Sonu&ccedil;, ger&ccedil;ekte &ccedil;ok farklı oldu. Teknoloji severler, toplumsal sorunları anlamada umutsuzca saflar (ya da kendilerini kandırıyorlar). B&uuml;y&uuml;k bir değişiklik (yararlı g&ouml;z&uuml;kenler bile) bir topluma girdiğinde, &ccedil;oğu tahmin edilemeyecek, uzun bir değişiklikler zincirine yol a&ccedil;ar (103. paragraf); bu ger&ccedil;eğin farkında değiller (ya da g&ouml;z ardı etmeyi tercih ediyorlar). Sonu&ccedil; toplumun yıkılışıdır. Bu y&uuml;zden, teknoloji severlerin, fakirlik ve hastalığa bir son vermek, sağlıklı mutlu insanlar yaratmak vb. yolundaki &ccedil;abalarının, şu andakinden bile daha sorunlu toplumsal d&uuml;zenler yaratması olası. &Ouml;rneğin, bilim adamları teknik olarak d&uuml;zenlenmiş, yeni gıdalar &uuml;reterek kıtlığı durduracaklarının s&ouml;yleyip &ouml;v&uuml;n&uuml;yorlar. Oysa bu, insan n&uuml;fusunun s&uuml;rekli artmasına neden olacak ve kalabalığın da stres ve saldırganlığı arttırdığı gayet iyi biliniyor. Buysa, TAHMİN EDİLEBİLİR sonu&ccedil;lardan yalnızca biri. Ge&ccedil;mişteki deneyimlerin de g&ouml;s&shy;terdiği gibi, teknik ilerlemenin tahmin EDİLMEZ yeni sorunlara yol a&ccedil;acağını vur&shy;guluyoruz (103. paragraf). Aslında, End&uuml;stri Devrimi&rsquo;nden bu yana, teknoloji, eski so&shy;runları &ccedil;&ouml;zd&uuml;ğ&uuml;nden daha hızlı bir bi&ccedil;imde yeni sorunlar &uuml;retiyor. Yani, teknoloji se&shy;verlerin Parlak Yeni D&uuml;nyalarını kusurlardan arındırmaları, uzun bir hata ve sorgulama s&uuml;reci gerektirecek. Bu arada b&uuml;y&uuml;k acılar &ccedil;ekilecek. Bu y&uuml;zden de, end&uuml;striyel toplumun devamının, yıkılışından daha az azıya yol a&ccedil;acağı kesin değildir. Teknoloji, insanları d&ouml;&shy;n&uuml;ş&uuml; olmayan bir yola sokmuştur.</p>
+
+<p><strong>Gelecek</strong></p>
+
+<p><strong>171.</strong> Şimdi, end&uuml;striyel toplumun &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki birka&ccedil; on yıl i&ccedil;in devam ettiğini ve kusurla&shy;rından arındırıldığını, kusursuz işlediğini d&uuml;ş&uuml;nelim. Bu nasıl bir sistem olacaktır? &Ccedil;eşitli olasılıkları g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alalım.</p>
+
+<p><strong>172.</strong> &Ouml;ncelikle bilgisayar bilimcilerinin, her şeyi insanlardan daha iyi başaran akıllı ma&shy;kineler yapmayı başardıklarını varsayalım. Bu durumda b&uuml;t&uuml;n işler iyi organize edilmiş, b&uuml;y&uuml;k makine sistemleri tarafından ger&ccedil;ekleştirilecek ve insan g&uuml;c&uuml; gerekli olmayacaktır.</p>
+
+<p>Makinelerin, t&uuml;m kararları insan g&ouml;zetimi olmadan almasına izin verilecektir ya da in&shy;sanların makine &uuml;zerindeki kontrol&uuml; ellerinde tutmaları m&uuml;mk&uuml;n olabilecektir.</p>
+
+<p><strong>173.</strong> Eğer t&uuml;m karar yetkisi makinelere verilirse, bunun sonu&ccedil;ları hakkında tahminde bulu&shy;namayız, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu t&uuml;r makinelerin nasıl davranacağını tahmin etmek olanaksız. Biz yalnızca insan ırkının kaderinin, makinelerin elinde olacağına işaret ediyoruz. İnsan ırkının t&uuml;m g&uuml;c&uuml; makinelere devredecek kadar aptal olmayacağı iddia edilebilir. Ancak biz ne insan ırkının g&ouml;n&uuml;ll&uuml; olarak g&uuml;c&uuml; makinelere devredeceğini ne de makinelerin kendi istekleriyle g&uuml;c&uuml; ellerine alacaklarını iddia ediyoruz. Bizim iddia ettiğimiz şey şudur: İnsan ırkı kolayca kendini makinelere bağlılığa s&uuml;r&uuml;klenmiş halde bulabilir ve makinelerin kararlarını kabul etmekten başka hi&ccedil;bir pratik se&ccedil;imi kalmayabilir. Toplum ve onun karşı&shy;laştığı sorunlar karmaşıklaştık&ccedil;a ve makineler gitgide akıllandık&ccedil;a insanlar onlara daha fazla karar verme yetkisi verirler, &ccedil;&uuml;nk&uuml; makinelerin kararları, insanlarınkinden daha iyi sonu&ccedil;lar getirir. Sonunda, sistemi işletebilmek i&ccedil;in gerekli olan kararlar &ouml;yle karmaşıklaşa&shy;bilir ki, insanlar onları gereğince yapacak kapasitede olmayabilir. Bu aşamada makineler etkin bir kontrol sahibi olacaktır. İnsanlar makineleri pat diye kapatmayacaktır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; onlara &ouml;yle bağımlı hale geleceklerdir ki, makineleri kapatmak intihar anlamına gelebile&shy;cektir.</p>
+
+<p><strong>174.</strong> Diğer yandan, makineler &uuml;zerindeki insan kontrol&uuml;n&uuml;n elde tutulması da m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Bu durumda, ortalama insan kendine ait arabası ya da kişisel bilgisayarı gibi bazı makineleri kontrol edebilir, ancak geniş sistemlerin &uuml;st&uuml;ndeki kontrol se&ccedil;kin bir azınlığın elinde olacaktır. Bug&uuml;n de olduğu gibi, ama iki farkla. Gelişmiş tekniklere bağlı olarak se&ccedil;kin kesim kitleler &uuml;zerinde daha fazla kontrol sahibi olacaktır ve insan emeği artık gerekli olmayacağından, kitleler sistem &uuml;zerinde gereksiz bir y&uuml;k olacaktır. Se&ccedil;kin kesim acımasız olursa kitleleri yok etme kararı da alabilir. Eğer insancılsa, insan neslinin, d&uuml;nyayı se&ccedil;kinlere bırakmak &uuml;zere t&uuml;kenmesine dek doğum oranının d&uuml;ş&uuml;r&uuml;lmesine y&ouml;&shy;nelik propaganda veya diğer psikolojik veya biyolojik teknikler kullanabilirler. Ya da, se&ccedil;kin kesim yumuşak kalpli liberallerden oluşuyorsa, insan ırkının geri kalanına karşı iyi &ccedil;obanlar rol&uuml;n&uuml; oynamaya karar verebilirler. Herkesin fiziksel ihtiya&ccedil;larının kar&shy;şılanmasını, t&uuml;m &ccedil;ocukların psikolojik olarak sağlıklı koşullarda yetişmesini, herkesin kendisini meşgul edecek yararlı birer hobisinin olmasını ve tatmin olmayanların &ldquo;sorun&rdquo;larını &ccedil;&ouml;zmek &uuml;zere &ldquo;tedavi&rdquo; g&ouml;rmesini sağlayabilirler. Elbette yaşam &ouml;ylesine ama&ccedil;sız olacaktır ki, insanlar, ya g&uuml;&ccedil; s&uuml;re&ccedil;lerini ortadan kaldırmak ya da g&uuml;&ccedil; d&uuml;rt&uuml;lerini zararsız bir hobiye &ldquo;y&ouml;neltmek&rdquo; &uuml;zere biyolojik veya psikolojik olarak yeniden &uuml;retilmek zorunda kalacaklardır. B&ouml;ylesi fabrika &uuml;r&uuml;n&uuml; insanlar, bu t&uuml;r bir toplumda mutlu olabilir ama &ccedil;ok a&ccedil;ık ki, &ouml;zg&uuml;r olmayacaklardır. Evcil hayvanlar seviyesine indirgenmiş olacak&shy;lardır.</p>
+
+<p><strong>175.</strong> Ama şimdi de, bilgisayar bilimcilerin yapay zeka geliştirmeyi başaramadığını, insan g&uuml;c&uuml;n&uuml;n gerekli olduğunu varsayalım. O zaman bile makineler gittik&ccedil;e basit işleri daha &ccedil;ok ele ge&ccedil;irecek; b&ouml;ylece işsizler ordusu gittik&ccedil;e b&uuml;y&uuml;yecektir. (Bunu bug&uuml;n bile g&ouml;&shy;r&uuml;yoruz. Entelekt&uuml;el ve psikolojik nedenlerden &ouml;t&uuml;r&uuml;, bug&uuml;n iş bulabilmek i&ccedil;in gerekli eğitimden ge&ccedil;emeyen ve iş bulması zor ya da olanaksız olan &ccedil;ok insan vardır.) İş bulan&shy;lardan ise, gittik&ccedil;e daha &ccedil;ok şey talep edilecektir: Gittik&ccedil;e daha fazla eğitime ihtiya&ccedil;ları olacak, daha fazla yetenekli, daha g&uuml;venilir, sağlıklı ve itaatkar olmaları gerekecektir; &ccedil;&uuml;nk&uuml; gittik&ccedil;e daha b&uuml;y&uuml;k, dev bir organizmanın h&uuml;creleri haline geleceklerdir. İşleri git&shy;tik&ccedil;e daha fazla uzmanlık işi olacak, b&ouml;ylece de bir anlamda ger&ccedil;ek d&uuml;nyayla kopuk, ger&shy;&ccedil;eğin yalnızca k&uuml;&ccedil;&uuml;c&uuml;k bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;ne yoğunlaşmış olacaklardır. Sistem insanları sağlıklı, sistemin gerektirdiği yeteneklere sahip ve g&uuml;&ccedil; d&uuml;rt&uuml;s&uuml;n&uuml;, uzmanlık isteyen bir işe &ldquo;y&ouml;n&shy;lendiren&rdquo; hale getirmek i&ccedil;in gerek psikolojik gerek biyolojik t&uuml;m ara&ccedil;ları kullanacaktır. Ancak b&ouml;yle insanlardan oluşan bir toplumun sağlıklı olacağı ifadesi tartışma g&ouml;t&uuml;r&uuml;r. Sistem, rekabeti, kendi ihtiya&ccedil;larına hizmet edecek kanallara y&ouml;nlendirildiği s&uuml;rece yararlı bulabilir. Prestij ve g&uuml;&ccedil; i&ccedil;in bitmez t&uuml;kenmez bir rekabetin olduğu bir gelecek toplumu hayal edebiliriz. Ancak &ccedil;ok &ccedil;ok az insan, ger&ccedil;ek g&uuml;c&uuml;n bulunduğu zirveye ulaşabilecektir. (bkz. 163. paragraf) İnsanların, diğerlerini yolundan itip ge&ccedil;erek ve b&ouml;ylece ONLARIN g&uuml;&ccedil; şanslarını ellerinden alarak kendi g&uuml;&ccedil; gereksinimlerini giderdikleri bir toplum &ccedil;ok iğ&shy;ren&ccedil;tir.</p>
+
+<p><strong>176.</strong> İnsan, tartıştığımız olasılıkların birden fazlasını bir araya getiren başka senaryolar da &uuml;retilebilir. &Ouml;rneğin, makineler ger&ccedil;ek, pratik anlamı olan t&uuml;m işleri alabilir; insanlar da nispeten &ouml;nemli işler verilerek oyalanabilir. &Ouml;rneğin, hizmet end&uuml;strisinin gelişmesinin insanlara &ouml;nemli d&uuml;zeyde iş sağlayacağı &ouml;ne s&uuml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Yani, insanlar, birbirlerinin masalarına bakarak vb. zaman harcayacaklardır. Bu bize insan soyunun sonu a&ccedil;ısından son derece rezil g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor; ayrıca pek &ccedil;ok insanın b&ouml;ylesine ama&ccedil;sız işleri tatmin edici bulmayacağını d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yoruz. İnsanlar, bu t&uuml;r bir yaşama uymak i&ccedil;in biyolojik ve psikolojik olarak d&uuml;zenlemedikleri s&uuml;rece, başka, tehlikeli dışavurum yolları (uyuşturucu, su&ccedil;, &ldquo;k&uuml;ltler&rdquo;, nefret grupları) arayacaklardır.</p>
+
+<p><strong>177.</strong> Yukarıda &ouml;zetlenen senaryoların t&uuml;m olasılıkları sergilemediğini s&ouml;ylemeye gerek yok. Bunlar yalnızca bize en olası gelenler. Ama bizim s&ouml;ylediklerimizden daha hoş hi&ccedil;bir mantıklı senaryo aklımıza gelmiyor. &Ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k olasılıkla, end&uuml;striyel-teknolojik sistem &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki 40 ile 100 yıl i&ccedil;inde ayakta kalabilirse, o zamana dek bazı &ouml;zelliklere sahip olacaktır: Bireyler (&ouml;zellikle de &ldquo;burjuva&rdquo; t&uuml;r&uuml; insanlar, yani sistemle b&uuml;t&uuml;nleşmiş ve onu işleten, bu y&uuml;zden de t&uuml;m g&uuml;ce sahip kişiler), b&uuml;y&uuml;k kuruluşlara her zamankinden daha fazla bağımlı hale geleceklerdir; her zamankinden daha &ldquo;toplumsallaşmış&rdquo; olacaklardır ve onların fiziksel ve zihinsel &ouml;zellikleri de şansın (ya da tanrısal iradenin ya da her neyinse) sonu&ccedil;ları değil, b&uuml;y&uuml;k oranda onlara verilmiş &ouml;zellikler olacaktır; vahşi doğadan geriye kalan her şey de bilimsel &ccedil;alışma i&ccedil;in saklanan ve bilim adamlarının denetim ve y&ouml;netimi altında tutulan kalıntılara indirgenecektir (bundan &ouml;t&uuml;r&uuml;, artık ger&ccedil;ek anlamda vahşi olma&shy;yacaktır). Uzun vadede (diyelim ki, bundan birka&ccedil; y&uuml;zyıl sonra), ne insan ırkı ne de diğer &ouml;nemli organizmalar, bizim bug&uuml;n onları bildiğimiz bi&ccedil;imde var olmayacaklardır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; organizmaları, genetik m&uuml;hendisliği yoluyla değiştirmeye başlandı mı, herhangi bir noktada durmak i&ccedil;in hi&ccedil;bir şey yok, bu y&uuml;zden de bu değişimler b&uuml;y&uuml;k olasılıkla insanlar ve diğer organizmalar b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle farklılaşıncaya kadar devam edecektir.</p>
+
+<p><strong>178.</strong> Konu ne olursa olsun, teknolojinin insanlara, doğal se&ccedil;imin insan ırkını fiziksel ve psikolojik a&ccedil;ıdan hazırladığı koşullardan tamamıyla farklı bir fiziksel ve sosyal ortam ya&shy;rattığı kesin. Eğer insan bu koşullara yapay bir şekilde &uuml;retilmiş olarak uyum sağlayacaktır. İlk olasılık ikincisinden daha olasıdır.179. T&uuml;m bu kokuşmuş sistemi yıkıp sonu&ccedil;larına katlanmak &ccedil;ok daha iyidir.</p>
+
+<p><strong>Strateji</strong></p>
+
+<p><strong>180.</strong> Teknoloji severler, hepimizi bilinmeyene doğru tam anlamıyla &ccedil;ılgın bir maceraya s&uuml;r&uuml;kl&uuml;yorlar. &Ccedil;oğu insan teknolojik ilerlemenin bize neler yaptığını kısmen anlıyor ama bunun ka&ccedil;ınılmaz olduğunu d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; i&ccedil;in buna karşı pasif bir tavır alıyor. Ama biz (FC) bunun ka&ccedil;ınılmaz olduğunu d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;yoruz. Bizce bu durdurulabilir ve bunu dur&shy;durmanın bazı yollarını g&ouml;stereceğiz.</p>
+
+<p><strong>181.</strong> 166. paragrafta da belirttiğimiz gibi, şu anda iki &ouml;nemli g&ouml;rev var: End&uuml;striyel top&shy;lumdaki toplumsal gerilimi ve istikrarsızlığı arttırmak ve teknoloji ile end&uuml;striyel sisteme karşı bir ideoloji yaymak. Sistem yeterince istikrarsız ve gerilimli olduğunda, teknolojiye karşı bir devrim m&uuml;mk&uuml;n olabilir. Buradaki y&ouml;ntem, Fransız ve Rus Devrimlerindeki y&ouml;ntemlere benzeyecektir. Fransız ve Rus toplumlarında, devrimden &ouml;nceki birka&ccedil; on yılda, gittik&ccedil;e artan zayıflama ve bunalım belirtileri olarak g&ouml;r&uuml;l&uuml;yordu. Bu arada da, &ccedil;ok farklı bir d&uuml;nya vadeden ideolojiler geliştiriliyordu. Rus Devrimi &ouml;rneğinde, devrimciler eski d&uuml;zenin kuyusunu kazmaya &ccedil;alışıyorlardı. Daha sonra, eski d&uuml;zen yeterince bunalıma girdiğinde (Fransa&rsquo;da mali kriz, Rusya&rsquo;da askeri bozgun), bir devrimle yıkıldı. Bizim &ouml;nerdiğimiz de aynı &ccedil;izgide bir şey.</p>
+
+<p><strong>182.</strong> Fransız ve Rus devrimlerinin başarısız olduğu yolunda bir itiraz y&uuml;kselebilir. Ancak &ccedil;oğu devrimini iki amacı vardır. Birinci ama&ccedil;, toplumun eski yapısını yıkmak; ikincisi ise, devrimciler tarafından &ouml;ng&ouml;r&uuml;len yeni bir toplum kurmaktır. Fransız ve Rus devrimleri yeni bir toplum kurmayı (iyi ki!) başaramadılar, ancak eski toplumu yıkma konusunda olduk&ccedil;a başarılıydılar. Bizim, yeni, ideal bir toplum kurmanın olasılığı hakkında yanılsama&shy;larımız yok. Bizim tek amacımız, var olan toplum yapısını yıkmak.</p>
+
+<p><strong>183.</strong> Ancak, coşkun bir destek alabilmesi i&ccedil;in, bir ideoloji olumsuz bir idealin yanı sıra, olumlu bir ideale de sahip olmalıdır: Bir şeye KARŞI olduğu kadar, bir şeyden de yana olmalıdır. Bizim &ouml;nerdiğimiz olumlu ideal Doğa&rsquo;dır. Yani, Vahşi Doğa: Yery&uuml;z&uuml;n&uuml;n, insan y&ouml;netiminden, denetiminden ve m&uuml;dahalesinden bağımsız olarak canlılarıyla birlikte varlığını s&uuml;rd&uuml;rmesi ideali. Vahşi doğaya insan doğasını da dahil ediyoruz, yani bireyin organize toplumun d&uuml;zenlemelerine tabi olmayan ama şahsın, &ouml;zg&uuml;r iradenin ya da tanrının (dini ya da felsefi g&ouml;r&uuml;şlerinize bağlı) bir yaratısı olan işlevlerini.</p>
+
+<p><strong>184.</strong> Doğa bir&ccedil;ok nedenden &ouml;t&uuml;r&uuml; tam anlamıyla m&uuml;kemmel bir teknoloji karşıtı idealdir. (Sistemin g&uuml;c&uuml; dışında kalan) Doğa, (s&uuml;rekli sistemin g&uuml;c&uuml;n&uuml; arttırmaya &ccedil;alışan) tek&shy;nolojinin tam karşıtıdır. &Ccedil;oğu insan doğanın g&uuml;zel olduğunda hem fikirdir; doğanın ke&shy;sinlikle b&uuml;y&uuml;k bir &ccedil;ekiciliği vardır. Radikal &ccedil;evreciler, daha ŞİMDİDEN doğayı &ouml;ven ve teknolojiye karşı &ccedil;ıkan bir ideolojiye sahipler.(30) Doğanın yararı i&ccedil;in birtakım hayali &uuml;topyalar veya yeni toplumsal d&uuml;zenler ortaya atmanın gereği yok. Doğa kendi başının &ccedil;aresine bakar: O, t&uuml;m insan toplumlarından &ccedil;ok daha &ouml;nce ortaya &ccedil;ıkan kendiliğinden bir yaratıydı ve sayılamayacak kadar &ccedil;ok y&uuml;zyıl boyunca birlikte yaşadılar. Ancak End&uuml;stri Devrimi&rsquo;nden sonra, insan toplumunun doğa &uuml;zerindeki etkisi yıkıcı olmaya başladı. Doğa &uuml;zerindeki baskıyı kaldırmak i&ccedil;in &ouml;zel bir sosyal sistem yaratmak gerekli değil, yalnızca end&uuml;striyel toplumdan kurtulmak gerekir. Tabii ki, bu t&uuml;m sorunları &ccedil;&ouml;zmeyecek. End&uuml;striyel toplum doğaya &ccedil;oktan b&uuml;y&uuml;k zarar verdi ve yaraların sarılması zaman alacak. Bunun yanı sıra, end&uuml;stri-&ouml;ncesi toplumlar da doğaya &ouml;nemli zararlar vermiş olabilir. Yine de, en&shy;d&uuml;striyel toplumun yok edilmesi b&uuml;y&uuml;k oranda bir başarı olacak. Bu, yaralarını sa&shy;rabilmesi i&ccedil;in, doğanın &uuml;zerindeki en k&ouml;t&uuml; baskıyı ortadan kaldıracak; organize toplumun doğa &uuml;zerindeki kontrol&uuml;n&uuml; (insan doğası dahil) giderecek. End&uuml;striyel sistemin &ccedil;&ouml;z&uuml;l&uuml;&shy;ş&uuml;nden sonraki toplumun bi&ccedil;imi ne olursa olsun, insanların doğaya yakın yaşayacağı kesin; &ccedil;&uuml;nk&uuml; ileri teknoloji olmadığında insanların YAŞAYABİLMELERİNİN başka yolu yoktur. Beslenmek i&ccedil;in &ccedil;ift&ccedil;i veya sığırtma&ccedil; veya balık&ccedil;ı veya avcı vb. olmak zo&shy;rundadırlar. Ve genelde yerel bağımsızlık artma eğilimi g&ouml;stermeli, &ccedil;&uuml;nk&uuml; ileri teknoloji ve hızlı iletişimin yokluğu devletlerin ve diğer b&uuml;y&uuml;k kuruluşların yerel topluluklar kontrol etme yetisini sınırlayacaktır.</p>
+
+<p><strong>185.</strong> End&uuml;striyel toplumun ortadan kaldırılmasın olumsuz sonu&ccedil;larına gelince: Bir şeyi elde etmek i&ccedil;in diğerlerini feda etmelisiniz.</p>
+
+<p><strong>186.</strong> insanların &ccedil;oğu psikolojik &ccedil;atışmadan nefret eder. Bu nedenle zor toplumsal konu&shy;larda ciddi olarak d&uuml;ş&uuml;nmekten ka&ccedil;ınıp, onlara, basit, siyah beyaz terimlerle sunulan konu&shy;ları severler: BU b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle iyi ve ŞU b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle k&ouml;t&uuml;. Bu nedenle devrimci d&uuml;&shy;ş&uuml;nceler iki d&uuml;zeyde geliştirilmelidir.</p>
+
+<p><strong>187.</strong> Daha olgun bir d&uuml;zeyde, ideoloji; akıllı, d&uuml;ş&uuml;nceli ve mantıklı kişilere hitap etmelidir. Ama&ccedil;, end&uuml;striyel sisteme akılcı, d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lm&uuml;ş bir temelde, ilgili, sorunların ve be&shy;lirsizliklerin ve sistemi yok etmenin bedelinin farkında olarak karşı &ccedil;ıkan bir insanlar toplu&shy;luğu oluşturmaktır. Bu t&uuml;r insanları &ccedil;ekmek &ouml;zel olarak &ouml;nemlidir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu insanlar akıllı insanlardır ve diğerlerin etkilemekte yararlı olabilirler. Bu insanlara olabildi&shy;ğince akılcı bir d&uuml;zlemde hitap edilmelidir. Ger&ccedil;ekler asla kasten &ccedil;arpıtılmamalı ve &ouml;l&ccedil;&uuml;s&uuml;z bir dilden ka&ccedil;ınılmalıdır. Bu, duygulara hi&ccedil; hitap edilmeyeceği anlamına gelmez ama b&ouml;ylesi bir seslenişte bulunurken, ger&ccedil;eklerin &ccedil;arpıtılmamasına ya da ideolojinin ente&shy;lekt&uuml;el saygınlığına zarar verecek hi&ccedil;bir şeyin yapılmamasına &ccedil;ok dikkat edilmelidir.</p>
+
+<p><strong>188.</strong> Daha alt d&uuml;zeyde, ideoloji; d&uuml;ş&uuml;nmeyen &ccedil;oğunluğun teknoloji ile doğa arasındaki &ccedil;atışmayı anlayabileceği kesin terimler i&ccedil;eren basitleştirilmiş bir şekilde yayılmalıdır. Ancak bu d&uuml;zeyde bile, ideoloji; insanları d&uuml;ş&uuml;nceli ve akılcı haline yabancılaştırabilecek, bayağı, &ouml;zensiz veya mantık dışı bir dille ifade edilmemelidir. Ucuz, &ouml;zensiz propaganda bazen kısa vadeli kazanımlara yol a&ccedil;sa da; uzun vadede, daha iyi propaganda yapan birile&shy;rini g&ouml;r&uuml;r g&ouml;rmez fikrini değiştirecek, d&uuml;ş&uuml;nmeyen bir kuru kalabalığın tutkusunu uyan&shy;dırmak yerine, az sayıda, kendini davasına akıllıca adamış insanlara sahip olmak daha iyidir. Ancak ayak takımına hitap etmek; sistem &ccedil;&ouml;k&uuml;ş&uuml;n eşiğine geldiği ve rakip ideolojiler arasındaki son bir &ccedil;atışma sonucu belirleyeceği zaman gerekli olabilir.</p>
+
+<p><strong>189.</strong> Nihai m&uuml;cadelenin &ouml;ncesine kadar, devrimciler &ccedil;oğunluğu yanlarına &ccedil;ekmeyi umma&shy;malıdır. Tarih, genelde ne istediğini bile tam olarak bilmeyen &ccedil;oğunluklar tarafından değil, kararlı ve etkin azınlıklar tarafından yazılır. Devrim i&ccedil;in son &ccedil;atışma anı gelinceye dek,(31) devrimcilerin g&ouml;revi, &ccedil;oğunluğun sığ desteğinden &ccedil;ok, fedakar insanlardan oluşan k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir ana grup ortaya &ccedil;ıkarmaktır. &Ccedil;oğunluğa gelince, onları yeni bir ideolojinin varlığından haberdar etmek ve bunu sık sık anımsatmak yeterlidir; ama tabi ki, ger&ccedil;ekten adanmış insan grubunu zayıflatmadan yapılabildiği takdirde, &ccedil;oğunluğun deste&shy;ğini &ccedil;ekmek de yararlıdır.</p>
+
+<p><strong>190.</strong> Her t&uuml;r &ccedil;atışma, sistemi istikrarsızlaştırır ama kişi, hangi &ccedil;atışmaları k&ouml;r&uuml;klediğine dikkat etmelidir. &Ccedil;atışma &ccedil;izgisi, halk kitleleriyle, end&uuml;striyel toplumun g&uuml;c&uuml;n&uuml; elinde tutan se&ccedil;kin kesimler (politikacılar, bilim adamları, &uuml;st d&uuml;zey iş y&ouml;neticileri, devlet yetkili&shy;leri vb.) arasında &ccedil;izilmelidir. &Ccedil;izgi, devrimciler ile halk kitleleri arasında &Ccedil;İ&shy;ZİLMEMELİDİR. &Ouml;rneğin, devrimcilerin t&uuml;ketim alışkanlıklarından dolayı Amerikalıları su&ccedil;laması k&ouml;t&uuml; bir stratejidir. Aksine, ortalama bir Amerikalı, ihtiya&ccedil; duymadığı bir s&uuml;r&uuml; sa&ccedil;malık satın al&shy;ması i&ccedil;in kendisini aldatan reklamcılık ve pazarlama end&uuml;strisinin bir kurbanı olarak g&ouml;ste&shy;rilmelidir ve t&uuml;m aldığı malların &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n kaybı karşısında &ccedil;ok zayıf bir teselli olduğu belirtilebilir. Her iki yaklaşım da ger&ccedil;eklere uygundur. Halkı s&ouml;&shy;m&uuml;rd&uuml;ğ&uuml; i&ccedil;in rek&shy;lamcılık end&uuml;strisini su&ccedil;lamanız ya da halka s&ouml;m&uuml;r&uuml;lmeye izin verdiği i&ccedil;in kızmanı yal&shy;nızca bir tavır sorunudur. Stratejik a&ccedil;ıdan genelde toplumu su&ccedil;lamaktan ka&ccedil;ınılmalıdır.</p>
+
+<p><strong>191.</strong> Kişiler, se&ccedil;kinler (teknolojiyi elinde tutanlar) ile genel halk (teknolojik olarak g&uuml;c&uuml;n dayatıldığı) arasındaki &ccedil;atışma dışındaki diğer toplumsal &ccedil;atışmaları teşvik etmeden &ouml;nce iki kez d&uuml;ş&uuml;nmelidirler. Bir kere, diğer &ccedil;atışmalar ilgiyi &ouml;nemli &ccedil;atışmalardan (g&uuml;&ccedil;l&uuml; se&ccedil;&shy;kinlerle sıradan halk arasındaki, teknoloji ile doğa arasındaki) saptırır; diğer taraftan da diğer &ccedil;atışmalar teknolojikleşmeyi teşvik eder; &ccedil;&uuml;nk&uuml; iki taraf da, rakibine karşı avantajlı olmak i&ccedil;in teknolojik g&uuml;&ccedil; kullanmak ister. Bu, &uuml;lkeler arsındaki rekabetlerde a&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;l&uuml;r. &Ouml;rneğin, Amerika&rsquo;daki bir&ccedil;ok zenci lideri, Afrikalı Amerikalıları teknolojiyi elinde tutan g&uuml;&ccedil;l&uuml; se&ccedil;kin kesimin yerine ge&ccedil;irerek g&uuml;&ccedil; kazanmaya &ccedil;alışıyor. Her yerde zenci devlet memurlarının, bilim adamlarının, şirket y&ouml;neticilerinin vb.nin olmasını isti&shy;yorlar. Bu şekilde Afro-Amerikan k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n&uuml;n, teknolojik sistem tarafından yutulmasına yardım ediyorlar. Genel olarak kişiler, yalnızca g&uuml;&ccedil;l&uuml; se&ccedil;kinlerle sıradan insanların ve teknolojiyle doğanın &ccedil;atışması &ccedil;er&ccedil;evesindeki &ccedil;atışmaları desteklemelidir.</p>
+
+<p><strong>192.</strong> Ancak, etnik &ccedil;atışmalara karşı &ccedil;ıkmanın yolu, azınlık haklarının militanca sa&shy;vunulması değildir. (21-29. paragraflara bakınız) Aksine, devrimciler şunu vurgulamalıdır: Azınlıklar ger&ccedil;ekten daha fazla dezavantaja sahiplerse de, bu dezavantaj yalnızca y&uuml;zeysel bir &ouml;neme sahiptir. Ger&ccedil;ek d&uuml;şmanımız end&uuml;striyel-teknolojik sistemdir ve sisteme karşı m&uuml;cadelede etnik farklılıkların bir &ouml;nemi yoktur.</p>
+
+<p><strong>193.</strong> Kafamızdaki devrim ille de devlete karşı silahlı bir ayaklanma gerektirmiyor. Fiziki şiddet i&ccedil;erebilir veya i&ccedil;ermeyebilir, ancak POLİTİK bir devrim olmayacaktır. Odak nok&shy;tası, teknoloji ve ekonomi olacaktır, politika değil.(32)</p>
+
+<p><strong>194.</strong> End&uuml;striyel sistem tehlike noktasına gelinceye ve insanların &ccedil;oğunun g&ouml;z&uuml;nde ba&shy;şarısız oluncaya dek, devrimciler yasal ya da yasa dışı yollarla g&uuml;c&uuml; ellerine ge&ccedil;irmekten KA&Ccedil;INMALIDIRLAR. Bir &ldquo;yeşiller&rdquo; partisinin, ABD Senatosu&rsquo;nda yapılan bir se&ccedil;imle y&ouml;netimi eline aldığını varsayalım. İdeolojilerine ihanet etmekten veya ideolojilerini su&shy;landırmaktan ka&ccedil;ınmak i&ccedil;in, ekonomik b&uuml;y&uuml;meyi, ekonomik k&uuml;&ccedil;&uuml;lmeye &ccedil;evirmek yo&shy;lunda şiddetli &ouml;nlemler alacaklardır. Bunun ortalama insan &uuml;zerindeki etkileri facia ola&shy;caktır: Yaygın bir işsizlik, kıtlık vb. Daha b&uuml;y&uuml;k olumsuz etkiler &ouml;nlenebilse bile, insanlar bağımlısı oldukları l&uuml;ks alışkanlıklarından vazge&ccedil;mek zorunda kalacaklardır. Tatminsizlik b&uuml;y&uuml;yecek ve &ldquo;yeşiller&rdquo; partisi kongreden atılacak ve devrimciler, şiddetli bir geri &ccedil;ekilme yaşayacaklardır. Bu y&uuml;zden, her t&uuml;rl&uuml; başarısızlığın devrimcilerin politikalarından değil de end&uuml;striyel sistemin kendisinden kaynaklandığı g&ouml;r&uuml;l&uuml;nceye dek devrimciler politik g&uuml;&ccedil; kazanmaya &ccedil;alışmamalıdırlar. Teknolojiye karşı bir devrim, sistemin &uuml;st&uuml;ndekiler tara&shy;fından değil, altındaki ve dışındakiler tarafından yapılan bir devrim olacaktır.</p>
+
+<p><strong>195.</strong> Devrim, uluslararası ve d&uuml;nya &ccedil;apında olmalıdır. &Uuml;lkeden &uuml;lkeye yayılma temelinde y&uuml;r&uuml;t&uuml;lemez. &Ouml;rneğin, ne zaman ABD&rsquo;de teknolojik ilerlemenin ya da ekonomik b&uuml;&shy;y&uuml;menin biraz kısıtlanması &ouml;ne s&uuml;r&uuml;lse, insanlar histeri krizlerine tutulup, teknolojide geri kalırsak Japonların bizi ge&ccedil;eceğini s&ouml;yl&uuml;yorlar. Kutsal robotlar! Japonlar bizden daha &ccedil;ok araba satarsa, d&uuml;nya y&ouml;r&uuml;ngesinden fırlar! (Milliyet&ccedil;ilik, teknolojinin en &ouml;nemli destek&ccedil;ilerindendir.) Daha da mantıklısı, g&ouml;rece demokratik uluslar geri kalırken &Ccedil;in, Vietnam ve Kuzey Kore gibi diktat&ouml;rl&uuml;kle y&ouml;netilen uluslar ilerlerse, sonunda diktat&ouml;rlerin d&uuml;nyaya hakim olacağı iddia edilebilir. Bu da end&uuml;striyel sisteme m&uuml;mk&uuml;n olduğunca her yerde aynı zamanda saldırılmasının bir nedeni. Doğru, end&uuml;striyel sistemin her yerde aynı zamanda yıkılacağının bir garantisi yok ve sistemi yıkma girişiminin diktat&ouml;rlerin egemenliğine yol a&ccedil;ması bile m&uuml;mk&uuml;n. Ama bu, g&ouml;ze alınması gereken bir risk. G&ouml;ze alınması da gerekir, &ccedil;&uuml;nk&uuml;, &ldquo;demokratik&rdquo; bir end&uuml;striyel sistemle, diktat&ouml;rlerin y&ouml;nettiği end&uuml;striyel sistem arasında, end&uuml;striyel olan ve olmayan sistemler arasında olduğundan &ccedil;ok daha az bir fark vardır.(33) Diktat&ouml;rlerin y&ouml;nettiği sistemler genelde başarısız olduğundan, b&ouml;yle bir end&uuml;striyel sistemin tercih edilebilir olduğu bile iddia edilebilir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; yıkılma olasılıkları daha fazla olacaktır. K&uuml;ba&rsquo;ya bakın.</p>
+
+<p><strong>196.</strong> Devrimciler, d&uuml;nya ekonomisini birbirine bağlayan anlaşmaları desteklemeyi d&uuml;&shy;ş&uuml;nmelidirler. NAFTA veya GATT gibi serbest ticaret anlaşmaları kısa vadede doğaya zarar verebilir, ancak &uuml;lkelerarası ekonomik bağımlılığı g&uuml;&ccedil;lendirdiğinden uzun vadede yararlı olabilir. G&uuml;&ccedil;l&uuml; bir ulusun yıkılmasının t&uuml;m end&uuml;striyel ulusların yıkılmasına yol a&ccedil;acağı denli birleşik bir d&uuml;nya ekonomisi oluşursa, sistemi d&uuml;nya &ccedil;apında yıkmak daha kolay olur.</p>
+
+<p><strong>197.</strong> Bazı kişiler, modern insanın &ccedil;ok fazla g&uuml;c&uuml; olduğunu, doğa &uuml;st&uuml;nde kontrol&uuml;n&uuml;n &ccedil;ok fazla olduğunu iddia ediyor ve daha pasif bir tutumu savunuyorlar. Bu kişiler en iyi ihtimalle kendilerini iyi ifade edemiyor olmalılar &ccedil;&uuml;nk&uuml; B&Uuml;Y&Uuml;K KURULUŞLAR i&ccedil;in olan g&uuml;&ccedil; ile BİREYLER ve K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K GRUPLAR i&ccedil;in olan g&uuml;c&uuml; birbirinden ayırt edemi&shy;yorlar. G&uuml;&ccedil;s&uuml;zl&uuml;ğ&uuml; ve pasifliği savunmak hatadır &ccedil;&uuml;nk&uuml; insanların G&Uuml;CE ihtiya&ccedil;ları vardır. Ortak bir v&uuml;cut olarak insanın &ndash;yani, end&uuml;stri sisteminin- doğa &uuml;st&uuml;nde sonsuz bir g&uuml;c&uuml; var ve biz (FC) bunun zararlı olduğuna inanıyoruz. Ama modern BİREYLER ve BİREYLERİN K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K GRUPLARI ilkel adamın sahip olduğundan &ccedil;ok daha az g&uuml;ce sahiptirler. Genel olarak, &ldquo;modern insanın&rdquo; doğa &uuml;st&uuml;ndeki muazzam g&uuml;c&uuml; bireyler ya da k&uuml;&ccedil;&uuml;k gruplar tarafından değil b&uuml;y&uuml;k kuruluşlar tarafından kullanılmaktadır. Or&shy;talama modern BİREY teknolojiden bir dereceye kadar yararlanabilir. Ancak sistemin denetimi ve kontrol&uuml; altında ve ancak dar sınırlar i&ccedil;inde bu hak ona verilir. (Her şey i&ccedil;in izin gereklidir ve bu izin beraberinde kural ve d&uuml;zenlemeleri getirir.) Birey sadece sistemin ona vermeyi uygun g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; bazı teknolojik g&uuml;&ccedil;lere sahiptir. Doğa &uuml;st&uuml;ndeki KİŞİSEL g&uuml;c&uuml; &ouml;nemsizdir.</p>
+
+<p><strong>198.</strong> İlkel BİREYLERİN ve K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K GRUPLARIN aslında doğa &uuml;st&uuml;nde epeyce bir g&uuml;c&uuml; vardır: Belki de doğa İ&Ccedil;İNDE dememiz daha doğru olur. İlkel adam yemeğe ih&shy;tiyacı olduğunda nasıl yenilebilir k&ouml;kler bulup, hazırlayacağını ve nasıl av izi s&uuml;r&uuml;p, el ya&shy;pımı silahlarla avını yakalayacağını biliyordu. Kendini sıcaktan, soğuktan, yağmurdan, tehlikeli hayvanlardan vs. korumayı biliyordu. Ama ilkel adam doğaya daha az zarar vermiştir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; ilkel toplumun ORTAKLAŞA (KOLLEKTİF) g&uuml;c&uuml;, end&uuml;stri top&shy;lumunun ORTAKLAŞA g&uuml;c&uuml; ile kıyaslandığında &ouml;nemsiz kalır.</p>
+
+<p><strong>199.</strong> G&uuml;&ccedil;s&uuml;zl&uuml;k ve pasifliği savunmak yerine, END&Uuml;STRİYEL SİSTEMİN g&uuml;c&uuml;n&uuml;n kaldırılması gerektiğini ve b&ouml;ylece BİREYLERİN ve K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K GRUPLARIN g&uuml;&ccedil; ve &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de ARTACAĞINI savunmak gereklidir.</p>
+
+<p><strong>200.</strong> End&uuml;stri sistemi tamamen yıkılana dek, bu sistemin imhası devrimcilerin TEK amacı olmalıdır. Başka ama&ccedil;lar, asıl hedefe olan enerji ve dikkati dağıtacaktır. Daha da &ouml;nemlisi, eğer devrimciler teknolojinin yok edilmesinden başka bir amaca y&ouml;nelirlerse, bu amaca ulaşmak i&ccedil;in teknolojiyi ara&ccedil; olarak kullanmak isteyeceklerdir. Eğer bu isteklerine boyun eğerlerse, yeniden teknoloji tuzağının i&ccedil;ine d&uuml;şerle, &ccedil;&uuml;nk&uuml; modern teknoloji bir&shy;leşik ve sıkı &ouml;rg&uuml;tlenmiş bir sistemdir, yani insan teknolojinin BİRAZINI elinde tutmak isterse, kendisini pek &Ccedil;OK teknolojiyi muhafaza etmek zorunda kalmış bulur, bu nedenle sonunda sadece biraz teknolojiyi g&ouml;zden &ccedil;ıkarmış olur.</p>
+
+<p><strong>201.</strong> &Ouml;rneğin devrimcilerin &ldquo;sosyal adalet&rdquo;i bir hedef olarak aldığını farz edin. İnsan doğa&shy;sının yapısı itibariyle, sosyal adalet kendiliğinden oluşmayacaktır; zor kullanılması gerekir. Sosyal adaletin zor kullanarak getirilmesi i&ccedil;in, devrimcilerin merkezi &ouml;r&shy;g&uuml;tlenmeyi ve kontrol&uuml; elinde tutması lazımdır. Bunun i&ccedil;in, hızlı, uzun mesafeli nakliyat ve iletişime ve b&ouml;ylece de taşıma ve işletim sistemlerine yarayacak t&uuml;m teknolojiye ihti&shy;ya&ccedil;ları olacaktır. Yoksul insanları doyurmak ve giydirmek i&ccedil;in ziraat ve &uuml;retim teknolojile&shy;rini kullanmaları gerekecektir, vs. B&ouml;ylece sosyal adaleti sağlama teşebb&uuml;s&uuml;, onları teknolojik sistemin epe bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; korumaya zorlayacaktır. Sosyal adalete karşı değiliz, ama onun teknolojik sistemden kurtulma &ccedil;abasını engellemesine izin ve&shy;rilmemelidir.</p>
+
+<p><strong>202.</strong> Devrimcilerin sisteme, belli oranda, modern teknolojiyi kullanmadan saldırmaya &ccedil;a&shy;lışmasının bir yararı olmaz. En azından mesajlarını yaymak i&ccedil;in iletişim medyasını kul&shy;lanmalıdırlar. Ama modern teknolojiyi sadece bir tek ama&ccedil; i&ccedil;in kullanmalıdırlar: Tek&shy;nolojik sisteme saldırmak.</p>
+
+<p><strong>203.</strong> Yanında bir fı&ccedil;ı şarapla oturan bir alkolik d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n. Onun kendi kendine şunları s&ouml;ylediğini farz edin: &ldquo;Aşırıya ka&ccedil;ılmadan i&ccedil;ilirse şarabın zararı yoktur. Hatta dediklerine g&ouml;re az miktarda şarap faydalıdır bile! Eğer sadece ufak bir kadeh i&ccedil;ersem bana bir zararı dokunmaz.&rdquo; Daha sonra ne olacağını hepiniz biliyorsunuz. Teknolojik toplumun aynen bir fı&ccedil;ı şarabın yanı başındaki bu alkoliğe benzediğini asla unutmayın!</p>
+
+<p><strong>204.</strong> Devrimciler, m&uuml;mk&uuml;n olduğu kadar &ccedil;ok &ccedil;ocuk sahibi olmalıdırlar. Sosyal tutumların &ouml;nemli bir dereceye kadar kalıtsal olduğuna dair g&uuml;&ccedil;l&uuml; bilimsel kanıtlar vardır. Kimse, sosyal bir tutumun direk olarak insanının kalıtımsal yapısının bir sonucu olduğunu ileri s&uuml;rm&uuml;yor, ama anlaşıldığı kadarıyla kişisel &ouml;zellikler kısmen kalıtsaldır (soydan gelir) ve bu belli kişisel &ouml;zellikler, toplumumuz i&ccedil;erisinde, kişinin şu ya da bu sosyal tutumu be&shy;nimsemesinde etkili olmaktadır. Bu bulgulara itiraz edenler olmuştur, ama bu itirazlar zayıftır ve ideolojik nedenlerden dolayı edilmiş gibi g&ouml;r&uuml;nmektedirler. Ne olursa olsun, hi&ccedil; kimse &ccedil;ocukların genelde ailelerininkine benzer sosyal tutumları benimse eğilimleri olduğunu inkar etmiyor. Bize g&ouml;re bu tutumların soydan mı ge&ccedil;tiği ya da &ccedil;ocuk eğiti&shy;minde mi edinildiği pek &ouml;nemli değil. Her iki durumda da yeni kuşağa YANSIYORLAR.</p>
+
+<p><strong>205.</strong> Sorun şu ki, end&uuml;stri sistemine karşı &ccedil;ıkma eğilimindeki pek &ccedil;ok insan aynı zamanda n&uuml;fus problemi ile de ilgili, bu nedenle muhtemelen az sayıda &ccedil;ocukları var ya da hi&ccedil; &ccedil;ocuk yapmıyorlar. Bu şekilde, d&uuml;nyayı, end&uuml;stri sistemini destekleyen ya da en azından kabul eden insanlara devrediyor olabilirler. Devrimcilerin gelecek nesildeki g&uuml;c&uuml;n&uuml; sağ&shy;lama almak i&ccedil;in fazla sayıda &uuml;remeleri gerekir. Bunu yaparak, n&uuml;fus problemini sadece biraz daha k&ouml;t&uuml;leştirmiş olacaklar. Asıl &ouml;nemli sorun end&uuml;stri sisteminden kurtulmaktır; &ccedil;&uuml;nk&uuml; end&uuml;stri sistemi &ccedil;&ouml;kt&uuml;ğ&uuml; zaman, d&uuml;nya n&uuml;fusu mutlaka azalacaktır. (bkz. 167. pa&shy;ragraf); halbuki end&uuml;stri sistemi yaşadığı takdirde d&uuml;nya n&uuml;fusunun neredeyse sınırsız şekilde artmaya devam etmesini m&uuml;mk&uuml;n kılacak yeni yemek &uuml;retim teknikleri ge&shy;liştirmeye devam edecektir.</p>
+
+<p><strong>206.</strong> Devrimci strateji ile ilgili olarak,, &uuml;zerinde ısrarla durduğumuz tek husus modern teknolojinin yok edilmesinin tek ezici ama&ccedil; olması gerektiğidir, aşka bir amaca bu kadar &ouml;nem verilmemelidir. Geri kalanlar i&ccedil;in, devrimcilerin deneyimsel bir yaklaşımda bu&shy;lunmaları gerekir. Eğer yukarıdaki paragrafta ge&ccedil;en tavsiyelerden bazıları iyi sonu&ccedil;lar vermezse, o zaman bu tavsiyelerden vazge&ccedil;ilmelidir.</p>
+
+<p><strong>Teknolojinin İki T&uuml;r&uuml;</strong></p>
+
+<p><strong>207.</strong> &Ouml;nerdiğimiz devrime karşı; ortaya &ccedil;ıkacak muhtemel bir tartışma da onun başarısız olmaya mahkum olduğudur, &ccedil;&uuml;nk&uuml; (iddia edildiğine g&ouml;re) tarih boyunca teknoloji her zaman ilerleme g&ouml;stermiştir, asla gerilememiştir, bu nedenle teknolojik gerileme olanak&shy;sızdır. Ama bu iddia yanlıştır.</p>
+
+<p><strong>208.</strong> Teknolojiyi, k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli teknoloji ve entegre teknoloji olarak iki kategoriye ayırıyoruz. K&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli teknoloji, dışarıdan yarım olmadan k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli topluluklar tarafından kullanılabilir. Entegre teknoloji, b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli sosyal &ouml;rg&uuml;tlenmelere dayalı teknolojidir. K&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli teknolojide hi&ccedil;bir &ouml;nemli gerileme vakası olmadığının bilin&shy;cindeyiz. Ama entegre teknoloji, destek aldığı toplumsal &ouml;rg&uuml;tlenme yıkıldığı zaman GERİLER. &Ouml;rneğin: Roma imparatorluğu yıkıldığı zaman GERİLER. &Ouml;rneğin: Roma İmparatorluğu yıkıldığı zaman, Romalıların k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli teknolojisi canlı kalabildi, &ccedil;&uuml;nk&uuml; herhangi bir k&ouml;yl&uuml; zanaatkar &ouml;rneğin bir su &ccedil;arkı yapabilirdi, yetenekli bir demirci Roma metotlarını kullanarak bı&ccedil;ak yapabilirdi vs. Ama Romalıların entegre teknolojileri GERİLEDİ. Su kemerleri harap oldu ve yeniden yapılamadı. Yol yapım teknikleri kay&shy;boldu. Roma şehri sağlık hizmetleri sistemi unutuldu, onun i&ccedil;in yakın zamana kadar Av&shy;rupa şehirlerinin sağlık hizmetleri antik Romalılarınkine eşit seviyede değildi.</p>
+
+<p><strong>209.</strong> Teknoloji her zaman bir ilerleme i&ccedil;indeymiş gibi g&ouml;z&uuml;kmesinin sebebi End&uuml;stri Devrimi&rsquo;nden belki bir ya da iki yy. &ouml;ncesine kadar &ccedil;oğu teknolojinin k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli tekno&shy;loji olmasından kaynaklanır. Ama End&uuml;stri Devrimi&rsquo;nden beri gelişen teknolojinin &ccedil;oğu, entegre teknoloji olmuştur. Buzdolabını ele alalım, &ouml;rneğin, fabrika yapımı par&ccedil;alar ya da end&uuml;stri sonrası bir makine at&ouml;lyesi olmadan bir avu&ccedil; dolusu ustanın bir buzdolabı yapması hemen hemen imkansız olacaktır. Eğer bir mucize eseri bir tane yapmayı başa&shy;rırlarsa, emin bir elektrikli g&uuml;&ccedil; kaynağı olmadan onu &ccedil;alıştıramazlar. B&ouml;ylece bir baraj ve bir jenerat&ouml;r yapmaları gerekecektir. Jenerat&ouml;rler i&ccedil;in b&uuml;y&uuml;k miktarda bakır tele ihtiya&ccedil; vardır. Bu tellerin modern aletler olmadan yapılmaya &ccedil;alışıldığını d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n. Ayrıca buzdo&shy;labı i&ccedil;in uygun gazı nereden bulacaklar? Buzdolabının icadından &ouml;nce olduğu gibi bir buz evi yapmak ya da yiyeceği kurutarak veya temizleyerek korumak &ccedil;ok daha kolay olacaktır.</p>
+
+<p><strong>210.</strong> Yani, end&uuml;stri sistemi bir kere tamamen yıkıldı mı, buzdolabı teknolojisinin de &ccedil;a&shy;bucak yok olacağı aşikardır. Bu diğer entegre teknolojiler i&ccedil;in de ge&ccedil;erlidir. Ve bir kez bir kuşak bu teknolojiyi kaybederse, ilk seferinde de olduğu gibi, onu yeniden yaratmak y&uuml;zyıllar alacaktır. Geriye kalan teknik kitaplar &ccedil;ok seyrek olacaktır. Bir end&uuml;stri toplumu, dıştan yardım olmadan en baştan kurulacaksa, bu ancak dizi aşamalar yoluyla olabilir: Alet yapmak i&ccedil;in bir alete, o bir aleti yapmak i&ccedil;in yine bir alete, onu yapmak i&ccedil;in yine alete ihtiyacımız vardır. Ekonomik kalkınmada uzun bir s&uuml;re&ccedil; ve sosyal &ouml;rg&uuml;tlenmede ilerleme gerekir. Ayrıca, ortada teknolojiye karşı &ccedil;ıkan bir ideoloji olmasa bile, kimsenin end&uuml;stri toplumunu yeniden kurmak ile ilgileneceğini sanmıyoruz. &ldquo;İlerleme&rdquo; isteği, modern topluma &ouml;zg&uuml; bir kavramdır ve 17. yy.dan &ouml;nce ortaya &ccedil;ıkmışa benzemiyor.</p>
+
+<p><strong>211.</strong> Orta&ccedil;ağın sonlarında, &ldquo;İlerleme&rdquo;de başı &ccedil;eken d&ouml;rt ana uygarlık vardı: Avrupa, İslam D&uuml;nyası, Hindistan ve Uzak Doğu (&Ccedil;in, Japonya, Kore). Bu uygarlıklardan &uuml;&ccedil;&uuml; az &ccedil;ok durağan kaldılar ve sadece Avrupa hareket kazandı. Kimse Avrupa&rsquo;nın o zaman neden hareket kazandığını bilmiyor; tarih&ccedil;ilerin bu konuda &ccedil;eşitli teorileri var ama bunlar sadece birer tahmin. Yine de teknolojik bir topluma doğru hızla gelişimin ancak &ouml;zel koşullar altında ger&ccedil;ekleştiği kesindir. Bu y&uuml;zden, uzun s&uuml;reli bir teknolojik gerilemenin olamaya&shy;cağını d&uuml;ş&uuml;nmek i&ccedil;in bir neden yoktur.</p>
+
+<p><strong>212.</strong> Toplum, YENİDEN end&uuml;striyel-teknolojik bir yapıya doğru ilerler mi? Belki, ama 500 ya da 1000 yıl sonrasının olaylarını tahmin yahut kontrol edemeyeceğimize g&ouml;re, bunun i&ccedil;in endişelenmenin bir faydası yoktur. Bu sorunlar o d&ouml;nemde yaşayacak insanlar tarafından &ccedil;&ouml;z&uuml;mlenmelidir.</p>
+
+<p><strong>Solculuk Tehlikesi</strong></p>
+
+<p><strong>213.</strong> İsyana ve bir hareket &uuml;ye olma ihtiya&ccedil;larından dolayı solcular ya da benzer psi&shy;kolojiye sahip insanlar genelde başta solcu olmayan hedef ve &uuml;yeye sahip isyancı ve ey&shy;lemci hareketlerle ilgilenmezler. Solcu tiplerin akınıyla solcu olmayan bir hareket kolay&shy;lıkla solcu bir harekete getirilebilir, &ouml;yle ki solcu hedefler hareketin orijinal ama&ccedil;larının yerine ge&ccedil;erler ya da onu değiştirirler.</p>
+
+<p><strong>214.</strong> Bunu &ouml;nlemek i&ccedil;in, doğayı y&uuml;celeştiren ve teknolojiye karşı &ccedil;ıkan bir hareket kararlı bir şekilde solculuk karşıtı bir tavır almalıdır. Uzun d&ouml;nemde solculuk, vahşi doğa, insan &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; ve modern teknolojinin imhasına ters d&uuml;şer. Solculuk kollektivisttir; t&uuml;m d&uuml;nyayı birleşmiş bir b&uuml;t&uuml;n olarak sarmak ister (hem doğayı hem de insan soyunu). Ama bu &ouml;rg&uuml;tlenmiş toplumun doğayı ve insan hayatını y&ouml;netmesi demektir ve bu y&uuml;ksek d&uuml;&shy;zeyde bir teknolojiyi gerektirir. Hızlı taşıma ve iletişim olmadan birleşik bir d&uuml;nyaya sahip olamazsınız, denenmiş psikolojik teknikler olmadan herkesin birbirini sevmesini sağlaya&shy;mazsınız, gerekli teknolojik temel olmadan &ldquo;planlanmış bir toplum&rdquo;a sahip olamazsınız. Hepsinden &ouml;nemlisi, solculuk g&uuml;ce olan ihtiya&ccedil; ile beslenir ve solcular bir kitle hareketi ya da bir &ouml;rg&uuml;t ile &ouml;zdeşleşerek, kolektif bir temele dayanarak g&uuml;&ccedil; ararlar. Solculuk teknolo&shy;jiden vazge&ccedil;ecek gibi değildir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; teknoloji kolektif g&uuml;c&uuml;n &ccedil;ok değerli bir kaynağıdır.</p>
+
+<p><strong>215.</strong> Anarşist (34) de g&uuml;&ccedil; ister ama bireysel ya da k&uuml;&ccedil;&uuml;k grup temelinde g&uuml;&ccedil; ister; bireylerin ve k&uuml;&ccedil;&uuml;k grupların hayatlarının akışını kendilerinin kontrol edebilmesini arzular. Teknolojiye karşı &ccedil;ıkar &ccedil;&uuml;nk&uuml; teknoloji k&uuml;&ccedil;&uuml;k grupları b&uuml;y&uuml;k &ouml;rg&uuml;tlere tabi kılar.</p>
+
+<p><strong>216.</strong> Bazı solcular teknolojiye karşı gibi g&ouml;z&uuml;kebilirler ama bu karşı &ccedil;ıkışlar, ancak grubun dışında kaldıkları ve teknolojik sistem solcu olmayanlar tarafından kontrol edildiği s&uuml;rece devam eder. Şayet solculuk toplumda egemen olursa ve b&ouml;ylece teknolojik sistem sol&shy;cuların elinde bir ara&ccedil; haline gelirse onu hevesle kullanacak ve gelişmesine yardım ede&shy;ceklerdir. Bunu yaparken solculuğun ge&ccedil;mişte hep g&ouml;sterdiği bir &ouml;rneği tekrar etmiş ola&shy;caklardır. Bolşevikler Rusya&rsquo;da zayıf durumda iken, şiddetle sans&uuml;re ve gizli polise karşı geliyorlar, enik azınlıkların h&uuml;r iradesini destekliyorlardı vs., ama kendileri iktidara gelir gelmez, daha sert bir sans&uuml;r uyguladılar, &ccedil;arların d&ouml;neminde olduğundan daha acımasız bir gizli polis teşkilatı kurdular ve etnik azınlıklara en az &ccedil;arlar kadar zul&uuml;m ettiler. Ameri&shy;ka&rsquo;da, 10-20 yıl kadar &ouml;nce, solcular &uuml;niversitelerimizde azınlıkta iken solcu profes&ouml;rler akademik &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n ateşli birer savunucusuydular ama bug&uuml;n solcuların hakim olduğu &uuml;niversitelerimizde başka herkesin akademik &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; elinden alarak kendilerini belli etmiş oldular (bu &ldquo;siyasal d&uuml;r&uuml;stl&uuml;k&rdquo;t&uuml;r). Solcular ve teknoloji i&ccedil;in de aynı durum ola&shy;caktır: Şayet kendi kontrolleri altına alabilirlerse teknolojiyi diğer herkese zul&uuml;m etmek i&ccedil;in kullanacaklardır.</p>
+
+<p><strong>217.</strong> Daha &ouml;nceki devrimlerde g&uuml;ce daha a&ccedil; tipte solcular bir &ccedil;ok kez daha liberal eğilimleri olan solcularla birlikte &ouml;ncelikle solcu olmayan devrimcilerle de iş birliği yaptılar, daha sonra iktidarı zapt etmek i&ccedil;in iki tarafa da ihanet ettiler. Robespierre, Fransız Devrimi&rsquo;nde, Bolşevikler Rus Devrimi&rsquo;nde, Kom&uuml;nistler 1938&rsquo;de İspanya&rsquo;da ve Castro ve taraftarları K&uuml;ba&rsquo;da aynı şeyi yaptılar. Solcuların tarihine bakılırsa, solcu olmayan devrimcilerin solcularla işbirliği yapması tamamen aptallık olur.</p>
+
+<p><strong>218.</strong> &Ccedil;eşitli d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rler, solculuğun bir t&uuml;r din olduğunu belirtmiştir. Solculuk, tam anla&shy;mıyla bir din değildir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; sol &ouml;ğretisi herhangi bir doğa &uuml;st&uuml; varlığı &ouml;n ger&ccedil;ek olarak kabul etmez. Ama solcu i&ccedil;in, solculuk; bazı insanlar i&ccedil;in dinin oynadığı psikolojik rol&uuml; oynar. Solcunun, solculuğa inanmaya İHTİYACI vardır; psikolojik tutumunda bu &ouml;nemli bir rol oynar. İnan&ccedil;ları, mantık ya da ger&ccedil;eklerden kolaylıkla etkilenip azalmaz. Solculuğun ahlaken b&uuml;y&uuml;k harf D ile doğru olduğuna ve solcu ahlakı herkese zorla kabul ettirmenin sadece hakkı değil ayrıca g&ouml;revi de olduğuna dair derin bir inan&ccedil; vardır. (Ancak &ldquo;solcu&rdquo; diye kastettiğimiz insanların &ccedil;oğu kendilerini solcu olarak g&ouml;rmezler ve inan&ccedil; sistemlerini solculuk olarak tanımlamazlar. Biz &ldquo;solculuk&rdquo; tabirini kullanıyoruz, &ccedil;&uuml;nk&uuml; feminizm, eşcinsel hakları, politik d&uuml;r&uuml;stl&uuml;k, vs. hareketlerini i&ccedil;eren ilgili inan&ccedil;ları adlandıracak daha iyi s&ouml;zc&uuml;kler bilmiyoruz, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu hareketlerin eski sol ile g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir benzerliği var. (bkz. 227-23. paragraflar)</p>
+
+<p><strong>219.</strong> Solculuk, totaliter bir g&uuml;&ccedil;t&uuml;r. Sol ne zaman g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir duruma gelirse hemen her &ouml;zel k&ouml;şeye zorla girmek ve her d&uuml;ş&uuml;nceyi zorla sol bir kalıba sokmak ister. Bunun nedeni kısmen solculuğun yarı-dini karakterinden meydana gelir; Solcu g&ouml;r&uuml;şlere ters d&uuml;şen her şey g&uuml;nah yerine ge&ccedil;er. Daha da &ouml;nemlisi, solculuk, solcuların g&uuml;ce duydukları şevk y&uuml;&shy;z&uuml;nden totaliter bir g&uuml;&ccedil;t&uuml;r. Solcu sosyal bir hareket ile &ouml;zdeşleşerek g&uuml;ce olan ihtiyacını doyurmaya ve hareketin ama&ccedil;larına ulaşmasına yardım ederek g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine katılmaya &ccedil;a&shy;lışır. (bkz. 83. paragraf) Ama hareket ama&ccedil;larına ulaşmada ne kadar ileriye giderse gitsin, solcu asla tatmin olmaz, &ccedil;&uuml;nk&uuml; eylemciliği yapay bir etkinliktir. (bkz. 41. paragraf) Yani, solcunun asıl amacı solun g&ouml;r&uuml;nen ama&ccedil;larına ulaşmak değildir, ger&ccedil;ekte m&uuml;cadele et&shy;mekten ve daha sonra sosyal bir hedefe ulaşmaktan elde ettiği g&uuml;&ccedil; anlayışı ile hareket eder.(35) Sonu&ccedil; olarak, solcu ulaştığı hedefler ile asla tatmin olmaz; g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine olan ihtiyacı, onu her zaman başka yeni bir amacın peşinden koşmaya s&uuml;r&uuml;kler. Solcu, azınlıklar i&ccedil;in eşit fırsatlar ister. Bu elde edildiğinde azınlıklar i&ccedil;in istatistiğe dayalı bir ba&shy;şarı eşitliği hususunda ısrar eder. Eğer herhangi biri bir azınlığa karşı olumsuz d&uuml;ş&uuml;nceler besliyorsa, solcunun onu yeniden eğitmesi gerekir. Etnik azınlıklar da yeterli değildir, hi&ccedil; kimsenin, homoseks&uuml;el, sakat, şişman, yaşlı, &ccedil;irkin vs. insanlara karşı olumsuz bir tutum sergilemesine izin verilemez. Halkın sigaranın zararların karşı uyarılması yeterli değildir; her sigara paketinin &uuml;st&uuml;ne bir uyarı damgalanmalıdır. Daha sonra sigara reklamları eğer yasaklanmamışsa kısıtlanmalıdır. Eylemciler, t&uuml;t&uuml;n yasaklanana kadar asla yetinmeyecekler ve sonra sırayı alkol, sığır eti vs. alacaktır. Eylemciler, &ccedil;ocuklara y&ouml;nelik taciz ile tokatlamalara son vermek istiyorlar. Bunu yaptıklarında zararlı buldukları başka bir şeyi daha yasaklamak isteyecekler ve bu b&ouml;yle devam edecek. T&uuml;m &ccedil;ocuk yetiştirme uygulamaları &uuml;st&uuml;nde tam bir kontrole sahip olana kadar asla tatmin olmayacaklar. Daha sonra da başka bir olay ile ilgileneceklerdir.</p>
+
+<p><strong>220.</strong> Farz edin ki solculardan toplumda yanlış olan HER şeyin bir listesini yapmalarını istediniz ve sonra farz edin ki istedikleri T&Uuml;M sosyal değişiklikleri ger&ccedil;ekleştirdiniz. Şu, rahatlıkla s&ouml;ylenebilir ki birka&ccedil; yıl inde solcuların &ccedil;oğu şikayet edecek yeni bir şey bula&shy;caklardır, d&uuml;zeltilmesi gereken yeni bir sosyal &ldquo;felaket&rdquo;, &ccedil;&uuml;nk&uuml;, solcu bir kere daha top&shy;lumdaki yanlışlıklardan duyduğu &uuml;z&uuml;nt&uuml;den &ccedil;ok topluma &ccedil;&ouml;z&uuml;mlerinin kabul ettirerek g&uuml;ce olan a&ccedil;lığını tatmin etme ihtiyacı ile hareket etmektedir.</p>
+
+<p><strong>221.</strong> Y&uuml;ksek d&uuml;zey toplumsallaşmanın d&uuml;ş&uuml;nce ve davranışlarına getirdiği kısıtlamalar y&uuml;z&uuml;nden aşırı toplumsallaşmış &ccedil;oğu solcu, g&uuml;c&uuml; diğer insanların yollarını kullanarak kova&shy;layamaz. Onlar i&ccedil;in g&uuml;&ccedil; istediğinin kabul edilebilir tek bir ahlaki yolu vardır, o da erdemlerini herkese kabul ettirme m&uuml;cadelesinde yatar.</p>
+
+<p><strong>222.</strong> Solcular, &ouml;zellikle aşırı toplumsallaşmış olanlar, Eric Hoffer&rsquo;ın kitabı &ldquo;Ger&ccedil;ek inanır&rdquo;a g&ouml;re ger&ccedil;ek inanırlardır. Ama ger&ccedil;ek inanırların hepsi solcularla aynı psikolojik yapıda değildir. &Ouml;rneğin, ger&ccedil;ekten inan&ccedil;lı bir Nazi, psikolojik olarak ger&ccedil;ekten inan&ccedil;lı bir solcudan herhalde &ccedil;ok farklıdır. Bir davaya k&ouml;r&uuml; k&ouml;r&uuml;ne bağlanabilme yetenekleri y&uuml;z&uuml;nden Ger&ccedil;ek İnanırlar, herhangi bir devrimci hareketin yararlı, belki de gerekli bir par&ccedil;asıdır. Bu durum basıl başa &ccedil;ıkacağımızı bilmediğimiz (kabul etmemiz gereken) bir sorunu da beraberinde getiriyor. Teknolojiye karşı olan devrimde Ger&ccedil;ek İnanırın enerjisini nasıl kullanma gerektiğinden emin değiliz. Şimdilik s&ouml;yleyebileceğimiz tek şey hi&ccedil;bir Ger&ccedil;ek İnanır, kendini sadece teknolojinin imhasına adamadık&ccedil;a, devrim i&ccedil;in iyi bir asker olmaya&shy;caktır. Eğer başka bir ideali varsa, bu ideale ulaşmak i&ccedil;in teknolojiyi bir ara&ccedil; olarak kullanmak isteyebilir. (bkz. 220-221. paragraflar)</p>
+
+<p><strong>223.</strong> Bazı okurlar &ldquo;Solculuk ile ilgili t&uuml;m bu laflar birer sa&ccedil;malık. Solcu olan John ve Ja&shy;ne&rsquo;i tanıyorum ve onlarda bu totaliter eğilimlerden hi&ccedil;biri yok.&rdquo; Diyebilirler. Pek &ccedil;ok solcunun hatta belki sayıca &ccedil;oğunluğunun diğer insanların değerlerin hoşg&ouml;r&uuml; g&ouml;stermeye (bir dereceye kadar) samimi olarak inana d&uuml;r&uuml;st insanlar oldukları ve sosyal ama&ccedil;larına ulaşmak i&ccedil;in zorba metotları kullanmak istemeyecekleri doğrudur. Solculuk ile ilgili yo&shy;rumlarımız tek tek her solcu i&ccedil;in ge&ccedil;erli değildir, solculuğun bir hareket olarak genel ka&shy;rakterini tanımlamak i&ccedil;in yapılmıştır. Bir hareketin genel karakterini ille de bu harekete katılan &ccedil;eşitli insanların sayıca oranları belirlemez.</p>
+
+<p><strong>224.</strong> Solcu hareketlerde g&uuml;&ccedil;l&uuml; mevkilere y&uuml;kselen kişiler genelde g&uuml;ce en a&ccedil; olan solcu&shy;lardır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; g&uuml;ce a&ccedil; insanlar g&uuml;&ccedil;l&uuml; mevkilere gelmek i&ccedil;in en fazla uğraşanlardır. Bunar hareketin kontrol&uuml;n&uuml; ele ge&ccedil;irdiğinde, daha yumuşak tabiatlı pek &ccedil;ok solcu i&ccedil;teni&ccedil;e li&shy;derlerin hareketlerini onaylamazlar, ama itiraz etmeyi kendilerine yediremezler. Harekete g&uuml;venmeye İHTİYA&Ccedil;LARI vardır, liderleri ile paylaştıkları bu inan&ccedil;tan vazge&ccedil;emezler. Doğrudur, BAZI solcuların ortaya &ccedil;ıkan totaliter eğilimlere itiraz edecek cesareti vardır, ama genelde kaybederler, &ccedil;&uuml;nk&uuml; g&uuml;ce a&ccedil; olanlar daha iyi &ouml;rg&uuml;tlenmiş daha acımasız, daha Makyavelisttirler ve kendilerine sıkı bir g&uuml;&ccedil; temeli kurmuşlardır.</p>
+
+<p><strong>225.</strong> Bu olgu, Rusya ve solcuların iktidara geldiğinde diğer &uuml;lkelerde a&ccedil;ık&ccedil;a belli olmuştur. Benzer şekilde, SSCB&rsquo;de kom&uuml;nizm &ccedil;&ouml;k&uuml;ş&uuml;nden &ouml;nce, Batı&rsquo;daki solcular bu &uuml;lkeyi &ccedil;ok az eleştirirlerdi. Eğer SSCB&rsquo;nin pek &ccedil;ok yanlış yaptığını kabul etmek zorunda kalırlarsa,hemen kom&uuml;nistler i&ccedil;in mazeretler bulmaya ve Batı&rsquo;nın hatalarından bah&shy;setmeye başlarlardı. Batı&rsquo;nın kom&uuml;nistlerin saldırganlığına askeri yollarla direnmesine hep karşı &ccedil;ıktılar. D&uuml;nyadaki t&uuml;m solcular, Amerika&rsquo;nın Vietnam&rsquo;da yaptığı askeri harekatı ateşli bir şekilde protesto ettiler, ama SSCB, Afganistan&rsquo;ı işgal ettiğinde hi&ccedil;bir şey yapmadılar. Sovyetleri onayladıklarından değil, solcu inan&ccedil;larından dolayı, kom&uuml;nizme karşı &ccedil;ıkmayı kendilerine yediremediler. Bug&uuml;n, &ldquo;siyasi d&uuml;rs&uuml;tl&uuml;ğ&uuml;n&rdquo; egemen olduğu &uuml;niversitelerimizde, akademik &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n kısıtlanmasını i&ccedil;ten i&ccedil;e onaylamayan, ama yine de sesini &ccedil;ıkarmayan muh&shy;temelen pek &ccedil;ok solcu vardır.</p>
+
+<p><strong>226.</strong> Bu y&uuml;zden pek &ccedil;ok solcunun kişisel olarak yumuşak başlı ve olduk&ccedil;a hoşg&ouml;r&uuml;l&uuml; in&shy;sanlar olması hi&ccedil;bir zaman solun bir b&uuml;t&uuml;n olarak totaliter bir eğilimi olmasını en&shy;gelleyemez.</p>
+
+<p><strong>227.</strong> Solculuk ile olan tartışmamızda ciddi bir zayıflık vardır. Hala &ldquo;solcu&rdquo; s&ouml;z&uuml;yle neyi kastettiğimiz a&ccedil;ık değildir. Bu konuda yapabileceğimiz fazla bir şey yok gibi g&ouml;z&uuml;k&uuml;yor. Bug&uuml;n solculuk t&uuml;m eylemci hareketlere b&ouml;l&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r. Yine de t&uuml;m eylemci hareketler solcu değildir ve bazı eylemci hareketler (&Ouml;rn: Radikal &Ccedil;evrecilik) hem solcu kişilikleri hem solcularla işbirliği i&ccedil;inde olmaması gereken hi&ccedil; solcu olmayan kişilikleri i&ccedil;inde ba&shy;rındırır. &Ccedil;eşitli solcular yavaş yavaş kimlik değiştiriyorlar ve biz kimin solcu olup olmadı&shy;ğına karar vermekte sık sık zorlanıyoruz. A&ccedil;ıklandığı kadarıyla, solculuk anlayışımız bu makalede sunduğumuz tartışma ile tanımlanmıştır ve okuyucuya sadece kimin solcu oldu&shy;ğunu ayırt etmede kendi kararını vermesini tavsiye edebiliriz.</p>
+
+<p><strong>228.</strong> Ama solculuğu teşhis etmek i&ccedil;in bir takım kriterleri sıralamak yardımcı olacaktır. Bu kriterler kesin bir şekilde uygulanamaz. Bazı kişiler solcu olmadan da verilen kritere uyabi&shy;lirler, bazı solcular da uymayabilir. Yine sadece kendi kararımızı vermemiz gerekir.</p>
+
+<p><strong>229.</strong> Solcu b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli kolektivizme doğru y&ouml;nlendirilir, bireyin topluma hizmet etme ve toplumun da bireyle ilgilenme g&ouml;revini vurgular. Bireyciliğe karşı olumsuz bir tutumu vardır. Genelde ahlaki bir tavır i&ccedil;indedir. Silah kontrol&uuml;n&uuml;, cinsel eğitimi ve diğer psi&shy;kolojik a&ccedil;ıdan &ldquo;aydınlanmış&rdquo; eğitim metotlarını, sosyal planlamayı, olumlayıcı hareketleri, &ccedil;ok k&uuml;lt&uuml;rl&uuml;l&uuml;ğ&uuml; destekleme eğilimindedir. Kendini kurbanlarla &ouml;zdeşleştirme eğilimindedir. Rekabet ve şiddete karşı gibidir ama şiddet uygulatan solcular i&ccedil;in durmadan bahaneler bulur. Solda yaygın olan &ldquo;ırk&ccedil;ılık&rdquo;, &ldquo;cinsiyet&ccedil;ilik&rdquo;, homofobi&rdquo;, &ldquo;kapitalizm&rdquo;, &ldquo;emperyalizm&rdquo;, &ldquo;yeni s&ouml;m&uuml;rgecilik&rdquo;, &ldquo;soykırım&rdquo;, &ldquo;sosyal değişim&rdquo;, &ldquo;sosyal sorumluluk&rdquo; gibi kavramları kullanmaktan hoşlanır. Solcunun belki de en teşhis edici &ouml;zelliği şu hareketin tarafını tutmasıdır: Feminizm, eşcinsel hakları, etnik haklar, &ouml;z&uuml;rl&uuml; hakları, hayvan hakları, siyasal d&uuml;r&uuml;stl&uuml;k. T&uuml;m bu hareketleri destekleyen herkes kesin&shy;likle bir solcudur.(36)</p>
+
+<p><strong>230.</strong> En tehlikeli solcular yani g&uuml;ce a&ccedil; olanlar genelde kibirleriyle ya da ideolojiye dog&shy;matik yaklaşımlarıyla belli olur. Ancak, sinir bozucu şiddet g&ouml;sterilerinden ve sol&shy;culuklarını insanların g&ouml;z&uuml;ne sokmaktan kaşınan, aşırı toplumsallaşmış tipte bazı solcular vardır ki hepsin en tehlikelisidirler ve bunlar sessiz sedasız, kollektivist değerleri, &ccedil;o&shy;cukların toplumsallaşması i&ccedil;in &ldquo;aydınlanmış&rdquo; psikolojik teknikleri, bireyin sisteme ba&shy;ğımlılığını desteklemeye &ccedil;alışırlar. Bu gizli solcular (onlara bu adı veriyoruz) uygulama da bazı burjuvalara benzerler, ama psikoloji, ideoloji ve motivasyonda onlardan farklılık g&ouml;sterirler. Tipik bir burjuva, yaşam stilini korumak i&ccedil;in ya da sadece tutumu alelade ol&shy;duğu i&ccedil;in insanları sistemin kontrol&uuml; altında tutmak ister. Gizli solcu insanları sistemin kontrol&uuml; altında tutmak ister, &ccedil;&uuml;nk&uuml; kollektivist ideolojinin ger&ccedil;ek bir inanırıdır. Gizli solcu, isyan d&uuml;rt&uuml;s&uuml; daha zayıf olduğundan ve daha sıkı sosyalleşmiş olduğundan aşırı toplumsallaşmış ortalama bir solcudan farklılık g&ouml;sterir. Kendisinde onu bir davaya adamaya ve bir kolektivizme katılmaya zorlayan derin bir eksiklik olduğu i&ccedil;in iyi toplum&shy;sallaşmış sıradan bir burjuvadan da farklılık g&ouml;sterir. Belki de (iyice y&uuml;celtilmiş) g&uuml;&ccedil; ar&shy;zusu sıradan bir burjuvanınkinden daha g&uuml;&ccedil;l&uuml;d&uuml;r.</p>
+
+<p><strong>Sonu&ccedil;</strong></p>
+
+<p><strong>231.</strong> Bu manifesto boyunca, her t&uuml;rl&uuml; nitelendirme ve kuşkuya a&ccedil;ık olabilecek bir takı belirsiz a&ccedil;ıklamalarda bulunduk; hatta bazı a&ccedil;ıklamalarımız d&uuml;ped&uuml;z yanlış da olabilir. Elimizde yeterli bilginin bulunmayışı ve yazımızın kısa tutulması gerekliliği, iddialarımızı daha belirgin bir şekilde form&uuml;le etmemizi ve gerekli tanımları eklememizi imkansız hale ge&shy;tirdi. Elbette bu t&uuml;rden bir tartışmada kişinin g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir bi&ccedil;imde sezgisel yargılara g&uuml;&shy;venmesi gerekir ki bunlar da bazen yanlış olabiliyor. Dolayısıyla, bu manifestonun, ger&shy;&ccedil;eğin kabaca tahmin edilmesinden daha fazla bir şey ifade ettiği iddiasında değiliz.</p>
+
+<p><strong>232.</strong> Aynı şekilde, burada &ccedil;izdiğimiz tablonun genel hatlarıyla doğru olduğundan makul bir şekilde eminiz. Yalnızca zayıf bir noktanın belirtilmesi gerekiyor. Solculuğu, g&uuml;&shy;n&uuml;m&uuml;ze &ouml;zg&uuml;n bir kavram olarak modern bi&ccedil;imiyle ve g&uuml;&ccedil; s&uuml;recinin bozulmasının bir belirtisi olarak g&ouml;sterdik. Ancak bu konuda muhtemelen yanılıyor olabilir. Kendi ahlakla&shy;rını her&shy;kese empoze ederek g&uuml;&ccedil; gereksinimlerini tatmin etmeye &ccedil;alışan aşırı toplumsal&shy;laşmış tipler kuşkusuz uzun zamandan beridir ortalıktalar. Fakat, aşağılık duygularının, kendini değersiz g&ouml;rmenin, g&uuml;&ccedil;s&uuml;zl&uuml;ğ&uuml;n, kendileri kurban olmayan insanların kurbanlarla &ouml;zdeş&shy;leşmesinin modern solculuğun bir &ouml;zelliği olduğunu SANIYORUZ. Kendileri kurban olmayan insanların, kendilerini kurbanlarla &ouml;zdeşleştirmesi 19.yy. solculuğunda ve eski Hıristiyanlıkta belli oranlarda g&ouml;r&uuml;lebilir, ancak saptayabildiğimiz kadarıyla, kendini de&shy;ğersiz g&ouml;rme vb. belirtiler bu hareketlerde veya t&uuml;m diğer hareketlerde, modern solcu&shy;lukta olduğundan daha a&ccedil;ık se&ccedil;ik değildiler. Fakat, modern solculuktan &ouml;nce benzer hare&shy;ketlerin var olmadığını, kendimizden emin bir şekilde iddia edecek bir konumda de&shy;ğiliz. Bu, tarih&ccedil;ilerin ilgi g&ouml;stermesi gereken temel bir sorundur.</p>
+
+<p><strong>Notlar</strong></p>
+
+<p><strong>1. ( Paragraf 19 )</strong> T&Uuml;M zorba ve acımasız rekabet&ccedil;ilerin, ya da en azından &ccedil;oğunun, aşağılık duygusundan muzdarip ol&shy;duğunu ileri s&uuml;r&uuml;yoruz.</p>
+
+<p><strong>2. ( Paragraf 25 )</strong> Viktorya d&ouml;nemi boyunca, bir &ccedil;ok aşırı toplumsallaşmış kişinin cinsel duygularını bastırmaktan ya da bas&shy;tırmaya &ccedil;alışmaktan dolayı ciddi psikolojik problemleri vardı. Anlaşılan Freud, teorisini bu gibi insanları esas olarak kurmuştur. Bug&uuml;n toplumsallaşmanın merkezi cinsellikten saldırganlığa kaymıştır.</p>
+
+<p><strong>3. ( Paragraf 27 )</strong> İlle de m&uuml;hendislikteki ya da diğer &ldquo;ciddi&rdquo; bilimlerdeki uzmanları kastetmiyoruz.</p>
+
+<p><strong>4. ( Paragraf 28 )</strong> Orta ve &uuml;st sınıftan bu değerlerin bazılarına karşı direnen &ccedil;ok insana vardır, ama bunlar &uuml;st&uuml; kapalı di&shy;renmelerdir. Bu t&uuml;r direnme, kitle haberleşme ara&ccedil;larında &ccedil;ok az yer alır. Toplumumuzda propagandanın asıl hamlesi belirli değerler lehinedir. Bu değerlerin, toplumumuzda adeta resmi değerler haline gelmesinin nedeni end&uuml;striyel sisteme yararlı olmalarıdır. Şiddete engel olunmak istenir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; etnik &ccedil;atışmalar da sistemi bozar ve ayrımcılık sisteme yararlı olabilecek azınlık olan grup &uuml;yelerinin yeteneklerini harcar. Yoksulluk, &ldquo;tedavi edilmelidir&rdquo; &ccedil;&uuml;nk&uuml; alt sınıf, sistem i&ccedil;in sorunlara yol a&ccedil;ar ve alt sınıfla ilişki diğer sınıfların moralini bozar. Kadınlar, kariyer sahibi olmaya teşvik edilir &ccedil;&uuml;nk&uuml; yetenekleri sistem i&ccedil;in yararlıdır ve daha &ouml;nemlisi d&uuml;zenli iş sahibi olmakla kadınlar sistemle daha iyi b&uuml;t&uuml;nleşir ve ona ailelerine olduğundan daha &ccedil;ok bağlanırlar. Bu durum, aile dayanışmasını zayıflatır. (Sistemin liderleri aileyi g&uuml;&ccedil;lendirmek istediklerini s&ouml;ylerler ama asıl kastettikleri, &ccedil;ocukların sistemin ihtiya&ccedil;ları doğrultusunda toplumsallaşmalarında ailenin etkili bir alet olmasını istemeleridir.) Paragraf 51 ve 52&rsquo;de belirttiğimiz gibi sistem ailenin ya da diğer k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ccedil;aplı sosyal grupların g&uuml;&ccedil;lenmesini ya da &ouml;zerkleşmesini g&ouml;ze alamaz.</p>
+
+<p><strong>5. ( Paragraf 42 )</strong> İnsanların &ccedil;oğunluğunun, kararlarını kendilerinin vermek istemedikleri ama liderlerden onların adına d&uuml;&shy;ş&uuml;nmelerini istediklerini ileri s&uuml;r&uuml;lebilir. Bu g&ouml;r&uuml;şte doğruluk payı vardır. İnsanlar, sıradan konularda kendi kararlarını er&shy;mekten hoşlanır, ama zor ve &ouml;nemli sorunlarda karar vermek psikolojik &ccedil;atışmayı g&ouml;ze almayı gerektirir ve &ccedil;oğu insan psiko&shy;lojik &ccedil;atışmadan nefret eder. Bu nedenle zor kararlar s&ouml;z konusu olduğunda başkalarına g&uuml;venme eğiliminde olurlar. Ama bu demek değildir ki, kendilerin kararı etkileme fırsatı verilmeden onlara kabul ettirilmesinden hoşlanır. İnsanların &ccedil;oğunluğu izleyicidir, lider olmasalar da liderleri ile doğrudan ilişkileri olmasını isterler, liderlerini etkileyebilmek ve zor kararları vermede bir dereceye kadar katılımda bulunmak isterler. En azından bu derecede, &ouml;zerkliğe ihtiya&ccedil;ları vardır.</p>
+
+<p><strong>6. ( Paragraf 44 )</strong> Burada sıralanan belirtilerden bazıları kafesteki hayvanlarda g&ouml;r&uuml;lenlere benzer. Nasıl ortaya &ccedil;ıktığını, g&uuml;&ccedil; s&uuml;recine bağlı olarak anlatmak gerekirse: İnsan doğasını anlamada, sağduyu bize g&ouml;sterir ki ulaşılması &ccedil;aba gerektiren he&shy;deflerin eksikliği sıkıntıya yol a&ccedil;ar ve uzun s&uuml;reli olduğunda sıkıntı sonunda depresyona d&ouml;n&uuml;ş&uuml;r. Hedeflere ulaşmadaki başa&shy;rısızlık hayal kırıklığına, kişinin kendisine olan saygısının azalmasına neden olur. Hayal kırıklığı &ouml;fkeye, &ouml;fke saldırganlığa &ndash;genelde eşin ya da &ccedil;ocuğun taciz edilmesine d&ouml;n&uuml;ş&uuml;r. Uzun s&uuml;reli hayal kırıklığı genelde depresyona yol a&ccedil;tığı ve depresyonun da su&ccedil;luluk duygusu, d&uuml;zensiz uyku, yeme bozukluğu ve kişinin kendini k&ouml;t&uuml; hissetmesine neden olduğu kanıt&shy;lanmıştır. Depresyona eğilimi olanlar &ccedil;are olarak eğlence ararlar: Bu nedenle yeni eğlentiler vaat eden sapkınlıklarla birlikte doyumsuz bir hedonizm ve aşırı seks de beraberinde gelir. Sıkıntı da aşırı eğlence arayışına sebep verebilir &ccedil;&uuml;nk&uuml; diğer a&ccedil;ı&shy;lardan yoksun insanlar genelde eğlenceyi bir ama&ccedil; haline getirirler. Konu ile ilgili şemaya bakınız. Yukarıda konudan basit&ccedil;e bahsedilmiştir, ger&ccedil;ek ise daha karmaşıktır ve tabi ki g&uuml;&ccedil; s&uuml;reci ile ilgili olarak yoksunluk tanımlaması belirtilen TEK sebep değildir. Bu arada, depresyondan bahsederken mutlaka bir psikiyatristtin tedavisini gerektirecek kadar ciddi bir depresyonu kastetmiyoruz. Genelde sadece hafif depresyonları kastediyoruz. Ama&ccedil;lardan bahsederken değinmek istediğimiz ille de uzun d&ouml;nem i&ccedil;in planlanmış ama&ccedil;lar değildir. Tarih boyunca pek &ccedil;ok insan i&ccedil;in g&uuml;n&uuml; g&uuml;n&uuml;ne yaşamak (kendisinin ve ailesinin yalnızca g&uuml;nl&uuml;k yiyeceğini karşılamak) yeterli olmuştur.</p>
+
+<p><strong>7. ( Paragraf 52 )</strong> Amish (&Ouml;zellikle Amerika&rsquo;nın bazı b&ouml;lgelerinde etkin olan, i&ccedil;ine kapalı dini bir cemaat, &Ccedil;.n.) gibi, toplum &uuml;zerinde az etkisi olan bir iki pasif, i&ccedil;e y&ouml;nelik gruplar i&ccedil;in kısmi bir istisna yapılabilir. Bunların dışında g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde Amerika&rsquo;da bazı saf, k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli topluluklar varlıklarını s&uuml;rd&uuml;rmektedir. &Ouml;rneğin gen&ccedil;lik &ccedil;eteleri ve &ldquo;mezhepler&rdquo;. Herkes onların tehlikeli olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r ve &ouml;yledirler de &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu grubun &uuml;yeleri sistemden ziyade &ouml;nce birbirlerine sadıktırlar bu nedenle sistem onları kontrol edemez ya da &ouml;rneğin &ccedil;ingeneler, genelde hırsızlık ve sahtekarlıktan dolayı tutuklanmaktan kurtulurlar, &ccedil;&uuml;nk&uuml; sadakat duyguları o denli gelişmiştir ki, her zaman i&ccedil;in masumiyetlerini kanıtlayacak ifade verecek başka &ccedil;ingeneler bulabilirler. A&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; gibi, eğer &ccedil;ok sayıda insan bu t&uuml;r gruplara katılsaydı, sistem ciddi bir sorunla karşıla&shy;şırdı. 20.yy.ın başlarında, &Ccedil;in&rsquo;in modernleşmesi ile ilgilenen bazı &Ccedil;inli d&uuml;ş&uuml;nce adamları aile gibi k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ccedil;aplı sosyal grupları dağıtmanın gerekliğini anlamışlardı: (Sun Yat-sen&rsquo;e g&ouml;re) &Ccedil;in&rsquo;de milliyet&ccedil;iliğin gelişmesi isteniyorsa, başta aileninki olmak &uuml;zere t&uuml;m geleneksel bağların kaldırılması gerekiyordu. (Chester C. Tun 20.yy.da &Ccedil;in&rsquo;de politik d&uuml;ş&uuml;nce syf. 125, syf 297)</p>
+
+<p><strong>8. ( Paragraf 56 )</strong> Evet, 19.yy.da Amerika&rsquo;nın ciddi problemleri olduğunu biliyoruz, ama anlatımda &ouml;z&uuml; korumak i&ccedil;in basit ifadeler kullanmak durumundayız.</p>
+
+<p><strong>9. ( Paragraf 61 )</strong> &ldquo;Alt sınıfa&rdquo; değinmiyoruz. Ana g&ouml;r&uuml;şten bahsediyoruz.</p>
+
+<p><strong>10. ( Paragraf 62 )</strong> Bazı sosyal bilimciler, eğitmenler, &ldquo;akıl sağlığı&rdquo; profesyonelleri ve benzerleri herkesin tatmin edici soysal hayatı olması i&ccedil;in uğraşarak, sosyal d&uuml;rt&uuml;leri 1. gruba sokmak i&ccedil;in ellerinden geleni yapıyorlar.</p>
+
+<p><strong>11. ( Paragraf 63, 82 )</strong> Sonu gelemeyen bir sahip olma d&uuml;rt&uuml;s&uuml;, ger&ccedil;ekten de reklam ve Pazar end&uuml;strisin yapay bir buluşu mudur? Elbette ki mal, m&uuml;lk edinmek i&ccedil;in insanın doğuştan gelen bir d&uuml;rt&uuml;s&uuml; yoktur. İnsanların, temel fiziksel ihtiya&ccedil;larını karşılamak i&ccedil;in gerekli olanlar dışında, &ccedil;ok az maddi zenginliği talep ettiği toplumsal k&uuml;lt&uuml;rler olmuştur. (Avustralya yerli halkı, geleneksel Meksika k&ouml;yl&uuml; k&uuml;lt&uuml;r&uuml;, bazı Afrika k&uuml;lt&uuml;rleri) Diğer yandan, maddi sahiplenmenin &ouml;nemli sayıldığı pek &ccedil;ok end&uuml;stri &ouml;ncesi k&uuml;lt&uuml;rler de var olmuştur. &Ouml;yleyse bug&uuml;nk&uuml; mal, m&uuml;lk edinmeye y&ouml;nelik k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n sadece reklam ve Pazar end&uuml;strisinin bir buluşu olduğunu iddia edemeyiz. Ama bu k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n yaratılmasında reklam ve Pazar end&uuml;strinin b&uuml;y&uuml;k rol oynadığı da bir ger&ccedil;ektir. Reklama milyonlar ayıran b&uuml;y&uuml;k kurumlar, artan satışlardan karşı &ccedil;ıkacaklarını bilmeseler, bu kadar para harcıyor olamazlardı. Bir iki yıl &ouml;nce FC&rsquo;nin bir &uuml;yesi şunları a&ccedil;ık&ccedil;a s&ouml;yleyen bir satış m&uuml;d&uuml;r&uuml;ne rastlamıştı. &ldquo;İşimiz, in&shy;sanların istemedikleri ve ihtiya&ccedil; duymadıkları şeyleri almalarını sağlamaktır.&rdquo; Satış m&uuml;d&uuml;r&uuml; ayrıca, nasıl olup da eğitilmemiş bir aceminin insanlara bir malla ilgili ger&ccedil;ekleri anlatıp, hi&ccedil; satış yapamazken, eğitilmiş ve deneyimli, profesyonel bir satıcının aynı insanlara pek &ccedil;ok satış yapabildiğini anlatmıştı. Bu g&ouml;steriyor ki insanlar aslında istemedikleri şeyleri almaya y&ouml;n&shy;lendiriliyor.</p>
+
+<p><strong>12. ( Paragraf 64 )</strong> Ama&ccedil;sızlık sorunu yaklaşık son 15 yılda &ouml;nemini yitirmiş gibi g&ouml;z&uuml;k&uuml;yor, &ccedil;&uuml;nk&uuml; şimdi insanlar kendilerini fiziksel ve ekonomik a&ccedil;ıdan &ouml;nceden olduğundan daha az g&uuml;vende hissediyor ve g&uuml;venlik ihtiyacı onlara bir ama&ccedil; vermiş oluyor. Ama g&uuml;vence edinmenin zorluğu, ama&ccedil;sızlığın yerini hayal kırıklığına bırakmıştır. Ama&ccedil;sızlık sorunu &uuml;zeride du&shy;ruyoruz, &ccedil;&uuml;nk&uuml; liberaller ve solcular, toplumun herkesin g&uuml;venliğini temin etmesi yoluyla sosyal sorunlarımız &ccedil;&ouml;zmek isti&shy;yorlar, ama bu başarılsaydı bile, sadece &ldquo;ama&ccedil;sızlık&rdquo; sorununu geri getirmiş olurdu. Asıl konu toplumun, insanların g&uuml;&shy;venliğini gerektiği gibi sağlayıp, sağlamaması değildir. Sorun insanların g&uuml;venlikleri i&ccedil;in kendilerine değil de, sisteme tabi ol&shy;malarıdır. Bu bazı insanların neden silah taşıma hakkını sevin&ccedil;le karşıladığını g&ouml;stermektedir, bir silaha sahip olmak, g&uuml;ven&shy;liklerinin bu y&ouml;n&uuml;n&uuml; insanların kendi eline bırakıyor.</p>
+
+<p><strong>13. ( Paragraf 66 )</strong> devlet d&uuml;zenlemelerinin sayısını azaltmaya y&ouml;nelik muhafazakar &ccedil;abaların sokaktaki adam i&ccedil;in bir yararı yoktur. Bir kere, sadece &ouml;nemsiz bazı d&uuml;zenlemeler kaldırılabilir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; &ccedil;oğu d&uuml;zenleme gereklidir. Ayrıca kanunların &ccedil;oğu ortalama bireyden ziyade iş meselelerini etkiler, yani asıl etkisi devletten aldığı yetkiyi &ouml;zel kurumlara vermektir. Bunun so&shy;kaktaki adam i&ccedil;in anlamı yaşamındaki devlet m&uuml;dahalesinin yerini, &ouml;rneğin kansere yol a&ccedil;acak kimyasal maddelerin su kayna&shy;ğına boşaltılmasına izin verebilecek olan b&uuml;y&uuml;k kurumların m&uuml;dahalesinin almasıdır. Muhafazakarlar, sokaktaki adamın B&uuml;y&uuml;k Devlete olan kızgınlığını Dev Firma&rsquo;nın g&uuml;&ccedil;lenmesi i&ccedil;in s&ouml;m&uuml;rerek, onu bir enayi yerine koymaktadır.</p>
+
+<p><strong>14. (Paragraf 73 )</strong> Birisi, belli bir durumda propaganda kullanma amacını onaylarsa, ona genelde &ldquo;eğitim&rdquo; der ya da benzer bir paravan kullanır. Ama propaganda, kullanılma amacı ne olursa olsun propagandadır.</p>
+
+<p><strong>15. ( Paragraf 83 )</strong> Panama&rsquo;nın istilası i&ccedil;in lehte ya da aleyhte bir yorum yapmıyoruz. Bunu sadece bir noktayı aydınlatmak i&ccedil;in &ouml;rnek olarak kullandık.</p>
+
+<p><strong>16. ( Paragraf 95 )</strong> Amerikan kolonileri, İngiliz egemenliği altında iken, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n, Amerikan Anayasası&rsquo;nın y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe girme&shy;sinden sonra olduğundan daha az sayıda ve daha az etkili bir yasal teminatı vardı, yine de end&uuml;stri &ouml;ncesi Amerika&rsquo;sında, Bağımsızlık Savaşı&rsquo;nın hem &ouml;ncesinde, hem de sonrasında, bu &uuml;lkede End&uuml;stri Devrimi&rsquo;nin yaşanmasından sonra olduğundan daha fazla kişisel &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k vardı. Hugh Davis Graham ve Ted Robert Gurr tarafından yayına hazırlanmış Roger Lane&rsquo;in &ldquo;Amerika&rsquo;da Şiddetin Tarihi ve Karşılaştırmalı Perspektifler&rdquo; kitabının b&ouml;l&uuml;m 12, 476-478. sayfalarından alıntı yapıyoruz: &ldquo;Uygunluğun gittik&ccedil;e artan standartları ve bunlarla beraber resmi kanun uygulamalarına gittik&ccedil;e artan itimat (19.yy. Amerika&rsquo;sında) &hellip;. T&uuml;m toplumda olduk&ccedil;a yaygındı&hellip; Sosyal davranışlardaki değişim &ouml;yle uzun vadede ger&ccedil;ekleş&shy;miştir ve &ouml;yle yaygındır ki onunla, &ccedil;ağdaş sosyal s&uuml;recin esas temeli olan end&uuml;striyel kentleşme arasında bir bağlantı olduğunu ileri s&uuml;rmek m&uuml;mk&uuml;n değildir. 1835&rsquo;te Massachusetts&rsquo;in n&uuml;fusu yaklaşık olarak 660940 idi, %81&rsquo;i kırsal kesimdeydi ve bu kırsal kesimdeki n&uuml;fusun ezici &ccedil;oğunluğu end&uuml;strileşmemiş ve yerliydiler. Vatandaşlara, &ouml;nemli kişisel &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kler tanınmak&shy;taydı. İster yol arabacısı ister &ccedil;ift&ccedil;i ya da esnaf olsun, hepsi kendi planlarını yapmaya alışkındı, işlerinin yapısı onları fiziksel olarak birbirlerinden bağımsız kılıyordu. Bireysel sorunlar, g&uuml;nahlar ve hatta inan&ccedil;lar geniş bir toplumsal ilgiye maruz kalmı&shy;yordu. Ancak, 1835&rsquo;te g&uuml;&ccedil; toplayan şehir ve fabrika, 19. y&uuml;zyıl boyunca, hatta 20.y&uuml;zyılda da insan davranışlarında s&uuml;rekli artan bir etkiye sahip olmuştur. Fabrika d&uuml;zenli davranışlar istiyordu, ustabaşının ve m&uuml;d&uuml;r&uuml;n isteklerine, saat ve &ccedil;alışma ri&shy;timlerine itaat edecek bir hayat istiyordu. Şehir ya da kasabada &ouml;nceden itiraz edilmeyen pek &ccedil;ok hareket, birbirine yakın &ccedil;evrede yaşayanların ihtiya&ccedil;ları y&uuml;z&uuml;nden engellendi. Daha b&uuml;y&uuml;k kuruluşlardaki hem mavi yakalıların hem de beyaz ya&shy;kalıların karşılıklı olarak meslektaşlarına ihtiya&ccedil;ları vardı; birinin işi diğerininkine bağlı olduğu i&ccedil;in, kimsenin artık kendine ait bir işi yoktu.&rdquo; Bu yeni hayat ve &ouml;rg&uuml;tlenmesinin sonu&ccedil;ları, 1900&rsquo;de Massachusetts&rsquo;in 2805346 kişilik n&uuml;fusunun %76&rsquo;lık bir kısmına şehirli denmeye başlanması ile belli oldu. Kayıtsız, &ouml;zg&uuml;r bir toplumda izin verilen pek &ccedil;ok şiddetli ve usuls&uuml;z davra&shy;nışlar bir sonraki d&ouml;nemin daha resmi ve işbirliğine dayalı ortamında artık kabul g&ouml;rm&uuml;yordu. Kısacası şehir yaşamına ge&ccedil;işle, atalarımızdan daha uysal daha sosyalleşmiş ve de uygarlaşmış bir kuşak yaratılmıştır.</p>
+
+<p><strong>17. ( Paragraf 117 )</strong> Sistem savunucuları, bir ya da iki oy ile karara varılan se&ccedil;imler gibi olaylardan bahsetmekten hoşlanırlar ama bu t&uuml;r olaylara fazla rastlanmaz.</p>
+
+<p><strong>18. ( Paragraf 119 )</strong> &ldquo;Bug&uuml;n, teknolojik a&ccedil;ıdan ilerlemiş topraklarda, insanlar coğrafi, dini ve politik farklılıklara rağmen bir&shy;birlerine &ccedil;ok benzer hayat s&uuml;rerler. Chicago&rsquo;daki Hıristiyan bir banka memurunun, Tokyo&rsquo;daki Budist bir banka memurunun ve Moskova&rsquo;daki kom&uuml;nist bir banka memurunun hayatları birbirlerine, binlerce yıl &ouml;nce yaşamış basit bir adamın hayatından &ccedil;ok daha benzerdir. Bu benzerlikler, ortak teknolojinin sonucudur&hellip;&rdquo; L. Sprague de Camp, &ldquo;Eski M&uuml;hendisler&rdquo; (The Ancient Engineers) Ballantine baskısı, syf. 17. bu &uuml;&ccedil; banka memurunun hayatları AYNI değildir. İdeolojinin biraz etkisi vardır. Ama t&uuml;m teknolojik toplumların, canlı kalmak i&ccedil;in YAKLAŞIK olarak aynı y&ouml;r&uuml;nge &uuml;zerinde gelişmeleri gerekir.</p>
+
+<p><strong>19. ( Paragraf 123 )</strong> Sorumsuz bir genetik m&uuml;hendisinin bir &ccedil;ok ter&ouml;rist yarattığını bir d&uuml;ş&uuml;nsenize.</p>
+
+<p><strong>20. ( Paragraf 124 )</strong> Tıbbi ilerlemenin arzu edilmeyen sonu&ccedil;larına bir başka &ouml;rnek olarak, kanseri &ouml;nleyen bir &ccedil;are bu&shy;lunduğunu farz edin. Eğer tedavi sadece elit tabakanın karşılayabileceği gibi pahalı olursa, bu durum onların kanserojenmaddelerin &ccedil;ev&shy;reye karışmasını &ouml;nleme isteklerini b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de azaltacaktır.</p>
+
+<p><strong>21. ( Paragraf 128 )</strong> &Ccedil;oğu insan bir &ccedil;ok şeyin k&ouml;t&uuml; bir şey ile sonu&ccedil;lanacağını mantığa aykırı bulabileceğinden, biz bunu bir kıyas ile &ouml;rnekliyoruz. Farz edin ki Bay A, Bay B ile satran&ccedil; oynuyor. &Uuml;stat Bay C de, Bay A&rsquo;nın omzunun &uuml;st&uuml;nden oyunu izliyor. Bay A elbette oyunu kazanmak ister, yani Bay C ona iyi bir hamle g&ouml;sterirse, Bay A&rsquo;ya bir iyilik yapmış olur. Ama şimdi farz edin ki Bay C, Bay A&rsquo;ya T&Uuml;M hamlelerinin nasıl yapacağını s&ouml;yl&uuml;yor. Her defasında, Bay A&rsquo;ya en iyi hamleyi g&ouml;ste&shy;rerek bir iyilik yapmış olur, ama onun adına T&Uuml;M hamleleri yapmakla aslında oyunu bozmuş olur, &ccedil;&uuml;nk&uuml; eğer onun hamlelerini hep başka birisi yapacaksa, Bay A&rsquo;nın oyunu oynamasının hi&ccedil;bir anlamı kalmaz. Modern insanın durumu Bay A&rsquo;nınkine benzer. Sistem, bireyin hayatını pek &ccedil;ok y&ouml;nden kolaylaştırır, ama bunla birlikte onu kendi kaderini kontrol etmekten yoksun bırakır.</p>
+
+<p><strong>22. ( Paragraf 137 )</strong> Biz burada sadece ana g&ouml;r&uuml;ş i&ccedil;indeki zıt değerler ile ilgileniyoruz. Sadeliği korumak i&ccedil;in vahşi doğanın, insanın ekonomik refahından daha &ouml;nemli olduğu şeklindeki &ldquo;yabancı&rdquo; g&ouml;r&uuml;şleri konu dışı bırakıyoruz.</p>
+
+<p><strong>23. ( Paragraf 137 )</strong> Kişisel &ccedil;ıkar, ille de MADDİ kişisel &ccedil;ıkar anlamına gelmez. Bazı psikolojik ihtiya&ccedil;ların yerine getirilmesi ile de ilgilidir. Kişinin ideolojisinin ya da dininin gelişmesine yardım etmesi gibi.</p>
+
+<p><strong>24. ( Paragraf 139 ) Bir &ouml;n şart:</strong> Bazı b&ouml;lgelerde salık verilen belirli bir dereceye kadar &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğe izin vermek sistemin yararı&shy;nadır. &Ouml;rneğin, ekonomik &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n (belirli sınırlamalar ve kısıtlamalarla) ekonomik b&uuml;y&uuml;meyi olumlu y&ouml;nde etkilediği or&shy;taya &ccedil;ıkmıştır. Ama, ancak planlanmış ve sınırları &ccedil;izilmiş &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k sitemin yararınadır. Birey her zaman bir tasmayla bağ&shy;lanmalıdır, bazen bu tasma uzun bırakılsa bile, (bkz. 94-97. paragraflar)</p>
+
+<p><strong>25. ( Paragraf 143 )</strong> Bir toplumun ayakta kalabilmesi i&ccedil;in gerekli g&uuml;&ccedil; ya da potansiyelin her zaman i&ccedil;in o toplumun insanlara uyguladığı baskı ya da verdiği sıkıntı ile ters orantılı olduğunu s&ouml;ylemek istemiyoruz. Durum kesinlikle b&ouml;yle değildir. Pek &ccedil;ok ilkel toplumun insanlara Avrupa toplumlarının uyguladığından daha az baskı uyguladığına dair yeterli kanıt vardır, ama Avrupa toplumları, herhangi bir ilkel toplumdan &ccedil;ok daha etkili olmuştur ve bu t&uuml;r toplumlarda olan m&uuml;cadelenden teknolo&shy;jinin sağladığı avantajlar sayesinde her zaman i&ccedil;in başarılı &ccedil;ıkmıştır.</p>
+
+<p><strong>26. ( Paragraf 147 )</strong> Eğer, su&ccedil;ları bastırdığı i&ccedil;in daha etkili bir yasak uygulamanın iyi olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorsanız, unutmayın ki sistemin su&ccedil; olarak tanımladığı bir şeyi biz mutlaka su&ccedil; olarak g&ouml;rmeyebiliriz. Bug&uuml;n esrar i&ccedil;mek bir &ldquo;su&ccedil;&rdquo;tur ve Amerika&rsquo;nın bazı b&ouml;lgelerinde ruhsatsız ateşli silahlı bulundurmak da su&ccedil;tur. Yarın, ruhsatlı ya da ruhsatsız herhangi bir ateşli silaha sahip olmak bir su&ccedil; sayılabilir ve aynı şey tokat atmak gibi &ccedil;ocuk yetiştirmede onaylanmayan metotların başına gelebilir. Bazı &uuml;lke&shy;lerde, muhalif politik fikirlerin ifade edilmesi bir su&ccedil;tur ve hi&ccedil;bir anaysa ya da politik sistem sonsuza dek s&uuml;rmediğine g&ouml;re, gelecekte ABD&rsquo;de de bunun olmayacağına dair bir garanti yoktur. Eğer bir toplumun geniş, g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir yasal uygulama ku&shy;rumuna ihtiyacı varsa, bu o toplumda ciddi bir yanlışlığın olduğunu g&ouml;sterir; eğer insanların &ccedil;oğu kurallara uymayı reddediyor, ya da sadece zorunlu olduklarından uyuyorsa, toplum insanlar &uuml;zerinde şiddetli bir baskı uyguluyor demektir. Ge&ccedil;mişte pek &ccedil;ok toplum, az bir yasal uygulama ile hatta hi&ccedil;bir yasa uygulaması olmaksızın varlıklarını s&uuml;rd&uuml;rm&uuml;şt&uuml;r.</p>
+
+<p><strong>27. ( Paragraf 151 )</strong> Elbette ge&ccedil;miş toplumların insan davranışını etkileyecek imkanları vardı, ama bunlar g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde gelişti&shy;rilen teknolojik imkanlarla karşılaştırıldığında &ccedil;ok ilkel ve etkisiz kalmaktadır.</p>
+
+<p><strong>28. ( Paragraf 152 )</strong> Ancak, bazı psikologlar insan &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; k&uuml;&ccedil;&uuml;msediklerin ifade ettiler. Matematik&ccedil;i Claude Shannon Omni de (Ağustos 1987) şunları s&ouml;yl&uuml;yordu: &ldquo;K&ouml;pekler insanlar i&ccedil;in ne ise, bizim de robotlar i&ccedil;in &ouml;yle olacağımız bir zamanı g&ouml;z&uuml;m&uuml;n &ouml;n&uuml;ne getiriyorum ve makineleri destekliyorum.&rdquo;</p>
+
+<p><strong>29. ( Paragraf 154 )</strong> Bu bir bilim-kurgu değildir. 154. paragrafı yazdıktan sonra Scientific American&rsquo;da bilim adamlarının, potansiyel su&ccedil;luları teşhis edebilmek ve biyolojik ve psikolojik etkenlerin bir birleşimi ile onları tedavi edebilmek i&ccedil;in, teknikler geliştirmekte olduklarını anlatan bir makaleye rastladık. Bazı bilim adamları yakın gelecekte ge&ccedil;erli hale gelebilecek bu tedavinin zorla uygulanmasını destekliyor. (bkz. &ldquo;Su&ccedil;lu &Ouml;ğeyi Ararken&rdquo;, W. Wayt Gibbs, Scientific American, Mart 1995) Belki bu tedavinin sadece canilere uygulanacağını d&uuml;ş&uuml;nerek sorun olmadığını d&uuml;ş&uuml;nebilirsiniz. Ama elbette bu kadarıyla kalmayacaktır. Daha sonra sarhoş s&uuml;r&uuml;c&uuml; olması muhtemel kişilere (Onlar da insan hayatı i&ccedil;in tehlikelidir), belki sonra &ccedil;o&shy;cuklarını tokatlayan kilere, ağa&ccedil; kesme makinelerine sabotaj d&uuml;zenleyen &ccedil;evrecilere ve sonunda sistem i&ccedil;in sakıncalı davranan herkese bir tedavi uygulanacaktır.</p>
+
+<p><strong>30. ( Paragraf 184 )</strong> Teknolojiye bir karşı g&ouml;r&uuml;ş olarak doğanın başka bir avantajı da pek &ccedil;ok insan i&ccedil;in doğanın, dini &ccedil;ağ&shy;rıştıran bir saygınlık taşımasıdır. B&ouml;ylece doğa belki de dini bir esasa dayandırılarak y&uuml;celeştirilebilir. Pek &ccedil;ok toplumda, dinin kurulu d&uuml;zen i&ccedil;in bir destek ve mazeret g&ouml;revi g&ouml;rd&uuml; doğrudur, ama dinin isyan i&ccedil;in bir temel oluşturduğu da doğrudur. G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde, din ya dar, basiretsiz bir bencillik i&ccedil;in (Bazı muhafazakarlar bu şekilde kullanıyorlar.) kullanılmakta, ya kolay pata kazanmak i&ccedil;in s&ouml;m&uuml;r&uuml;lmekte (pek &ccedil;ok İncil vaizi tarafından), ya kaba bir irrasyonalizme s&uuml;r&uuml;klenmekte (Aşırı tutucu Protestan tarikatları, &ldquo;mezhepler&rdquo;) ya da sadece varlığını s&uuml;rd&uuml;rmektedir (Katolik, orta yol Protestanlık). Teknolojiye karşı olan isyana dini bir &ouml;ğe katmak yararlı olabilir; g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde Batı toplumunun g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir dini temeli olmadığı da d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;rse. Batı&rsquo;nın son zamanlarda tanık olduğu, g&uuml;&ccedil;l&uuml;, yaygın, dinamik bir dine en yakın şey solculuğun s&ouml;zde dini idi, ama bug&uuml;n sol dağılmıştır ve kesin, ortak, etkileyici bir hedefi yoktur. Bu ne&shy;denle toplumumuzda teknoloji karşıtı, doğa temeline dayalı bir din ile doldurulabilecek bir dini boşluk vardır. Ama bu rol&uuml; &uuml;stlenecek suni bir din uydurmaya &ccedil;alışmak bir hata olur. B&ouml;ylesi uydurulmuş din b&uuml;y&uuml;k olasılıkla başarısızlıkla sonu&ccedil;lanır. &Ouml;rneğin &ldquo;Gaia&rdquo; dinini ele alalım. &Uuml;yeleri GER&Ccedil;EKTEN inan&ccedil;lılar mı yoksa sadece numara mı yapıyorlar? Eğer numara ise, dinleri fiyasko ile sonu&ccedil;lanır. Eğer o dine GER&Ccedil;EKTEN inanmıyorsanız ve diğer insanlar &uuml;zerinde derin, g&uuml;&ccedil;l&uuml;, hakiki bir etkisi olmadığını g&ouml;r&uuml;yorsanız, belki de en iyisi onu doğa ile teknolojinin arasındaki m&uuml;cadeleye karıştırmamaktır.</p>
+
+<p><strong>31. ( Paragraf 189 )</strong> B&ouml;yle bir son teşebb&uuml;s&uuml;n edildiğini farz edelim. Muhtemelen, end&uuml;stri sistemi az &ccedil;ok aşamalı ya da azar azar bir bi&ccedil;imde yok edilebilir. (bkz. 4-167. paragraflar ve not 4)</p>
+
+<p><strong>32. ( Paragraf 193 )</strong> Devrimin, end&uuml;stri sisteminin bir dereceye kadar aşamalı ve acısız par&ccedil;alanması ile sonu&ccedil;lanabilecek, teknolojiye karşı etkili değişim hareketlerinden oluşması bile m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r, (zayıf bir olasılık) ama bu ger&ccedil;ekleşirse &ccedil;ok şanslı sayılırız. Teknolojik olmayan bir topluma ge&ccedil;işin &ccedil;ok zor, g&uuml;&ccedil;l&uuml;kler ve felaketler ile dolu olacağı bellidir.</p>
+
+<p><strong>33. ( Paragraf 195 )</strong> Bir toplumun ekonomik ve teknolojik yapısı, sokaktaki adamın nasıl yaşayacağını belirlemede politik yapısından &ccedil;ok daha &ouml;nemlidir. (bkz. 95-119. paragraflar ve not 16, 18)</p>
+
+<p><strong>34. ( Paragraf 215 )</strong> Bu a&ccedil;ıklama bizim &ouml;zel anarşizm anlayışımız ile ilgilidir. &Ccedil;ok &ccedil;eşitli sosyal davranışlara &ldquo;anarşist&rdquo; de&shy;nilmiştir ve kendilerini anarşist olduğunu d&uuml;ş&uuml;nen bir &ccedil;ok kimse, paragraf 215&rsquo;teki a&ccedil;ıklamamızı kabul etmeyebilir. Bu arada, şiddete başvurmayan bir anarşist hareket de vardır ve &uuml;yeleri b&uuml;y&uuml;k olasılıkla FC&rsquo;yi anarşist olarak kabul etmezler ve FC&rsquo;nin şiddet i&ccedil;eren metotlarını onaylamazlar.</p>
+
+<p><strong>35. ( Paragraf 219 )</strong> Bir &ccedil;ok solcuyu duydukları kin harekete ge&ccedil;irir, ama bu kin muhtemelen, g&uuml;&ccedil; i&ccedil;in duyulan, tatmin ol&shy;mayan bir ihtiyaca d&ouml;n&uuml;ş&uuml;r.</p>
+
+<p><strong>36. ( Paragraf 229 )</strong> Toplumumuzda, (bug&uuml;nk&uuml; halleri ile) bu HAREKETLERDEN yana olan birini kastettiğimizi anlamak &ouml;nemlidir. Kadınların, eşcinsellerin, vs&hellip; eşit haklara sahip olması gerektiğine inanan bir kişinin mutlaka solcu olması ge&shy;rekmez. Toplumumuzda var olan; feminizm, eşcinsel hakları, vs&hellip; hareketleri solculuğa &ouml;zg&uuml; bir ideolojik ton taşırlar ve eğer biri &ouml;rneğin kadınların eşit haklara sahip olması gerektiğini savunuyorsa, bu mutlaka o kişinin feminizm hareketinin de bir savunucusu olması gerektiğini g&ouml;stermez.</p>
+
+<p><strong>Not:</strong> Eğer telif hakları sorunu, bu uzun alıntının yayınlanmasını engellerse, l&uuml;tfen Not 16&rsquo;yı şu şekilde değiştiriniz.</p>
+
+<p><strong>16. ( Paragraf 95 )</strong> Amerikan kolonileri, İngiliz egemenliği altında iken, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n, Amerikan Anayasası&rsquo;nın y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe girme&shy;sinden sonra olduğundan daha az sayıda ve daha az etkili bir yasal teminatı vardı, yine de end&uuml;stri &ouml;ncesi Amerika&rsquo;sında, Bağımsızlık Savaşı&rsquo;nın hem &ouml;ncesinde, hem de sonrasında, bu &uuml;lkede End&uuml;stri Devrimi&rsquo;nin yaşanmasından sonra olduğundan daha fazla kişisel &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k vardı. Hugh Davis Graham ve Ted Robert Gurr tarafından yayına hazırlanmış Roger Lane&rsquo;in &ldquo;Amerika&rsquo;da Şiddetin Tarihi ve Karşılaştırmalı Perspektifler&rdquo; kitabının 12. b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde, end&uuml;stri &ouml;ncesi Ameri&shy;ka&rsquo;sında, sokaktaki adamın nasıl bug&uuml;n olduğundan daha fazla bağımsızlığı ve &ouml;zerkliği olduğu ve end&uuml;stri s&uuml;recinin doğal olarak nasıl kişisel &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n kısıtlanmasına yol a&ccedil;tığı a&ccedil;ıklanıyor.</p>
+