Arşiv tarihçesi

summaryrefslogtreecommitdiff
path: root/j/jb
diff options
context:
space:
mode:
authorKara <kara@edu.wll.im>2024-02-01 16:01:11 +0000
committerKara <kara@edu.wll.im>2024-02-01 16:01:11 +0000
commit812721aa9106c4d98306f47567008b7e2f523c64 (patch)
treec8bd4a26ea423e775062a02035f728158f5754a6 /j/jb
parentfee701c8fcb7c2df19a7b81cf51a49843636de0a (diff)
HTML: /library/jasper-bernes-komunizasyon-tarihi-butun-bolumler #51
* 2024-02-01T15:59:46 format duzenlendi, metin eklendi -- kara
Diffstat (limited to 'j/jb')
-rw-r--r--j/jb/jasper-bernes-komunizasyon-tarihi-butun-bolumler.muse352
1 files changed, 352 insertions, 0 deletions
diff --git a/j/jb/jasper-bernes-komunizasyon-tarihi-butun-bolumler.muse b/j/jb/jasper-bernes-komunizasyon-tarihi-butun-bolumler.muse
new file mode 100644
index 0000000..6cc7c4b
--- /dev/null
+++ b/j/jb/jasper-bernes-komunizasyon-tarihi-butun-bolumler.muse
@@ -0,0 +1,352 @@
+<h4><strong>Kom&uuml;nizasyon Hakkında Bazı Hikayeler</strong></h4>
+
+<p>1968&rsquo;den bu yana gelişen &ldquo;kom&uuml;nizasyon&rdquo; teorisi &uuml;zerine bir dizi yazı yazmak istiyorum, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bana &ouml;yle geliyor ki bu terime ve arzuya anlaşıldığından &ccedil;ok daha fazla ilgi var. Kelimenin maruz kaldığı istismarın bir&ccedil;ok nedeni olmakla birlikte, en &ouml;nemlisi, t&uuml;rediği yer olan Fransa&rsquo;da &ldquo;kom&uuml;nizasyon&rdquo; ilk başta hi&ccedil;bir zaman bir eğilimi veya tutarlı bir teoriyi adlandırmaya hizmet etmemiştir. Basit&ccedil;e, gevşek bir şekilde birbirine bağlı kom&uuml;nist projeler ağının kom&uuml;nist devrim vizyonlarını a&ccedil;ıklamak i&ccedil;in kullandıkları bir sanat terimiydi.</p>
+
+<p><em>Courant communisateur </em>&ndash; kom&uuml;nizeleştirici eğilim ya da kom&uuml;nizer akım &ndash; terimi bu gruplara geriye d&ouml;n&uuml;k olarak uygulanmaya başladığında bile, bir&ccedil;ok kişi bu terimi sorgulamış ve kullanımına direnmiştir; bu terimin, d&uuml;nyada şimdi ve burada var olabilen kom&uuml;nizasyon savunucularını kom&uuml;nizasyon pratiği yapanlarla, yani hen&uuml;z var olmayan insanlarla bir araya getirdiğine dikkat &ccedil;ekmiştir.</p>
+
+<p>B&ouml;yle bir kavramı tek bir yazar veya metinle ilişkilendirmek tehlikeli bir şekilde şeyleştiricidir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu metinlerin &ccedil;oğu ortaklaşa yazılmış, d&uuml;zenlenmiş, tartışılmıştır ve genellikle ilk olarak imzasız bi&ccedil;imlerde dolaşıma sokulmuştur. Bununla birlikte, Gilles Dauv&eacute;&rsquo;nin 1969&rsquo;da konsey-kom&uuml;nisti grup <em>Informations et Correspondances Ouvi&egrave;res</em>&lsquo;in yaptığı ulusal toplantı i&ccedil;in yazdığı ve Paul Mattick ile tartışmayı ama&ccedil;layan Ultra-Sol İdeoloji &Uuml;zerine [&ldquo;Sur l&rsquo;ideologie ultra-left&rdquo;] başlıklı makalesinin ufuk a&ccedil;ıcı bir katkı sunduğunu s&ouml;yleyebiliriz. Daha sonra Paris&rsquo;teki kitap&ccedil;ı ve buluşma yeri La Vieille Taupe [Eski K&ouml;stebek] bu makaleyi &rdquo; Ultra-Solun Eleştirisine Katkı&rdquo; adıyla yeniden yayınlayacaktır. Dauv&eacute; bu makaleyi 70&rsquo;lerin başında <em>Le mouvement communiste</em>&lsquo;de yayınlanmak &uuml;zere yeniden ele alacaktı; bu makale kom&uuml;nizasyon teorisinin detaylandırıldığı ilk yayındı. O zamanlar Situasyonist Enternasyonal&rsquo;in ve dolayısıyla ultra-solun ABD&rsquo;deki yayıncısı olan Fredy Perlman, bu makaleleri <em>Eclipse and Reemergence of the Communist Movement</em> (Kom&uuml;nist Hareketin G&uuml;neş Tutulması ve Yeniden Ortaya &Ccedil;ıkışı) adlı kitap altında bir araya getirmiştir. Bu ilk noktadır: kom&uuml;nizasyon bir eleştiri olarak ortaya &ccedil;ıkar ve eleştiri, nesnesi anlaşılmadan ger&ccedil;ekten anlaşılamazdır, bu nedenle kom&uuml;nizasyon dok&uuml;manlarının &ccedil;oğu 19. y&uuml;zyıldan itibaren t&uuml;m iş&ccedil;i hareketinin hikayesinin yeniden anlatılmasını i&ccedil;ermektedir.</p>
+
+<p>Size kom&uuml;nizasyonun ne olduğunu tam olarak anlatmadım &ccedil;&uuml;nk&uuml; <em>ilk başta</em> onu anlamanın en iyi yolunun bir problemin, bir ortamın ve bir konjonkt&uuml;r&uuml;n &uuml;r&uuml;n&uuml; olarak g&ouml;rmek olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum, bu da sonunda <em>teori </em>olarak kendi başına ayakta durabilecek kadar soyut hale gelecektir. Ancak bu tarih olmadan teoriyi anlamak m&uuml;mk&uuml;n değildir; bu tarih, kom&uuml;nizasyona bir dizi farklı şekilde yaklaşmamızı sağlayacaktır.</p>
+
+<p><strong>1. Sentez</strong></p>
+
+<p>Kom&uuml;nizasyon her şeyden &ouml;nce sadece bir eleştiri değil, eleştirel bir sentezdir; konsey kom&uuml;nizminde, yani Hollanda-Almanya ultra solunda bulunan devrim teorisinin, Amadeo Bordiga&rsquo;nın ve o zamana kadar b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de ayrıldığı İtalyan kom&uuml;nist solunun fikirleriyle bir araya getirilerek hem <em>konseyciliğe </em>hem de <em>Bordigizme </em>karşı yeni bir teorik yapı oluşturulduğu bir t&uuml;r geri d&ouml;n&uuml;ş&uuml; olmayan fikir kimyasıdır. Bu sentezin ilk anı, konseyciliğin ana Fransız organında yayınlanan ve yaşayan en &ouml;nemli konsey kom&uuml;nistine y&ouml;neltilen, az &ouml;nce adı ge&ccedil;en metindir. Hollanda-Alman ultra-solu kom&uuml;nist devrimi formsal, iş&ccedil;ilerin &ouml;zy&ouml;netiminin ekonominin tamamını kontrol edecek şekilde genişletilmesi olarak kavrarken, Bordiga ve yandaşları kom&uuml;nizmin i&ccedil;eriğine, mantıksal ve aksiyomatik tanımına dikkat &ccedil;ekmektedir:</p>
+
+<blockquote>
+<p>[Konsey kom&uuml;nistlerinin] iş&ccedil;i &ouml;zy&ouml;netimi teorisini reddeden Bordigizm, Tro&ccedil;kistlerin ve <em>Socialisme ou Barbarie</em>&lsquo;nin yaptığı gibi b&uuml;rokrasiyi değil, &uuml;retim ilişkilerini &ouml;n plana &ccedil;ıkararak Rus [SSCB] ekonomisinin en keskin eleştirilerinden birini yapar. Bordigist basına g&ouml;re devrim, değer ve m&uuml;badele yasasının yıkılmasından ibaret olmalıdır. [<em>Rupture dans la theorie de la r&eacute;volution: Textes 1965-75</em><em>]</em></p>
+</blockquote>
+
+<p>Bu makalede kom&uuml;nizasyon terimi kullanılmamıştır, ancak sentez tarafından ima edilmiştir ve kom&uuml;nizasyon adı altında takip eden her şey bu sentezin bir uzantısı olarak d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lebilir.</p>
+
+<p>Sentezlenen nedir? Bordigizm ve konseycilik, ancak bu kesin değildir. Dauv&eacute;, konseycilikten <em>proleter &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme</em> konusundaki ısrarını, teori olarak proleter sınıf m&uuml;cadelesine olan radikal bağlılığını korumaktadır. Ancak eleştirinin ima ettiği &uuml;zere bu yeterli değildir. Sadece iktidarı ele ge&ccedil;irmek yeterli olmayacaktır, bu sadece bir form meselesi değil, bir i&ccedil;erik meselesidir. İş&ccedil;ilerin 68&rsquo;de kısmen yaptığı gibi, konseyler kurmak ve fabrikaları ele ge&ccedil;irmek yeterli değildir. Ele ge&ccedil;irilen iktidarla da bir şeyler yapmak zorundasınız ve 1968&rsquo;de ger&ccedil;ekleşmeyen ve onunla ilişkili ultra-sol grupların, Socialisme ou Barbarie, Situationist International, ICO ve daha geniş ultra-sol canlanmanın diğer yıldızlarının a&ccedil;ıklayamadığı şey budur.</p>
+
+<p>Bu i&ccedil;erik nedir? Dauve i&ccedil;in kom&uuml;nizmle &ouml;zdeş olan, değer ve m&uuml;badelenin yok edilmesidir. Bir noktada bu tanımın nasıl yetersiz kaldığını ve kom&uuml;nizasyon teorisi i&ccedil;in nasıl sorunlar yarattığını g&ouml;stermeyi umuyorum, ancak &ouml;ncelikle Bordigist literat&uuml;re aşina okuyucular i&ccedil;in bu ifadenin kestirme olduğunu ve olduk&ccedil;a somut bir şeye atıfta bulunduğunu belirtmek gerekir &mdash; para, &uuml;cret veya diğer mekanizmalar kullanılmadan malların doğrudan dağıtımı. Aksi takdirde, kom&uuml;nizmin i&ccedil;eriğini tanımlayan ifade basit&ccedil;e başka bir formalizmdir &mdash; bir formun yok edilmesi nasıl kom&uuml;nizmin i&ccedil;eriği olabilir?</p>
+
+<p>S&ouml;z konusu olan devrimci &ouml;rg&uuml;tlenmenin pratik sorunlarıydı. Bordiga, kom&uuml;nist devrim i&ccedil;in bu t&uuml;r &ouml;nlemlerin &ouml;nemi hakkında ve Rusya&rsquo;da işlediğini d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; devlet kapitalizminin bir eleştirisi olarak uzun uzun yazmıştı. Bu bizi bu yazarlar i&ccedil;in son noktaya getiriyor: eleştirel Marksist kelime dağarcığı, kom&uuml;nizasyon teorisinde, aynı zamanda kom&uuml;nizmin bir tanımıdır. Marx&rsquo;tan miras kalan değer kategorisinde, kom&uuml;nizmin (tersine &ccedil;evrilmiş) &ccedil;ekirdek tanımını buluruz. Bordiga&rsquo;nın SSCB eleştirisinde, kom&uuml;nizm olarak bir devrim teorisi. Sentez, kom&uuml;nizmi doğrudan Marx&rsquo;ın ekonomi politik eleştirisinin kategorilerine benzersiz ve eşi g&ouml;r&uuml;lmemiş bir şekilde bağlar. [Devam edecek.]</p>
+
+<h4><strong>Başarısızlık</strong></h4>
+
+<p>Kom&uuml;nizasyon hakkında s&ouml;ylemek istediğim diğer şeyi &ouml;nceki yazımda zaten ima etmiştim ancak bu kendi a&ccedil;ıklamasını hak etmiştir. Kom&uuml;nizasyon, 68&rsquo;in devrimci dalgasının d&uuml;ş&uuml;ncesi olduğu i&ccedil;in değil, 68&rsquo;in <em>başarısızlığını </em>ve &ouml;zellikle de onun &ouml;ne &ccedil;ıkardığı teorileri en &ccedil;ok kabul etmeye &ccedil;alışan d&uuml;ş&uuml;nce olduğundan bizim i&ccedil;in g&uuml;ncelliğini koruyor. Bu ABD&rsquo;li okurlara biraz g&uuml;&ccedil; gelecektir, ya da en azından benim i&ccedil;in &ouml;yleydi, &ccedil;&uuml;nk&uuml; biz Mayıs 68&rsquo;i ve onun k&uuml;resel tamamlayıcısını bir t&uuml;r yengi, ne bir zafer ne de bir doruk noktası, ama geleceğe a&ccedil;ılan bir kapı ya da en azından Maoist d&ouml;nem Godard filmleri gibi biraz utan&ccedil; verici olsa da seksi ve eğlenceli olarak d&uuml;ş&uuml;nmeye alışkınız.</p>
+
+<p>Kom&uuml;nizasyon eğilimi ilgin&ccedil;tir &ccedil;&uuml;nk&uuml; 1968&rsquo;i başından beri bir <em>başarısızlık </em>olarak g&ouml;rm&uuml;şt&uuml;r ve aslında o g&uuml;n&uuml;n en ileri teorisi olan <em>Sit&uuml;asyonist Enternasyonal</em>&lsquo;in son aşamasını test etmiş ve &ccedil;aresizce yetersiz bulmuştur. Katılarak ve katılımlarının sonu&ccedil;ları &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;nerek &ouml;ğrendikleri gibi, bu &ldquo;72-74&rsquo;te s&ouml;nen bir şok dalgasının zirvesiydi.&rdquo; Ancak g&ouml;r&uuml;n&uuml;şe g&ouml;re bu bilginin bir bedeli vardı ve 70&rsquo;lerdeki eğilimin tarihi, solun geri kalanı kayıtsızca ilerlerken katılımcıların izole edici bir pesimizmin ağırlığıyla m&uuml;cadele ettiğini g&ouml;steriyor. Kendisini g&ouml;rkemli yeni bir hareketin başında g&ouml;rm&uuml;yordu ya da bize bırakılan dok&uuml;manlarda &ouml;yle g&ouml;r&uuml;n&uuml;yordu; bunun yerine, pratikte &uuml;stesinden gelme girişimleri aşağı yukarı yeni taktik repertuarımız ve stratejik ufkumuz olduğundan, ancak şimdi teoride &ccedil;&ouml;z&uuml;lmekte olan bir dizi şaşırtıcı bilmeceyle karşı karşıyaydı. Bu d&uuml;ş&uuml;ncenin bug&uuml;n bizim i&ccedil;in hala canlı olmasının, oysa 1968&rsquo;in diğer &uuml;r&uuml;nlerinin Althusserci karatahta diyagramlarında b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de steril egzersizler olmasının nedeni budur. Burada, 1970&rsquo;lerin sonunda bu d&ouml;nem &uuml;zerine yazılmış bir d&uuml;ş&uuml;nceden, bu eleştirinin eşsiz tadını veren uzun bir pasaj alıntılıyorum:</p>
+
+<blockquote>
+<p>Patlama, sanayileşmiş d&uuml;nyanın en modern sekt&ouml;rlerinde ya da en zor durumda olanlarda değil, &ouml;nceki yirmi yıldaki canlanmanın ulusal koşullara en az uyum sağladığı sekt&ouml;rlerde ger&ccedil;ekleşmiştir. 1954 ve 1974 yılları arasında Fransız n&uuml;fusu i&ccedil;inde &uuml;cretli &ccedil;alışanların oranı %62&rsquo;den %81&rsquo;e y&uuml;kseldi (bu artış &ouml;zellikle yeni orta sınıfları oluşturan &ccedil;alışanları, teknisyenleri ve orta d&uuml;zey y&ouml;neticileri etkiledi). Şiddetli iş&ccedil;i talepleri ile anti-otoriter, baskı karşıtı &ouml;ğrenci isteklerinin birleşmesine tanık olduk ve bu birleşim kısa s&uuml;rede yeni orta sınıfların b&uuml;y&uuml;k bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;ne yayıldı. Hareket aynı zamanda k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n bir emanet kasası oluşturması ve yaratıcılığın karşıtı olması nedeniyle k&uuml;lt&uuml;r karşıtıydı. B&ouml;ylece 1914-18 yıllarında ortaya &ccedil;ıkan sanat ve k&uuml;lt&uuml;r karşıtlığını yeniden canlandırdı.</p>
+</blockquote>
+
+<blockquote>
+<p>Mayıs 68, bir tarafta sendikalar ve partiler, diğer tarafta ise &ccedil;ok sayıda iş&ccedil;i arasındaki bir b&ouml;l&uuml;nmeden &ccedil;ok daha fazlasıydı. Aynı zamanda, pratikte sosyal bir &ccedil;&ouml;k&uuml;ş&uuml;n yokluğunda, eylemden &ccedil;ok ifade olarak ortaya &ccedil;ıkan bir varoluş talebiydi. İnsanlar iletişim kurmak, konuşmak, yapılamayanı s&ouml;ylemek istiyordu. Ge&ccedil;mişin reddi kendisine bir i&ccedil;erik ve dolayısıyla bir şimdiki zamanı vermeyi başaramadı. &ldquo;Arzularımın ger&ccedil;ekliğine inanıyorum&rdquo;, &ldquo;Kaldırım taşlarının altında, kumsalda&rdquo; sloganları farklı bir olasılığa g&ouml;nderme yapıyordu, ancak bu olasılığın m&uuml;mk&uuml;n olabilmesi i&ccedil;in bir devrim gerekiyordu. Devrimin yokluğunda bu talep ancak bir adaptasyon ya da deliliğe d&ouml;n&uuml;şebilirdi. Mayıs ayının temaları, 19. y&uuml;zyıl su&ccedil;luluğunun yerine hazzın zorunluluğunu koyan vaazlar bi&ccedil;imini aldı.</p>
+</blockquote>
+
+<blockquote>
+<p>Ger&ccedil;ekten de, zayıf bir azınlık dışında, iş&ccedil;iler, burjuvazi, &ldquo;protestocuların&rdquo; &ccedil;oğu ve Devlet, kısacası herkes, sanki herkesin daha ileri gitmesini yasaklayan bir &ldquo;&ouml;rt&uuml;l&uuml; anlaşma&rdquo; varmış gibi davrandı. Sınırlarının g&ouml;stergesi: insanlar bir devrim yapmaya cesaret edemediler, hatta istemediler, hatta başlamadılar bile. G&uuml;&ccedil; g&ouml;stergesi: insanlar s&ouml;zde bir devrimin politik oyununu reddettiler, &ccedil;&uuml;nk&uuml; ger&ccedil;ek bir devrim ancak b&uuml;t&uuml;nsel bir şey olabilirdi. Gay-Lussac caddesinde bile şiddet, 1914&rsquo;ten &ouml;nceki iş&ccedil;i sınıfı şiddetinin ya da Otuzlu yıllarda ABD&rsquo;de g&ouml;r&uuml;len şiddetin bu yakasında kaldı. İş&ccedil;iler ve sendikalar arasındaki &ccedil;atışmalar, &ouml;rneğin 1947&rsquo;de Renault&rsquo;da olduğu gibi, ge&ccedil;mişte olduğundan daha az acımasızdı.</p>
+</blockquote>
+
+<blockquote>
+<p>1968&rsquo;de fabrikalarda 1936&rsquo;daki şenlik havasına pek rastlanmıyordu. İnsanlar daha da ileri gidebilecek bir şeylerin olduğunu hissediyor ama bunu yapmaktan ka&ccedil;ınıyorlardı. H&acirc;kim olan ciddiyet atmosferi, sendikalara karşı bir &ouml;fkeyle birleşmişti; sendikalar ancak tabanın davranışları sayesinde kontrol&uuml; ellerinde tutabildikleri i&ccedil;in uygun bir g&uuml;nah ke&ccedil;isi olarak g&ouml;r&uuml;l&uuml;yorlardı. Neşe başka yerlerdeydi, sokaklardaydı. Bu nedenle Mayıs 68, takip eden yıllarda devrimci bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml; ne yeniden &uuml;retebildi ne de buna yol a&ccedil;abildi. Hareket, en &ouml;ld&uuml;r&uuml;c&uuml; y&ouml;nlerinin n&ouml;tralize edilmesinden beslenen bir reformizm yarattı. Tarih yemeği ikinci kez dolaştırmaz.</p>
+</blockquote>
+
+<p>Bu &ldquo;&ouml;rt&uuml;l&uuml; anlaşma&rdquo;nın bilgisi, 1968&rsquo;in sendikalar tarafından ihanete uğramadığı, devlet tarafından yenilgiye uğratılmadığı ya da reaksiyonerler tarafından zayıflatılmadığı, ancak i&ccedil;ten i&ccedil;e oyulduğu ger&ccedil;eğinin bilgisi, &ouml;zellikle de herkes her şeyin y&uuml;kselişte olduğunu g&ouml;rmekte ısrar ederken, kendilerini doğudan gelen r&uuml;zgarla ufka doğru s&uuml;r&uuml;klendiklerini hayal ederken, taşınması zor bir ağırlıktı. İşte kendi zamanlarının m&uuml;cadelelerinde başkalarının g&ouml;remediği şeyleri g&ouml;rebiliyorlardı:</p>
+
+<blockquote>
+<p>Tuhaf bir şekilde, insanların y&ouml;netimden bu kadar &ccedil;ok bahsettiği bir d&ouml;nemde, iş&ccedil;ilerin kendilerini t&uuml;m grev y&ouml;netiminden soyutladıkları g&ouml;r&uuml;ld&uuml;. Fabrikaların kontrol&uuml;n&uuml;n sendikalara bırakılması bir zayıflık g&ouml;stergesiydi ama aynı zamanda sorunun başka bir yerde olduğunun bilincinde olduklarının da g&ouml;stergesiydi. Beş yıl sonra, 1973&rsquo;te, Laval&rsquo;daki b&uuml;y&uuml;k bir grevde, iş&ccedil;iler &uuml;&ccedil; hafta boyunca fabrikayı tamamen, basit&ccedil;e terk ettiler. Hakkında &ccedil;ok şey s&ouml;ylenen &ldquo;de-politizasyon&rdquo; gibi, şirkete, işe ve yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmesine y&ouml;nelik bu ilgi kaybı da ikirciklidir ve başka her şeyle ilişkilendirilmeden yorumlanamaz. Kom&uuml;nizm 1968&rsquo;de kesinlikle mevcuttu, ama sadece rahatlatıcı bir şekilde, olumsuz olarak. 1968&rsquo;de Nantes&rsquo;ta ve daha sonra Barselona (1971) ya da Quebec&rsquo;teki (1972) SEAT&rsquo;ta, grevciler b&ouml;lgeleri ya da şehirleri ele ge&ccedil;irecek, radyo istasyonlarını ele ge&ccedil;irmeye kadar gidecek, ancak hi&ccedil;bir şey yapmayacaklardı: proleterlerin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi &ldquo;m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r, ancak aynı zamanda &ouml;rg&uuml;tleyecek hi&ccedil;bir şeyleri yoktur&rdquo; (Th&eacute;orie communiste, n&deg; 4, 1981, syf. 21).</p>
+</blockquote>
+
+<p>Geriye d&ouml;n&uuml;p bakıldığında, diğerleri deli gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;rken onlar aklı başında g&ouml;r&uuml;n&uuml;yorlar, ancak sordukları sorular o kadar basit ve pratikti ki, başka kimsenin bunu yapmamış olması şaşırtıcıdır. Eğer kom&uuml;nizm basit&ccedil;e iş&ccedil;ilerin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi ise, iş&ccedil;iler neden ellerinin altında hazır olanı ele ge&ccedil;irmediler? Devrimin pratik meselelerine karşı bu kayıtsızlık nedendir?</p>
+
+<blockquote>
+<p>&ldquo;Que faire ?&rdquo; başlıklı broş&uuml;r, yaklaşık 100.000 adet basılarak dağıtılmış, hareketin daha ileri gitmesi, hatta sadece devam etmesi i&ccedil;in yapılması gerekenleri &ouml;nermiştir: Grevin toplumun farklı bir şekilde işlemesini sağlama kapasitesini g&ouml;sterebilmesi i&ccedil;in kapitalist mantıktan kopan bir dizi basit &ouml;nlem almak; ulaşım, sağlık, gıda hizmetlerinin &uuml;cretsiz olarak sağlanması, dağıtım merkezlerinin kolektif y&ouml;netimi, &ouml;demelere (kira, vergiler, faturalar) karşı grev yoluyla sosyal ihtiya&ccedil;ları karşılamak (bir &ccedil;ıkmazın &uuml;r&uuml;n&uuml; olan şiddetten endişe duyan kararsızları ve orta sınıfı bir araya getirecek); ve burjuvazi ve devletin işe yaramaz olduğunu g&ouml;stermek.</p>
+</blockquote>
+
+<blockquote>
+<p>Kom&uuml;nizm 1968&rsquo;de sadece bir vizyon olarak mevcuttu. Sendikalara d&uuml;şman olan iş&ccedil;iler bile bir sonraki adımı atmadılar, aralarındaki devrimci unsurlar kuraldan ziyade istisnaydı. Zayıflığın bir başka kanıtı da Mayıs sonunda Charl&eacute;ty&rsquo;de d&uuml;zenlenen mitingin yarattığı kafa karışıklığıydı. Charl&eacute;ty, sosyal hareketin devlet iktidarı d&uuml;zeyinde genişletilmesi yoluyla daha ileri gitmeye y&ouml;nelik politik bir girişimdi. Charl&eacute;ty bir&ccedil;ok solcunun, aynı zamanda sendikaların solunun (&ouml;zellikle CFDT&rsquo;nin) ve son zamanlarda insanların ulusal kahraman yapmak istedikleri bir &uuml;nl&uuml;n&uuml;n, solun De Gaulle&rsquo;&uuml;n&uuml;n, Mend&egrave;s-France&rsquo;ın bulunduğu yerdi. Charl&eacute;ty, &ldquo;Mayıs hareketinin&rdquo; kanıtladığı bilincin ve politik ger&ccedil;ek&ccedil;iliğin zirvesiydi. Bir tarafta r&uuml;ya: konseyler. Diğer yanda ger&ccedil;ek : bir&ccedil;oklarının kendilerini Mend&egrave;s-Kerensky&rsquo;ye karşı Lenin&rsquo;in rol&uuml;n&uuml; oynarken g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; ger&ccedil;ek bir reform h&uuml;k&uuml;meti. Bug&uuml;n buna g&uuml;l&uuml;mseyebiliriz ama Mend&egrave;s&rsquo;in &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; başarılı olsaydı, pek &ccedil;ok protestocu bunu destekleyecekti. Bir yıl sonra, La Vieille Taupe ile birlikte Mayıs 68&rsquo;in devrimci kapsamını hatırlatan bir broş&uuml;r hazırlayan iki gen&ccedil; iş&ccedil;i, &ldquo;Charl&eacute;ty&rsquo;yi unutmayacağız&rdquo; dedi. 1981 yılında sosyalist bir cumhurbaşkanı olan Mitterand&rsquo;ın se&ccedil;ilmesi Charl&eacute;ty&rsquo;nin umutlarını nihayet ger&ccedil;ekleştirecekti.&rdquo;</p>
+</blockquote>
+
+<p>Yine, başkalarının basit&ccedil;e sormayacağı sorular soruyorlar. Ayrıca, benim g&ouml;r&uuml;ş&uuml;me g&ouml;re, kom&uuml;nizasyon eğilimine dahil olan yazarlar bu &ldquo;&ouml;rt&uuml;k anlaşma&rdquo; hakkındaki anlayışlarını tam olarak geliştirmemişlerdir. Bunu g&ouml;rd&uuml;ler, fark ettiler, teori i&ccedil;in bazı &ccedil;ıkarımlarına dikkat &ccedil;ektiler, ancak bu &ccedil;ıkarımları hi&ccedil;bir şekilde tam olarak &ccedil;&ouml;zmediler, ikna edici bir arg&uuml;man haline getirmediler. Aslında, benim g&ouml;r&uuml;ş&uuml;me g&ouml;re b&ouml;yle bir arg&uuml;man ancak 2000&rsquo;li ve 2010&rsquo;lu yıllarda, kom&uuml;nizasyon teorisinin ikinci d&ouml;neminde ortaya &ccedil;ıkmıştır. Ancak bu s&uuml;rekliliğin nedeni, teoride olduğu kadar tarihte de ger&ccedil;ek d&uuml;nyada bir s&uuml;rekliliğe işaret ediyor. Teoride olup da pratikte olmayan hi&ccedil;bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m yoktur, en azından &ouml;nemli olan herhangi bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m.&nbsp; Kom&uuml;nizasyon bir tema olarak geri d&ouml;ner, 1970&rsquo;lerle birlikte basit&ccedil;e ortadan kalkmaz, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu akımın 1968&rsquo;de tanımladığı sorunsal, sonraki her m&uuml;cadelede kendini yeniden dayatmaya devam eder ve b&ouml;ylece daha iyi bir yanıtı yeniden form&uuml;le etme girişimini davet eder.</p>
+
+<p>Az &ouml;nce alıntıladığım, Dauv&eacute;&rsquo;nin de dahil olduğu ama aynı zamanda Mouvement Communiste (Eclipse and Reemergence olarak bildiğimiz) i&ccedil;in yazdığı makalelerin bir eleştirisini sunan La Banquise kolektifi tarafından hazırlanan &ldquo;Ge&ccedil;mişimizi yeniden toplamak&rdquo; başlıklı belgede sorunsal, kabul ve reddin ilgin&ccedil; bir karışımı olarak ifade ediliyor:</p>
+
+<blockquote>
+<p>Kitlesel greve gitme iradesinde bir reddediş yatıyordu; bu grevi y&uuml;r&uuml;tme bi&ccedil;iminde, &ouml;zellikle de grevi sendikalara bırakma ve sonunda onlar grevi başarısızlığa uğrattığında onlara karşı isyan etme bi&ccedil;iminde ise bir kabulleniş yatıyordu.</p>
+</blockquote>
+
+<p>Bu kabul ve red karışımını, reform, ens&uuml;reksiyon, sosyal hareket ve devrim kavramlarımızı alt&uuml;st eden 50 yılın en &ouml;nemli m&uuml;cadelelerinde g&ouml;r&uuml;yorum. Bu yazının bu sorunsalın t&uuml;m cevabını &ouml;zetlemesi m&uuml;mk&uuml;n değil &mdash;bu başka bir g&uuml;n&uuml;n ya da resmi bir makalenin konusu&mdash; ve elbette k&uuml;resel 68&rsquo;de hala cevapsız kalan &ccedil;ok şey var, ancak b&ouml;yle bir anın bıraktığı &ccedil;ıkmazların pratik olarak aşılmasıyla cevaplanabilecek &ccedil;ok şey var.</p>
+
+<p>Yine de La Banquise&rsquo;in 68&rsquo;in sunduğu gizemi a&ccedil;ıklamaya &ccedil;alışmadan hemen &ouml;nce 1981 tarihli <em>Theorie Communiste</em>&lsquo;ten alıntı yapması benim i&ccedil;in ilgi &ccedil;ekici ve daha fazlasını s&ouml;yleyebilmek i&ccedil;in bu grupların i&ccedil; i&ccedil;e ge&ccedil;mişliği hakkında biraz daha bilgi sahibi olmam gerekiyor. Bu &ouml;nemli &ccedil;&uuml;nk&uuml; TC, Gilles Dauv&eacute;&rsquo;den farklı bir ifade geliştirerek, bana g&ouml;re bu muammaya olası bir yanıt vermeye başlamıştır, ancak bunu en iyi yapan yazıların &ccedil;oğu 2000&rsquo;li yıllara veya daha sonrasına aittir.</p>
+
+<blockquote>
+<p>Yapılan t&uuml;m teorilerde az ya da &ccedil;ok yer bulan devrimin kavranışına ilişkin t&uuml;m g&uuml;ncel sorunlar, proletaryanın artık Kapital&rsquo;e kapitalist &uuml;retim tarzı i&ccedil;inde olanla karşı &ccedil;ıkamayacağı, daha doğrusu devrimi var olanın zaferi haline getiremeyeceği ger&ccedil;eğinden kaynaklanmaktadır&hellip; (Th&eacute;orie Communiste, n&deg; 4, 1981, syf. 37)</p>
+</blockquote>
+
+<p>Bu gnomik bir form&uuml;lasyondur ve Theorie Communiste bu form&uuml;l&uuml; geliştirdik&ccedil;e daha da netleşecektir. Ancak a&ccedil;ık ovaya ge&ccedil;mek istiyorsak, o Alpleri aşmamız gerekecektir. Bunu başka bir yazıya bırakıyorum.</p>
+
+<h4><strong>Kataliz&ouml;r</strong></h4>
+
+<p>Belirtildiği gibi, Gilles Dauv&eacute; ve diğerlerinin geliştirdiği kom&uuml;nizasyon teorisi, Amadeo Bordiga&rsquo;nın fikirleri aracılığıyla ultra solun (burada esas olarak konsey kom&uuml;nizmine atıfta bulunuyor) bir eleştirisini sunmaktadır. Bunu bir sentez, yeni bir devrim teorisinin &uuml;retimi olarak tanımladım. Bu sentez, Situasyonist Enternasyonal gibi &ouml;nemli bir kataliz&ouml;r&uuml;n varlığı olmadan ger&ccedil;ekleşemezdi.</p>
+
+<p>Ama &ouml;ncelikle, biraz arka plan anlatısı. Bordiga ile konsey kom&uuml;nizmi arasında yukarıda anlatılan &ccedil;atışma, kısmen savaşın bitiminden hemen sonra Tro&ccedil;ki&rsquo;nin D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; Enternasyonal&rsquo;inden ayrılanlar tarafından başlatılan ultra sol fikirlerin enternasyonal canlanışı sayesinde m&uuml;mk&uuml;n oldu. Fransa&rsquo;da <em>Socialisme ou Barbarie</em> grubu, ABD&rsquo;de CLR James&rsquo;in Johnson-Forrest Eğilimi etrafındaki &ccedil;evre ve İtalya&rsquo;da daha sonra <em>operaismo </em>ile ilişkilendirilen yazarlar, 1950&rsquo;ler ve 1960&rsquo;lar boyunca Tro&ccedil;ki&rsquo;nin SSCB&rsquo;ye ilişkin a&ccedil;ıklamasını reddederek &mdash;b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de &ldquo;devlet kapitalizmi&rdquo; tezi etrafında birleştiler&mdash; spontanlığa ve iş&ccedil;ilerin &ouml;z-etkinliğine &ouml;zel bir vurgu yaptılar.</p>
+
+<p>Bu d&ouml;nemde sermayenin, Taft-Harley&rsquo;in ve Marshall Planı&rsquo;nın zaferi, bize o d&ouml;nemde deneyimlendiğinden daha b&uuml;t&uuml;nsel g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Avrupa&rsquo;da, M&uuml;ttefiklerin zaferi i&ccedil;in elzem olan kom&uuml;nist partizanlar Fransa, Yunanistan, İtalya ve Bel&ccedil;ika&rsquo;nın kontrol&uuml;n&uuml; ele ge&ccedil;irerek savaştan &ccedil;ıkmış, kitlesel grevler ve diğer iş&ccedil;i eylemleri y&uuml;kselişe ge&ccedil;miştir. 1951&rsquo;de Doğu Almanya&rsquo;daki isyan ve 1956 Macar Devrimi, Polonya&rsquo;daki daha k&uuml;&ccedil;&uuml;k gelişmelerle birlikte, eski Tro&ccedil;kistleri, konsey kom&uuml;nistlerini ve diğerlerini Soğuk Savaş&rsquo;ın doğuyu batıdan ayıran b&ouml;l&uuml;nmesini aşan bir sınıf m&uuml;cadelesi dalgasının yakında Amerikan y&uuml;zyılını alt&uuml;st edebileceğine ikna etti. Kruschev&rsquo;in gizli konuşmasının yine 1956&rsquo;da yayınlanması, d&uuml;nyanın d&ouml;rt bir yanındaki &ccedil;eşitli kom&uuml;nist partilerden ka&ccedil;ışları hızlandırdı ve bazıları uğradıkları i&ccedil; yenilgiyi a&ccedil;ıklayabilecek heterodoks bir Marksizm arayışına girdi.</p>
+
+<p>Socialisme ou Barbarie (bundan sonra S. ou B. olarak anılacaktır) bu muhaliflerin bir&ccedil;oğunu Yunan İ&ccedil; Savaşı sırasında Tro&ccedil;kizme katılan eski Tro&ccedil;kist Cornelius Castoriadis ve Merleau Ponty&rsquo;nin arkadaşı ve Sartre&rsquo;ın <em>Les Temps Modernes </em>dergisinin yazarı Claude Lefort etrafında bir araya getirdi. Castoriadis, SSCB&rsquo;nin devlet kapitalisti olduğunu savunurken kontrol, y&ouml;netim ve y&uuml;r&uuml;tme boyutuna &ouml;zel bir vurgu yaparak hem Fransız kapitalizmini hem de SSCB ve diğer yerlerdeki nominal sosyalizmi tanımlayabilecek bir iktidar olarak sermaye teorisi geliştirdi. S. ou B., CLR James&rsquo;in Johnson-Forest eğiliminden ve &ouml;zellikle de bu grubun, otomobil iş&ccedil;isi Phil Singer&rsquo;ın emek s&uuml;reci &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;ncelerini Grace Lee Boggs&rsquo;un analiziyle birleştiren ve S. ou B.&rsquo;nin iş&ccedil;i yazımı ve iş&ccedil;i araştırması pratiğine y&ouml;nelmesine ilham veren The American Worker gibi metinlerde &uuml;rettiği işyeri analizinden etkilenmiştir. Ger&ccedil;i b&ouml;yle bir d&ouml;n&uuml;ş, Claude Lefort&rsquo;un 1940&rsquo;larda Les Temps Modernes&rsquo;de Sartre ve diğerleriyle y&uuml;r&uuml;tt&uuml;ğ&uuml; tartışmalarda proleter deneyime yaptığı vurguyla zaten &ouml;ng&ouml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;. Bu zengin konjonkt&uuml;re birka&ccedil; fabrikada &ccedil;alışan fabrika iş&ccedil;ileri, ex-Bordigistler, konsey kom&uuml;nistleri ve Jean-Francois Lyotard, Gerard Genette, Edgar Morin ve Hubert Damisch gibi bir&ccedil;ok gen&ccedil; entelekt&uuml;el de katılmıştır.</p>
+
+<p>Lefort ve Castoriadis, bir kuyruklu yıldız k&uuml;mesi &uuml;zerinde hareket eden ikiz g&uuml;neşler gibi, grup i&ccedil;indeki &ccedil;elişkileri ve aynı şekilde kom&uuml;nizasyon teorisinin yanıt verdiği &ccedil;ıkmazları g&ouml;steren &ouml;rg&uuml;tten karşılıklı iki &ccedil;ıkışı zorlayacaklardı. S. ou B. eleştirisini geliştirirken, Anton Pannekoek ve konsey kom&uuml;nizmiyle, Lefort ve &ouml;rg&uuml;t i&ccedil;indeki diğer bazılarının az &ccedil;ok konsey kom&uuml;nisti bir pozisyon benimsemesine yol a&ccedil;acak ve &ouml;rg&uuml;t&uuml;n hala m&uuml;dahaleci bir rol oynayabileceğini d&uuml;ş&uuml;nen Castoriadis&rsquo;in artık vanguardizmine direnecek şekilde etkileşime girdi. Cezayir savaşı ve 1958 darbesi bu &ouml;rg&uuml;tsel farklılıkları doruğa &ccedil;ıkardı ve Lefort, Henri Simon ile birlikte Informations et correspondance ouvri&egrave;res&rsquo;i kurmak &uuml;zere ayrıldı ve iş&ccedil;i araştırmasının karmaşık teori ve pratiğinin yanı sıra fabrika &ouml;rg&uuml;tleriyle olan bağlantılarının &ccedil;oğunu da yanlarına aldı. ICO katı bir şekilde anti-vanguardistti ve teorik bir &ouml;rg&uuml;t i&ccedil;in tek ge&ccedil;erli rol&uuml;n, iş&ccedil;ilerin deneyimleri hakkında iletişim kurmaları ve bunları teorileştirmeleri i&ccedil;in sendikalar-arası bir aygıt olduğu sonucuna varmıştı.</p>
+
+<p>1958&rsquo;de konsey kom&uuml;nizmine yapılan bu &ccedil;ıkışı, S. ou B.&rsquo;ye yeni &uuml;yelerin akını ve mevcut m&uuml;cadelelerle daha &ouml;zg&uuml;rce ilişki kurabilen yeni bir Pouvoir Ouvrier dergisi izledi. PO etrafındaki bu grup, Guy Debord&rsquo;un 1960&rsquo;ta kısa bir s&uuml;reliğine katıldığı ve grubun Castoriadis&rsquo;in teorize ettiği emir-verenler (dirigeants) ve emir-alanlar (ex&eacute;cutants) arasındaki b&ouml;l&uuml;nmelere benzeyen &ldquo;yıldızlar&rdquo; ve &ldquo;seyirciler&rdquo; arasındaki b&ouml;l&uuml;nmelerden ge&ccedil;meye devam ettiğini &ouml;ne s&uuml;ren bir veda eleştirisiyle ayrıldığı S. ou B. versiyonuydu. Yeni bir &ouml;rg&uuml;tlenmeye ihtiya&ccedil; vardı ve Debord zaten başka bir yerde bunun &uuml;zerinde &ccedil;alışıyordu. Sonunda Castoriadis&rsquo;in egoizmi ve ger&ccedil;ek kolektif &ccedil;alışma konusundaki yetersizliği, Pouvoir Ouvrier &ccedil;evresindekilerin &ccedil;oğunu, t&uuml;m bu eleştirilerin y&uuml;k&uuml;n&uuml; de beraberinde getiren ve &uuml;yeleri 1968&rsquo;den sonra kom&uuml;nizasyon teorisini geliştiren bazı k&uuml;&ccedil;&uuml;k kolektiflere katılacak olan yeni bir grup kurmaya y&ouml;neltti.</p>
+
+<p>&Ouml;zetlemek gerekirse, S. ou B.&rsquo;de konsey kom&uuml;nizmine ve m&uuml;dahaleciliğe doğru bir gidiş ve bunların arasında Debord&rsquo;un militan eleştirisi olan bir sapma vardı. Başka bir deyişle Debord, S. ou. B.&rsquo;nin i&ccedil; &ccedil;elişkilerinin &uuml;stesinden gelmek i&ccedil;in gerekli olan eksik unsuru sağlamıştır. Dolayısıyla Debord, bizim hikayemizde, yeniden oluşturulan eleştirinin odağı değil, sadece onun kataliz&ouml;r&uuml;d&uuml;r. Bunun nedeni, Sit&uuml;asyonist Enternasyonal&rsquo;in konsey kom&uuml;nizmi ile ilişkisini hi&ccedil;bir zaman &ccedil;&ouml;zememiş ya da konseylerin devrimde oynamasını &ouml;ng&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; rol&uuml; ifade edememiş olmasıdır. Mayıs &rsquo;68&rsquo;deki fabrika işgalleri, bu anlamda, SI&rsquo;ın politik projesinin hem ger&ccedil;ekleşmesi hem de n&ouml;tralize edilmesiydi &mdash; iş&ccedil;iler ekonomiyi durma noktasına getirdiler, ancak konsey kom&uuml;nizmi teorisinin beklediği gibi davranmadılar; g&uuml;d&uuml;leri ve arzuları başka yerdeydi.</p>
+
+<p>Debord&rsquo;un getirdiği eksik unsur elbette sanatsal eleştiri, Dada ve S&uuml;rrealizm&rsquo;in, Rimbaud ve Lautreamont&rsquo;nun mirası ve Debord&rsquo;un hem acımasız bir eleştiriye tabi tuttuğu hem de bir nevi tamamladığı tarihsel avangardın t&uuml;m projesidir. Debord ve akranları 1950&rsquo;lerde başladıklarında, faaliyetleri k&uuml;lt&uuml;r alanıyla sınırlıydı &mdash; S&uuml;rrealistler ve Dadaistler gibi onlar da kom&uuml;nistti, ancak faaliyetleri analoji dışında doğrudan antikapitalist değildi. Daha &ouml;nceki avangardlar gibi, sanatın hayattan ayrılmasının &uuml;stesinden gelmeleri hen&uuml;z sanatın politik etkililikten ayrılmasının &uuml;stesinden gelmek değil, daha ziyade bir yandan etik ve psikolojiye, diğer yandan mimari fanteziye bir ge&ccedil;işti. Ancak Debord grubu her t&uuml;rl&uuml; k&uuml;lt&uuml;rel &uuml;retimden ayırdıktan sonra SI nihai tarihsel rol&uuml;n&uuml; oynayabilmiştir. Bu sanat eleştirisi Debord&rsquo;a S. ou B.&rsquo;nin karşı karşıya olduğu sorunlara eşsiz bir pencere a&ccedil;tı. Hem işyerinin hem de siyasi &ouml;nc&uuml;n&uuml;n tiranlığını, Debord&rsquo;un sanatla ilgili olarak geliştirdiği işb&ouml;l&uuml;m&uuml; eleştirisinin merceğinden g&ouml;rerek, b&uuml;rokrasi, y&ouml;netim ve kontrol eleştirisinde Castoriadis&rsquo;ten &ccedil;ok daha ileri gidebilirdi.</p>
+
+<p>Ancak Debord, mektubunda vurguladığı gibi, Claude Lefort ve onun ayrılmış arkadaşlarının yanında da değildir. Debord, iş&ccedil;ilerin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme eylemlerinde, entelekt&uuml;eller ve b&uuml;rokratlar tarafından temsil edilmelerinden bağımsız olarak yaratıcı bir sorun &ccedil;&ouml;zme kapasitesi buluyorsa, bunun entelekt&uuml;ellerin kendilerini susturmaları gerektiği anlamına geldiğini asla d&uuml;ş&uuml;nmez. Dauv&eacute;&rsquo;nin daha sonra belirttiği gibi, bu Debord&rsquo;un kesinlikle doğru yaptığı bir şeydir. O basit&ccedil;e, devrimin bir koşulu olarak, iş&ccedil;ilerin ve entelekt&uuml;ellerin eninde sonunda bir araya geleceğini ve bunun &ouml;ncesinde entelekt&uuml;ellerin kaygılarının hi&ccedil;bir amaca hizmet etmeyeceğini varsaymıştır. Belki de Debord&rsquo;un bir yazar ve sinemacı olarak yaratıcılığı, fikirlerinin iş&ccedil;ileri boyun eğmeye zorlayabileceğinden daha az korkmasına yol a&ccedil;mıştır.</p>
+
+<p>T&uuml;m bunlara rağmen SI, Dauve&rsquo;nin tanımladığı şekliyle ultra solun sınırlarını hi&ccedil;bir zaman ger&ccedil;ekten aşamamıştır. Dauve&rsquo;nin belirttiği gibi, 1960&rsquo;ların sonuna doğru gruba katılanlar, grubun &ouml;rt&uuml;k iş&ccedil;i antropolojisiyle az &ccedil;ok y&uuml;zleşmeden bırakılan devrimci bir ara&ccedil; olarak konsey teorisini benimsemişlerdir. SI, bir yandan bir&ccedil;ok metinde devrimci proletaryayı, &ccedil;ok y&ouml;nl&uuml; ihtiya&ccedil;ları ve arzuları onu kapitalist &uuml;retim tarzı ve iş&ccedil;i hareketiyle temel bir &ccedil;atışmaya sokan bir grup olarak kurar. &Ouml;te yandan, bir partiye duyulan ihtiyacın, &uuml;retim ara&ccedil;larının iş&ccedil;ilerin kendileri tarafından doğrudan ele ge&ccedil;irilmesiyle bertaraf edildiği ve daha sonra muhtemelen işlerini nasıl y&ouml;neteceklerini bulabilecekleri, az &ccedil;ok klasik konseyci bir devrim ge&ccedil;işi hayal ederler. Ancak fabrika ve ofis, maden ve tarla, proletaryanın i&ccedil;g&uuml;d&uuml;sel olarak reddettiği yerlerse, onları orada kendi acılarının y&ouml;neticileri olarak nasıl hayal edersiniz? O halde, kapitalizmde g&uuml;ndelik hayatın kısır tek taraflılığının estetik eleştirisi nerededir? Devrimin gereklilikleri, bir iş&ccedil;i konseyinin kendisini patron se&ccedil;mesinden ve at&ouml;lye zeminine neşeli bir bayrak asmasından daha fazlasını mı ifade etmektedir?</p>
+
+<p>Debord ve SI bu nedenle i&ccedil;erik sorununu <em>&ouml;rt&uuml;k </em>olarak ortaya atmış, ancak bunu <em>a&ccedil;ık&ccedil;a </em>yapmayı devrime bırakmıştır. Belki de bu, Debord&rsquo;un avangard hakkındaki benzersiz d&uuml;ş&uuml;nme bi&ccedil;imiyle uyumludur. SI&rsquo;yı maceracı bir grup olarak tasavvur eder ama bir vanguard olarak değil. Amacı kışkırtmak, tedirgin etmek, maskesini d&uuml;ş&uuml;rmektir; bu noktada katkıda bulunacağı her şey genelleşmiş olacaktır. SI &uuml;zerine yazdığı <em>In girum imus nocte et consumimumr igni</em> adlı elejik d&uuml;ş&uuml;ncesinin m&uuml;ziğinde yazdığı gibi, &ldquo;Avangardların tek bir zamanı vardır, ama&ccedil;ları zamanlarını aşmadan onu canlandırmaktır.&rdquo; Bu fikirle ya da avangardla, ne Lefort&rsquo;un ne de Castoriadis&rsquo;in tarafındadır &mdash; SI bir kataliz&ouml;rd&uuml;r, proleter &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeyi katalize eden bir avangard eylem bi&ccedil;imidir, b&ouml;ylece S. ou B&rsquo;nin takıntısı haline getiren parti egemenliği endişelerini ortadan kaldırır.</p>
+
+<p>Burada kataliz&ouml;r metaforunu olduk&ccedil;a a&ccedil;ık bir şekilde kullanıyorum. Kataliz&ouml;r, kimyasal bir reaksiyon i&ccedil;in gerekli olan ve tamamlanmış &uuml;r&uuml;nde izine rastlanmayan bir elementtir. Buradaki &uuml;r&uuml;n, Dauv&eacute;&rsquo;nin Bordiga aracılığıyla ger&ccedil;ekleştirdiği ultra solun eleştirisi olan kom&uuml;nizasyon teorisidir. Dauv&eacute;&rsquo;nin 1969 tarihli &ldquo;Sur l&rsquo;ideologie ultra-gauche&rdquo; başlıklı orijinal metninde SI&rsquo;dan bahsedilmediğine dikkat ediniz. Ancak Dauv&eacute;&rsquo;nin daha sonraki makalelerinde kabul edeceği gibi, yine de &ouml;nemli olmaya devam etmektedir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Bordiga&rsquo;nın &ldquo;kışla-kom&uuml;nizmi&rdquo;nin başarısızlıklarını ortaya &ccedil;ıkaran, SI&rsquo;da bulduğumuz, bir acı &ccedil;ekme alanı olarak g&uuml;ndelik hayata ve hem proleter silah hem de genel mal olarak yaratıcı ifadeye yapılan vurgudur. Bordiga, konsey kom&uuml;nistlerinin Sit&uuml;asyonist Enternasyonal&rsquo;i ima edecek şekilde kom&uuml;nizmin i&ccedil;eriğini belirsiz bıraktıklarına işaret edebilir, ancak yine de geliştirdikleri estetik kapitalizm eleştirisi, bu i&ccedil;eriğin tutarlılığına dair Bordiga&rsquo;dan daha emin bir his sunar.</p>
+
+<h4><strong>Kom&uuml;nizm A&ccedil;ık Bir Kitaptır</strong></h4>
+
+<p>Şu ana kadar kom&uuml;nizasyon kokteylinin t&uuml;m bileşenlerini kabaca eşdeğer olarak ele almış gibi g&ouml;r&uuml;nebilirim &ndash; bir par&ccedil;a Bordiga, bir par&ccedil;a konsey kom&uuml;nizmi, Sit&uuml;asyonist Enternasyonal&rsquo;in buzuyla &ccedil;alkalanmış, s&uuml;z&uuml;lm&uuml;ş, sonra bir şişede, alevli bir bezle servis edilmiş. Benim g&ouml;r&uuml;ş&uuml;me g&ouml;re durum &ouml;yle değil. Beni sonsuz bir şekilde b&uuml;y&uuml;leyen Bordiga, temel makalelerinin &ccedil;oğunda rahatsız edici ve dogmatik, hatta idealist ve dahası tamamen işe yaramaz bir antropolojiye bağlı olan temel bir y&ouml;nelime sahip (antropolojiyi &ouml;ne ve merkeze yerleştirdiği i&ccedil;in onu takdir etsem de) can sıkıcı bir fig&uuml;r olmaya devam ediyor. Genişletilmiş kimya metaforuma devam edecek olursam, Bordiga en faydalı &ouml;zellikleri ancak diğer maddelerle birleştiğinde ortaya &ccedil;ıkan bir t&uuml;r yakıcı elementtir. Buna karşılık konsey kom&uuml;nizmi zengin ve şaşırtıcı derecede dayanıklı bir metaldir; diğer bir&ccedil;ok eğilimin aksine konsey kom&uuml;nizminin ne &ouml;rt&uuml;k ne de a&ccedil;ık bir şekilde bir bireyle &ouml;zdeşleştirilememesi aradaki farkı hemen ortaya koymaktadır. Bu eğilimin ve daha geniş Hollanda-Almanya kom&uuml;nist solunun temel iddiası, iş&ccedil;ilerin bunu yapabilecekleri, yapacakları, bazı yerlerde zaten yaptıkları, ancak iş&ccedil;i hareketinin kurumları ve liderleri tarafından ihanete uğradıklarıydı. &ldquo;Konsey&rdquo;, 1905 Rus Devrimi&rsquo;nin tarihin &ouml;n&uuml;ne ittiği sovyet, bu yaratıcı &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme kapasitesinin bir amblemidir, hem bir teori hem de bir pratiktir. Tro&ccedil;ki&rsquo;ye ihtiyacınız yoktur.</p>
+
+<p>İdeolojiden ziyade pratik olarak konsey kom&uuml;nizmi, yirminci y&uuml;zyılda ger&ccedil;ekten olabileceği şekliyle kom&uuml;nizmdir &mdash; iş&ccedil;i hareketinin saf &uuml;r&uuml;n&uuml;, teorik &ouml;zetidir. Dauv&eacute;&rsquo;nin bazen ima ettiği gibi, bu eğilimin teorik hataları nedeniyle başarısızlığa mahkum olduğuna inanmıyorum, &ccedil;&uuml;nk&uuml; eğilim kendi teorisi tarafından o kadar kolay bir şekilde alt edilemez. &Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeye yapılan vurgu g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alındığında, bu grupların i&ccedil;sel bir &ouml;zeleştiri kapasitesi vardı, bu da devrimci koşullar altında bazı hataların belki de pratikten alınacak derslerle aşılabileceği anlamına geliyordu. Dauv&eacute;&rsquo;nin, emek-zaman hesabı yoluyla sosyalist b&ouml;l&uuml;ş&uuml;m&uuml;n konsey kom&uuml;nist teorisi i&ccedil;in basit&ccedil;e &ldquo;paranın m&uuml;dahalesi olmaksızın &hellip; değerin egemenliği&rdquo; anlamına geleceğini ya da (daha da k&ouml;t&uuml;s&uuml;) &ldquo;kapitalizmin t&uuml;m kategorilerini ve &ouml;zelliklerini koruduğunu: &uuml;cretli emek, değer yasası, m&uuml;badele&rdquo; ve b&ouml;ylece &ldquo;iş&ccedil;iler tarafından demokratik olarak y&ouml;netilen kapitalizm&rdquo; olarak tanımlanabileceğini s&ouml;ylediğinde (belki de ruhu hari&ccedil;) doğru olduğunu d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;yorum. Bu, hem konseyci teorinin hem de Marx&rsquo;ın değer teorisinin &ccedil;arpıtılmasıdır ve bu erken &ouml;nerilerin eleştiriyi hak ettiğine inandığım i&ccedil;in eleştirinin (yanlış y&ouml;nlendirilmiş) itici g&uuml;c&uuml;ne sempati duymakla birlikte, Dauv&eacute; bunu biraz karıştırmaktadır. [Başka, daha resmi bir makalede, t&uuml;m bu malzemeye değer a&ccedil;ısından yaklaşacağım, ancak burada t&uuml;m bu teğetleri bastırmam gerekiyor!]</p>
+
+<p>Az &ouml;nce alıntılanan c&uuml;mleler, ilk yazımda tartıştığım 1969 tarihli &ldquo;Sur l&rsquo;ideologie ultra-gauche&rdquo; metninin revizyonundan alınmıştır. Bu makale Fredy Perlman&rsquo;ın Black and Red &ccedil;evirisinde &ldquo;Lenin and the Ultra-left&rdquo; adını alıyor. Ancak hikaye burada bitmiyor, &ccedil;&uuml;nk&uuml; Dauv&eacute; tam da bu pasajlar &uuml;zerinde yeniden &ccedil;alışmaya devam etmiş ve 2015&rsquo;te PM tarafından yayınlanan g&uuml;ncellenmiş versiyonda bu b&ouml;l&uuml;m ikiye ayrılmış, yeni doğan b&ouml;l&uuml;m &ouml;nce Marx&rsquo;ta sonra da konsey kom&uuml;nizminde yalnızca değer ve kom&uuml;nizm sorununa odaklanmıştır (eski versiyon internette mevcut değildir, yenisi buradadır ve metinsel tarih i&ccedil;in yazarın notuna bakınız).Yeni metinde Dauv&eacute;, konuyla ilgili merkezi konsey kom&uuml;nist metni olan, 1930&rsquo;da <em>Dutch Group of International Communists</em> tarafından yayınlanan ve Paul Mattick tarafından detaylandırılan <em>Kom&uuml;nist &Uuml;retim ve Dağıtımın Temel İlkeleri</em> (Grundprinzipien) metnini &ouml;n plana &ccedil;ıkarıyor. Bu ikinci yazıda Dauv&eacute; daha temkinli davranarak, GIK&rsquo;in devrimden sonra kamulaştırılan &uuml;retim ara&ccedil;larını &ccedil;eşitli iş&ccedil;i konseylerinin birlikte nasıl y&ouml;netebileceğini g&ouml;sterme girişiminin &ldquo;parasız &uuml;topya&rdquo; tahayy&uuml;l&uuml;ne doğru &ldquo;uzun bir yol kat ettiğini&rdquo; kabul ediyor, ancak yine de &ouml;nceki ifadenin bir versiyonunu sunuyor ve &ldquo;b&ouml;yle bir şema, kapitalizmin temellerini korumaya ancak onları tam iş&ccedil;i kontrol&uuml; altına almaya en yakın olanıdır&rdquo; sonucuna varıyor.</p>
+
+<p>İkinci versiyonda Dauv&eacute;, GIK &ouml;nerisini haklı olarak Marx&rsquo;ın &ldquo;Gotha Programının Eleştirisi&rdquo; ile ilişkilendirmekte ve Gotha Programının Eleştirisi&rsquo;nde sosyal zenginliğin serbest &uuml;reticiler arasında dağıtılması i&ccedil;in &ldquo;sertifikalar&rdquo; kullanılması &ouml;nerilmektedir. Bu sertifikalar tam anlamıyla para ya da para &uuml;creti olmayacaktır (paranın t&uuml;m rollerini yerine getirmeyeceklerdir) &mdash; dolaşımda olmayacaklar ve hammadde ya da yapımı kısmen bitmiş &uuml;r&uuml;nlerin dağıtımında kullanılmayacaklardır. Her iş&ccedil;i belirli bir miktarda (saat ya da g&uuml;n olarak) &ccedil;alıştığını g&ouml;steren bir sertifika alacak ve bu da sosyal zenginlik depolarından belirli b&uuml;y&uuml;kl&uuml;kte (yine saat ya da g&uuml;n olarak &ouml;l&ccedil;&uuml;len) meta &ccedil;ekmesine izin verecektir. Her iş&ccedil;i saatle &ouml;l&ccedil;&uuml;len aynı zenginlik &ldquo;b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;&rdquo; t&uuml;ketecektir, ancak kesinlikle her saat aynı miktarda zenginlik &uuml;retmeyecektir. Ve bazıları hi&ccedil; &uuml;retmeyecektir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; servetin toplumun &uuml;retmeyen &uuml;yeleri, yeniden &uuml;retim ve diğer yapısal maliyetler i&ccedil;in bir kenara ayrılması gerekecektir. Marx, Dauv&eacute;&rsquo;nin artık &ldquo;parasız değer&rdquo; olarak adlandırdığı bu d&uuml;zenlemenin, ona g&ouml;re k&ouml;t&uuml; d&uuml;nyaların en iyisi, bir t&uuml;r adaletsiz adalet olduğu konusunda olduk&ccedil;a a&ccedil;ıktır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; sayısal eşitlik yoluyla ger&ccedil;ek adaleti &uuml;retmenin hi&ccedil;bir yolu yoktur: her zaman başka bir eşitsizlik ortaya &ccedil;ıkarır. Parasal reformları yapısal sorunları &ccedil;&ouml;zmek i&ccedil;in tasarlanan sosyal reformcuların aksine, Marx&rsquo;ın planı yalnızca devrimcilerin ekonomiyi zaten tamamen yeniden d&uuml;zenledikleri &ouml;l&ccedil;&uuml;de işe yarar, bu nedenle bu t&uuml;r sertifikalar ge&ccedil;ici bir &ouml;nlemdir ve yalnızca kom&uuml;nizmin &ldquo;doğuştan gelen kusurları&rdquo; kaldığı s&uuml;rece kullanılır.</p>
+
+<p>Grundrinzipien, Marx&rsquo;ın izinden giderek, bu kusurların &uuml;stesinden gelinebilmesi i&ccedil;in Dauv&eacute;&rsquo;nin yorum yapmadığı ancak altını &ccedil;izmeye değer akıllıca bir mekanizma i&ccedil;ermektedir. Yazarlar, daha &ouml;nce de s&ouml;ylediğimiz gibi, sosyal servetin belirli bir kısmının &ccedil;alışamayanlar ya da &ccedil;alışmak istemeyenler i&ccedil;in, idari ama&ccedil;lar i&ccedil;in ve eğer istenirse arzu edilen herhangi bir b&uuml;y&uuml;me i&ccedil;in ayrılması gerektiğini kabul etmektedir. İş&ccedil;ilere ortalama olarak katkıda bulundukları saat sayısını tam olarak iade etmek m&uuml;mk&uuml;n değildir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; malların bir kısmının her zaman &uuml;cretsiz bir hediye olması gerekecektir. &Ouml;rneğin, GIK planında, defter tutma ve diğer idari işlerle ilgilenen birimde &ccedil;alışanlara emek sertifikaları ile &ouml;deme yapılacaktır, ancak bu hizmetin karşılığı emek sertifikaları ile &ldquo;&ouml;denmeyecektir&rdquo;. Bunun yerine bu hizmetin masrafları her &uuml;reticinin katkı payından otomatik olarak d&uuml;ş&uuml;lecektir. Grundprinzipien&rsquo;in zekice olduğu nokta, ekonominin giderek daha b&uuml;y&uuml;k bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n, &uuml;r&uuml;nleri fiyatlandırılmayan ve dolayısıyla &uuml;cretsiz dağıtılan muhasebe b&uuml;rosu gibi birimlere &mdash;Genel Hizmet Birimleri&mdash; d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lebileceğini hayal etmesidir. Buradaki fikir (daha kapsamlı bir a&ccedil;ıklama i&ccedil;in Mandel&lsquo;e bakınız), marjinal talep arzın bir fonksiyonu olarak sıfıra ulaştığında, malların fiyatlandırılmasının esasen durdurulabileceğidir. Verimlilik arttık&ccedil;a, ekonominin meyvelerinin giderek daha fazlası, &ouml;l&ccedil;&uuml;m yapılmaksızın talep &uuml;zerine dağıtılabilir hale gelecektir. Bana g&ouml;re bu durum GIK &ouml;nerisini daha makul kılıyor ve mevcut &uuml;retkenlik potansiyelleri g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alındığında, proleter bir devrimin insanların ihtiya&ccedil; ve isteklerinin bir kısmı i&ccedil;in emek sertifikalarını kullanarak hızla tam kom&uuml;nizme ge&ccedil;ebileceği durumların olabileceğini veya daha olası olduğunu g&ouml;steriyor. &Ouml;rneğin, yiyecek ve barınmanın garanti altına alındığını ancak insanların geri kalan ihtiya&ccedil; ve arzularının sertifikalandırıldığını d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n.</p>
+
+<p>B&ouml;yle bir durumda &ouml;nemli olan sertifikaların varlığı ya da yokluğu değil, mecburiyetin varlığı ya da yokluğudur. Sertifikaları t&uuml;ketimi b&ouml;l&uuml;şt&uuml;rmek i&ccedil;in kullanmak ile insanları &ccedil;alışmaya zorlamak i&ccedil;in kullanmak arasında b&uuml;y&uuml;k bir fark vardır. Bu zorlama ihtiyacı GIK &ouml;nerisinde &ouml;rt&uuml;k olarak yer almakta, ancak incelenmemektedir ve hatta onları beceri i&ccedil;in t&uuml;ketim farklılıkları getirmeye y&ouml;neltmektedir. Paul Mattick&rsquo;in bile kitap 1970&rsquo;lerde nihayet İngilizce olarak yayınlandığında yazdığı giriş b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde itiraf ettiği gibi, her şeyin dağıldığı yer de burasıdır.</p>
+
+<p>Bu, konsey kom&uuml;nizminin esnekliğinin bir başka kanıtıdır. Dauv&eacute; ultra-sol eleştirisini Mattick&rsquo;e y&ouml;neltmek ister ve emek-zaman hesaplaması konusuna odaklanır, ancak 1970&rsquo;e gelindiğinde Mattick emek-zaman dağılımı arg&uuml;manını k&ouml;t&uuml; bulmuştur. Daha &ouml;nce Grundprinzipien&rsquo;in bazı b&ouml;l&uuml;mlerini İngilizceye &ccedil;evirerek ve 1934 tarihli &ldquo;What is Communism?&rdquo; adlı metninde arg&uuml;manın uyarlanmış bir versiyonunu sunarak ana savunucularından biri olduğu i&ccedil;in bu &ouml;nemli bir sapmadır. Ancak 1970&rsquo;e gelindiğinde Mattick&rsquo;e g&ouml;re sanayileşmiş &uuml;lkelerin &ccedil;oğunda &uuml;retici g&uuml;&ccedil;ler o kadar gelişmişti ki emek-zaman dağılımı artık gerekli değildi: serbest erişimli tam kom&uuml;nizme hemen ge&ccedil;ilebilirdi. Ancak bunun m&uuml;mk&uuml;n olmaması durumunda bile, belki de &uuml;retici g&uuml;&ccedil;ler devrim sırasında kısmen yok edilmişse ve kıtlık bir sorun olmaya devam ediyorsa, Mattick, olduk&ccedil;a yıkıcı bir şekilde, serbest&ccedil;e birleşen &uuml;reticilerin emek-zamanını hesaplamadan ve birbirlerini &ccedil;alışmaya zorlamadan karne yapmayı se&ccedil;ebileceklerine işaret ederek, s&ouml;z konusu olanın aritmetik değil g&uuml;&ccedil; ve politik karar olduğunu g&ouml;stermektedir. &Ccedil;alışmaya zorlama, teknik olarak ve politik bir mesele olarak, emek gelirlerinin paylaştırılmasından ayrıdır ve bu ikisi yalnızca emek sertifikasının ideolojisinde birbirine karışır.</p>
+
+<p>Mattick yine de Grundprinzipien&rsquo;e y&ouml;nelttiği eleştirileri konsey kavramının esnekliğini g&ouml;stermek i&ccedil;in kullanarak ve GIK metninde &ldquo;bize tamamlanmış bir program değil, kom&uuml;nist &uuml;retim ve dağıtım sorununa yaklaşmaya y&ouml;nelik bir ilk girişim sunulduğu&rdquo; sonucuna vararak &ouml;ns&ouml;z&uuml; yazıyor. Bunu &ldquo;ge&ccedil;miş tartışmalarda ulaşılan bir aşamaya ışık tutan tarihsel bir belge&rdquo; olarak okuyor. Burada, 1930 tarihli kısa &ouml;ns&ouml;zlerinde niyetlerinin bir &ldquo;program&rdquo; yazmak değil, daha ziyade &ldquo;burada &ouml;ng&ouml;r&uuml;len olasılıkları en kapsamlı tartışmaya tabi tutmak&rdquo; olduğu konusunda ısrarcı olan ve bu noktadan sonra &ouml;rg&uuml;t&uuml;n kendi bakış a&ccedil;ısının nihai bir ifadesini yayınlamayı ama&ccedil;layan belgenin yazarlarıyla aynı fikirdedir.</p>
+
+<p>Programatik talebin a&ccedil;ıklığa kavuşturulmasından ziyade &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ilkesinin geliştirilmesine yapılan bu vurgu, belgenin en dikkat &ccedil;ekici yanıdır ve sertifika meselesinden ayrı tutulmayı hak etmektedir. Daha doğrusu, emek-zaman dağılımı ve hesaplamasının, yalnızca biri kom&uuml;nizme aykırı olan iki role hizmet etmeyi ama&ccedil;ladığını belirtebiliriz. Bir yandan, sertifika bir iktidar, bir zorlama bi&ccedil;imidir. Ama aynı zamanda karmaşık bir emek s&uuml;recini şeffaflaştırmanın da bir yoludur. Şeffaflık ve anlaşılabilirliğe yapılan bu vurgu, bu metnin ve genel olarak konsey kom&uuml;nizminin en dikkat &ccedil;ekici kısmıdır ve sertifika &ouml;nerisinden bağımsız olarak d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lmeyi hak etmektedir. Yazdıkları gibi, &ldquo;sınıf bilincine sahip her iş&ccedil;i i&ccedil;in anlaşılabilir olan basit dil ve kullanılan a&ccedil;ık analiz y&ouml;ntemleri, aşağıdaki sayfaları &ouml;zenle inceleyen her devrimcinin i&ccedil;eriğini de tam olarak kavrayabilmesini sağlar. Yazının a&ccedil;ıklığı ve disiplinli nesnelliği, aynı şekilde, iş&ccedil;i sınıfı hareketi i&ccedil;inde, saflarında temsil edilen t&uuml;m &ccedil;eşitli fikir okullarını y&ouml;r&uuml;ngesine &ccedil;ekebilecek geniş bir tartışma alanı olasılığını da ortaya &ccedil;ıkarmaktadır.&rdquo; Anton Pannekoek bu tema ve bunun sağladığı &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k ve kolektif &ouml;zbilin&ccedil; olasılığı &uuml;zerine &ccedil;ok g&uuml;zel yazıyor:</p>
+
+<blockquote>
+<p>Sade ve anlaşılır bir sayısal g&ouml;r&uuml;nt&uuml; olarak &uuml;retim s&uuml;reci herkesin g&ouml;r&uuml;ş&uuml;ne a&ccedil;ıktır. Burada insanlık kendi hayatını g&ouml;r&uuml;r ve kontrol eder. İş&ccedil;ilerin ve konseylerinin &ouml;rg&uuml;tl&uuml; işbirliği i&ccedil;inde tasarladıkları ve planladıkları şey, muhasebe rakamlarında karakter ve netice olarak g&ouml;sterilir. Sadece bu rakamlar s&uuml;rekli olarak her iş&ccedil;inin g&ouml;z&uuml; &ouml;n&uuml;nde olduğu i&ccedil;in, sosyal &uuml;retimin bizzat &uuml;reticiler tarafından y&ouml;nlendirilmesi m&uuml;mk&uuml;n hale gelir.</p>
+</blockquote>
+
+<p>Pannekoek, Marx&rsquo;ın politik ekonomi eleştirisinin merkezinde yer alan bir temayı ele alıyor. Marx, Kapital&rsquo;de meta &uuml;zerine yazdığı bilmecemsi pasajlarda, meta bi&ccedil;iminin gizemlerini bize onun karşıtını sunarak a&ccedil;ıklar: &ldquo;Bir değişiklik olsun diye, ortak &uuml;retim ara&ccedil;larıyla &ccedil;alışan ve farklı emek-g&uuml;c&uuml; bi&ccedil;imlerini tek bir sosyal emek g&uuml;c&uuml; olarak tam bir &ouml;z-farkındalık i&ccedil;inde harcayan &ouml;zg&uuml;r insanların birliğini hayal edelim.&rdquo; Marx&rsquo;a g&ouml;re kom&uuml;nizmin &ouml;z farkındalık kısmı &ccedil;ok &ouml;nemlidir: &ldquo;Bireysel &uuml;reticilerin hem kendi emeklerine hem de emeklerinin &uuml;r&uuml;nlerine y&ouml;nelik sosyal ilişkileri burada, &uuml;retimde olduğu kadar dağıtımda da t&uuml;m yalınlığıyla şeffaftır.&rdquo; Meta fetişizmi yoktur.</p>
+
+<p>Hollanda-Almanya kom&uuml;nist solunun, Almanya&rsquo;nın Bolşevikleşen kom&uuml;nist partilerine karşı geliştirdiği temel iddiasının proleter &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin devrim i&ccedil;in yeterli olması nedeniyle bu temaya y&ouml;nelmesi şaşırtıcı değildir. Şeffaflık teorisi bunun zorunlu bir sonucudur; bir&ccedil;ok konsey kom&uuml;nistinin Esperanto hareketiyle yakından ilgilenmesi, evrensel dili iş&ccedil;ilerin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesinin ve &ouml;z-y&ouml;netiminin zorunlu bir eşlik&ccedil;isi olarak g&ouml;rmesi bunun kanıtlarından biridir. Bununla birlikte, muhasebe &ouml;l&ccedil;&uuml;tlerinde şeffaflığa tekil olarak odaklanılması, biyografisinde proleter &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ve yaratıcılığa ilişkin konsey kom&uuml;nist teorisini somutlaştıran tek bir kişiye, Jan Appel&rsquo;e bağlı g&ouml;r&uuml;nmektedir. Başka bir gelenek olsa muhtemelen Appel&rsquo;in adını Grundprinzipien&rsquo;e koyardı, &ccedil;&uuml;nk&uuml; Appel Grundprinzipien&rsquo;in başlıca yazarıydı ve aslında Pannekoek&rsquo;i muhasebe şeffaflığının &ouml;nemsiz değil &ouml;nemli bir mesele olduğuna ikna etmekten sorumluydu.</p>
+
+<p>Birinci D&uuml;nya Savaşı&rsquo;nı sona erdiren 1918 devrimi patlak verdiğinde Hamburg&rsquo;daki bir tersanede &ccedil;alışan Appel, devrimci iş&ccedil;i temsilcileri hareketine katıldı ve Ocak 1919&rsquo;daki Spartakist ayaklanma sırasında bir ordu kışlasını bastı. Rakip grubu KPD ile birlikte Komintern&rsquo;e &uuml;yelik başvurusunda bulunmuş olan anti-parlamenter ve sendika karşıtı KAPD&rsquo;ye katıldı. KAPD&rsquo;yi temsil etmek ve KPD&rsquo;nin Ruhr ayaklanması sırasındaki hain davranışlarını Komintern&rsquo;e bildirmek &uuml;zere Rusya&rsquo;ya g&ouml;nderilen Appel, bir arkadaşının teknesine ka&ccedil;ak bindi, ardından teknenin ka&ccedil;ırılmasına yardım etti, Kuzey Kutbu&rsquo;ndan Murmamsk&rsquo;a kadar yardım almadan ilerledi ve oradan trenle Petrograd&rsquo;a ge&ccedil;ti. Bizzat Lenin tarafından karşılandı ve [Lenin] kendi deyimiyle &ldquo;yoldaş-korsanları&rdquo; dinledikten sonra Sol Kanat Kom&uuml;nizmi adlı bir broş&uuml;r hazırladı: Bir &Ccedil;ocukluk Hastalığı, bu t&uuml;r insanları d&uuml;ş&uuml;nerek yazmıştı. Appel Almanya&rsquo;ya ve yeraltı &ccedil;alışmalarına geri d&ouml;nd&uuml;, ancak sonunda yakalandı ve hapis yatmak zorunda kaldı. Bu hapis cezası sırasında deneyimini derinlemesine d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;, Marx (ve belki de yukarıdaki pasaj) &uuml;zerine derin bir &ccedil;alışmaya girişti ve Appel&rsquo;in Dutch Group of International Communists&rsquo;e (GIK) dahil olanlarla tartıştığı d&ouml;rt yıllık bir d&ouml;nemden sonra Grundprinzipien haline gelecek olan metnin bazı b&ouml;l&uuml;mlerini yazdı.</p>
+
+<p>Bize kitabın doğrudan bu yenilgilerin &mdash; Ruhr&rsquo;da ihanete uğramasının, Rusya&rsquo;da Bolşevikler tarafından karşılanmasının &mdash; bir &uuml;r&uuml;n&uuml; olduğunu s&ouml;yl&uuml;yor. Gerekli olduğunu d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; şey, diğer iş&ccedil;ilere bunun yapılabileceğini, o kadar da karmaşık olmadığını g&ouml;stermekti &mdash; bu, tarih tarafından s&uuml;p&uuml;r&uuml;lmenin eşiğinde olan KAPD&rsquo;ye bağlı Unionen (fabrika grupları) arasında belirli bir amaca hizmet etmek i&ccedil;in tasarlanmış bir belgeydi. Konsey kom&uuml;nizmi S. ou B. ve ICO tarafından yeniden canlandırıldığında, gelirlerin nasıl dağıtılacağı sorusu hi&ccedil;bir şekilde &ccedil;&ouml;z&uuml;lmemişti ve g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z gibi Mattick tarafından kom&uuml;nizasyona yakın bir perspektife kolayca ulaşıldı. Bu grupların hepsinin konseyler ve politik &ouml;rg&uuml;tler arasındaki ilişki konusunda &ccedil;eşitli g&ouml;r&uuml;şlere sahip olduğunu da belirtmek gerekir &mdash; Appel ve Mattick de dahil olmak &uuml;zere bazıları parti gibi bir şey i&ccedil;in bir rol hayal etmiştir. Bu durumda kom&uuml;nizasyon ve konsey kom&uuml;nizmi arasındaki ayrım &ccedil;izgisini belirlemek daha da zorlaşmaktadır, &ouml;zellikle de Mattick&rsquo;in giriş b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde belirttiği gibi konseyin sadece işyeri &ouml;rg&uuml;tleri i&ccedil;in değil, diğer t&uuml;rden &ouml;z &ouml;rg&uuml;tlenme yapıları i&ccedil;in de ge&ccedil;erli olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rsek. Sovyet ya da konsey, elbette tarihsel olarak belirli bir taktik bi&ccedil;imdir &mdash;hem taktik hem de strateji haline gelen bir bi&ccedil;im&mdash; ancak kurucu meclisler ve diğer &ouml;rg&uuml;tsel yapıların daha uzun bir tarihinin par&ccedil;asıdır. Bir meclis kurma, işleri devralma ve doğrudan y&ouml;netme iradesi, bir anlamda &ouml;zg&uuml;rleştirici politikanın temelidir. Neyse ki, ortadan kalkacak gibi de g&ouml;r&uuml;nm&uuml;yor. Jan Appel&rsquo;in bize verdiği ders, emek zamanı hesaplamasının gerekliliğinden ziyade, bug&uuml;n&uuml;n devrimcilerine tekneyi &ccedil;alıp kendi kitaplarını yazmaları gerektiğini hatırlatmaktır.</p>
+
+<h4><strong>Jan Appel&rsquo;in Kişisel Eğitimi&nbsp;</strong></h4>
+
+<p>Jan Appel&rsquo;i hen&uuml;z terk edemeyeceğim ortaya &ccedil;ıktı. &ldquo;Konsey kom&uuml;nizmi&rdquo; ya da &ldquo;konseycilik&rdquo; değilse bile, onun kom&uuml;nizasyonla ilişkisi hakkında s&ouml;ylenecek daha &ccedil;ok şey var. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Appel 1920&rsquo;de ka&ccedil;ırdığı balık&ccedil;ı teknesiyle Murmansk&rsquo;a ve oradan da şehrin adını alacağı adam tarafından azarlanmak &uuml;zere St. Petersburg&rsquo;a doğru yol alırken, Phillipe Bourrinet&lsquo;in1 bize bıraktığı tanımlara uyacak olursak, hen&uuml;z bir konseyci ya da hatta bir konsey kom&uuml;nisti değildi. Aksine, d&uuml;nya devrimi &ccedil;&uuml;r&uuml;rken kendini tanımlama s&uuml;recindeki geniş, hen&uuml;z tanımlanmamış bir sol kom&uuml;nizmin par&ccedil;asıydı. Ne de olsa yeni kurulan KAPD adına Sovyet Rusya&rsquo;ya gidiyordu; KAPD&rsquo;nin pozisyonu parlamento karşıtı, sendika karşıtı ve konsey yanlısıydı ama hi&ccedil;bir şekilde konsey kom&uuml;nisti değildi. Komintern ile iletişim kurmak i&ccedil;in Senat&ouml;r Schr&ouml;der&rsquo;i partisi adına ka&ccedil;ırmış olması, parti i&ccedil;in hala geniş bir rol g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; g&ouml;stermektedir. Ne de olsa bir parlamento g&ouml;revlisinin adını taşıyan bir gemide, isyancı bir devletin liderleriyle iletişim kurmaya gidiyordu.</p>
+
+<p>Jan Appel, sadece proleter entelekt&uuml;elin tam bir modeli olduğu, teorilerini doğrudan sınıf m&uuml;cadelesinin kalbinde oluşturduğu i&ccedil;in değil, aynı zamanda Alman Devrimi&rsquo;nin her bir kritik anından (beş tane var, ancak sadece d&ouml;rd&uuml; Appel&rsquo;in hikayesiyle ilgili) ge&ccedil;tiği ve bu anları d&uuml;ş&uuml;ncesinin evriminde okuyabildiğimiz i&ccedil;in de b&uuml;y&uuml;leyici olmaya devam ediyor; aslında bu evrim, ona uygulayabileceğimiz t&uuml;m etiketlerden ka&ccedil;ıyor gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Bu d&ouml;nemlerden ilki, Kasım 1918 devrimine giden b&uuml;y&uuml;k devrimci grevler ve konseylerin kurulmasıyla başlar. Appel, savaş sırasında hala askeri komuta altında olan Hamburg tersanelerine g&ouml;nderilmiş ve burada &ouml;nde gelen bir &ouml;rg&uuml;t&ccedil;&uuml; haline gelmişti. Bu ilk d&ouml;nem 1919 Ocak ayı başlarında, yeni SPD&rsquo;li Savunma Bakanı Gustav Noske&rsquo;nin radikal iş&ccedil;ilerin &uuml;zerine saldığı Freikorps birlikleri tarafından Berlin&rsquo;de hızla ezilen, Ocak ayındaki s&ouml;zde &ldquo;Spartakist&rdquo; ayaklanma ile ikinci bir a&ccedil;ık i&ccedil; savaş d&ouml;nemine ge&ccedil;işle sona erer. Başka yerlerde ayaklanma daha uzun s&uuml;rd&uuml;. Appel, Freikorps&rsquo;un Spartakistler tarafından işgal edilen t&uuml;m binaları -başta polis karakolu ve SPD gazetesi Vorw&auml;rts&rsquo;ın merkezi olmak &uuml;zere- yeniden ele ge&ccedil;irdiğini ve yeni doğmakta olan kom&uuml;nist solun liderleri Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg&rsquo;u takip edip &ouml;ld&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; duyduğunda Hamburg&rsquo;daydı.</p>
+
+<p>O zamanlar, 1919&rsquo;da KPD ya da KAPD yoktu; sadece USPD, bağımsız Sosyal Demokratlar ve bunların i&ccedil;inde Spartak&uuml;s Birliği olarak bilinen ve Ocak ayından sonra KPD ve ardından KAPD&rsquo;ye d&ouml;n&uuml;şecek olan yarı-&ouml;rg&uuml;tl&uuml; kom&uuml;nist sol vardı. Yenilgiye uğrayan Berlin ayaklanmasının ardından Hamburg&rsquo;da Appel, o zamanlar USPD &uuml;yesi ve daha sonra KPD&rsquo;nin lideri olan Ernest Thalmann ile birlikte, askerlerini silahsızlandırdıkları ve d&ouml;rt bin silahına el koydukları Barenfeld&rsquo;deki kışlaya bir gece y&uuml;r&uuml;y&uuml;ş&uuml; d&uuml;zenlemek i&ccedil;in &ccedil;alıştı. Ancak Appel, bu d&ouml;rt bin silahlı iş&ccedil;iyi disiplinli bir ayaklanma g&uuml;c&uuml;ne d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rme girişiminin başarısızlığa uğradığını ş&ouml;yle anlatıyor: &ldquo;İyi silahlanmış bir savaş g&uuml;c&uuml; oluşturmak i&ccedil;in bir hafta boyunca &ccedil;aba g&ouml;sterdikten sonra, silahlı olanlar birbiri ardına dağılmaya başladı ve silahlarıyla birlikte ortadan kayboldu. İşte bu noktada sendikaların devrimci m&uuml;cadelenin ama&ccedil;ları i&ccedil;in olduk&ccedil;a yararsız olduğu sonucuna vardık.&rdquo;</p>
+
+<p>O andan itibaren Appel, 1919&rsquo;dan 1921&rsquo;e kadar konsey kom&uuml;nizminin sosyal tabanı haline gelecek olan fabrika grupları <em>unionen</em>&rsquo;ın başlıca &ouml;rg&uuml;tleyicisiydi (bu noktadan sonra Almanya&rsquo;daki kom&uuml;nist sol esasen &ccedil;&ouml;ker ve yerini KPD&rsquo;nin başındaki Bolşevist darbe satrancının oyuncularına bırakır). Hemen belirtmek gerekir ki, <em>unionen</em>, işyeri başına orantılı temsil ve bazen de işsizlerin ve diğerlerinin temsili i&ccedil;in mekanizmalarla coğrafi olarak belirlenen konseylerle, r&auml;te ile aynı değildir. 1919&rsquo;dan sonra <em>unionen</em>&lsquo;ın rol&uuml;, SPD ve sendikalar tarafından şimdiye kadar engellenmiş olan konseyler tarafından kurulacak bir iş&ccedil;i h&uuml;k&uuml;metine zemin hazırlamaktı. <em>Unionen </em>iş&ccedil;i sınıfının tamamını değil, militan azınlığın perspektifini temsil ediyordu.</p>
+
+<p>Peki o zaman partinin rol&uuml; ne olacaktı? Sol kom&uuml;nizm, KAPD ve KAPD&rsquo;ye bağlı unionen, AAU i&ccedil;indeki pozisyonlar &ccedil;eşitliydi. Bazıları partinin sınıf m&uuml;cadelesi i&ccedil;inde, par&ccedil;alanmış unionen&rsquo;ın yapamadığını yapabilecek y&ouml;nlendirici bir rol &uuml;stlenmesini hayal ediyordu; diğerleri ise partinin propaganda yapan, konsey eliyle iş&ccedil;i h&uuml;k&uuml;metine giden yolu a&ccedil;an ama g&ouml;steriyi berbat etmemek i&ccedil;in ortalıkta g&ouml;r&uuml;nmeyen bir rol &uuml;stlenmesini hayal ediyordu. Appel&rsquo;in bir yıl sonra, 1921&rsquo;deki &ldquo;Mart Eylemi&rdquo; (aşağıda ele alınmaktadır) ve &ouml;zellikle KAPD&rsquo;nin tutumu &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;nme g&ouml;revini &uuml;stlenen Komintern&rsquo;in iyi belgelenmiş Temmuz 1921 &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; Konferansı&rsquo;nda sunum yapmak &uuml;zere yasal yollardan Rusya&rsquo;ya d&ouml;nd&uuml;ğ&uuml;ndeki g&ouml;r&uuml;ş&uuml; aşağı yukarı budur. Komintern Y&uuml;r&uuml;tme Komitesi (ECCI) konferansa yaptığı &ccedil;ağrıda, KAPD&rsquo;nin &ldquo;enternasyonal disiplini kabul edip etmediğini kesin olarak s&ouml;ylemesi gerektiğini&rdquo; yazdı. Appel bu &ccedil;ağrıya cevap vererek hayır, yapmayacaklar dedi ve Max Hempel adıyla partinin rol&uuml; konusundaki tutumunu netleştirdi. Karl Radek&rsquo;in KAPD&rsquo;ye y&ouml;nelik sert bir saldırısına yanıt veren Appel, iş&ccedil;i hareketinin kaba ama etkili bir periyodizasyonunu sunarak, Bolşevist mevzi savaşının iş&ccedil;i hareketinin &ccedil;ağdaş karakterine uymayan ge&ccedil;miş bir burjuva devrimi &ccedil;ağına ait olduğunu, artık sınıfın tamamının doğrudan iş&ccedil;i h&uuml;k&uuml;metine ge&ccedil;mek i&ccedil;in &ouml;rg&uuml;tsel ara&ccedil;lara (konseyler) ve &uuml;retim ara&ccedil;larına sahip olduğunu kibarca ama kesin bir dille &ouml;ne s&uuml;rd&uuml;. Sendikalar ve parlamento temsilcileri sadece aynısının daha fazlasını &uuml;retebilirdi. Eski duruma alışık olan partiler ve sendikalar sadece engel olabilirdi ve sendikalar ya da parlamento i&ccedil;inde &ccedil;alışmaya devam etmek s&ouml;z konusu olamazdı. Yapılması gereken, proletaryanın silahlandırılmasını ve konsey h&uuml;k&uuml;metine ge&ccedil;işini koordine etmekti.</p>
+
+<p>1921 konferansındaki &ccedil;oğu kişi Almanya&rsquo;daki koşulların devrim &ouml;ncesi olarak s&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yor ve planlamalarını buna g&ouml;re yapıyordu. Jan Appel, ECCI&rsquo;ye, Rusya&rsquo;ya yaptığı bir &ouml;nceki seyahatinde Kızıl Ordu&rsquo;nun Silezya&rsquo;ya, Dresden ve Berlin&rsquo;e kadar ilerleyeceğinin kendisine s&ouml;ylendiğini ve kendisinin ve KAPD&rsquo;nin yeraltı birimlerindeki yoldaşlarının, İtilaf g&uuml;&ccedil;lerinin Almanya &uuml;zerinden Polonya&rsquo;ya g&ouml;nderdiği Fransız silah ve malzemeleriyle dolu ikmal trenlerini sabote etmeyi &uuml;stlendiklerini hatırlatmaya &ouml;zellikle hevesliydi. Kızıl Ordu&rsquo;nun Doğu Avrupa&rsquo;da bir yol a&ccedil;tıktan sonra Varşova&rsquo;daki beklenmedik yenilgisi, silahlı proleter g&uuml;c&uuml;n koordine edilememesinin &ouml;l&uuml;mc&uuml;l fırsatların ka&ccedil;ırılmasına yol a&ccedil;tığı bir&ccedil;ok ıskalanmış fırsattan biriydi. Partinin rol&uuml; parlamenter ve sendikal manevralarda değil, her yerde değilse bile burada olmalıydı.</p>
+
+<p>Ger&ccedil;ek şu ki, konseyler 1918&rsquo;den sonra devrim i&ccedil;inde &ouml;rg&uuml;tl&uuml; bir iktidar değildi. Ocak ayaklanmasından &ouml;nce bile, Dauv&eacute;&rsquo;nin alaycı ama yine de doğru tanımıyla &ldquo;intihar etmişlerdi&rdquo;. Bu nedenle Appel&rsquo;in vurgusu, doğarken intihar eden konsey egemenliğinin o b&uuml;y&uuml;k gelişimini canlandırmak i&ccedil;in gerekli g&uuml;&ccedil;ler olan sendika ve parti &uuml;zerinedir. Konseylerin demokratik mekanizmaları, SPD yetkililerinin bir&ccedil;ok alanda doğrudan ya da diğerlerinde basit bir saptırma yoluyla şeffaf bir şekilde &ccedil;oğunluğu kazanabileceği anlamına geliyordu. Konseyler i&ccedil;indeki radikal unsurlar 16 Aralık&rsquo;ta bir Konseyler Kongresi toplayarak bu s&uuml;rece karşı koymaya &ccedil;alıştı, ancak reformistler &ccedil;oktan delege yapısına yerleşmiş, Kongreyi ve Berlin&rsquo;deki y&ouml;netim Y&uuml;r&uuml;tme Komitesini kontrol eder hale gelmişti. Brou&eacute;&rsquo;den 489 delegenin 405&rsquo;inin iş&ccedil;iler, 85&rsquo;inin de askerler tarafından g&ouml;nderildiğini &ouml;ğreniyoruz. Ancak sadece 179&rsquo;u fabrika ya da b&uuml;ro iş&ccedil;isiydi. T&uuml;m delegelerin 288&rsquo;i SPD&rsquo;ye oy verirken, sadece 90&rsquo;ı Bağımsızlara oy vermiştir ki bunların da sadece 10&rsquo;u Spartakisttir. Prusya Landtag&rsquo;ında, proleter kalabalığın arasında toplanan Kongre, iktidarı Kurucu Meclis&rsquo;e ve Reichstag&rsquo;a devretme kararı almıştır.</p>
+
+<p>Ocak ayaklanmasından itibaren devam eden s&uuml;re&ccedil;teki her an, bu kararın sonu&ccedil;larıyla hesaplaşma girişimidir ve Ocak ayındaki olaylar daha ziyade doğrudan bu partiler arası entrikadan ortaya &ccedil;ıkmaktadır. Konseyler hi&ccedil;bir şekilde yenilgiye uğratılmadılar, ancak &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;rt yıl boyunca defalarca devlet, &ouml;rg&uuml;tl&uuml; karşı-devrim ve i&ccedil;eriden iş&ccedil;i desteği eksikliği nedeniyle yenilgiye uğrayacakları gibi, şiddet kullanarak ve kendilerini ilan ederek bunu yaptıkları durumlar dışında alternatif bir egemenlik bi&ccedil;imi de değillerdi. Jan Appel&rsquo;in yaptığı her şey, konsey kom&uuml;nizmi ya da sol kom&uuml;nizmin bu anda ifade edebileceği her şey, esas olarak iki fırsat anı etrafında bu sorunu d&uuml;zeltme girişimidir: 1920 Ruhr ayaklanması ve 1921 Mart eylemi. Bu fırsat 1923&rsquo;te, hiperenflasyonun sancıları i&ccedil;inde tekrar gelecekti, ancak o noktada kom&uuml;nist sol artık bir g&uuml;&ccedil; değildi.</p>
+
+<p>Bu sonraki olaylar b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de 1919&rsquo;dan itibaren pasifize edilen Berlin&rsquo;in dışında, konseylerin başından beri en militan olduğu yerlerde meydana geldi. Batı Avrupa ekonomisinin &ouml;nemli bir par&ccedil;ası olan ve bu nedenle Almanya ile İtilaf g&uuml;&ccedil;leri arasındaki savaş sonrası anlaşmada bir tıkanma noktası olan, &ccedil;ok sayıda g&ouml;&ccedil;menin &ccedil;alıştığı Ruhr madencilik ve sanayi b&ouml;lgesinde, Essen konseyi bir iş&ccedil;i h&uuml;k&uuml;meti ilan etti ve tam sosyalizasyon talep etti. Ağır sanayinin hakim olduğu diğer yerlerde de benzer radikal talepler dile getirilmiş, bazen b&ouml;lgesel h&uuml;k&uuml;met iktidarının ele ge&ccedil;irilmesi de buna eşlik etmiştir. Ancak bu karmaşık olayların &ccedil;oğu, &uuml;retim &uuml;zerindeki kontrol sorunu etrafında değil, devletin silahlı g&uuml;c&uuml;n&uuml;n yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmesi etrafında gelişti. Daha sonraki ens&uuml;reksiyonlar, ordunun yeniden yapılanma s&uuml;recinde olduğu, antlaşmalarla sınırlandırıldığı, i&ccedil;eriden faşist yıkımla karşı karşıya kaldığı ve d&uuml;zensiz, karşı devrimci g&uuml;&ccedil;lere dayanmak zorunda olduğu bir d&ouml;nemde, iş&ccedil;ilerin devletin kendilerini silahsızlandırma girişimlerine ya da alternatif olarak faşist karşı devrime verdikleri yanıtlardır. Dolayısıyla bu ens&uuml;reksiyonlar kapitalizme karşı devrim sorununu, silahlı g&uuml;ce karşı bir isyan yoluyla dolaylı olarak ortaya koymak dışında, ortaya koyamazlar bile. Bunu takip eden anlar, konsey iktidarı olasılığından bir geri &ccedil;ekilme, konseye geri d&ouml;nmenin yolunu bulması gereken silahlı iktidara doğru zorunlu bir geri &ccedil;ekilmedir.</p>
+
+<p>Belki de en umut verici olanı, en &ccedil;ok gafil avlanan ilk ve en şaşırtıcı olanıydı. Mart 1920&rsquo;de, SPD&rsquo;nin Baltık&rsquo;taki yağmadan d&ouml;nen bazı Freikorps birliklerini silahsızlandırmaya &ccedil;alışmasının ardından, sağcı subaylar h&uuml;k&uuml;metin kontrol&uuml;n&uuml; ele ge&ccedil;irmeye &ccedil;alıştı. Yerel ordu komutanları tarafından desteklenmeyen (&ldquo;Reichswehr, Reichswehr&rsquo;e ateş a&ccedil;maz&rdquo;) SPD&rsquo;li bakanlar ka&ccedil;arak başkenti darbecilere bıraktı. KPD&rsquo;nin yeni kurulan liderleri, kafalarını kı&ccedil;larına sokma konusundaki olağan&uuml;st&uuml; yeteneklerini g&ouml;stererek tarafsızlıklarını ilan ettiler. Ancak iş&ccedil;i sınıfı neredeyse 1918&rsquo;dekine eşdeğer bir şiddetle karşılık vererek, &uuml;lkeyi baştan başa durduran d&ouml;rt g&uuml;nl&uuml;k bir genel grevle Kapp h&uuml;k&uuml;metini yok etti. Darbenin lideri Şans&ouml;lye Kapp, proleter değer biliminin g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir g&ouml;sterisiyle karşılaştı; t&uuml;m matbaacılar grevde olduğundan yeni h&uuml;k&uuml;met i&ccedil;in para basacak kimseyi bulamadı.</p>
+
+<p>Darbe girişimi, darbecilerin iktidarı elinde tuttuğu Bavyera dışında hızla &ccedil;&ouml;kt&uuml;. Berlin h&uuml;k&uuml;meti geri d&ouml;nd&uuml; ve iş&ccedil;ilere geri &ccedil;ekilme &ccedil;ağrısında bulundu. Ancak bu t&uuml;r tutkular kolayca yatıştırılamadı. &Ouml;zellikle Ruhr&rsquo;da, iş&ccedil;iler yakınlarda konuşlanmış olan Freikorps&rsquo;un yerel birliklerinin darbeyi desteklediğini duyunca, ens&uuml;reksiyoner &ccedil;ılgınlığı i&ccedil;inde t&uuml;m b&ouml;lgeyi sardılar, kasabadan kasabaya &ouml;nce polisi sonra da askeri birliklerini silahsızlandırdılar, &ccedil;eşitli birlikler oluşturdular ve kendileriyle savaşmak &uuml;zere g&ouml;nderilen Freikorps birliklerinin bir&ccedil;oğunu savaşta yendiler. Bir gecede kurulan Ruhr Kızıl Ordusu&rsquo;nun sayısı 100.000 civarındaydı. B&ouml;lgesel olarak konseyler şeklinde &ouml;rg&uuml;tlenmişlerdi ama işyeri &ouml;rg&uuml;tleriyle &ccedil;ok az bağlantıları vardı. A&ccedil;ık&ccedil;ası merkezi bir komuta yoktu ama &ccedil;eşitli b&ouml;lgesel gruplaşmalar vardı. &Ccedil;oğu b&ouml;lgede USPD ve KPD&rsquo;nin sağ kanadı baskındı ancak anarşistler b&ouml;lgede &ccedil;ok aktifti ve KPD&rsquo;nin sol kanadıyla (daha sonra KAPD olacaktı) birlikte olduk&ccedil;a ileri gittiler. &Ouml;rneğin Duisberg&rsquo;de SPD y&ouml;neticisini g&ouml;revden aldılar ve bir proto-kom&uuml;nizasyon anında bankalara ve depolara baskın d&uuml;zenlediler. Ancak sonunda, birliklerin &ccedil;oğu geri &ccedil;ekildi ve imtiyazlar karşılığında silahsızlanmayı kabul eden delegelere g&uuml;&ccedil;lerini devretti. Kızıl Ordu&rsquo;nun bir kısmı bu t&uuml;r m&uuml;zakerelerde yer almadı ama &ouml;yle de gitti. Silahsızlanmayı reddedenler Freikorps tarafından katledildi.</p>
+
+<p>Jan Appel o sırada Ruhr&rsquo;da &ccedil;alışıyordu, ancak ne yaptığı hakkında bilgim yok. KAPD Nisan 1920&rsquo;de, Kapp darbesine karşı KPD&rsquo;nin hainliğine doğrudan bir yanıt olarak kuruldu; KPD &ccedil;oğunluğunu etkin bir şekilde ihra&ccedil; etti ve bağımsızlarla birleşmeden &ouml;nce eskisi gibi devam etti. Hamburg&rsquo;da Appel ve Fritz KAPD tarafından Rusya&rsquo;ya g&ouml;nderildi ve ardından Senat&ouml;r Schr&ouml;der&rsquo;e ka&ccedil;ak olarak binerek 1 Mayıs&rsquo;ta Rusya&rsquo;ya vardı. Bu kısmen bir tahmin, ancak Appel&rsquo;i gemide devrimin şimdiye kadarki seyri &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rken ve neler yapılabileceğini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rken hayal etmeyi seviyorum. Bir dahaki sefere nelerin farklı yapılması gerekecektir? Freikorps birliklerini silahsızlandıran ve tekneleri &ccedil;alan tutkulu irade oradaydı. Eksik olan şey neydi? İş&ccedil;ilerin kendi &ouml;z &ouml;rg&uuml;tlenmeleri yoluyla kendi kendilerini silahsızlandırmaları nasıl engellenebilirdi? Appel&rsquo;e g&ouml;re cevap konsey olmalıydı. Kızıl Ordular g&uuml;&ccedil;lerini bir m&uuml;zakere partisine değil de konseylere devretseydi, bu &ouml;rnek yayılabilir miydi?</p>
+
+<p>Bir yıl sonra, Orta Almanya&rsquo;da, &ouml;zellikle de Halle ve Mansfeld&rsquo;in sanayi b&ouml;lgelerinde patlak veren 1921 Mart Eylemi sırasında şansları olacaktı. Burası, &ouml;zellikle de son derece modern Leuna kimya fabrikasındaki iş&ccedil;ilerin silahsızlandırılmadığı bir b&ouml;lgeydi. B&ouml;lgede bir genel grev yayıldı ve hem KAPD hem de KPD eşzamanlı olarak ens&uuml;reksiyon zamanının geldiğine karar verdi. İş&ccedil;ileri silahlanmaya ve iktidarı ele ge&ccedil;irmeye &ccedil;ağırdılar. Bu, kahramanca bir maceracılık anıydı. Genel &ccedil;ağrıya yanıt veren silahlı birlikler polis karakollarını ve adliyeleri yakmaya, bankaları soymaya ve mal dağıtmaya başladı. Devrimin Robin Hood&rsquo;u olarak adlandırılan Max Holz, Mansfeld&rsquo;deki isyancı iş&ccedil;ileri bastırmak i&ccedil;in Berlin&rsquo;den g&ouml;nderilen polis birliklerini yerle bir etti. İşte onun proto-kom&uuml;nizeleştirici g&uuml;c&uuml;n&uuml;n eylem halindeki bir tasviri:</p>
+
+<blockquote>
+<p>Motorize komandolar 60 ila 200 kişi arasında. &Ouml;nde makineli t&uuml;fekli ya da hafif silahlı bir keşif grubu: ardından ağır silahlı kamyonlar. Sonra &ldquo;şef&rdquo; bir otomobilde, &ldquo;maliye bakanı&rdquo; eşliğinde &ldquo;parayla birlikte&rdquo;. Koruma olarak, başka bir ağır zırhlı kamyon. Hepsi kırmızı bayraklarla s&uuml;slenmiş. Bir b&ouml;lgeye varışlarından itibaren erzaklara el konulmakta, postaneler ve tasarruf bankaları yağmalanmakta. Genel grev ilan edilmekte ve işverenler tarafından bir &lsquo;vergi&rsquo; ile &ouml;denmekte. Kasaplara ve fırıncılara mallarını y&uuml;zde 30 ila 60 daha ucuza satmaları emredilmekte. T&uuml;m direnişler derhal ve şiddetle bastırılmakta&hellip;</p>
+</blockquote>
+
+<p>KPD ve KAPD genel bir ens&uuml;reksiyon &ccedil;ağrısı yayınladı, ancak bunun &ouml;tesinde hızlı gelişen olaylar &uuml;zerinde &ccedil;ok az kontrolleri vardı. Mesajlar merkez ve taşra arasındaki aktarımda kayboldu ve bu birimlerin yanal bağlantılar kuramaması &ouml;l&uuml;mc&uuml;l oldu. Leuna fabrikasındaki kalifiye iş&ccedil;iler, katliama uğrayacaklarını d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;kleri i&ccedil;in ellerindeki silahları alıp saldırıya ge&ccedil;me &ccedil;ağrısına direndiler. Ancak Holz&rsquo;un kuvvetlerinin yakınlarda olduğundan habersizdiler. Sonunda fabrika bombalandı, iş&ccedil;iler silahsızlandırıldı, Holz yakalandı ve tutuklandı. O an yine kaybedilmişti.</p>
+
+<p>Bunun son şans olup olmadığı net değil. 1923 yılında ger&ccedil;ek bir devrim &ouml;ncesi durum ortaya &ccedil;ıktı. Versailles Antlaşması ile Reichswehr&rsquo;in girmesinin yasaklandığı Ruhr&rsquo;daki olaylar sonucunda Fransız ordusu bu hayati sanayi merkezini (k&ouml;m&uuml;r&uuml;n b&uuml;y&uuml;k kısmının kaynağını) işgal etti. Almanya ekonomisi hiperenflasyona s&uuml;r&uuml;klendi; radikal konseyler kuruldu ve bir kez daha ens&uuml;reksiyona doğru ge&ccedil;iş başladı. Ancak KPD, Mart ayından &ccedil;ıkardığı dersin &ouml;rg&uuml;tl&uuml;, disiplinli emir komuta zincirlerinin eksikliği olduğunu d&uuml;ş&uuml;nerek iş&ccedil;i &ouml;rg&uuml;tleriyle bağını koparmıştı. Kom&uuml;nist sol artık yoktu ve KPD, sınıf m&uuml;cadelesinin ruh haliyle teması olmayan mekanik bir ens&uuml;reksiyon başlattı ve başarısız oldu.</p>
+
+<p>O sırada Appel hapishanedeydi. Korsanlık su&ccedil;undan yargılanmak &uuml;zere Hamburg&rsquo;a geri g&ouml;nderilmesi i&ccedil;in pazarlık yapmakta olan Fransız yetkililer tarafından tutuklanmıştı. Paul Mattick&rsquo;in biyografisinden &ouml;ğrendiğimiz bir ayrıntı, o zamanlar 19 yaşında olan Mattick&rsquo;in Appel&rsquo;i hapisten ka&ccedil;ırmaya hazırlandığı, ancak yetkililerin Appel&rsquo;i daha hafif bir su&ccedil;la itham etmeyi kabul ettikleri ve Appel&rsquo;in de su&ccedil;unu kabul etmeye razı olduğuydu. Appel &ccedil;alışmalarına başlamış ve 1925 yılında Hollanda&rsquo;ya g&ouml;t&uuml;rd&uuml;ğ&uuml; GIK belgesinin ilk taslağını ortaya &ccedil;ıkarmıştır. Bu belge, t&uuml;m bu başarısız ens&uuml;reksiyonların bir yansımasıdır &mdash; eğer &uuml;retimin sosyalizasyonu i&ccedil;in uygulanabilir bir programa sahip radikal unionen&rsquo;lar var olsaydı, belki de iş&ccedil;i sınıfı konseyler aracılığıyla iktidarı ele ge&ccedil;irme ve silahlı birlikleri entegre etme olasılığından &ccedil;ekinmezdi. Para sistemi kapitalist yeniden &uuml;retimi yıkıma uğrattığı i&ccedil;in 1923 hiperenflasyon anı bunu gerektiriyordu; bu koşullarda doğrudan kom&uuml;nist dağıtım ve &uuml;retim, bir &ouml;l&uuml;m arzusu gibi g&ouml;z&uuml;kmediği s&uuml;rece son derece pop&uuml;ler olabilirdi.</p>
+
+<p>Appel D&uuml;sseldorf&rsquo;taki hapishanede Kom&uuml;nist &Uuml;retim ve Dağıtımın Temelleri&rsquo;nin taslağını yazarken, Hitler de M&uuml;nih&rsquo;teki hapishanede Kavgam&rsquo;ı yazmaktadır. Ancak vardıkları sonu&ccedil;lar taban tabana zıttır. Hitler, Nazi iktidarına giden ens&uuml;reksiyoner yoldan vazge&ccedil;er ve temsili parlamenter mekanizmaların gerekli bir yardımcı olduğu sonucuna varır. Appel ise parlamenter &ouml;rg&uuml;tlenmeden vazge&ccedil;erek partinin sadece ens&uuml;reksiyonun koordinat&ouml;r&uuml; olması gerektiğine karar verir. Her ikisi de kendi projeleri a&ccedil;ısından haklıdır.</p>
+
+<p>T&uuml;m bunların i&ccedil;inde konsey ne olacak? T&uuml;m konseyler nerede? Konsey iktidarını etkileyen iki sorunu hemen g&ouml;r&uuml;yoruz. Birincisi, Berlin&rsquo;deki Y&uuml;r&uuml;tme Komitesinde bir darboğaz yaratan ve konsey iktidarının kolayca tahrif edilmesine izin veren, geri alınabilir delegelerin merkezileştirici yapısıdır. Yanal ilişkilerden ziyade geri alınabilir delegelerin kendi kendini &ouml;rg&uuml;tleyen yapıda son s&ouml;z olduğu benim i&ccedil;in a&ccedil;ık değil. Ancak daha temelde, en azından yirmi birinci y&uuml;zyıl analizi i&ccedil;in, iş b&ouml;l&uuml;m&uuml; ve işsizlerin entegrasyonu sorunu var. Appel Komintern&rsquo;e sunum yaptığında, yeni iş&ccedil;i hareketinin m&uuml;cadele etmek zorunda kalacağı b&uuml;y&uuml;k işsiz proleter kitlelerini yalnızca b&ouml;lgesel olarak &ouml;rg&uuml;tlenmiş konsey bi&ccedil;iminin b&uuml;t&uuml;nleştirebileceğini &ouml;ne s&uuml;rd&uuml;. Ancak burada bir paradoks yatıyordu: konsey kom&uuml;nizmine ve kom&uuml;nist sola destek en &ccedil;ok işsizler arasında ya da alternatif olarak, madencilik, ağır sanayi gibi olduk&ccedil;a kaba bir işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n olduğu sekt&ouml;rlerdeydi. Bu alanlarda iş&ccedil;iler konseyler değil silahlı birlikler, Kızıl Ordular kurma eğilimindeyken, imalat ve diğer sekt&ouml;rlerde &ouml;rg&uuml;tlenen ve konseyler oluşturan iş&ccedil;iler daha temkinli davranma eğilimindeydi. Son derece modern Leuna kimya fabrikasının 12.000 iş&ccedil;isi ile Max Holz&rsquo;un 2000 kişilik ultra-solcu yağmacı taburu arasında ka&ccedil;ırılan karşılaşma ibret vericidir. T&uuml;m bunları bir araya getirebilecek form nedir? Konsey mi? Parti mi? Ve ne t&uuml;r bir konsey, ne t&uuml;r bir parti?</p>
+
+<p>GIK&rsquo;in bir cevabı vardı; sadece konsey. Unionen&rsquo;lar tarafından hazırlanan konseyin kendisi yeterliydi. Ancak Jan Appel&rsquo;in bu pozisyona tam olarak gelip gelmediği belli değil. Appel ve diğer konseycilerin direniş &ccedil;alışmalarına katıldığı Nazi işgalinden sonra, GIK&rsquo;teki meslektaşları Appel&rsquo;in m&uuml;dahaleden &ccedil;ok fazla zevk aldığını ve diğer konseyciler ayrılma zamanının geldiğine karar verdikten &ccedil;ok sonra bile direniş gruplarıyla &ccedil;alışmaya devam etmek istediğini s&ouml;yleyecekti. Konsey kom&uuml;nizminin tarihine olan ilginin yeniden canlandığı 1960&rsquo;lı ve 1970&rsquo;li yıllarda Appel, sol kom&uuml;nist bir grup olan International Communist Current&rsquo;ın 1976&rsquo;daki kuruluş toplantısında &uuml;yelerine katılır. ICC&rsquo;nin pozisyonu GIK&rsquo;e olduk&ccedil;a zıttır ve Philippe Bourrinet tarafından yazılan Hollanda-Almanya Kom&uuml;nist Solu&rsquo;nun tarihi, konseyciliği partinin hayati rol&uuml;n&uuml; d&uuml;ş&uuml;nemediği i&ccedil;in başarısız olan bir t&uuml;r kripto-anarşizm olarak okur. Ama Appel&rsquo;in t&uuml;m bunlar hakkında ger&ccedil;ekten ne d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; kim bilebilir? Ben değil. Onu bir koordinat k&uuml;mesi olarak, tarihi d&uuml;ş&uuml;nmenin bir yolu olarak kullanıyorum, ancak ger&ccedil;ek Appel&rsquo;in t&uuml;m bunlardan ka&ccedil;tığını, zamanını anlamlandırmaya &ccedil;alışabileceğimiz t&uuml;m kategorileri &mdash; parti, konsey, unionen, kızıl ordu &mdash; kestiğini fark ediyorum.</p>
+
+<p>[Yazar Notu]</p>
+
+<p>1- Amadeo Bordiga&rsquo;nın perspektifine yakın duran Bourrinet, <em>r&auml;tekommunismum </em>ile <em>linkskommunismus </em>arasındaki farkta ısrar ederek Hollanda-Almanya kom&uuml;nist solu i&ccedil;inde partinin rol&uuml;ne ilişkin canlı tartışmalara işaret eder. Onun tanımına g&ouml;re konseycilik, parti i&ccedil;in hi&ccedil;bir rol g&ouml;rmeyen konsey kom&uuml;nizmidir. O halde terimlerin a&ccedil;ıklığa kavuşturulması şu şekildedir: sol kom&uuml;nizm sendikaların ve parlamenter partilerin reddinden oluşur ve unionen, parti ve konseyi i&ccedil;erir. Konsey kom&uuml;nizmi, parti rol&uuml; bastırılmış bir şekilde &uuml;&ccedil;&uuml;n&uuml; de i&ccedil;erir. Konseycilik partiyi reddeder ama unionen ve konseyi reddetmez. Bordiga parti i&ccedil;in konseyi ve unionen&rsquo;ı reddeder. Bourrinet&rsquo;nin taraflı arg&uuml;manını benimsemeden, terimlerin bu şekilde kullanılmasını faydalı buluyorum.</p>
+
+<h4><strong>Creeping May Boyunca Hızlı Bir Y&uuml;r&uuml;y&uuml;ş</strong></h4>
+
+<p>Bir adım ileri ve iki adım geri. Kom&uuml;nizasyonun hikayesini ilerletmek i&ccedil;in yaptığım t&uuml;m girişimler beni Marx ve İkinci Enternasyonal&rsquo;e değilse de sol kom&uuml;nizm ve konsey kom&uuml;nizmindeki &ouml;nc&uuml;llerine geri g&ouml;t&uuml;r&uuml;yor gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Bunun nedeni, &ouml;ğrendiğim &uuml;zere, kom&uuml;nizasyon teorisinin sunumunun her zaman anlatısal olmasıdır. Gilles Dauv&eacute; ve Francois Martin&rsquo;ın makaleleri İngilizce&rsquo;ye Kom&uuml;nist Hareketin G&uuml;neş Tutulması ve Yeniden Ortaya &Ccedil;ıkışı olarak &ccedil;evrildi ve iş&ccedil;i hareketinin ve onun karşıdevrimci tutulmasının yeni bir temelde ilerleyen yeni bir m&uuml;cadele d&ouml;ng&uuml;s&uuml; a&ccedil;ısından anlatıldığı bir anlatı olarak adlandırıldı. Burada, tarihsel ultra solun eleştirisi, sınıf m&uuml;cadelesinde ilk kez &rsquo;68&rsquo;de g&ouml;r&uuml;len ve o zamandan bu yana ge&ccedil;en yıllarda teyit edilen ger&ccedil;ek bir değişimin teorik karşılığıdır. Kom&uuml;nizasyon teorisinin amacı neyin değiştiğini değerlendirmektir ve bu da en azından bir &ouml;nceki zaman ve bir de şimdiyi gerektirir.</p>
+
+<p>Mayıs &rsquo;68 ve sonrasını ele alan b&ouml;l&uuml;mler Dauv&eacute; tarafından değil, bize Mayıs &rsquo;68&rsquo;in daha &ccedil;ok ger&ccedil;ekleşmeyen şey i&ccedil;in, sermayeyi kesintiye uğratmak ve fel&ccedil; etmek, end&uuml;striyel mekanizmayı durdurmak i&ccedil;in ayaklanan, ancak hi&ccedil;bir yerde bu aygıtı devrimci bir şekilde ele ge&ccedil;irme g&ouml;revine uygun iş&ccedil;i &ouml;rg&uuml;tleri oluşturmayan &ldquo;proletaryanın b&uuml;y&uuml;k sessizliği&rdquo; i&ccedil;in &ouml;nemli olduğunu s&ouml;yleyen Francois Martin (Francois Cerruti&rsquo;nin takma adı) tarafından yazılmıştır. Sadece Censier&rsquo;de, işgal altındaki &uuml;niversitede, binlerce radikal iş&ccedil;iyi &ouml;ğrenciler ve ultra-sol entelekt&uuml;ellerle bir araya getiren, &ldquo;genel &ouml;zy&ouml;netim&rdquo; ve acil devrimci &ouml;nlemler &ouml;neren, herhangi bir b&uuml;y&uuml;kl&uuml;kte a&ccedil;ık&ccedil;a kom&uuml;nist bir iş&ccedil;i komitesi kuruldu.</p>
+
+<p>Bu &ccedil;ağrılar kulak ardı edilirken, &uuml;niversitedeki, y&ouml;netim kurulu odasındaki ve devlet salonlarındaki elitler dinliyordu. B&uuml;y&uuml;k bir ironi olarak, iş&ccedil;i kontrol&uuml;, iş&ccedil;i sınıfının pratikte kontrol&uuml; ele almayı reddettiği, iş&ccedil;ilerin &ouml;zy&ouml;netim &ouml;rg&uuml;tlerini kurmayı reddettiği anda, ayaklanmanın a&ccedil;ık talebi olarak anlaşıldı:</p>
+
+<blockquote>
+<p>&ldquo;P.C.F&rsquo;in kendisi de h&uuml;k&uuml;met programına &lsquo;ger&ccedil;ek katılımı&rsquo; dahil etmiştir. Diğer b&uuml;y&uuml;k sendika olan CFDT, iş&ccedil;i konseylerinden yana olan ultra sol gruplar tarafından da desteklenen &ouml;zy&ouml;netimi savunmaktadır. Tro&ccedil;kistler, bir iş&ccedil;i h&uuml;k&uuml;meti i&ccedil;in asgari program olarak iş&ccedil;i denetimini &ouml;nermektedir.&rdquo;</p>
+</blockquote>
+
+<p>İşverenler de &ouml;zy&ouml;netim dilinin kendi yakın &ouml;tenazileri olmadığını, emeği &ouml;znel olarak yoğunlaştırmanın, emek s&uuml;recine yatırım yapmaya zorlamanın, iş&ccedil;ileri kendi s&ouml;m&uuml;r&uuml;lerine katılmaya ve bunu kurtuluş sanmaya ikna etmenin bir aracı olduğunu &ccedil;abucak fark ettiler.</p>
+
+<p>1968 bir bilmeceydi ve h&acirc;l&acirc; da &ouml;yledir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; a&ccedil;ık bir politik ya da ekonomik krize tepki olarak ortaya &ccedil;ıkmamıştır. Fransız toplumunun trentes glorieuses boyunca &ccedil;ığır a&ccedil;an yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmesiyle, b&uuml;y&uuml;menin kesintiye uğramasından değil, bizzat b&uuml;y&uuml;me tarafından &uuml;retilen bir antagonizmadan ortaya &ccedil;ıktı. Antagonizmanın k&ouml;kenine inmek kolay değildi, &ccedil;&uuml;nk&uuml; en &ccedil;ok d&ouml;nemin &ouml;ğrenci ve gen&ccedil;lik hareketlerinde g&ouml;r&uuml;lebilen niteliksel ve varoluşsal şikayetlerin bir karışımından ortaya &ccedil;ıkmış gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yordu. Doyum, anlam, onur, katılım, yaratıcı ifade. Ancak bu talepler ile kapitalist işyeri arasında bir &ccedil;elişki vardı ve bu nedenle Martin, 68&rsquo;de iş&ccedil;ilerin kontrol&uuml;ne ilişkin somut kurumların yokluğunun iş&ccedil;i sınıfının &ccedil;ekingenliğinden değil, uzlaşmazlığından kaynaklandığını savunmaktadır &mdash; iş&ccedil;iler artık iş&ccedil;i olarak yeniden &uuml;retimlerinin sorumluluğunu &uuml;stlenmekle ilgilenmiyorlardı, bu artık insan olarak ihtiya&ccedil;larıyla a&ccedil;ık&ccedil;a uyumsuzdu. M&uuml;cadelenin sıcağında, m&uuml;zakere anı ve hatta iş&ccedil;i kimliği tarafından engellenen başka bir şey ortaya &ccedil;ıkar. 68&rsquo;den sonra, bu &ouml;znelliğin daha da netleşeceği Fransa ve İtalya&rsquo;da, &ouml;z &ouml;rg&uuml;tl&uuml; iş&ccedil;i grupları grev yapmak i&ccedil;in ve grevin sona ermesine karşı grev yapıyor, ara&ccedil;larda kendi başına bir son buluyor ve her zaman g&uuml;&ccedil;s&uuml;zleştirmeye geri g&ouml;t&uuml;ren nihai m&uuml;zakerelerin y&uuml;r&uuml;t&uuml;lmesine karşı bir kayıtsızlık sergiliyor gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor.</p>
+
+<p>Censier&rsquo;deki ultra-solcular, iş&ccedil;i komiteleri tarafından &uuml;retim ara&ccedil;larının &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tl&uuml; olarak ele ge&ccedil;irilmesine dayanan, azami kom&uuml;nist program olduğuna inandıkları şeyi savunuyorlardı. Katılanların proletaryanın sessizliğini, tuhaf bir şekilde saldırgan pasifliğini kabullenmeleri aylar ve yıllar aldı; kom&uuml;nizasyon teorisi bu kabullenmenin bir bi&ccedil;imidir ve ne olduğunu anlamak i&ccedil;in doğrudan toplantıya devam edenlerin tartışmalarından ortaya &ccedil;ıkmıştır. Ancak Martin&rsquo;ın kitabında verdiği a&ccedil;ıklama, a&ccedil;ıklamadan ziyade bir g&ouml;zlem, sorunu işaret eden bir işarettir. Kom&uuml;nizasyon teorisini, o zamandan beri her &ouml;nemli m&uuml;cadelede şu ya da bu bi&ccedil;imde yeniden ortaya &ccedil;ıkacak olan bu sessizlikle hesaplaşmaya y&ouml;nelik bir dizi girişim olarak anlayabiliriz. Dauv&eacute; ve diğerleri, 1968&rsquo;in &ccedil;ok daha dolu ve zengin bir a&ccedil;ıklamasını sunan sonraki bir belgede bunu şu şekilde tanımlamaktadır:</p>
+
+<blockquote>
+<p>1968&rsquo;de fabrikalarda 1936&rsquo;daki şenlik havasına pek rastlanmıyordu. İnsanlar daha da ileri gidebilecek bir şeylerin olduğunu hissediyor ama bunu yapmaktan ka&ccedil;ınıyorlardı. H&acirc;kim olan ciddiyet atmosferi, sendikalara karşı bir &ouml;fkeyle birleşmişti; sendikalar ancak tabanın davranışları sayesinde kontrol&uuml; ellerinde tutabildikleri i&ccedil;in uygun bir g&uuml;nah ke&ccedil;isi olarak g&ouml;r&uuml;l&uuml;yorlardı. Neşe başka yerlerdeydi, sokaklardaydı. Bu nedenle Mayıs 68, takip eden yıllarda devrimci bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml; ne yeniden &uuml;retebildi ne de buna yol a&ccedil;abildi. Hareket, en &ouml;ld&uuml;r&uuml;c&uuml; y&ouml;nlerinin n&ouml;tralize edilmesinden beslenen bir reformizm yarattı. Tarih yemeği ikinci kez dolaştırmaz.</p>
+</blockquote>
+
+<p>1968&rsquo;in a&ccedil;ığa &ccedil;ıkardığı şey, derin bir &ouml;znesizleşme, işle &ouml;zdeşleşmeme, &ccedil;oğu zaman iş&ccedil;i hareketiyle &ouml;zdeşleşmeme, &ccedil;alışmayı reddetme, grevler ve sabotajlarda kendini g&ouml;steren, ancak nihilizme, sinizme ve pasifliğe de d&ouml;n&uuml;şebilen bir olumsuzluktu:</p>
+
+<blockquote>
+<p>Fabrikaların kontrol&uuml;n&uuml;n sendikalara bırakılması bir zayıflık g&ouml;stergesiydi ama aynı zamanda sorunun başka bir yerde yattığının bilincinde olduklarının da g&ouml;stergesiydi. Beş yıl sonra, 1973&rsquo;te, Laval&rsquo;daki b&uuml;y&uuml;k bir grevde iş&ccedil;iler &uuml;&ccedil; hafta boyunca fabrikayı tamamen ve basit&ccedil;e terk ettiler. Hakkında &ccedil;ok şey s&ouml;ylenen &ldquo;de-politizasyon&rdquo; gibi, şirkete, işe ve yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmesine y&ouml;nelik bu ilgi kaybı da ikirciklidir ve başka her şeyle ilişkilendirilmeden yorumlanamaz. Kom&uuml;nizm 1968&rsquo;de kesinlikle mevcuttu, ama sadece rahatlatıcı bir şekilde, olumsuz olarak. 1968&rsquo;de Nantes&rsquo;ta ve daha sonra Barselona (1971) ya da Quebec&rsquo;teki (1972) SEAT&rsquo;ta, grevciler b&ouml;lgeleri ya da şehirleri ele ge&ccedil;irecek, radyo istasyonlarını ele ge&ccedil;irmeye kadar gidecek, ancak hi&ccedil;bir şey yapmayacaklardı: proleterlerin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi &ldquo;m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r, ancak aynı zamanda &ouml;rg&uuml;tleyecek hi&ccedil;bir şeyleri yoktur&rdquo; (Th&eacute;orie communiste, n&deg; 4, 1981, p. 21)</p>
+</blockquote>
+
+<p>Ama sorun fabrikada değilse, neredeydi? Ve zaten sorun neydi? Burada varsayılan, proleterlerin kom&uuml;nist teorinin hen&uuml;z sindirmekte olduğu iş&ccedil;i &ouml;zy&ouml;netimi eleştirisini &ccedil;oktan kabul etmiş olduğudur &mdash; proleterler iş&ccedil;i komiteleri kurmadılar &ccedil;&uuml;nk&uuml; bir şekilde bu t&uuml;r yapıların kom&uuml;nizme giden yolu tıkayacağını fark ettiler. Parlamento dışı sol partileri şişirmediler &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu partilerin de kendilerini kapitalizme adapte ettiklerini, onun sadık muhalefeti haline geldiklerini fark ettiler.</p>
+
+<p>1970&rsquo;ler, &ouml;zellikle G&uuml;ney Avrupa&rsquo;da, &ouml;znellik hakkındaki bu tezin doğrulanmasını sağladı. İtalya&rsquo;da işin reddi ve &ccedil;&uuml;r&uuml;m&uuml;ş iş&ccedil;i &ouml;rg&uuml;tlerinden &ouml;zerklik, &uuml;lkeyi i&ccedil; savaşın eşiğine getiren isyancı bir hareketin sloganı haline geldi; solun faşizm ve otoriterlik tarafından tasfiyesinin spontan ve ens&uuml;reksiyoner olanı desteklediği Portekiz, İspanya ve Yunanistan&rsquo;da yeni taktiksel ve stratejik aciliyetler Mayıs gazında g&ouml;r&uuml;lenleri doğruladı. Polonya ve İran&rsquo;da da iş&ccedil;i konseyleri ortaya &ccedil;ıktı, ancak b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de iş&ccedil;ilerin &ouml;zy&ouml;netimi vizyonu olmadan, eski r&uuml;yadan bir şeylerin h&acirc;l&acirc; yaşadığını g&ouml;steriyordu.</p>
+
+<p>Olumsuz bir sav olarak, kom&uuml;nizasyon teorisi zamanın testinden ge&ccedil;miştir. İş&ccedil;i hareketinin &ouml;lmeye başlaması ve bununla birlikte işe ve işyerine yapılan her t&uuml;rl&uuml; &ouml;znel yatırım kuşku g&ouml;t&uuml;rmez g&ouml;r&uuml;nmektedir, ancak kanıtlanabilir olsa bile &ouml;znellik arg&uuml;manı yeterli değildir. B&ouml;yle bir &ouml;znel değişim nereden kaynaklanmaktadır? Ne d&ouml;ng&uuml;sel ne de kendi kendini doğrulayan bir şekilde a&ccedil;ıklanması gereken şey budur. En iyi a&ccedil;ıklamalar yalnızca &ouml;znellikteki bir değişimin değerlendirilmesinden değil, kapitalizmin yeniden yapılandırılmasının incelenmesinden yola &ccedil;ıkmıştır. Yeni taktikler ve yeni tutumlar, işin ve kapitalizmin doğasındaki değişikliklere işaret etmektedir. Başka bir deyişle, iş&ccedil;ilerin hem sorunu hem de &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; sezmiş olmalarından ziyade, kapitalist girişimin geliştiği haliyle, m&uuml;lkiyet ve tekniğin i&ccedil; i&ccedil;e ge&ccedil;mesiyle ilgili olarak, iş&ccedil;ilerin &ouml;z y&ouml;netim vizyonunu engelleyen bir şey vardır.</p>
+
+<p>Mayıs ayı sona erdikten sonra Censier&rsquo;de ultra solun genel toplantıları devam etti ve bu soruları tartıştı. Buldukları ilk cevap, kapitalizmin artık doğrudan kom&uuml;nizme ge&ccedil;işi m&uuml;mk&uuml;n kılacak kadar &uuml;retken hale geldiği ve iş&ccedil;ilerin de bunun farkında olduğuydu. 1968, &uuml;cret taleplerinin bir dizi niteliksel talep tarafından bastırıldığı g&ouml;reli bir bolluk anında meydana geldi. Proletarya, &uuml;retkenliği &uuml;cretlere ve iş&ccedil;i sınıfını kapitalist birikimin zorunluluklarına bağlayan &ldquo;artırılmış hayatta kalma&rdquo; anlayışını reddederek, t&uuml;m gelişimsel mantıklardan kopmuş g&ouml;r&uuml;n&uuml;yordu. O halde, Censier komitelerinde,</p>
+
+<blockquote>
+<p>Birleşme noktası, proletaryanın d&uuml;nyayı değiştirmeden &ouml;nce kendisini sosyal bir g&uuml;&ccedil; olarak kurmak zorunda olmadığı inancıydı. Dolayısıyla yaratılacak, uyandırılacak ya da umut edilecek bir iş&ccedil;i &ouml;rg&uuml;t&uuml; yoktur. Kapitalizm ile kom&uuml;nizm arasında bir ge&ccedil;iş &uuml;retim tarzı yoktur. Proletaryanın d&uuml;nyayı ve kendisini onunla birlikte kom&uuml;nizeleştirmesi i&ccedil;in yaptıklarının dışında &ouml;zerk bir proleter &ouml;rg&uuml;tlenme yoktur.</p>
+</blockquote>
+
+<p>1970&rsquo;lerin krizi ortaya &ccedil;ıktık&ccedil;a bu değerlendirmenin g&ouml;zden ge&ccedil;irilmesi gerekecekti. Reformizm masadan kalkmamış, tamamen değişmişti. İtalya&rsquo;da, 1969&rsquo;un Hot Autumn&rsquo;ı ve onu izleyen canlanmış proleter hareketinde, &ouml;zerklik ve iş&ccedil;i iktidarı parolalarının m&uuml;mk&uuml;n kıldığı politikanın ve &ccedil;alışmanın reddi, bunun yerine, iktidarı maksimaliteden ziyade farklılığında yatan, ger&ccedil;ekleştirilebilir talepler denizinde y&uuml;z&uuml;yordu. İtalya&rsquo;da Mayıs&rsquo;ın dolaysızlıkları yerel, molek&uuml;ler, &ccedil;oğunlukla kapsamı ve s&uuml;resi bakımından ens&uuml;resikyoner hale geldi ve devrime ancak i&ccedil; savaş yoluyla g&ouml;t&uuml;rebilir gibi g&ouml;r&uuml;nd&uuml;.</p>
+
+<p>Ancak İtalya&rsquo;nın genişleyen, &ldquo;Creeping&rdquo; May&rsquo;i, iş&ccedil;ilerin sendikalara ve işverenlere karşı başlattıkları ve sonunda sendikaların kendileri i&ccedil;in &ccedil;&ouml;zmesine izin verecekleri bir m&uuml;cadele olması bakımından Fransa&rsquo;dakine benziyordu. Fransa&rsquo;da olduğu gibi, 60&rsquo;ların sonundaki &ouml;ğrenci radikaller fabrikadaki iş&ccedil;ilerle bağlantı kurdular, ancak İtalya&rsquo;da bu bağlantı daha verimli oldu ve Marksist entelekt&uuml;eller ile vahşi grevciler arasında kalıcı ve karşılıklı bir bağ oluşturdu. Hızlanan b&uuml;y&uuml;me ve değişen işb&ouml;l&uuml;m&uuml; karşısında verimliliği &uuml;cretlere bağlayan toplu pazarlık yapısının bozulduğu kuzeydeki pek &ccedil;ok tesisten biri olan Milano&rsquo;daki Pirelli kau&ccedil;uk fabrikasında &ldquo;&uuml;niter taban komiteleri&rdquo; (CUB&rsquo;ler) ortaya &ccedil;ıktı ve iş sahaları i&ccedil;inde ve arasında ustabaşılardan bağımsız temas ağları oluşturdu. Operaist dergisi Quaderni Rossi&rsquo;nin ve daha sonra Potere Operaio&rsquo;nun fikirlerinden etkilenen ve &ouml;ğrencilerin iş&ccedil;ilerle eşit d&uuml;zeyde katılabildiği taban komiteleri, &uuml;retim oranlarını hedef alarak ve sabotaj da dahil olmak &uuml;zere her t&uuml;rl&uuml; aracı kullanarak fabrika genelindeki oranları belirlemek i&ccedil;in bir yavaşlatma grevi olan autoriduzione (otomatik azaltma) uygulamasıyla iktidarlarını hissettirdiler. Bu andan itibaren, teori ve pratiği birbirine bağlayan otomatik azaltma, geniş bir red repertuarı i&ccedil;in ger&ccedil;ek bir metonim haline gelecektir.</p>
+
+<p>Pirelli&rsquo;deki olaylar ve CUB&rsquo;lerin Milano-Turin-Genoa sanayi &uuml;&ccedil;geninde yayılması, Mario Tronti&rsquo;nin İş&ccedil;iler ve Sermaye&rsquo;de (1967) &ouml;ne s&uuml;rd&uuml;ğ&uuml; tek taraflı &ldquo;sınıf nefreti bilimi&rdquo;ni g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir şekilde doğruladı. Orada, 1960&rsquo;ların başındaki ve ortasındaki m&uuml;cadelelere uygun olarak, &ldquo;iş&ccedil;i sınıfının sermayeye reformizmi dayatma ve ardından bu reformizmi iş&ccedil;i sınıfı devriminin ama&ccedil;ları i&ccedil;in kaba ve hazır bir şekilde kullanma konusundaki politik kapasitesini keşfettiğini ya da yeniden keşfettiğini&rdquo; savunmuştu. &Uuml;retim hedefleri ve &uuml;cretler &uuml;zerinde anlaşmak i&ccedil;in partileri, sendikaları ve işveren birliklerini pazarlık masasına getiren Keynesyen planlamacı devlette, aslında iş&ccedil;i sınıfının birincil ekonomik belirleyici olan &uuml;retkenliği belirleme g&uuml;c&uuml; g&ouml;r&uuml;ld&uuml;. Tronti, ekonominin hızını belirleyenlerin iş&ccedil;iler olduğunu ve sermayenin de buna yanıt vermek i&ccedil;in &ccedil;abaladığını savunuyor. Pirelli iş&ccedil;ilerinin ekonominin &ccedil;arklarının hangi hızda d&ouml;neceğini belirlemesi, sermaye ile emek arasındaki tersine &ccedil;evrilmiş ilişkinin a&ccedil;ık bir teyidiydi.</p>
+
+<p>Ancak Tronti&rsquo;ye g&ouml;re otomatik azaltma aracı, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeyi (burada tamamen olumsuz) &ouml;z-y&ouml;netime d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rebilecek bir direksiyondan yoksundur. Bu konuda o ve Bordiga hemfikirdir: proleter red stratejisini taktiksel merkezileşme yoluyla sosyalizme d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rebilecek olan yalnızca koordinat&ouml;r partidir. Reformizm devrime taşabilir, ama sadece partinin yapısı aracılığıyla. Ancak bu taşma, partilerin ve sendikaların sınırlarını aştı ve bunun i&ccedil;in yeni bir kap bulunamadı: otomatik azaltma, sadece &uuml;cretlerin değil, fiyatların, ulaşımın, kiranın, kamu hizmetlerinin, konutların belirlenmesine y&ouml;nelik bir dizi taktiğe atıfta bulunuyordu. Taban komiteleri, fabrika genelinde militan ağlarına ve diğer &ouml;rg&uuml;tlerle bağlantıya ihtiya&ccedil; duyuyordu, ancak bazılarının d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; gibi &uuml;retim s&uuml;reci &uuml;zerinde iktidarı ele ge&ccedil;irmek i&ccedil;in değil, işverenleri taviz vermeye zorlamak i&ccedil;in &ouml;rg&uuml;tlenmişlerdi. Otomatik azaltma, proletaryanın &uuml;retim ara&ccedil;larından bağımsız ve onlara karşıt bir g&uuml;&ccedil; olarak &ouml;z &ouml;rg&uuml;tlenmesi anlamına geliyordu. Hızlandırmaya karşı m&uuml;cadele &uuml;cret m&uuml;cadelesiyle bir ve aynıydı, bu da m&uuml;cadelenin ancak doğrudan eylem yoluyla tek taraflı olarak sonu&ccedil;landırılabileceği anlamına geliyordu. M&uuml;zakere ka&ccedil;ınılmazdı ve bu noktada ultra sol &ouml;rg&uuml;tler kolayca bozguna uğratılabiliyordu. Partiler can &ccedil;ekişirken, sendikalar diren&ccedil;li ve esnek olduklarını g&ouml;sterdiler ve Fransa&rsquo;da olduğu gibi, işyeri demokrasisinin dilini ve hareketin yeni niteliksel taleplerini hızla benimsediler.</p>
+
+<p>Reddin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi, resmi solun dilinin bir par&ccedil;ası haline gelen iş&ccedil;ilerin &ouml;z-y&ouml;netimine y&ouml;nelmek yerine ondan uzaklaştı. İşyerinde m&eacute;tier&rsquo;i &ouml;rg&uuml;tl&uuml; pasiflikti. Olumlu eylemleri ve kamulaştırmaları ise genellikle işyeri dışında ger&ccedil;ekleştiriliyordu. Proleter alışveriş &ccedil;ılgınlıkları, konut bloklarının işgali. İşyerindeki karşı planlama ancak dolaylı olarak planlamaya d&ouml;n&uuml;şebilirdi, &ccedil;&uuml;nk&uuml; işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n kendisini ama&ccedil; olarak alıyordu &mdash; vasıflı ve yarı vasıflı iş&ccedil;iler, erkekler ve kadınlar, y&ouml;neticiler ve y&ouml;netilenler arasındaki ayrımlar. Herhangi bir proleter devrim ve planlama vizyonu, zorunlu olarak, bu b&ouml;l&uuml;nmelerin &ouml;tesinde değil berisinde inşa edilecektir. Ancak belki de bu nedenle, operaismo ve autonomia taraftarlarının kom&uuml;nist ge&ccedil;iş &uuml;zerine d&uuml;ş&uuml;nceleri, ara&ccedil;lar ve ama&ccedil;lar arasındaki, bir yanda proleter g&uuml;&ccedil;lenme, &ouml;rg&uuml;tlenme ve m&uuml;cadele ile diğer yanda ama&ccedil; olarak kom&uuml;nizm arasındaki ayrımı reddetme eğilimindedir.</p>
+
+<p>O halde, işyeri &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesinin karşı karşıya olduğu sınırları en a&ccedil;ık şekilde İtalya&rsquo;da g&ouml;rebiliriz. &Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme yeni bir sorunsal haline gelmiş, sanayinin y&uuml;zyıl ortasında yeniden şekillenmesiyle par&ccedil;alanmıştır. İş&ccedil;iler; kadın, g&ouml;&ccedil;men, par&ccedil;a başı &uuml;cretle &ccedil;alışan iş&ccedil;i, teknisyen vb. olarak işb&ouml;l&uuml;m&uuml;ndeki kendi konumlarına karşı m&uuml;cadele etmektedir. &Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z&uuml; başka bir yerde, ya &uuml;retim ara&ccedil;larından bağımsız olarak proletaryada ya da bu &uuml;retim ara&ccedil;larının gelecekteki kom&uuml;nist d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&uuml;nde yatmalıdır. Devrim i&ccedil;in gerekli olan şey &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme değil, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesidir ki bu da bir &ouml;teki-&ouml;rg&uuml;tlenme, kapitalizmden miras kalan yerler sisteminin yeniden kodlanması anlamına gelir. Theorie Communiste&rsquo;in bu kavrayışı &ouml;zetleyerek yazdığı gibi, &ldquo;&ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme devrimin ilk eylemidir; daha sonra devrimin aşması gereken bir engel haline gelir.&rdquo;</p>
+
+<p>Bu form&uuml;lasyonda g&uuml;&ccedil;l&uuml; ama aynı zamanda kesin olmayan bir şey var &mdash; &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeyi nesne ve &ouml;zne olarak, engel ve faaliyet olarak birbirinden ayıran nedir? Bu, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin kendisinde değil, yukarıda da belirtildiği gibi, değişen işb&ouml;l&uuml;m&uuml;nde bulunabilir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z&uuml;nde, yeri olmayanların &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi olsa bile, bir yer, bir aidiyet nosyonu vardır. Kişi bulunduğu yerde m&uuml;cadele etmekten başka bir şey yapamaz, ancak kişi orada kalırsa, o zaman m&uuml;cadelenin yerler sistemini aşmak yerine pekiştirmesi m&uuml;mk&uuml;n olabilir. Bu nedenle &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme, sol ve iş&ccedil;i hareketinin altında yatan hak, m&uuml;lkiyet ve aidiyet yasaları ile &ccedil;atışmaya girecek ya da kapitalizmin yeniden &uuml;retimi olan bir hi&ccedil; haline gelecektir.</p>
+
+<p>İtalyan 70&rsquo;lerinden bu yana &ldquo;otonomi&rdquo; &ccedil;oğu zaman &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin kapladığı alanı kapladı &mdash; doğrudan eylem, doğrudan katılım ve can &ccedil;ekişen solun kurumlarından bağımsızlık konusunda bir ısrar. Ancak arada bir fark vardır. Otonomi, &uuml;retim ara&ccedil;larını kendi kendine y&ouml;netme projesinden arındırılmış bir &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmedir &mdash; kom&uuml;nizm hedefi bastırıldığı i&ccedil;in fantezileri ayrılma, ka&ccedil;ma ve s&uuml;rekli anabasis fantezileri olma eğilimindedir. Neye karşı otonomi? Ve kimden? Ve hangi ama&ccedil; i&ccedil;in? Otonominin heteronomiyle ilişkisi dışında bir anlamı yoktur; pozitif bir projenin adı olarak aşkınlık yerine i&ccedil;kinliği se&ccedil;er ve kom&uuml;nizmin hayaletinden vazge&ccedil;er. Aşırı solun dilindeki değişim &mdash;belki de en &ccedil;ok 90&rsquo;lar ve 00&rsquo;larda, eski tematikleri yeniden canlandıran yeni bir kriz kom&uuml;nizminin d&ouml;n&uuml;ş&uuml;nden &ouml;nce g&ouml;r&uuml;lebilir&mdash; yirmi birinci y&uuml;zyılda kom&uuml;nizmin yeni beklentilerine işaret ediyor. Sermayeyi ancak ka&ccedil;ılması gereken bir Mısır olarak hayal edebiliriz.</p>
+
+<p>Eğer bu dinamiklere tanık olunan sadece İtalya ya da sadece Fransa olsaydı, kom&uuml;nizasyonun pek de bir teorisi olmazdı. Bu iki &uuml;lkedeki iş&ccedil;i hareketlerinin b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml; ve g&uuml;c&uuml;n&uuml;n yanı sıra, &ouml;zellikle İtalya&rsquo;da savaş sonrası ge&ccedil;işin hızı konusunda benzersiz bir şey vardır. Dolayısıyla bu iki &uuml;lkenin benzersiz olması beklenebilir. Ancak 2000&rsquo;li yıllarda Arjantin&rsquo;de, Yunanistan&rsquo;da, Meksika&rsquo;da, Fransa ve İtalya&rsquo;dan olduk&ccedil;a farklı &uuml;lkelerde &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ve otonomi benzer şekilde gelişti. Bu dinamik 2010&rsquo;larda Mısır&rsquo;dan Amerika Birleşik Devletleri&rsquo;ne, Sudan&rsquo;dan Rojava&rsquo;ya kadar genel ve k&uuml;resel bir hal aldı.</p>
+
+<p>Arjantin&rsquo;deki olaylar, mantığının izlerini taşıyor gibi g&ouml;r&uuml;nd&uuml;kleri milenyumun başlangıcına denk gelen en a&ccedil;ık g&ouml;stergesidir. Bor&ccedil; krizinin Arjantin&rsquo;e dayattığı yapısal uyum programlarının işsizlerin saflarını kabarttığı 90&rsquo;lı yıllarda, son on yılların en g&uuml;&ccedil;l&uuml; işsiz hareketlerinden biri belirli bir taktik etrafında birleşti: <em>piquete </em>ya da <em>corte de ruta</em>, işsiz iş&ccedil;ilerin devletten belirli bir yardım talebiyle birlikte &uuml;stlendikleri yol blokajları. İlk olarak yapısal d&uuml;zenlemeler nedeniyle ulusal petrol şirketi tarafından işten &ccedil;ıkarılan kırsal kesim iş&ccedil;ileri tarafından kullanılan piquete, fiyatları belirlemek, yardım talep etmek ve nihayetinde &rsquo;98 krizinden sonra, bazı b&ouml;lgelerde fırınlar, kantinler, giysi mağazaları, tuğla fabrikaları ve &ccedil;ocuk bakımevleri ile proleter yeniden &uuml;retimin &ouml;nemli bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; &uuml;stlenen, kendi kendini y&ouml;neten <em>planes trabajar</em>, &ccedil;alışma planları i&ccedil;in kullanılabilecek toplu hibeler talep etmek i&ccedil;in kullanılabiliyordu. Bu ger&ccedil;ekten de g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir &ouml;zy&ouml;netim vizyonuydu, ancak otonomiyi ancak devleti &uuml;retimin garant&ouml;r&uuml; olarak varsayarak, başka bir deyişle heteronomiyi varsayarak ortaya koyabilirdi. &rsquo;98&rsquo;den sonra derinleşen krizde, firmalar ve onlarla birlikte isyanlarla devrilen h&uuml;k&uuml;metler de iflas etmeye başladığında, Arjantin şimdiye kadar g&ouml;r&uuml;len en kapsamlı işyeri devralma dalgasına tanık oldu. Ancak bunlar sadece başarısız olan, iflas eden ve mali beklentileri bir yana m&uuml;lkiyetleri bile belirsiz olan firmalarda meydana geldi. Dolayısıyla iş&ccedil;iler, bir yandan sadece devlet s&uuml;bvansiyonu ve/veya diğer yandan dayanışma ekonomisi yoluyla işletilebilen, ekonominin cılızları olan, son derece bor&ccedil;lu ve verimsiz işletmeleri miras aldılar. Bu genelleştirilebilecek bir model değildi, zira iş&ccedil;iler ekonominin en &uuml;retken, y&uuml;ksek konsantrasyonlu sekt&ouml;rlerini, yani holdingleri işgal etmiyor ve hatta neredeyse hi&ccedil; saldırmıyorlardı. Theorie Communiste&rsquo;ten Roland Simon&rsquo;ın yazdığı gibi:</p>
+
+<blockquote>
+<p>Arjantin&rsquo;deki sosyal m&uuml;cadeleler sırasında gelişen &uuml;retken faaliyetlerde, ilk bakışta olduk&ccedil;a rahatsız edici olan bir şey oldu: Otonomi a&ccedil;ık&ccedil;a ne ise o olarak ortaya &ccedil;ıktı, iş&ccedil;i sınıfının sermaye i&ccedil;indeki durumunu devralması ve yeniden &uuml;retmesi. &ldquo;Devrimci&rdquo; otonominin savunucuları, bunun zafer kazanmadığı i&ccedil;in ortaya &ccedil;ıktığını s&ouml;yleyebilirler, ancak bu onun ger&ccedil;ek zaferiydi. Ancak, &uuml;retken faaliyetlerde otonomi olduğu gibi ortaya &ccedil;ıktığı anda, otonomi ve &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin t&uuml;m temeli alt&uuml;st oldu: proletarya, bu toplumda olduğu şeyi alt&uuml;st etmeden ve olumsuzlamadan, yani otonomisinin i&ccedil;eriğiyle &ccedil;elişkiye girmeden, kendi i&ccedil;inde başka bireyler arası ilişkiler (kasıtlı olarak sosyal ilişkilerden bahsetmiyorum) yaratma kapasitesi bulamazdı. &Uuml;retken faaliyetlerin ger&ccedil;ekleştirilme bi&ccedil;iminde, bunların ger&ccedil;ekleştirilmesinin etkili ayrıntılarında, bu toplumun bir sınıfı olarak proletaryanın belirlenimleri etkili bir şekilde sarsılmıştır: m&uuml;lkiyet, m&uuml;badele, iş b&ouml;l&uuml;m&uuml; ve her şeyden &ouml;nce &ccedil;alışmanın kendisi.</p>
+</blockquote>
+
+<p>Burada TC&rsquo;nin pesimizmini anlamak kolaydır. Piqueteros, yani işgal edilen fabrikalar, kapitalizmin aşılmasının temeli olamazdı, &ccedil;&uuml;nk&uuml; &ccedil;alışan ve &ccedil;alışmayan iş&ccedil;iler arasında bir ayrım olduğunu, devletin garant&ouml;r olduğunu vs. varsayıyorlardı. Ancak iyimserliklerine de dikkat ediniz. &Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme taraftarlarının hemen fark ettiği bu durumda savunulamaz bir şey var, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin sklerozuna direnen ve onu &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ile &ccedil;elişkiye d&uuml;ş&uuml;recek bir temelde &ouml;rg&uuml;tlemek isteyen bir şey var. TC bunu &ouml;zellikle hareketin radikal &ouml;znelliğinde, &ouml;zg&uuml;rce verme ve katılıma yaptığı vurguda ve t&uuml;m b&ouml;l&uuml;nmelere karşı d&uuml;şmanlığında g&ouml;r&uuml;yor. Bir piquetero&rsquo;dan alıntı yapıyorlar:</p>
+
+<blockquote>
+<p>Eğer sadece yoldaşlar yemek yiyebilsin diye kantinler oluşturuyorsak, o zaman biz mankafayız demektir. Eğer bir &ccedil;iftlikte &uuml;retim yapmanın sadece yoldaşlar yiyebilsin diye fasulye toplamaktan ibaret olduğuna inanıyorsak, o zaman ger&ccedil;ekten tam bir mankafayız demektir&hellip; Eğer &ccedil;iftliği ve devletin &uuml;zerimize attığı her şeyi nasıl terk edeceğimizi, yeni bir sosyal ilişkinin, yeni değerlerin, yeni bir &ouml;znelliğin nasıl kurucuları olacağımızı bilmiyorsak, yeni bir 19/20 &uuml;zerine bahse girmeyelim.&rdquo; (MTD Allen&rsquo;dan bir militan4 &ndash; Arjantin&rsquo;in g&uuml;neyi, <em>Macache</em>, syf. 27).&nbsp;</p>
+</blockquote>
+
+<p>Anın dinamik gerilimini, olanaklarını karakterize eden şey, t&uuml;m d&uuml;nyayı size izin vermeyen bir zemin &uuml;zerinde yeniden inşa etme girişimidir. Bu &ccedil;elişkiden, otonomi ya da &ouml;zy&ouml;netimin genelleştirilmesi değil, t&uuml;m &ouml;z ve &ouml;teki kavramlarını yanlamasına kestiği i&ccedil;in kom&uuml;nizmin dolaysız &uuml;retimi olan bir &uuml;stesinden gelme beklenebilir:</p>
+
+<blockquote>
+<p>MTD Allen&rsquo;dan (Macache) adlı bir aktivist, işgal altındaki bir fabrikada artı-değer, aşırı-&uuml;retim ve bunun dağıtımı sorununun nasıl ortaya atıldığını, Brukman iş&ccedil;ileri i&ccedil;in fabrikayı ele ge&ccedil;irmenin ve yeniden işler hale getirmenin, işsiz piqueteros hareketiyle irtibatı da i&ccedil;eren bir g&uuml;&ccedil; ilişkisinin par&ccedil;ası olduğunu anlattı. O anda, eksik olanın &ldquo;&ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin genelleştirilmesi&rdquo; ya da otonomi olduğunu s&ouml;yleyebiliriz. Ama eğer &ouml;yleyse, &ldquo;genelleme&rdquo; denen şeyin bir genelleme olmadığını, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tleyici &ouml;zne olarak sınıfın yok edilmesi olduğunu anlamıyoruz demektir. Bu genelleştirme, daha &ouml;nce kendi durumunda &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme kapasitesini bulan &ouml;znenin kendi kendisini aşmasıdır. Eğer bu &ldquo;dinamiği&rdquo; bir kopuş olarak anlamazsak, salt bi&ccedil;imsel bir hareket vizyonuna saplanıp kalırız &ccedil;&uuml;nk&uuml; i&ccedil;eriği bizden ka&ccedil;ar, hayatta kalma koşullarının ele ge&ccedil;irilmesi ile ele ge&ccedil;irilmeye y&ouml;nlendirilen durumun ortadan kaldırılmasını birbirine karıştırırız. Eğer proletarya kendini ortadan kaldırırsa, kendi kendini &ouml;rg&uuml;tlemiş olmaz. T&uuml;m hareketin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi &ccedil;ağrısında bulunmak, onun i&ccedil;eriğine k&ouml;r olmaktır.</p>
+</blockquote>
+
+<p>Piquetero ve işgalci arasında, her ikisinin de &uuml;stesinden gelen ve sonu&ccedil; olarak hi&ccedil;birinden kaynaklanmayan yalnızca &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; bir terim olabilir. Buna l&rsquo;&eacute;cart diyecekler; bir yerde &ldquo;boşluk&rdquo;, başka bir yerde &ldquo;sapma&rdquo; olarak karşımıza &ccedil;ıkabilecek, biraz da terc&uuml;me edilemez bir terim. Kendi yer sistemini aşan &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi. Kom&uuml;nist perspektif olarak, kom&uuml;nizeleştirici faaliyet olarak, beklentileri mevcut &ccedil;ağın en yoğun sınıf m&uuml;cadelelerinde yer alan, ifade edilmesi gereken şey budur. Sonraki yazılarımda bunu yapmaya &ccedil;alışacağım.</p>
+
+<h4><strong>A&ccedil;ıklamalar</strong></h4>
+
+<p>Bu yazıda, kom&uuml;nizasyon teorisinin i&ccedil;eriğini daha iyi somutlaştırmak i&ccedil;in biraz daha analitik ve daha az anlatısal bir yaklaşım deneyeceğim. T&uuml;m teorilerin tarihsel olarak &uuml;retildiğini &ouml;ne s&uuml;ren bir teori olduğu i&ccedil;in, bu teorinin ana hatlarını &ccedil;izerken tarihin karanlığından uzaklaşıp soyutlamanın ışığına girmek zordur. Ancak sorun, bu tarihin zaten b&ouml;l&uuml;nm&uuml;ş olmasıdır &mdash; i&ccedil;inde tarihin de okunabileceği bir teori &uuml;reten ger&ccedil;ek bir tarih: 1918-21, 1968-72 &uuml;zerinden g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor. Kom&uuml;nizasyon teorisi evrimleştik&ccedil;e, ge&ccedil;mişine dair algısı da evrimleşiyor. Benim bakış a&ccedil;ımdan, umarım a&ccedil;ıklığa kavuşmuştur, yeni s&uuml;reklilikler ve yeni kopuşlar ortaya &ccedil;ıkıyor. Bu durumda, bir geleceğin teorik &uuml;retiminin s&uuml;rekli olarak yeni bug&uuml;nler ve yeni ge&ccedil;mişler &uuml;rettiği bir anlatılar anlatısıdır.</p>
+
+<p>Kom&uuml;nizasyonun, tarihsel ultra-sol teorisinin yeniden değerlendirilmesini motive eden devrimci bir sorunsala, bir muammaya yanıt olarak ortaya &ccedil;ıktığını g&ouml;rd&uuml;k. Bazen kom&uuml;nizasyon teorisi, olduk&ccedil;a garip bir şekilde, &ouml;n ekin hem s&uuml;reklilik hem de kopuş anlamına geldiği post-ultraleft olarak tanımlanır. Ama hangi kopuş ve hangi s&uuml;reklilik? Kom&uuml;nizasyon, Jan Appel, Paul Mattick ve diğerlerinin &ccedil;ok iyi tanımladığı gibi, kapitalizm i&ccedil;inde iş&ccedil;ilerin konumunu iyileştirmek i&ccedil;in yararlı, ancak kapitalizme karşı bir devrim &ouml;rg&uuml;tlemekten tamamen aciz stratejik ve taktiksel bir &ouml;rg&uuml;t geliştiren, &ouml;lmemiş &ldquo;eski iş&ccedil;i hareketi&rdquo; eleştirisini ultra soldan miras alır. Kom&uuml;nizasyon teorisi, en sağlam sunumunda, bu eleştiriyi ultra solun kendisine kadar genişleterek, en maksimal vizyonlarının bile aynı şekilde emeği kapitalizmin mantığına tabi kılacağını &ouml;ne s&uuml;rer. &Ouml;rneğin Theorie Communiste&rsquo;e g&ouml;re hem Leninizm hem de ultra sol, soldan sağa uzanan iş&ccedil;i hareketinin temelini oluşturan ve programatizm olarak adlandırdıkları şeyin ifadeleridir. Yeni iş&ccedil;i hareketi, yeninin kabuğundaki eskidir. Programatizm, &ldquo;proletaryanın kurtuluşa doğru ilerlerken, ger&ccedil;ekleştirilecek program haline gelen gelecekteki bir sosyal &ouml;rg&uuml;tlenmenin temel unsurlarını bulduğu bir sınıf m&uuml;cadelesi teorisi ve pratiğidir.&rdquo;</p>
+
+<p>Bu iddiada s&ouml;z konusu olan ge&ccedil;miş kadar gelecektir de. TC, kapitalizm ve kom&uuml;nizmin temel unsurları arasında bir s&uuml;reklilik olmadığını, ancak GIK&rsquo;in Grundprinzipien&rsquo;i gibi metinlerin bunu varsaydığını &ouml;ne s&uuml;rmektedir. &Ouml;zellikle hangi s&uuml;reklilikler s&ouml;z konusudur? GIK&rsquo;in devrim vizyonunda ne &ouml;rg&uuml;tlenmenin, ne partinin, ne sendikanın, ne devlet işlevinin, ne değerin, ne k&acirc;rın, ne rekabetin, ne de yasaların y&ouml;nlendirdiği ekonomik faaliyetin s&uuml;rekliliği vardır. Ancak KAPD&rsquo;nin 1920 programında d&uuml;r&uuml;st&ccedil;e &ldquo;&ccedil;alışma y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n acımasızca uygulanması&rdquo; olarak tanımladığı, ya &ccedil;alışma belgesi ve işyeri aracılığıyla dağıtım tarafından varsayılan ya da yokluğunda onları d&uuml;zenleyici olarak anlamsız ve etkisiz kılan bazı s&uuml;reklilikler kalır. &Uuml;cret bi&ccedil;imi, sosyal olarak gerekli emek zamanının ve soyut emeğin bir b&uuml;y&uuml;kl&uuml;k, bir &ouml;l&ccedil;&uuml; olarak hesaplanmasında hala gizli olan değer yasasının g&ouml;lgesini de beraberinde s&uuml;r&uuml;kleyerek bir şekilde varlığını s&uuml;rd&uuml;r&uuml;yor diyebiliriz. Marx&rsquo;ın belirttiği gibi, kişisel olmayan burjuva hakkı, &ouml;znesi ve yasasının h&uuml;cre bi&ccedil;imi korunur. Ancak emek sertifikasının konsey kom&uuml;nizminin ne &ouml;l&ccedil;&uuml;de olumsal ya da temel bir &ouml;zelliği olduğu a&ccedil;ık değildir &mdash; Mattick&rsquo;in son d&ouml;nem okumaları bunun temel olmadığını g&ouml;stermektedir.</p>
+
+<p>Diğer s&uuml;reklilikler daha derinlerde yatmaktadır ve kom&uuml;nizasyonun ger&ccedil;ekten yeni bir şey sunduğu yer de burasıdır: şirket-bi&ccedil;iminin ve verili işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n devrim tarafından hızla ortadan kaldırılması ve şirket i&ccedil;inde &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin yerini şirkete karşı &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeye bırakması ya da başarısız olması gerektiği y&ouml;n&uuml;ndeki olduk&ccedil;a zayıf bir iddia. O halde, eğer konseyden kasıt &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ile işb&ouml;l&uuml;m&uuml; arasında verili bir ilişki ise, &ldquo;konsey&rdquo; diye bir şey olamaz. İşte bu noktada tarih yazımında, teoride ve tarihin kendisinde anlamlı bir kopuştan s&ouml;z edebiliriz. &Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme ile işb&ouml;l&uuml;m&uuml; arasındaki ilişki, işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n şirket ve sanayi tarafından d&uuml;zenlenmesi, son birka&ccedil; on yılda değişmiştir; &ouml;yle ki &uuml;retim ara&ccedil;larının devrimci bir şekilde kamulaştırılması s&uuml;reci artık işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n a&ccedil;tığı kanalları takip edemez, artık basit&ccedil;e &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmiş fabrika gruplarının bir araya gelerek konseylere d&ouml;n&uuml;şmesi şeklinde ortaya &ccedil;ıkamaz, &ccedil;&uuml;nk&uuml; işb&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n kendisi &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;n&uuml;nde bir engel haline gelecektir. Sormamız gereken soru bunun neden olduğudur. Neden b&ouml;yle bir durum s&ouml;z konusu?</p>
+
+<p>Daha &ouml;nce de karşılaştığımız bir yanıta &ouml;znelci diyebiliriz; bu yanıt g&uuml;n&uuml;n &ccedil;alışma karşıtı ve antikonformist tutumlarında doğrulanmıştır. B&uuml;y&uuml;menin, refahın ve savaş sonrası patlamanın bir sonucu olarak, iş&ccedil;i sınıfı arzusu &uuml;cret taleplerinin, işyerinde tatmin edilebilecek m&uuml;cadelelerin ve işle &ouml;zdeşleşmenin &ouml;tesinde olgunlaştı. &Ccedil;alışmanın reddi, &ouml;ncelikle y&uuml;zyıl ortası kapitalizminin sahte &uuml;topyacılığının bir sonucu olarak ortaya &ccedil;ıkar. Debord&rsquo;un yazdığı gibi, kapitalizmin iyileştirme vaadinin yalnızca &ldquo;artırılmış bir hayatta kalma&rdquo; olduğu ortaya &ccedil;ıkar. Bu a&ccedil;ıklama Mayıs &rsquo;68 ve İtalya&rsquo;nın Hot Autumn/Creeping May&rsquo;i, ABD&rsquo;de 70&rsquo;lerin başındaki taban m&uuml;cadelesi dalgası i&ccedil;in iyi işliyor, ancak 2008&rsquo;den sonra hızlanan ve bir&ccedil;ok durumda kriz, durgunluk ve kitlesel işsizlik gibi ekonomik koşullarda ortaya &ccedil;ıkan m&uuml;cadele d&ouml;ng&uuml;s&uuml; i&ccedil;in daha az iyi. Theorie Communiste&rsquo;in a&ccedil;ıkladığı gibi, uzun gerileme d&ouml;nemi boyunca bu &ouml;znellik tuhaf bir mod&uuml;lasyona uğrar &mdash; işle &ouml;zdeşleşmeme daha karanlık bir tanıma dayanır, bu da emek s&uuml;recinin yeniden &ouml;rg&uuml;tlenmesiyle işyerindeki m&uuml;cadelenin sermaye i&ccedil;in, belirli bir firmanın, mesleğin ya da bailiwick&rsquo;in hayatta kalması i&ccedil;in bir m&uuml;cadeleye d&ouml;n&uuml;şmesidir. İş&ccedil;iler s&ouml;m&uuml;r&uuml;lmeye devam etmek, işten &ccedil;ıkarmalara ve yeniden yapılanmaya karşı m&uuml;cadele etmek i&ccedil;in, &ccedil;oğu &uuml;cret talebinin gayrimeşru olduğu, uluslararası ekonominin anemik b&uuml;y&uuml;me oranları tarafından engellendiği koşullar altında kendi kendilerini &ouml;rg&uuml;tl&uuml;yorlar. Bu durum, Fransa&rsquo;da 95&rsquo;ten sonra ortaya &ccedil;ıkan ve tasfiye tehdidi altındaki iş&ccedil;ilerin iflas etmiş, modası ge&ccedil;miş fabrikalarını kendi kendilerine d&uuml;zenlemek i&ccedil;in değil, m&uuml;mk&uuml;n olan en iyi kıdem tazminatı paketlerini almak i&ccedil;in devraldıkları &ldquo;intihar&rdquo; m&uuml;cadelelerinde a&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;lmektedir. Bir kimya fabrikası olan Cellatex&rsquo;te, genellikle &ccedil;evreye sızan 50.000 litre patlayıcı kimyasal maddeyi kamulaştırdılar ve fabrikayı patlatmak ya da kimyasalları nehre d&ouml;kmekle tehdit ettiler. Ancak istedikleri şey, zehir fabrikasını kendileri işletmek değil, saf ve basit paraydı.</p>
+
+<p>Bu &ouml;znel g&ouml;stergelerden yola &ccedil;ıkarak, sermayenin gelişimiyle her d&uuml;zeyde i&ccedil; i&ccedil;e ge&ccedil;miş olan iş&ccedil;i sınıfının gelişen bileşimine dair nesnel bir teori inşa etmek gerekir. Theorie Communiste&rsquo;in ve ayrıca N&eacute;gation&rsquo;dan Bruno Astarian&rsquo;ın yaklaşımı, Jacques Camatte&rsquo;ın Marx&rsquo;ın yeni yayınlanan metinlerine, &ouml;zellikle de Grundrisse, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı ve bazen &ldquo;Kapital&rsquo;in kayıp altıncı b&ouml;l&uuml;m&uuml;&rdquo; olarak anılan &ldquo;Dolaysız &Uuml;retim S&uuml;recinin Sonu&ccedil;ları&rdquo;na y&ouml;nelik teorik incelemesinden ilham almıştır. Son metinde Marx, kapitalizmin gelişiminin iki bi&ccedil;imi ve aynı zamanda aşaması olan sermayenin bi&ccedil;imsel ve ger&ccedil;ek ikamesi (ya da tabi kılınması, tahakk&uuml;m&uuml; [bundan sonra tahakk&uuml;m olarak ge&ccedil;ecektir]) arasında bir ayrım yapar. İlkinde sermaye, m&uuml;lkiyet haklarındaki bir değişiklik, yani bi&ccedil;imsel bir değişiklik (formwechsel) yoluyla halihazırda var olan bir emek s&uuml;recini kendine tabi kılar. Bi&ccedil;imsel tahakk&uuml;mde emek s&uuml;reci değiştirilmeden kalır, ancak &uuml;retim ara&ccedil;ları &uuml;zerindeki m&uuml;lkiyet bir kez ger&ccedil;ekleştiğinde, sermaye emek tasarrufu sağlayan teknikler ve ekipmanlar getirmekte &ouml;zg&uuml;rd&uuml;r ve bunlardan elde edilen ekstra gelir mal sahibine tahakkuk edecektir. Kapital&rsquo;in tartışmasız kitabın merkezi olan IV. b&ouml;l&uuml;m&uuml;, artı değeri yalnızca emeğin yeniden &uuml;retim maliyetlerini d&uuml;ş&uuml;rerek değil, iş&ccedil;i emeğini artırarak değil, aynı zamanda emeği yoğunlaştırarak ve &ccedil;oğaltarak, derin emek rezervlerinden yararlanarak &uuml;reten bu ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m bi&ccedil;imlerini, maddi tahakk&uuml;m bi&ccedil;imlerini detaylandırır.</p>
+
+<p>Bu hesaba g&ouml;re &ouml;z-y&ouml;netim, emek s&uuml;recinin y&ouml;n&uuml;n&uuml;n hala iş&ccedil;inin erişiminde ve g&ouml;r&uuml;ş alanında kaldığı, bi&ccedil;imsel tahakk&uuml;me karşılık gelen politik ufuktur. Emeğin temel bi&ccedil;imi sermaye tarafından t&uuml;ketilmediği s&uuml;rece, emeğin valorizasyon s&uuml;recinden kurtulmayı ve doğrudan ihtiya&ccedil; i&ccedil;in &uuml;retmeyi hayal etmesi m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Ger&ccedil;ek tahakk&uuml;mde, &uuml;retici g&uuml;&ccedil;ler sermayeye uygun bir şekilde yeniden d&uuml;zenlendiğinde, ancak insanlar i&ccedil;in zorunlu olmadığında, &uuml;retimin organizasyonu bir engel haline gelir. Artık valorizasyon s&uuml;recinden kurtulmak m&uuml;mk&uuml;n değildir, &ccedil;&uuml;nk&uuml; valorizasyon s&uuml;reci &uuml;retim s&uuml;recini yutmuştur. Kişi ancak zehir fabrikasını havaya u&ccedil;urabilir ya da onu emebilir.</p>
+
+<p>Ancak bu tarihle ilgili sorunlar var, &ouml;zellikle de ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m&uuml;n yalnızca savaş sonrası patlama sırasında başladığı d&ouml;nemselleştirmenin aslında sermayenin tarihiyle uyuşmadığı ger&ccedil;eği. Ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m, 1820&rsquo;lerde İngiltere&rsquo;de b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli sanayinin ortaya &ccedil;ıkmasından bile &ouml;nce başlar &mdash; Adam Smith&rsquo;in Ulusların Zenginliği&rsquo;ne başladığı &uuml;nl&uuml; toplu iğne fabrikası, İngiliz tarım kapitalizmini y&uuml;zyıllar &ouml;nce m&uuml;mk&uuml;n kılan d&ouml;rt tarla/karma hayvancılık mahsul sistemi gibi ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m&uuml;n bir &ouml;rneğidir. Aslında, bi&ccedil;imsel tahakk&uuml;m&uuml; kapitalist birikimin mantıksal bir &ouml;nkabul&uuml;nden ziyade tarihsel bir aşama olarak d&uuml;ş&uuml;nmek zordur &mdash; kapitalizm &ouml;ncesi emek s&uuml;re&ccedil;lerinin maddi olarak değiştirilmeden tahakk&uuml;m edildiği kesinlikle olur &mdash; ancak bu bir kuraldan ziyade istisna gibi g&ouml;r&uuml;nmektedir ve kapitalizme ge&ccedil;iş vakalarının &ccedil;oğunda, kapitalistler bi&ccedil;imsel kontrol&uuml; ele ge&ccedil;irdiklerinde, bu bi&ccedil;imsel kontrol&uuml; derhal ger&ccedil;ek kontrole, ger&ccedil;ek yeniden d&uuml;zenlemeye, maddi değişime d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;rler. Her hal&uuml;karda, bu sadece iddianın ilk kısmının, yani iş&ccedil;ilerin &ouml;z-y&ouml;netim projesini bi&ccedil;imsel bir alt-&uuml;st oluş d&ouml;nemine bağlayan kısmının karmaşıklaştırılması gerektiği anlamına gelir; yine de emek s&uuml;recinin k&acirc;r i&ccedil;in &uuml;retim tarafından s&uuml;rekli olarak yeniden d&uuml;zenlenmesinin eninde sonunda iş&ccedil;ilerin &ouml;zy&ouml;netiminin bir ufuk olarak artık anlaşılabilir olmadığı bir noktaya ulaştığı doğru olabilir.</p>
+
+<p>Sonu&ccedil; olarak, ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m anlatıları genellikle ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m aşamalarını, Fordizmin kitlesel iş&ccedil;isinin yerini Toyotizmin esnek iş&ccedil;isinin, dikey olarak &ouml;rg&uuml;tlenmiş holdinglerin yerini JIT ve fason &uuml;retimin aldığı ger&ccedil;ek bir tahakk&uuml;m&uuml; takip eden daha ger&ccedil;ek bir tahakk&uuml;m&uuml; kabul etmek zorunda kalır. &Ccedil;oğu zaman, bu genişletilmiş ikincilleştirme bi&ccedil;imlerinde s&ouml;z konusu olan, emek s&uuml;recinin emek olarak yeniden d&uuml;zenlenmesi değil, toplumun, işyerinin &ouml;tesindeki altyapının, valorizasyon taleplerini karşılamak i&ccedil;in ikincilleştirilmesidir &mdash; okullar, polis, k&uuml;lt&uuml;rel kurumlar vb. Ancak bu, ya &ldquo;ikincilleştirme&rdquo; teriminin genişlemesine ya da &uuml;retim ve emek kavramlarının anlamını yitirmesine yol a&ccedil;ar, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu sosyal bi&ccedil;imlerin &ccedil;oğu uzun s&uuml;redir kendilerini kapitalist yeniden &uuml;retime y&ouml;neltmişlerdir. Bu anlatıyı benimseyen kom&uuml;nizasyon akımı i&ccedil;indeki yazarlar i&ccedil;in daha &ouml;nemli olan şey, 1968 dolaylarında emek s&uuml;reci ile valorizasyon s&uuml;reci arasındaki ilişkide niteliksel bir değişimin kaydedilmesidir.</p>
+
+<p>Theorie Communiste i&ccedil;in bu, sadece sınıfın kendi i&ccedil;inde değil, aynı zamanda kendisi i&ccedil;in sınıfın da &ldquo;m&uuml;cadelenin ikincilleştirilmesi&rdquo; gibi bir şeye d&ouml;n&uuml;ş&uuml;r. TC&rsquo;nin şematik tarihleri, kapitalizmi g&ouml;rece istikrarlı yapılarla karakterize edilen birbirini izleyen emek rejimlerine ayıran Althusser sonrası D&uuml;zenleme Okulu&rsquo;na &ccedil;ok şey bor&ccedil;ludur. B&ouml;ylece, kendisi de Birinci D&uuml;nya Savaşı&rsquo;ndan sonra devrim tehdidine ve 1930&rsquo;lardaki &ccedil;&ouml;k&uuml;ş&uuml;ne bir tepki olan &ldquo;Fordist&rdquo; d&ouml;nemin sınıf uzlaşması, uzun Mayıs ayında dağılır ve 1980&rsquo;lerin yeniden yapılanmasında yerini yeni bir emek rejimine bırakır. Birincisi, iş&ccedil;i sınıfı &uuml;cretlerini (y&uuml;ksek) verimlilik artışına bağlayan ve kitleselleşen iş&ccedil;i sınıfının birikimin bir ortağı olarak g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; ulusal anlaşmalarla karakterize edilirken, ikincisi, &uuml;cretlerin (daha yavaş) b&uuml;y&uuml;meden yeni bir şekilde ayrılması ve k&acirc;r i&ccedil;in &uuml;retim talepleri tarafından dikte edilen, b&uuml;y&uuml;meden elde edilen t&uuml;m getirilerin sermayeye tahakkuk etmesi ve t&uuml;m &uuml;cret taleplerinin bir engel olarak g&ouml;r&uuml;lmesi y&ouml;n&uuml;ndeki yeni bir gereklilikle karakterize edilir. Bu yeni d&ouml;nemde sadece emeğin değil, sınıf m&uuml;cadelesinin, en azından at&ouml;lye zeminindeki sınıf m&uuml;cadelesinin de alt edildiğini s&ouml;yleyebiliriz. Egemen sınıfın artık uzlaşmaya ihtiyacı yok &mdash; her g&uuml;n masadaki t&uuml;m fişleri kapabilir. Ortaya &ccedil;ıkan sınıf m&uuml;cadelesi, s&ouml;m&uuml;r&uuml;lme hakkı i&ccedil;in rekabet eden ya da iş&ccedil;i sınıfı emekli maaşlarının ya da on yıllar &ouml;nce &ouml;denmiş ve dağıtılmış diğer sosyal &uuml;cretlerin &ccedil;ar&ccedil;ur edilmesine karşı savaşan bir hayatta kalma m&uuml;cadelesidir. Yeni durum, proletaryanın emek olarak kendi konumlanışının, devrimci m&uuml;cadeleler de dahil olmak &uuml;zere, m&uuml;cadele i&ccedil;in kullanılacak bir kaldıra&ccedil;tan ziyade bir engel haline geldiği, sermaye ve emek arasındaki &ldquo;karşılıklı ima&rdquo; durumudur. Ama hangisi &ouml;nce gelir? &Uuml;cret taleplerinin gayrimeşruluğu, sermaye ve emeğin karşılıklı olarak birbirini i&ccedil;ermesinin nedeni midir yoksa tam tersi mi? Bu, sorulmaya değer bir soru gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor &ccedil;&uuml;nk&uuml; orijinal test &ouml;rneklerimiz &mdash;İtalya ve Arjantin&mdash; her ikisi de kriz nedeniyle iş&ccedil;i sınıfı taleplerinin meşrulaştırıldığı durumları i&ccedil;eriyor. Dolayısıyla t&uuml;m bu &ouml;rnekleri kapsayabilecek bir anlatıya ihtiya&ccedil; vardır.</p>
+
+<p>Bu anlatının bir versiyonu, tarihi birbirini izleyen bir dizi rejim olarak g&ouml;rmek yerine, t&uuml;m rejimleri kesen tek bir y&uuml;klemi vurgulayan Endnotes tarafından sağlanan tarihte bulunabilir: end&uuml;stri, yani emek s&uuml;recinin fabrika ve &ouml;zellikle de s&uuml;rekli akış fabrikası tarafından ger&ccedil;ek anlamda tahakk&uuml;m edilmesi ve bunun endekslediği demografik ve ekonomik ge&ccedil;işler. Endnotes, sınıf m&uuml;cadelesinin doğasında bir şeylerin değiştiği fikrini Theorie Communiste&rsquo;ten alır, ancak referans &ccedil;er&ccedil;evesini at&ouml;lyenin dar alanının &ouml;tesine genişletmeyi başarır. Marx ve takip&ccedil;ileri iş&ccedil;i hareketinin işyerinin teknik bileşimi, b&ouml;l&uuml;nmeleri ve k&uuml;melenmeleri tarafından yaratıldığını hayal etmekten hoşlansalar da, bu her zaman h&uuml;sn&uuml;kuruntu bir d&uuml;ş&uuml;nce olmuştur. At&ouml;lye, iş&ccedil;ileri ancak onları diğer iş&ccedil;ilere karşı b&ouml;lerek birleştirmiştir. Var olduğu yerlerde geniş ve kalıcı birlik ya m&uuml;cadelenin gerekliliklerinin bir sonucu olarak ortaya &ccedil;ıktı ya da başka mekanizmalara dayanmak zorunda kaldı: siyasi program, ahlaki telkin ya da k&uuml;lt&uuml;rel kurumlar. En b&uuml;y&uuml;k &ccedil;atışmaların yaşandığı yerler sadece yarı vasıflı iş&ccedil;ilerin b&uuml;y&uuml;k işyerlerinde toplandığı yerler değildi, ancak bu da &ouml;nemliydi. Patlayıcı &ccedil;atışmalar, daha ziyade, bu iş&ccedil;ilerin zaten ortak bir kimliği paylaştığı durumlarda ortaya &ccedil;ıkmıştır &mdash; bir&ccedil;ok kişinin belirttiği gibi, Hot Autumn&rsquo;da en isyankar iş&ccedil;iler g&uuml;neyden gelen g&ouml;&ccedil;menlerdi, birbirleriyle kuzeyin ırk&ccedil;ılığıyla &ouml;zdeşleşmişlerdi ve g&uuml;neyin ahlaki ekonomilerinden bir şiddet taktikleri repertuarı getirmişlerdi. B&ouml;yle pek &ccedil;ok vaka var, ama belki de şimdi her zamankinden daha az.</p>
+
+<p>Dolayısıyla iş&ccedil;i hareketi, sınıfın bizzat sınıf m&uuml;cadelesi tarafından aktif olarak b&ouml;l&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; durumlarda, stratejik ve taktiksel olarak sınıf birliğini &uuml;reterek bileşim sorununu &ccedil;&ouml;zmekle g&ouml;revlendirilmişti. Bu, sadece at&ouml;lyede değil, &ouml;zellikle proleter toplulukta da bir iş&ccedil;i sınıfı otonomisi projesi gerektiriyordu. Partinin, sendikanın rol&uuml; buydu: bir d&uuml;nya &uuml;retmek ve bu d&uuml;nyadan bir devrim başlatmak. Michael Heinrich&rsquo;in d&uuml;nya g&ouml;r&uuml;ş&uuml; Marksizmi ile eleştirel Marksizm arasında ayrım yapma girişimi, ikinci ve &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; enternasyonal d&ouml;nemi Marksizminin projesinin sadece bir d&uuml;nya g&ouml;r&uuml;ş&uuml; değil, &ccedil;ok daha &ouml;nemlisi bir d&uuml;nya &uuml;retmek olduğunu kabul etmemektedir. Ancak sorun şu ki, devrim yapma zamanı geldiğinde, bunu yapmaya istekli olanlar proleter d&uuml;nyayı yok etmek, ondan kopmak zorunda kalırken, &ccedil;oğu kişi tam da daha iyi bir yaşama giden daha kolay bir yol gibi g&ouml;r&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; i&ccedil;in bu alanı kapitalizm i&ccedil;inde tutmayı umuyordu. K&uuml;resel devrimin başarısızlığından sonra uyum sağlamayan kurumlar yok edildi ve geriye kalanlar otonomilerini sadece ismen korudular. Otonomi bu andan itibaren artık sessiz değildi; sadece molotoflarda ve işgallerde bulunabilir, uğruna savaşılabilir, ayaklanmaların ortasında ve radikal gettolarda inşa edilebilirdi. Proleter k&uuml;lt&uuml;r, piyasa ve ulus-devlet tarafından yutuldu.</p>
+
+<p>Bileşim sorununu miras alıyoruz ama &ccedil;&ouml;z&uuml;mlerini değil. Artık başlayabileceğimiz varsayımsal, pratik bir sınıf birliğine bile sahip değiliz. Sınıf birliği en iyi ihtimalle projeseldir (basit&ccedil;e baskıcı olmadığında) ve ayrıca her zaman, &ouml;yle g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor ki, herhangi bir g&uuml;&ccedil;le dile getirildiğinde, sınıflar-arasıcılıkla lekelenir: Occupy&rsquo;ın biz %99&rsquo;uz s&ouml;ylemi ya da gilets jaunes&rsquo;in hayat pahalılığına odaklanması, her ikisi de proletarya ile pek ilgisi olmayan sosyolojik sınıf kavramlarına dayanıyor. Ya da varoluşsal ve evrensel niceliklerle ifade edilir: siyahilerin hayatı &ouml;nemlidir, su hayattır, t&uuml;m polisler pi&ccedil;tir, proletaryanın adını kapitalist m&uuml;lks&uuml;zleştirme y&ouml;ntemleri aracılığıyla, her zaman aynı anda hem gerekli hem de aşırı g&ouml;r&uuml;nen devlet şiddeti aracılığıyla s&ouml;ylediği bi&ccedil;imler.</p>
+
+<p>Endnotes&rsquo;un bu sohbete kattığı şey, &ouml;zellikle, iş&ccedil;i hareketini on yıllar ve y&uuml;zyıllar boyunca kolayca g&ouml;zlemlenebilen ekonomik ayrıntılarla ilişkilendirme ve bunu hem titizlikle hem de gereksiz akademik gevezeliklerden uzak bir şekilde yapma becerisiydi. Anlattıkları hikayenin &ouml;z&uuml;nde, emeği ve insanları &uuml;lkeden &uuml;lkeye ama giderek daha hızlı bir zaman diliminde devrimcileştiren ve yeniden d&uuml;zenleyen ge&ccedil;ici bir sosyal s&uuml;re&ccedil;le, sanayileşmeyle ger&ccedil;ek tahakk&uuml;m&uuml;n &ouml;zdeşleştirilmesi yatmaktadır. İkinci D&uuml;nya Savaşı&rsquo;ndan sonra İtalya&rsquo;da g&ouml;zlemlenen sıkıştırılmış demografik ve end&uuml;striyel ge&ccedil;iş, daha b&uuml;y&uuml;k ve daha etkileyici bir &ouml;l&ccedil;ekte Japonya&rsquo;da, ardından Asya Kaplanları&rsquo;nda ve son olarak &Ccedil;in ve Hindistan&rsquo;da tekrarlanmıştır. Ancak bu s&uuml;re&ccedil; her seferinde teknolojik kapasitelerin tamamını devralıyor, yani &uuml;retim daha fazla ve hızlı bir şekilde artıyor. Artık &Ccedil;in ve Hindistan bile toplamda sanayisizleşirken, &Ccedil;in sermayesi Afrika&rsquo;ya, G&uuml;ney Asya&rsquo;ya ve &ouml;tesine ge&ccedil;erken, bu s&uuml;re&ccedil; sona ermiş olabilir. Uzaydan bu şekilde bakıldığında, kapitalizmin tarihinin bir başlangıcı, bir ortası ve şimdi daha kısa ya da daha uzun bir sonu varmış gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Proletarya ve projeleri kapitalizmin &uuml;r&uuml;nleri olduğu &ouml;l&ccedil;&uuml;de, iş&ccedil;i hareketi de bu birikim ve b&uuml;y&uuml;me yapısının, d&uuml;nya proletaryasının korkun&ccedil; konumunu ve 1965&rsquo;ten bu yana değişen g&uuml;&ccedil;ler dengesini a&ccedil;ıklayan inişli &ccedil;ıkışlı y&uuml;kselişte ger&ccedil;ekleşen olanaklarının ifadesidir.</p>
+
+<p>Bu hikayeye belki bazı yeni detaylar ve daha fazla spek&uuml;lasyon getiriyorum. Benim asıl ilgilendiğim konu, bu teorinin bug&uuml;nk&uuml; devrimci beklentilerimiz &uuml;zerindeki etkileri. Sadece kapitalizmin eğilimlerinin ve yapılarının analizi temelinde kapitalizmden &ccedil;ıkış i&ccedil;in herhangi bir yol &ouml;ng&ouml;rebiliriz. Theorie Communiste&rsquo;in anlattığı hikaye, sermaye ve emeğin proleter m&uuml;cadele i&ccedil;inde ve aracılığıyla diyalektik olarak i&ccedil; i&ccedil;e ge&ccedil;mesini vurgular; Endnotes ise sermaye ve iş&ccedil;i hareketinin birlikte gelişimini vurgular. İkisi arasında, sermayenin uzun gerileme d&ouml;nemi boyunca krizi pasif bir şekilde karşılamadığı g&ouml;zlemleniyor. Ger&ccedil;ek t&uuml;ketimin daralan ufku, &uuml;retkenlik idol&uuml;ne kurban edilen milyonlarca emek&ccedil;inin azalan getirileri, k&uuml;resel fabrikayı m&uuml;mk&uuml;n olan en ucuz işg&uuml;c&uuml;ne erişim etrafında yapılandırarak, işyeri &ouml;rg&uuml;tlenmesini engellemek i&ccedil;in &ouml;zel olarak tasarlanmış bir işb&ouml;l&uuml;m&uuml; kurarak ve fenomenolojik d&uuml;zeyde sınıf aidiyetinin azalmasını a&ccedil;ıklayan etkilerle sermayeyi bir &ccedil;ılgınlığa s&uuml;r&uuml;kledi. Bu hi&ccedil;bir şekilde sınıf varlığının, sınıf kimliğinin, iş&ccedil;ilerin ve iş&ccedil;i sınıfının sonunun geldiğini g&ouml;stermez. Ancak iş&ccedil;iler proleter olarak, m&uuml;lks&uuml;zleştirilmiş insanlar olarak değil de iş&ccedil;i olarak m&uuml;cadele etmekte giderek daha fazla zorlanmaktadır. Bunun a&ccedil;ıklamaları, yukarıda sunulan farklı analiz d&uuml;zeylerini birleştirerek belirttiğim gibi, &ouml;znel olmaktan ziyade teknolojik ve &ouml;rg&uuml;tseldir. Sonu&ccedil; olarak bug&uuml;n, Joshua Clover&rsquo;ın &ldquo;Riot. Strike. Riot.&rdquo; adlı kitabında belirttiği gibi, sınıf m&uuml;cadelesi dolaşım alanında, işyeri kalesinin dışında ortaya &ccedil;ıkma eğilimindedir.</p>
+
+<p>Son on yıl, aşağı yukarı t&uuml;m bu tezlerin g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir şekilde doğrulanmasını sağladı. Arap Baharı&rsquo;nın plaza işgallerinden, meydan hareketlerine ve Occupy&rsquo;a, Ferguson ve George Floyd ayaklanmalarının otoyol blokajlarına ve isyanlarına, gilets jaunes&rsquo;in işgal edilmiş kavşaklarına ve Hong Kong&rsquo;un s&uuml;r&uuml; taktiklerine kadar son on yılın bir anlamda dolaşım m&uuml;cadelesi olmayan hi&ccedil;bir b&uuml;y&uuml;k ayaklanması yoktur. Aynı zamanda bu m&uuml;cadeleler, kom&uuml;nizasyon analizinin &ccedil;izdiği sınırları aşmak yerine, bu sınırlar i&ccedil;inde kendilerini yeniden tanımlıyor gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Siyaset geri d&ouml;nd&uuml;, her ne kadar zamanın tınısı belirgin bir şekilde antipolitik kalsa da. Yarının austerianları kendilerini bug&uuml;n&uuml;n reformcuları olarak sunuyorlar. 2010&rsquo;ların başındaki &ouml;zg&uuml;rleştirici m&uuml;cadeleler, pop&uuml;lizm, milliyet&ccedil;ilik ve r&ouml;vanşizm, d&uuml;ped&uuml;z neofaşizm olmasa da, devlet g&uuml;c&uuml;n&uuml; yeniden y&ouml;nlendirme kapasitesi olmasa da harekete ge&ccedil;irme yeteneği g&ouml;sterdiğinden, korkun&ccedil; bir tepkiye yol a&ccedil;tı. Bunların hi&ccedil;biri orijinal analizler tarafından iyi &ouml;ng&ouml;r&uuml;lmemişti ve bu nedenle ger&ccedil;ek bir d&uuml;ş&uuml;nceyi hak ediyor.</p>
+
+<p>Bununla birlikte, kapitalizmin kom&uuml;nizasyon teorisi tarafından sıralanan eğilimleri hala ge&ccedil;erliliğini korumaktadır. Devrimin &ouml;n&uuml;ndeki sınırlar ve engeller teorisi doğrulanmıştır. Ancak kom&uuml;nizasyon teorisi aynı zamanda, g&ouml;zlemlenen bu &ouml;zelliklere dayanarak gelecekteki bir devrimin nasıl ortaya &ccedil;ıkması gerektiğine dair bir teoridir. Başka bir deyişle:</p>
+
+<blockquote>
+<p>T&uuml;m teorik &uuml;retimin geri d&ouml;nmesi, y&uuml;zleşmesi ve bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m bulması gereken temel sorun şudur: Proletarya &ndash;tam anlamıyla kapitalist &uuml;retim tarzının bir sınıfı olarak, bu &uuml;retim tarzı i&ccedil;inde sermaye ile &ccedil;elişkisi i&ccedil;inde hareket ederek&ndash; sermayeyi, dolayısıyla t&uuml;m sınıfları ve dolayısıyla kendisini nasıl ortadan kaldırabilir; yani kom&uuml;nizmi nasıl &uuml;retebilir?</p>
+</blockquote>
+
+<p>Eğilimlerin analizi bu soruyu yanıtlamanın sadece ilk adımıdır. Bir yanda kapitalizmin eğilimleri, diğer yanda kom&uuml;nizmin sınavı arasında devrimin g&ouml;revleri, kopuşun, savrulmanın, atılımın, kom&uuml;nist &ouml;l&ccedil;&uuml;n&uuml;n teorisi yatar.</p>
+
+<h4><strong>Yarıklar ve Sapmalar</strong></h4>
+
+<p>Bu dizinin altıncı b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde, Theorie Communiste&rsquo;in &eacute;cart kavramını, sınıf eylemi i&ccedil;indeki sapmayı (ya da yarılmayı) tartıştım ve kendi form&uuml;lasyonumu denedim. Hatırlayacağımız gibi, &eacute;cart teorisi &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin yetersizliği ile m&uuml;cadele etmeye &ccedil;alışmaktadır. &ldquo;&Ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenme devrimin ilk eylemidir; daha sonra devrimin aşması gereken bir engel haline gelir.&rdquo; Ger&ccedil;ek anlamda diyalektik bir kavram olan &eacute;cart, hem bu aşmanın şekli hem de onun tarafından kapatılması gereken yarık ya da boşluktur. Bu yarık-savrulma, bu diyagonal ya da yanal yarık, &ouml;nerdiğim gibi, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;teki-&ouml;rg&uuml;tlenmesi ya da aynı anlama gelen &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmesi olarak d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lebilir. &Ouml;zetle, sapma teorisi, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z&uuml;n&uuml;n sorunlu olduğunu, kom&uuml;nist hareketin altında yatan ancak kom&uuml;nizm hareketinin &ccedil;&ouml;zmek zorunda kalacağı hak, m&uuml;lkiyet ve aidiyet kavramlarına bağlı olduğunu ortaya koymaktadır.</p>
+
+<p>Bunu daha az soyut hale getirmek niyetindeyim, ancak &ouml;nce &ccedil;eviri &uuml;zerine ge&ccedil;ici bir s&ouml;z. &Eacute;cart pek &ccedil;ok anlama gelen bir kelimedir &ndash; en başta bir tren ile bir platform veya bir eylemin niyetleri ile sonu&ccedil;ları arasındaki gibi boşluk veya mesafe. Aynı zamanda ger&ccedil;ek ve nominal bir değer arasında olduğu gibi tutarsızlık veya istatistiksel varyans anlamına da gelebilir, ancak son olarak bir otomobilin veya belki de bir sınıf olarak eyleminin sınırlarıyla y&uuml;zleşen devrimci bir proletaryanın yaptığı gibi sapma veya deviasyon anlamına da gelebilir. Theorie Communiste bu kelimeyi genellikle &ldquo;yarık&rdquo; ya da &ldquo;boşluk&rdquo; (ya da belki &ldquo;hata&rdquo;) anlamına yakın bir anlamda kullanır, &ccedil;&uuml;nk&uuml; genellikle iki y&uuml;klem arasında, tipik olarak bir yanda proletaryanın sermaye i&ccedil;indeki yeniden &uuml;retimini sorgulayan eylemler ile diğer yanda onu sermayenin kendini yeniden &uuml;retiminin bir par&ccedil;ası olarak doğrulayan eylemler arasında bir &eacute;cart&rsquo;tan [entre] bahsederler. Bu t&uuml;r bir s&ouml;zdizimsel yapı (&eacute;cart entre), konuyla ilgili ilk yazıları olan &ldquo;Theorie de l&rsquo;&eacute;cart&ldquo;ta terimle tutarlı bir şekilde kullanılmıştır, ancak &ldquo;The Present Moment&rdquo; gibi daha sonraki metinlerde, sınıf m&uuml;cadelesi alanındaki &eacute;cartların &ccedil;oğalmasından bahsederek terimi &ccedil;oğullaştırırlar, &ouml;yle ki bu metnin &ccedil;evirmeni terimi &ldquo;yarık&rdquo; yerine &ldquo;sapma&rdquo; olarak &ccedil;evirmiştir. Her ne kadar TC bu terimi hala sapmadan ziyade yarılmaya daha yakın bir anlamda kullansa da &mdash; &ldquo;kayma&rdquo; g&uuml;zel bir uzlaşma olabilir&mdash; bazı durumlarda sapmanın hem zorlanmış hem de zorlanmamış olduğu hissini sevdiğim i&ccedil;in sapmanın &ccedil;evirisini yarılmanın imalarına tercih ediyorum. Otoyolda bir &ccedil;akal dolaşır; bir araba ondan ka&ccedil;ınmak i&ccedil;in yoldan sapar ve sonra başka bir araba da ona &ccedil;arpan arabadan ka&ccedil;ınmak i&ccedil;in yoldan sapar. Proletaryanın bir kesiminin kendisini kapitalist yeniden &uuml;retim devrelerinden kopmaya ve tarihin yaklaşan trafiğine girmeye zorlandığı anlar da b&ouml;yledir.</p>
+
+<p>Theorie Communiste s&uuml;rekli olarak &ldquo;sınıf faaliyetinin merkezinde a&ccedil;ılan bir yarıktan&rdquo; bahseder; burada &ldquo;bir sınıf olarak hareket etmek, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin bi&ccedil;imlendirdiği ve onayladığı bir sınıf olarak varoluşunu reddetmektir.&rdquo; Yarık, bir eylemin niyeti ile etkisi arasında a&ccedil;ılır. Bu yarık hissini en belirgin şekilde, bug&uuml;n t&uuml;m reformist m&uuml;cadelelerin isyancı bir yoğunlukla yanması ve yine de i&ccedil;eriklerini tanımlamaya zorlandıklarında sermayenin sınırları i&ccedil;inde kalmalarında g&ouml;r&uuml;yoruz. Ancak ara&ccedil;lar ve ama&ccedil;lar arasındaki bu t&uuml;r bir boşluk, başka bir perspektiften, sınıf m&uuml;cadelesine i&ccedil;kin bir perspektiften, m&uuml;cadele alanındaki bir fraksiyonun bir sapması, bir kopuşu veya ayrılması gibi g&ouml;r&uuml;nebilir.</p>
+
+<p>Bir anlamda, geliştirmek istediğim sapma teorisi, diğer t&uuml;m sapmaların kendisinden kaynaklandığı &ouml;zellikle tek bir sapmanın &ouml;nceliğini varsaymaktadır: hem aynı sınıf olan hem de olmayan iş&ccedil;i sınıfı ile proletarya arasındaki, s&ouml;m&uuml;r&uuml;lenler sınıfı ile m&uuml;lks&uuml;zler sınıfı arasındaki sapma. Şimdi g&ouml;stermeyi umduğum gibi, bu dizide bu yarıkla defalarca karşılaştık, &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu, sermayenin hareket yasasının, değerin &ouml;z-valorizasyon gerekliliğinin temel bir sonucudur. Bu yasadan, yalnızca kriz ve sınıf m&uuml;cadelesinin &ccedil;&ouml;zebileceği &ccedil;elişkili eğilimler ortaya &ccedil;ıkar: bir yandan sermaye emeği &ccedil;oğaltmaya, m&uuml;mk&uuml;n olduğunca &ccedil;ok sayıda iş&ccedil;i &ccedil;alıştırmaya ve emek s&uuml;relerini m&uuml;mk&uuml;n olduğunca uzatmaya &ccedil;alışır. Diğer yandan sermaye, &uuml;retkenliği arttırmak i&ccedil;in her t&uuml;rl&uuml; y&ouml;ntemi kullanarak bu iş&ccedil;ilerden m&uuml;mk&uuml;n olduğunca &ccedil;ok &uuml;r&uuml;n elde etmeye &ccedil;alışır. Birinci eğilim değer kitlesini arttırırken, ikincisi sadece gerekli emeği azaltarak değeri sermayeden emeğe yeniden dağıtır. Birinci eğilim proleterleşmeyi arttırarak, emek&ccedil;ileri emeklerinden başka satacak bir şeyleri kalmayacak şekilde m&uuml;lks&uuml;zleştirerek ya da erken kapitalizmde sıklıkla olduğu gibi onları hapsedip k&ouml;leleştirerek iş&ccedil;i sınıfını b&uuml;y&uuml;t&uuml;r. İkinci eğilim iş&ccedil;i sınıfının b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; azaltır ve &uuml;retim fazlası proletaryanın b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; arttırır.</p>
+
+<p>İlki kitleselleşmiş, vasıfsız işg&uuml;c&uuml; ile sonu&ccedil;lanma eğilimindedir. İkincisi ise ya yeniden vasıflandırma ya da emeğin Taylorizasyonu ile sonu&ccedil;lanma eğilimindedir. Yirminci y&uuml;zyılın başlarındaki bir madende emek hem vasıfsızlaştırılmış hem de nispeten kitleselleştirilmiştir. Fordist bir fabrikada ise emek genellikle vasıfsız ya da yarı vasıflı ve atomize haldeydi. En g&uuml;&ccedil;l&uuml; m&uuml;cadeleler bu b&ouml;l&uuml;nmeleri yanlamasına kesme eğilimindedir. Şimdiye kadar Alman Devrimi, Mayıs &rsquo;68, İtalyan 70&rsquo;leri ve 2001 Arjantin krizini inceledik. Her bir &ouml;rnekte, sekansın patlayıcılığının bu b&ouml;l&uuml;nmeleri kesen yanal bağlantılardan kaynaklandığını g&ouml;rebiliyoruz. Sergio Bologna, KAPD ve Alman Konseyleri hareketi &uuml;zerine yazdığı &ldquo;İş&ccedil;i Konseylerinin K&ouml;keninde Sınıf Bileşimi ve Parti Teorisi&rdquo; başlıklı makalesinde, her ne kadar durumu abartma eğiliminde olsa da, bu b&ouml;l&uuml;nmeler hakkında etkileyici bir şekilde yazmaktadır. Bologna <em>operaismo</em>&lsquo;dan &ccedil;ıkan en zeki teorisyenlerden biriydi ve <em>Potere Operaio</em>&lsquo;nun &ouml;nemli bir i&ccedil; eleştirmeniydi. Makalesi Alman Devrimi kadar 70&rsquo;lerin İtalya&rsquo;sıyla da ilgilidir; konsey hareketi i&ccedil;inde durumla ilgili bazı temaları vurgulamaya &ccedil;alışmış ve &ouml;nemli bir kavram olan &ldquo;sınıf bileşimi&rdquo;ni geliştirmiştir. Marxistler, Marx&rsquo;ı takiben, bileşim terimini genellikle sermayeyi ve &ouml;zellikle de değişken ve sabit sermaye arasındaki ilişkiyi tanımlamak i&ccedil;in bir kategori olarak kullanmışlardı, ancak Romano Alquati, at&ouml;lye k&uuml;lt&uuml;r&uuml; &uuml;zerine yaptığı &ccedil;alışmada, bileşimi sınıfın yapısı hakkında d&uuml;ş&uuml;nmek i&ccedil;in kullanmıştı &ndash; hem teknik olarak işb&ouml;l&uuml;m&uuml; ve makinelerin yapısı tarafından oluşturulmuş hem de m&uuml;cadelesi yoluyla politik olarak oluşturulmuş. Bologna fabrika konseyi hareketini, iş&ccedil;i kontrol&uuml; olmadan iş&ccedil;i iktidarı &uuml;retme girişimi olarak okur. Ona g&ouml;re bu hareket, ekonomiyi ele ge&ccedil;irmekten ziyade otonomilerini korumak isteyen Alman makine sanayisindeki vasıflı iş&ccedil;iler ve teknisyenlerin hakim olduğu, ens&uuml;reksiyonist olmaktan ziyade reformist bir hareketti. Ancak Bologna&rsquo;nın da belirttiği gibi, Alman iş&ccedil;i sınıfının en m&uuml;cadeleci kesimleri genellikle yarı vasıflı ya da masa başı &ccedil;ete iş&ccedil;iliğinin hala faaliyet g&ouml;sterdiği madenlerde, ağır sanayide ve tersanelerde ortaya &ccedil;ıkmıştır.</p>
+
+<p>Bologna&rsquo;nın makalesi, Almanya&rsquo;dan IWW, 1905 grev dalgası ve ilk Rus devrimi tartışmasına olduk&ccedil;a hızlı bir şekilde ge&ccedil;erek geniş bir yelpazeye yayılmıştır. Bologna&rsquo;nın g&ouml;zlemlediği kitlesel, vasıfsız işg&uuml;c&uuml; ile vasıflı, profesyonelleşmiş işg&uuml;c&uuml; arasındaki yarık, tam da kendisinin ve operaismo ile ilişkili diğer yazarların uzun Mayıs aralığında &ccedil;i&ccedil;ek a&ccedil;tığını g&ouml;rd&uuml;kleri yarıktır. Buna karşın, İtalya&rsquo;da Birinci D&uuml;nya Savaşı&rsquo;ndan sonraki iki yılda konsey hareketi b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de, otonomi vizyonları sendikalizme en &ccedil;ok benzeyen vasıflı iş&ccedil;ilerden oluşuyordu. Bu vasıflı iş&ccedil;i sınıfı Bologna&rsquo;nın zamanında hala varlığını s&uuml;rd&uuml;r&uuml;yordu ancak g&uuml;neyden gelen g&ouml;&ccedil;menler, kadınlar ve gen&ccedil;lerden oluşan ve değerleri tamamen farklı olan yeni bir kitlesel iş&ccedil;i tarafından g&uuml;&ccedil;lendiriliyordu. &ldquo;Emeğin reddi&rdquo; temasını &ouml;n plana &ccedil;ıkaran bu grup oldu. Konsey hareketinin teredd&uuml;d&uuml;, Bologna&rsquo;ya g&ouml;re, kamulaştırma istencinin ifadesi olarak değil, kopuş, tutuklama, reddetme olarak sınıf iktidarı bi&ccedil;iminde a&ccedil;ıklanmaktadır; Bologna&rsquo;ya g&ouml;re bu, Alman sermayesi i&ccedil;in kabul edilemez ve devrimi kışkırtan bir şey olurdu.</p>
+
+<p>Bu makalenin b&uuml;y&uuml;k bir kısmı, İtalyan iş&ccedil;i sınıfının o d&ouml;nemde gelişmekte olan m&uuml;cadelelerine ilişkin eğilimli bir pozisyonu meşrulaştırmak i&ccedil;in tasarlanmış bir geriye d&ouml;n&uuml;ş niteliğinde olsa da, Bologna&rsquo;nın değerlendirmesinde ger&ccedil;eklerle &ouml;rt&uuml;şen bir şeyler var. Aslında en patlayıcı olaylar, emeğin kolektif, kitlesel ve nispeten vasıfsız olduğu yerlerde meydana gelmiştir. KAPD&rsquo;nin ve daha sonraki konsey kom&uuml;nist oluşumlarının programının en g&uuml;&ccedil;l&uuml; cazibesini işsizler, marjinal olarak istihdam edilenler, vasıfsız &ccedil;alışanlar, yani &ccedil;alışma hayatlarında otonomiden yoksun olanlar arasında bulması şaşırtıcı değildir ancak yine de kayda değerdir. Bir miktar otonomiye sahip olan iş&ccedil;iler bunu korumak i&ccedil;in m&uuml;cadele ettiler ama kaybedecekleri &ccedil;ok şey olduğu i&ccedil;in bunu genişletmek zorunda değillerdi. Kom&uuml;nist solun son umudu olan 1920 Mart Eylemi, orta Almanya&rsquo;daki sanayi iş&ccedil;ileri arasında, onları silahsızlandırma girişiminin ardından patlak verdi. Leuna fabrikasında 12.000 silahlı iş&ccedil;i, kısmen aralarındaki KAPD &ouml;rg&uuml;tleyicilerinin teredd&uuml;tleri nedeniyle, silahlanmalarına ve ardından bombalanmalarına, silahsızlandırılmalarına ve &ouml;ld&uuml;r&uuml;lmelerine rağmen saldırıya ge&ccedil;memeyi tercih etti. B&ouml;lgelerinde faaliyet g&ouml;steren zırhlı kom&uuml;nist birliklerden haberdar olsalardı ve onlarla koordinasyon kurabilselerdi, belki de işler farklı gelişebilirdi. Ancak bunu yapmak i&ccedil;in &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin fabrika-işyerlerinin benliğinden kopan bir uzantısı gerekirdi. Bu, Kızıl Ordu ile iş&ccedil;i konseyi, iş&ccedil;iler ile işsizler arasındaki karşıtlığı yıkarak devrimin gidişatında ger&ccedil;ek bir sapma olurdu.</p>
+
+<p>Partizanlaşma s&uuml;reci, yani bir devrim sırasında ortaya &ccedil;ıkan gayrı resmi Kızıl Ordu, partizanları sosyal konumlarından ayırma eğilimindedir. &Ccedil;atışma hareketlidir ve &ouml;rg&uuml;tlenme de &ouml;yle olmalıdır. Ruhr&rsquo;daki ayaklanmada, kurulan orduların anarşistlerin ve kom&uuml;nist solun fabrika gruplarıyla gevşek bir bağlantısı vardı. İş&ccedil;i sınıfı kimliğinin herhangi bir kanıtı yeterli kabul edildi.</p>
+
+<p>Dauve&rsquo;nin Ruhr&rsquo;daki ayaklanma hakkındaki yorumunda bu sapmanın bir &ouml;rneği g&ouml;r&uuml;lebilir:</p>
+
+<blockquote>
+<p>Proleterler, sosyal işlevlerine dayandıkları, &uuml;retim aygıtını erzak, silah ve ulaşım i&ccedil;in kullandıkları, ancak &uuml;retim sınırları i&ccedil;inde kalmadıkları s&uuml;rece zafer kazandılar. İsyancı kentler birleşti ve diğer kentlerdeki iş&ccedil;ilere yardım g&ouml;nderdi. Ancak bu a&ccedil;ıdan bile hareket, t&uuml;m d&ouml;nemi karakterize eden zayıf noktalarını sergiledi. Ordu ile girdiği &ccedil;atışmadan, ordunun kendi y&ouml;ntemlerini kullanarak ve kendi topraklarında savaşarak zaferle &ccedil;ıktıktan sonra, proleterler b&uuml;y&uuml;k &ccedil;oğunluklarıyla g&ouml;revlerinin bittiğini d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ler ve iktidarlarını partilere ve demokrasiye devrettiler. Kızıl Ordu askeri kovdu ve ardından kendisini klasik iş&ccedil;i hareketine d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rd&uuml;.</p>
+</blockquote>
+
+<p>Bu pasajın &ccedil;ıkarımlarının bir yorumu şudur: ordular daha da ileri gitmiş, m&uuml;cadeleye devam etmiş ve sadece savaş ara&ccedil;larını yeniden &uuml;retmeye değil, kendilerini proleter ihtiya&ccedil;lara y&ouml;nlendirmeye, işyeri yapılarıyla koordinasyon kurmaya başlamış olsalardı, bu &ldquo;&uuml;retim sınırlarını&rdquo; kırmış ve &ldquo;klasik iş&ccedil;i hareketinden&rdquo; ger&ccedil;ek bir kopuş ger&ccedil;ekleştirmiş olurlardı. Kom&uuml;nizm silah zoruyla yapılamaz ama demokratik m&uuml;zakere yoluyla da ortaya &ccedil;ıkmayacaktır; insanların kom&uuml;nizmi birlikte yapmalarına olanak tanıyan bir dizi yarılma, sapma yoluyla ortaya &ccedil;ıkmalıdır.</p>
+
+<p>Bologna denemesinin asıl nesnesi olan 70&rsquo;li yılların İtalya&rsquo;sı, b&ouml;yle bir savrulma koreografisinin &uuml;stesinden gelmesi gereken yarıkların bir g&ouml;r&uuml;nt&uuml;s&uuml;n&uuml; sunuyor gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Sınıfsal <em>yeniden bileşim</em> teması hi&ccedil; bu kadar verimli bir taktik ve stratejik zemin bulmamıştı. Ancak Nanni Balestrini ve Primo Moroni&rsquo;nin The Golden Horde&rsquo;undan &ouml;ğrendiğimiz &uuml;zere, sınıfın <em>yeniden bileşimi</em> projesi her zaman projeseldi. 69&rsquo;un Sıcak Sonbaharı ve o d&ouml;nemin &ouml;ğrenci hareketinden sonra, kafaları Quaderni Rossi ve Sit&uuml;asyonist Enternasyonal, Mao ve Che, Marcuse ve Kara Panterler ile dolu olan yeni enerjik İtalyan solu, Potere Operaio, Lotta Continua, Il Manifesto, Avanguardia Operaia ve diğer bir&ccedil;ok grup olarak bir araya geldi. Ancak 1975 yılına gelindiğinde bu grupların &ccedil;oğu dağılmıştı. Otonomi ve reddediş temaları, mevcut kimlikleri par&ccedil;alama, yeniden oluşturdukları kadar ayrıştırma eğilimindeydi. Hareket literat&uuml;r&uuml;nde sık&ccedil;a anlatılan en &ouml;nemli &ouml;rneklerden biri Lotta Feminista&rsquo;nın &ccedil;ağrısıyla Roma&rsquo;da d&uuml;zenlenen kadın y&uuml;r&uuml;y&uuml;ş&uuml;d&uuml;r. Erkek yoldaşlar, kadın yoldaşlarıyla dayanışmalarını ifade etmek i&ccedil;in Lotta Communista gibi grupların y&uuml;r&uuml;y&uuml;şte pankartlarla temsil edilmesinde ısrar etmişlerdi. Ancak kadınlar otonomi sloganında farklı bir şey duymuşlardı. Erkeklere pankartlarıyla y&uuml;r&uuml;y&uuml;şe katılamayacakları s&ouml;ylendiğinde, Lotta Communista&rsquo;nın dağılmasına yol a&ccedil;an temel olaylardan biri olan bir arbede &ccedil;ıktı.</p>
+
+<p>Otonomi, evet, ama kimden? Ve ne i&ccedil;in? Kimin reddi? Bu sorular 1975 yılında g&uuml;ndeme geldi. Potere Operaio dağılmıştı ama militanları h&acirc;l&acirc; aktifti. Hareketin beklediği an, 1973&rsquo;te Torino Mirafiori fabrikasının silahlı işgaliyle ger&ccedil;ekleşmiş gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;yordu; bu işgal, grupların &ouml;l&uuml;m&uuml;nden sonra hareket i&ccedil;in ileriye d&ouml;n&uuml;k bir yol imajı sağladı:</p>
+
+<blockquote>
+<p>1973 yılı, iki nedenden &ouml;t&uuml;r&uuml;, iş&ccedil;ilerin &ouml;nc&uuml;s&uuml; ile Kom&uuml;nist Parti arasındaki ayrışma s&uuml;recinde ş&uuml;phesiz kilit bir anı temsil ediyordu. İş&ccedil;ilerin ve proletaryanın &ouml;nc&uuml;s&uuml; Mirafiori işgalinden belirleyici bir mesaj aldı: İtalya&rsquo;nın en b&uuml;y&uuml;k fabrikalarından birini işgal etme noktasına kadar, sendikanın ya da Partinin katılımı olmaksızın, hatta bu g&uuml;&ccedil;lere a&ccedil;ık&ccedil;a karşı olsa bile, otonom bir şekilde &ouml;rg&uuml;tlenmek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;.</p>
+</blockquote>
+
+<p>Başka bir deyişle, işgal, iş&ccedil;ileri işsizlerle, &ouml;ğrencilerle ve diğerleriyle bir araya getiren partinin, sınıfın organik birliğinin bir modeli haline geldi. Potere Operaio bu gelişmeye, Toni Negri&rsquo;nin &ldquo;Mirafiori Partisi&rdquo; olarak adlandıracağı şeyin ortaya &ccedil;ıkmasına tepki olarak dağıldı. Ancak işgal taktiği baskın olsa da, enerji şantiyeden &ouml;teye, plazalara, sokaklara ge&ccedil;ecekti. CGIL Genel Sekreteri Lucio Lama&rsquo;nın konuşması sırasında proleter gen&ccedil;lerle Kom&uuml;nist Parti g&ouml;revlileri arasında yaşanan a&ccedil;ık arbedede a&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; &uuml;zere, Kom&uuml;nist Parti&rsquo;ye bağlı &ouml;ğrenciler Bologna &Uuml;niversitesi&rsquo;ni işgal etmeye zorlanmadan, şiddetli &ccedil;atışmalara yol a&ccedil;madan iş&ccedil;i fig&uuml;r&uuml; etrafında birleşilemezdi. Ka&ccedil;arken, bir yerden bir yere kovalanırken, iktidarın kollarını kavrayamadan, silahlı işgal hızla silahlı m&uuml;cadeleye ve hareketin kitlesel, festival benzeri enerjilerinden kopuk, sklerotik bir g&ouml;n&uuml;ll&uuml;l&uuml;ğe d&ouml;n&uuml;şt&uuml;. Otonomi projesinin kalbinde, <em>işin reddi</em> ile <em>iş&ccedil;i iktidarı </em>arasında bir boşluk ortaya &ccedil;ıkmıştı. Reddin bir &uuml;retim &ouml;rg&uuml;t&uuml; oluşturma yeteneği sınırlıydı, yapabileceği tek şey oranları belirlemekti. Oluşan &ouml;rg&uuml;tler &uuml;retimi y&ouml;netmek yerine sadece par&ccedil;alara ayırabilirdi ki bu da iş&ccedil;i iktidarından ziyade proleter iktidara daha yakın bir şey anlamına gelirdi.</p>
+
+<p>Hi&ccedil;bir yerde bir sapma ve her yerde bir yarık. Bu dinamiklerin 2001 yılında Arjantin&rsquo;de nasıl ortaya &ccedil;ıktığını s&ouml;ylememe gerek var mı? İş&ccedil;ileri tarafından işgal edilen iflas etmiş fabrikalar ile kendi yeniden &uuml;retimlerini otonom bir şekilde &ouml;rg&uuml;tleyebilmek i&ccedil;in hibe talep eden işsiz <em>piqueterolar</em> arasında, h&uuml;k&uuml;meti d&uuml;ş&uuml;ren pop&uuml;list <em>cacerolazo</em> ile proleter varoş ve şehirlerdeki isyancılar arasında, ens&uuml;reksiyondan devrime ge&ccedil;işi ger&ccedil;ekleşmemiş bir sapma olarak &ouml;zetleyebiliriz. Terimin tekilleştirilmesi biraz sorunlu ve bu yazı boyunca <em>olması gerekenlerin</em> kurgusuna g&uuml;venmek zorunda kalıyorum, tarihi ger&ccedil;ek ekseninden uzaklaştırıp hayali tarihlerin olması gerekenlere ayak uydurduğu karmaşık d&uuml;zleme d&ouml;nd&uuml;r&uuml;yorum. Bu alıştırmanın amacının, alternatif tarihle uğraşmak değil, yalnızca g&uuml;n&uuml;m&uuml;z&uuml;n kom&uuml;nist perspektifini aydınlatmak olduğu a&ccedil;ık&ccedil;a belirtilmelidir. Her şeyin bu anlara (Ruhr, Mirafiori, vs.) dayandığını ima etmek istemiyorum. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; işler farklı olsaydı, merkezi anlar da farklı olurdu ve her hal&uuml;karda kom&uuml;nist devrime ge&ccedil;iş tek bir sapma değil, bir&ccedil;ok sapmadır; &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmeyi sosyal konumundan karşılıklı eylem yoluyla &ccedil;eken bir dinamiktir. Mesele, hareketlerimizi oluşturan yarıkları aydınlatmaktır.</p>
+
+<p>Amerika Birleşik Devletleri&rsquo;ndeki son ayaklanmanın incelenmesinin de g&ouml;stereceği gibi, bu yarıklar her yerdedir. Polis karşıtı ayaklanmaların merkezinden &ccedil;ıkarılan &ccedil;eşitli otonomi bi&ccedil;imlerinin hikayesi, &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;z&uuml;n&uuml;, yani aynı zamanda &ouml;z-&ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;tekisini belirlemenin zorluğuna dair bir hikayeden başka nedir ki? Otonomi, evet, ama neyden ve ne i&ccedil;in?</p>
+
+<p>*Okuyucular, Althusser&rsquo;in Theorie Communiste &uuml;zerindeki etkisi g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alındığında, Althusser&rsquo;in Lucretius&rsquo;un <em>clinamen</em>&lsquo;ini aleatif materyalizm &uuml;zerine ge&ccedil; d&ouml;nem yazılarında <em>&eacute;cart</em> olarak &ccedil;evirip &ccedil;evirmediğini merak edebilirler. Kullandığı terim <em>d&eacute;viation</em>&lsquo;dur.</p>
+
+<p>&nbsp;</p>
+