Arşiv tarihçesi Jasper Bernes — Komünizasyon Tarihi: Bütün Bölümler

summaryrefslogtreecommitdiff
blob: 6cc7c4b98636174ff7d564cdd20e76deb5a4c248 (plain)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
299
300
301
302
303
304
305
306
307
308
309
310
311
312
313
314
315
316
317
318
319
320
321
322
323
324
325
326
327
328
329
330
331
332
333
334
335
336
337
338
339
340
341
342
343
344
345
346
347
348
349
350
351
352
<h4><strong>Kom&uuml;nizasyon Hakkında Bazı Hikayeler</strong></h4>

<p>1968&rsquo;den bu yana gelişen &ldquo;kom&uuml;nizasyon&rdquo; teorisi &uuml;zerine bir dizi yazı yazmak istiyorum, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bana &ouml;yle geliyor ki bu terime ve arzuya anlaşıldığından &ccedil;ok daha fazla ilgi var. Kelimenin maruz kaldığı istismarın bir&ccedil;ok nedeni olmakla birlikte, en &ouml;nemlisi, t&uuml;rediği yer olan Fransa&rsquo;da &ldquo;kom&uuml;nizasyon&rdquo; ilk başta hi&ccedil;bir zaman bir eğilimi veya tutarlı bir teoriyi adlandırmaya hizmet etmemiştir. Basit&ccedil;e, gevşek bir şekilde birbirine bağlı kom&uuml;nist projeler ağının kom&uuml;nist devrim vizyonlarını a&ccedil;ıklamak i&ccedil;in kullandıkları bir sanat terimiydi.</p>

<p><em>Courant communisateur </em>&ndash; kom&uuml;nizeleştirici eğilim ya da kom&uuml;nizer akım &ndash; terimi bu gruplara geriye d&ouml;n&uuml;k olarak uygulanmaya başladığında bile, bir&ccedil;ok kişi bu terimi sorgulamış ve kullanımına direnmiştir; bu terimin, d&uuml;nyada şimdi ve burada var olabilen kom&uuml;nizasyon savunucularını kom&uuml;nizasyon pratiği yapanlarla, yani hen&uuml;z var olmayan insanlarla bir araya getirdiğine dikkat &ccedil;ekmiştir.</p>

<p>B&ouml;yle bir kavramı tek bir yazar veya metinle ilişkilendirmek tehlikeli bir şekilde şeyleştiricidir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu metinlerin &ccedil;oğu ortaklaşa yazılmış, d&uuml;zenlenmiş, tartışılmıştır ve genellikle ilk olarak imzasız bi&ccedil;imlerde dolaşıma sokulmuştur. Bununla birlikte, Gilles Dauv&eacute;&rsquo;nin 1969&rsquo;da konsey-kom&uuml;nisti grup <em>Informations et Correspondances Ouvi&egrave;res</em>&lsquo;in yaptığı ulusal toplantı i&ccedil;in yazdığı ve Paul Mattick ile tartışmayı ama&ccedil;layan Ultra-Sol İdeoloji &Uuml;zerine [&ldquo;Sur l&rsquo;ideologie ultra-left&rdquo;] başlıklı makalesinin ufuk a&ccedil;ıcı bir katkı sunduğunu s&ouml;yleyebiliriz. Daha sonra Paris&rsquo;teki kitap&ccedil;ı ve buluşma yeri La Vieille Taupe [Eski K&ouml;stebek] bu makaleyi &rdquo; Ultra-Solun Eleştirisine Katkı&rdquo; adıyla yeniden yayınlayacaktır. Dauv&eacute; bu makaleyi 70&rsquo;lerin başında <em>Le mouvement communiste</em>&lsquo;de yayınlanmak &uuml;zere yeniden ele alacaktı; bu makale kom&uuml;nizasyon teorisinin detaylandırıldığı ilk yayındı. O zamanlar Situasyonist Enternasyonal&rsquo;in ve dolayısıyla ultra-solun ABD&rsquo;deki yayıncısı olan Fredy Perlman, bu makaleleri <em>Eclipse and Reemergence of the Communist Movement</em> (Kom&uuml;nist Hareketin G&uuml;neş Tutulması ve Yeniden Ortaya &Ccedil;ıkışı) adlı kitap altında bir araya getirmiştir. Bu ilk noktadır: kom&uuml;nizasyon bir eleştiri olarak ortaya &ccedil;ıkar ve eleştiri, nesnesi anlaşılmadan ger&ccedil;ekten anlaşılamazdır, bu nedenle kom&uuml;nizasyon dok&uuml;manlarının &ccedil;oğu 19. y&uuml;zyıldan itibaren t&uuml;m iş&ccedil;i hareketinin hikayesinin yeniden anlatılmasını i&ccedil;ermektedir.</p>

<p>Size kom&uuml;nizasyonun ne olduğunu tam olarak anlatmadım &ccedil;&uuml;nk&uuml; <em>ilk başta</em> onu anlamanın en iyi yolunun bir problemin, bir ortamın ve bir konjonkt&uuml;r&uuml;n &uuml;r&uuml;n&uuml; olarak g&ouml;rmek olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum, bu da sonunda <em>teori </em>olarak kendi başına ayakta durabilecek kadar soyut hale gelecektir. Ancak bu tarih olmadan teoriyi anlamak m&uuml;mk&uuml;n değildir; bu tarih, kom&uuml;nizasyona bir dizi farklı şekilde yaklaşmamızı sağlayacaktır.</p>

<p><strong>1. Sentez</strong></p>

<p>Kom&uuml;nizasyon her şeyden &ouml;nce sadece bir eleştiri değil, eleştirel bir sentezdir; konsey kom&uuml;nizminde, yani Hollanda-Almanya ultra solunda bulunan devrim teorisinin, Amadeo Bordiga&rsquo;nın ve o zamana kadar b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de ayrıldığı İtalyan kom&uuml;nist solunun fikirleriyle bir araya getirilerek hem <em>konseyciliğe </em>hem de <em>Bordigizme </em>karşı yeni bir teorik yapı oluşturulduğu bir t&uuml;r geri d&ouml;n&uuml;ş&uuml; olmayan fikir kimyasıdır. Bu sentezin ilk anı, konseyciliğin ana Fransız organında yayınlanan ve yaşayan en &ouml;nemli konsey kom&uuml;nistine y&ouml;neltilen, az &ouml;nce adı ge&ccedil;en metindir. Hollanda-Alman ultra-solu kom&uuml;nist devrimi formsal, iş&ccedil;ilerin &ouml;zy&ouml;netiminin ekonominin tamamını kontrol edecek şekilde genişletilmesi olarak kavrarken, Bordiga ve yandaşları kom&uuml;nizmin i&ccedil;eriğine, mantıksal ve aksiyomatik tanımına dikkat &ccedil;ekmektedir:</p>

<blockquote>
<p>[Konsey kom&uuml;nistlerinin] iş&ccedil;i &ouml;zy&ouml;netimi teorisini reddeden Bordigizm, Tro&ccedil;kistlerin ve <em>Socialisme ou Barbarie</em>&lsquo;nin yaptığı gibi b&uuml;rokrasiyi değil, &uuml;retim ilişkilerini &ouml;n plana &ccedil;ıkararak Rus [SSCB] ekonomisinin en keskin eleştirilerinden birini yapar. Bordigist basına g&ouml;re devrim, değer ve m&uuml;badele yasasının yıkılmasından ibaret olmalıdır. [<em>Rupture dans la theorie de la r&eacute;volution: Textes 1965-75</em><em>]</em></p>
</blockquote>

<p>Bu makalede kom&uuml;nizasyon terimi kullanılmamıştır, ancak sentez tarafından ima edilmiştir ve kom&uuml;nizasyon adı altında takip eden her şey bu sentezin bir uzantısı olarak d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lebilir.</p>

<p>Sentezlenen nedir? Bordigizm ve konseycilik, ancak bu kesin değildir. Dauv&eacute;, konseycilikten <em>proleter &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme</em> konusundaki ısrarını, teori olarak proleter sınıf m&uuml;cadelesine olan radikal bağlılığını korumaktadır. Ancak eleştirinin ima ettiği &uuml;zere bu yeterli değildir. Sadece iktidarı ele ge&ccedil;irmek yeterli olmayacaktır, bu sadece bir form meselesi değil, bir i&ccedil;erik meselesidir. İş&ccedil;ilerin 68&rsquo;de kısmen yaptığı gibi, konseyler kurmak ve fabrikaları ele ge&ccedil;irmek yeterli değildir. Ele ge&ccedil;irilen iktidarla da bir şeyler yapmak zorundasınız ve 1968&rsquo;de ger&ccedil;ekleşmeyen ve onunla ilişkili ultra-sol grupların, Socialisme ou Barbarie, Situationist International, ICO ve daha geniş ultra-sol canlanmanın diğer yıldızlarının a&ccedil;ıklayamadığı şey budur.</p>

<p>Bu i&ccedil;erik nedir? Dauve i&ccedil;in kom&uuml;nizmle &ouml;zdeş olan, değer ve m&uuml;badelenin yok edilmesidir. Bir noktada bu tanımın nasıl yetersiz kaldığını ve kom&uuml;nizasyon teorisi i&ccedil;in nasıl sorunlar yarattığını g&ouml;stermeyi umuyorum, ancak &ouml;ncelikle Bordigist literat&uuml;re aşina okuyucular i&ccedil;in bu ifadenin kestirme olduğunu ve olduk&ccedil;a somut bir şeye atıfta bulunduğunu belirtmek gerekir &mdash; para, &uuml;cret veya diğer mekanizmalar kullanılmadan malların doğrudan dağıtımı. Aksi takdirde, kom&uuml;nizmin i&ccedil;eriğini tanımlayan ifade basit&ccedil;e başka bir formalizmdir &mdash; bir formun yok edilmesi nasıl kom&uuml;nizmin i&ccedil;eriği olabilir?</p>

<p>S&ouml;z konusu olan devrimci &ouml;rg&uuml;tlenmenin pratik sorunlarıydı. Bordiga, kom&uuml;nist devrim i&ccedil;in bu t&uuml;r &ouml;nlemlerin &ouml;nemi hakkında ve Rusya&rsquo;da işlediğini d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; devlet kapitalizminin bir eleştirisi olarak uzun uzun yazmıştı. Bu bizi bu yazarlar i&ccedil;in son noktaya getiriyor: eleştirel Marksist kelime dağarcığı, kom&uuml;nizasyon teorisinde, aynı zamanda kom&uuml;nizmin bir tanımıdır. Marx&rsquo;tan miras kalan değer kategorisinde, kom&uuml;nizmin (tersine &ccedil;evrilmiş) &ccedil;ekirdek tanımını buluruz. Bordiga&rsquo;nın SSCB eleştirisinde, kom&uuml;nizm olarak bir devrim teorisi. Sentez, kom&uuml;nizmi doğrudan Marx&rsquo;ın ekonomi politik eleştirisinin kategorilerine benzersiz ve eşi g&ouml;r&uuml;lmemiş bir şekilde bağlar. [Devam edecek.]</p>

<h4><strong>Başarısızlık</strong></h4>

<p>Kom&uuml;nizasyon hakkında s&ouml;ylemek istediğim diğer şeyi &ouml;nceki yazımda zaten ima etmiştim ancak bu kendi a&ccedil;ıklamasını hak etmiştir. Kom&uuml;nizasyon, 68&rsquo;in devrimci dalgasının d&uuml;ş&uuml;ncesi olduğu i&ccedil;in değil, 68&rsquo;in <em>başarısızlığını </em>ve &ouml;zellikle de onun &ouml;ne &ccedil;ıkardığı teorileri en &ccedil;ok kabul etmeye &ccedil;alışan d&uuml;ş&uuml;nce olduğundan bizim i&ccedil;in g&uuml;ncelliğini koruyor. Bu ABD&rsquo;li okurlara biraz g&uuml;&ccedil; gelecektir, ya da en azından benim i&ccedil;in &ouml;yleydi, &ccedil;&uuml;nk&uuml; biz Mayıs 68&rsquo;i ve onun k&uuml;resel tamamlayıcısını bir t&uuml;r yengi, ne bir zafer ne de bir doruk noktası, ama geleceğe a&ccedil;ılan bir kapı ya da en azından Maoist d&ouml;nem Godard filmleri gibi biraz utan&ccedil; verici olsa da seksi ve eğlenceli olarak d&uuml;ş&uuml;nmeye alışkınız.</p>

<p>Kom&uuml;nizasyon eğilimi ilgin&ccedil;tir &ccedil;&uuml;nk&uuml; 1968&rsquo;i başından beri bir <em>başarısızlık </em>olarak g&ouml;rm&uuml;şt&uuml;r ve aslında o g&uuml;n&uuml;n en ileri teorisi olan <em>Sit&uuml;asyonist Enternasyonal</em>&lsquo;in son aşamasını test etmiş ve &ccedil;aresizce yetersiz bulmuştur. Katılarak ve katılımlarının sonu&ccedil;ları &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;nerek &ouml;ğrendikleri gibi, bu &ldquo;72-74&rsquo;te s&ouml;nen bir şok dalgasının zirvesiydi.&rdquo; Ancak g&ouml;r&uuml;n&uuml;şe g&ouml;re bu bilginin bir bedeli vardı ve 70&rsquo;lerdeki eğilimin tarihi, solun geri kalanı kayıtsızca ilerlerken katılımcıların izole edici bir pesimizmin ağırlığıyla m&uuml;cadele ettiğini g&ouml;steriyor. Kendisini g&ouml;rkemli yeni bir hareketin başında g&ouml;rm&uuml;yordu ya da bize bırakılan dok&uuml;manlarda &ouml;yle g&ouml;r&uuml;n&uuml;yordu; bunun yerine, pratikte &uuml;stesinden gelme girişimleri aşağı yukarı yeni taktik repertuarımız ve stratejik ufkumuz olduğundan, ancak şimdi teoride &ccedil;&ouml;z&uuml;lmekte olan bir dizi şaşırtıcı bilmeceyle karşı karşıyaydı. Bu d&uuml;ş&uuml;ncenin bug&uuml;n bizim i&ccedil;in hala canlı olmasının, oysa 1968&rsquo;in diğer &uuml;r&uuml;nlerinin Althusserci karatahta diyagramlarında b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de steril egzersizler olmasının nedeni budur. Burada, 1970&rsquo;lerin sonunda bu d&ouml;nem &uuml;zerine yazılmış bir d&uuml;ş&uuml;nceden, bu eleştirinin eşsiz tadını veren uzun bir pasaj alıntılıyorum:</p>

<blockquote>
<p>Patlama, sanayileşmiş d&uuml;nyanın en modern sekt&ouml;rlerinde ya da en zor durumda olanlarda değil, &ouml;nceki yirmi yıldaki canlanmanın ulusal koşullara en az uyum sağladığı sekt&ouml;rlerde ger&ccedil;ekleşmiştir. 1954 ve 1974 yılları arasında Fransız n&uuml;fusu i&ccedil;inde &uuml;cretli &ccedil;alışanların oranı %62&rsquo;den %81&rsquo;e y&uuml;kseldi (bu artış &ouml;zellikle yeni orta sınıfları oluşturan &ccedil;alışanları, teknisyenleri ve orta d&uuml;zey y&ouml;neticileri etkiledi). Şiddetli iş&ccedil;i talepleri ile anti-otoriter, baskı karşıtı &ouml;ğrenci isteklerinin birleşmesine tanık olduk ve bu birleşim kısa s&uuml;rede yeni orta sınıfların b&uuml;y&uuml;k bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;ne yayıldı. Hareket aynı zamanda k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n bir emanet kasası oluşturması ve yaratıcılığın karşıtı olması nedeniyle k&uuml;lt&uuml;r karşıtıydı. B&ouml;ylece 1914-18 yıllarında ortaya &ccedil;ıkan sanat ve k&uuml;lt&uuml;r karşıtlığını yeniden canlandırdı.</p>
</blockquote>

<blockquote>
<p>Mayıs 68, bir tarafta sendikalar ve partiler, diğer tarafta ise &ccedil;ok sayıda iş&ccedil;i arasındaki bir b&ouml;l&uuml;nmeden &ccedil;ok daha fazlasıydı. Aynı zamanda, pratikte sosyal bir &ccedil;&ouml;k&uuml;ş&uuml;n yokluğunda, eylemden &ccedil;ok ifade olarak ortaya &ccedil;ıkan bir varoluş talebiydi. İnsanlar iletişim kurmak, konuşmak, yapılamayanı s&ouml;ylemek istiyordu. Ge&ccedil;mişin reddi kendisine bir i&ccedil;erik ve dolayısıyla bir şimdiki zamanı vermeyi başaramadı. &ldquo;Arzularımın ger&ccedil;ekliğine inanıyorum&rdquo;, &ldquo;Kaldırım taşlarının altında, kumsalda&rdquo; sloganları farklı bir olasılığa g&ouml;nderme yapıyordu, ancak bu olasılığın m&uuml;mk&uuml;n olabilmesi i&ccedil;in bir devrim gerekiyordu. Devrimin yokluğunda bu talep ancak bir adaptasyon ya da deliliğe d&ouml;n&uuml;şebilirdi. Mayıs ayının temaları, 19. y&uuml;zyıl su&ccedil;luluğunun yerine hazzın zorunluluğunu koyan vaazlar bi&ccedil;imini aldı.</p>
</blockquote>

<blockquote>
<p>Ger&ccedil;ekten de, zayıf bir azınlık dışında, iş&ccedil;iler, burjuvazi, &ldquo;protestocuların&rdquo; &ccedil;oğu ve Devlet, kısacası herkes, sanki herkesin daha ileri gitmesini yasaklayan bir &ldquo;&ouml;rt&uuml;l&uuml; anlaşma&rdquo; varmış gibi davrandı. Sınırlarının g&ouml;stergesi: insanlar bir devrim yapmaya cesaret edemediler, hatta istemediler, hatta başlamadılar bile. G&uuml;&ccedil; g&ouml;stergesi: insanlar s&ouml;zde bir devrimin politik oyununu reddettiler, &ccedil;&uuml;nk&uuml; ger&ccedil;ek bir devrim ancak b&uuml;t&uuml;nsel bir şey olabilirdi. Gay-Lussac caddesinde bile şiddet, 1914&rsquo;ten &ouml;nceki iş&ccedil;i sınıfı şiddetinin ya da Otuzlu yıllarda ABD&rsquo;de g&ouml;r&uuml;len şiddetin bu yakasında kaldı. İş&ccedil;iler ve sendikalar arasındaki &ccedil;atışmalar, &ouml;rneğin 1947&rsquo;de Renault&rsquo;da olduğu gibi, ge&ccedil;mişte olduğundan daha az acımasızdı.</p>
</blockquote>

<blockquote>
<p>1968&rsquo;de fabrikalarda 1936&rsquo;daki şenlik havasına pek rastlanmıyordu. İnsanlar daha da ileri gidebilecek bir şeylerin olduğunu hissediyor ama bunu yapmaktan ka&ccedil;ınıyorlardı. H&acirc;kim olan ciddiyet atmosferi, sendikalara karşı bir &ouml;fkeyle birleşmişti; sendikalar ancak tabanın davranışları sayesinde kontrol&uuml; ellerinde tutabildikleri i&ccedil;in uygun bir g&uuml;nah ke&ccedil;isi olarak g&ouml;r&uuml;l&uuml;yorlardı. Neşe başka yerlerdeydi, sokaklardaydı. Bu nedenle Mayıs 68, takip eden yıllarda devrimci bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml; ne yeniden &uuml;retebildi ne de buna yol a&ccedil;abildi. Hareket, en &ouml;ld&uuml;r&uuml;c&uuml; y&ouml;nlerinin n&ouml;tralize edilmesinden beslenen bir reformizm yarattı. Tarih yemeği ikinci kez dolaştırmaz.</p>
</blockquote>

<p>Bu &ldquo;&ouml;rt&uuml;l&uuml; anlaşma&rdquo;nın bilgisi, 1968&rsquo;in sendikalar tarafından ihanete uğramadığı, devlet tarafından yenilgiye uğratılmadığı ya da reaksiyonerler tarafından zayıflatılmadığı, ancak i&ccedil;ten i&ccedil;e oyulduğu ger&ccedil;eğinin bilgisi, &ouml;zellikle de herkes her şeyin y&uuml;kselişte olduğunu g&ouml;rmekte ısrar ederken, kendilerini doğudan gelen r&uuml;zgarla ufka doğru s&uuml;r&uuml;klendiklerini hayal ederken, taşınması zor bir ağırlıktı. İşte kendi zamanlarının m&uuml;cadelelerinde başkalarının g&ouml;remediği şeyleri g&ouml;rebiliyorlardı:</p>

<blockquote>
<p>Tuhaf bir şekilde, insanların y&ouml;netimden bu kadar &ccedil;ok bahsettiği bir d&ouml;nemde, iş&ccedil;ilerin kendilerini t&uuml;m grev y&ouml;netiminden soyutladıkları g&ouml;r&uuml;ld&uuml;. Fabrikaların kontrol&uuml;n&uuml;n sendikalara bırakılması bir zayıflık g&ouml;stergesiydi ama aynı zamanda sorunun başka bir yerde olduğunun bilincinde olduklarının da g&ouml;stergesiydi. Beş yıl sonra, 1973&rsquo;te, Laval&rsquo;daki b&uuml;y&uuml;k bir grevde, iş&ccedil;iler &uuml;&ccedil; hafta boyunca fabrikayı tamamen, basit&ccedil;e terk ettiler. Hakkında &ccedil;ok şey s&ouml;ylenen &ldquo;de-politizasyon&rdquo; gibi, şirkete, işe ve yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmesine y&ouml;nelik bu ilgi kaybı da ikirciklidir ve başka her şeyle ilişkilendirilmeden yorumlanamaz. Kom&uuml;nizm 1968&rsquo;de kesinlikle mevcuttu, ama sadece rahatlatıcı bir şekilde, olumsuz olarak. 1968&rsquo;de Nantes&rsquo;ta ve daha sonra Barselona (1971) ya da Quebec&rsquo;teki (1972) SEAT&rsquo;ta, grevciler b&ouml;lgeleri ya da şehirleri ele ge&ccedil;irecek, radyo istasyonlarını ele ge&ccedil;irmeye kadar gidecek, ancak hi&ccedil;bir şey yapmayacaklardı: proleterlerin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi &ldquo;m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r, ancak aynı zamanda &ouml;rg&uuml;tleyecek hi&ccedil;bir şeyleri yoktur&rdquo; (Th&eacute;orie communiste, n&deg; 4, 1981, syf. 21).</p>
</blockquote>

<p>Geriye d&ouml;n&uuml;p bakıldığında, diğerleri deli gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;rken onlar aklı başında g&ouml;r&uuml;n&uuml;yorlar, ancak sordukları sorular o kadar basit ve pratikti ki, başka kimsenin bunu yapmamış olması şaşırtıcıdır. Eğer kom&uuml;nizm basit&ccedil;e iş&ccedil;ilerin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi ise, iş&ccedil;iler neden ellerinin altında hazır olanı ele ge&ccedil;irmediler? Devrimin pratik meselelerine karşı bu kayıtsızlık nedendir?</p>

<blockquote>
<p>&ldquo;Que faire ?&rdquo; başlıklı broş&uuml;r, yaklaşık 100.000 adet basılarak dağıtılmış, hareketin daha ileri gitmesi, hatta sadece devam etmesi i&ccedil;in yapılması gerekenleri &ouml;nermiştir: Grevin toplumun farklı bir şekilde işlemesini sağlama kapasitesini g&ouml;sterebilmesi i&ccedil;in kapitalist mantıktan kopan bir dizi basit &ouml;nlem almak; ulaşım, sağlık, gıda hizmetlerinin &uuml;cretsiz olarak sağlanması, dağıtım merkezlerinin kolektif y&ouml;netimi, &ouml;demelere (kira, vergiler, faturalar) karşı grev yoluyla sosyal ihtiya&ccedil;ları karşılamak (bir &ccedil;ıkmazın &uuml;r&uuml;n&uuml; olan şiddetten endişe duyan kararsızları ve orta sınıfı bir araya getirecek); ve burjuvazi ve devletin işe yaramaz olduğunu g&ouml;stermek.</p>
</blockquote>

<blockquote>
<p>Kom&uuml;nizm 1968&rsquo;de sadece bir vizyon olarak mevcuttu. Sendikalara d&uuml;şman olan iş&ccedil;iler bile bir sonraki adımı atmadılar, aralarındaki devrimci unsurlar kuraldan ziyade istisnaydı. Zayıflığın bir başka kanıtı da Mayıs sonunda Charl&eacute;ty&rsquo;de d&uuml;zenlenen mitingin yarattığı kafa karışıklığıydı. Charl&eacute;ty, sosyal hareketin devlet iktidarı d&uuml;zeyinde genişletilmesi yoluyla daha ileri gitmeye y&ouml;nelik politik bir girişimdi. Charl&eacute;ty bir&ccedil;ok solcunun, aynı zamanda sendikaların solunun (&ouml;zellikle CFDT&rsquo;nin) ve son zamanlarda insanların ulusal kahraman yapmak istedikleri bir &uuml;nl&uuml;n&uuml;n, solun De Gaulle&rsquo;&uuml;n&uuml;n, Mend&egrave;s-France&rsquo;ın bulunduğu yerdi. Charl&eacute;ty, &ldquo;Mayıs hareketinin&rdquo; kanıtladığı bilincin ve politik ger&ccedil;ek&ccedil;iliğin zirvesiydi. Bir tarafta r&uuml;ya: konseyler. Diğer yanda ger&ccedil;ek : bir&ccedil;oklarının kendilerini Mend&egrave;s-Kerensky&rsquo;ye karşı Lenin&rsquo;in rol&uuml;n&uuml; oynarken g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; ger&ccedil;ek bir reform h&uuml;k&uuml;meti. Bug&uuml;n buna g&uuml;l&uuml;mseyebiliriz ama Mend&egrave;s&rsquo;in &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; başarılı olsaydı, pek &ccedil;ok protestocu bunu destekleyecekti. Bir yıl sonra, La Vieille Taupe ile birlikte Mayıs 68&rsquo;in devrimci kapsamını hatırlatan bir broş&uuml;r hazırlayan iki gen&ccedil; iş&ccedil;i, &ldquo;Charl&eacute;ty&rsquo;yi unutmayacağız&rdquo; dedi. 1981 yılında sosyalist bir cumhurbaşkanı olan Mitterand&rsquo;ın se&ccedil;ilmesi Charl&eacute;ty&rsquo;nin umutlarını nihayet ger&ccedil;ekleştirecekti.&rdquo;</p>
</blockquote>

<p>Yine, başkalarının basit&ccedil;e sormayacağı sorular soruyorlar. Ayrıca, benim g&ouml;r&uuml;ş&uuml;me g&ouml;re, kom&uuml;nizasyon eğilimine dahil olan yazarlar bu &ldquo;&ouml;rt&uuml;k anlaşma&rdquo; hakkındaki anlayışlarını tam olarak geliştirmemişlerdir. Bunu g&ouml;rd&uuml;ler, fark ettiler, teori i&ccedil;in bazı &ccedil;ıkarımlarına dikkat &ccedil;ektiler, ancak bu &ccedil;ıkarımları hi&ccedil;bir şekilde tam olarak &ccedil;&ouml;zmediler, ikna edici bir arg&uuml;man haline getirmediler. Aslında, benim g&ouml;r&uuml;ş&uuml;me g&ouml;re b&ouml;yle bir arg&uuml;man ancak 2000&rsquo;li ve 2010&rsquo;lu yıllarda, kom&uuml;nizasyon teorisinin ikinci d&ouml;neminde ortaya &ccedil;ıkmıştır. Ancak bu s&uuml;rekliliğin nedeni, teoride olduğu kadar tarihte de ger&ccedil;ek d&uuml;nyada bir s&uuml;rekliliğe işaret ediyor. Teoride olup da pratikte olmayan hi&ccedil;bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m yoktur, en azından &ouml;nemli olan herhangi bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m.&nbsp; Kom&uuml;nizasyon bir tema olarak geri d&ouml;ner, 1970&rsquo;lerle birlikte basit&ccedil;e ortadan kalkmaz, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu akımın 1968&rsquo;de tanımladığı sorunsal, sonraki her m&uuml;cadelede kendini yeniden dayatmaya devam eder ve b&ouml;ylece daha iyi bir yanıtı yeniden form&uuml;le etme girişimini davet eder.</p>

<p>Az &ouml;nce alıntıladığım, Dauv&eacute;&rsquo;nin de dahil olduğu ama aynı zamanda Mouvement Communiste (Eclipse and Reemergence olarak bildiğimiz) i&ccedil;in yazdığı makalelerin bir eleştirisini sunan La Banquise kolektifi tarafından hazırlanan &ldquo;Ge&ccedil;mişimizi yeniden toplamak&rdquo; başlıklı belgede sorunsal, kabul ve reddin ilgin&ccedil; bir karışımı olarak ifade ediliyor:</p>

<blockquote>
<p>Kitlesel greve gitme iradesinde bir reddediş yatıyordu; bu grevi y&uuml;r&uuml;tme bi&ccedil;iminde, &ouml;zellikle de grevi sendikalara bırakma ve sonunda onlar grevi başarısızlığa uğrattığında onlara karşı isyan etme bi&ccedil;iminde ise bir kabulleniş yatıyordu.</p>
</blockquote>

<p>Bu kabul ve red karışımını, reform, ens&uuml;reksiyon, sosyal hareket ve devrim kavramlarımızı alt&uuml;st eden 50 yılın en &ouml;nemli m&uuml;cadelelerinde g&ouml;r&uuml;yorum. Bu yazının bu sorunsalın t&uuml;m cevabını &ouml;zetlemesi m&uuml;mk&uuml;n değil &mdash;bu başka bir g&uuml;n&uuml;n ya da resmi bir makalenin konusu&mdash; ve elbette k&uuml;resel 68&rsquo;de hala cevapsız kalan &ccedil;ok şey var, ancak b&ouml;yle bir anın bıraktığı &ccedil;ıkmazların pratik olarak aşılmasıyla cevaplanabilecek &ccedil;ok şey var.</p>

<p>Yine de La Banquise&rsquo;in 68&rsquo;in sunduğu gizemi a&ccedil;ıklamaya &ccedil;alışmadan hemen &ouml;nce 1981 tarihli <em>Theorie Communiste</em>&lsquo;ten alıntı yapması benim i&ccedil;in ilgi &ccedil;ekici ve daha fazlasını s&ouml;yleyebilmek i&ccedil;in bu grupların i&ccedil; i&ccedil;e ge&ccedil;mişliği hakkında biraz daha bilgi sahibi olmam gerekiyor. Bu &ouml;nemli &ccedil;&uuml;nk&uuml; TC, Gilles Dauv&eacute;&rsquo;den farklı bir ifade geliştirerek, bana g&ouml;re bu muammaya olası bir yanıt vermeye başlamıştır, ancak bunu en iyi yapan yazıların &ccedil;oğu 2000&rsquo;li yıllara veya daha sonrasına aittir.</p>

<blockquote>
<p>Yapılan t&uuml;m teorilerde az ya da &ccedil;ok yer bulan devrimin kavranışına ilişkin t&uuml;m g&uuml;ncel sorunlar, proletaryanın artık Kapital&rsquo;e kapitalist &uuml;retim tarzı i&ccedil;inde olanla karşı &ccedil;ıkamayacağı, daha doğrusu devrimi var olanın zaferi haline getiremeyeceği ger&ccedil;eğinden kaynaklanmaktadır&hellip; (Th&eacute;orie Communiste, n&deg; 4, 1981, syf. 37)</p>
</blockquote>

<p>Bu gnomik bir form&uuml;lasyondur ve Theorie Communiste bu form&uuml;l&uuml; geliştirdik&ccedil;e daha da netleşecektir. Ancak a&ccedil;ık ovaya ge&ccedil;mek istiyorsak, o Alpleri aşmamız gerekecektir. Bunu başka bir yazıya bırakıyorum.</p>

<h4><strong>Kataliz&ouml;r</strong></h4>

<p>Belirtildiği gibi, Gilles Dauv&eacute; ve diğerlerinin geliştirdiği kom&uuml;nizasyon teorisi, Amadeo Bordiga&rsquo;nın fikirleri aracılığıyla ultra solun (burada esas olarak konsey kom&uuml;nizmine atıfta bulunuyor) bir eleştirisini sunmaktadır. Bunu bir sentez, yeni bir devrim teorisinin &uuml;retimi olarak tanımladım. Bu sentez, Situasyonist Enternasyonal gibi &ouml;nemli bir kataliz&ouml;r&uuml;n varlığı olmadan ger&ccedil;ekleşemezdi.</p>

<p>Ama &ouml;ncelikle, biraz arka plan anlatısı. Bordiga ile konsey kom&uuml;nizmi arasında yukarıda anlatılan &ccedil;atışma, kısmen savaşın bitiminden hemen sonra Tro&ccedil;ki&rsquo;nin D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; Enternasyonal&rsquo;inden ayrılanlar tarafından başlatılan ultra sol fikirlerin enternasyonal canlanışı sayesinde m&uuml;mk&uuml;n oldu. Fransa&rsquo;da <em>Socialisme ou Barbarie</em> grubu, ABD&rsquo;de CLR James&rsquo;in Johnson-Forrest Eğilimi etrafındaki &ccedil;evre ve İtalya&rsquo;da daha sonra <em>operaismo </em>ile ilişkilendirilen yazarlar, 1950&rsquo;ler ve 1960&rsquo;lar boyunca Tro&ccedil;ki&rsquo;nin SSCB&rsquo;ye ilişkin a&ccedil;ıklamasını reddederek &mdash;b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de &ldquo;devlet kapitalizmi&rdquo; tezi etrafında birleştiler&mdash; spontanlığa ve iş&ccedil;ilerin &ouml;z-etkinliğine &ouml;zel bir vurgu yaptılar.</p>

<p>Bu d&ouml;nemde sermayenin, Taft-Harley&rsquo;in ve Marshall Planı&rsquo;nın zaferi, bize o d&ouml;nemde deneyimlendiğinden daha b&uuml;t&uuml;nsel g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Avrupa&rsquo;da, M&uuml;ttefiklerin zaferi i&ccedil;in elzem olan kom&uuml;nist partizanlar Fransa, Yunanistan, İtalya ve Bel&ccedil;ika&rsquo;nın kontrol&uuml;n&uuml; ele ge&ccedil;irerek savaştan &ccedil;ıkmış, kitlesel grevler ve diğer iş&ccedil;i eylemleri y&uuml;kselişe ge&ccedil;miştir. 1951&rsquo;de Doğu Almanya&rsquo;daki isyan ve 1956 Macar Devrimi, Polonya&rsquo;daki daha k&uuml;&ccedil;&uuml;k gelişmelerle birlikte, eski Tro&ccedil;kistleri, konsey kom&uuml;nistlerini ve diğerlerini Soğuk Savaş&rsquo;ın doğuyu batıdan ayıran b&ouml;l&uuml;nmesini aşan bir sınıf m&uuml;cadelesi dalgasının yakında Amerikan y&uuml;zyılını alt&uuml;st edebileceğine ikna etti. Kruschev&rsquo;in gizli konuşmasının yine 1956&rsquo;da yayınlanması, d&uuml;nyanın d&ouml;rt bir yanındaki &ccedil;eşitli kom&uuml;nist partilerden ka&ccedil;ışları hızlandırdı ve bazıları uğradıkları i&ccedil; yenilgiyi a&ccedil;ıklayabilecek heterodoks bir Marksizm arayışına girdi.</p>

<p>Socialisme ou Barbarie (bundan sonra S. ou B. olarak anılacaktır) bu muhaliflerin bir&ccedil;oğunu Yunan İ&ccedil; Savaşı sırasında Tro&ccedil;kizme katılan eski Tro&ccedil;kist Cornelius Castoriadis ve Merleau Ponty&rsquo;nin arkadaşı ve Sartre&rsquo;ın <em>Les Temps Modernes </em>dergisinin yazarı Claude Lefort etrafında bir araya getirdi. Castoriadis, SSCB&rsquo;nin devlet kapitalisti olduğunu savunurken kontrol, y&ouml;netim ve y&uuml;r&uuml;tme boyutuna &ouml;zel bir vurgu yaparak hem Fransız kapitalizmini hem de SSCB ve diğer yerlerdeki nominal sosyalizmi tanımlayabilecek bir iktidar olarak sermaye teorisi geliştirdi. S. ou B., CLR James&rsquo;in Johnson-Forest eğiliminden ve &ouml;zellikle de bu grubun, otomobil iş&ccedil;isi Phil Singer&rsquo;ın emek s&uuml;reci &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;ncelerini Grace Lee Boggs&rsquo;un analiziyle birleştiren ve S. ou B.&rsquo;nin iş&ccedil;i yazımı ve iş&ccedil;i araştırması pratiğine y&ouml;nelmesine ilham veren The American Worker gibi metinlerde &uuml;rettiği işyeri analizinden etkilenmiştir. Ger&ccedil;i b&ouml;yle bir d&ouml;n&uuml;ş, Claude Lefort&rsquo;un 1940&rsquo;larda Les Temps Modernes&rsquo;de Sartre ve diğerleriyle y&uuml;r&uuml;tt&uuml;ğ&uuml; tartışmalarda proleter deneyime yaptığı vurguyla zaten &ouml;ng&ouml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;. Bu zengin konjonkt&uuml;re birka&ccedil; fabrikada &ccedil;alışan fabrika iş&ccedil;ileri, ex-Bordigistler, konsey kom&uuml;nistleri ve Jean-Francois Lyotard, Gerard Genette, Edgar Morin ve Hubert Damisch gibi bir&ccedil;ok gen&ccedil; entelekt&uuml;el de katılmıştır.</p>

<p>Lefort ve Castoriadis, bir kuyruklu yıldız k&uuml;mesi &uuml;zerinde hareket eden ikiz g&uuml;neşler gibi, grup i&ccedil;indeki &ccedil;elişkileri ve aynı şekilde kom&uuml;nizasyon teorisinin yanıt verdiği &ccedil;ıkmazları g&ouml;steren &ouml;rg&uuml;tten karşılıklı iki &ccedil;ıkışı zorlayacaklardı. S. ou B. eleştirisini geliştirirken, Anton Pannekoek ve konsey kom&uuml;nizmiyle, Lefort ve &ouml;rg&uuml;t i&ccedil;indeki diğer bazılarının az &ccedil;ok konsey kom&uuml;nisti bir pozisyon benimsemesine yol a&ccedil;acak ve &ouml;rg&uuml;t&uuml;n hala m&uuml;dahaleci bir rol oynayabileceğini d&uuml;ş&uuml;nen Castoriadis&rsquo;in artık vanguardizmine direnecek şekilde etkileşime girdi. Cezayir savaşı ve 1958 darbesi bu &ouml;rg&uuml;tsel farklılıkları doruğa &ccedil;ıkardı ve Lefort, Henri Simon ile birlikte Informations et correspondance ouvri&egrave;res&rsquo;i kurmak &uuml;zere ayrıldı ve iş&ccedil;i araştırmasının karmaşık teori ve pratiğinin yanı sıra fabrika &ouml;rg&uuml;tleriyle olan bağlantılarının &ccedil;oğunu da yanlarına aldı. ICO katı bir şekilde anti-vanguardistti ve teorik bir &ouml;rg&uuml;t i&ccedil;in tek ge&ccedil;erli rol&uuml;n, iş&ccedil;ilerin deneyimleri hakkında iletişim kurmaları ve bunları teorileştirmeleri i&ccedil;in sendikalar-arası bir aygıt olduğu sonucuna varmıştı.</p>

<p>1958&rsquo;de konsey kom&uuml;nizmine yapılan bu &ccedil;ıkışı, S. ou B.&rsquo;ye yeni &uuml;yelerin akını ve mevcut m&uuml;cadelelerle daha &ouml;zg&uuml;rce ilişki kurabilen yeni bir Pouvoir Ouvrier dergisi izledi. PO etrafındaki bu grup, Guy Debord&rsquo;un 1960&rsquo;ta kısa bir s&uuml;reliğine katıldığı ve grubun Castoriadis&rsquo;in teorize ettiği emir-verenler (dirigeants) ve emir-alanlar (ex&eacute;cutants) arasındaki b&ouml;l&uuml;nmelere benzeyen &ldquo;yıldızlar&rdquo; ve &ldquo;seyirciler&rdquo; arasındaki b&ouml;l&uuml;nmelerden ge&ccedil;meye devam ettiğini &ouml;ne s&uuml;ren bir veda eleştirisiyle ayrıldığı S. ou B. versiyonuydu. Yeni bir &ouml;rg&uuml;tlenmeye ihtiya&ccedil; vardı ve Debord zaten başka bir yerde bunun &uuml;zerinde &ccedil;alışıyordu. Sonunda Castoriadis&rsquo;in egoizmi ve ger&ccedil;ek kolektif &ccedil;alışma konusundaki yetersizliği, Pouvoir Ouvrier &ccedil;evresindekilerin &ccedil;oğunu, t&uuml;m bu eleştirilerin y&uuml;k&uuml;n&uuml; de beraberinde getiren ve &uuml;yeleri 1968&rsquo;den sonra kom&uuml;nizasyon teorisini geliştiren bazı k&uuml;&ccedil;&uuml;k kolektiflere katılacak olan yeni bir grup kurmaya y&ouml;neltti.</p>

<p>&Ouml;zetlemek gerekirse, S. ou B.&rsquo;de konsey kom&uuml;nizmine ve m&uuml;dahaleciliğe doğru bir gidiş ve bunların arasında Debord&rsquo;un militan eleştirisi olan bir sapma vardı. Başka bir deyişle Debord, S. ou. B.&rsquo;nin i&ccedil; &ccedil;elişkilerinin &uuml;stesinden gelmek i&ccedil;in gerekli olan eksik unsuru sağlamıştır. Dolayısıyla Debord, bizim hikayemizde, yeniden oluşturulan eleştirinin odağı değil, sadece onun kataliz&ouml;r&uuml;d&uuml;r. Bunun nedeni, Sit&uuml;asyonist Enternasyonal&rsquo;in konsey kom&uuml;nizmi ile ilişkisini hi&ccedil;bir zaman &ccedil;&ouml;zememiş ya da konseylerin devrimde oynamasını &ouml;ng&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; rol&uuml; ifade edememiş olmasıdır. Mayıs &rsquo;68&rsquo;deki fabrika işgalleri, bu anlamda, SI&rsquo;ın politik projesinin hem ger&ccedil;ekleşmesi hem de n&ouml;tralize edilmesiydi &mdash; iş&ccedil;iler ekonomiyi durma noktasına getirdiler, ancak konsey kom&uuml;nizmi teorisinin beklediği gibi davranmadılar; g&uuml;d&uuml;leri ve arzuları başka yerdeydi.</p>

<p>Debord&rsquo;un getirdiği eksik unsur elbette sanatsal eleştiri, Dada ve S&uuml;rrealizm&rsquo;in, Rimbaud ve Lautreamont&rsquo;nun mirası ve Debord&rsquo;un hem acımasız bir eleştiriye tabi tuttuğu hem de bir nevi tamamladığı tarihsel avangardın t&uuml;m projesidir. Debord ve akranları 1950&rsquo;lerde başladıklarında, faaliyetleri k&uuml;lt&uuml;r alanıyla sınırlıydı &mdash; S&uuml;rrealistler ve Dadaistler gibi onlar da kom&uuml;nistti, ancak faaliyetleri analoji dışında doğrudan antikapitalist değildi. Daha &ouml;nceki avangardlar gibi, sanatın hayattan ayrılmasının &uuml;stesinden gelmeleri hen&uuml;z sanatın politik etkililikten ayrılmasının &uuml;stesinden gelmek değil, daha ziyade bir yandan etik ve psikolojiye, diğer yandan mimari fanteziye bir ge&ccedil;işti. Ancak Debord grubu her t&uuml;rl&uuml; k&uuml;lt&uuml;rel &uuml;retimden ayırdıktan sonra SI nihai tarihsel rol&uuml;n&uuml; oynayabilmiştir. Bu sanat eleştirisi Debord&rsquo;a S. ou B.&rsquo;nin karşı karşıya olduğu sorunlara eşsiz bir pencere a&ccedil;tı. Hem işyerinin hem de siyasi &ouml;nc&uuml;n&uuml;n tiranlığını, Debord&rsquo;un sanatla ilgili olarak geliştirdiği işb&ouml;l&uuml;m&uuml; eleştirisinin merceğinden g&ouml;rerek, b&uuml;rokrasi, y&ouml;netim ve kontrol eleştirisinde Castoriadis&rsquo;ten &ccedil;ok daha ileri gidebilirdi.</p>

<p>Ancak Debord, mektubunda vurguladığı gibi, Claude Lefort ve onun ayrılmış arkadaşlarının yanında da değildir. Debord, iş&ccedil;ilerin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme eylemlerinde, entelekt&uuml;eller ve b&uuml;rokratlar tarafından temsil edilmelerinden bağımsız olarak yaratıcı bir sorun &ccedil;&ouml;zme kapasitesi buluyorsa, bunun entelekt&uuml;ellerin kendilerini susturmaları gerektiği anlamına geldiğini asla d&uuml;ş&uuml;nmez. Dauv&eacute;&rsquo;nin daha sonra belirttiği gibi, bu Debord&rsquo;un kesinlikle doğru yaptığı bir şeydir. O basit&ccedil;e, devrimin bir koşulu olarak, iş&ccedil;ilerin ve entelekt&uuml;ellerin eninde sonunda bir araya geleceğini ve bunun &ouml;ncesinde entelekt&uuml;ellerin kaygılarının hi&ccedil;bir amaca hizmet etmeyeceğini varsaymıştır. Belki de Debord&rsquo;un bir yazar ve sinemacı olarak yaratıcılığı, fikirlerinin iş&ccedil;ileri boyun eğmeye zorlayabileceğinden daha az korkmasına yol a&ccedil;mıştır.</p>

<p>T&uuml;m bunlara rağmen SI, Dauve&rsquo;nin tanımladığı şekliyle ultra solun sınırlarını hi&ccedil;bir zaman ger&ccedil;ekten aşamamıştır. Dauve&rsquo;nin belirttiği gibi, 1960&rsquo;ların sonuna doğru gruba katılanlar, grubun &ouml;rt&uuml;k iş&ccedil;i antropolojisiyle az &ccedil;ok y&uuml;zleşmeden bırakılan devrimci bir ara&ccedil; olarak konsey teorisini benimsemişlerdir. SI, bir yandan bir&ccedil;ok metinde devrimci proletaryayı, &ccedil;ok y&ouml;nl&uuml; ihtiya&ccedil;ları ve arzuları onu kapitalist &uuml;retim tarzı ve iş&ccedil;i hareketiyle temel bir &ccedil;atışmaya sokan bir grup olarak kurar. &Ouml;te yandan, bir partiye duyulan ihtiyacın, &uuml;retim ara&ccedil;larının iş&ccedil;ilerin kendileri tarafından doğrudan ele ge&ccedil;irilmesiyle bertaraf edildiği ve daha sonra muhtemelen işlerini nasıl y&ouml;neteceklerini bulabilecekleri, az &ccedil;ok klasik konseyci bir devrim ge&ccedil;işi hayal ederler. Ancak fabrika ve ofis, maden ve tarla, proletaryanın i&ccedil;g&uuml;d&uuml;sel olarak reddettiği yerlerse, onları orada kendi acılarının y&ouml;neticileri olarak nasıl hayal edersiniz? O halde, kapitalizmde g&uuml;ndelik hayatın kısır tek taraflılığının estetik eleştirisi nerededir? Devrimin gereklilikleri, bir iş&ccedil;i konseyinin kendisini patron se&ccedil;mesinden ve at&ouml;lye zeminine neşeli bir bayrak asmasından daha fazlasını mı ifade etmektedir?</p>

<p>Debord ve SI bu nedenle i&ccedil;erik sorununu <em>&ouml;rt&uuml;k </em>olarak ortaya atmış, ancak bunu <em>a&ccedil;ık&ccedil;a </em>yapmayı devrime bırakmıştır. Belki de bu, Debord&rsquo;un avangard hakkındaki benzersiz d&uuml;ş&uuml;nme bi&ccedil;imiyle uyumludur. SI&rsquo;yı maceracı bir grup olarak tasavvur eder ama bir vanguard olarak değil. Amacı kışkırtmak, tedirgin etmek, maskesini d&uuml;ş&uuml;rmektir; bu noktada katkıda bulunacağı her şey genelleşmiş olacaktır. SI &uuml;zerine yazdığı <em>In girum imus nocte et consumimumr igni</em> adlı elejik d&uuml;ş&uuml;ncesinin m&uuml;ziğinde yazdığı gibi, &ldquo;Avangardların tek bir zamanı vardır, ama&ccedil;ları zamanlarını aşmadan onu canlandırmaktır.&rdquo; Bu fikirle ya da avangardla, ne Lefort&rsquo;un ne de Castoriadis&rsquo;in tarafındadır &mdash; SI bir kataliz&ouml;rd&uuml;r, proleter &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeyi katalize eden bir avangard eylem bi&ccedil;imidir, b&ouml;ylece S. ou B&rsquo;nin takıntısı haline getiren parti egemenliği endişelerini ortadan kaldırır.</p>

<p>Burada kataliz&ouml;r metaforunu olduk&ccedil;a a&ccedil;ık bir şekilde kullanıyorum. Kataliz&ouml;r, kimyasal bir reaksiyon i&ccedil;in gerekli olan ve tamamlanmış &uuml;r&uuml;nde izine rastlanmayan bir elementtir. Buradaki &uuml;r&uuml;n, Dauv&eacute;&rsquo;nin Bordiga aracılığıyla ger&ccedil;ekleştirdiği ultra solun eleştirisi olan kom&uuml;nizasyon teorisidir. Dauv&eacute;&rsquo;nin 1969 tarihli &ldquo;Sur l&rsquo;ideologie ultra-gauche&rdquo; başlıklı orijinal metninde SI&rsquo;dan bahsedilmediğine dikkat ediniz. Ancak Dauv&eacute;&rsquo;nin daha sonraki makalelerinde kabul edeceği gibi, yine de &ouml;nemli olmaya devam etmektedir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Bordiga&rsquo;nın &ldquo;kışla-kom&uuml;nizmi&rdquo;nin başarısızlıklarını ortaya &ccedil;ıkaran, SI&rsquo;da bulduğumuz, bir acı &ccedil;ekme alanı olarak g&uuml;ndelik hayata ve hem proleter silah hem de genel mal olarak yaratıcı ifadeye yapılan vurgudur. Bordiga, konsey kom&uuml;nistlerinin Sit&uuml;asyonist Enternasyonal&rsquo;i ima edecek şekilde kom&uuml;nizmin i&ccedil;eriğini belirsiz bıraktıklarına işaret edebilir, ancak yine de geliştirdikleri estetik kapitalizm eleştirisi, bu i&ccedil;eriğin tutarlılığına dair Bordiga&rsquo;dan daha emin bir his sunar.</p>

<h4><strong>Kom&uuml;nizm A&ccedil;ık Bir Kitaptır</strong></h4>

<p>Şu ana kadar kom&uuml;nizasyon kokteylinin t&uuml;m bileşenlerini kabaca eşdeğer olarak ele almış gibi g&ouml;r&uuml;nebilirim &ndash; bir par&ccedil;a Bordiga, bir par&ccedil;a konsey kom&uuml;nizmi, Sit&uuml;asyonist Enternasyonal&rsquo;in buzuyla &ccedil;alkalanmış, s&uuml;z&uuml;lm&uuml;ş, sonra bir şişede, alevli bir bezle servis edilmiş. Benim g&ouml;r&uuml;ş&uuml;me g&ouml;re durum &ouml;yle değil. Beni sonsuz bir şekilde b&uuml;y&uuml;leyen Bordiga, temel makalelerinin &ccedil;oğunda rahatsız edici ve dogmatik, hatta idealist ve dahası tamamen işe yaramaz bir antropolojiye bağlı olan temel bir y&ouml;nelime sahip (antropolojiyi &ouml;ne ve merkeze yerleştirdiği i&ccedil;in onu takdir etsem de) can sıkıcı bir fig&uuml;r olmaya devam ediyor. Genişletilmiş kimya metaforuma devam edecek olursam, Bordiga en faydalı &ouml;zellikleri ancak diğer maddelerle birleştiğinde ortaya &ccedil;ıkan bir t&uuml;r yakıcı elementtir. Buna karşılık konsey kom&uuml;nizmi zengin ve şaşırtıcı derecede dayanıklı bir metaldir; diğer bir&ccedil;ok eğilimin aksine konsey kom&uuml;nizminin ne &ouml;rt&uuml;k ne de a&ccedil;ık bir şekilde bir bireyle &ouml;zdeşleştirilememesi aradaki farkı hemen ortaya koymaktadır. Bu eğilimin ve daha geniş Hollanda-Almanya kom&uuml;nist solunun temel iddiası, iş&ccedil;ilerin bunu yapabilecekleri, yapacakları, bazı yerlerde zaten yaptıkları, ancak iş&ccedil;i hareketinin kurumları ve liderleri tarafından ihanete uğradıklarıydı. &ldquo;Konsey&rdquo;, 1905 Rus Devrimi&rsquo;nin tarihin &ouml;n&uuml;ne ittiği sovyet, bu yaratıcı &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme kapasitesinin bir amblemidir, hem bir teori hem de bir pratiktir. Tro&ccedil;ki&rsquo;ye ihtiyacınız yoktur.</p>

<p>İdeolojiden ziyade pratik olarak konsey kom&uuml;nizmi, yirminci y&uuml;zyılda ger&ccedil;ekten olabileceği şekliyle kom&uuml;nizmdir &mdash; iş&ccedil;i hareketinin saf &uuml;r&uuml;n&uuml;, teorik &ouml;zetidir. Dauv&eacute;&rsquo;nin bazen ima ettiği gibi, bu eğilimin teorik hataları nedeniyle başarısızlığa mahkum olduğuna inanmıyorum, &ccedil;&uuml;nk&uuml; eğilim kendi teorisi tarafından o kadar kolay bir şekilde alt edilemez. &Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeye yapılan vurgu g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alındığında, bu grupların i&ccedil;sel bir &ouml;zeleştiri kapasitesi vardı, bu da devrimci koşullar altında bazı hataların belki de pratikten alınacak derslerle aşılabileceği anlamına geliyordu. Dauv&eacute;&rsquo;nin, emek-zaman hesabı yoluyla sosyalist b&ouml;l&uuml;ş&uuml;m&uuml;n konsey kom&uuml;nist teorisi i&ccedil;in basit&ccedil;e &ldquo;paranın m&uuml;dahalesi olmaksızın &hellip; değerin egemenliği&rdquo; anlamına geleceğini ya da (daha da k&ouml;t&uuml;s&uuml;) &ldquo;kapitalizmin t&uuml;m kategorilerini ve &ouml;zelliklerini koruduğunu: &uuml;cretli emek, değer yasası, m&uuml;badele&rdquo; ve b&ouml;ylece &ldquo;iş&ccedil;iler tarafından demokratik olarak y&ouml;netilen kapitalizm&rdquo; olarak tanımlanabileceğini s&ouml;ylediğinde (belki de ruhu hari&ccedil;) doğru olduğunu d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;yorum. Bu, hem konseyci teorinin hem de Marx&rsquo;ın değer teorisinin &ccedil;arpıtılmasıdır ve bu erken &ouml;nerilerin eleştiriyi hak ettiğine inandığım i&ccedil;in eleştirinin (yanlış y&ouml;nlendirilmiş) itici g&uuml;c&uuml;ne sempati duymakla birlikte, Dauv&eacute; bunu biraz karıştırmaktadır. [Başka, daha resmi bir makalede, t&uuml;m bu malzemeye değer a&ccedil;ısından yaklaşacağım, ancak burada t&uuml;m bu teğetleri bastırmam gerekiyor!]</p>

<p>Az &ouml;nce alıntılanan c&uuml;mleler, ilk yazımda tartıştığım 1969 tarihli &ldquo;Sur l&rsquo;ideologie ultra-gauche&rdquo; metninin revizyonundan alınmıştır. Bu makale Fredy Perlman&rsquo;ın Black and Red &ccedil;evirisinde &ldquo;Lenin and the Ultra-left&rdquo; adını alıyor. Ancak hikaye burada bitmiyor, &ccedil;&uuml;nk&uuml; Dauv&eacute; tam da bu pasajlar &uuml;zerinde yeniden &ccedil;alışmaya devam etmiş ve 2015&rsquo;te PM tarafından yayınlanan g&uuml;ncellenmiş versiyonda bu b&ouml;l&uuml;m ikiye ayrılmış, yeni doğan b&ouml;l&uuml;m &ouml;nce Marx&rsquo;ta sonra da konsey kom&uuml;nizminde yalnızca değer ve kom&uuml;nizm sorununa odaklanmıştır (eski versiyon internette mevcut değildir, yenisi buradadır ve metinsel tarih i&ccedil;in yazarın notuna bakınız).Yeni metinde Dauv&eacute;, konuyla ilgili merkezi konsey kom&uuml;nist metni olan, 1930&rsquo;da <em>Dutch Group of International Communists</em> tarafından yayınlanan ve Paul Mattick tarafından detaylandırılan <em>Kom&uuml;nist &Uuml;retim ve Dağıtımın Temel İlkeleri</em> (Grundprinzipien) metnini &ouml;n plana &ccedil;ıkarıyor. Bu ikinci yazıda Dauv&eacute; daha temkinli davranarak, GIK&rsquo;in devrimden sonra kamulaştırılan &uuml;retim ara&ccedil;larını &ccedil;eşitli iş&ccedil;i konseylerinin birlikte nasıl y&ouml;netebileceğini g&ouml;sterme girişiminin &ldquo;parasız &uuml;topya&rdquo; tahayy&uuml;l&uuml;ne doğru &ldquo;uzun bir yol kat ettiğini&rdquo; kabul ediyor, ancak yine de &ouml;nceki ifadenin bir versiyonunu sunuyor ve &ldquo;b&ouml;yle bir şema, kapitalizmin temellerini korumaya ancak onları tam iş&ccedil;i kontrol&uuml; altına almaya en yakın olanıdır&rdquo; sonucuna varıyor.</p>

<p>İkinci versiyonda Dauv&eacute;, GIK &ouml;nerisini haklı olarak Marx&rsquo;ın &ldquo;Gotha Programının Eleştirisi&rdquo; ile ilişkilendirmekte ve Gotha Programının Eleştirisi&rsquo;nde sosyal zenginliğin serbest &uuml;reticiler arasında dağıtılması i&ccedil;in &ldquo;sertifikalar&rdquo; kullanılması &ouml;nerilmektedir. Bu sertifikalar tam anlamıyla para ya da para &uuml;creti olmayacaktır (paranın t&uuml;m rollerini yerine getirmeyeceklerdir) &mdash; dolaşımda olmayacaklar ve hammadde ya da yapımı kısmen bitmiş &uuml;r&uuml;nlerin dağıtımında kullanılmayacaklardır. Her iş&ccedil;i belirli bir miktarda (saat ya da g&uuml;n olarak) &ccedil;alıştığını g&ouml;steren bir sertifika alacak ve bu da sosyal zenginlik depolarından belirli b&uuml;y&uuml;kl&uuml;kte (yine saat ya da g&uuml;n olarak &ouml;l&ccedil;&uuml;len) meta &ccedil;ekmesine izin verecektir. Her iş&ccedil;i saatle &ouml;l&ccedil;&uuml;len aynı zenginlik &ldquo;b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;&rdquo; t&uuml;ketecektir, ancak kesinlikle her saat aynı miktarda zenginlik &uuml;retmeyecektir. Ve bazıları hi&ccedil; &uuml;retmeyecektir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; servetin toplumun &uuml;retmeyen &uuml;yeleri, yeniden &uuml;retim ve diğer yapısal maliyetler i&ccedil;in bir kenara ayrılması gerekecektir. Marx, Dauv&eacute;&rsquo;nin artık &ldquo;parasız değer&rdquo; olarak adlandırdığı bu d&uuml;zenlemenin, ona g&ouml;re k&ouml;t&uuml; d&uuml;nyaların en iyisi, bir t&uuml;r adaletsiz adalet olduğu konusunda olduk&ccedil;a a&ccedil;ıktır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; sayısal eşitlik yoluyla ger&ccedil;ek adaleti &uuml;retmenin hi&ccedil;bir yolu yoktur: her zaman başka bir eşitsizlik ortaya &ccedil;ıkarır. Parasal reformları yapısal sorunları &ccedil;&ouml;zmek i&ccedil;in tasarlanan sosyal reformcuların aksine, Marx&rsquo;ın planı yalnızca devrimcilerin ekonomiyi zaten tamamen yeniden d&uuml;zenledikleri &ouml;l&ccedil;&uuml;de işe yarar, bu nedenle bu t&uuml;r sertifikalar ge&ccedil;ici bir &ouml;nlemdir ve yalnızca kom&uuml;nizmin &ldquo;doğuştan gelen kusurları&rdquo; kaldığı s&uuml;rece kullanılır.</p>

<p>Grundrinzipien, Marx&rsquo;ın izinden giderek, bu kusurların &uuml;stesinden gelinebilmesi i&ccedil;in Dauv&eacute;&rsquo;nin yorum yapmadığı ancak altını &ccedil;izmeye değer akıllıca bir mekanizma i&ccedil;ermektedir. Yazarlar, daha &ouml;nce de s&ouml;ylediğimiz gibi, sosyal servetin belirli bir kısmının &ccedil;alışamayanlar ya da &ccedil;alışmak istemeyenler i&ccedil;in, idari ama&ccedil;lar i&ccedil;in ve eğer istenirse arzu edilen herhangi bir b&uuml;y&uuml;me i&ccedil;in ayrılması gerektiğini kabul etmektedir. İş&ccedil;ilere ortalama olarak katkıda bulundukları saat sayısını tam olarak iade etmek m&uuml;mk&uuml;n değildir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; malların bir kısmının her zaman &uuml;cretsiz bir hediye olması gerekecektir. &Ouml;rneğin, GIK planında, defter tutma ve diğer idari işlerle ilgilenen birimde &ccedil;alışanlara emek sertifikaları ile &ouml;deme yapılacaktır, ancak bu hizmetin karşılığı emek sertifikaları ile &ldquo;&ouml;denmeyecektir&rdquo;. Bunun yerine bu hizmetin masrafları her &uuml;reticinin katkı payından otomatik olarak d&uuml;ş&uuml;lecektir. Grundprinzipien&rsquo;in zekice olduğu nokta, ekonominin giderek daha b&uuml;y&uuml;k bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n, &uuml;r&uuml;nleri fiyatlandırılmayan ve dolayısıyla &uuml;cretsiz dağıtılan muhasebe b&uuml;rosu gibi birimlere &mdash;Genel Hizmet Birimleri&mdash; d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lebileceğini hayal etmesidir. Buradaki fikir (daha kapsamlı bir a&ccedil;ıklama i&ccedil;in Mandel&lsquo;e bakınız), marjinal talep arzın bir fonksiyonu olarak sıfıra ulaştığında, malların fiyatlandırılmasının esasen durdurulabileceğidir. Verimlilik arttık&ccedil;a, ekonominin meyvelerinin giderek daha fazlası, &ouml;l&ccedil;&uuml;m yapılmaksızın talep &uuml;zerine dağıtılabilir hale gelecektir. Bana g&ouml;re bu durum GIK &ouml;nerisini daha makul kılıyor ve mevcut &uuml;retkenlik potansiyelleri g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alındığında, proleter bir devrimin insanların ihtiya&ccedil; ve isteklerinin bir kısmı i&ccedil;in emek sertifikalarını kullanarak hızla tam kom&uuml;nizme ge&ccedil;ebileceği durumların olabileceğini veya daha olası olduğunu g&ouml;steriyor. &Ouml;rneğin, yiyecek ve barınmanın garanti altına alındığını ancak insanların geri kalan ihtiya&ccedil; ve arzularının sertifikalandırıldığını d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n.</p>

<p>B&ouml;yle bir durumda &ouml;nemli olan sertifikaların varlığı ya da yokluğu değil, mecburiyetin varlığı ya da yokluğudur. Sertifikaları t&uuml;ketimi b&ouml;l&uuml;şt&uuml;rmek i&ccedil;in kullanmak ile insanları &ccedil;alışmaya zorlamak i&ccedil;in kullanmak arasında b&uuml;y&uuml;k bir fark vardır. Bu zorlama ihtiyacı GIK &ouml;nerisinde &ouml;rt&uuml;k olarak yer almakta, ancak incelenmemektedir ve hatta onları beceri i&ccedil;in t&uuml;ketim farklılıkları getirmeye y&ouml;neltmektedir. Paul Mattick&rsquo;in bile kitap 1970&rsquo;lerde nihayet İngilizce olarak yayınlandığında yazdığı giriş b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde itiraf ettiği gibi, her şeyin dağıldığı yer de burasıdır.</p>

<p>Bu, konsey kom&uuml;nizminin esnekliğinin bir başka kanıtıdır. Dauv&eacute; ultra-sol eleştirisini Mattick&rsquo;e y&ouml;neltmek ister ve emek-zaman hesaplaması konusuna odaklanır, ancak 1970&rsquo;e gelindiğinde Mattick emek-zaman dağılımı arg&uuml;manını k&ouml;t&uuml; bulmuştur. Daha &ouml;nce Grundprinzipien&rsquo;in bazı b&ouml;l&uuml;mlerini İngilizceye &ccedil;evirerek ve 1934 tarihli &ldquo;What is Communism?&rdquo; adlı metninde arg&uuml;manın uyarlanmış bir versiyonunu sunarak ana savunucularından biri olduğu i&ccedil;in bu &ouml;nemli bir sapmadır. Ancak 1970&rsquo;e gelindiğinde Mattick&rsquo;e g&ouml;re sanayileşmiş &uuml;lkelerin &ccedil;oğunda &uuml;retici g&uuml;&ccedil;ler o kadar gelişmişti ki emek-zaman dağılımı artık gerekli değildi: serbest erişimli tam kom&uuml;nizme hemen ge&ccedil;ilebilirdi. Ancak bunun m&uuml;mk&uuml;n olmaması durumunda bile, belki de &uuml;retici g&uuml;&ccedil;ler devrim sırasında kısmen yok edilmişse ve kıtlık bir sorun olmaya devam ediyorsa, Mattick, olduk&ccedil;a yıkıcı bir şekilde, serbest&ccedil;e birleşen &uuml;reticilerin emek-zamanını hesaplamadan ve birbirlerini &ccedil;alışmaya zorlamadan karne yapmayı se&ccedil;ebileceklerine işaret ederek, s&ouml;z konusu olanın aritmetik değil g&uuml;&ccedil; ve politik karar olduğunu g&ouml;stermektedir. &Ccedil;alışmaya zorlama, teknik olarak ve politik bir mesele olarak, emek gelirlerinin paylaştırılmasından ayrıdır ve bu ikisi yalnızca emek sertifikasının ideolojisinde birbirine karışır.</p>

<p>Mattick yine de Grundprinzipien&rsquo;e y&ouml;nelttiği eleştirileri konsey kavramının esnekliğini g&ouml;stermek i&ccedil;in kullanarak ve GIK metninde &ldquo;bize tamamlanmış bir program değil, kom&uuml;nist &uuml;retim ve dağıtım sorununa yaklaşmaya y&ouml;nelik bir ilk girişim sunulduğu&rdquo; sonucuna vararak &ouml;ns&ouml;z&uuml; yazıyor. Bunu &ldquo;ge&ccedil;miş tartışmalarda ulaşılan bir aşamaya ışık tutan tarihsel bir belge&rdquo; olarak okuyor. Burada, 1930 tarihli kısa &ouml;ns&ouml;zlerinde niyetlerinin bir &ldquo;program&rdquo; yazmak değil, daha ziyade &ldquo;burada &ouml;ng&ouml;r&uuml;len olasılıkları en kapsamlı tartışmaya tabi tutmak&rdquo; olduğu konusunda ısrarcı olan ve bu noktadan sonra &ouml;rg&uuml;t&uuml;n kendi bakış a&ccedil;ısının nihai bir ifadesini yayınlamayı ama&ccedil;layan belgenin yazarlarıyla aynı fikirdedir.</p>

<p>Programatik talebin a&ccedil;ıklığa kavuşturulmasından ziyade &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ilkesinin geliştirilmesine yapılan bu vurgu, belgenin en dikkat &ccedil;ekici yanıdır ve sertifika meselesinden ayrı tutulmayı hak etmektedir. Daha doğrusu, emek-zaman dağılımı ve hesaplamasının, yalnızca biri kom&uuml;nizme aykırı olan iki role hizmet etmeyi ama&ccedil;ladığını belirtebiliriz. Bir yandan, sertifika bir iktidar, bir zorlama bi&ccedil;imidir. Ama aynı zamanda karmaşık bir emek s&uuml;recini şeffaflaştırmanın da bir yoludur. Şeffaflık ve anlaşılabilirliğe yapılan bu vurgu, bu metnin ve genel olarak konsey kom&uuml;nizminin en dikkat &ccedil;ekici kısmıdır ve sertifika &ouml;nerisinden bağımsız olarak d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lmeyi hak etmektedir. Yazdıkları gibi, &ldquo;sınıf bilincine sahip her iş&ccedil;i i&ccedil;in anlaşılabilir olan basit dil ve kullanılan a&ccedil;ık analiz y&ouml;ntemleri, aşağıdaki sayfaları &ouml;zenle inceleyen her devrimcinin i&ccedil;eriğini de tam olarak kavrayabilmesini sağlar. Yazının a&ccedil;ıklığı ve disiplinli nesnelliği, aynı şekilde, iş&ccedil;i sınıfı hareketi i&ccedil;inde, saflarında temsil edilen t&uuml;m &ccedil;eşitli fikir okullarını y&ouml;r&uuml;ngesine &ccedil;ekebilecek geniş bir tartışma alanı olasılığını da ortaya &ccedil;ıkarmaktadır.&rdquo; Anton Pannekoek bu tema ve bunun sağladığı &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k ve kolektif &ouml;zbilin&ccedil; olasılığı &uuml;zerine &ccedil;ok g&uuml;zel yazıyor:</p>

<blockquote>
<p>Sade ve anlaşılır bir sayısal g&ouml;r&uuml;nt&uuml; olarak &uuml;retim s&uuml;reci herkesin g&ouml;r&uuml;ş&uuml;ne a&ccedil;ıktır. Burada insanlık kendi hayatını g&ouml;r&uuml;r ve kontrol eder. İş&ccedil;ilerin ve konseylerinin &ouml;rg&uuml;tl&uuml; işbirliği i&ccedil;inde tasarladıkları ve planladıkları şey, muhasebe rakamlarında karakter ve netice olarak g&ouml;sterilir. Sadece bu rakamlar s&uuml;rekli olarak her iş&ccedil;inin g&ouml;z&uuml; &ouml;n&uuml;nde olduğu i&ccedil;in, sosyal &uuml;retimin bizzat &uuml;reticiler tarafından y&ouml;nlendirilmesi m&uuml;mk&uuml;n hale gelir.</p>
</blockquote>

<p>Pannekoek, Marx&rsquo;ın politik ekonomi eleştirisinin merkezinde yer alan bir temayı ele alıyor. Marx, Kapital&rsquo;de meta &uuml;zerine yazdığı bilmecemsi pasajlarda, meta bi&ccedil;iminin gizemlerini bize onun karşıtını sunarak a&ccedil;ıklar: &ldquo;Bir değişiklik olsun diye, ortak &uuml;retim ara&ccedil;larıyla &ccedil;alışan ve farklı emek-g&uuml;c&uuml; bi&ccedil;imlerini tek bir sosyal emek g&uuml;c&uuml; olarak tam bir &ouml;z-farkındalık i&ccedil;inde harcayan &ouml;zg&uuml;r insanların birliğini hayal edelim.&rdquo; Marx&rsquo;a g&ouml;re kom&uuml;nizmin &ouml;z farkındalık kısmı &ccedil;ok &ouml;nemlidir: &ldquo;Bireysel &uuml;reticilerin hem kendi emeklerine hem de emeklerinin &uuml;r&uuml;nlerine y&ouml;nelik sosyal ilişkileri burada, &uuml;retimde olduğu kadar dağıtımda da t&uuml;m yalınlığıyla şeffaftır.&rdquo; Meta fetişizmi yoktur.</p>

<p>Hollanda-Almanya kom&uuml;nist solunun, Almanya&rsquo;nın Bolşevikleşen kom&uuml;nist partilerine karşı geliştirdiği temel iddiasının proleter &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin devrim i&ccedil;in yeterli olması nedeniyle bu temaya y&ouml;nelmesi şaşırtıcı değildir. Şeffaflık teorisi bunun zorunlu bir sonucudur; bir&ccedil;ok konsey kom&uuml;nistinin Esperanto hareketiyle yakından ilgilenmesi, evrensel dili iş&ccedil;ilerin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesinin ve &ouml;z-y&ouml;netiminin zorunlu bir eşlik&ccedil;isi olarak g&ouml;rmesi bunun kanıtlarından biridir. Bununla birlikte, muhasebe &ouml;l&ccedil;&uuml;tlerinde şeffaflığa tekil olarak odaklanılması, biyografisinde proleter &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ve yaratıcılığa ilişkin konsey kom&uuml;nist teorisini somutlaştıran tek bir kişiye, Jan Appel&rsquo;e bağlı g&ouml;r&uuml;nmektedir. Başka bir gelenek olsa muhtemelen Appel&rsquo;in adını Grundprinzipien&rsquo;e koyardı, &ccedil;&uuml;nk&uuml; Appel Grundprinzipien&rsquo;in başlıca yazarıydı ve aslında Pannekoek&rsquo;i muhasebe şeffaflığının &ouml;nemsiz değil &ouml;nemli bir mesele olduğuna ikna etmekten sorumluydu.</p>

<p>Birinci D&uuml;nya Savaşı&rsquo;nı sona erdiren 1918 devrimi patlak verdiğinde Hamburg&rsquo;daki bir tersanede &ccedil;alışan Appel, devrimci iş&ccedil;i temsilcileri hareketine katıldı ve Ocak 1919&rsquo;daki Spartakist ayaklanma sırasında bir ordu kışlasını bastı. Rakip grubu KPD ile birlikte Komintern&rsquo;e &uuml;yelik başvurusunda bulunmuş olan anti-parlamenter ve sendika karşıtı KAPD&rsquo;ye katıldı. KAPD&rsquo;yi temsil etmek ve KPD&rsquo;nin Ruhr ayaklanması sırasındaki hain davranışlarını Komintern&rsquo;e bildirmek &uuml;zere Rusya&rsquo;ya g&ouml;nderilen Appel, bir arkadaşının teknesine ka&ccedil;ak bindi, ardından teknenin ka&ccedil;ırılmasına yardım etti, Kuzey Kutbu&rsquo;ndan Murmamsk&rsquo;a kadar yardım almadan ilerledi ve oradan trenle Petrograd&rsquo;a ge&ccedil;ti. Bizzat Lenin tarafından karşılandı ve [Lenin] kendi deyimiyle &ldquo;yoldaş-korsanları&rdquo; dinledikten sonra Sol Kanat Kom&uuml;nizmi adlı bir broş&uuml;r hazırladı: Bir &Ccedil;ocukluk Hastalığı, bu t&uuml;r insanları d&uuml;ş&uuml;nerek yazmıştı. Appel Almanya&rsquo;ya ve yeraltı &ccedil;alışmalarına geri d&ouml;nd&uuml;, ancak sonunda yakalandı ve hapis yatmak zorunda kaldı. Bu hapis cezası sırasında deneyimini derinlemesine d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;, Marx (ve belki de yukarıdaki pasaj) &uuml;zerine derin bir &ccedil;alışmaya girişti ve Appel&rsquo;in Dutch Group of International Communists&rsquo;e (GIK) dahil olanlarla tartıştığı d&ouml;rt yıllık bir d&ouml;nemden sonra Grundprinzipien haline gelecek olan metnin bazı b&ouml;l&uuml;mlerini yazdı.</p>

<p>Bize kitabın doğrudan bu yenilgilerin &mdash; Ruhr&rsquo;da ihanete uğramasının, Rusya&rsquo;da Bolşevikler tarafından karşılanmasının &mdash; bir &uuml;r&uuml;n&uuml; olduğunu s&ouml;yl&uuml;yor. Gerekli olduğunu d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; şey, diğer iş&ccedil;ilere bunun yapılabileceğini, o kadar da karmaşık olmadığını g&ouml;stermekti &mdash; bu, tarih tarafından s&uuml;p&uuml;r&uuml;lmenin eşiğinde olan KAPD&rsquo;ye bağlı Unionen (fabrika grupları) arasında belirli bir amaca hizmet etmek i&ccedil;in tasarlanmış bir belgeydi. Konsey kom&uuml;nizmi S. ou B. ve ICO tarafından yeniden canlandırıldığında, gelirlerin nasıl dağıtılacağı sorusu hi&ccedil;bir şekilde &ccedil;&ouml;z&uuml;lmemişti ve g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z gibi Mattick tarafından kom&uuml;nizasyona yakın bir perspektife kolayca ulaşıldı. Bu grupların hepsinin konseyler ve politik &ouml;rg&uuml;tler arasındaki ilişki konusunda &ccedil;eşitli g&ouml;r&uuml;şlere sahip olduğunu da belirtmek gerekir &mdash; Appel ve Mattick de dahil olmak &uuml;zere bazıları parti gibi bir şey i&ccedil;in bir rol hayal etmiştir. Bu durumda kom&uuml;nizasyon ve konsey kom&uuml;nizmi arasındaki ayrım &ccedil;izgisini belirlemek daha da zorlaşmaktadır, &ouml;zellikle de Mattick&rsquo;in giriş b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde belirttiği gibi konseyin sadece işyeri &ouml;rg&uuml;tleri i&ccedil;in değil, diğer t&uuml;rden &ouml;z &ouml;rg&uuml;tlenme yapıları i&ccedil;in de ge&ccedil;erli olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rsek. Sovyet ya da konsey, elbette tarihsel olarak belirli bir taktik bi&ccedil;imdir &mdash;hem taktik hem de strateji haline gelen bir bi&ccedil;im&mdash; ancak kurucu meclisler ve diğer &ouml;rg&uuml;tsel yapıların daha uzun bir tarihinin par&ccedil;asıdır. Bir meclis kurma, işleri devralma ve doğrudan y&ouml;netme iradesi, bir anlamda &ouml;zg&uuml;rleştirici politikanın temelidir. Neyse ki, ortadan kalkacak gibi de g&ouml;r&uuml;nm&uuml;yor. Jan Appel&rsquo;in bize verdiği ders, emek zamanı hesaplamasının gerekliliğinden ziyade, bug&uuml;n&uuml;n devrimcilerine tekneyi &ccedil;alıp kendi kitaplarını yazmaları gerektiğini hatırlatmaktır.</p>

<h4><strong>Jan Appel&rsquo;in Kişisel Eğitimi&nbsp;</strong></h4>

<p>Jan Appel&rsquo;i hen&uuml;z terk edemeyeceğim ortaya &ccedil;ıktı. &ldquo;Konsey kom&uuml;nizmi&rdquo; ya da &ldquo;konseycilik&rdquo; değilse bile, onun kom&uuml;nizasyonla ilişkisi hakkında s&ouml;ylenecek daha &ccedil;ok şey var. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Appel 1920&rsquo;de ka&ccedil;ırdığı balık&ccedil;ı teknesiyle Murmansk&rsquo;a ve oradan da şehrin adını alacağı adam tarafından azarlanmak &uuml;zere St. Petersburg&rsquo;a doğru yol alırken, Phillipe Bourrinet&lsquo;in1 bize bıraktığı tanımlara uyacak olursak, hen&uuml;z bir konseyci ya da hatta bir konsey kom&uuml;nisti değildi. Aksine, d&uuml;nya devrimi &ccedil;&uuml;r&uuml;rken kendini tanımlama s&uuml;recindeki geniş, hen&uuml;z tanımlanmamış bir sol kom&uuml;nizmin par&ccedil;asıydı. Ne de olsa yeni kurulan KAPD adına Sovyet Rusya&rsquo;ya gidiyordu; KAPD&rsquo;nin pozisyonu parlamento karşıtı, sendika karşıtı ve konsey yanlısıydı ama hi&ccedil;bir şekilde konsey kom&uuml;nisti değildi. Komintern ile iletişim kurmak i&ccedil;in Senat&ouml;r Schr&ouml;der&rsquo;i partisi adına ka&ccedil;ırmış olması, parti i&ccedil;in hala geniş bir rol g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; g&ouml;stermektedir. Ne de olsa bir parlamento g&ouml;revlisinin adını taşıyan bir gemide, isyancı bir devletin liderleriyle iletişim kurmaya gidiyordu.</p>

<p>Jan Appel, sadece proleter entelekt&uuml;elin tam bir modeli olduğu, teorilerini doğrudan sınıf m&uuml;cadelesinin kalbinde oluşturduğu i&ccedil;in değil, aynı zamanda Alman Devrimi&rsquo;nin her bir kritik anından (beş tane var, ancak sadece d&ouml;rd&uuml; Appel&rsquo;in hikayesiyle ilgili) ge&ccedil;tiği ve bu anları d&uuml;ş&uuml;ncesinin evriminde okuyabildiğimiz i&ccedil;in de b&uuml;y&uuml;leyici olmaya devam ediyor; aslında bu evrim, ona uygulayabileceğimiz t&uuml;m etiketlerden ka&ccedil;ıyor gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Bu d&ouml;nemlerden ilki, Kasım 1918 devrimine giden b&uuml;y&uuml;k devrimci grevler ve konseylerin kurulmasıyla başlar. Appel, savaş sırasında hala askeri komuta altında olan Hamburg tersanelerine g&ouml;nderilmiş ve burada &ouml;nde gelen bir &ouml;rg&uuml;t&ccedil;&uuml; haline gelmişti. Bu ilk d&ouml;nem 1919 Ocak ayı başlarında, yeni SPD&rsquo;li Savunma Bakanı Gustav Noske&rsquo;nin radikal iş&ccedil;ilerin &uuml;zerine saldığı Freikorps birlikleri tarafından Berlin&rsquo;de hızla ezilen, Ocak ayındaki s&ouml;zde &ldquo;Spartakist&rdquo; ayaklanma ile ikinci bir a&ccedil;ık i&ccedil; savaş d&ouml;nemine ge&ccedil;işle sona erer. Başka yerlerde ayaklanma daha uzun s&uuml;rd&uuml;. Appel, Freikorps&rsquo;un Spartakistler tarafından işgal edilen t&uuml;m binaları -başta polis karakolu ve SPD gazetesi Vorw&auml;rts&rsquo;ın merkezi olmak &uuml;zere- yeniden ele ge&ccedil;irdiğini ve yeni doğmakta olan kom&uuml;nist solun liderleri Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg&rsquo;u takip edip &ouml;ld&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; duyduğunda Hamburg&rsquo;daydı.</p>

<p>O zamanlar, 1919&rsquo;da KPD ya da KAPD yoktu; sadece USPD, bağımsız Sosyal Demokratlar ve bunların i&ccedil;inde Spartak&uuml;s Birliği olarak bilinen ve Ocak ayından sonra KPD ve ardından KAPD&rsquo;ye d&ouml;n&uuml;şecek olan yarı-&ouml;rg&uuml;tl&uuml; kom&uuml;nist sol vardı. Yenilgiye uğrayan Berlin ayaklanmasının ardından Hamburg&rsquo;da Appel, o zamanlar USPD &uuml;yesi ve daha sonra KPD&rsquo;nin lideri olan Ernest Thalmann ile birlikte, askerlerini silahsızlandırdıkları ve d&ouml;rt bin silahına el koydukları Barenfeld&rsquo;deki kışlaya bir gece y&uuml;r&uuml;y&uuml;ş&uuml; d&uuml;zenlemek i&ccedil;in &ccedil;alıştı. Ancak Appel, bu d&ouml;rt bin silahlı iş&ccedil;iyi disiplinli bir ayaklanma g&uuml;c&uuml;ne d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rme girişiminin başarısızlığa uğradığını ş&ouml;yle anlatıyor: &ldquo;İyi silahlanmış bir savaş g&uuml;c&uuml; oluşturmak i&ccedil;in bir hafta boyunca &ccedil;aba g&ouml;sterdikten sonra, silahlı olanlar birbiri ardına dağılmaya başladı ve silahlarıyla birlikte ortadan kayboldu. İşte bu noktada sendikaların devrimci m&uuml;cadelenin ama&ccedil;ları i&ccedil;in olduk&ccedil;a yararsız olduğu sonucuna vardık.&rdquo;</p>

<p>O andan itibaren Appel, 1919&rsquo;dan 1921&rsquo;e kadar konsey kom&uuml;nizminin sosyal tabanı haline gelecek olan fabrika grupları <em>unionen</em>&rsquo;ın başlıca &ouml;rg&uuml;tleyicisiydi (bu noktadan sonra Almanya&rsquo;daki kom&uuml;nist sol esasen &ccedil;&ouml;ker ve yerini KPD&rsquo;nin başındaki Bolşevist darbe satrancının oyuncularına bırakır). Hemen belirtmek gerekir ki, <em>unionen</em>, işyeri başına orantılı temsil ve bazen de işsizlerin ve diğerlerinin temsili i&ccedil;in mekanizmalarla coğrafi olarak belirlenen konseylerle, r&auml;te ile aynı değildir. 1919&rsquo;dan sonra <em>unionen</em>&lsquo;ın rol&uuml;, SPD ve sendikalar tarafından şimdiye kadar engellenmiş olan konseyler tarafından kurulacak bir iş&ccedil;i h&uuml;k&uuml;metine zemin hazırlamaktı. <em>Unionen </em>iş&ccedil;i sınıfının tamamını değil, militan azınlığın perspektifini temsil ediyordu.</p>

<p>Peki o zaman partinin rol&uuml; ne olacaktı? Sol kom&uuml;nizm, KAPD ve KAPD&rsquo;ye bağlı unionen, AAU i&ccedil;indeki pozisyonlar &ccedil;eşitliydi. Bazıları partinin sınıf m&uuml;cadelesi i&ccedil;inde, par&ccedil;alanmış unionen&rsquo;ın yapamadığını yapabilecek y&ouml;nlendirici bir rol &uuml;stlenmesini hayal ediyordu; diğerleri ise partinin propaganda yapan, konsey eliyle iş&ccedil;i h&uuml;k&uuml;metine giden yolu a&ccedil;an ama g&ouml;steriyi berbat etmemek i&ccedil;in ortalıkta g&ouml;r&uuml;nmeyen bir rol &uuml;stlenmesini hayal ediyordu. Appel&rsquo;in bir yıl sonra, 1921&rsquo;deki &ldquo;Mart Eylemi&rdquo; (aşağıda ele alınmaktadır) ve &ouml;zellikle KAPD&rsquo;nin tutumu &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;nme g&ouml;revini &uuml;stlenen Komintern&rsquo;in iyi belgelenmiş Temmuz 1921 &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; Konferansı&rsquo;nda sunum yapmak &uuml;zere yasal yollardan Rusya&rsquo;ya d&ouml;nd&uuml;ğ&uuml;ndeki g&ouml;r&uuml;ş&uuml; aşağı yukarı budur. Komintern Y&uuml;r&uuml;tme Komitesi (ECCI) konferansa yaptığı &ccedil;ağrıda, KAPD&rsquo;nin &ldquo;enternasyonal disiplini kabul edip etmediğini kesin olarak s&ouml;ylemesi gerektiğini&rdquo; yazdı. Appel bu &ccedil;ağrıya cevap vererek hayır, yapmayacaklar dedi ve Max Hempel adıyla partinin rol&uuml; konusundaki tutumunu netleştirdi. Karl Radek&rsquo;in KAPD&rsquo;ye y&ouml;nelik sert bir saldırısına yanıt veren Appel, iş&ccedil;i hareketinin kaba ama etkili bir periyodizasyonunu sunarak, Bolşevist mevzi savaşının iş&ccedil;i hareketinin &ccedil;ağdaş karakterine uymayan ge&ccedil;miş bir burjuva devrimi &ccedil;ağına ait olduğunu, artık sınıfın tamamının doğrudan iş&ccedil;i h&uuml;k&uuml;metine ge&ccedil;mek i&ccedil;in &ouml;rg&uuml;tsel ara&ccedil;lara (konseyler) ve &uuml;retim ara&ccedil;larına sahip olduğunu kibarca ama kesin bir dille &ouml;ne s&uuml;rd&uuml;. Sendikalar ve parlamento temsilcileri sadece aynısının daha fazlasını &uuml;retebilirdi. Eski duruma alışık olan partiler ve sendikalar sadece engel olabilirdi ve sendikalar ya da parlamento i&ccedil;inde &ccedil;alışmaya devam etmek s&ouml;z konusu olamazdı. Yapılması gereken, proletaryanın silahlandırılmasını ve konsey h&uuml;k&uuml;metine ge&ccedil;işini koordine etmekti.</p>

<p>1921 konferansındaki &ccedil;oğu kişi Almanya&rsquo;daki koşulların devrim &ouml;ncesi olarak s&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yor ve planlamalarını buna g&ouml;re yapıyordu. Jan Appel, ECCI&rsquo;ye, Rusya&rsquo;ya yaptığı bir &ouml;nceki seyahatinde Kızıl Ordu&rsquo;nun Silezya&rsquo;ya, Dresden ve Berlin&rsquo;e kadar ilerleyeceğinin kendisine s&ouml;ylendiğini ve kendisinin ve KAPD&rsquo;nin yeraltı birimlerindeki yoldaşlarının, İtilaf g&uuml;&ccedil;lerinin Almanya &uuml;zerinden Polonya&rsquo;ya g&ouml;nderdiği Fransız silah ve malzemeleriyle dolu ikmal trenlerini sabote etmeyi &uuml;stlendiklerini hatırlatmaya &ouml;zellikle hevesliydi. Kızıl Ordu&rsquo;nun Doğu Avrupa&rsquo;da bir yol a&ccedil;tıktan sonra Varşova&rsquo;daki beklenmedik yenilgisi, silahlı proleter g&uuml;c&uuml;n koordine edilememesinin &ouml;l&uuml;mc&uuml;l fırsatların ka&ccedil;ırılmasına yol a&ccedil;tığı bir&ccedil;ok ıskalanmış fırsattan biriydi. Partinin rol&uuml; parlamenter ve sendikal manevralarda değil, her yerde değilse bile burada olmalıydı.</p>

<p>Ger&ccedil;ek şu ki, konseyler 1918&rsquo;den sonra devrim i&ccedil;inde &ouml;rg&uuml;tl&uuml; bir iktidar değildi. Ocak ayaklanmasından &ouml;nce bile, Dauv&eacute;&rsquo;nin alaycı ama yine de doğru tanımıyla &ldquo;intihar etmişlerdi&rdquo;. Bu nedenle Appel&rsquo;in vurgusu, doğarken intihar eden konsey egemenliğinin o b&uuml;y&uuml;k gelişimini canlandırmak i&ccedil;in gerekli g&uuml;&ccedil;ler olan sendika ve parti &uuml;zerinedir. Konseylerin demokratik mekanizmaları, SPD yetkililerinin bir&ccedil;ok alanda doğrudan ya da diğerlerinde basit bir saptırma yoluyla şeffaf bir şekilde &ccedil;oğunluğu kazanabileceği anlamına geliyordu. Konseyler i&ccedil;indeki radikal unsurlar 16 Aralık&rsquo;ta bir Konseyler Kongresi toplayarak bu s&uuml;rece karşı koymaya &ccedil;alıştı, ancak reformistler &ccedil;oktan delege yapısına yerleşmiş, Kongreyi ve Berlin&rsquo;deki y&ouml;netim Y&uuml;r&uuml;tme Komitesini kontrol eder hale gelmişti. Brou&eacute;&rsquo;den 489 delegenin 405&rsquo;inin iş&ccedil;iler, 85&rsquo;inin de askerler tarafından g&ouml;nderildiğini &ouml;ğreniyoruz. Ancak sadece 179&rsquo;u fabrika ya da b&uuml;ro iş&ccedil;isiydi. T&uuml;m delegelerin 288&rsquo;i SPD&rsquo;ye oy verirken, sadece 90&rsquo;ı Bağımsızlara oy vermiştir ki bunların da sadece 10&rsquo;u Spartakisttir. Prusya Landtag&rsquo;ında, proleter kalabalığın arasında toplanan Kongre, iktidarı Kurucu Meclis&rsquo;e ve Reichstag&rsquo;a devretme kararı almıştır.</p>

<p>Ocak ayaklanmasından itibaren devam eden s&uuml;re&ccedil;teki her an, bu kararın sonu&ccedil;larıyla hesaplaşma girişimidir ve Ocak ayındaki olaylar daha ziyade doğrudan bu partiler arası entrikadan ortaya &ccedil;ıkmaktadır. Konseyler hi&ccedil;bir şekilde yenilgiye uğratılmadılar, ancak &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;rt yıl boyunca defalarca devlet, &ouml;rg&uuml;tl&uuml; karşı-devrim ve i&ccedil;eriden iş&ccedil;i desteği eksikliği nedeniyle yenilgiye uğrayacakları gibi, şiddet kullanarak ve kendilerini ilan ederek bunu yaptıkları durumlar dışında alternatif bir egemenlik bi&ccedil;imi de değillerdi. Jan Appel&rsquo;in yaptığı her şey, konsey kom&uuml;nizmi ya da sol kom&uuml;nizmin bu anda ifade edebileceği her şey, esas olarak iki fırsat anı etrafında bu sorunu d&uuml;zeltme girişimidir: 1920 Ruhr ayaklanması ve 1921 Mart eylemi. Bu fırsat 1923&rsquo;te, hiperenflasyonun sancıları i&ccedil;inde tekrar gelecekti, ancak o noktada kom&uuml;nist sol artık bir g&uuml;&ccedil; değildi.</p>

<p>Bu sonraki olaylar b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de 1919&rsquo;dan itibaren pasifize edilen Berlin&rsquo;in dışında, konseylerin başından beri en militan olduğu yerlerde meydana geldi. Batı Avrupa ekonomisinin &ouml;nemli bir par&ccedil;ası olan ve bu nedenle Almanya ile İtilaf g&uuml;&ccedil;leri arasındaki savaş sonrası anlaşmada bir tıkanma noktası olan, &ccedil;ok sayıda g&ouml;&ccedil;menin &ccedil;alıştığı Ruhr madencilik ve sanayi b&ouml;lgesinde, Essen konseyi bir iş&ccedil;i h&uuml;k&uuml;meti ilan etti ve tam sosyalizasyon talep etti. Ağır sanayinin hakim olduğu diğer yerlerde de benzer radikal talepler dile getirilmiş, bazen b&ouml;lgesel h&uuml;k&uuml;met iktidarının ele ge&ccedil;irilmesi de buna eşlik etmiştir. Ancak bu karmaşık olayların &ccedil;oğu, &uuml;retim &uuml;zerindeki kontrol sorunu etrafında değil, devletin silahlı g&uuml;c&uuml;n&uuml;n yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmesi etrafında gelişti. Daha sonraki ens&uuml;reksiyonlar, ordunun yeniden yapılanma s&uuml;recinde olduğu, antlaşmalarla sınırlandırıldığı, i&ccedil;eriden faşist yıkımla karşı karşıya kaldığı ve d&uuml;zensiz, karşı devrimci g&uuml;&ccedil;lere dayanmak zorunda olduğu bir d&ouml;nemde, iş&ccedil;ilerin devletin kendilerini silahsızlandırma girişimlerine ya da alternatif olarak faşist karşı devrime verdikleri yanıtlardır. Dolayısıyla bu ens&uuml;reksiyonlar kapitalizme karşı devrim sorununu, silahlı g&uuml;ce karşı bir isyan yoluyla dolaylı olarak ortaya koymak dışında, ortaya koyamazlar bile. Bunu takip eden anlar, konsey iktidarı olasılığından bir geri &ccedil;ekilme, konseye geri d&ouml;nmenin yolunu bulması gereken silahlı iktidara doğru zorunlu bir geri &ccedil;ekilmedir.</p>

<p>Belki de en umut verici olanı, en &ccedil;ok gafil avlanan ilk ve en şaşırtıcı olanıydı. Mart 1920&rsquo;de, SPD&rsquo;nin Baltık&rsquo;taki yağmadan d&ouml;nen bazı Freikorps birliklerini silahsızlandırmaya &ccedil;alışmasının ardından, sağcı subaylar h&uuml;k&uuml;metin kontrol&uuml;n&uuml; ele ge&ccedil;irmeye &ccedil;alıştı. Yerel ordu komutanları tarafından desteklenmeyen (&ldquo;Reichswehr, Reichswehr&rsquo;e ateş a&ccedil;maz&rdquo;) SPD&rsquo;li bakanlar ka&ccedil;arak başkenti darbecilere bıraktı. KPD&rsquo;nin yeni kurulan liderleri, kafalarını kı&ccedil;larına sokma konusundaki olağan&uuml;st&uuml; yeteneklerini g&ouml;stererek tarafsızlıklarını ilan ettiler. Ancak iş&ccedil;i sınıfı neredeyse 1918&rsquo;dekine eşdeğer bir şiddetle karşılık vererek, &uuml;lkeyi baştan başa durduran d&ouml;rt g&uuml;nl&uuml;k bir genel grevle Kapp h&uuml;k&uuml;metini yok etti. Darbenin lideri Şans&ouml;lye Kapp, proleter değer biliminin g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir g&ouml;sterisiyle karşılaştı; t&uuml;m matbaacılar grevde olduğundan yeni h&uuml;k&uuml;met i&ccedil;in para basacak kimseyi bulamadı.</p>

<p>Darbe girişimi, darbecilerin iktidarı elinde tuttuğu Bavyera dışında hızla &ccedil;&ouml;kt&uuml;. Berlin h&uuml;k&uuml;meti geri d&ouml;nd&uuml; ve iş&ccedil;ilere geri &ccedil;ekilme &ccedil;ağrısında bulundu. Ancak bu t&uuml;r tutkular kolayca yatıştırılamadı. &Ouml;zellikle Ruhr&rsquo;da, iş&ccedil;iler yakınlarda konuşlanmış olan Freikorps&rsquo;un yerel birliklerinin darbeyi desteklediğini duyunca, ens&uuml;reksiyoner &ccedil;ılgınlığı i&ccedil;inde t&uuml;m b&ouml;lgeyi sardılar, kasabadan kasabaya &ouml;nce polisi sonra da askeri birliklerini silahsızlandırdılar, &ccedil;eşitli birlikler oluşturdular ve kendileriyle savaşmak &uuml;zere g&ouml;nderilen Freikorps birliklerinin bir&ccedil;oğunu savaşta yendiler. Bir gecede kurulan Ruhr Kızıl Ordusu&rsquo;nun sayısı 100.000 civarındaydı. B&ouml;lgesel olarak konseyler şeklinde &ouml;rg&uuml;tlenmişlerdi ama işyeri &ouml;rg&uuml;tleriyle &ccedil;ok az bağlantıları vardı. A&ccedil;ık&ccedil;ası merkezi bir komuta yoktu ama &ccedil;eşitli b&ouml;lgesel gruplaşmalar vardı. &Ccedil;oğu b&ouml;lgede USPD ve KPD&rsquo;nin sağ kanadı baskındı ancak anarşistler b&ouml;lgede &ccedil;ok aktifti ve KPD&rsquo;nin sol kanadıyla (daha sonra KAPD olacaktı) birlikte olduk&ccedil;a ileri gittiler. &Ouml;rneğin Duisberg&rsquo;de SPD y&ouml;neticisini g&ouml;revden aldılar ve bir proto-kom&uuml;nizasyon anında bankalara ve depolara baskın d&uuml;zenlediler. Ancak sonunda, birliklerin &ccedil;oğu geri &ccedil;ekildi ve imtiyazlar karşılığında silahsızlanmayı kabul eden delegelere g&uuml;&ccedil;lerini devretti. Kızıl Ordu&rsquo;nun bir kısmı bu t&uuml;r m&uuml;zakerelerde yer almadı ama &ouml;yle de gitti. Silahsızlanmayı reddedenler Freikorps tarafından katledildi.</p>

<p>Jan Appel o sırada Ruhr&rsquo;da &ccedil;alışıyordu, ancak ne yaptığı hakkında bilgim yok. KAPD Nisan 1920&rsquo;de, Kapp darbesine karşı KPD&rsquo;nin hainliğine doğrudan bir yanıt olarak kuruldu; KPD &ccedil;oğunluğunu etkin bir şekilde ihra&ccedil; etti ve bağımsızlarla birleşmeden &ouml;nce eskisi gibi devam etti. Hamburg&rsquo;da Appel ve Fritz KAPD tarafından Rusya&rsquo;ya g&ouml;nderildi ve ardından Senat&ouml;r Schr&ouml;der&rsquo;e ka&ccedil;ak olarak binerek 1 Mayıs&rsquo;ta Rusya&rsquo;ya vardı. Bu kısmen bir tahmin, ancak Appel&rsquo;i gemide devrimin şimdiye kadarki seyri &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rken ve neler yapılabileceğini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rken hayal etmeyi seviyorum. Bir dahaki sefere nelerin farklı yapılması gerekecektir? Freikorps birliklerini silahsızlandıran ve tekneleri &ccedil;alan tutkulu irade oradaydı. Eksik olan şey neydi? İş&ccedil;ilerin kendi &ouml;z &ouml;rg&uuml;tlenmeleri yoluyla kendi kendilerini silahsızlandırmaları nasıl engellenebilirdi? Appel&rsquo;e g&ouml;re cevap konsey olmalıydı. Kızıl Ordular g&uuml;&ccedil;lerini bir m&uuml;zakere partisine değil de konseylere devretseydi, bu &ouml;rnek yayılabilir miydi?</p>

<p>Bir yıl sonra, Orta Almanya&rsquo;da, &ouml;zellikle de Halle ve Mansfeld&rsquo;in sanayi b&ouml;lgelerinde patlak veren 1921 Mart Eylemi sırasında şansları olacaktı. Burası, &ouml;zellikle de son derece modern Leuna kimya fabrikasındaki iş&ccedil;ilerin silahsızlandırılmadığı bir b&ouml;lgeydi. B&ouml;lgede bir genel grev yayıldı ve hem KAPD hem de KPD eşzamanlı olarak ens&uuml;reksiyon zamanının geldiğine karar verdi. İş&ccedil;ileri silahlanmaya ve iktidarı ele ge&ccedil;irmeye &ccedil;ağırdılar. Bu, kahramanca bir maceracılık anıydı. Genel &ccedil;ağrıya yanıt veren silahlı birlikler polis karakollarını ve adliyeleri yakmaya, bankaları soymaya ve mal dağıtmaya başladı. Devrimin Robin Hood&rsquo;u olarak adlandırılan Max Holz, Mansfeld&rsquo;deki isyancı iş&ccedil;ileri bastırmak i&ccedil;in Berlin&rsquo;den g&ouml;nderilen polis birliklerini yerle bir etti. İşte onun proto-kom&uuml;nizeleştirici g&uuml;c&uuml;n&uuml;n eylem halindeki bir tasviri:</p>

<blockquote>
<p>Motorize komandolar 60 ila 200 kişi arasında. &Ouml;nde makineli t&uuml;fekli ya da hafif silahlı bir keşif grubu: ardından ağır silahlı kamyonlar. Sonra &ldquo;şef&rdquo; bir otomobilde, &ldquo;maliye bakanı&rdquo; eşliğinde &ldquo;parayla birlikte&rdquo;. Koruma olarak, başka bir ağır zırhlı kamyon. Hepsi kırmızı bayraklarla s&uuml;slenmiş. Bir b&ouml;lgeye varışlarından itibaren erzaklara el konulmakta, postaneler ve tasarruf bankaları yağmalanmakta. Genel grev ilan edilmekte ve işverenler tarafından bir &lsquo;vergi&rsquo; ile &ouml;denmekte. Kasaplara ve fırıncılara mallarını y&uuml;zde 30 ila 60 daha ucuza satmaları emredilmekte. T&uuml;m direnişler derhal ve şiddetle bastırılmakta&hellip;</p>
</blockquote>

<p>KPD ve KAPD genel bir ens&uuml;reksiyon &ccedil;ağrısı yayınladı, ancak bunun &ouml;tesinde hızlı gelişen olaylar &uuml;zerinde &ccedil;ok az kontrolleri vardı. Mesajlar merkez ve taşra arasındaki aktarımda kayboldu ve bu birimlerin yanal bağlantılar kuramaması &ouml;l&uuml;mc&uuml;l oldu. Leuna fabrikasındaki kalifiye iş&ccedil;iler, katliama uğrayacaklarını d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;kleri i&ccedil;in ellerindeki silahları alıp saldırıya ge&ccedil;me &ccedil;ağrısına direndiler. Ancak Holz&rsquo;un kuvvetlerinin yakınlarda olduğundan habersizdiler. Sonunda fabrika bombalandı, iş&ccedil;iler silahsızlandırıldı, Holz yakalandı ve tutuklandı. O an yine kaybedilmişti.</p>

<p>Bunun son şans olup olmadığı net değil. 1923 yılında ger&ccedil;ek bir devrim &ouml;ncesi durum ortaya &ccedil;ıktı. Versailles Antlaşması ile Reichswehr&rsquo;in girmesinin yasaklandığı Ruhr&rsquo;daki olaylar sonucunda Fransız ordusu bu hayati sanayi merkezini (k&ouml;m&uuml;r&uuml;n b&uuml;y&uuml;k kısmının kaynağını) işgal etti. Almanya ekonomisi hiperenflasyona s&uuml;r&uuml;klendi; radikal konseyler kuruldu ve bir kez daha ens&uuml;reksiyona doğru ge&ccedil;iş başladı. Ancak KPD, Mart ayından &ccedil;ıkardığı dersin &ouml;rg&uuml;tl&uuml;, disiplinli emir komuta zincirlerinin eksikliği olduğunu d&uuml;ş&uuml;nerek iş&ccedil;i &ouml;rg&uuml;tleriyle bağını koparmıştı. Kom&uuml;nist sol artık yoktu ve KPD, sınıf m&uuml;cadelesinin ruh haliyle teması olmayan mekanik bir ens&uuml;reksiyon başlattı ve başarısız oldu.</p>

<p>O sırada Appel hapishanedeydi. Korsanlık su&ccedil;undan yargılanmak &uuml;zere Hamburg&rsquo;a geri g&ouml;nderilmesi i&ccedil;in pazarlık yapmakta olan Fransız yetkililer tarafından tutuklanmıştı. Paul Mattick&rsquo;in biyografisinden &ouml;ğrendiğimiz bir ayrıntı, o zamanlar 19 yaşında olan Mattick&rsquo;in Appel&rsquo;i hapisten ka&ccedil;ırmaya hazırlandığı, ancak yetkililerin Appel&rsquo;i daha hafif bir su&ccedil;la itham etmeyi kabul ettikleri ve Appel&rsquo;in de su&ccedil;unu kabul etmeye razı olduğuydu. Appel &ccedil;alışmalarına başlamış ve 1925 yılında Hollanda&rsquo;ya g&ouml;t&uuml;rd&uuml;ğ&uuml; GIK belgesinin ilk taslağını ortaya &ccedil;ıkarmıştır. Bu belge, t&uuml;m bu başarısız ens&uuml;reksiyonların bir yansımasıdır &mdash; eğer &uuml;retimin sosyalizasyonu i&ccedil;in uygulanabilir bir programa sahip radikal unionen&rsquo;lar var olsaydı, belki de iş&ccedil;i sınıfı konseyler aracılığıyla iktidarı ele ge&ccedil;irme ve silahlı birlikleri entegre etme olasılığından &ccedil;ekinmezdi. Para sistemi kapitalist yeniden &uuml;retimi yıkıma uğrattığı i&ccedil;in 1923 hiperenflasyon anı bunu gerektiriyordu; bu koşullarda doğrudan kom&uuml;nist dağıtım ve &uuml;retim, bir &ouml;l&uuml;m arzusu gibi g&ouml;z&uuml;kmediği s&uuml;rece son derece pop&uuml;ler olabilirdi.</p>

<p>Appel D&uuml;sseldorf&rsquo;taki hapishanede Kom&uuml;nist &Uuml;retim ve Dağıtımın Temelleri&rsquo;nin taslağını yazarken, Hitler de M&uuml;nih&rsquo;teki hapishanede Kavgam&rsquo;ı yazmaktadır. Ancak vardıkları sonu&ccedil;lar taban tabana zıttır. Hitler, Nazi iktidarına giden ens&uuml;reksiyoner yoldan vazge&ccedil;er ve temsili parlamenter mekanizmaların gerekli bir yardımcı olduğu sonucuna varır. Appel ise parlamenter &ouml;rg&uuml;tlenmeden vazge&ccedil;erek partinin sadece ens&uuml;reksiyonun koordinat&ouml;r&uuml; olması gerektiğine karar verir. Her ikisi de kendi projeleri a&ccedil;ısından haklıdır.</p>

<p>T&uuml;m bunların i&ccedil;inde konsey ne olacak? T&uuml;m konseyler nerede? Konsey iktidarını etkileyen iki sorunu hemen g&ouml;r&uuml;yoruz. Birincisi, Berlin&rsquo;deki Y&uuml;r&uuml;tme Komitesinde bir darboğaz yaratan ve konsey iktidarının kolayca tahrif edilmesine izin veren, geri alınabilir delegelerin merkezileştirici yapısıdır. Yanal ilişkilerden ziyade geri alınabilir delegelerin kendi kendini &ouml;rg&uuml;tleyen yapıda son s&ouml;z olduğu benim i&ccedil;in a&ccedil;ık değil. Ancak daha temelde, en azından yirmi birinci y&uuml;zyıl analizi i&ccedil;in, iş b&ouml;l&uuml;m&uuml; ve işsizlerin entegrasyonu sorunu var. Appel Komintern&rsquo;e sunum yaptığında, yeni iş&ccedil;i hareketinin m&uuml;cadele etmek zorunda kalacağı b&uuml;y&uuml;k işsiz proleter kitlelerini yalnızca b&ouml;lgesel olarak &ouml;rg&uuml;tlenmiş konsey bi&ccedil;iminin b&uuml;t&uuml;nleştirebileceğini &ouml;ne s&uuml;rd&uuml;. Ancak burada bir paradoks yatıyordu: konsey kom&uuml;nizmine ve kom&uuml;nist sola destek en &ccedil;ok işsizler arasında ya da alternatif olarak, madencilik, ağır sanayi gibi olduk&ccedil;a kaba bir işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n olduğu sekt&ouml;rlerdeydi. Bu alanlarda iş&ccedil;iler konseyler değil silahlı birlikler, Kızıl Ordular kurma eğilimindeyken, imalat ve diğer sekt&ouml;rlerde &ouml;rg&uuml;tlenen ve konseyler oluşturan iş&ccedil;iler daha temkinli davranma eğilimindeydi. Son derece modern Leuna kimya fabrikasının 12.000 iş&ccedil;isi ile Max Holz&rsquo;un 2000 kişilik ultra-solcu yağmacı taburu arasında ka&ccedil;ırılan karşılaşma ibret vericidir. T&uuml;m bunları bir araya getirebilecek form nedir? Konsey mi? Parti mi? Ve ne t&uuml;r bir konsey, ne t&uuml;r bir parti?</p>

<p>GIK&rsquo;in bir cevabı vardı; sadece konsey. Unionen&rsquo;lar tarafından hazırlanan konseyin kendisi yeterliydi. Ancak Jan Appel&rsquo;in bu pozisyona tam olarak gelip gelmediği belli değil. Appel ve diğer konseycilerin direniş &ccedil;alışmalarına katıldığı Nazi işgalinden sonra, GIK&rsquo;teki meslektaşları Appel&rsquo;in m&uuml;dahaleden &ccedil;ok fazla zevk aldığını ve diğer konseyciler ayrılma zamanının geldiğine karar verdikten &ccedil;ok sonra bile direniş gruplarıyla &ccedil;alışmaya devam etmek istediğini s&ouml;yleyecekti. Konsey kom&uuml;nizminin tarihine olan ilginin yeniden canlandığı 1960&rsquo;lı ve 1970&rsquo;li yıllarda Appel, sol kom&uuml;nist bir grup olan International Communist Current&rsquo;ın 1976&rsquo;daki kuruluş toplantısında &uuml;yelerine katılır. ICC&rsquo;nin pozisyonu GIK&rsquo;e olduk&ccedil;a zıttır ve Philippe Bourrinet tarafından yazılan Hollanda-Almanya Kom&uuml;nist Solu&rsquo;nun tarihi, konseyciliği partinin hayati rol&uuml;n&uuml; d&uuml;ş&uuml;nemediği i&ccedil;in başarısız olan bir t&uuml;r kripto-anarşizm olarak okur. Ama Appel&rsquo;in t&uuml;m bunlar hakkında ger&ccedil;ekten ne d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; kim bilebilir? Ben değil. Onu bir koordinat k&uuml;mesi olarak, tarihi d&uuml;ş&uuml;nmenin bir yolu olarak kullanıyorum, ancak ger&ccedil;ek Appel&rsquo;in t&uuml;m bunlardan ka&ccedil;tığını, zamanını anlamlandırmaya &ccedil;alışabileceğimiz t&uuml;m kategorileri &mdash; parti, konsey, unionen, kızıl ordu &mdash; kestiğini fark ediyorum.</p>

<p>[Yazar Notu]</p>

<p>1- Amadeo Bordiga&rsquo;nın perspektifine yakın duran Bourrinet, <em>r&auml;tekommunismum </em>ile <em>linkskommunismus </em>arasındaki farkta ısrar ederek Hollanda-Almanya kom&uuml;nist solu i&ccedil;inde partinin rol&uuml;ne ilişkin canlı tartışmalara işaret eder. Onun tanımına g&ouml;re konseycilik, parti i&ccedil;in hi&ccedil;bir rol g&ouml;rmeyen konsey kom&uuml;nizmidir. O halde terimlerin a&ccedil;ıklığa kavuşturulması şu şekildedir: sol kom&uuml;nizm sendikaların ve parlamenter partilerin reddinden oluşur ve unionen, parti ve konseyi i&ccedil;erir. Konsey kom&uuml;nizmi, parti rol&uuml; bastırılmış bir şekilde &uuml;&ccedil;&uuml;n&uuml; de i&ccedil;erir. Konseycilik partiyi reddeder ama unionen ve konseyi reddetmez. Bordiga parti i&ccedil;in konseyi ve unionen&rsquo;ı reddeder. Bourrinet&rsquo;nin taraflı arg&uuml;manını benimsemeden, terimlerin bu şekilde kullanılmasını faydalı buluyorum.</p>

<h4><strong>Creeping May Boyunca Hızlı Bir Y&uuml;r&uuml;y&uuml;ş</strong></h4>

<p>Bir adım ileri ve iki adım geri. Kom&uuml;nizasyonun hikayesini ilerletmek i&ccedil;in yaptığım t&uuml;m girişimler beni Marx ve İkinci Enternasyonal&rsquo;e değilse de sol kom&uuml;nizm ve konsey kom&uuml;nizmindeki &ouml;nc&uuml;llerine geri g&ouml;t&uuml;r&uuml;yor gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Bunun nedeni, &ouml;ğrendiğim &uuml;zere, kom&uuml;nizasyon teorisinin sunumunun her zaman anlatısal olmasıdır. Gilles Dauv&eacute; ve Francois Martin&rsquo;ın makaleleri İngilizce&rsquo;ye Kom&uuml;nist Hareketin G&uuml;neş Tutulması ve Yeniden Ortaya &Ccedil;ıkışı olarak &ccedil;evrildi ve iş&ccedil;i hareketinin ve onun karşıdevrimci tutulmasının yeni bir temelde ilerleyen yeni bir m&uuml;cadele d&ouml;ng&uuml;s&uuml; a&ccedil;ısından anlatıldığı bir anlatı olarak adlandırıldı. Burada, tarihsel ultra solun eleştirisi, sınıf m&uuml;cadelesinde ilk kez &rsquo;68&rsquo;de g&ouml;r&uuml;len ve o zamandan bu yana ge&ccedil;en yıllarda teyit edilen ger&ccedil;ek bir değişimin teorik karşılığıdır. Kom&uuml;nizasyon teorisinin amacı neyin değiştiğini değerlendirmektir ve bu da en azından bir &ouml;nceki zaman ve bir de şimdiyi gerektirir.</p>

<p>Mayıs &rsquo;68 ve sonrasını ele alan b&ouml;l&uuml;mler Dauv&eacute; tarafından değil, bize Mayıs &rsquo;68&rsquo;in daha &ccedil;ok ger&ccedil;ekleşmeyen şey i&ccedil;in, sermayeyi kesintiye uğratmak ve fel&ccedil; etmek, end&uuml;striyel mekanizmayı durdurmak i&ccedil;in ayaklanan, ancak hi&ccedil;bir yerde bu aygıtı devrimci bir şekilde ele ge&ccedil;irme g&ouml;revine uygun iş&ccedil;i &ouml;rg&uuml;tleri oluşturmayan &ldquo;proletaryanın b&uuml;y&uuml;k sessizliği&rdquo; i&ccedil;in &ouml;nemli olduğunu s&ouml;yleyen Francois Martin (Francois Cerruti&rsquo;nin takma adı) tarafından yazılmıştır. Sadece Censier&rsquo;de, işgal altındaki &uuml;niversitede, binlerce radikal iş&ccedil;iyi &ouml;ğrenciler ve ultra-sol entelekt&uuml;ellerle bir araya getiren, &ldquo;genel &ouml;zy&ouml;netim&rdquo; ve acil devrimci &ouml;nlemler &ouml;neren, herhangi bir b&uuml;y&uuml;kl&uuml;kte a&ccedil;ık&ccedil;a kom&uuml;nist bir iş&ccedil;i komitesi kuruldu.</p>

<p>Bu &ccedil;ağrılar kulak ardı edilirken, &uuml;niversitedeki, y&ouml;netim kurulu odasındaki ve devlet salonlarındaki elitler dinliyordu. B&uuml;y&uuml;k bir ironi olarak, iş&ccedil;i kontrol&uuml;, iş&ccedil;i sınıfının pratikte kontrol&uuml; ele almayı reddettiği, iş&ccedil;ilerin &ouml;zy&ouml;netim &ouml;rg&uuml;tlerini kurmayı reddettiği anda, ayaklanmanın a&ccedil;ık talebi olarak anlaşıldı:</p>

<blockquote>
<p>&ldquo;P.C.F&rsquo;in kendisi de h&uuml;k&uuml;met programına &lsquo;ger&ccedil;ek katılımı&rsquo; dahil etmiştir. Diğer b&uuml;y&uuml;k sendika olan CFDT, iş&ccedil;i konseylerinden yana olan ultra sol gruplar tarafından da desteklenen &ouml;zy&ouml;netimi savunmaktadır. Tro&ccedil;kistler, bir iş&ccedil;i h&uuml;k&uuml;meti i&ccedil;in asgari program olarak iş&ccedil;i denetimini &ouml;nermektedir.&rdquo;</p>
</blockquote>

<p>İşverenler de &ouml;zy&ouml;netim dilinin kendi yakın &ouml;tenazileri olmadığını, emeği &ouml;znel olarak yoğunlaştırmanın, emek s&uuml;recine yatırım yapmaya zorlamanın, iş&ccedil;ileri kendi s&ouml;m&uuml;r&uuml;lerine katılmaya ve bunu kurtuluş sanmaya ikna etmenin bir aracı olduğunu &ccedil;abucak fark ettiler.</p>

<p>1968 bir bilmeceydi ve h&acirc;l&acirc; da &ouml;yledir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; a&ccedil;ık bir politik ya da ekonomik krize tepki olarak ortaya &ccedil;ıkmamıştır. Fransız toplumunun trentes glorieuses boyunca &ccedil;ığır a&ccedil;an yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmesiyle, b&uuml;y&uuml;menin kesintiye uğramasından değil, bizzat b&uuml;y&uuml;me tarafından &uuml;retilen bir antagonizmadan ortaya &ccedil;ıktı. Antagonizmanın k&ouml;kenine inmek kolay değildi, &ccedil;&uuml;nk&uuml; en &ccedil;ok d&ouml;nemin &ouml;ğrenci ve gen&ccedil;lik hareketlerinde g&ouml;r&uuml;lebilen niteliksel ve varoluşsal şikayetlerin bir karışımından ortaya &ccedil;ıkmış gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yordu. Doyum, anlam, onur, katılım, yaratıcı ifade. Ancak bu talepler ile kapitalist işyeri arasında bir &ccedil;elişki vardı ve bu nedenle Martin, 68&rsquo;de iş&ccedil;ilerin kontrol&uuml;ne ilişkin somut kurumların yokluğunun iş&ccedil;i sınıfının &ccedil;ekingenliğinden değil, uzlaşmazlığından kaynaklandığını savunmaktadır &mdash; iş&ccedil;iler artık iş&ccedil;i olarak yeniden &uuml;retimlerinin sorumluluğunu &uuml;stlenmekle ilgilenmiyorlardı, bu artık insan olarak ihtiya&ccedil;larıyla a&ccedil;ık&ccedil;a uyumsuzdu. M&uuml;cadelenin sıcağında, m&uuml;zakere anı ve hatta iş&ccedil;i kimliği tarafından engellenen başka bir şey ortaya &ccedil;ıkar. 68&rsquo;den sonra, bu &ouml;znelliğin daha da netleşeceği Fransa ve İtalya&rsquo;da, &ouml;z &ouml;rg&uuml;tl&uuml; iş&ccedil;i grupları grev yapmak i&ccedil;in ve grevin sona ermesine karşı grev yapıyor, ara&ccedil;larda kendi başına bir son buluyor ve her zaman g&uuml;&ccedil;s&uuml;zleştirmeye geri g&ouml;t&uuml;ren nihai m&uuml;zakerelerin y&uuml;r&uuml;t&uuml;lmesine karşı bir kayıtsızlık sergiliyor gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor.</p>

<p>Censier&rsquo;deki ultra-solcular, iş&ccedil;i komiteleri tarafından &uuml;retim ara&ccedil;larının &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tl&uuml; olarak ele ge&ccedil;irilmesine dayanan, azami kom&uuml;nist program olduğuna inandıkları şeyi savunuyorlardı. Katılanların proletaryanın sessizliğini, tuhaf bir şekilde saldırgan pasifliğini kabullenmeleri aylar ve yıllar aldı; kom&uuml;nizasyon teorisi bu kabullenmenin bir bi&ccedil;imidir ve ne olduğunu anlamak i&ccedil;in doğrudan toplantıya devam edenlerin tartışmalarından ortaya &ccedil;ıkmıştır. Ancak Martin&rsquo;ın kitabında verdiği a&ccedil;ıklama, a&ccedil;ıklamadan ziyade bir g&ouml;zlem, sorunu işaret eden bir işarettir. Kom&uuml;nizasyon teorisini, o zamandan beri her &ouml;nemli m&uuml;cadelede şu ya da bu bi&ccedil;imde yeniden ortaya &ccedil;ıkacak olan bu sessizlikle hesaplaşmaya y&ouml;nelik bir dizi girişim olarak anlayabiliriz. Dauv&eacute; ve diğerleri, 1968&rsquo;in &ccedil;ok daha dolu ve zengin bir a&ccedil;ıklamasını sunan sonraki bir belgede bunu şu şekilde tanımlamaktadır:</p>

<blockquote>
<p>1968&rsquo;de fabrikalarda 1936&rsquo;daki şenlik havasına pek rastlanmıyordu. İnsanlar daha da ileri gidebilecek bir şeylerin olduğunu hissediyor ama bunu yapmaktan ka&ccedil;ınıyorlardı. H&acirc;kim olan ciddiyet atmosferi, sendikalara karşı bir &ouml;fkeyle birleşmişti; sendikalar ancak tabanın davranışları sayesinde kontrol&uuml; ellerinde tutabildikleri i&ccedil;in uygun bir g&uuml;nah ke&ccedil;isi olarak g&ouml;r&uuml;l&uuml;yorlardı. Neşe başka yerlerdeydi, sokaklardaydı. Bu nedenle Mayıs 68, takip eden yıllarda devrimci bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml; ne yeniden &uuml;retebildi ne de buna yol a&ccedil;abildi. Hareket, en &ouml;ld&uuml;r&uuml;c&uuml; y&ouml;nlerinin n&ouml;tralize edilmesinden beslenen bir reformizm yarattı. Tarih yemeği ikinci kez dolaştırmaz.</p>
</blockquote>

<p>1968&rsquo;in a&ccedil;ığa &ccedil;ıkardığı şey, derin bir &ouml;znesizleşme, işle &ouml;zdeşleşmeme, &ccedil;oğu zaman iş&ccedil;i hareketiyle &ouml;zdeşleşmeme, &ccedil;alışmayı reddetme, grevler ve sabotajlarda kendini g&ouml;steren, ancak nihilizme, sinizme ve pasifliğe de d&ouml;n&uuml;şebilen bir olumsuzluktu:</p>

<blockquote>
<p>Fabrikaların kontrol&uuml;n&uuml;n sendikalara bırakılması bir zayıflık g&ouml;stergesiydi ama aynı zamanda sorunun başka bir yerde yattığının bilincinde olduklarının da g&ouml;stergesiydi. Beş yıl sonra, 1973&rsquo;te, Laval&rsquo;daki b&uuml;y&uuml;k bir grevde iş&ccedil;iler &uuml;&ccedil; hafta boyunca fabrikayı tamamen ve basit&ccedil;e terk ettiler. Hakkında &ccedil;ok şey s&ouml;ylenen &ldquo;de-politizasyon&rdquo; gibi, şirkete, işe ve yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmesine y&ouml;nelik bu ilgi kaybı da ikirciklidir ve başka her şeyle ilişkilendirilmeden yorumlanamaz. Kom&uuml;nizm 1968&rsquo;de kesinlikle mevcuttu, ama sadece rahatlatıcı bir şekilde, olumsuz olarak. 1968&rsquo;de Nantes&rsquo;ta ve daha sonra Barselona (1971) ya da Quebec&rsquo;teki (1972) SEAT&rsquo;ta, grevciler b&ouml;lgeleri ya da şehirleri ele ge&ccedil;irecek, radyo istasyonlarını ele ge&ccedil;irmeye kadar gidecek, ancak hi&ccedil;bir şey yapmayacaklardı: proleterlerin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi &ldquo;m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r, ancak aynı zamanda &ouml;rg&uuml;tleyecek hi&ccedil;bir şeyleri yoktur&rdquo; (Th&eacute;orie communiste, n&deg; 4, 1981, p. 21)</p>
</blockquote>

<p>Ama sorun fabrikada değilse, neredeydi? Ve zaten sorun neydi? Burada varsayılan, proleterlerin kom&uuml;nist teorinin hen&uuml;z sindirmekte olduğu iş&ccedil;i &ouml;zy&ouml;netimi eleştirisini &ccedil;oktan kabul etmiş olduğudur &mdash; proleterler iş&ccedil;i komiteleri kurmadılar &ccedil;&uuml;nk&uuml; bir şekilde bu t&uuml;r yapıların kom&uuml;nizme giden yolu tıkayacağını fark ettiler. Parlamento dışı sol partileri şişirmediler &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu partilerin de kendilerini kapitalizme adapte ettiklerini, onun sadık muhalefeti haline geldiklerini fark ettiler.</p>

<p>1970&rsquo;ler, &ouml;zellikle G&uuml;ney Avrupa&rsquo;da, &ouml;znellik hakkındaki bu tezin doğrulanmasını sağladı. İtalya&rsquo;da işin reddi ve &ccedil;&uuml;r&uuml;m&uuml;ş iş&ccedil;i &ouml;rg&uuml;tlerinden &ouml;zerklik, &uuml;lkeyi i&ccedil; savaşın eşiğine getiren isyancı bir hareketin sloganı haline geldi; solun faşizm ve otoriterlik tarafından tasfiyesinin spontan ve ens&uuml;reksiyoner olanı desteklediği Portekiz, İspanya ve Yunanistan&rsquo;da yeni taktiksel ve stratejik aciliyetler Mayıs gazında g&ouml;r&uuml;lenleri doğruladı. Polonya ve İran&rsquo;da da iş&ccedil;i konseyleri ortaya &ccedil;ıktı, ancak b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de iş&ccedil;ilerin &ouml;zy&ouml;netimi vizyonu olmadan, eski r&uuml;yadan bir şeylerin h&acirc;l&acirc; yaşadığını g&ouml;steriyordu.</p>

<p>Olumsuz bir sav olarak, kom&uuml;nizasyon teorisi zamanın testinden ge&ccedil;miştir. İş&ccedil;i hareketinin &ouml;lmeye başlaması ve bununla birlikte işe ve işyerine yapılan her t&uuml;rl&uuml; &ouml;znel yatırım kuşku g&ouml;t&uuml;rmez g&ouml;r&uuml;nmektedir, ancak kanıtlanabilir olsa bile &ouml;znellik arg&uuml;manı yeterli değildir. B&ouml;yle bir &ouml;znel değişim nereden kaynaklanmaktadır? Ne d&ouml;ng&uuml;sel ne de kendi kendini doğrulayan bir şekilde a&ccedil;ıklanması gereken şey budur. En iyi a&ccedil;ıklamalar yalnızca &ouml;znellikteki bir değişimin değerlendirilmesinden değil, kapitalizmin yeniden yapılandırılmasının incelenmesinden yola &ccedil;ıkmıştır. Yeni taktikler ve yeni tutumlar, işin ve kapitalizmin doğasındaki değişikliklere işaret etmektedir. Başka bir deyişle, iş&ccedil;ilerin hem sorunu hem de &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; sezmiş olmalarından ziyade, kapitalist girişimin geliştiği haliyle, m&uuml;lkiyet ve tekniğin i&ccedil; i&ccedil;e ge&ccedil;mesiyle ilgili olarak, iş&ccedil;ilerin &ouml;z y&ouml;netim vizyonunu engelleyen bir şey vardır.</p>

<p>Mayıs ayı sona erdikten sonra Censier&rsquo;de ultra solun genel toplantıları devam etti ve bu soruları tartıştı. Buldukları ilk cevap, kapitalizmin artık doğrudan kom&uuml;nizme ge&ccedil;işi m&uuml;mk&uuml;n kılacak kadar &uuml;retken hale geldiği ve iş&ccedil;ilerin de bunun farkında olduğuydu. 1968, &uuml;cret taleplerinin bir dizi niteliksel talep tarafından bastırıldığı g&ouml;reli bir bolluk anında meydana geldi. Proletarya, &uuml;retkenliği &uuml;cretlere ve iş&ccedil;i sınıfını kapitalist birikimin zorunluluklarına bağlayan &ldquo;artırılmış hayatta kalma&rdquo; anlayışını reddederek, t&uuml;m gelişimsel mantıklardan kopmuş g&ouml;r&uuml;n&uuml;yordu. O halde, Censier komitelerinde,</p>

<blockquote>
<p>Birleşme noktası, proletaryanın d&uuml;nyayı değiştirmeden &ouml;nce kendisini sosyal bir g&uuml;&ccedil; olarak kurmak zorunda olmadığı inancıydı. Dolayısıyla yaratılacak, uyandırılacak ya da umut edilecek bir iş&ccedil;i &ouml;rg&uuml;t&uuml; yoktur. Kapitalizm ile kom&uuml;nizm arasında bir ge&ccedil;iş &uuml;retim tarzı yoktur. Proletaryanın d&uuml;nyayı ve kendisini onunla birlikte kom&uuml;nizeleştirmesi i&ccedil;in yaptıklarının dışında &ouml;zerk bir proleter &ouml;rg&uuml;tlenme yoktur.</p>
</blockquote>

<p>1970&rsquo;lerin krizi ortaya &ccedil;ıktık&ccedil;a bu değerlendirmenin g&ouml;zden ge&ccedil;irilmesi gerekecekti. Reformizm masadan kalkmamış, tamamen değişmişti. İtalya&rsquo;da, 1969&rsquo;un Hot Autumn&rsquo;ı ve onu izleyen canlanmış proleter hareketinde, &ouml;zerklik ve iş&ccedil;i iktidarı parolalarının m&uuml;mk&uuml;n kıldığı politikanın ve &ccedil;alışmanın reddi, bunun yerine, iktidarı maksimaliteden ziyade farklılığında yatan, ger&ccedil;ekleştirilebilir talepler denizinde y&uuml;z&uuml;yordu. İtalya&rsquo;da Mayıs&rsquo;ın dolaysızlıkları yerel, molek&uuml;ler, &ccedil;oğunlukla kapsamı ve s&uuml;resi bakımından ens&uuml;resikyoner hale geldi ve devrime ancak i&ccedil; savaş yoluyla g&ouml;t&uuml;rebilir gibi g&ouml;r&uuml;nd&uuml;.</p>

<p>Ancak İtalya&rsquo;nın genişleyen, &ldquo;Creeping&rdquo; May&rsquo;i, iş&ccedil;ilerin sendikalara ve işverenlere karşı başlattıkları ve sonunda sendikaların kendileri i&ccedil;in &ccedil;&ouml;zmesine izin verecekleri bir m&uuml;cadele olması bakımından Fransa&rsquo;dakine benziyordu. Fransa&rsquo;da olduğu gibi, 60&rsquo;ların sonundaki &ouml;ğrenci radikaller fabrikadaki iş&ccedil;ilerle bağlantı kurdular, ancak İtalya&rsquo;da bu bağlantı daha verimli oldu ve Marksist entelekt&uuml;eller ile vahşi grevciler arasında kalıcı ve karşılıklı bir bağ oluşturdu. Hızlanan b&uuml;y&uuml;me ve değişen işb&ouml;l&uuml;m&uuml; karşısında verimliliği &uuml;cretlere bağlayan toplu pazarlık yapısının bozulduğu kuzeydeki pek &ccedil;ok tesisten biri olan Milano&rsquo;daki Pirelli kau&ccedil;uk fabrikasında &ldquo;&uuml;niter taban komiteleri&rdquo; (CUB&rsquo;ler) ortaya &ccedil;ıktı ve iş sahaları i&ccedil;inde ve arasında ustabaşılardan bağımsız temas ağları oluşturdu. Operaist dergisi Quaderni Rossi&rsquo;nin ve daha sonra Potere Operaio&rsquo;nun fikirlerinden etkilenen ve &ouml;ğrencilerin iş&ccedil;ilerle eşit d&uuml;zeyde katılabildiği taban komiteleri, &uuml;retim oranlarını hedef alarak ve sabotaj da dahil olmak &uuml;zere her t&uuml;rl&uuml; aracı kullanarak fabrika genelindeki oranları belirlemek i&ccedil;in bir yavaşlatma grevi olan autoriduzione (otomatik azaltma) uygulamasıyla iktidarlarını hissettirdiler. Bu andan itibaren, teori ve pratiği birbirine bağlayan otomatik azaltma, geniş bir red repertuarı i&ccedil;in ger&ccedil;ek bir metonim haline gelecektir.</p>

<p>Pirelli&rsquo;deki olaylar ve CUB&rsquo;lerin Milano-Turin-Genoa sanayi &uuml;&ccedil;geninde yayılması, Mario Tronti&rsquo;nin İş&ccedil;iler ve Sermaye&rsquo;de (1967) &ouml;ne s&uuml;rd&uuml;ğ&uuml; tek taraflı &ldquo;sınıf nefreti bilimi&rdquo;ni g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir şekilde doğruladı. Orada, 1960&rsquo;ların başındaki ve ortasındaki m&uuml;cadelelere uygun olarak, &ldquo;iş&ccedil;i sınıfının sermayeye reformizmi dayatma ve ardından bu reformizmi iş&ccedil;i sınıfı devriminin ama&ccedil;ları i&ccedil;in kaba ve hazır bir şekilde kullanma konusundaki politik kapasitesini keşfettiğini ya da yeniden keşfettiğini&rdquo; savunmuştu. &Uuml;retim hedefleri ve &uuml;cretler &uuml;zerinde anlaşmak i&ccedil;in partileri, sendikaları ve işveren birliklerini pazarlık masasına getiren Keynesyen planlamacı devlette, aslında iş&ccedil;i sınıfının birincil ekonomik belirleyici olan &uuml;retkenliği belirleme g&uuml;c&uuml; g&ouml;r&uuml;ld&uuml;. Tronti, ekonominin hızını belirleyenlerin iş&ccedil;iler olduğunu ve sermayenin de buna yanıt vermek i&ccedil;in &ccedil;abaladığını savunuyor. Pirelli iş&ccedil;ilerinin ekonominin &ccedil;arklarının hangi hızda d&ouml;neceğini belirlemesi, sermaye ile emek arasındaki tersine &ccedil;evrilmiş ilişkinin a&ccedil;ık bir teyidiydi.</p>

<p>Ancak Tronti&rsquo;ye g&ouml;re otomatik azaltma aracı, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeyi (burada tamamen olumsuz) &ouml;z-y&ouml;netime d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rebilecek bir direksiyondan yoksundur. Bu konuda o ve Bordiga hemfikirdir: proleter red stratejisini taktiksel merkezileşme yoluyla sosyalizme d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rebilecek olan yalnızca koordinat&ouml;r partidir. Reformizm devrime taşabilir, ama sadece partinin yapısı aracılığıyla. Ancak bu taşma, partilerin ve sendikaların sınırlarını aştı ve bunun i&ccedil;in yeni bir kap bulunamadı: otomatik azaltma, sadece &uuml;cretlerin değil, fiyatların, ulaşımın, kiranın, kamu hizmetlerinin, konutların belirlenmesine y&ouml;nelik bir dizi taktiğe atıfta bulunuyordu. Taban komiteleri, fabrika genelinde militan ağlarına ve diğer &ouml;rg&uuml;tlerle bağlantıya ihtiya&ccedil; duyuyordu, ancak bazılarının d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; gibi &uuml;retim s&uuml;reci &uuml;zerinde iktidarı ele ge&ccedil;irmek i&ccedil;in değil, işverenleri taviz vermeye zorlamak i&ccedil;in &ouml;rg&uuml;tlenmişlerdi. Otomatik azaltma, proletaryanın &uuml;retim ara&ccedil;larından bağımsız ve onlara karşıt bir g&uuml;&ccedil; olarak &ouml;z &ouml;rg&uuml;tlenmesi anlamına geliyordu. Hızlandırmaya karşı m&uuml;cadele &uuml;cret m&uuml;cadelesiyle bir ve aynıydı, bu da m&uuml;cadelenin ancak doğrudan eylem yoluyla tek taraflı olarak sonu&ccedil;landırılabileceği anlamına geliyordu. M&uuml;zakere ka&ccedil;ınılmazdı ve bu noktada ultra sol &ouml;rg&uuml;tler kolayca bozguna uğratılabiliyordu. Partiler can &ccedil;ekişirken, sendikalar diren&ccedil;li ve esnek olduklarını g&ouml;sterdiler ve Fransa&rsquo;da olduğu gibi, işyeri demokrasisinin dilini ve hareketin yeni niteliksel taleplerini hızla benimsediler.</p>

<p>Reddin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi, resmi solun dilinin bir par&ccedil;ası haline gelen iş&ccedil;ilerin &ouml;z-y&ouml;netimine y&ouml;nelmek yerine ondan uzaklaştı. İşyerinde m&eacute;tier&rsquo;i &ouml;rg&uuml;tl&uuml; pasiflikti. Olumlu eylemleri ve kamulaştırmaları ise genellikle işyeri dışında ger&ccedil;ekleştiriliyordu. Proleter alışveriş &ccedil;ılgınlıkları, konut bloklarının işgali. İşyerindeki karşı planlama ancak dolaylı olarak planlamaya d&ouml;n&uuml;şebilirdi, &ccedil;&uuml;nk&uuml; işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n kendisini ama&ccedil; olarak alıyordu &mdash; vasıflı ve yarı vasıflı iş&ccedil;iler, erkekler ve kadınlar, y&ouml;neticiler ve y&ouml;netilenler arasındaki ayrımlar. Herhangi bir proleter devrim ve planlama vizyonu, zorunlu olarak, bu b&ouml;l&uuml;nmelerin &ouml;tesinde değil berisinde inşa edilecektir. Ancak belki de bu nedenle, operaismo ve autonomia taraftarlarının kom&uuml;nist ge&ccedil;iş &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;nceleri, ara&ccedil;lar ve ama&ccedil;lar arasındaki, bir yanda proleter g&uuml;&ccedil;lenme, &ouml;rg&uuml;tlenme ve m&uuml;cadele ile diğer yanda ama&ccedil; olarak kom&uuml;nizm arasındaki ayrımı reddetme eğilimindedir.</p>

<p>O halde, işyeri &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesinin karşı karşıya olduğu sınırları en a&ccedil;ık şekilde İtalya&rsquo;da g&ouml;rebiliriz. &Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme yeni bir sorunsal haline gelmiş, sanayinin y&uuml;zyıl ortasında yeniden şekillenmesiyle par&ccedil;alanmıştır. İş&ccedil;iler; kadın, g&ouml;&ccedil;men, par&ccedil;a başı &uuml;cretle &ccedil;alışan iş&ccedil;i, teknisyen vb. olarak işb&ouml;l&uuml;m&uuml;ndeki kendi konumlarına karşı m&uuml;cadele etmektedir. &Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z&uuml; başka bir yerde, ya &uuml;retim ara&ccedil;larından bağımsız olarak proletaryada ya da bu &uuml;retim ara&ccedil;larının gelecekteki kom&uuml;nist d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&uuml;nde yatmalıdır. Devrim i&ccedil;in gerekli olan şey &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme değil, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesidir ki bu da bir &ouml;teki-&ouml;rg&uuml;tlenme, kapitalizmden miras kalan yerler sisteminin yeniden kodlanması anlamına gelir. Theorie Communiste&rsquo;in bu kavrayışı &ouml;zetleyerek yazdığı gibi, &ldquo;&ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme devrimin ilk eylemidir; daha sonra devrimin aşması gereken bir engel haline gelir.&rdquo;</p>

<p>Bu form&uuml;lasyonda g&uuml;&ccedil;l&uuml; ama aynı zamanda kesin olmayan bir şey var &mdash; &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeyi nesne ve &ouml;zne olarak, engel ve faaliyet olarak birbirinden ayıran nedir? Bu, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin kendisinde değil, yukarıda da belirtildiği gibi, değişen işb&ouml;l&uuml;m&uuml;nde bulunabilir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z&uuml;nde, yeri olmayanların &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi olsa bile, bir yer, bir aidiyet nosyonu vardır. Kişi bulunduğu yerde m&uuml;cadele etmekten başka bir şey yapamaz, ancak kişi orada kalırsa, o zaman m&uuml;cadelenin yerler sistemini aşmak yerine pekiştirmesi m&uuml;mk&uuml;n olabilir. Bu nedenle &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme, sol ve iş&ccedil;i hareketinin altında yatan hak, m&uuml;lkiyet ve aidiyet yasaları ile &ccedil;atışmaya girecek ya da kapitalizmin yeniden &uuml;retimi olan bir hi&ccedil; haline gelecektir.</p>

<p>İtalyan 70&rsquo;lerinden bu yana &ldquo;otonomi&rdquo; &ccedil;oğu zaman &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin kapladığı alanı kapladı &mdash; doğrudan eylem, doğrudan katılım ve can &ccedil;ekişen solun kurumlarından bağımsızlık konusunda bir ısrar. Ancak arada bir fark vardır. Otonomi, &uuml;retim ara&ccedil;larını kendi kendine y&ouml;netme projesinden arındırılmış bir &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmedir &mdash; kom&uuml;nizm hedefi bastırıldığı i&ccedil;in fantezileri ayrılma, ka&ccedil;ma ve s&uuml;rekli anabasis fantezileri olma eğilimindedir. Neye karşı otonomi? Ve kimden? Ve hangi ama&ccedil; i&ccedil;in? Otonominin heteronomiyle ilişkisi dışında bir anlamı yoktur; pozitif bir projenin adı olarak aşkınlık yerine i&ccedil;kinliği se&ccedil;er ve kom&uuml;nizmin hayaletinden vazge&ccedil;er. Aşırı solun dilindeki değişim &mdash;belki de en &ccedil;ok 90&rsquo;lar ve 00&rsquo;larda, eski tematikleri yeniden canlandıran yeni bir kriz kom&uuml;nizminin d&ouml;n&uuml;ş&uuml;nden &ouml;nce g&ouml;r&uuml;lebilir&mdash; yirmi birinci y&uuml;zyılda kom&uuml;nizmin yeni beklentilerine işaret ediyor. Sermayeyi ancak ka&ccedil;ılması gereken bir Mısır olarak hayal edebiliriz.</p>

<p>Eğer bu dinamiklere tanık olunan sadece İtalya ya da sadece Fransa olsaydı, kom&uuml;nizasyonun pek de bir teorisi olmazdı. Bu iki &uuml;lkedeki iş&ccedil;i hareketlerinin b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml; ve g&uuml;c&uuml;n&uuml;n yanı sıra, &ouml;zellikle İtalya&rsquo;da savaş sonrası ge&ccedil;işin hızı konusunda benzersiz bir şey vardır. Dolayısıyla bu iki &uuml;lkenin benzersiz olması beklenebilir. Ancak 2000&rsquo;li yıllarda Arjantin&rsquo;de, Yunanistan&rsquo;da, Meksika&rsquo;da, Fransa ve İtalya&rsquo;dan olduk&ccedil;a farklı &uuml;lkelerde &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ve otonomi benzer şekilde gelişti. Bu dinamik 2010&rsquo;larda Mısır&rsquo;dan Amerika Birleşik Devletleri&rsquo;ne, Sudan&rsquo;dan Rojava&rsquo;ya kadar genel ve k&uuml;resel bir hal aldı.</p>

<p>Arjantin&rsquo;deki olaylar, mantığının izlerini taşıyor gibi g&ouml;r&uuml;nd&uuml;kleri milenyumun başlangıcına denk gelen en a&ccedil;ık g&ouml;stergesidir. Bor&ccedil; krizinin Arjantin&rsquo;e dayattığı yapısal uyum programlarının işsizlerin saflarını kabarttığı 90&rsquo;lı yıllarda, son on yılların en g&uuml;&ccedil;l&uuml; işsiz hareketlerinden biri belirli bir taktik etrafında birleşti: <em>piquete </em>ya da <em>corte de ruta</em>, işsiz iş&ccedil;ilerin devletten belirli bir yardım talebiyle birlikte &uuml;stlendikleri yol blokajları. İlk olarak yapısal d&uuml;zenlemeler nedeniyle ulusal petrol şirketi tarafından işten &ccedil;ıkarılan kırsal kesim iş&ccedil;ileri tarafından kullanılan piquete, fiyatları belirlemek, yardım talep etmek ve nihayetinde &rsquo;98 krizinden sonra, bazı b&ouml;lgelerde fırınlar, kantinler, giysi mağazaları, tuğla fabrikaları ve &ccedil;ocuk bakımevleri ile proleter yeniden &uuml;retimin &ouml;nemli bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; &uuml;stlenen, kendi kendini y&ouml;neten <em>planes trabajar</em>, &ccedil;alışma planları i&ccedil;in kullanılabilecek toplu hibeler talep etmek i&ccedil;in kullanılabiliyordu. Bu ger&ccedil;ekten de g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir &ouml;zy&ouml;netim vizyonuydu, ancak otonomiyi ancak devleti &uuml;retimin garant&ouml;r&uuml; olarak varsayarak, başka bir deyişle heteronomiyi varsayarak ortaya koyabilirdi. &rsquo;98&rsquo;den sonra derinleşen krizde, firmalar ve onlarla birlikte isyanlarla devrilen h&uuml;k&uuml;metler de iflas etmeye başladığında, Arjantin şimdiye kadar g&ouml;r&uuml;len en kapsamlı işyeri devralma dalgasına tanık oldu. Ancak bunlar sadece başarısız olan, iflas eden ve mali beklentileri bir yana m&uuml;lkiyetleri bile belirsiz olan firmalarda meydana geldi. Dolayısıyla iş&ccedil;iler, bir yandan sadece devlet s&uuml;bvansiyonu ve/veya diğer yandan dayanışma ekonomisi yoluyla işletilebilen, ekonominin cılızları olan, son derece bor&ccedil;lu ve verimsiz işletmeleri miras aldılar. Bu genelleştirilebilecek bir model değildi, zira iş&ccedil;iler ekonominin en &uuml;retken, y&uuml;ksek konsantrasyonlu sekt&ouml;rlerini, yani holdingleri işgal etmiyor ve hatta neredeyse hi&ccedil; saldırmıyorlardı. Theorie Communiste&rsquo;ten Roland Simon&rsquo;ın yazdığı gibi:</p>

<blockquote>
<p>Arjantin&rsquo;deki sosyal m&uuml;cadeleler sırasında gelişen &uuml;retken faaliyetlerde, ilk bakışta olduk&ccedil;a rahatsız edici olan bir şey oldu: Otonomi a&ccedil;ık&ccedil;a ne ise o olarak ortaya &ccedil;ıktı, iş&ccedil;i sınıfının sermaye i&ccedil;indeki durumunu devralması ve yeniden &uuml;retmesi. &ldquo;Devrimci&rdquo; otonominin savunucuları, bunun zafer kazanmadığı i&ccedil;in ortaya &ccedil;ıktığını s&ouml;yleyebilirler, ancak bu onun ger&ccedil;ek zaferiydi. Ancak, &uuml;retken faaliyetlerde otonomi olduğu gibi ortaya &ccedil;ıktığı anda, otonomi ve &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin t&uuml;m temeli alt&uuml;st oldu: proletarya, bu toplumda olduğu şeyi alt&uuml;st etmeden ve olumsuzlamadan, yani otonomisinin i&ccedil;eriğiyle &ccedil;elişkiye girmeden, kendi i&ccedil;inde başka bireyler arası ilişkiler (kasıtlı olarak sosyal ilişkilerden bahsetmiyorum) yaratma kapasitesi bulamazdı. &Uuml;retken faaliyetlerin ger&ccedil;ekleştirilme bi&ccedil;iminde, bunların ger&ccedil;ekleştirilmesinin etkili ayrıntılarında, bu toplumun bir sınıfı olarak proletaryanın belirlenimleri etkili bir şekilde sarsılmıştır: m&uuml;lkiyet, m&uuml;badele, iş b&ouml;l&uuml;m&uuml; ve her şeyden &ouml;nce &ccedil;alışmanın kendisi.</p>
</blockquote>

<p>Burada TC&rsquo;nin pesimizmini anlamak kolaydır. Piqueteros, yani işgal edilen fabrikalar, kapitalizmin aşılmasının temeli olamazdı, &ccedil;&uuml;nk&uuml; &ccedil;alışan ve &ccedil;alışmayan iş&ccedil;iler arasında bir ayrım olduğunu, devletin garant&ouml;r olduğunu vs. varsayıyorlardı. Ancak iyimserliklerine de dikkat ediniz. &Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme taraftarlarının hemen fark ettiği bu durumda savunulamaz bir şey var, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin sklerozuna direnen ve onu &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ile &ccedil;elişkiye d&uuml;ş&uuml;recek bir temelde &ouml;rg&uuml;tlemek isteyen bir şey var. TC bunu &ouml;zellikle hareketin radikal &ouml;znelliğinde, &ouml;zg&uuml;rce verme ve katılıma yaptığı vurguda ve t&uuml;m b&ouml;l&uuml;nmelere karşı d&uuml;şmanlığında g&ouml;r&uuml;yor. Bir piquetero&rsquo;dan alıntı yapıyorlar:</p>

<blockquote>
<p>Eğer sadece yoldaşlar yemek yiyebilsin diye kantinler oluşturuyorsak, o zaman biz mankafayız demektir. Eğer bir &ccedil;iftlikte &uuml;retim yapmanın sadece yoldaşlar yiyebilsin diye fasulye toplamaktan ibaret olduğuna inanıyorsak, o zaman ger&ccedil;ekten tam bir mankafayız demektir&hellip; Eğer &ccedil;iftliği ve devletin &uuml;zerimize attığı her şeyi nasıl terk edeceğimizi, yeni bir sosyal ilişkinin, yeni değerlerin, yeni bir &ouml;znelliğin nasıl kurucuları olacağımızı bilmiyorsak, yeni bir 19/20 &uuml;zerine bahse girmeyelim.&rdquo; (MTD Allen&rsquo;dan bir militan4 &ndash; Arjantin&rsquo;in g&uuml;neyi, <em>Macache</em>, syf. 27).&nbsp;</p>
</blockquote>

<p>Anın dinamik gerilimini, olanaklarını karakterize eden şey, t&uuml;m d&uuml;nyayı size izin vermeyen bir zemin &uuml;zerinde yeniden inşa etme girişimidir. Bu &ccedil;elişkiden, otonomi ya da &ouml;zy&ouml;netimin genelleştirilmesi değil, t&uuml;m &ouml;z ve &ouml;teki kavramlarını yanlamasına kestiği i&ccedil;in kom&uuml;nizmin dolaysız &uuml;retimi olan bir &uuml;stesinden gelme beklenebilir:</p>

<blockquote>
<p>MTD Allen&rsquo;dan (Macache) adlı bir aktivist, işgal altındaki bir fabrikada artı-değer, aşırı-&uuml;retim ve bunun dağıtımı sorununun nasıl ortaya atıldığını, Brukman iş&ccedil;ileri i&ccedil;in fabrikayı ele ge&ccedil;irmenin ve yeniden işler hale getirmenin, işsiz piqueteros hareketiyle irtibatı da i&ccedil;eren bir g&uuml;&ccedil; ilişkisinin par&ccedil;ası olduğunu anlattı. O anda, eksik olanın &ldquo;&ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin genelleştirilmesi&rdquo; ya da otonomi olduğunu s&ouml;yleyebiliriz. Ama eğer &ouml;yleyse, &ldquo;genelleme&rdquo; denen şeyin bir genelleme olmadığını, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tleyici &ouml;zne olarak sınıfın yok edilmesi olduğunu anlamıyoruz demektir. Bu genelleştirme, daha &ouml;nce kendi durumunda &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme kapasitesini bulan &ouml;znenin kendi kendisini aşmasıdır. Eğer bu &ldquo;dinamiği&rdquo; bir kopuş olarak anlamazsak, salt bi&ccedil;imsel bir hareket vizyonuna saplanıp kalırız &ccedil;&uuml;nk&uuml; i&ccedil;eriği bizden ka&ccedil;ar, hayatta kalma koşullarının ele ge&ccedil;irilmesi ile ele ge&ccedil;irilmeye y&ouml;nlendirilen durumun ortadan kaldırılmasını birbirine karıştırırız. Eğer proletarya kendini ortadan kaldırırsa, kendi kendini &ouml;rg&uuml;tlemiş olmaz. T&uuml;m hareketin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi &ccedil;ağrısında bulunmak, onun i&ccedil;eriğine k&ouml;r olmaktır.</p>
</blockquote>

<p>Piquetero ve işgalci arasında, her ikisinin de &uuml;stesinden gelen ve sonu&ccedil; olarak hi&ccedil;birinden kaynaklanmayan yalnızca &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; bir terim olabilir. Buna l&rsquo;&eacute;cart diyecekler; bir yerde &ldquo;boşluk&rdquo;, başka bir yerde &ldquo;sapma&rdquo; olarak karşımıza &ccedil;ıkabilecek, biraz da terc&uuml;me edilemez bir terim. Kendi yer sistemini aşan &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi. Kom&uuml;nist perspektif olarak, kom&uuml;nizeleştirici faaliyet olarak, beklentileri mevcut &ccedil;ağın en yoğun sınıf m&uuml;cadelelerinde yer alan, ifade edilmesi gereken şey budur. Sonraki yazılarımda bunu yapmaya &ccedil;alışacağım.</p>

<h4><strong>A&ccedil;ıklamalar</strong></h4>

<p>Bu yazıda, kom&uuml;nizasyon teorisinin i&ccedil;eriğini daha iyi somutlaştırmak i&ccedil;in biraz daha analitik ve daha az anlatısal bir yaklaşım deneyeceğim. T&uuml;m teorilerin tarihsel olarak &uuml;retildiğini &ouml;ne s&uuml;ren bir teori olduğu i&ccedil;in, bu teorinin ana hatlarını &ccedil;izerken tarihin karanlığından uzaklaşıp soyutlamanın ışığına girmek zordur. Ancak sorun, bu tarihin zaten b&ouml;l&uuml;nm&uuml;ş olmasıdır &mdash; i&ccedil;inde tarihin de okunabileceği bir teori &uuml;reten ger&ccedil;ek bir tarih: 1918-21, 1968-72 &uuml;zerinden g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor. Kom&uuml;nizasyon teorisi evrimleştik&ccedil;e, ge&ccedil;mişine dair algısı da evrimleşiyor. Benim bakış a&ccedil;ımdan, umarım a&ccedil;ıklığa kavuşmuştur, yeni s&uuml;reklilikler ve yeni kopuşlar ortaya &ccedil;ıkıyor. Bu durumda, bir geleceğin teorik &uuml;retiminin s&uuml;rekli olarak yeni bug&uuml;nler ve yeni ge&ccedil;mişler &uuml;rettiği bir anlatılar anlatısıdır.</p>

<p>Kom&uuml;nizasyonun, tarihsel ultra-sol teorisinin yeniden değerlendirilmesini motive eden devrimci bir sorunsala, bir muammaya yanıt olarak ortaya &ccedil;ıktığını g&ouml;rd&uuml;k. Bazen kom&uuml;nizasyon teorisi, olduk&ccedil;a garip bir şekilde, &ouml;n ekin hem s&uuml;reklilik hem de kopuş anlamına geldiği post-ultraleft olarak tanımlanır. Ama hangi kopuş ve hangi s&uuml;reklilik? Kom&uuml;nizasyon, Jan Appel, Paul Mattick ve diğerlerinin &ccedil;ok iyi tanımladığı gibi, kapitalizm i&ccedil;inde iş&ccedil;ilerin konumunu iyileştirmek i&ccedil;in yararlı, ancak kapitalizme karşı bir devrim &ouml;rg&uuml;tlemekten tamamen aciz stratejik ve taktiksel bir &ouml;rg&uuml;t geliştiren, &ouml;lmemiş &ldquo;eski iş&ccedil;i hareketi&rdquo; eleştirisini ultra soldan miras alır. Kom&uuml;nizasyon teorisi, en sağlam sunumunda, bu eleştiriyi ultra solun kendisine kadar genişleterek, en maksimal vizyonlarının bile aynı şekilde emeği kapitalizmin mantığına tabi kılacağını &ouml;ne s&uuml;rer. &Ouml;rneğin Theorie Communiste&rsquo;e g&ouml;re hem Leninizm hem de ultra sol, soldan sağa uzanan iş&ccedil;i hareketinin temelini oluşturan ve programatizm olarak adlandırdıkları şeyin ifadeleridir. Yeni iş&ccedil;i hareketi, yeninin kabuğundaki eskidir. Programatizm, &ldquo;proletaryanın kurtuluşa doğru ilerlerken, ger&ccedil;ekleştirilecek program haline gelen gelecekteki bir sosyal &ouml;rg&uuml;tlenmenin temel unsurlarını bulduğu bir sınıf m&uuml;cadelesi teorisi ve pratiğidir.&rdquo;</p>

<p>Bu iddiada s&ouml;z konusu olan ge&ccedil;miş kadar gelecektir de. TC, kapitalizm ve kom&uuml;nizmin temel unsurları arasında bir s&uuml;reklilik olmadığını, ancak GIK&rsquo;in Grundprinzipien&rsquo;i gibi metinlerin bunu varsaydığını &ouml;ne s&uuml;rmektedir. &Ouml;zellikle hangi s&uuml;reklilikler s&ouml;z konusudur? GIK&rsquo;in devrim vizyonunda ne &ouml;rg&uuml;tlenmenin, ne partinin, ne sendikanın, ne devlet işlevinin, ne değerin, ne k&acirc;rın, ne rekabetin, ne de yasaların y&ouml;nlendirdiği ekonomik faaliyetin s&uuml;rekliliği vardır. Ancak KAPD&rsquo;nin 1920 programında d&uuml;r&uuml;st&ccedil;e &ldquo;&ccedil;alışma y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n acımasızca uygulanması&rdquo; olarak tanımladığı, ya &ccedil;alışma belgesi ve işyeri aracılığıyla dağıtım tarafından varsayılan ya da yokluğunda onları d&uuml;zenleyici olarak anlamsız ve etkisiz kılan bazı s&uuml;reklilikler kalır. &Uuml;cret bi&ccedil;imi, sosyal olarak gerekli emek zamanının ve soyut emeğin bir b&uuml;y&uuml;kl&uuml;k, bir &ouml;l&ccedil;&uuml; olarak hesaplanmasında hala gizli olan değer yasasının g&ouml;lgesini de beraberinde s&uuml;r&uuml;kleyerek bir şekilde varlığını s&uuml;rd&uuml;r&uuml;yor diyebiliriz. Marx&rsquo;ın belirttiği gibi, kişisel olmayan burjuva hakkı, &ouml;znesi ve yasasının h&uuml;cre bi&ccedil;imi korunur. Ancak emek sertifikasının konsey kom&uuml;nizminin ne &ouml;l&ccedil;&uuml;de olumsal ya da temel bir &ouml;zelliği olduğu a&ccedil;ık değildir &mdash; Mattick&rsquo;in son d&ouml;nem okumaları bunun temel olmadığını g&ouml;stermektedir.</p>

<p>Diğer s&uuml;reklilikler daha derinlerde yatmaktadır ve kom&uuml;nizasyonun ger&ccedil;ekten yeni bir şey sunduğu yer de burasıdır: şirket-bi&ccedil;iminin ve verili işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n devrim tarafından hızla ortadan kaldırılması ve şirket i&ccedil;inde &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin yerini şirkete karşı &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeye bırakması ya da başarısız olması gerektiği y&ouml;n&uuml;ndeki olduk&ccedil;a zayıf bir iddia. O halde, eğer konseyden kasıt &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ile işb&ouml;l&uuml;m&uuml; arasında verili bir ilişki ise, &ldquo;konsey&rdquo; diye bir şey olamaz. İşte bu noktada tarih yazımında, teoride ve tarihin kendisinde anlamlı bir kopuştan s&ouml;z edebiliriz. &Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ile işb&ouml;l&uuml;m&uuml; arasındaki ilişki, işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n şirket ve sanayi tarafından d&uuml;zenlenmesi, son birka&ccedil; on yılda değişmiştir; &ouml;yle ki &uuml;retim ara&ccedil;larının devrimci bir şekilde kamulaştırılması s&uuml;reci artık işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n a&ccedil;tığı kanalları takip edemez, artık basit&ccedil;e &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmiş fabrika gruplarının bir araya gelerek konseylere d&ouml;n&uuml;şmesi şeklinde ortaya &ccedil;ıkamaz, &ccedil;&uuml;nk&uuml; işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n kendisi &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;n&uuml;nde bir engel haline gelecektir. Sormamız gereken soru bunun neden olduğudur. Neden b&ouml;yle bir durum s&ouml;z konusu?</p>

<p>Daha &ouml;nce de karşılaştığımız bir yanıta &ouml;znelci diyebiliriz; bu yanıt g&uuml;n&uuml;n &ccedil;alışma karşıtı ve antikonformist tutumlarında doğrulanmıştır. B&uuml;y&uuml;menin, refahın ve savaş sonrası patlamanın bir sonucu olarak, iş&ccedil;i sınıfı arzusu &uuml;cret taleplerinin, işyerinde tatmin edilebilecek m&uuml;cadelelerin ve işle &ouml;zdeşleşmenin &ouml;tesinde olgunlaştı. &Ccedil;alışmanın reddi, &ouml;ncelikle y&uuml;zyıl ortası kapitalizminin sahte &uuml;topyacılığının bir sonucu olarak ortaya &ccedil;ıkar. Debord&rsquo;un yazdığı gibi, kapitalizmin iyileştirme vaadinin yalnızca &ldquo;artırılmış bir hayatta kalma&rdquo; olduğu ortaya &ccedil;ıkar. Bu a&ccedil;ıklama Mayıs &rsquo;68 ve İtalya&rsquo;nın Hot Autumn/Creeping May&rsquo;i, ABD&rsquo;de 70&rsquo;lerin başındaki taban m&uuml;cadelesi dalgası i&ccedil;in iyi işliyor, ancak 2008&rsquo;den sonra hızlanan ve bir&ccedil;ok durumda kriz, durgunluk ve kitlesel işsizlik gibi ekonomik koşullarda ortaya &ccedil;ıkan m&uuml;cadele d&ouml;ng&uuml;s&uuml; i&ccedil;in daha az iyi. Theorie Communiste&rsquo;in a&ccedil;ıkladığı gibi, uzun gerileme d&ouml;nemi boyunca bu &ouml;znellik tuhaf bir mod&uuml;lasyona uğrar &mdash; işle &ouml;zdeşleşmeme daha karanlık bir tanıma dayanır, bu da emek s&uuml;recinin yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmesiyle işyerindeki m&uuml;cadelenin sermaye i&ccedil;in, belirli bir firmanın, mesleğin ya da bailiwick&rsquo;in hayatta kalması i&ccedil;in bir m&uuml;cadeleye d&ouml;n&uuml;şmesidir. İş&ccedil;iler s&ouml;m&uuml;r&uuml;lmeye devam etmek, işten &ccedil;ıkarmalara ve yeniden yapılanmaya karşı m&uuml;cadele etmek i&ccedil;in, &ccedil;oğu &uuml;cret talebinin gayrimeşru olduğu, uluslararası ekonominin anemik b&uuml;y&uuml;me oranları tarafından engellendiği koşullar altında kendi kendilerini &ouml;rg&uuml;tl&uuml;yorlar. Bu durum, Fransa&rsquo;da 95&rsquo;ten sonra ortaya &ccedil;ıkan ve tasfiye tehdidi altındaki iş&ccedil;ilerin iflas etmiş, modası ge&ccedil;miş fabrikalarını kendi kendilerine d&uuml;zenlemek i&ccedil;in değil, m&uuml;mk&uuml;n olan en iyi kıdem tazminatı paketlerini almak i&ccedil;in devraldıkları &ldquo;intihar&rdquo; m&uuml;cadelelerinde a&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;lmektedir. Bir kimya fabrikası olan Cellatex&rsquo;te, genellikle &ccedil;evreye sızan 50.000 litre patlayıcı kimyasal maddeyi kamulaştırdılar ve fabrikayı patlatmak ya da kimyasalları nehre d&ouml;kmekle tehdit ettiler. Ancak istedikleri şey, zehir fabrikasını kendileri işletmek değil, saf ve basit paraydı.</p>

<p>Bu &ouml;znel g&ouml;stergelerden yola &ccedil;ıkarak, sermayenin gelişimiyle her d&uuml;zeyde i&ccedil; i&ccedil;e ge&ccedil;miş olan iş&ccedil;i sınıfının gelişen bileşimine dair nesnel bir teori inşa etmek gerekir. Theorie Communiste&rsquo;in ve ayrıca N&eacute;gation&rsquo;dan Bruno Astarian&rsquo;ın yaklaşımı, Jacques Camatte&rsquo;ın Marx&rsquo;ın yeni yayınlanan metinlerine, &ouml;zellikle de Grundrisse, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı ve bazen &ldquo;Kapital&rsquo;in kayıp altıncı b&ouml;l&uuml;m&uuml;&rdquo; olarak anılan &ldquo;Dolaysız &Uuml;retim S&uuml;recinin Sonu&ccedil;ları&rdquo;na y&ouml;nelik teorik incelemesinden ilham almıştır. Son metinde Marx, kapitalizmin gelişiminin iki bi&ccedil;imi ve aynı zamanda aşaması olan sermayenin bi&ccedil;imsel ve ger&ccedil;ek ikamesi (ya da tabi kılınması, tahakk&uuml;m&uuml; [bundan sonra tahakk&uuml;m olarak ge&ccedil;ecektir]) arasında bir ayrım yapar. İlkinde sermaye, m&uuml;lkiyet haklarındaki bir değişiklik, yani bi&ccedil;imsel bir değişiklik (formwechsel) yoluyla halihazırda var olan bir emek s&uuml;recini kendine tabi kılar. Bi&ccedil;imsel tahakk&uuml;mde emek s&uuml;reci değiştirilmeden kalır, ancak &uuml;retim ara&ccedil;ları &uuml;zerindeki m&uuml;lkiyet bir kez ger&ccedil;ekleştiğinde, sermaye emek tasarrufu sağlayan teknikler ve ekipmanlar getirmekte &ouml;zg&uuml;rd&uuml;r ve bunlardan elde edilen ekstra gelir mal sahibine tahakkuk edecektir. Kapital&rsquo;in tartışmasız kitabın merkezi olan IV. b&ouml;l&uuml;m&uuml;, artı değeri yalnızca emeğin yeniden &uuml;retim maliyetlerini d&uuml;ş&uuml;rerek değil, iş&ccedil;i emeğini artırarak değil, aynı zamanda emeği yoğunlaştırarak ve &ccedil;oğaltarak, derin emek rezervlerinden yararlanarak &uuml;reten bu ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m bi&ccedil;imlerini, maddi tahakk&uuml;m bi&ccedil;imlerini detaylandırır.</p>

<p>Bu hesaba g&ouml;re &ouml;z-y&ouml;netim, emek s&uuml;recinin y&ouml;n&uuml;n&uuml;n hala iş&ccedil;inin erişiminde ve g&ouml;r&uuml;ş alanında kaldığı, bi&ccedil;imsel tahakk&uuml;me karşılık gelen politik ufuktur. Emeğin temel bi&ccedil;imi sermaye tarafından t&uuml;ketilmediği s&uuml;rece, emeğin valorizasyon s&uuml;recinden kurtulmayı ve doğrudan ihtiya&ccedil; i&ccedil;in &uuml;retmeyi hayal etmesi m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Ger&ccedil;ek tahakk&uuml;mde, &uuml;retici g&uuml;&ccedil;ler sermayeye uygun bir şekilde yeniden d&uuml;zenlendiğinde, ancak insanlar i&ccedil;in zorunlu olmadığında, &uuml;retimin organizasyonu bir engel haline gelir. Artık valorizasyon s&uuml;recinden kurtulmak m&uuml;mk&uuml;n değildir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; valorizasyon s&uuml;reci &uuml;retim s&uuml;recini yutmuştur. Kişi ancak zehir fabrikasını havaya u&ccedil;urabilir ya da onu emebilir.</p>

<p>Ancak bu tarihle ilgili sorunlar var, &ouml;zellikle de ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m&uuml;n yalnızca savaş sonrası patlama sırasında başladığı d&ouml;nemselleştirmenin aslında sermayenin tarihiyle uyuşmadığı ger&ccedil;eği. Ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m, 1820&rsquo;lerde İngiltere&rsquo;de b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli sanayinin ortaya &ccedil;ıkmasından bile &ouml;nce başlar &mdash; Adam Smith&rsquo;in Ulusların Zenginliği&rsquo;ne başladığı &uuml;nl&uuml; toplu iğne fabrikası, İngiliz tarım kapitalizmini y&uuml;zyıllar &ouml;nce m&uuml;mk&uuml;n kılan d&ouml;rt tarla/karma hayvancılık mahsul sistemi gibi ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m&uuml;n bir &ouml;rneğidir. Aslında, bi&ccedil;imsel tahakk&uuml;m&uuml; kapitalist birikimin mantıksal bir &ouml;nkabul&uuml;nden ziyade tarihsel bir aşama olarak d&uuml;ş&uuml;nmek zordur &mdash; kapitalizm &ouml;ncesi emek s&uuml;re&ccedil;lerinin maddi olarak değiştirilmeden tahakk&uuml;m edildiği kesinlikle olur &mdash; ancak bu bir kuraldan ziyade istisna gibi g&ouml;r&uuml;nmektedir ve kapitalizme ge&ccedil;iş vakalarının &ccedil;oğunda, kapitalistler bi&ccedil;imsel kontrol&uuml; ele ge&ccedil;irdiklerinde, bu bi&ccedil;imsel kontrol&uuml; derhal ger&ccedil;ek kontrole, ger&ccedil;ek yeniden d&uuml;zenlemeye, maddi değişime d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;rler. Her hal&uuml;karda, bu sadece iddianın ilk kısmının, yani iş&ccedil;ilerin &ouml;z-y&ouml;netim projesini bi&ccedil;imsel bir alt-&uuml;st oluş d&ouml;nemine bağlayan kısmının karmaşıklaştırılması gerektiği anlamına gelir; yine de emek s&uuml;recinin k&acirc;r i&ccedil;in &uuml;retim tarafından s&uuml;rekli olarak yeniden d&uuml;zenlenmesinin eninde sonunda iş&ccedil;ilerin &ouml;zy&ouml;netiminin bir ufuk olarak artık anlaşılabilir olmadığı bir noktaya ulaştığı doğru olabilir.</p>

<p>Sonu&ccedil; olarak, ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m anlatıları genellikle ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m aşamalarını, Fordizmin kitlesel iş&ccedil;isinin yerini Toyotizmin esnek iş&ccedil;isinin, dikey olarak &ouml;rg&uuml;tlenmiş holdinglerin yerini JIT ve fason &uuml;retimin aldığı ger&ccedil;ek bir tahakk&uuml;m&uuml; takip eden daha ger&ccedil;ek bir tahakk&uuml;m&uuml; kabul etmek zorunda kalır. &Ccedil;oğu zaman, bu genişletilmiş ikincilleştirme bi&ccedil;imlerinde s&ouml;z konusu olan, emek s&uuml;recinin emek olarak yeniden d&uuml;zenlenmesi değil, toplumun, işyerinin &ouml;tesindeki altyapının, valorizasyon taleplerini karşılamak i&ccedil;in ikincilleştirilmesidir &mdash; okullar, polis, k&uuml;lt&uuml;rel kurumlar vb. Ancak bu, ya &ldquo;ikincilleştirme&rdquo; teriminin genişlemesine ya da &uuml;retim ve emek kavramlarının anlamını yitirmesine yol a&ccedil;ar, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu sosyal bi&ccedil;imlerin &ccedil;oğu uzun s&uuml;redir kendilerini kapitalist yeniden &uuml;retime y&ouml;neltmişlerdir. Bu anlatıyı benimseyen kom&uuml;nizasyon akımı i&ccedil;indeki yazarlar i&ccedil;in daha &ouml;nemli olan şey, 1968 dolaylarında emek s&uuml;reci ile valorizasyon s&uuml;reci arasındaki ilişkide niteliksel bir değişimin kaydedilmesidir.</p>

<p>Theorie Communiste i&ccedil;in bu, sadece sınıfın kendi i&ccedil;inde değil, aynı zamanda kendisi i&ccedil;in sınıfın da &ldquo;m&uuml;cadelenin ikincilleştirilmesi&rdquo; gibi bir şeye d&ouml;n&uuml;ş&uuml;r. TC&rsquo;nin şematik tarihleri, kapitalizmi g&ouml;rece istikrarlı yapılarla karakterize edilen birbirini izleyen emek rejimlerine ayıran Althusser sonrası D&uuml;zenleme Okulu&rsquo;na &ccedil;ok şey bor&ccedil;ludur. B&ouml;ylece, kendisi de Birinci D&uuml;nya Savaşı&rsquo;ndan sonra devrim tehdidine ve 1930&rsquo;lardaki &ccedil;&ouml;k&uuml;ş&uuml;ne bir tepki olan &ldquo;Fordist&rdquo; d&ouml;nemin sınıf uzlaşması, uzun Mayıs ayında dağılır ve 1980&rsquo;lerin yeniden yapılanmasında yerini yeni bir emek rejimine bırakır. Birincisi, iş&ccedil;i sınıfı &uuml;cretlerini (y&uuml;ksek) verimlilik artışına bağlayan ve kitleselleşen iş&ccedil;i sınıfının birikimin bir ortağı olarak g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; ulusal anlaşmalarla karakterize edilirken, ikincisi, &uuml;cretlerin (daha yavaş) b&uuml;y&uuml;meden yeni bir şekilde ayrılması ve k&acirc;r i&ccedil;in &uuml;retim talepleri tarafından dikte edilen, b&uuml;y&uuml;meden elde edilen t&uuml;m getirilerin sermayeye tahakkuk etmesi ve t&uuml;m &uuml;cret taleplerinin bir engel olarak g&ouml;r&uuml;lmesi y&ouml;n&uuml;ndeki yeni bir gereklilikle karakterize edilir. Bu yeni d&ouml;nemde sadece emeğin değil, sınıf m&uuml;cadelesinin, en azından at&ouml;lye zeminindeki sınıf m&uuml;cadelesinin de alt edildiğini s&ouml;yleyebiliriz. Egemen sınıfın artık uzlaşmaya ihtiyacı yok &mdash; her g&uuml;n masadaki t&uuml;m fişleri kapabilir. Ortaya &ccedil;ıkan sınıf m&uuml;cadelesi, s&ouml;m&uuml;r&uuml;lme hakkı i&ccedil;in rekabet eden ya da iş&ccedil;i sınıfı emekli maaşlarının ya da on yıllar &ouml;nce &ouml;denmiş ve dağıtılmış diğer sosyal &uuml;cretlerin &ccedil;ar&ccedil;ur edilmesine karşı savaşan bir hayatta kalma m&uuml;cadelesidir. Yeni durum, proletaryanın emek olarak kendi konumlanışının, devrimci m&uuml;cadeleler de dahil olmak &uuml;zere, m&uuml;cadele i&ccedil;in kullanılacak bir kaldıra&ccedil;tan ziyade bir engel haline geldiği, sermaye ve emek arasındaki &ldquo;karşılıklı ima&rdquo; durumudur. Ama hangisi &ouml;nce gelir? &Uuml;cret taleplerinin gayrimeşruluğu, sermaye ve emeğin karşılıklı olarak birbirini i&ccedil;ermesinin nedeni midir yoksa tam tersi mi? Bu, sorulmaya değer bir soru gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor &ccedil;&uuml;nk&uuml; orijinal test &ouml;rneklerimiz &mdash;İtalya ve Arjantin&mdash; her ikisi de kriz nedeniyle iş&ccedil;i sınıfı taleplerinin meşrulaştırıldığı durumları i&ccedil;eriyor. Dolayısıyla t&uuml;m bu &ouml;rnekleri kapsayabilecek bir anlatıya ihtiya&ccedil; vardır.</p>

<p>Bu anlatının bir versiyonu, tarihi birbirini izleyen bir dizi rejim olarak g&ouml;rmek yerine, t&uuml;m rejimleri kesen tek bir y&uuml;klemi vurgulayan Endnotes tarafından sağlanan tarihte bulunabilir: end&uuml;stri, yani emek s&uuml;recinin fabrika ve &ouml;zellikle de s&uuml;rekli akış fabrikası tarafından ger&ccedil;ek anlamda tahakk&uuml;m edilmesi ve bunun endekslediği demografik ve ekonomik ge&ccedil;işler. Endnotes, sınıf m&uuml;cadelesinin doğasında bir şeylerin değiştiği fikrini Theorie Communiste&rsquo;ten alır, ancak referans &ccedil;er&ccedil;evesini at&ouml;lyenin dar alanının &ouml;tesine genişletmeyi başarır. Marx ve takip&ccedil;ileri iş&ccedil;i hareketinin işyerinin teknik bileşimi, b&ouml;l&uuml;nmeleri ve k&uuml;melenmeleri tarafından yaratıldığını hayal etmekten hoşlansalar da, bu her zaman h&uuml;sn&uuml;kuruntu bir d&uuml;ş&uuml;nce olmuştur. At&ouml;lye, iş&ccedil;ileri ancak onları diğer iş&ccedil;ilere karşı b&ouml;lerek birleştirmiştir. Var olduğu yerlerde geniş ve kalıcı birlik ya m&uuml;cadelenin gerekliliklerinin bir sonucu olarak ortaya &ccedil;ıktı ya da başka mekanizmalara dayanmak zorunda kaldı: siyasi program, ahlaki telkin ya da k&uuml;lt&uuml;rel kurumlar. En b&uuml;y&uuml;k &ccedil;atışmaların yaşandığı yerler sadece yarı vasıflı iş&ccedil;ilerin b&uuml;y&uuml;k işyerlerinde toplandığı yerler değildi, ancak bu da &ouml;nemliydi. Patlayıcı &ccedil;atışmalar, daha ziyade, bu iş&ccedil;ilerin zaten ortak bir kimliği paylaştığı durumlarda ortaya &ccedil;ıkmıştır &mdash; bir&ccedil;ok kişinin belirttiği gibi, Hot Autumn&rsquo;da en isyankar iş&ccedil;iler g&uuml;neyden gelen g&ouml;&ccedil;menlerdi, birbirleriyle kuzeyin ırk&ccedil;ılığıyla &ouml;zdeşleşmişlerdi ve g&uuml;neyin ahlaki ekonomilerinden bir şiddet taktikleri repertuarı getirmişlerdi. B&ouml;yle pek &ccedil;ok vaka var, ama belki de şimdi her zamankinden daha az.</p>

<p>Dolayısıyla iş&ccedil;i hareketi, sınıfın bizzat sınıf m&uuml;cadelesi tarafından aktif olarak b&ouml;l&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; durumlarda, stratejik ve taktiksel olarak sınıf birliğini &uuml;reterek bileşim sorununu &ccedil;&ouml;zmekle g&ouml;revlendirilmişti. Bu, sadece at&ouml;lyede değil, &ouml;zellikle proleter toplulukta da bir iş&ccedil;i sınıfı otonomisi projesi gerektiriyordu. Partinin, sendikanın rol&uuml; buydu: bir d&uuml;nya &uuml;retmek ve bu d&uuml;nyadan bir devrim başlatmak. Michael Heinrich&rsquo;in d&uuml;nya g&ouml;r&uuml;ş&uuml; Marksizmi ile eleştirel Marksizm arasında ayrım yapma girişimi, ikinci ve &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; enternasyonal d&ouml;nemi Marksizminin projesinin sadece bir d&uuml;nya g&ouml;r&uuml;ş&uuml; değil, &ccedil;ok daha &ouml;nemlisi bir d&uuml;nya &uuml;retmek olduğunu kabul etmemektedir. Ancak sorun şu ki, devrim yapma zamanı geldiğinde, bunu yapmaya istekli olanlar proleter d&uuml;nyayı yok etmek, ondan kopmak zorunda kalırken, &ccedil;oğu kişi tam da daha iyi bir yaşama giden daha kolay bir yol gibi g&ouml;r&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; i&ccedil;in bu alanı kapitalizm i&ccedil;inde tutmayı umuyordu. K&uuml;resel devrimin başarısızlığından sonra uyum sağlamayan kurumlar yok edildi ve geriye kalanlar otonomilerini sadece ismen korudular. Otonomi bu andan itibaren artık sessiz değildi; sadece molotoflarda ve işgallerde bulunabilir, uğruna savaşılabilir, ayaklanmaların ortasında ve radikal gettolarda inşa edilebilirdi. Proleter k&uuml;lt&uuml;r, piyasa ve ulus-devlet tarafından yutuldu.</p>

<p>Bileşim sorununu miras alıyoruz ama &ccedil;&ouml;z&uuml;mlerini değil. Artık başlayabileceğimiz varsayımsal, pratik bir sınıf birliğine bile sahip değiliz. Sınıf birliği en iyi ihtimalle projeseldir (basit&ccedil;e baskıcı olmadığında) ve ayrıca her zaman, &ouml;yle g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor ki, herhangi bir g&uuml;&ccedil;le dile getirildiğinde, sınıflar-arasıcılıkla lekelenir: Occupy&rsquo;ın biz %99&rsquo;uz s&ouml;ylemi ya da gilets jaunes&rsquo;in hayat pahalılığına odaklanması, her ikisi de proletarya ile pek ilgisi olmayan sosyolojik sınıf kavramlarına dayanıyor. Ya da varoluşsal ve evrensel niceliklerle ifade edilir: siyahilerin hayatı &ouml;nemlidir, su hayattır, t&uuml;m polisler pi&ccedil;tir, proletaryanın adını kapitalist m&uuml;lks&uuml;zleştirme y&ouml;ntemleri aracılığıyla, her zaman aynı anda hem gerekli hem de aşırı g&ouml;r&uuml;nen devlet şiddeti aracılığıyla s&ouml;ylediği bi&ccedil;imler.</p>

<p>Endnotes&rsquo;un bu sohbete kattığı şey, &ouml;zellikle, iş&ccedil;i hareketini on yıllar ve y&uuml;zyıllar boyunca kolayca g&ouml;zlemlenebilen ekonomik ayrıntılarla ilişkilendirme ve bunu hem titizlikle hem de gereksiz akademik gevezeliklerden uzak bir şekilde yapma becerisiydi. Anlattıkları hikayenin &ouml;z&uuml;nde, emeği ve insanları &uuml;lkeden &uuml;lkeye ama giderek daha hızlı bir zaman diliminde devrimcileştiren ve yeniden d&uuml;zenleyen ge&ccedil;ici bir sosyal s&uuml;re&ccedil;le, sanayileşmeyle ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m&uuml;n &ouml;zdeşleştirilmesi yatmaktadır. İkinci D&uuml;nya Savaşı&rsquo;ndan sonra İtalya&rsquo;da g&ouml;zlemlenen sıkıştırılmış demografik ve end&uuml;striyel ge&ccedil;iş, daha b&uuml;y&uuml;k ve daha etkileyici bir &ouml;l&ccedil;ekte Japonya&rsquo;da, ardından Asya Kaplanları&rsquo;nda ve son olarak &Ccedil;in ve Hindistan&rsquo;da tekrarlanmıştır. Ancak bu s&uuml;re&ccedil; her seferinde teknolojik kapasitelerin tamamını devralıyor, yani &uuml;retim daha fazla ve hızlı bir şekilde artıyor. Artık &Ccedil;in ve Hindistan bile toplamda sanayisizleşirken, &Ccedil;in sermayesi Afrika&rsquo;ya, G&uuml;ney Asya&rsquo;ya ve &ouml;tesine ge&ccedil;erken, bu s&uuml;re&ccedil; sona ermiş olabilir. Uzaydan bu şekilde bakıldığında, kapitalizmin tarihinin bir başlangıcı, bir ortası ve şimdi daha kısa ya da daha uzun bir sonu varmış gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Proletarya ve projeleri kapitalizmin &uuml;r&uuml;nleri olduğu &ouml;l&ccedil;&uuml;de, iş&ccedil;i hareketi de bu birikim ve b&uuml;y&uuml;me yapısının, d&uuml;nya proletaryasının korkun&ccedil; konumunu ve 1965&rsquo;ten bu yana değişen g&uuml;&ccedil;ler dengesini a&ccedil;ıklayan inişli &ccedil;ıkışlı y&uuml;kselişte ger&ccedil;ekleşen olanaklarının ifadesidir.</p>

<p>Bu hikayeye belki bazı yeni detaylar ve daha fazla spek&uuml;lasyon getiriyorum. Benim asıl ilgilendiğim konu, bu teorinin bug&uuml;nk&uuml; devrimci beklentilerimiz &uuml;zerindeki etkileri. Sadece kapitalizmin eğilimlerinin ve yapılarının analizi temelinde kapitalizmden &ccedil;ıkış i&ccedil;in herhangi bir yol &ouml;ng&ouml;rebiliriz. Theorie Communiste&rsquo;in anlattığı hikaye, sermaye ve emeğin proleter m&uuml;cadele i&ccedil;inde ve aracılığıyla diyalektik olarak i&ccedil; i&ccedil;e ge&ccedil;mesini vurgular; Endnotes ise sermaye ve iş&ccedil;i hareketinin birlikte gelişimini vurgular. İkisi arasında, sermayenin uzun gerileme d&ouml;nemi boyunca krizi pasif bir şekilde karşılamadığı g&ouml;zlemleniyor. Ger&ccedil;ek t&uuml;ketimin daralan ufku, &uuml;retkenlik idol&uuml;ne kurban edilen milyonlarca emek&ccedil;inin azalan getirileri, k&uuml;resel fabrikayı m&uuml;mk&uuml;n olan en ucuz işg&uuml;c&uuml;ne erişim etrafında yapılandırarak, işyeri &ouml;rg&uuml;tlenmesini engellemek i&ccedil;in &ouml;zel olarak tasarlanmış bir işb&ouml;l&uuml;m&uuml; kurarak ve fenomenolojik d&uuml;zeyde sınıf aidiyetinin azalmasını a&ccedil;ıklayan etkilerle sermayeyi bir &ccedil;ılgınlığa s&uuml;r&uuml;kledi. Bu hi&ccedil;bir şekilde sınıf varlığının, sınıf kimliğinin, iş&ccedil;ilerin ve iş&ccedil;i sınıfının sonunun geldiğini g&ouml;stermez. Ancak iş&ccedil;iler proleter olarak, m&uuml;lks&uuml;zleştirilmiş insanlar olarak değil de iş&ccedil;i olarak m&uuml;cadele etmekte giderek daha fazla zorlanmaktadır. Bunun a&ccedil;ıklamaları, yukarıda sunulan farklı analiz d&uuml;zeylerini birleştirerek belirttiğim gibi, &ouml;znel olmaktan ziyade teknolojik ve &ouml;rg&uuml;tseldir. Sonu&ccedil; olarak bug&uuml;n, Joshua Clover&rsquo;ın &ldquo;Riot. Strike. Riot.&rdquo; adlı kitabında belirttiği gibi, sınıf m&uuml;cadelesi dolaşım alanında, işyeri kalesinin dışında ortaya &ccedil;ıkma eğilimindedir.</p>

<p>Son on yıl, aşağı yukarı t&uuml;m bu tezlerin g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir şekilde doğrulanmasını sağladı. Arap Baharı&rsquo;nın plaza işgallerinden, meydan hareketlerine ve Occupy&rsquo;a, Ferguson ve George Floyd ayaklanmalarının otoyol blokajlarına ve isyanlarına, gilets jaunes&rsquo;in işgal edilmiş kavşaklarına ve Hong Kong&rsquo;un s&uuml;r&uuml; taktiklerine kadar son on yılın bir anlamda dolaşım m&uuml;cadelesi olmayan hi&ccedil;bir b&uuml;y&uuml;k ayaklanması yoktur. Aynı zamanda bu m&uuml;cadeleler, kom&uuml;nizasyon analizinin &ccedil;izdiği sınırları aşmak yerine, bu sınırlar i&ccedil;inde kendilerini yeniden tanımlıyor gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Siyaset geri d&ouml;nd&uuml;, her ne kadar zamanın tınısı belirgin bir şekilde antipolitik kalsa da. Yarının austerianları kendilerini bug&uuml;n&uuml;n reformcuları olarak sunuyorlar. 2010&rsquo;ların başındaki &ouml;zg&uuml;rleştirici m&uuml;cadeleler, pop&uuml;lizm, milliyet&ccedil;ilik ve r&ouml;vanşizm, d&uuml;ped&uuml;z neofaşizm olmasa da, devlet g&uuml;c&uuml;n&uuml; yeniden y&ouml;nlendirme kapasitesi olmasa da harekete ge&ccedil;irme yeteneği g&ouml;sterdiğinden, korkun&ccedil; bir tepkiye yol a&ccedil;tı. Bunların hi&ccedil;biri orijinal analizler tarafından iyi &ouml;ng&ouml;r&uuml;lmemişti ve bu nedenle ger&ccedil;ek bir d&uuml;ş&uuml;nceyi hak ediyor.</p>

<p>Bununla birlikte, kapitalizmin kom&uuml;nizasyon teorisi tarafından sıralanan eğilimleri hala ge&ccedil;erliliğini korumaktadır. Devrimin &ouml;n&uuml;ndeki sınırlar ve engeller teorisi doğrulanmıştır. Ancak kom&uuml;nizasyon teorisi aynı zamanda, g&ouml;zlemlenen bu &ouml;zelliklere dayanarak gelecekteki bir devrimin nasıl ortaya &ccedil;ıkması gerektiğine dair bir teoridir. Başka bir deyişle:</p>

<blockquote>
<p>T&uuml;m teorik &uuml;retimin geri d&ouml;nmesi, y&uuml;zleşmesi ve bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m bulması gereken temel sorun şudur: Proletarya &ndash;tam anlamıyla kapitalist &uuml;retim tarzının bir sınıfı olarak, bu &uuml;retim tarzı i&ccedil;inde sermaye ile &ccedil;elişkisi i&ccedil;inde hareket ederek&ndash; sermayeyi, dolayısıyla t&uuml;m sınıfları ve dolayısıyla kendisini nasıl ortadan kaldırabilir; yani kom&uuml;nizmi nasıl &uuml;retebilir?</p>
</blockquote>

<p>Eğilimlerin analizi bu soruyu yanıtlamanın sadece ilk adımıdır. Bir yanda kapitalizmin eğilimleri, diğer yanda kom&uuml;nizmin sınavı arasında devrimin g&ouml;revleri, kopuşun, savrulmanın, atılımın, kom&uuml;nist &ouml;l&ccedil;&uuml;n&uuml;n teorisi yatar.</p>

<h4><strong>Yarıklar ve Sapmalar</strong></h4>

<p>Bu dizinin altıncı b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde, Theorie Communiste&rsquo;in &eacute;cart kavramını, sınıf eylemi i&ccedil;indeki sapmayı (ya da yarılmayı) tartıştım ve kendi form&uuml;lasyonumu denedim. Hatırlayacağımız gibi, &eacute;cart teorisi &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin yetersizliği ile m&uuml;cadele etmeye &ccedil;alışmaktadır. &ldquo;&Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme devrimin ilk eylemidir; daha sonra devrimin aşması gereken bir engel haline gelir.&rdquo; Ger&ccedil;ek anlamda diyalektik bir kavram olan &eacute;cart, hem bu aşmanın şekli hem de onun tarafından kapatılması gereken yarık ya da boşluktur. Bu yarık-savrulma, bu diyagonal ya da yanal yarık, &ouml;nerdiğim gibi, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;teki-&ouml;rg&uuml;tlenmesi ya da aynı anlama gelen &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi olarak d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lebilir. &Ouml;zetle, sapma teorisi, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z&uuml;n&uuml;n sorunlu olduğunu, kom&uuml;nist hareketin altında yatan ancak kom&uuml;nizm hareketinin &ccedil;&ouml;zmek zorunda kalacağı hak, m&uuml;lkiyet ve aidiyet kavramlarına bağlı olduğunu ortaya koymaktadır.</p>

<p>Bunu daha az soyut hale getirmek niyetindeyim, ancak &ouml;nce &ccedil;eviri &uuml;zerine ge&ccedil;ici bir s&ouml;z. &Eacute;cart pek &ccedil;ok anlama gelen bir kelimedir &ndash; en başta bir tren ile bir platform veya bir eylemin niyetleri ile sonu&ccedil;ları arasındaki gibi boşluk veya mesafe. Aynı zamanda ger&ccedil;ek ve nominal bir değer arasında olduğu gibi tutarsızlık veya istatistiksel varyans anlamına da gelebilir, ancak son olarak bir otomobilin veya belki de bir sınıf olarak eyleminin sınırlarıyla y&uuml;zleşen devrimci bir proletaryanın yaptığı gibi sapma veya deviasyon anlamına da gelebilir. Theorie Communiste bu kelimeyi genellikle &ldquo;yarık&rdquo; ya da &ldquo;boşluk&rdquo; (ya da belki &ldquo;hata&rdquo;) anlamına yakın bir anlamda kullanır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; genellikle iki y&uuml;klem arasında, tipik olarak bir yanda proletaryanın sermaye i&ccedil;indeki yeniden &uuml;retimini sorgulayan eylemler ile diğer yanda onu sermayenin kendini yeniden &uuml;retiminin bir par&ccedil;ası olarak doğrulayan eylemler arasında bir &eacute;cart&rsquo;tan [entre] bahsederler. Bu t&uuml;r bir s&ouml;zdizimsel yapı (&eacute;cart entre), konuyla ilgili ilk yazıları olan &ldquo;Theorie de l&rsquo;&eacute;cart&ldquo;ta terimle tutarlı bir şekilde kullanılmıştır, ancak &ldquo;The Present Moment&rdquo; gibi daha sonraki metinlerde, sınıf m&uuml;cadelesi alanındaki &eacute;cartların &ccedil;oğalmasından bahsederek terimi &ccedil;oğullaştırırlar, &ouml;yle ki bu metnin &ccedil;evirmeni terimi &ldquo;yarık&rdquo; yerine &ldquo;sapma&rdquo; olarak &ccedil;evirmiştir. Her ne kadar TC bu terimi hala sapmadan ziyade yarılmaya daha yakın bir anlamda kullansa da &mdash; &ldquo;kayma&rdquo; g&uuml;zel bir uzlaşma olabilir&mdash; bazı durumlarda sapmanın hem zorlanmış hem de zorlanmamış olduğu hissini sevdiğim i&ccedil;in sapmanın &ccedil;evirisini yarılmanın imalarına tercih ediyorum. Otoyolda bir &ccedil;akal dolaşır; bir araba ondan ka&ccedil;ınmak i&ccedil;in yoldan sapar ve sonra başka bir araba da ona &ccedil;arpan arabadan ka&ccedil;ınmak i&ccedil;in yoldan sapar. Proletaryanın bir kesiminin kendisini kapitalist yeniden &uuml;retim devrelerinden kopmaya ve tarihin yaklaşan trafiğine girmeye zorlandığı anlar da b&ouml;yledir.</p>

<p>Theorie Communiste s&uuml;rekli olarak &ldquo;sınıf faaliyetinin merkezinde a&ccedil;ılan bir yarıktan&rdquo; bahseder; burada &ldquo;bir sınıf olarak hareket etmek, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin bi&ccedil;imlendirdiği ve onayladığı bir sınıf olarak varoluşunu reddetmektir.&rdquo; Yarık, bir eylemin niyeti ile etkisi arasında a&ccedil;ılır. Bu yarık hissini en belirgin şekilde, bug&uuml;n t&uuml;m reformist m&uuml;cadelelerin isyancı bir yoğunlukla yanması ve yine de i&ccedil;eriklerini tanımlamaya zorlandıklarında sermayenin sınırları i&ccedil;inde kalmalarında g&ouml;r&uuml;yoruz. Ancak ara&ccedil;lar ve ama&ccedil;lar arasındaki bu t&uuml;r bir boşluk, başka bir perspektiften, sınıf m&uuml;cadelesine i&ccedil;kin bir perspektiften, m&uuml;cadele alanındaki bir fraksiyonun bir sapması, bir kopuşu veya ayrılması gibi g&ouml;r&uuml;nebilir.</p>

<p>Bir anlamda, geliştirmek istediğim sapma teorisi, diğer t&uuml;m sapmaların kendisinden kaynaklandığı &ouml;zellikle tek bir sapmanın &ouml;nceliğini varsaymaktadır: hem aynı sınıf olan hem de olmayan iş&ccedil;i sınıfı ile proletarya arasındaki, s&ouml;m&uuml;r&uuml;lenler sınıfı ile m&uuml;lks&uuml;zler sınıfı arasındaki sapma. Şimdi g&ouml;stermeyi umduğum gibi, bu dizide bu yarıkla defalarca karşılaştık, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu, sermayenin hareket yasasının, değerin &ouml;z-valorizasyon gerekliliğinin temel bir sonucudur. Bu yasadan, yalnızca kriz ve sınıf m&uuml;cadelesinin &ccedil;&ouml;zebileceği &ccedil;elişkili eğilimler ortaya &ccedil;ıkar: bir yandan sermaye emeği &ccedil;oğaltmaya, m&uuml;mk&uuml;n olduğunca &ccedil;ok sayıda iş&ccedil;i &ccedil;alıştırmaya ve emek s&uuml;relerini m&uuml;mk&uuml;n olduğunca uzatmaya &ccedil;alışır. Diğer yandan sermaye, &uuml;retkenliği arttırmak i&ccedil;in her t&uuml;rl&uuml; y&ouml;ntemi kullanarak bu iş&ccedil;ilerden m&uuml;mk&uuml;n olduğunca &ccedil;ok &uuml;r&uuml;n elde etmeye &ccedil;alışır. Birinci eğilim değer kitlesini arttırırken, ikincisi sadece gerekli emeği azaltarak değeri sermayeden emeğe yeniden dağıtır. Birinci eğilim proleterleşmeyi arttırarak, emek&ccedil;ileri emeklerinden başka satacak bir şeyleri kalmayacak şekilde m&uuml;lks&uuml;zleştirerek ya da erken kapitalizmde sıklıkla olduğu gibi onları hapsedip k&ouml;leleştirerek iş&ccedil;i sınıfını b&uuml;y&uuml;t&uuml;r. İkinci eğilim iş&ccedil;i sınıfının b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; azaltır ve &uuml;retim fazlası proletaryanın b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; arttırır.</p>

<p>İlki kitleselleşmiş, vasıfsız işg&uuml;c&uuml; ile sonu&ccedil;lanma eğilimindedir. İkincisi ise ya yeniden vasıflandırma ya da emeğin Taylorizasyonu ile sonu&ccedil;lanma eğilimindedir. Yirminci y&uuml;zyılın başlarındaki bir madende emek hem vasıfsızlaştırılmış hem de nispeten kitleselleştirilmiştir. Fordist bir fabrikada ise emek genellikle vasıfsız ya da yarı vasıflı ve atomize haldeydi. En g&uuml;&ccedil;l&uuml; m&uuml;cadeleler bu b&ouml;l&uuml;nmeleri yanlamasına kesme eğilimindedir. Şimdiye kadar Alman Devrimi, Mayıs &rsquo;68, İtalyan 70&rsquo;leri ve 2001 Arjantin krizini inceledik. Her bir &ouml;rnekte, sekansın patlayıcılığının bu b&ouml;l&uuml;nmeleri kesen yanal bağlantılardan kaynaklandığını g&ouml;rebiliyoruz. Sergio Bologna, KAPD ve Alman Konseyleri hareketi &uuml;zerine yazdığı &ldquo;İş&ccedil;i Konseylerinin K&ouml;keninde Sınıf Bileşimi ve Parti Teorisi&rdquo; başlıklı makalesinde, her ne kadar durumu abartma eğiliminde olsa da, bu b&ouml;l&uuml;nmeler hakkında etkileyici bir şekilde yazmaktadır. Bologna <em>operaismo</em>&lsquo;dan &ccedil;ıkan en zeki teorisyenlerden biriydi ve <em>Potere Operaio</em>&lsquo;nun &ouml;nemli bir i&ccedil; eleştirmeniydi. Makalesi Alman Devrimi kadar 70&rsquo;lerin İtalya&rsquo;sıyla da ilgilidir; konsey hareketi i&ccedil;inde durumla ilgili bazı temaları vurgulamaya &ccedil;alışmış ve &ouml;nemli bir kavram olan &ldquo;sınıf bileşimi&rdquo;ni geliştirmiştir. Marxistler, Marx&rsquo;ı takiben, bileşim terimini genellikle sermayeyi ve &ouml;zellikle de değişken ve sabit sermaye arasındaki ilişkiyi tanımlamak i&ccedil;in bir kategori olarak kullanmışlardı, ancak Romano Alquati, at&ouml;lye k&uuml;lt&uuml;r&uuml; &uuml;zerine yaptığı &ccedil;alışmada, bileşimi sınıfın yapısı hakkında d&uuml;ş&uuml;nmek i&ccedil;in kullanmıştı &ndash; hem teknik olarak işb&ouml;l&uuml;m&uuml; ve makinelerin yapısı tarafından oluşturulmuş hem de m&uuml;cadelesi yoluyla politik olarak oluşturulmuş. Bologna fabrika konseyi hareketini, iş&ccedil;i kontrol&uuml; olmadan iş&ccedil;i iktidarı &uuml;retme girişimi olarak okur. Ona g&ouml;re bu hareket, ekonomiyi ele ge&ccedil;irmekten ziyade otonomilerini korumak isteyen Alman makine sanayisindeki vasıflı iş&ccedil;iler ve teknisyenlerin hakim olduğu, ens&uuml;reksiyonist olmaktan ziyade reformist bir hareketti. Ancak Bologna&rsquo;nın da belirttiği gibi, Alman iş&ccedil;i sınıfının en m&uuml;cadeleci kesimleri genellikle yarı vasıflı ya da masa başı &ccedil;ete iş&ccedil;iliğinin hala faaliyet g&ouml;sterdiği madenlerde, ağır sanayide ve tersanelerde ortaya &ccedil;ıkmıştır.</p>

<p>Bologna&rsquo;nın makalesi, Almanya&rsquo;dan IWW, 1905 grev dalgası ve ilk Rus devrimi tartışmasına olduk&ccedil;a hızlı bir şekilde ge&ccedil;erek geniş bir yelpazeye yayılmıştır. Bologna&rsquo;nın g&ouml;zlemlediği kitlesel, vasıfsız işg&uuml;c&uuml; ile vasıflı, profesyonelleşmiş işg&uuml;c&uuml; arasındaki yarık, tam da kendisinin ve operaismo ile ilişkili diğer yazarların uzun Mayıs aralığında &ccedil;i&ccedil;ek a&ccedil;tığını g&ouml;rd&uuml;kleri yarıktır. Buna karşın, İtalya&rsquo;da Birinci D&uuml;nya Savaşı&rsquo;ndan sonraki iki yılda konsey hareketi b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de, otonomi vizyonları sendikalizme en &ccedil;ok benzeyen vasıflı iş&ccedil;ilerden oluşuyordu. Bu vasıflı iş&ccedil;i sınıfı Bologna&rsquo;nın zamanında hala varlığını s&uuml;rd&uuml;r&uuml;yordu ancak g&uuml;neyden gelen g&ouml;&ccedil;menler, kadınlar ve gen&ccedil;lerden oluşan ve değerleri tamamen farklı olan yeni bir kitlesel iş&ccedil;i tarafından g&uuml;&ccedil;lendiriliyordu. &ldquo;Emeğin reddi&rdquo; temasını &ouml;n plana &ccedil;ıkaran bu grup oldu. Konsey hareketinin teredd&uuml;d&uuml;, Bologna&rsquo;ya g&ouml;re, kamulaştırma istencinin ifadesi olarak değil, kopuş, tutuklama, reddetme olarak sınıf iktidarı bi&ccedil;iminde a&ccedil;ıklanmaktadır; Bologna&rsquo;ya g&ouml;re bu, Alman sermayesi i&ccedil;in kabul edilemez ve devrimi kışkırtan bir şey olurdu.</p>

<p>Bu makalenin b&uuml;y&uuml;k bir kısmı, İtalyan iş&ccedil;i sınıfının o d&ouml;nemde gelişmekte olan m&uuml;cadelelerine ilişkin eğilimli bir pozisyonu meşrulaştırmak i&ccedil;in tasarlanmış bir geriye d&ouml;n&uuml;ş niteliğinde olsa da, Bologna&rsquo;nın değerlendirmesinde ger&ccedil;eklerle &ouml;rt&uuml;şen bir şeyler var. Aslında en patlayıcı olaylar, emeğin kolektif, kitlesel ve nispeten vasıfsız olduğu yerlerde meydana gelmiştir. KAPD&rsquo;nin ve daha sonraki konsey kom&uuml;nist oluşumlarının programının en g&uuml;&ccedil;l&uuml; cazibesini işsizler, marjinal olarak istihdam edilenler, vasıfsız &ccedil;alışanlar, yani &ccedil;alışma hayatlarında otonomiden yoksun olanlar arasında bulması şaşırtıcı değildir ancak yine de kayda değerdir. Bir miktar otonomiye sahip olan iş&ccedil;iler bunu korumak i&ccedil;in m&uuml;cadele ettiler ama kaybedecekleri &ccedil;ok şey olduğu i&ccedil;in bunu genişletmek zorunda değillerdi. Kom&uuml;nist solun son umudu olan 1920 Mart Eylemi, orta Almanya&rsquo;daki sanayi iş&ccedil;ileri arasında, onları silahsızlandırma girişiminin ardından patlak verdi. Leuna fabrikasında 12.000 silahlı iş&ccedil;i, kısmen aralarındaki KAPD &ouml;rg&uuml;tleyicilerinin teredd&uuml;tleri nedeniyle, silahlanmalarına ve ardından bombalanmalarına, silahsızlandırılmalarına ve &ouml;ld&uuml;r&uuml;lmelerine rağmen saldırıya ge&ccedil;memeyi tercih etti. B&ouml;lgelerinde faaliyet g&ouml;steren zırhlı kom&uuml;nist birliklerden haberdar olsalardı ve onlarla koordinasyon kurabilselerdi, belki de işler farklı gelişebilirdi. Ancak bunu yapmak i&ccedil;in &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin fabrika-işyerlerinin benliğinden kopan bir uzantısı gerekirdi. Bu, Kızıl Ordu ile iş&ccedil;i konseyi, iş&ccedil;iler ile işsizler arasındaki karşıtlığı yıkarak devrimin gidişatında ger&ccedil;ek bir sapma olurdu.</p>

<p>Partizanlaşma s&uuml;reci, yani bir devrim sırasında ortaya &ccedil;ıkan gayrı resmi Kızıl Ordu, partizanları sosyal konumlarından ayırma eğilimindedir. &Ccedil;atışma hareketlidir ve &ouml;rg&uuml;tlenme de &ouml;yle olmalıdır. Ruhr&rsquo;daki ayaklanmada, kurulan orduların anarşistlerin ve kom&uuml;nist solun fabrika gruplarıyla gevşek bir bağlantısı vardı. İş&ccedil;i sınıfı kimliğinin herhangi bir kanıtı yeterli kabul edildi.</p>

<p>Dauve&rsquo;nin Ruhr&rsquo;daki ayaklanma hakkındaki yorumunda bu sapmanın bir &ouml;rneği g&ouml;r&uuml;lebilir:</p>

<blockquote>
<p>Proleterler, sosyal işlevlerine dayandıkları, &uuml;retim aygıtını erzak, silah ve ulaşım i&ccedil;in kullandıkları, ancak &uuml;retim sınırları i&ccedil;inde kalmadıkları s&uuml;rece zafer kazandılar. İsyancı kentler birleşti ve diğer kentlerdeki iş&ccedil;ilere yardım g&ouml;nderdi. Ancak bu a&ccedil;ıdan bile hareket, t&uuml;m d&ouml;nemi karakterize eden zayıf noktalarını sergiledi. Ordu ile girdiği &ccedil;atışmadan, ordunun kendi y&ouml;ntemlerini kullanarak ve kendi topraklarında savaşarak zaferle &ccedil;ıktıktan sonra, proleterler b&uuml;y&uuml;k &ccedil;oğunluklarıyla g&ouml;revlerinin bittiğini d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ler ve iktidarlarını partilere ve demokrasiye devrettiler. Kızıl Ordu askeri kovdu ve ardından kendisini klasik iş&ccedil;i hareketine d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rd&uuml;.</p>
</blockquote>

<p>Bu pasajın &ccedil;ıkarımlarının bir yorumu şudur: ordular daha da ileri gitmiş, m&uuml;cadeleye devam etmiş ve sadece savaş ara&ccedil;larını yeniden &uuml;retmeye değil, kendilerini proleter ihtiya&ccedil;lara y&ouml;nlendirmeye, işyeri yapılarıyla koordinasyon kurmaya başlamış olsalardı, bu &ldquo;&uuml;retim sınırlarını&rdquo; kırmış ve &ldquo;klasik iş&ccedil;i hareketinden&rdquo; ger&ccedil;ek bir kopuş ger&ccedil;ekleştirmiş olurlardı. Kom&uuml;nizm silah zoruyla yapılamaz ama demokratik m&uuml;zakere yoluyla da ortaya &ccedil;ıkmayacaktır; insanların kom&uuml;nizmi birlikte yapmalarına olanak tanıyan bir dizi yarılma, sapma yoluyla ortaya &ccedil;ıkmalıdır.</p>

<p>Bologna denemesinin asıl nesnesi olan 70&rsquo;li yılların İtalya&rsquo;sı, b&ouml;yle bir savrulma koreografisinin &uuml;stesinden gelmesi gereken yarıkların bir g&ouml;r&uuml;nt&uuml;s&uuml;n&uuml; sunuyor gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Sınıfsal <em>yeniden bileşim</em> teması hi&ccedil; bu kadar verimli bir taktik ve stratejik zemin bulmamıştı. Ancak Nanni Balestrini ve Primo Moroni&rsquo;nin The Golden Horde&rsquo;undan &ouml;ğrendiğimiz &uuml;zere, sınıfın <em>yeniden bileşimi</em> projesi her zaman projeseldi. 69&rsquo;un Sıcak Sonbaharı ve o d&ouml;nemin &ouml;ğrenci hareketinden sonra, kafaları Quaderni Rossi ve Sit&uuml;asyonist Enternasyonal, Mao ve Che, Marcuse ve Kara Panterler ile dolu olan yeni enerjik İtalyan solu, Potere Operaio, Lotta Continua, Il Manifesto, Avanguardia Operaia ve diğer bir&ccedil;ok grup olarak bir araya geldi. Ancak 1975 yılına gelindiğinde bu grupların &ccedil;oğu dağılmıştı. Otonomi ve reddediş temaları, mevcut kimlikleri par&ccedil;alama, yeniden oluşturdukları kadar ayrıştırma eğilimindeydi. Hareket literat&uuml;r&uuml;nde sık&ccedil;a anlatılan en &ouml;nemli &ouml;rneklerden biri Lotta Feminista&rsquo;nın &ccedil;ağrısıyla Roma&rsquo;da d&uuml;zenlenen kadın y&uuml;r&uuml;y&uuml;ş&uuml;d&uuml;r. Erkek yoldaşlar, kadın yoldaşlarıyla dayanışmalarını ifade etmek i&ccedil;in Lotta Communista gibi grupların y&uuml;r&uuml;y&uuml;şte pankartlarla temsil edilmesinde ısrar etmişlerdi. Ancak kadınlar otonomi sloganında farklı bir şey duymuşlardı. Erkeklere pankartlarıyla y&uuml;r&uuml;y&uuml;şe katılamayacakları s&ouml;ylendiğinde, Lotta Communista&rsquo;nın dağılmasına yol a&ccedil;an temel olaylardan biri olan bir arbede &ccedil;ıktı.</p>

<p>Otonomi, evet, ama kimden? Ve ne i&ccedil;in? Kimin reddi? Bu sorular 1975 yılında g&uuml;ndeme geldi. Potere Operaio dağılmıştı ama militanları h&acirc;l&acirc; aktifti. Hareketin beklediği an, 1973&rsquo;te Torino Mirafiori fabrikasının silahlı işgaliyle ger&ccedil;ekleşmiş gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yordu; bu işgal, grupların &ouml;l&uuml;m&uuml;nden sonra hareket i&ccedil;in ileriye d&ouml;n&uuml;k bir yol imajı sağladı:</p>

<blockquote>
<p>1973 yılı, iki nedenden &ouml;t&uuml;r&uuml;, iş&ccedil;ilerin &ouml;nc&uuml;s&uuml; ile Kom&uuml;nist Parti arasındaki ayrışma s&uuml;recinde ş&uuml;phesiz kilit bir anı temsil ediyordu. İş&ccedil;ilerin ve proletaryanın &ouml;nc&uuml;s&uuml; Mirafiori işgalinden belirleyici bir mesaj aldı: İtalya&rsquo;nın en b&uuml;y&uuml;k fabrikalarından birini işgal etme noktasına kadar, sendikanın ya da Partinin katılımı olmaksızın, hatta bu g&uuml;&ccedil;lere a&ccedil;ık&ccedil;a karşı olsa bile, otonom bir şekilde &ouml;rg&uuml;tlenmek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;.</p>
</blockquote>

<p>Başka bir deyişle, işgal, iş&ccedil;ileri işsizlerle, &ouml;ğrencilerle ve diğerleriyle bir araya getiren partinin, sınıfın organik birliğinin bir modeli haline geldi. Potere Operaio bu gelişmeye, Toni Negri&rsquo;nin &ldquo;Mirafiori Partisi&rdquo; olarak adlandıracağı şeyin ortaya &ccedil;ıkmasına tepki olarak dağıldı. Ancak işgal taktiği baskın olsa da, enerji şantiyeden &ouml;teye, plazalara, sokaklara ge&ccedil;ecekti. CGIL Genel Sekreteri Lucio Lama&rsquo;nın konuşması sırasında proleter gen&ccedil;lerle Kom&uuml;nist Parti g&ouml;revlileri arasında yaşanan a&ccedil;ık arbedede a&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; &uuml;zere, Kom&uuml;nist Parti&rsquo;ye bağlı &ouml;ğrenciler Bologna &Uuml;niversitesi&rsquo;ni işgal etmeye zorlanmadan, şiddetli &ccedil;atışmalara yol a&ccedil;madan iş&ccedil;i fig&uuml;r&uuml; etrafında birleşilemezdi. Ka&ccedil;arken, bir yerden bir yere kovalanırken, iktidarın kollarını kavrayamadan, silahlı işgal hızla silahlı m&uuml;cadeleye ve hareketin kitlesel, festival benzeri enerjilerinden kopuk, sklerotik bir g&ouml;n&uuml;ll&uuml;l&uuml;ğe d&ouml;n&uuml;şt&uuml;. Otonomi projesinin kalbinde, <em>işin reddi</em> ile <em>iş&ccedil;i iktidarı </em>arasında bir boşluk ortaya &ccedil;ıkmıştı. Reddin bir &uuml;retim &ouml;rg&uuml;t&uuml; oluşturma yeteneği sınırlıydı, yapabileceği tek şey oranları belirlemekti. Oluşan &ouml;rg&uuml;tler &uuml;retimi y&ouml;netmek yerine sadece par&ccedil;alara ayırabilirdi ki bu da iş&ccedil;i iktidarından ziyade proleter iktidara daha yakın bir şey anlamına gelirdi.</p>

<p>Hi&ccedil;bir yerde bir sapma ve her yerde bir yarık. Bu dinamiklerin 2001 yılında Arjantin&rsquo;de nasıl ortaya &ccedil;ıktığını s&ouml;ylememe gerek var mı? İş&ccedil;ileri tarafından işgal edilen iflas etmiş fabrikalar ile kendi yeniden &uuml;retimlerini otonom bir şekilde &ouml;rg&uuml;tleyebilmek i&ccedil;in hibe talep eden işsiz <em>piqueterolar</em> arasında, h&uuml;k&uuml;meti d&uuml;ş&uuml;ren pop&uuml;list <em>cacerolazo</em> ile proleter varoş ve şehirlerdeki isyancılar arasında, ens&uuml;reksiyondan devrime ge&ccedil;işi ger&ccedil;ekleşmemiş bir sapma olarak &ouml;zetleyebiliriz. Terimin tekilleştirilmesi biraz sorunlu ve bu yazı boyunca <em>olması gerekenlerin</em> kurgusuna g&uuml;venmek zorunda kalıyorum, tarihi ger&ccedil;ek ekseninden uzaklaştırıp hayali tarihlerin olması gerekenlere ayak uydurduğu karmaşık d&uuml;zleme d&ouml;nd&uuml;r&uuml;yorum. Bu alıştırmanın amacının, alternatif tarihle uğraşmak değil, yalnızca g&uuml;n&uuml;m&uuml;z&uuml;n kom&uuml;nist perspektifini aydınlatmak olduğu a&ccedil;ık&ccedil;a belirtilmelidir. Her şeyin bu anlara (Ruhr, Mirafiori, vs.) dayandığını ima etmek istemiyorum. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; işler farklı olsaydı, merkezi anlar da farklı olurdu ve her hal&uuml;karda kom&uuml;nist devrime ge&ccedil;iş tek bir sapma değil, bir&ccedil;ok sapmadır; &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeyi sosyal konumundan karşılıklı eylem yoluyla &ccedil;eken bir dinamiktir. Mesele, hareketlerimizi oluşturan yarıkları aydınlatmaktır.</p>

<p>Amerika Birleşik Devletleri&rsquo;ndeki son ayaklanmanın incelenmesinin de g&ouml;stereceği gibi, bu yarıklar her yerdedir. Polis karşıtı ayaklanmaların merkezinden &ccedil;ıkarılan &ccedil;eşitli otonomi bi&ccedil;imlerinin hikayesi, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z&uuml;n&uuml;, yani aynı zamanda &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;tekisini belirlemenin zorluğuna dair bir hikayeden başka nedir ki? Otonomi, evet, ama neyden ve ne i&ccedil;in?</p>

<p>*Okuyucular, Althusser&rsquo;in Theorie Communiste &uuml;zerindeki etkisi g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alındığında, Althusser&rsquo;in Lucretius&rsquo;un <em>clinamen</em>&lsquo;ini aleatif materyalizm &uuml;zerine ge&ccedil; d&ouml;nem yazılarında <em>&eacute;cart</em> olarak &ccedil;evirip &ccedil;evirmediğini merak edebilirler. Kullandığı terim <em>d&eacute;viation</em>&lsquo;dur.</p>

<p>&nbsp;</p>